~Operasyon~ Part II
^-^ Merhaba benim aşk dolu Sevdalarımmm..❤
Pazartesi sendromuna iyi gelen ilac bulmuşlar o da benim hikayemmis öyle duyumlar aldım :)) Ne kadar sevindim anlatamam :)) Attığınız mesajlar, yorumlar, övgüler beni benden alıyor her biri icin tesekkur ediyorum efemm 😊😊
Iyiki varsınız.. Eksikliğiniz benden uzak olsun güzel ailem ❤
Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin..
Keyifli okumalar :))
Arabalar son sürat Riva'ya yol alırken, Giray arabayı bütün gücüyle kullanıyordu. Kimseyi beklemeyen ve de yanına almayan Giray tek başına yolculuğunu gerçekleştiriyordu. Demir ise arkadaşının bu tavrına oldukça sinirlenmişti. Telefonunu çıkartıp direk numarayı tuşlayan Demir bir yandan arabanın hakimiyetini sağlıyor bir yandan açılmasını beklediği telefona edeceği küfürleri hazırlıyordu..
"Ne var!!"
"Ebenin selamı var. Seni özlemiş! Sende rahmetlinin peşine gitmek istiyorsun sanırım!"
"Ebem rahmetli mi lan benim?"
"Bilmem seni doğurttuğu için vicdan azabından ölmüştür diye düşünüyorum!"
Genç adam şuan espri kaldıramayacak kadar sinirliydi. Saniyelik gözünü kapatıp derinle soludu.
"Demirhan! Ne istiyorsun? Efor sarf etmemem lazım! Dövüşe saklıyorum kendimi!"
"O süratte gidersen döveceğin adam kalmayacak bok kafa! Çünkü geberip gideceksin!"
"Kırmızıda da geçtim ceza yaz komiserim!"
Demir sinirle burnundan solurken bir yandan da araya giren araçlara korna basıp solluyordu.
"Giray seni trafik polisliğine atamak için elimden geleni yaparım! Dikkatli kullan şu aracı!"
Giray daha fazla sinirlenmemek adına telefonu kapatıp yan koltuğa fırlattı. Şuan bütün benliğini sadece Nergis'i kurtarmaya adamıştı. Onu kurtarmadan bu dünyadan göçmeye niyeti yoktu.
Arkalarından gelen Sinan tek araç halinde beylerle yol alıyordu. Telefonu çaldığında direk cevaplama tuşuna bastı. Ersin "Abi?" dediğinde hiç uzatmadan donuk ve buz kesen sesiyle mevzuya girdi.
"Ersin! Bana yerlerini bulduk demezsen eğer o telefonu kapat ve kafana sık!"
"Bulduk abi!"
Ersinin bulduk demesiyle arabada heyecan yükselirken Samet yerinde duramıyordu. Yusuf arka koltuktan doğru adamın omzunu sıkarak güç verdi.
"Nergis görüş alanında mı?"
Ersin ve adamları mekanın çok uzak olmayan bir tepelik alanına sinmişlerdi. Elindeki büyük silahın dürbününden bütün harabelik alanı tararken fabrikanın ikinci katında bulmuştu. Camın kenarında sandalyede elleri ayakları bağlı şekildeydi.
"Evet abi! Elleri ayakları bağlı. Birde.."
"Birde ne Ersin? Kızım nasıl?"
"Samet abi kötü bir şeyi yok! Sadece hırpalanmış sanırım öyle gözüküyor!"
Samet sinirle "Hızlı sür şu arabayı!" diye Sinan'a çıkışınca Sinan ya sabır çekti. Zaten en son hızda gidiyordu daha ne yapabilirdi! O sıra Ersinin sesi yine araya girdi.
"İndirelim mi abi?"
"Nergisin hayatını tehlikeye atacak bir şey yapmayın! "
"İki kişiler abi birinde silah var sadece!"
Sinan dikiz aynasından Yusufla göz göze gelince Yusuf olmaz anlamında başını salladı. "Bazen bir kişi bile yeter koçum. Beni dinle! Nergis'in hayatını riske atmayacaksınız!"
"Tamam abi!"
Ersin eli tetikte hazır beklemeye devam ederken bulundukları yeri hepsine konum olarak atmıştı. Elindeki adamları civar mekanlara dağılmasını istemiş adamı indirmek için zamanın gelmesini beklemeye başladı.
İçerde ise Nergis artık patlamanın eşiğine gelmişti. Bütün gücünü kaybetmek üzereyken Girayın sesini duymasıyla tekrar kendine gelmişti. Kurtulacaktı! Neredeyse gelmek üzeredir diye düşünen Nergis adamın üzerine gitmekte mahsur görmedi.
"Ömer Ömer.. Çok sıkıldım bu durumdan daha ne kadar beni böyle tutacaksın? Bak kocamı da aramadın? İstediğin nedir?"
"Bu elimde gördüğün kamerayı şimdi buraya ayarlayacağım ve senin kafana sıkarken bizi kaydedecek! Kocan benden haber beklerken senin ölüm anını yollayacağım ve her şey için çok geç kalmış olacak!"
"Diyosun?"
Ömer elindeki kamerayı eski tozlu masanın üzerine bırakıp kızın üzerine doğru yürüdü. Tek eliyle çenesini kavrayan adam genç kızın suratına kadar eğildi.
"Bana bak kaltak! Bu özgüvenin nerenden geliyor bilmiyorum ama son dualarını etsen iyi olur!"
"Son dualarımı sizin edeceğim buna emin ol!"
"Öyleyse yazık edersin! Çünkü senin daha çok ihtiyacın olacak!"
"Öyle mi dersin?"
Nergis bütün cesaretiyle adama gülümseyince adamın iyice damarına bastı. Eliyle kızın suratını geri ittirip arkasını döndü.
"Bantla şunun ağzını! Ben arabadan düzenekleri alıp geliyorum!"
Sercan oflayarak bantı alıp kızın önüne eğildiğinde Nergis hızla adama "Git buradan Sercan!" dedi.
"Ne?"
"Kaç git! Kurtar kendini! Yoksa yarın sabah arkadaş kurbanı olarak gazetelerin ilk sayfalarını süslersin!"
Sercan kızın korkmuş olduğunu düşünerek elindeki bantı yere bırakıp kızın bacağına elini koydu.
"Bak seni öldürmesine izin vermem onunla konuşacağım!"
"Dinleyeceğini sanmıyorum!"
"Gülüm! Bana bırak tamam mı? Nasıl olacak bilmiyorum ama bir şekilde ikna edeceğim!"
Nergis bu durumdan ciddi anlamda bıkmıştı. Artık ailesine kavuşup evine gitmek istiyordu. O bıkkınlıkla "Ben Gülüm değilim!" dediğinde Sercan'ın şaşkın nidası mekanı adeta inletti.
"Sessiz ol! Bak ben o değilim! İsmim Nergis! Az önce telefonda konuşurken ben bulunduğumuz yeri söyledim!"
"Ne nasıl?"
"Of Sercan! Kusura bakma ama çok safsın!"
Sercan küçük dilini yutmuş gibiydi. Balık gibi ağzını açıp kapattı. Gözleri nasıl dercesine bakıyor durumu anlamaya çalışıyordu. Nergis battı balık yan gider lafının arkasına sığınarak derin bir nefes aldı.
"Bak şimdi ailem ordu halinde buraya geliyor! Riva'ya varmaları yarım saatlerini alır belki de gelmişlerdir!"
"Ordu halinde mi? Siz kimsiniz böyle Allah aşkına!"
Sercan korkuyla ayağa kalkıp etrafına bakınırken Nergis kıkırdadı. "Bilmek istemezsin!"
Sercan mekanın camlarından dışarıyı hızla taramaya başladığında Ersin uzaktan adamın telaşlı halini silahın bir ucundan izliyordu. Her şey parmağının biraz geri çekilmesine bakardı lakin aldığı emre karşı gelemediği için tetikte beklemekten başka çaresi yoktu.
Sercan deli dana gibi ordan oraya koştururken Nergis tekrar açtı ağzını..
"Bak benim sülalem taaa birinci Sinan'a dayanıyor! Sen bilir misin?"
"Birinci Sinan mı?"
"Evet Aslangillerden Birinci Sinan! Sonra Özçakırgillerden Berdan ağa var bir de onun ekürisi yani en küçük varisi Soydangillerden ateşleyen Cihan var!"
Genç adam kızın kendisiyle dalga geçtiğini kesin olarak anlamıştı. Bunun başka açıklaması olamazdı. Bir abi edasıyla gelip tekrar kızın önünde eğildi.
"Bak şuan şoka girdin sanırım korkma ama seni vurmasına izin vermeyeceğim! Anladın mı?"
"Sercan! Asıl sen bana bak! Sana en korkunç olandan bahsetmedim!"
"En korkunç olan da ne?"
"Paşa Giray!"
"Ne?"
"Doğru duydun! Paşa Giray gelirse kelleni alacak!"
"Gülüm! Yok Nergis! O bana annesinin emaneti! Onu bırakmayacağıma söz verdim o yüzden bu bataklığa çekildim!"
Nergis o adama bir kez daha lanetler okuyup ofladı. Bu adam ona iyilik yapmıştı. Ömerin yanında onunda ziyan olmasını istemiyordu. "Kaçıp gitmezsen daha da batacaksın! Git buradan Sercan ellerimi ayaklarımı çöz ve git!"
Sercan gözlerini kapatıp kızın dediklerini düşünmeye başladı. Evet hayatı bambaşkaydı. Yakın zamanda evlenecekti. Bir nişanlısı vardı. Tek başına kalan annesi vardı. Ona bir şey olursa onlara kim sahip çıkardı bilemiyordu. Kız haklıydı. Eğer kaçıp gitmezse Ömer yüzünden bütün hayatını kaybedebilirdi. Nergis hala gözleri kapalı duran adama baktı. Ömer her an geri dönebilirdi. Biran önce zaman kazanmalıydı.
"Hadi çöz şu lanet ipleri!"
Sercan gözlerini açıp hemen kızların ellerini arkadan çözüp bıraktı. Ayaklarındaki ipi Ömer'in fark etmemesi için sadece gevşetti.
"Dikkat et ve özür dilerim Nergis!"
"Sende dikkat et! Eğer civarda adamlar varsa Nergis beni bıraktı de asıl kötü adam içeride de tamam mı?"
Sercan sadece başını sallayıp mekanın diğer bölmelerine koşarak ortadan kayboldu. Nergis içinden bütün duaları etmeye başladı. Ellerini yine arkasında birleştirdi. Fırsatı bekleyecekti ve o fırsat eline tekrar geçtiğinde ne pahasına olursa olsun iyi değerlendirecekti!
Giray herkesten önce adrese vardığında Ersini hazır ol vaziyette buldu.
"Kaç kişiler? Herhangi bir tuzak var mı?"
"Yok. İndirelim dedim ama abi izin vermedi!"
"Bana bırak!"
Giray ön tarafa atlayıp ilerlemeye başladığında Okan sertçe genç adamın kolundan tutup durdurdu.
"Giray tek girmene müsaade edemem! Nergisin hayatını riske atmayacağıma dair söz verdim!"
"Sence ben canımın tehlikeye atılmasına izin verir miyim? Bak canım dedim! Buradaki canım içeride elleri kolları bağlı olan kişiden bahsediyorum! Anladın mı Okan abi? Şimdi beni koru herhangi bir aksilikte sadece Nergis'i korumanızı istiyorum!"
Okan deli fişeğe laf geçiremeyeceğini anlayınca başını sallayıp onay verdi. Giray iki adım attıktan sonra geri döndü.
"Kaç girişi var?"
"Harabe mekan! Her yerden kaçması muhtemel."
"Tamam bütün girişlere adamlarınızı yerleştirin arka taraf ormanlık alan oraya da üç beş tane adam salın"
Okan ve Ersin zaten bu denileni yapmışlardı. O sıra acı bir frenle duran arabalardan inenler yanlarına doğru yaklaştı. Sinan "Giray!" diye bağırınca sinirle arkasını döndü.
"Sinan amca boşuna nefesini tüketme!"
"Dikkatli ol diyecektim evlat!"
Giray belindeki silahı çekip ateşlemeye hazır hale getirdiğinde Sametle göz göze geldi. Birkaç adımda adamın yanına varan Giray hafifçe gülümsedi ve "Kızını sağ salim getireceğim!" dedi.
Samet yüreği ağzındaydı ama biliyordu. Bu deli oğlan ne yapar ne eder kızını kurtarırdı. O yüzden emin tuttuğu sesiyle sadece "Biliyorum!" cevabını verdi.
Sinan Ersinin yanına gidip her hangi bir durumda adamı indirmesini emredip beklemeye koyuldu..
"Sercan?"
Ömer geri döndüğünde elinde bir sürü alet edevat vardı. Birkaç kez daha seslendiği dostundan yanıt alamayınca Nergis araya girdi.
"Böğürme boşuna! Dostun senin ne mal olduğunu öğrenince ardına bakmadan kaçtı!"
"Ne?"
Ömer kızın yanına yaklaşıp belindeki silahı çekti. Nergis arkasında yumruk halinde tuttuğu elini var gücüyle sıktı.
"Duydun işte! Eğer kaçmasaydı buradan gideceği tek yer mezar olacaktı! Tıpkı senin varacağın yer gibi!"
"Seni kal.."
Adamın lafını tamamlanmasına izin vermeyen Nergis bütün gücüyle bacağını kaldırdı ve karşısındaki adamın en hassas yerine geçirdi.
"Sıkıldığımı söylemiştim!"
Adam yerde iki büklüm kalırken adamın yakalarına yapışıp sargılı burnuna bir yumruk daha yapıştırdı. Nergis adamla gelişigüzel dövüşürken Giray fabrikanın giriş kısmına elindeki silahıyla giriş yaptı. Sesleri duymasıyla adımlarını hızlandırdı. Harabe mekandaki pis koku resmen midesini bulandırdı. Nergisin saatlerdir bu havayı nasıl soluduğunu düşündüğünde acıyla yutkundu. Arkasından gelen ayak sesleriyle silahını çevirip hedef aldığında Demir ve Sinanın adamlarıyla karşılaştı.
"Bana bırakın cümlesinin hangi kısmını anlamadınız?!"
"Kes sesini! İçerideki benim kardeşim! Tek başına ikinizin de hayatını tehlikeye nasıl atarım?"
İçeriden Nergis'in inleme sesini duyduklarında apar topar koşturmaya başlayan adamlar yıkılmaya yüz tutmuş merdivenlerden üçer beşer koşmaya başladı. Kapı ağzına saklanıp görüş açılarına giren sahneyle hepsinde ayrı bir duygu çağrışımı oluştu.
Nergis adamı evire çevire dövüyordu!
Adamın silahını uzak bir köşeye ayağıyla ittirip tekrar bir tekme savuran Nergis arkasındaki hareketliliği fark etti. Sonunda! diye inleyen Nergis ağzının kenarından akan kanı elinin tersiyle silip hafifçe döndü.
"Artık yardım edecek misiniz?"
Üç adam kapının girişinde mal gibi kendisine bakmaya devam ediyordu. Ne umuyorlardı ne bulmuşlardı. Bu kız fenaydı! Bu kız Girayın kızıydı! Ötesi berisi yoktu!
Giray kendine gelip adımlarını hızlandırdığında Nergis de aynı şekilde yerde yarı baygın adamı bırakıp koşmaya başladı ve Girayın kollarına atladı. Giray kızı resmen havaya kaldırıp bağrının en kuytu köşelerine sokmaya çalışıyordu. Kokusunu derin derin soluyup şükrediyordu.
Nergis "Hiç gelmeyeceksin sandım!" diye fısıldadığında Giray'ın dudakları alayla kıvrıldı..
"Biraz dövmene fırsat tanıdım!" cevabını verip geri çekilen genç adam bir öpücük daha verip arkasında kalan adama baktı. Birazdan canına ot tıkayacaktı..
Demirin susmak bilmeyen telefonu ortalığı inletirken açtığı telefona sadece "İçeri gelin!" diyebildi.
Nergis Girayın kollarının arasından çıkıp çaprazında kalan abisinin kollarına bıraktı kendisini. Demir kardeşini sağ salim kollarına aldığında derince soludu.
"İyi misin?"
"Harikayım! Hep böyle birini dövmeyi hayal etmiştim! Hep ders hep ders heyecan kalmıyor bir yerden sonra!"
Demir rahatlamanın verdiği mutlulukla gülümserken arkadan "Kızım!" diyen Sametin sesiyle abi kardeş ayrıldılar.
Samet telaşla yıkık kapıdan içeriye girdiğinde Nergis artık dayanmanın son aşamasındaydı. Evet hep şakaya vurmuştu ama babasının o yıkılmış halini görünce gözünden damlayan bir yaşa engel olamamıştı.
"Babam!"
"Bebeğim.. Nergisim!"
Samet kızını sardıkça sarıyor içinden şükür dualarını sonuna kadar sıralıyordu. O sıra Giray baygın adamı yerden kaldırıp zorla sandalyeye oturttu. Adam yarı açık tuttuğu gözleriyle tanımadığı adama bakarken hala bu adamın kim olduğunu düşünüyordu. O doktoru beklerken, yakasına yapışan adamın ne diye yakasına yapışmış olduğunu kalan son aklıyla anlamaya çalışıyordu.
"Sen kimsin?"
"Ecelin!"
Giray arkasına dönüp kalabalığa doğru "Dışarı çıkın!" diye bağırdı. Demir ve Nergis kabul etmeyen itiraz cümlelerini çoktan sıraya koyarken Giray pes etmeden "Onları dışarı çıkar!" diye Samet'e baktı. Samet adamın ne yapmak istediğini bildiği için hiç itiraz etmedi. Eğer Giray yapmazsa kendisi bu herifi gebertmeye gönüllü olacaktı!
"Çıkıyoruz! Demir! Hadi!"
Samet ve Sinan takımı toplayıp harabe yerden çıkarken Nergis açlıktan ve yorgunluktan neredeyse bayılacaktı. Aklı Girayda olmasına rağmen, babasının zoruyla bacaklarını sürüye sürüye dışarıya çıktı. Burnuna dolan temiz havayı ciğerlerine çektiğinde fazla oksijenden ciğerleri yandı. Demir kardeşini ani bir atakla kucağına alıp arabaya taşıdı. Samet onun peşinden ilerlerken Sinan olduğu yerde durdu. Başını fabrikaya doğru çevirip içeriden gelen seslere kulak kesildi. Sevdiğini koruma, sahiplenme arzusu böyle bir şeydi işte! Geri dönmekle dönmemek arasında kalırken hızla içeriye tekrar girdi.
Giray ise adamın tepesinde yumruklarını aralıksız indiriyordu. Bütün hıncını çıkarırcasına hiçbir acı duymaksızın bir balyoz gibi indiriyordu.
"Beni öldürmek için daha iyisini yap!"
Adam yediği yumruklara inat adamı gaza getirip kendisini öldürmesini istiyordu.
"Seni öldürmeyeceğim adi şerefsiz! Aylarca bütün kırık kemiklerinle yatağa bağlı kalıp yaptıklarının acısını çekeceksin!"
Ömer pis pis sırıtıp adamın daha da sinirlerini zorluyordu. Elini zor bela bacak kısmına götürüp avcı pantolonun yan cebine sakladığı ufak bıçağını çıkarttı. Girayın gözü hiçbir şeyi görmezken kaldırdığı eli havada asılı kaldı. Yan tarafındaki acıyla soluğu kesildiğinde Ömer öksürüklerinin ardından şeytanca gülümsedi.
"Birini öldüreceksen kafasına sıkmalısın adamım!"
"Çok haklısın!"
Fabrikayı dolduran kurşun sesi arabaya kadar ulaştığında herkes nefes almayı bıraktı. Nergis arabanın içinden çıkmaya çalıştıkça babası ve abisi engel oluyordu.
Sinan elindeki silahı beline takarken Ersin ve Okan içeriye koşarak girdi.
"Kaldırın şunun leşini!"
Adamlar Ömer'in cansız bedenini yerden kaldırırken Giray zorla ayağa kalktı. Sinan Giray'ın bıçaklandığını fark etmemişti. O sadece bu yumruk olayından sıkılmıştı ve kendince Giray'ı bu zaman kaybından kurtarmıştı. Giray hiçbir şey fark ettirmeden yerinden doğruldu. Yan döndüğü için saplanan bıçağı henüz kimse görmemişti. Eliyle zorlayıp tek hamlede ufak bıçağı çıkarttı ve ceketinin cebine tıkıştırdı.
"İyi misin evlat?"
Giray zorla evet anlamında başını sallayıp adamı geçiştirdi. Elleri yumruk attığı için kanlandığı için kimin kanı olduğunu da kimse anlamamıştı. Deri ceketinin fermuarını çekip yarasını gizleyen Giray Sinan'ın peşine takılıp mekandan dışarı çıktı. Şans eseri boşluk kısmına saplanan bıçak organlarına gelmediği için çok bir tehlike arz etmiyordu lakin kan kaybı vardı. Şimdiden eksilen kanın bedenindeki etkisini hissediyordu. Karşıdan gelen Nergis adamın boynuna atladığında Giray sessizce inledi.
"İyi misin? Ne oldu?"
Giray belli etmemeye özen gösterdiği yüz ifadesiyle her zamanki gibi sırıttı.
"İyiyim yavrum. Öpersen daha iyi olurum!" dediğinde Nergis adamın hiçbir şeyi olmadığına kanaat getirdi. Sonuçta Giray öp dediyse gayet iyiydi!!
Arabanın yanına geldiğinde anahtarı Demir'e uzatıp "Sen kullan! Yoruldum!" diyerek yan koltuğa geçip oturdu. Yarasını düşünmemeye gayret ediyordu. Demir arabayı çalıştırıp son hız eve sürmeye başladığında içinin rahatlığına diyecek lafı yoktu. Kardeşi sağ salim kurtulmuştu. Bu olayı da kazasız belasız atlattık diye düşünürken yanında oturan kan kardeşinin çektiği acıdan bihaberdi..
************** **************
"Kızım!!"
Yasemin Nergise sarıldığı anda hiç durmayan göz yaşları daha da artmıştı. Kızını öpüyor, kokluyor çektiği acının bedenini terk etmesini anbean hissediyordu. Nergis annesinin kollarında sıkı sıkıya kenetli bir şekilde ağlamaya devam ediyordu. Fazla duygusallaşmıştı. Her şey üst üste gelince artık kendisini tutamamıştı. Sırayla ailesiyle sarılıp onlardan hem azar hem mutluluk lafları işiten Nergis geri çekilip hepsine sevinç gözyaşlarıyla baktı.
"Böylesine güzel bir aileye sahip olmak inanılmaz!"
Nergis ailesine bir kez daha minnetle bakıp gülümsedi. Babasının güvenli kanatları altında salona geçip rahatça oturdu. Yakup Efe vicdan azabından yerle bir olurken Nergis abisinin bakışlarındaki üzüntüyü hemen anladı ve zorla ayağa kalktı.
"Şu içindeki vicdan savaşına son vermezsen kalan gücümle abi falan dinlemem yumruklarım!"
Nergisin lafı üzerine salonu kahkahalar doldururken Yakup Efe bir kez daha sarıldı kardeşine.. Dağılan saçlarını kulaklarının arkasına sokuşturarak alnından uzunca öptü.. "Teşekkür ederim!" diye fısıldadığında Nergis hiçbir şey demeden abisine sarılmaya devam etti..
"Giray nerde?"
Emirhan, kardeşinin sorusuna karşılık, "Ellerini yıkamaya çıktı!" diye cevap verip Nergisin koluna girdi.
"Hadi seni doyuralım!"
Emir kardeşiyle önden giderken bütün aile yemek kısmına geçmeye başladı. Hepsi yerlerini alırken Giray'ın hala aşağıya inmeyişi dikkatleri çekmişti.
"Ben Giray'a bakayım!"
"Sen dur ben bakarım!" Demiri durduran Samet, baba edasıyla masadan kalkıp merdivenlere doğru yöneldi. Zaten teşekkür etmesi ve de özür dilemesi gerekiyordu. Zavallı çocuğun suçu günahı yokken üzerine çok gitmiş onu suçlamıştı. Merdivenleri çıkıp lavabonun önüne geldiğinde kapının hafif aralığıyla karşılaştı. Giray üzerindeki kıyafeti sıyırmış elindeki havluyla vücuduna baskı uyguluyordu. Lavabonun kenar kısımları kanla kaplı olduğunu gören Samet hışımla içeriye girdi.
"Giray?"
Giray hızla arkasını döndüğünde elindeki havlu yeri boyladı. Samet gözleri kocaman açılmış adamın sağ tarafındaki yaraya korkuyla bakıyordu.
"Noldu sana böyle?"
Giray elini kaldırıp "Sessiz ol nolur!" diye fısıldayıp öbür eliyle lavabonun kısmına tutundu.
"Oğlum neden söylemedin? Nasıl oldu? Dur dur! Hastaneye gitmeliyiz!"
Samet telaşla temiz bir havlu alıp tekrar yaraya bastırırken Giray durması için adamın eline kendi elini koydu.
"Baba!"
Giray Samet'in beti benzi atmış haline zorla seslendi seslenmesine ama dudaklarının arasından çıkan kelime nefes kesmeye yetmişti. Daha öncede hep babacığım diyerek Samet'i sinir ediyordu ama bu sefer ki baba demesi çok farklıydı..
"Lütfen! Kimse bilmesin. Ufak bir şey zaten. Birde benim için üzülsün istemiyorum. Karakoldan hastaneden çıkamıyoruz zaten! Lütfen benim için değilse bile Nergis için yap bunu!"
"Nergis için yapıyorum zaten! Sana bir şey olursa ne olacağını düşündün mü? Evlat acısı yaşamanın zorluğu ne kadar acı bilemezsin! Ve ben oğlumu kaybedemem!"
Giray gözlerindeki yaşlarla adama gülümsedi. Samet adamın yarasına havluyu bastırıp hızla aşağıya indi. Ama ortalığı ayağa kaldırmadan bu işi nasıl yapacaktı bir fikri yoktu. Eline aldığı telefonla direk Demir'e mesaj yazıp Yakup Efeyle birlikte yukarı gelmesini yazdı.
Demir okuduğu mesajı anlamak için üç beş kere okudu. İçine çöken şüpheyle ayağa kalktığında "Yakup Efe bi gelsene birader!" dediğinde herkes Demir'e döndü.
"İçecekleri getirmemişsiniz!" diye son anda bir yalan bulup işin içinden sıyrılan Demir Yakup Efeyle birlikte yemek odasından çıktı. Merdivenlere yönelen genç "Ne oldu?" diye sorduğunda Demir aklına gelenleri dile getirmek istememişti.
"Bilmiyorum ama iyi bir şey olmadığı kesin!"
Demir merdivenlerin sonuna geldiğinde karşılaştığı sahneyle yerinde bir çivi misali çakılı kaldı. Babasının kolunun altında zorla ayakta duran Giray elindeki kanlı havluyla yürekleri hoplatacak cinste kendisine zorla bakıyordu.
"Kardeşim!"
Demir hızla koşup Girayın kolunun altına girerek destek oldu. Giray ayaklarını süreyerek yürümeye çalışıyor derin derin nefes alıyordu. "İyiyim telaş yapma ve sessiz ol!"
"Ne demek iyiyim! Ulan sen beni öldürecek misin? Ne bokuna söylemiyorsun ha aklına soktuğum!!"
"Bende seni seviyorum kayınço!"
Giray hala durumu alttan almaya özen gösterse de canı fazlasıyla yanıyordu. Demir kardeşini kendi yatağına yavaşça yatırıp Yakup Efenin bakması için geri çekildi. Efe havluyu kaldırıp hemen yaraya baktığında "Kan kaybın çok! Hastaneye gitmeliyiz!" dedi.
Giray gözlerini acıyla kapatıp inlemesine engel olamadı. "Hastane olmaz! Doktor adamsın yok mu iğne ipliğin dik işte!"
"Ulan terzi miyim ben?"
"Bi nevi öyle sayılmaz mısın?"
Ayakta duran üç adam pes dercesine birbirine bakarken Yakup Efe, "Kan kaybı beynini etkiliyor olmalı!" dedi.
Samet gözlerini devirip "Sanmıyorum!" cevabını verdiğinde Giray acıyla gülümsedi. Tek gözünü açıp adama baktı.
"Ciddi anlamda kırılıyorum babacığım! Söylesene kızını bana verecek misin?"
"Hala neyi düşünüyorsun!"
"Aaa öyle demeyin babacığım bakın ölüm döşeğine düştüm sayılır! Gözüm açık mı gitsin?"
"Konuşma yorma kendini Giray! Demir ılık su getir şurayı temizleyip kapatalım. Amca biz gidelim sen idare edersin evdekileri tamam mı?"
Samet tamam anlamında başını sallayıp odadan çıkarken Giray, "Emniyete gitmek zorunda kaldılar de!" diye arkasından seslenince Samet itiraz edercesine baktı.
"Lütfen!"
İnatçı adama laf geçirmek oldukça zordu. Samet durumu kabullenip "Peki!" diyerek odadan çıktı. Merdivenlerden hızla inip yemek odasının önüne gelince durdu. Gömleğinin yakalarını düzeltip derin bir nefes aldı. Evet yapabilirdi! Ufak beyaz bir yalan söyleyip durumu toparlayabilirdi. İçeriye girdiğinde Yasemin kocasının beyazlayan suratına baktı.
"Nerde kaldınız Allah aşkına? Ee çocuklar nerede?"
Samet kendisine dönen bir sürü sorgulayıcı gözlere bakıp hafifçe gülümsedi.
"Giray'ın elleri kötü olmuştu. Yumruk yüzünden açılmalar olmuş. Çocuklarla hastaneye gönderdim!"
"Kötü mü? Niye haber vermedin baba?" Nergis korkuyla yerinden kalkınca Samet kızının yanına gidip sakince sarıldı.
"Kızım zaten mahvolmuş durumdasın. Yakup Efe evdeki alet edevat yeterli gelmeyince gidelim dedi. Onlarda gitti gelirler bir iki saate!"
Samet kızını ikna etse de diğer kurtlar ikna olmamıştı. Samet'in beyazlayan suratı her şeyi alenen belli ediyordu zaten. Kimse bir şey anlamasın diye geçiştirici cevapları yemeyenler birazdan anlarız nasılsa diyerek yemeklerine devam ettiler.
Samet oğlunu arayıp durum bilgisi almak için çalışma odasına girdiğinde peşinden gelen adamlar Samet'in odasına paldır küldür dalış yaptı.
"Tamam haber verin mutlaka!"
Samet telefonu kapatıp cebine tıkıştırınca arkasında dizilen adamlara üzgünce baktı. Yusuf sabırsızca "Neler oluyor?" diye sorunca adam artık saklamanın anlamsız olduğunu düşündü.
"Giray bıçaklanmış!"
Bütün adamlardan sesler yükselirken Samet ellerini kaldırıp "Sessiz olun kimse bilsin istemedi!" diye hepsini susturmaya çalıştı.
"Baba bizden nasıl saklarsın? İyi mi durumu?"
Emirhan korkuyla babasına baktı. Eve geldiğinde Giray'ın zaten durumu iyi görünmüyordu. Direk yukarı çıkmıştı. Nasıl anlayamamıştı bilmiyordu. Emir kendisine sinirlenmeye devam ederken babası yine araya girdi.
"İyiymiş boşluk kısmına denk gelmiş ve tamamı girmemiş içeriye sadece kan kaybı varmış yarası dikilmiş. Demir kan veriyormuş."
"Çok şükür!"
Beyler kendi aralarında konuşmaya devam ederken Giray ise baygın halde müşahede odasında yatıyordu. Karşı yatağında yatan Demir dostunun kireç kesmiş suratına acıyla baktı. Mal herif! diye söylenen adam kendisine geldiğinde yumruklama sözünü kendi kendine verdi. Böyle bir şeyi nasıl saklayabilirdi aklı mantığı almıyordu. Sırf kardeşi üzülmesin diye canından mı vazgeçecekti?! Aklına gelenle gülümsemesine engel olamadı. Hala babasıyla Nergisi isteyerek pazarlık yapabiliyordu! Çok şükür dedi içinden.. Eğer dostunu kaybetseydi nasıl dayanırdı bilemiyordu. İyi ki dedi.. İyi ki dostumsun piç herif!
"Piç miç ayıp oluyor kayınço!"
Demir dışından konuştuğunu fark ettiğinde sinirinden gülmeye başladı. Yan tarafında yatan Giray gözlerini yavaşça açtığında tepesinde yanan ışıkların etkisiyle gözlerini birkaç kere kırpıştırdı. Hafif kıpırdanınca hissettiği acıyla elini yaranın üzerine götürdü. Beyaz bir bandajla sarılmıştı. Kolundaki iğneden kan takviyesi yapılıyordu. Demir keşif yapan dostuna gülümsedi.
"Ayıktın mı lan?"
Giray az önce duyduklarını hatırlayınca kafasını çevirip yan yatağında yatan dostuna gülümsedi.
"Senden bu iltifatları duyacağımı bilseydim daha önce bıçaklanırdım birader!"
Demir sinirle burnundan solumaya başladı. Sertçe "Giray?!"dediğinde genç adam sanki hiç bıçaklanmamış gibi keyifle "Efendim?" diye sırıttı. Demir bugündür hissettiği bütün korkulara sebep olan adamı biraz da kendisi dövmemek için zor duruyordu.
"Siktir git!"
Giray Demir'in çocuk gibi atarlanmasına gülümsedi. Şuan kendisini tekrar komaya sokmak istediğini adı gibi biliyordu. Yarasına inat adamı sinirlendirmek için bir kahkaha daha attı. Attığı kahkahanın etkisiyle yarasına ani bir acı girince gülmesine inleme sesi de karıştı.
Giray gülmesine son verip "Demir?" dediğinde genç adam minnetle baktı dostu, canı, kanı dediği adama..
"Söyle kardeşim?"
"Baban tarih verdi!"
Demirhan şaşkınlıkla "Ne?" diye sorduğunda Giray banyoda kendinden geçmeden önce duyduğu şeyi çok iyi hatırlıyordu. Zaten Samet öyle ikna etmemiş miydi?
"Oğlumu kaybedemem demişti.. Eğer söz dinlersen söz haftaya geleceksin demişti.."
Giray suratında piç gülümsemeyle dostuna baktı. Her şerrin ardından hayır gelmesi demek bu oluyordu. Böyle hayra can kurbandı. Böyle kısa yoldan ikna edeceğini bilseydi en başından bıçağı alır kendi saplardı!
Demir hala cevap bekleyen şaşkın suratıyla Giraya alık alık bakmaya devam ediyordu. Giray dostunu fazla bekletmeden pası değerlendirip topunu ağlarla buluşturdu..
"Haftaya diyorum.. Bir hafta sonra resmi olarak kayınçom oluyorsun! Hazır mısın?"
-Bölüm Sonu-
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro