Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

~Tuzak~

Merhaba benim can okurlarım..❤

Gecikmeden dolayı özür diliyorum..
😊

Olaylar son hız devam ediyor. Belalardan kurtulmamıza az kaldı. Benim deli sevdalarıma ilerleyen bölümde yine kızlarımızı istemeye gideceğiz hazırlığınızı ona göre
yapınnn 😃😃

Yine tavsiye edecğim bir hikayemiz olacak. Yeni yazarlara el uzatın😊 eminedlblt Muhtemel Ask hikayesine bir göz atabilirsiniz..

Unutmadan Sevdam Bir Ateş hikayesinde göremediklerim var.. gelmeyenler var... ķırılırım üzülürümmm 🙈Hemen gelin. Koşarak gelin destek verin a dostlar 😎

Hepinizi kocamannnn, sıcacık kucaklıyorumm. Çokça seviliyorsunuz😘😘


Beylerin birlikte toplandığı geceden sonra Samet'in gaza getirme çabaları bayanların üzerinde işe yaramamıştı. Aslında bütün beylerin aklına yatmıştı bu fikir lakin bayanlara kabul ettirmek oldukça zordu. Mesela Yusuf, bebek isteğini alttan alttan dile getirdiğinde Yaren neredeyse kalpten gidecekti. Adamın yanaşma çabalarını geri püskürtmek için oldukça çaba göstermiş, en sonunda gidip kızıyla uyumuştu. Yusuf bütün gece alıştığı karısının sıcaklığı, kokusu olmadan uyuyamamış, o sinirle ertesi gün her şey Sametin suçu diyerek atacağı dayağın hayaliyle geceyi sabah etmişti.

Onur, Gülsümden böyle bir şeyi istemeyi göze alamadığından hiç dile getirmemişti. Ahmet ise yüzüne kapanan kapıyla uslu bir çocuk gibi yerine sinmiş, ertesi gün Samet'i hangi pozisyonlarda döveceğinin hayalini kurarak gecesini geçirmişti.

En rahatı Sinandı. Narin yârinden öyle bir talepte bulunmamıştı. Allah'ın ona bahşettiği iki evladı zaten şükür sebebiydi..

Bunu kendine pay çıkaran çeyreklik beyler ise daha evlenmeden bebek hayallerine dalmışlardı. Giray o geceden beri Nergisi gece gündüz gerek aramalarıyla gerek mesajlarıyla taciz edip bebek istiyorum diye ortalığı inletmişti. Nergis sus dedikçe "Baban bizden önce bebek yaparsa vallahi ölürüm!" diye bütün gece uyumamış zavallı kızı da uyutmamıştı!

Samet ise Yaseminle resmen odanın içinde kovalamaç oynamıştı. Yasemin kaçan, Samet her zamanki gibi kovalayan taraf olmuştu. "Yaşlı değilim ben!" "Yasemin bakarsın bu sefer üç tutar belki yine iki tutar!" diye dil dökse de bütün çıkış yolları suratına kapanmıştı..

Yine bir gece daha Yasemini sıkıştırma sonucu hayalleri suya düşünce küsmüştü. Kıymetlisini karısına dönerek uykuya dalan adam, göreceklerini bilse kesinlikle günlerce uyanık kalırdı..

Hastane koridorunda sevinçle bekleyen adama, bütün ailesi gülerek bakıyordu. Kapıda davulcusu, zurnacısı adamın işaretini bekliyordu. İşareti çaktığı anda çalmaya başlayacak, baba olduğunu bütün millete zevkle duyuracaktı!

Sonuçta bu yaşta baba olmak herkesin harcı değildi ama o başarmıştı!

"Valla yıllar sonra yine aynı heyecanı hissediyorum şaka gibi! Sanki hiç baba olmamış gibiyim!"

Sametin lafı üzerine herkes kahkaha atarken, içeriden gelen güçlü çığlık bütün koridoru doldurmuştu. Samet içinin burulmasıyla kapıya yaklaştı. Tekrar çığlık duyduğunda karısının sesine benzetemedi..

"Allah seni bildiği gibi yapsın Giray! Defol git başımdan! Aahhhhh!!!"

Kulağına dolan isimle kalbi tekleyen Samet, pörtleyen gözleriyle arkasını döndü.

"Giray mı? Ne Girayı? Yasemin neden Giray diyor?"

Samet koridorda bekleyen ailesine baktığında hepsi kahkaha atmaya devam ediyordu. Yusuf karnını tutmaktan iki büklüm olmuştu. Oğulları kendisine gülmekten cevap bile veremiyordu. Tam bir adım atmıştı ki Yasemin yanında birden belirivermişti.

"Tövbe Allah!! Yasemin senin burada ne işin var! Hani bebişimiz nerede? Doğdu mu?"

"Doğmak üzere hayatım!"

"Nasıl ya?"

Samet karısının dümdüz karnına bakmaya devam ederken açılan kapıdan Giray bütün hastaneyi inletecek şekilde bağırarak çıktı...

"Baba oldum ulaynnnnnn!!! Beşizlerim geldi!! Çal davulcu çal zurnacı! Beşiz babası oldum!"

Hastane davul zurna sesiyle inlerken, Sametin nefesi kaya gibi ağırlaşmıştı. Kimseye sesini duyuramıyordu. Etrafında kahkaha atan sülalesinin sesi kulaklarında çınlıyordu. Giray deli dana gibi yerinde oynarken kapı açıldı.

Açılan kapıdan teker teker çıkan bebek arabalarında 5 tane bebek vardı ve hepsi aynı Giraydı!

"Hayır hayır! Olamaz!"

Hepsi bir ağızdan "Dedeeee!" diye bağırıp aynı Giray gibi sırıtan bebekleri görünce Samet yanındaki karısının koluna yapıştı!

"Hayır! Dede olamam! Ben yaşlı değilim! Hayır!"

"Samet? Samet? Ayy Samet kolumu koparcaksın uyansana be adam!"

"Hayır! Sokun geri hepsini!!!"

Yatağın içinde zıplayan adama korkuyla bakan Yasemin adamın burnunun dibine kadar girdi.

"Aşkım iyi misin ne sokması? Rüya mı gördün?" kan ter içinde kalan kocasının yüzünü elleriyle sıvazladı. Samet biraz durup etrafına bakındı. Derin derin soluyup rahatlamaya çalıştı.

"Ne rüyası Yasemin? Bildiğin kabus hatta karabasan! Tövbe Allahım o da neyin nesiydi?"

"Al şunu iç! Ay ne gördün böyle?"

Karısının uzattığı suyu kafasına bir dikişte içip bitiren adam, "Beşiz!" diye mırıldandı.

"Beşiz mi? Ay ben mi doğurdum? Daha neler! Aşkım çok taktın bu işe ama olmaz kaç yaşına geldik! Artık dede olursun!"

Dede! Gördüğü bebeklerin dede demesini hatırlayınca içindeki titremeye engel olamadı.

"Deme dede deme! Ben birine zor katlanıyorum 5 tane o heriften çekemem! Asla olmaz!"

"Hangi heriften?"

"O zırtapos kılıklı heriften! Yasemin 5 taneydi! Düşünebiliyor musun hepsi Giray gibi sırıtıyordu!"

Yasemin kıkırtısını bastırmak için kendisini zor tutarken, Samet karısına kınayarak baktı!

"Gülme Yasemin! Valla çok korktum!"

"Eninde sonunda olacak bu hayatım kabul et artık!"

Kabul etmek mi? Giraya beşiz zevkini yaşatamazdı. Samet yumruk yaptığı elini yatağa ardı ardına indirdi.

"Ben ikiz yaptım! O beşiz mi yapacak? Asla olmaz!!!!"

Samet tekrar uykuya dalamayınca erkenden uyanmış hazırlıklarını tamamlayarak holdingin yolunu tutmuştu. Sabah sabah kimseyi beklemeden ofisine geçen adam koridordan gelen fısıltı sesleri duymasıyla sessizce kenara sindi.

"Unutma. Bak tekrar söylüyorum. Zehrayı öğleden sonra arşive dosya almaya göndereceğim. Koridordan sola dönünce yangın merdivenleri var oradan çıkış yapabilirsin. Mesaj attığım eve götür ve bırak. Gerisini biz hallederiz. Bak yanlış olmasın Aysun hanım bir aksilik istemiyor!"

Samet duyduklarıyla şoka girerken kız kapattığı telefonu cebine sokarak, saklandığı boşluktan çıktı. Etrafı kolaçan edip merdivenlerden inerek gözden kaybolduğunda, Samet ilk defa erken gelmesine sevindi..

Bütün çalışanlar iş başı yaparken, Samet odasına diğerlerini çağırmış durumu izah etmişti. Beyler ufak çapta şok yaşarken bu kızın nasıl böyle işlere cesaret edebildiğine akıl erdiremiyorlardı. Aysun ilk zamanlar, masum kimliği altında herkesi kendisine hayran bırakan biriydi. Çok azimli bir çalışandı. Aklının böylesine çalıştığına hayret etmemeleri gerektiğini bilseler de bir insanı kaçırtmak kadar ileri gitmek normal sayılmazdı! Kesinlikle akli dengesinde bir bozukluk olmalıydı!

Fırat ise sinirden yerinde dört dönüyordu. Şimdi aşağı inecek o aptal kızı bin parçaya bölecekti. Sonra gidip Aysunu bulacak ona da aynı işlemi uygulayıp toptan kurtulacaktı. Sinirle oturan adamlara döndü.

"Konuştuğu kim olabilir? Holdinge elini kolunu sallayan giremiyor ki! Demek ki içeriden birisi!"

"Bilmiyorum hiç şüphe çeken biri olmadı!" Onur oğlunu yatıştırma çabasının işe yaramadığını bilse de sakince cevabını verdikten sonra, "Zehra nerede şuan? İnşallah ağzından bir şey kaçırmadın?" diye sordu.

"Yok. Bugün izin kullanmasını istedim. Zaten sınavları yaklaştı. Evin önüne de iki kişi gönderdim. İçim hiç rahat değil. Hala aklım almıyor! Kafayı yicem!"

"Sakin ol bakalım. Kız yok nasılsa gelmediğini anlayınca planı iptal edecek!"

"Etti bile!"

Selin kapıdan içeriye girdiğinde herkese başıyla selam verdi. "Muhbirin konuşmasına misafir oldum biraz. Tuvalet kabininin ses geçirmez özelliği yoktu maalesef!"

Selin adamların bakışlarına kıkırdadı. "Planı Zehranın dönmesiyle tekrar devreye sokacak. Beklemede kal dedi ve kapattı. En iyisi bu kızı takibe almak. İllaki birileriyle buluşacaktır!"

"Tek yaşıyorlar. Ya evini de biliyorlarsa? Kapıdaki iki adam ya yeterli gelmezse?"

"O zaman Barışı arayın Zeynep'e her şeyi anlatsın. Bir süre gelip bende kalsınlar bende tekim. Herkesin içi rahat eder böylece. Gerisini de sonra halledersiniz. Kızın sınavları var etkilenmesini istemeyiz değil mi?"

Beyler Selinin ayaküstü dile getirdiklerini onaylamaktan başka çıkar yolu göremedi. Hırs insanın gözünü boyadığında akıl almaz yollara sokturuyordu. Ve bu planı yapan kızlar, hayatlarının en kötü yoluna girmişlerdi haberleri yoktu..

********** ************ *********

"Emniyetin en afilli komiserleri! Pamuk eller cebe!"

Elindeki tepsiyi masaya bırakıp iki polise dönen adam, ellerini birbirine sürttürerek gülümsedi. Demir adamın lafı üzerine yerinde dikleşti. Her hafta aynı cümlelerle gelip paraları toplayıp gidiyordu. Bu seferki olayı merak ederek elini masaya koydu.

"Lan çaycı mısın mafya mısın belli değil! Bu sefer ne oldu?"

"Komiserim sizin çaylaklardan Levent evleniyor ya haftaya aramızda para topluyoruz!

"Ulan herkes evleniyor!"

"Sende evlendin kayınço! Sen üzülme iki gözüm incinme. Ben ağlarım ikimizin yerine!"

Giray, Demire bakıp acıyla gülümsedi. Onda şans yoktu ki evliliği zorla, acil olsaydı falan! Nergisi bu gidişle kaçırmak zorunda kalacaktı! Hayır istemeye gittiği günü düşünmek bile istemiyordu. Hem katil olmaktan hem katil oldurmaktan korkuyordu!

Demir, sinsice dostuna gülümsedi. Parmağındaki alyansı inatla adamın gözüne sokarcasına kaldırıp öptü.

"Senin evlendiğin gün, öldüğün gündür gülüm!"

"Ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm? Ben Nergis için ikiz kayınçoyu göze almışım!"

"Yaklaşma toz olursun. Geçme pişman olursun!"

"Yollar gidişime Nergis gülüşüme hasta birader!"

"Atışmanız bittiyse mangırları alayım!"

Adam ikili arasındaki atışmadan her ne kadar keyif alsa da daha uğrayacağı çok kapı olmasından dolayı telaş ediyordu. Ayakta durup elini uzatan adama kısa bir bakış atan Giray, "Valla benim hesabı da Demirden kes birader! Hem polis hem holding sahibi! Zengin adam! Çık kayınço çık!" dedi.

"Beleşçilik kanına hatta ruhuna işlemiş!"

"Çok şükür!"

Demir elini cebine atıp kabarık cüzdanını gün yüzüne çıkarttı. İçinden bir miktar parayı adamın avucuna bıraktı. Çaycı Mahmut olay yerinden uzaklaşırken bu sefer çaylak memurlardan biri dosyayı Demirin önüne uzatıp sırıtarak "Komiserim şuraya bir imza alayım!" dediğinde Demir genç çocuğun kıs kıs sırıtmasına sinirlenerek mırıldandı.

"Ne gülüyosun çaylak?"

"Komiserim az önce birini getirdiler. Yemin ederim ikiziniz olsa bu kadar benzer! Tabi onun biraz daha nasıl desem janti havası vardı! Böyle takım elbiseli falan!"

Demir Girayla göz göze geldiğinde "Düşündüğümü düşünüyorsan aynı şeyi düşünüyoruz demektir!" dedi.

Demirhan hızla yerinden kalkarken "Nereye götürdüler?" diye sordu. Genç çocuk olayı anlamadığı için bir süre beklerken Giray çocuğun ensesine vurdu. "Konuşsana oğlum!"

"Aşağıda sorgu odasına aldılar!"

İki adam hızla merdivenlerden inip sorgu kısmına geçti. Köşede kayıt alan memurun yanına hızla varan Demir, inşallah yanlış anlaşılmadır diye içinden dua ediyordu.

"Mehmet kolay gelsin. Az önce birini getirmişler."

"Evet komiserim! Aslında size de baya benziyordu! Bakayım.." genç adam önündeki dosyaya saniyelik bakış atıp büyüyen gözleriyle "Komiserim soyadınız da aynı yoksa?" dediğinde Demir derin bir nefes aldı.

"Yoksoooo? İkizim ulan! Nereye aldınız?"

"Şey Mustafa içeriye girdi. Sorgu için!"

Giray suratını sıvazlarken merakla "Ne yapmış?" diye sordu. Aldığı cevap ise hiç beklenmediği şekilde oldu!

"Adamın birini fena benzetmiş!"

Emirhan'ın günü güzel başlayıp, tahminlerinin ötesinde berbatlıkla son bulurken, haberin ikizine ulaşmasını ve biran önce buradan kurtarmasını diliyordu.

"Memur bey! Neden anlamıyorsunuz? İkizim Demirhan polis burada! Tanımıyor musunuz?"

"Emirhan bey! Polis ikiziniz olması adamı hastanelik etmeniz anlamına gelmiyor! Ayrıca ülkede ne kadar Durmaz soy adında insan var!"

"Her soyadı benzerliği olanın tipide benziyor mu peki? İkiziz ikiz! Tabi o takım elbise falan giyinmez!"

Emir karşısındaki yarma gibi adama dert yanarken kapı olanca hızıyla açıldı ve Demir yıldırım gibi sorgu odasına düştü!

"Oh çok şükür! Nerede kaldın gerizekalı!"

Emir'in gözleri mutlulukla pırıldarken, Demir'in gözlerinde ise öfkeden başka bir şey yoktu. Sinirle adama yaklaşıp, "Ne halt yedin böyle?" diye sorduğunda Emir önce ayakta bekleyen yarma herifle göz göze geldi.

"Mustafa az izin verir misin?"

Demirin sözü üzerine anlayışla başını sallayarak odadan uzaklaşan memurun ardından hızla masaya oturdu.

"Noldu anlat baştan!"

"Anlatacak bir şey yok! Kaşınan birini kaşıdım o kadar!"

"Ya sana ne oldu böyle? Sen ki üniversitede bile 95 alıp ağlayan tiptin! Kız kardeşin dövüş dersi veriyor diye günlerce laf çarpıttın! Adamı benzetmek ne demek? Lan herifin suratı kıta değiştirmiş resmen!"

İkizi her ne kadar haklı olsa da kabullenmemek için iradesini sonuna kadar kullandı.

"Kes zevzekliği! Benim bakmaya bile kıyamadığım kadına birisi sulanıyorsa ibne gibi aman ne güzel bakıyorsunuz biraz daha bakın diyemezdim herhalde!"

Demir sinirle suratını sıvazlayarak, "Selin nerede?" diye sordu. Emirin gözleri odanın içinde dolaştı. Cevap vermeme hakkını kullanmak istemişti. Demir hala cevap alamadığı ikizini neredeyse boğacaktı. "Lan cevap versene?" diye kükrerken aldığı cevapla kalp sektesinin alasını yaşadı!

"Beni terk etti!"

********* ********* **********

Selin, sevdiği adamın polislerin zoruyla götürülmesinin ardından ne yapacağını bilememişti. Onu bu hareketinin ardından terk etmiş soluğu evinde almıştı. Yoldayken Nergisi arayıp olayı anlatmasının ardından, Nergis yanına alabildiği bütün destek ekibi yanına çağırmıştı. İmran, Gülüm ve Seda alışverişteyken Nergisin telefonu üzerine Selinin evine geçmişlerdi. Zeynep, Zehra ve Başak en son gelen destek ekip olmanın avantajıyla konuyu bir kez daha dinlemişlerdi. Selin on dakika ağlayıp iki dakika dinlenip tekrar ağlamaya başlıyordu. Etrafındaki peçete yığıntısına sinirle toplayan Gülüm, ellerini hızla beline koydu.

"Ay Selin ağlama artık! İçin dışına çıktı be kızım!"

"Nasıl ağlamayayım? Ya adam bir şey bile yapmadı! Bu kadar güzel bir bayanın bekar olması hayret verici dedi diye mahalle serserisi gibi adamı milletin içinde dövdü! Rezil olduk resmen! Onca hazırladığımız sunum, evrak her şey puf oldu gitti!"

Nergis mutfak kısmından gelip kızın yanına oturdu. "Abimle konuştum şimdi. Sorgusu alındıktan sonra serbest kalacakmış. Babama haber vermemişler daha! O duyunca ne olacak düşünmek istemiyorum!" dediğinde Selin sesli bir şekilde yine ağlamaya başladı.

"Çok kızacaklar. Çok büyük iş olacaktı! İnanamıyorum ya nasıl bakarım yüzlerine!"

Selinin haline bütün kızlar göz devirip birbirlerine ne yapacağız dercesine baktılar. Gülüm kızı kendisine çevirip, "Sen şimdi bu adamı terk ettin öyle mi?" diye sorduğunda Selin başını olumlu şekilde salladı.

"Evet! Az aklı başına gelir belki!"

İmran, elindeki fincanı masanın üzerine bırakıp kıza doğru yaklaştı. İki saattir kızın ağlamasından iyice sinirleri laçkalaşmıştı. Biraz ortamı yumuşatmak amaçlı, "Selin biz napalım Allah aşkına? Gittiğimiz her mekanı kapatan bir adamla birlikteyim!" dediğinde kızlara hadi destek verin dercesine kaş göz yaptı.

"Korumaları peşimden ayırmayan bir abi ve de bir eşe sahibim!" İkinci destek Nihandan gelirken, hazırda bekleyen kızlarda sıraya girmiş gibi dile getirdi cümlelerini..

"Erkek hastalara serum taktırmayan bir doktor kocam var!"

"Erkek müvekkilleri aratmayan, sadece mail yoluyla ulaştıran biriyle birlikteyim!"

"Aman Allah'ım Melihime kurban olayım!"

Seda ellerini iki yana açıp şükür ederken kızlar Sedanın haline kıkırdayınca, "Ne? Yalan mı? Şuanda aralarında en normali benim sevdiceğim!" dedi.

Kızlar hak verip kafa salladıklarında Selin burnunu çekerek "Hadi sizde ayrılın beni tek bırakmayın!" dediğinde koskoca salonu kızların çığlığı doldurdu.

Selin kulaklarını iki taraftan kapatırken, "Yahu ders amaçlı!"diye mırıldandı.

"Kusura bakma Selin ama daha bir ay olmadı Zehra yüzünden Barışa ders vereceğim diye göbeğim çatladı. Bir daha omzuna atıp beni kaçırmasını göze alamam!"

Zeynep korkuyla kafasını iki yana sallarken, ikinci itiraz gecikmeden İmrandan geldi.

"Bana hiç bakma! Adamın canı zaten burnunda birde ben dert yükleyemem!"

Selin çareyi bu kez Nihanda ararken "Sevgili elticiğim?" diye mırıldandı.

"Bilmem farkında mısın sevgili elticiğim bir hafta önce nikahım vardı!"

"Off! Görümce sen bari el at!"

Selin son bir gayretle Nergise baktı. Nergis salonun dekorunu inceliyordu. Koltukların yerini değiştirebilirdi veya çerçeveler o duvarda anormal duruyordu. Selin bir kez daha "Görümce?" diye seslenince kaçış yollarını başka yerde aramaya çalıştı.

"Görümce ne demek? Kim oluyor o? Ben tanımıyorum!"

Nergis sokak aralarından kaçmak isteyen arabalar gibiydi. Nerede bir boşluk görse dalma peşindeydi. Selinin kısık gözlerle kendisine bakmasıyla, derin bir of çekti.

"Nasıl olsa barışacaksınız! Girayımı zaten kimse istemiyor. Önüne geçen bir tekme savuruyor gariban yarime! Kıyamam ki!"

Nergisin lafı üzerine masumca bakan Selin, "Şansını dene!" dediğinde, Nergis olmayacağını bilse de arkadaşını kırmamak için mecburen "Tamam!" dedi. Telefonu masadan alıp hızla mutfak kısmına geçti ve Girayı aradı.

Genç adam aramayı hızla cevapladığında Nergis sevimlilikle "Giray?" dedi.

"Sesine öldüğümmmm! Söyle yavrum bugün keyfim gıcırında! Abinin bir tanesinden kurtulduk darısı öbürüne! Amin!"

Nergis, gülmemek için kendini tuttu. "Dalga geçme! Daha bitmedi mi işlemler!" diye sorduğunda Giray yaramazlık yapan çocuklar gibi kıkırdadı.

"Bitmemesi için elimden geleni yapıyorum Nergis!"

"Giray! Abim o benim!" Nergisin yalandan sert tuttuğu sesine hiç oralı olmadan, "Maalesef!" yanıtını verip çayından keyifle bir yudum aldı.

"Hem benim sana bir şey demem lazım?"

"Baba mı oluyorum yoksa?"

Nergis yumruk yaptığı elini hayali Girayın suratına geçirdi. Gözlerini devirip "Henüz tıp o kadar ilerlemedi canım! Neyse bak ayrılmamız lazım!" dediğinde ses bir anda kesildi.

"Alo! Giray orda mısın?"

"Nergis sesin gelmiyor! Soyunda konuş!"

"Çok ciddiyim!"

"Ciddilik söz konusuysa ben daha ciddiyim!"

"Selin abimden ayrılmış!"

"İlahi adalet diyoruz buna güzelim!"

"Aşkım bak kız tek kaldı yanına yardımcı arıyor!"

"Yavrum senin işin var niye yardımcı eleman gibi iş arıyorsun?"

"Bir süreliğine."

Giray artık şakacı yanını bir yana bırakıp ciddi bir hale büründü. Oturduğu yerde dikleşerek, "Saçmalama Nergis! Emir yediği bokun cezasını kendi kapatsın! Lafta bile olsa müsaade etmem buna!"diye sertçe söylendi.

"Biliyorum yakışıklım. Şansımı denemek için sormuştum."

"Yüreğime indirdin be kızım!"

"Yüreğini yediğim.."

İki aşık bir süre daha konuştuktan sonra zorla kapanan telefonun ardından Nergis salona geri döndü.

"Maalesef yenge hanım! Dersinizi kendiniz vermek zorundasınız!" dediğinde kızlar sinsice sırıtırken Selin bir peçete daha çekti önünde duran kutusundan..

"Ama olmaz ki?"

Gözünden bir damla yaşı daha kurban ederken kızlar hep bir ağızdan "Neden?" diye sordu.

"Çünkü, şimdiden özledim!"

Selin bir ağlama krizine daha başladığında bu dersin hiç başlamadan bittiğine emin olan kızlar, derin bir nefes alarak Emirin biran önce kızın gönlünü almasını dilediler..

************ *********** ********

Sinan, günlerdir aklındaki şüphelerinin üzerine düşmüş, bir çıkar yolu bulmaya uğraşmıştı. Diğerleriyle meseleyi konuşmak için holdinge geldiğinde ilk olarak damat adayını ziyaretine girmişti. Melih o sıra Seda ile gayet keyifli şekilde telefonda konuşuyordu. Açılan kapıdan Sinan heybetli bir şekilde giriş yapınca Melih telefonu pat diye kızın suratına kapatıp ayağa kalktı ve masasının ardından çıktı.

"Amca, hoş geldin. Hayırdır ters bir durum yok ya? Niye haber vermedin?"

Sinan karşısında şekilden şekle giren yeğnine göz devirip, "Bitti mi?" diye sorunda Melih utançla kafasını salladı.

"Hoş buldum. Ters bir durum yok! Gelmek için haber vermem gerektiğini bilmiyordum!"

Sinan Melihin bütün sorusunu sırasıyla cevap verip koltuklardan birine yerleşti. Genç adam Sedanın geri aramasını meşgule atarak amcasına alttan bir bakış attı.

"Kızımın suratına telefon kapatmak pek hoş olmasa gerek!"

"Iıı öyle olsa gerek. Sanırım, galiba.."

Melih saçmalamanın dibine vururken neden böyle olduğunu bir türlü anlayamıyordu. Seda ile birlikteliği başladığından beri amcasının karşısında nasıl hareket edeceğini bilemiyordu. Her seferinde yerin dibine giriyor rezil oluyordu.

Söylediği kahvelerin gelmesiyle biraz sohbet havası açarak konuyu değiştirmişti. Melih, kurbanlık koyun gibi Sinan amcasının önünde dururken, konuya nasıl gireceğini bilemiyordu. Hazır holdinge gelmişken, isteme konusunu açmak istiyordu. Babasına kalsa daha yeni kız istedik biraz daha bekleyelim diyerek olayı erteliyordu!

Kendi fazlasıyla sabırsızdı. Yıllardır kaybettiği zamana bir yenisini daha eklemek istemiyordu. Yakup Efe zaten kendisini Sedadan fazla arıyordu! Her saat başı arayıp "Artık konuşalım! Yetti ama halledelim şu işi! Bitsin bu çile!" demekten imanını gevretmişti!

Yerinde rahatsızca kıpırdanan genç adam, bütün cesaretiyle açtı ağzını..

"Eee amca? Aslında bende senle konuşmak istiyordum!"

Sinan, geldiğinden beri karşısında kıvranan yeğnine gözlerini kısarak bakıp, "Yaa öyle mi?" diye sordu.

"Hı hı! Şey diyorum artık şeyi şey yapsak!"

"Neyi ney yapalım aslanım?"

Melih boğazını temizleyip bir adım daha attı. Adım adım konuyu sonuca erdirecekti!

"Hayırlı işi, hayırlısıyla hayra erdirsek?"

"Hayırlısıyla hayra, elbet erer aslanım!"

Sinan zorladıkça zorluyordu. Keyifle kahvesinden bir yudum daha aldı.

"O hayırlı işin hayra ermesi için hayırlı bir tarih versen de bizde hayırlısıyla hayra ersek?"

"Seni şuracıkta hayra erdirmemi ister misin aslanım?"

Melih acı bir şekilde yutkunurken kedi gibi bir bakış attı. "Bilemedim ki şimdi? Hayır mı olur şer mi?"

"Şerle işimiz olur mu bizim?"

Sinan sinsi bir gülüş sergileyince Melih kravatını gevşetmeye başladı. "Amca çok süründürüyorsun! Ben ya ben! Melih!"

"Evet sen Melih?"

"Hem bitanecik yeğenin, hem bitanecik damadın! Yani inşallah olacak! Olacağım! Damadın olacağım! İzin verirsen! Hayırlısıyla! Off amca gözünü seveyim ne zaman gelelim?"

Sinan sesli bir kahkahanın ardından, "Gelin aslanım!" dediğinde Melih tuttuğu nefesini bıraktı. Oturduğu yerde, ışıldayan gözleriyle adama şaşkınca baktı. Doğru mu duymuştu? Gelin demişti!

Genç adam "Valla mı? Ne zaman gelelim?" diye sorduğunda sevinci sadece on saniye anca sürmüştü!

"Ehh! Hayırlısı ne zamansa, o zaman gelin!"

Genç adam çocuklar gibi neredeyse çığlık çığlığa ağlayacaktı. Nefes bile almadan adama kitlenmiş şekilde bakarken Sinan bir kahkaha daha koyverdi..

"Melih! Nefes al oğlum."

"Nefesimi benden uzaklaştırıyorsun be amca! Nasıl alayım?"

"O süslü lafların, romantik şairliğin kızımda etkili olur koçum bana sökmez! Şu işleri bir yoluna sokalım uygun bir zamanda gelirsiniz."

Melih buna da şükür dercesine içini ferahlatmaya çalışırken adamın düşünceli hali dikkatini çekti.

"Amca? Bir durum mu var?"

Sinan bir süre konuşmadan bekledi. Söylemekle söylememek arasında bocalarken açılan kapı imdadına yetişti. Onur elindeki dosyalarla odaya girince sevgili dünürüyle karşılaşmayı beklemiyordu. Şaşkınca adama "Artık ilk durak damat odası mı oldu Sinan bey?" diye laf sokunca Sinan kafasını hayret edercesine salladı.

"Ben yaşlı bir adamım! Odanı kulenin en tepesine yaparsan, ilk uğrayacağım oda burası olur!"

Onur gözlerini trip atarcasına devirip, "Bir alt katımdasın şuan!" dedi.

"Olsun bir kat bir kattır! Hem damat kontenjanından yararlanıyor çekememezlik yapma. Ayrıca sen, kalbimin en ücra köşesindesin!"

İki adamın atışmasını keyifle izleyen Melih, yaşları ilerlese bile her daim genç kalabilen ailesine imrenerek baktı.

"Ee ne zaman geliyoruz kızımızı almaya?"

Onur Sinan'ın yanındaki koltuğa yerleşip erkek babası gururuyla gerindi. Sinan her ne kadar dostu bile olsa söz konusu bir tanecik kızı olduğunda bir türlü durumu kabullenemiyordu.

"Berdanla da konuşun ne zaman müsait olursanız o zaman olur!"

Onurun aklındaki soruları dile getirmenin tam zamanıydı ama oğlunun kendisini yanlış anlamasından da çekiniyordu. Sonuçta Berdan abisiydi. Kendi canından kanından biriydi. Belki kardeşine kızı kendisi istemek isterdi..

Babasının ne demek istediğini hal ve tavırlarından çok iyi analiz eden Melih, "Abimle konuştuk baba. Senin istemenin uygun olacağını söyledi. Hoş bende öyle istiyorum. Sen benim babamsın. Bunu kimse değiştiremez!"

Onur gururla ve mutlulukla baktı yetiştirdiği evladına.. İlk göz ağrına.. Babalık kelimesinin anlamını her türlü yaşadığı ve de yaşattığı evladına.. Konuşmasına gerek yoktu. Dolu dolu bakan gözleri yeterince minnetini dile getirmişti..

*********** ************ ********

Haftalardır saklandığı baraka evde fare gibi kısılıp kalmıştı. İhale gününü iple çekiyor, eski gücüne kavuştuğu zaman alacağı intikamların listesini hazırlıyordu. Uzun zamandır şüphelendiği mevzuyu gözden uzaklaştığı zaman iyice kurcalamıştı ve sonunda bugün haberini alacaktı!

İki gün önce piyasaya yıldırım gibi düşen isimle çıldırmanın eşiğine gelmişti.

Cihan Soydan! Sözde Soydanların bilinmeyen varisi! Eğer tahminlerinde yanılmıyorsa o lanet kadın, düşmanıyla evlendiğinde kendi oğlunu o herife yamamıştı!

O küçük kızın zaten o işleri yaptığına hiçbir zaman inanmamıştı lakin bu herifi nasıl olurda hiç duymamış ve görmemişti hala onu anlayamıyordu!
Çalan telefonuyla öfkesini bir kenara bırakan Nevzat, hızla aramayı yanıtladı.

"Söyle!"

"Efendim, tahminleriniz doğru. Cihan Soydan öz oğlunuz!"

"Emin misin?"

"Evet efendim. Berdan Özçakırın yanına soktuğumuz adam bizzat şahit olmuş konuşmalara! Sizden bahsi geçerken, "O adam babam değil! İkide bir dile getirmeyin!" demiş."

Nevzat elindeki bardağı sıkmaktan neredeyse kıracaktı. Hızla duvara fırlattığı bardak tuzla buz olurken, gür çıkan sesi barakanın dışına kadar çıktı.

"Demek Berdan da işin içinde! Ulan haftalardır ölümümü bekliyormuşum! Buradan gitmem lazım dediklerimi yaptın mı? Sınırdan kaçak geçebilecek miyim?"

"Evet efendim! İki gün sonra gece yarısı geçişiniz gerçekleştirilecek!"

Nevzat rahat bir nefes alırken duydukları az da olsa yatıştırmıştı öfkesini. Hemen kurtulmak istiyordu bu lanet harabeden..
"Tamam kimse duymadan hallet bu işi!"

"Emredersiniz efendim! Bu arada Cihan Soydan işini halledecek miyiz?"

Vicdan barındırmayan kalbinde hiçbir şey hissetmeyen adam oturduğu yerde uzanarak, keyifle gözlerini kapattı..

"Durduğunuz kabahat! Yıllar önce doğmaması gerekiyordu! Bitirin işini!"

Emri alan adam, elindeki telefonu masanın üzerine koyarken karşısında hükümet gibi oturan adama döndü.

"Yemi yuttu!"

"Böyle adamlara yardakçılık etmek hiç hoş değil aslan parçası!"

Sinan oturduğu yerden adama sinsice gülümsedi. Birkaç hafta önce Berdanın akşamüzeri kendisini arayıp kendi adamlarının arasına sızan muhbirin varlığından bahsetmişti. Durumu çaktırmadan adamı kaldıran Sinan ağzından Cüneyt ismindeki adamın Nevzata haber uçurduğunu eli kulağı olduğunu ögrenmişti. Cüneyt'in peşine düştüğünde ise adamı eliyle koymuş gibi bulmuş, biraz gözdağı vererek kendi safına çekmeyi başarmıştı.

"Minnet borcu diyelim abi. Yoksa işim olmazdı!"

"Böyle adamlara minnet etmeyeceksin! Öğrenmişsindir umarım! Şimdi iki gün dedin ama büyük ihtimal biraz daha uzayacak o mesele. Senden başka güvenip arayacağı adamı var mı bu itin?"

"Bildiğim kadarıyla yok abi. Zaten iflas bayrağını çektiğinden beri çevresinde kim varsa sırt döndü."

"İsabet olmuş!"

Sinan adamın ağzının sus payını verdikten sonra mekanı terk etti. Telefonundan Cihanı arayarak hemen Berdanın ofisine gelmesini söyledi. Bir saat sonra üç adam mekanda otururken Cihan duyduklarını sindirmeye çalışıyordu.

"Ne olacak şimdi? İki gün sonra bunu kaçırmayınca ya kendi kaçmaya çalışırsa? Oraya göndermekle hata ettik!"

"Dur hemen celallenme! Sen intikam istemiyor muydun? Adamın yeri belli adresi belli! Elimizde bir sürü kanıtı var. Artık içeriden kolay kolay çıkamaz. İster silahınla ister elindeki bilgilerinle intikamını alacaksın!"

Sinan genç adamı açık açık deniyordu. Kötü bile olsa elini kana bulaması hiç doğru değildi. Cihan ise eskiden olsa saniye düşünmezdi ama şimdi aklı, kalbi tamamen farklı çalışıyordu..

"Ben.."

Cihan cümlenin devamını getirememişti. Ne diyeceğini nasıl hareket edeceğini kestiremiyordu. Duygularını mı kullanacaktı? Yoksa mantığını mı devreye sokacaktı? Çıkmazda kalan ruhu sıkıştıkça sıkışıyordu.

Berdan sessizleşen adama sakince, "Git hesaplaşmanı yap Cihan!" dedi.

"Ben gidemem! Bunu yapamam. Ellerim bir masumun eline kenetliyken, onu pis kana bulayamam!"

Cihan sonunda düşüncelerini kelimeye vurduğunda derin bir nefes aldı. İmran için temiz kalmalıydı. Ona verdiği umutları katil olarak boşa çıkartamazdı. Söz vermişti bir kere.. Can almak o kadar kolay değildi. Hele de bu berbat bir adamda olsa öz babasıyken nasıl hesap verirdi..

"İntikam isteyen iki mezar kazar Cihan! Senin kaç mezarın var?"

Sinan adamın üzerine gittikçe gidiyordu. Cihan sinirle yerinden kalktı ve yükselen sesi odanın dört bir yanında yankılandı..

"Lanet olsun! Öldüremem onu! Tamam her şey bitsin istiyorum ama öldüremem! Günahsız bir hayat istiyorum!"

Sinan Berdanla bakışıp işlem tamamdır anlamında kafasını salladı. Elinde tuttuğu kalın dosyayı gün yüzüne çıkartıp Cihana uzattı.

"Bu dosyada Nevzatın bugüne kadar, kapattığı ve kapattırdığı bütün kirli işlerin kanıtı bulunuyor. Baban ve annenin ölümünün ardındaki bütün gerçeklik sadece onlarda değil bu zamana kadar kimi piyasadan kaldırdıysa hepsinin kayıtları burada Cihan! Git ve intikamını al!"

Cihan, kendisine uzatılan dosyaya kitlenmiş şekilde bakmaya devam ederken, "Bunları nasıl buldunuz? Hepsi silinmişti." diye mırıldandı.

"Her zaman bir kopyası ve de bunları bilen birisi vardır. Biraz para biraz ölüm korkusunun sana açamayacağı kapı yoktur koçum bunu unutma!"

Sinan bu bilgileri bulabilmek için araya sokmadığı adamı kalmamıştı. Hayatında belki de ilk kez bu kadar zorlanmıştı. Adamın zamanında kuvvetli bağlantıları olması sebebiyle neredeyse imkansız gibi görünen bu bilgiler, zamanla ortaya çıkmaya başlamıştı. Bunda Nevzatın batması da etkili olmuştu. Paranın suyu kesilince bu bilgileri rüşvet olarak kullanmak isteyen birkaç kişiyi bulmak, işini kolaylaştırmıştı. Ondan sonrası ise çorap söküğü gibi gelmişti..

Cihan ise yüreğindeki hafiflemenin etkisiyle biranda ayağa kalkıp Sinana sarıldığında, neredeyse mutlulukta ağlayacaktı. Yıllardır onca bağlantısı olmasına rağmen bütün uğraşları büyük bir hüsranla bitiyordu. Bütün kapılar suratına kapanıyordu. Adam her delikten kaçıyor bir türlü erişemiyordu. Sonunda bütün pislikleri nihayete erdirecek,tertemiz bir hayata sayfa açacaktı..

Tabi işleri istediği gibi giderse..

-Bölüm Sonu-

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro