Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

~Savaş Başlıyor~Part II

Sinan duyduklarıyla ufak çapta bir sinir nöbetine tutulmuş karısı tarafindan zorlukla bu nöbetten kurtulmuştu.Narin korkuyla kocasına bakarken Sinan elleriyle yüzünü sıvazlayarak aklından geçen kanlı işkence havuzundan Eren için en güzelini seçiyordu. Elbette ölümü ellerinden olacaktı lakin önce ölmek için gözlerine bakıp yalvaracaktı.

Narin kocasına yaklaşıp elini koluna koyarak kendisine bakmasını sağladı.
"Bu bakışları biliyorum kocacım ve inan korkuyorum."

Sinanın içine adeta şeytan kaçmıştı. Karısının gözlerine diktiği kısık gözlerinden kor gibi kıvılcımlar etrafa saçılıyordu.

"Benim kızıma,benim en değerlime tehditle kendisini kabul ettirsiyse sonuçlarınıda göze almış demektir. Yalnız atladığı tek nokta var karıcım o aptal çocuk beni hafife almayacaktı.."

Narin bir adım gerilerken kafasını kocasına hak verircesine salladı. "Melihe söyleyecek misin? Gülsüm gitmeye karar verdiğinden söz ediyordu.Daha dile getirmemiş ama birkaç güne kesin gider dedi. Kadıncağızın sesi çok üzgün geliyordu."

"Gitse de dönecektir merak etme."

"Nasıl bu kadar eminsin Sinan? Ayrıca tek başına plan yapma lütfen. Yusuflara anlat mutlaka.Bu çocuk arkasına birilerini almadan bu ise kalkışmazdı."

Sinanın dudakları karısının dedikleriyle kıvrıldı.Narin yıllardır hayranı olduğu bu gülüşle mest olurken kocasının dudaklarından ufacık bir öpücük çalmasına mani olmadı.Sinan kolunun altına aldığı ufak bedene sıkıca sarılıp yatıştırmak amacıyla fısıldadı..

"Merak etme yavrum anlatırım. Etrafımda biraz seyirciye hayır diyemem doğrusu.."

****** ****** ****** **********
Seda odasında artık alışmış olduğu acılarıyla kıvrılırken telefonun çalmasıyla alelacele yaşlarını sildi.Gece gece arayan kişiye baktığında tanımadığı numarayla karşılaştı.Sakince cevaplayıp ağlamaklı sesiyle "Alo?" diyebildi.

"Seda? Benim İrem!"

Seda kızın sesiyle irkilirken sinirle "Ne istiyorsun?" diyerek burnunu çekti.

"Seda teyzemle konuştum.Erenin teklifini nasıl kabul edersin? Melihin hatası olmadığını anlatmıştım sana!"

Seda söylemekle söylememek arasında gidip gelirken sinirle "O adi kuzenin beni sevdiklerimle tehdit etti!" Kimse duymasın diye kıstığı sesiyle nefretle cevap verdi.

"Hiç şaşırmadım! Şaşırdığım nokta senin kabul etmen.Seda o gerizekalı tek başına senin ise arkanda bir sürü insan var.Az aklını kullan! Pişman olursun vazgeç hemen!"

"Kaybedemem onları. Anlamıyorsun! Kimse beni anlamıyor!Herkes bana düşman oldu.Ailem bile bana eskisi gibi bakmıyor.Bu ne demek sen biliyor musun? Ama hayattalar nefes alıyorlar.Buna mecburum!Onları kaybetmeyi göze alamam!"

İrem bir süre Sedanın dediklerini kafasında tarttı ve kararlı sesiyle "Benim kaybedecek bir seyim yok ama!" diyerek aramayı sonlandırdı.

Telefon suratına kapandığında şaşkınca elindeki telefona bakakaldı.Aptal kız diye ağzının içinde homurdanarak kendisini yatağına bıraktı..

****** ******** ******* ********
İmran akşama doğru bütün işlerini bitirmiş keyif kahvesini içiyordu. Bugün çok yorulmamıştı.Ders verdiği minik Sude grip olduğu için dersi ertelemişti.Zaten o yolu çekmek o kadar zor geliyordu ki.Her yoldan geçişinde Cihana çarptığı sahne gözünün önüne geliyordu ama artık eskisi gibi can yakmıyordu.Çünkü o kazayla birlikte hayatının aşkını yakalamıştı ve neredeyse kazayı yaptığı için şükredecekti. Telefonun titremesiyle masanın üzerinden alıp gelen mesajı okuduğunda suratının düşmesine engel olamamıştı.

- Toplantım sandığımdan daha uzun sürecek.Bu akşamlık beni affedebilecek misin?

-Telafisi ne olacak?Bir öpücük mü?

Genç kız elindeki telefondan biran olsun gözlerini ayırmaksızın gelecek olan cevabı heyecanla bekliyordu.

-Tahmin bile edemezsin..Zaten zor duruyorum karşımdaki müdürü vurmamı istemezsin değil mi? Bu arada çok özledim..

-Benim kadar olamaz..Neyse eve geçiyorum o zaman.Kadınlar matinesi varmış.Toplantın bitince ara sesinle idare ederim :)

İmran askıda duran ceketini giyinip boynuna ince şalını dolarken telefonu tekrar titredi Cihan'ın verdiği yanıta gözlerini devirip homurdandı.

-Eve gidince haber ver!

Homurdanarak yanıt yazarken ikinci gelen mesaja istemsizce sırıttı..

-Sakın homurdanmayın küçükhanım. Endişe duyuyorum. Çünkü siz benim kıymetlimsiniz..

Ayakları yere değmeyen genç kız büyük bir keyifle atölyesini kilitleyip dışarı çıktı.Akşam serinliği çökmüştü.Esen rüzgardan hafifçe irkilirken deri ceketine sıkıca sarıldı ve hızlı adımlarla yürümeye başladı.Taksi çağırmaktansa yürüyerek durağın olduğu yere gitmeye karar vermişti.Ama bu kadar üşüyeceğini de tahmin etmemişti.Büyük bir parkın içinden geçerken birden kolundaki çantanın çekilmesiyle neye uğradığını şaşıran İmran çantasının deri kulpuna asılıp karşısındaki adamla müdahale etmeye başladı.

“Yardım edin! İmdat!” diye can havliyle bağırınca parkın içindeki yaşlı amca onlara doğru gelse de karşısındaki dev adam hiç oralı olmadı.Adam zaten ruhunu teslim etmeye yer arıyordu.İmran mücadele ederken son bir gayretle çekince öne doğru savruldu. Bileğinin burkulmasıyla acı bir çığlık atarken adam kızı geriye doğru ittirdi.

“Bırak lan kızı!”

İmran arkasından gelen sesle dikkati dağılınca karşısındaki yapılı adam kızı tekrar ittirince genç kız bu sefer dengesini kaybederek yere hızla düştü. Düşmenin etkisiyle kafasını çıkıntı gibi duran kaldırıma çarpınca ikinci çığlığı da boğazlarını yırtarcasına acıtmıştı.

Yapılı adam çantayı alıp kaçınca peşinden koşmak istese de arkasında yerde yatan kıza baktı. Yaşlı amca kızın kaşından akan kana cebinden çıkarttığı mendili bastırdığını gördü.Hızla kıza doğru yürüyüp yere eğildiğinde “İyi misin?” diye sordu.

“Bileğim çok kötü.” İmran acı içinde eliyle bileğine dokunmaya çalışıyordu.

“Dokunma daha kötü olmasın. Hastaneye gidelim.Arabam hemen ileride.” Tam kucaklamak için kollarını uzatmıştı ki İmran korkuyla geri çekildi.

“Korkma.Yardım etmeye çalışıyorum.İzin verir misin?”

Genç adamın gözlerine bakan İmran bir iki saniye düşündükten sonra kafasını olumlu anlamda salladı.Adam kollarını uzatıp tek hamlede kızı kucağına alarak yaşlı amcaya teşekkür ederek arabasına doğru yürümeye başladı.

“Bu arada ismim Can!”

******* ********** ******** *****
Cihan iki saate yakındır İmrana ulaşmaya çalışıyor çalan telefonunu açmadıkça çıldıracak gibi oluyordu.Öfkesinden yerinde duramayan genç adam soluğu kızın evinde almıştı.Zile basıp beklerken kapıyı gülerek açan Yaren hanımla karşılaşınca zorda olsa gülümsemek zorunda kalmıştı.

Yalnız kadının anında değişen suratını görmesiyle içindeki duygu değişimine engel olamamıştı ki kadın şaşkınca “İmran nerede?” diye sordu. Cihan birden nefesinin kesildiğini hissetti.

“Evde değil mi?” şaşkınca sorduğunda kadın birden kapının koluna tutundu.Cihan öne adım atarak kadını tuttuğunda “Seninle buluşacaktı.” diye fısıldadı.

“Abi? Hoş geldin.Hani İmran?” Nihan masumca gülerken arkasından gelen diğer kadınlarda olayı anlamaya çalışıyordu.

“Toplantım uzun sürecek diye erteledik.Eve geleceğini söyledi. Arıyorum açmıyor.Bende sohbete dalmıştır dedim o yüzden geldim.Sende açmadın!” Cihan kardeşine sinirle bakarken Nihan sessizde unuttuğu telefonunu hatırlayınca  “Duymadım üzgünüm.”diyerek yaramazlık yapmış çocuklar gibi kafasını eğdi.

“Şirkete geçmiş olmasın.Belki Yusuf çağırmıştır.” Sevim aklına geleni ortaya söylediğinde Yaren hemen telefonuna sarılıp kocasını aradı.

Bu arada toplantı yerini keyifli bir sohbete bırakmıştı.Gençlerin şakalaşmaları sayesinde hem gülüp hem işlerini yapan adamların keyifleri oldukça yerindeydi ta ki Yusuf çalan telefonunu cevaplayana kadar..

Karısının dedikleriyle ayağa kalkan Yusuf büyüyen gözleriyle oğluna baktı. “İmran seni aradı mı?” diye sorduğunda genç adam olumsuz anlamda kafasını salladı.
“Tamam sakin ol.Geliyorum.” ceketini sandalyesinden alarak sırtına geçirdi.Kısaca durumu anlattığında herkes toparlanmış hızla arabalarına dağılmışlardı.

Eve giren Yusufun gözleri ilk olarak Cihanı buldu.Adamın üzerine öfkeyle yürürken Cihan geriye bir adım bile atmamıştı. Yusuf hırsla ceketinin yakalarına yapıştığı anda Demir ve Melih adamı zorla tutmuşlardı.

“Eğer o pisliklerin kızıma bulaştıysa kendini bana bırakmadan öldür! Elimden ölmeyi hiç istemezsin!”

“Dayı sakin ol!”Demirhan Yusuf’u zorla geri çektiğinde Cihan korkusuzca adamın gözlerine bakıyordu.

“Öyle bir durum olursa ben zaten ölürüm!” dediği anda adamın sesi dahi titrememişti.Göz kapakları bile kapanmadan öylece Yusufa bakıyordu.Bu genç adam gerçekten korkusuzdu.Fazla cesaretliydi ve kendisine herkesi o an bu yiğit cengaverliliğiyle hayran bırakmıştı.

O sıra kapının ziliyle herkes kapıya koştuğunda hızla kapıyı açan Yusuf kızını gördüğünde tuttuğu nefesini bıraktı.Yusuf kızını taşıyan delikanlıya bakarken şaşkınlığından ağzını açıp tek laf edememişti.Can da aynı şekilde karşısında Yusuf’u görünce tesadüfün bu kadarı olur diye mırıldanmıştı.

Can kucağındaki kızla “İyi akşamlar” derken İmran dolu dolu gözlerle karşısında toplanan ailesine bakıyordu.Zaten ailesini meraklandırdığı için özellikle kapıda Cihanın arabasını görünce korkudan titremeye başlamıştı. Bakışları aralardan Cihanı bulduğunda elleri yumruk şekilde yanında zorla durduğunu anladı. Bu sahne Can'ın selameti için pek hayırlı değildi.

Çocuğun kucağından inmek için hamlede bulununca Yusuf bir adım atıp kızını hızla kucağına aldı.

“Ne oldu böyle Can?" Kızın saçlarını öpüp koklarken yavaşça salona geçti.Herkes büyük bir şokla olan biteni anlamaya çalışırken en büyük şoku abartısız Başak yaşıyordu.Gözleri çocuğun gözlerinde anlamsızca hüküm sürüyordu..

Her kafadan başka bir ses çıkarken İmran elini sızlayan başına götürdü. “Biraz sakin olur musunuz? Siz Can beyi tanıyor musunuz?”

“Evet.Yeni projede birlikteyiz.Artık neler olduğunu anlatacak mısınız?”

“Taksi durağına yürüyordum. İlerideki parkın içinden geçersem kestirme olur diye düşündüm.Her zaman gittiğim yol sonuçta.Ne olduğunu anlamadan arkamdan biri çantama yapıştı.Vermek istemeyince de zorlamaya başladı. O sıra Can bey bağırınca adam hızla beni itti düştüm.Sonra adam kaçınca Can beyde beni hastaneye götürdü.”

Yaren dolan gözlerini eliyle silip kızına sıkıca sarıldı.Bu kızı evden çıkartmamak farz olmuştu.Başına kötü bir şey gelmiş fikri bile canından can alıyordu.Kafasını kaldırıp Can'a minnet dolu bakışlarıyla “Çok teşekkürler delikanlı.Hakkını ödeyemeyiz.” dediğinde Yusuf da başıyla karısının dediklerini onaylamıştı.

“Rica ederim.Orada olmam şanstı.İlerideki cafeyi arkadaşım devraldı.Hayırlı olsuna gitmiştim. Arabama giderken yardım edin diye bir ses duyunca koşup baktım.Peşinden gitmek istedim ama kızınız kötü görünüyordu.Tek bırakamadım.”

“Gerçekten büyük bir şans olmuş.Tekrardan sağ ol.” Yusuf elini uzattığında Can hafiften tebessüm ederek uzatılan eli kabul etti.Bakışlarını kendisi kesen kızın bakışlarıyla buluşturdu.Haftalar öncesi yemek sözünü biran olsun unutmamıştı lakin kızın kaçar gibi gitmesinin ardından arayıp zorlamak istememişti.Sonuçta kızın inadına yapmıştı yemek teklifini.Ağzından birden çıkmış bir teklifti ama günlerce düşünmesine sebep olmuştu nedense..

“Ben artık gideyim.Tekrar geçmiş olsun.”

“Dur bakalım nereye hemen.Önce yemek yiyelim.Hem şu hızla toparladığın işleri de detaylıca anlatırsın.Piyasaya ismini çabuk duyurdun.Kulağımıza hoş duyumlar geliyor!”

Bayanlar mutfak kısmına geçtiğinde beylerde salonun belli yerlerine dağılmışlardı. İmran oturduğu yerden Cihana bakarken genç adam usul adımlarla kızın yanına gelip oturdu.Etrafına baktığında beylerden az da olsa uzak bir köşede kalmış olmalarına sevindi.

“Şuan sana sarılamıyorum ve bu beni öldürüyor!”

Cihan sessizce homurdanırken İmran uzanıp adamın ellerini tutup korkusuzca kucağına çekti. “Çok korktum.” diye fısıldarken genç adam çekip bağrına basmamak için zor duruyordu.Biraz daha yaklaşıp boşta kalan eliyle alnına düşen perçemini yana doğru çekti.

“İşte bu yüzden uzak durmalıydım senden!” Sıkıntıyla başını sağa sola sallayan Cihan bu kıza nasıl aşık olduğunu bağlandığını bir kez daha anlamıştı.Yusuf yakasına yapıştığında kılı bile kıpırdamamıştı.O an onu oracıkta öldürse asla itiraz etmezdi.. İmransız bir hayatı yaşamayı düşünemiyordu bile..

“Saçmalama.Konuyu yine oraya çekme lütfen.Senin yüzünden değildi.”

“Bugünkü evet ama ya yarın?Ondan sonraki gün?”

“Lütfen.Şimdi konuşmayalım bu konuyu.”

“İmran şu araba korkunu yen artık.Aklım her an sende kalıyor. Hem o parka girerken aklın neredeydi senin? Her yer tehlike kaynıyor!” Genç kız uzun zamandır düşünüyordu zaten bu konuyu. Babası ve abisi de çok kez dile getirmişti.Hatta Yusuf araba broşürlerini getirip beğenmesini bile istemişti.Bu geceden itibaren artık araba sürmeye alışsa iyi olacaktı..

“Abartma istersen.Her gün kullandığım yol.Nereden bilebilirdim hırsızlara denk geleceğimi?”

“En iyisi şoför ayarlamak. Koruma eşliğinde gider gelirsin Nihan gibi.” Ağzını açıp itiraz cümleleri çıkacağı sırada Cihan sinirle “İtiraz istemiyorum.Babanla konuşup halledeceğim.” dediği anda İmran kuzu kuzu yerine sinmişti..

Masanın hazır olduğunu haber vermeye gelen Başak bakışlarını Can’dan kaçırarak odada bulunan herkesi yemek salonuna yönlendirdi.Can ağır adımlarla ilerlerken Başak’ın yanında yavaşlayıp koluna dokundu.Başak heyecanla koluna bakarken Can bütün samimiyetiyle gülümsedi.

“Sana bir şey demiştim hatırlıyor musun?”

“Hayır.Gereksiz konuşmaları hatırlama gibi bir özelliğim yoktur.” Başak kapının ağzında dikilince ailesine yakalanma korkusuyla üç buçuk atıyordu. Gözleri yemek salonun girişinde dururken Can kendinden baya kısa kalan genç kızın kulağına doğru hafifçe eğildi.

“Oysa ben çok iyi hatırlıyorum. Hatta hatırlamanda yardımcı olayım.Asla asla demeyin küçükhanım.Benimle yemek yiyeceksiniz demiştim! Gerçi baş başa olamadık ama ailenize hızlı bir giriş yaptım ve sevildim de sanırım.Ne derler geç olsun güç olmasın.Baş başa yiyeceğimiz günlerde gelir.”

Can kızı tek başına öylece bırakıp salondan içeriye girerken ardında kalan Başak alt edilmenin verdiğini sinirle derin nefesler alıp vermeye başladı.Hızla masadaki yerini aldığında çaprazındaki adamın bakışları altında yemeğini tırtıklamaya başladı.

Sohbet muhabbettin arasında Melih bakışlarını bir kez olsun Sedaya çevirmemişti.İçinden kendisini nasıl frenliyordu bilmiyordu fakat bir bakarsa içindeki birikmişleri kusması an meselesiydi.Bugün sahilde tesadüfen onu Erenle görmüştü. Arabasını kenara çekip kısa bir süre seyrettikten sonra aldığı kararın en iyisi olduğuna kanaat getirmişti.Bilemezdi ki kızın tehditle adamla buluştuğunu ve yine aynı şekilde kızın adama nefretle bütün belaları sıralarken aslında uzaktan iki sevgili gibi gözüktüklerini..

En iyisi çabucak yemeğini yiyip gitmekti.Sinan amcası konuşmamız gerekenler var demişti.Lakin kendisine acıyan ailesi ve akrabaları yüzünden daha fazla gururundan olmak istemiyordu. Zaten kafasındakileri uygulayabilmesi için toparlanması gerekiyordu.

Sonucu ne olacaktı bilmiyordu ama buralardan gitmek şuanlık en iyi fikirdi…

********* ********** ********* ****
Çalışma masasında yazdığı mektubun son noktasını koyarken kapısının vurulmasıyla kafasını kaldırdı.İçeriye giren kardeşi abisinin çökmüş halini gördüğünde yine Sedaya olan öfkesi gün yüzüne çıkmıştı.Abisinin son günlerde hepten yitirdiği keyfinin yarattığı bunalıma herkesten daha çok üzülüyordu.Elinden bir şey gelse gözü kapalı yapacaktı lakin Seda evlenme kararı alarak bütün yolları tıkamıştı.Hala inanamıyordu.Kesinlikle akıl karı değildi yaptığı kimse onun gözünden olaylara yaklaşmıyordu ama Sedanın penceresinden olaya bakmaya başlamıştı ve işin ucunda bir bit yeniği olduğunu az çok anlamıştı.

“Uyumadın mı hala?” gecenin sessizliğinde sesleri odanın içinde yankılanırken Melih ağrıyan boynunu sağa sola çevirerek  “Birazdan.” Cevabını verip arkasına yaslandı.

“Gideceksin öyle değil mi?”

“Başka çarem yok!”

“Abi” Kardeşinin itiraz etmesine fırsat vermeyen Melih eliyle susması için işaret verdi. “Fırat lütfen biraz kafamı toplamam lazım.Hayatımın geri kalanına yön vermem için bunu yapmak zorundayım.Hiç değilse şu yüzükler takılana kadar burada olmak istemiyorum.”

“Peki ne zaman döneceksin?”
Başını sallamakla yetinen Melih sesinin son kırıntısıyla “Bilmiyorum.” Derken Fırat gözleriyle masanın üzerindeki kağıtları gösterip “Veda mektubu mu?” diye sordu.

“Evet gönderilmemiş mektuplarımın arasına birini daha ekledim.”

“Birini göndermeye cesaretin olsaydı şuan bu durumda olmazdın!”

“Belki..Belki değil! Artık çok geç..Neyse hadi git yat bende duşa gireyim.Sabah şirkete geçip oradaki işleri tamamlayıp giderim.” Melih zorla gülümseyip yerinden kalktığında Fırat kibarca kovulduğunun farkındaydı.Çok uzatmadan “Tamam sabah görüşürüz.İyi geceler..” diyerek kapıya doğru yürüdü.Çıkarken kapıyı aralık bırakan Fırat beklemeye başladı.

Melih mektubu arka dolabındaki kilitli kasasına koyup şifresini girdi.Fırat kapının ardında beklerken ayak seslerini duyunca odasına doğru ilerledi.Çalışma odasından çıkıp odasına doğru giden abisinin ardından bir süre daha bekleyip tekrar çalışma odasına girdi.

Hızlı hareketlerle ve ses yapmadan dolabın içindeki kasayı görünce hemen şifre kısmına hiç düşünmeden Sedanın doğum tarihini girdi ve kasa ufak bir sesle açıldı.Fırat gülümseyerek az önce bırakılan mektubu ellerinin arasına aldığında “Bu sefer yerine ulaşacaksın!” dediğinde zafer gülümsemesini yüzüne takarak hızla odayı terk etti..

********** ********* ********* *****
Yattığı yerde bir türlü uyuyamayan genç adam hala ellerinin arasındaki zarfa bakıyordu.Acaba şimdi gidip verse çok mu yanlış olurdu? Neden yanlış olsundu ki?Belki ertesi güne kalırsa her şey için geç olabilirdi..

Ani bir kararla yatağın içinden çıkıp eşofmanlarının üzerine bir polar geçirdi.Arabasının anahtarını alarak odadan çıktığında sessiz olmaya özen göstererek merdivenlerden indi.Giriş kapısına yaklaştığında mutfaktan çıkan babasıyla burun buruna gelip korkuyla geri adım attı.

“Hayırdır kaçak nereye böyle?”

“Baba gece gece ne arıyorsun Allah aşkına!”

“Anan diyete soktu ya beni bu yaşta! Aç bırakıyor.O uyuyunca inip doyuruyorum işte karnımı ne yapayım!” Onur sinirle homurdanırken oğlu babasının haline kahkaha atmamak için zor duruyordu.

“Senin için yapıyor kadın ne yapsın.”

“Dul kalmamak için yapıyor!” Onur eliyle esnemekten yırtılacak ağzını kapatırken şimdi  karısına sarılıp karnının doymuş hissiyle güzel bir uyku çekmeye hazır hissediyordu kendisini..

“Az işim var.Yarım saate gider gelirim.” Fırat aceleyle açıklama yapıp kapının kilidini sessizce çevirdiğinde babası kolunda tutup durdurdu.

“Ne işi gecenin bu saatinde?”

“Ulaşması gereken bir mektup var elimde yarın geç olabilir diye şimdi teslim etmem lazım.” dediğinde Onurun gözündeki uykular valizini alıp anında kaçmıştı.Oğlu Melih herkesin bildiği gibi çok duygusaldı.Zaman zaman mektuplar yazdığına kendiside şahit olmuştu.Hatta oğluna birkaç kez sahibine gönder diye söylese de Melih asla yollamamıştı.

“Abin duyarsa..”

“Umrumda değil.Dayanamıyorum artık baba.Sonucunda beni silecekse silsin.Yeter ki artık mutlu olsun.”

Baba oğul kapıda birbirlerine dik dik bakarken Onur eliyle yüzünü sıvazladı.Ne yapacağını aslında düşünmeye hiç gerek yoktu.Fitilin artık ateşlenmesi gerekiyordu. Yoksa oğlunu kaybedecekti ve buna asla izin veremezdi.

“Dikkatli ol ve biz hiç karşılaşmadık!”

Fırat babasına gülümseyerek teşekkürünü ederken hızla arabasına atlayıp Sedanın evine sürmeye başladı.Evleri birbirlerine yakın olduğundan gecenin o vaktinde yolların boş olmasından 15 dakika sonra Sedaların bahçesinin önüne gelmişti.Saat gece ikiyi gösterirken arabadan doğru baktığında ışıkların kapalı olduğunu gördü.

Telefonuyla Sedayı arayıp beklemeye başladı.Dördüncü çalışında hafif boğuk ağlamaklı ses tonuyla “Fırat? Ne oldu?” diye sordu.Fırat direk  “Aşağı in hemen!” dediğinde Seda hızla yataktan kalkıp ikiletmeden üzerine giyindiği sabahlıkla merdivenlerden yavaşça inmeye başladı..

Fırat arabanın içinde beklerken aniden cama tıklanan elle olduğu yerde sıçrayınca camı açıp vuran kişiye baktı.“Fırat bey bir sorun mu var efendim?” Amcasının koruması belindeki silahıyla orta yerde endam sergilerken Fırat arabadan çıkıp “Önemli bir şey yok.Seda bir evrak istemişti.İşlerim uzayınca getiremedim.Saatin farkında değilim!”

“Kapıları açalım.İçeride bekleyin!”

“Gerek yok.Aradım geliyor.” Koruma tamam anlamında başını sallayıp yerine doğru yol alırken Seda koşar adımlarla Fıratın yanına geldi.

“Ne oldu?”Merakla ve korkuyla kuzenine bakarken gecenin serinliğinde titremeye başlamıştı. Cebinden çıkarttığı mektubu uzatıp “Al bunu!” dedi.

Genç kız Fıratın elindeki kağıda uzanıp “Nedir bu?” diye sorduğunda “Sadece oku.Bak Seda bu zamana kadar ağzımı açıp tek laf etmedim.Ereni neden kabul ettiğin hakkında en ufak fikrim yok.Abimi severken böyle bir olaya kalkışman hiç mantıklı gelmiyor bana.Eğer işin ucunda başka bir şey varsa ki bence var sakın korkma ve iyi düşün! Yarın öğlene kadar vaktin var.” uzunca bir açıklama yapıp arkasını döndü.

Seda şaşkınca “O ne demek!” derken aklına gelenlerle kalbi dört nala koşmaya başlamıştı..

“Okuyunca anlarsın!Hadi eyvallah!”

Fırat arabasına atlayıp son hız uzaklaşırken Seda gecenin ayazında ince sabahlığıyla elindeki ikiye katlanmış zarfa bakıyordu. Kalbi hızla atarken açıp okumaya yeteri cesareti kendisinde bulamamıştı.Zarfı açmak üzereyken babasının sesiyle arkasını döndü.Telaşla elindeki zarfı sabahlığının iç tarafına doğru sokuşturdu.Korumalardan biri Sinan’ın yanına koşarak gittiğinde Sinan korumaya bir şeyler fısıldadı.Genç adam kafasını sallayıp koşarak uzaklaştığında Seda babasına “Niye uyandın?” diye sordu.

“Fırat mı geldi?”

“Evet.Benden bir şeyler istemişti.Onu almaya gelmiş.”

“Bende Eren sanmıştım!”

Seda korkuyla “E-Eren mi?”  diye kekelerken babasının tek kaşını kaldırıp alayla bakmasıyla bakışlarını kaçırdı.

“Niye şaşırdın? Kocan olmayacak mı? Aslında yarın şöyle iş yerine gideyim diyorum.Damadımın ne şartlarda çalıştığını görmem gerekir.”

“Sen bilirsin baba.” Babasının birgünde bu olayı kabullenmesine inanamıyordu.Böylesi işine gelirken neden canı yanıyordu anlayamıyordu..

“Kendimi bir tanıtayım tabi.. Gerçek anlamda Sinan Aslan’ı  tanımak her kula nasip olmaz..”

Seda babasının gözünde bir an parlayan şeytanın olduğuna yemin edebilirdi.Ne yapmak istediğini pek anlamamıştı zaten umrunda da değildi.Biran önce odasına çıkıp şu sakladığı mektubu okumalıydı. Babasına yaklaşıp boynuna sımsıkı sarıldığında gözüne dolan yaşları geri ittirmek zorunda kalmıştı.

“Seni seviyorum Sinan Aslan.Senin kızın olmak ise bana nasip olduğu için çok şanslıyım!” gülümseyerek babasının gözlerine bakan genç kız babasının aklından geçenleri bilse oracıkta son nefesini verebilirdi. Sinan Eren için yarım günde bütün hazırlıklarını yapmıştı.Geriye en sevdiği kısım yani uygulama aşaması kalmıştı..

Kızının sarılmasına gülerek aynı şekilde karşılık verirken kolunun altına alıp eve doğru yürümeye başladılar.Eve girip babasına iyi geceler diledikten sonra koşar adımlarla odasına girip yatağına oturdu.Zarfı istemsizce burnuna götürdüğünde sevdiği adamın kokusunu hissetmişcesine gözlerini kapattı.Dudaklarında oluşan masum gülümseme ufakta olsa hissettiği kokudandı.Melihin bu gece yüzüne bile bakmayışını hatırlayınca kalbi yine sızladı..

Yavaşça açtığı zarfın içinden küçük bir kese çıktı.Merakla içini açıp ters çevirdiğinde minik ellerine bir yüzük düştü..

Avucuna gözlerini kırpmadan bakıyordu.Tek taş bir pırlantaydı. Bu İremin bahsettiği yüzük olmalıydı.Yıllar önce kendisine alınmış ve hiç verilmemiş olan yüzüktü..O kadar güzeldi ki bakmaya doyamıyordu.Gözünden akan bir damla yaş yüzüğünün üzerine düştü..Avucunun içinde sıkıp dudaklarına götürerek öptüğünde yaptığı hatalar bir bıçak gibi kesiyordu ruhunu,bedenini..

Ve sonunda kağıdı titreyen elleriyle açtı.Buğulanmış gözleriyle her hecesini her kelimesini can katarak okumaya başladı..

Seda..

Sadece adına bütün ömrümü adadığım sevgili…

Eline hiçbir zaman geçmeyecek bu mektubu anlamsız keşkelerle süslemeyeceğim,çünkü keşkelerin kimseye bir yararı olmadığını artık öğrendim..Yüreğimin bana kalan yarısıyla yaşayabilmeyi çoktan öğrendim..

Ben beceremedim Seda..Korkak de cesaretsiz de çocuk de istediğin her şeyi de ama ben seni çok sevdim..

Yetim yüreğimin masumluğuyla sevdim..

Bunu sana söylememiş olmam benim korkaklığımdandı.Neden diye sorma! İnan yıllardır cevabını bulamadım.Belki seni kaybetmekten korktum belki karşılıksız kalacağından belki.. Belkisi yok..

Ne abin olabildim ne kardeş olarak görebildim ne kuzen olarak kabullenebildim ne de sevgili olarak sahip çıkabildim..

Bugün sizi gördüm sahilde.. Arabamı çektim kenara o adamın sana bakışlarını seninde ona gülümseyişini izledim. İçim acıya acıya seyrettim keşkelerimi..

Biliyorum bütün bunları fazlasıyla hak ettim seni ona ben ittim. Dedikleri gibi pes etmeseydim neden diye sorgulasaydım belki de o sahilde birlikte izlerdik gün batımını,martıların şakımasını ellerimiz kenetliyken dinlerdik..

Nedenini bilmediğim günahın bedelini yıllardır çekiyorum.Her gün her gece nedenini sorgulayıp kendimi yiyorum ama cevap bulamıyorum..

Neden Seda? Neden? Sadece seni seviyorum kelimesi dilimden dökülmedi diye mi bu çektiğim acılar? Hiç mi hissetmedin kalbimin yangın yerini..Seni gördüğünde kanat çırpan kalbimin sesini hiç mi duymadın? Bir bakışına bir dudak kıvrımında titreşen gülüşüne ulaşmak için bütün kainatı önüne sermek için hevesli hallerimin hiç mi farkına varamadın?

Bir sevdaydı diyorum geldi geçti hiç bir olmadınız zaten unut gitsin diye! Ama düşüncelerim o kadar aciz kalıyor ki bir şey hissediyorsun ama adı yok çünkü onu taşıyabilecek bir kelimen yok..

Boğazıma bir şeyler düğümleniyor taş gibi..Sonra o taşı yutmak zorunda kalıyorum.Sana ilk neden diye sorduğumda dedin ya kanatma yaralarımı ben bitirdim sen de bitir diye işte bu yüzden susuyorum.. Çünkü senin ağzından çıkan her söz bana emirdir. Boynumun borcudur. Bu uğurda varsın kanayan benim yaralarım olsun.Bil ki senden gelecek her acı bana ödüldür..

Gidiyorum Seda..

Sen o adama evet diyerek umutla tutunduğum son dalımı da kestin.. Artık içimde umudun zerresi kalmadığına göre bana yakışan en güzel şeyi yapıyorum ve becerebildiğim tek şeyi..Evet!Kaçıyorum..

Affet beni.. Sen o yüzüğü parmağına geçirirken seni izlememi bekleme benden.İnan bunu kaldırabilecek bir kalbim yok! Senin parmağına takılacak olan yüzüğün benim boynuma geçirilen bir ilmekten farkı yok..

Anlamsız bir hayat var önümde önümü göremediğim.Karanlık bir yol var yürüdüğüm ve sonumun nereye varacağını inan bilmiyorum..Mümkün olduğunca sormamaya çalışacağım seni. Duymamaya görmemeye bilmemeye çalışacağım..

Yazmak ne kadar kolay değil mi? Dediklerime ben bile inanmazken sen sakın ola inanma! Aldığın her nefesi içimin kanayan yarasına inat sorup öğreneceğim.Gülüşlerini kıskanacağım..

Yerini kimsenin dolduramayacağını biliyorum. Zaten bunun arayışı içinde de değilim.Sonunu bildiğin bir yol insanı cezbeder mi? Keşke yazdığım kadar söylemesi de kolay olsaydı.İçimi dökebilseydim..Dilsiz sevdamı dile getirebilseydim..Ama dediğim gibi keşkeler anlamını çoktan yitirdi..

Tam unuttum artık eskisi gibi acı vermiyor diyorum sonra bir şarkı çıkıyor içinde sen bütün sözlerinde gözlerin ezgisinde senin sesin..
Unuttun sanıyorsun ama bu durum buğulu camlara senin sesini duymak için ısrarla beklediğim zamanlarda yazdığım ismine takılan anlara kadar geçerli kalıyor..

Adına yalnızlık dedim.Sensizlik dedim.Senin yokluğuna dokundum canım yandı Seda..Bir daha cesaret edebilir miyim? Bilmiyorum..

Erkek adam ağlamaz! Erkek adam yıkılmaz! kelimelerinin ardına kaçıncı sığınışım bilinmez ama birde seni gördüğüm zamanlardaki yüreğimin büyüklüğü olmasa belki daha çabuk kurtulurdum bu yangın yerinden..

Ayazda bahar gibi gelen gözlerine,yağmurdan sonra ortalığı kaplayan toprak kokusu gibi huzur veren benliğinin her bir hücresine aşığım..Hemde kendimi bildim bileli aşığım..Ellerim ellerine değmeden bile titrerdi.. Üşüyen bakışlarım sadece senin gözlerinde ısınırdı..

Seda'm..Benim vuslata erdiremediğim sonsuz sevdam!

Bana bilmeden yaşattığın bu aşk için teşekkür ederim..
Beni ben yaptığın için teşekkür ederim..
Bana adam gibi sevmeyi öğrettiğin için teşekkür ederim..

Ve özür dilerim..

Adam gibi sevipte dilimden hiç çıkmayan iki kelime için özür dilerim..

Yüreğimin gözleriyle sevdiğim kadın..

Sadece satırlarda kalacağını bilsem de "Seni Seviyorum" kalbinde tutsak kaldığım..

Seni çok seviyorum..

 ' Melih..'

Genç kızın dudaklarının arasından kaçan kaçıncı hıçkırıktı bilmiyordu.. Kalbi Melihin avuçlarında ezilip yok olmuştu. Böylesine bir aşkı kaybettiği için kendisine lanetler ederek ağlamaya devam ederken ellerindeki mektubu belki onuncu kez yine okudu.. Her okumasında aynı acıyı tekrar tekrar yaşadı..Gecenin sessizliği göz yaşlarına eşlik ederken sesinin son kırıntısıyla sanki sevdiği adam duyacakmış gibi fısıldadı..

"Seni seviyorum Melih'im.."

******* ********** ******** *******
Sabah erkenden uyanmış ailesiyle aceleyle vedalaşıp evden ayrılan Melih, şirkete gitmeye gerek duymamıştı.Kardeşi ve babası sağ olsun azat etmiş sadece  bir hafta uzak kalma sözü alarak izin vermişlerdi.Melih başta kabul etse de değil bir hafta senelerde geçse bu durumunu atlatamayacağını biliyordu.

Hafif bir müzik açarak İstanbul çıkışına doğru sürüyordu arabasını.Sapanca’dan müstakil iki katlı bir ev kiralamıştı.Ne kadar kalacağı belli olmadığı için parasını fazlasıyla ödemişti..

Çıkan şarkıya eşlik ederken çalan telefonu şimdiden sinirlerini bozmaya yetmişti.Telefonunu kapatmayı unutmuştu.İlk işi hemen kapatıp kimsenin ona ulaşmamasını sağlamaktı.Israrla çalan telefonuna baktığında sekreteri Ebru’nun aradığını gördü.


"Babam haber vermedi mi acaba gitmeyeceğimi?" diye mırıldanırken susan telefon biraz sonra tekrar çalmaya başladığında Melih merakla arabasını sağa yanaştırıp sinyalini verip durdurdu.

“Ebru hanım?”

“Günaydın efendim.Özür dilerim rahatsız ediyorum ama acil bir durum olmasa aramazdım.”
Sekreterinin telaşlı sesine meraklanarak “Hayırdır bir şey mi oldu?” diye sordu.

“Melih bey dün ben izinliydim biliyorsunuz sizle görüşmek isteyen bir bey ile bir hanım aramış ama ulaşamamışlar.Şeyma hanım not almış ama size ulaştırmamış sanırım.Şimdi de notta ismi yazan aynı bey sabahın bu saatinde buraya geldi ve sizinle acil görüşmesi gerektiğini söylüyor. Hayat memat meselesiymiş.”

“Allah Allah.İnşaat firmasından iki mühendis gelecekti ama onlar mı acaba? Adı ne demiştin?”

Sekreter kız bir iki saniye suskunluğunun ardından Melihin kaderini değiştirecek ismi söyledi.

“Mete! Mete Gündoğan.”

-Bölüm Sonu-

Merhabalar canlarım :)

Biraz duygusal bir bölüm oldu biliyorum özellikle mektup sahnesinde ben bile yazarken dolan gözlerime engel olamadım.😢Şu zamana kadar yazdıgim en duygusal sahneydi benim icin..Biraz zorlandigimi söylemem gerek ama icime fazlasiyla sindi..Umarım sizde begenmissinizdir.☺☺

Gercekler iki taraftan gün yüzüne çıkıyor.Erenin suyu fazlasiyla kaynadı :)😎

Fırata hala sinir olanlar umarim bu bolumde azda olsa gönüllere tekrar girmeyi becerebilmistir 😊😊

Irem son vurusunu yapti ve Mete ortaya cikti.Bakalim bundan sonra neler olacak? Yeni bölümde görüsmek üzere bebekler..

Aşk'la kalın ve yıldıza basmayı unutmayın :)) ❤❤❤❤

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro