Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

~Hatasız Kul Olmaz:)~

^^ Talihsiz yazar geldiii :)))

Canlar geçmiş olsun dilekleriniz için ve anlayışınız için çok teşekkür ediyorum :))

Bilgisayarıma biraz geç kavuştuğum için sizleride bekletmek zorunda kaldım..

Ve acı bir gerçekten bahsetmek istiyorum. Duyarlı vatandaşımız beyaz atlı prens değildi! Yani öyle romanlardaki gibi bir tesadüflük söz konusu olmadı! Ağlayabiliyor  muyuz?? 😢😢 Oysa ben çok hayal etmiştim ya aradığım aşk belediyemin otobusunde beni tesadufen bulduysa diye dusunmekten uyuyamamistim 😢

Tabi ki boyle bir sey olmadi gayet guzel uyudum 😃😃😃

Duyarlı insana buradan da tesekkur ederim her ne kadar bilmesede 😄😄

Neyse cok konuştum gidiyorum beni özleyin cünkü haftaya büyük ihtimal bölüm gelemeyecek. Özel bir sebepten dolayı artı dügün bölümü yazacagım ve bunu daha detayli yazmak istiyorum.. Bilginiz olsun kiminiz bu duyuruyu okumuyorsunuz ama lutfen okuyun 😃

Yorumları, beğenileri bekliyorum..

O zaman çeneniz gülmekten ağrısın insallah diyelim.. 😄😄

Sevgiler..❤

Kutsal parti bir facia ile sonuçlanınca, genç gaziler mekanın belli yerlerine yığılıp kaldılar. Babalar gülmelerine zorla son verip, yardım eli uzatmaktan başka çare bulamayınca hepsini toplayıp eve götürmeye karar verdiler. Hanımlar Sevim'de her şeyden habersiz keyifle vakit geçirirken adamların gelmesiyle şaşkınlıklarını gizleyememişlerdi. Akıllarına böyle bir olayın ihtimali dahi gelmediğinden dolayı kızlarının adamları bu hale sokmalarına inanamamışlardı. Sonra olayın iç yüzünü öğrenince ki bu iç yüz dansöz olayı olunca bir posta da analardan dayak yiyeceklerinin korkusuyla sessizliklerini koruyan gençler kuyruklarını kıstırıp kopacak olan kıyameti beklemeye koyuldular.

"Sizi utanmaz arlanmazlar sizi! Neyinize dansözlü parti?!"

"Ahhh! Anne yavaş ya! Zaten her yanım çürük içinde!"

Sevim elindeki tüylü terliği Barış'ın bacağına fırlatıp "Beter olun!" diye çemkirince Barış korkudan yerine sindi. Zeynepten gördüğü şiddetin üzerine birde annesinden görmesini kaldıramayacağını çok iyi biliyordu.

"Şimdi Sevim teyzeciğim uyduk bir sarı saçlı mavi gözlü adı bende gizli olan şeytana! Ahh! Babacığım yavaş olur musunuz? Biliyorum beni öldürmek tek amacınız ama bu bebek suratıma da ihtiyacım var!"

Giray açmaya çalıştığı tek gözüyle kendisine yardım eden Samet'in suratına dudaklarını büzerek baktı. Samet karısının zoruyla eline tutuşturulan ilk yardım malzemeleriyle payına düşen adamın suratını temizlemekle cezalandırılıyordu.

"Sus ulan! Yardım ettiğime dua et! Hem dansözlere gerdan kır kızımı üz, hem babasından yardım bekle! Oh ne ala memleket!"

"Efem dansöz diye tabir ettiğiniz yabancı değildi sonuçta!"

"Ahhh!"

Samet elindeki ilaçlı pamuğu  adamın yarasına bastırınca şeytanca gülümsedi! Giray bu geceyi ölmeden atlatırsa kesinlikle sadaka vermeyi aklının bir köşesine not etti.

"Bu sarı saçlı mavi gözlü şeytan sen oluyorsun değil mi?"

Gülsüm Fırat'ın kaşındaki yarayı temizlerken oğluna hem sevecenlikle hem sinirle gülümsedi. Bir çocuk babasına bu kadar benzememeliydi! Biraz da anasına benzeyebilirdi!

"Anne o konulara pek girmesek!"

"Baban sana hiç anlatmadı mı oğlum? Hiç mi kadınların gazabından korkulur adlı dersi vermedi sana?"

Gülsüm sinirlendikçe elindeki pamuğu daha sert bastırıyor Fırat'ın acıyla inlemesini sağlıyordu. Onur karısının attığı taşın altında kalınca "Gülsüm!" diye homurdandı.

"Efendim kocacım? Bak eserlerinle gurur duyabilirsin. Oğullarında senin izinden giderek bu kutsal görevi layıkıyla yerine getirmiş!"

Onur karısının lafına homurdanırken diğer koltukta uzanan Melih aniden bağırdı.

"Ben suçsuzum! Ayrıca kardeşimin böyle işlere kalkıştığını bilseydim, mekanın kapısından adım atmazdım!"

"Dedi dansözün yakasına para iliştiren adam!"

Demirhan uğradığı haksızlığa sessiz kalamamıştı. Yanacaklarsa hep beraber yanacaklardı! Melih kuzeninin sinsice kendisine bakmasına iyice sinirlendi. Kimsenin Sinan gibi babacığı yoktu! Onun başı hepsinden daha beter beladaydı!

"Demirhan! Vallahi morarmayan tarafın kaldıysa onu da ben morartırım! Sus abicim! Narin teyzecim, Narin annecim ellerinde adın gibi narin olsa ya biraz!"

Narin, çocuğun haline acıyarak dokunuşlarını yumuşatırken, yanındaki tekli berjerde sessizce oturan Sinan, Melih'in dikkatini çekerek, "Görevi ben devralayım istersen?" dediği anda Melih'in gözleri mümkün olmanın ötesinde açıklığa kavuştu. Sinan'ın görevi devralması demek onun ölmesi demekti. Bu teklif üzerinde düşünmeye bile gerek yoktu! Zaman kaybıydı!

Genç adam acıyla yutkunup, "Teşekkürler amca!" diyerek fısıldadı. Fısıldamasını kendi bile duyamamışken amcasının duymasını arzu ederek gözlerini yumdu..

"İyi misin genç adam?"

Ahmet acıdığı çocuğun boğazından aşağı inen zil izlerini, ilaçlı pamukla temizlerken gülümsedi. Can ise hala şu duruma gelebildiğine inanamıyordu. Hayır kalkıp oynamamıştı bile! Sadece yanlarında durup alkış yaparak tempo tutmuştu! Bu günahtan sayılıyor muydu?

"İyi olmak tek arzum Ahmet Bey amca! Buradaki en günahsız adamım ama böyle duruma düştüğüme inanamıyorum hepsi bu!"

"Kızım anasına çekmiş! Günahsız günahlı ayırt edemiyor bazen!"

Ahmet'in fısıltıyla çıkan sesini Sevim'in radar kulakları algıladığı anda ayağında kalan diğer tüylü terlikte sahibini buldu. Son hız kocasının ayaklarının dibine düşen terlikle yerinden sıçrayan adam herkesi güldürmeyi başarmıştı. Gülmeyen tek kişi vardı ki o da Sevimden başkası değildi!

"Al işte babasına bak oğlunu al! Yıllardır saçımı süpürge ettim size nankörler! Yaren görüyorsun değil mi? Nereden de geldim o holdinge tanıştım bu herifle bilmem ki?!"

Sevim, yıllar önce Ahmet devesinin göğüslerini yercesine baktığı tanıştıkları ilk zamana kayıp gitmişti. Evlatları da kendileri gibi füze meraklı olmuşlardı işte!

"Baba?"

"Babası?"

Yusuf, oğlu Yakup Efe'nin yanağından boynuna doğru inen pençe izini güzelce temizlerken genç adam ilacın yakmasıyla irkildi. Zorla çıkan sesiyle "Kızlar nerede?" diye mırıldandı. Yusuf oğlunun sorusuna tepkisiz kalmayı tercih ederek özenle işini yapmaya devam etti. Tabi Yakup Efe yanıt alamayınca sinirle babasına çıkıştı.

"Baba? Cevap versene!"

"Emir kulun muyum?"

Yusuf elindeki kirli pamuğu önündeki sehpanın üzerine bıraktı. Genç adam babasına mahcup bir bakış atarak omuzlarını küçük emrah kıvamında düşürdü.

"Estağfurullah baba da şu içine ettiğimiz mutluluğu tekrar kazanmamız için yardımcı olsan!"

Yusuf oğlunun komik görüntüsüne gülmek istese de bu gecelik gülme kotasını fazlasıyla doldurmuştu. Dudaklarını ısırıp ciddi tavrından ödün vermemeye gayret etti.

"Aradığınız kişilere şuanda ulaşılamıyor doktor civanı! Belki daha sonra tekrar deneyebilirsiniz!"

Yusuf'un lafına karşılık bütün gençler şeytan çarpış gibi irkildi. Ne demek ulaşılamıyordu? Kızlar nereye gidebilirlerdi? Onları nasıl bırakırlardı?

"Yusuf amcacığım mesaj bırakma seçeneğimizde mi yok?"

Sessizliği bozan Giray, bir umut sorusuna güzel bir yanıt beklese bile Samet elinin altında can çekişen damadına öfkeyle "Yok!" diye çıkıştı. Giray gözlerini devirmekten kendisini alıkoyamamıştı. Tam ağzını açıp cevap verecekti ki Samet'in kısılan gözleriyle susmak zorunda kaldı.

"Kızımı senden kurtarmak adına kuleye kapattım!"

Giray babacığının lafına karşılık çocuklar gibi omzunu silkerek sağlam gözüyle yandan bir bakış atmayı başarabildi.

"İçinizde kötü bir şövalyenin yattığını biliyordum!"

Giray cümlesini bitirdiği anda Samet elinde en yakıcı ilaçlı pamuğu hiç acımadan adamın yarasına bir kez daha bastırınca salonu Giray'ın "Ahhh!" diye yükselen sesi doldurdu.

Gün intikam günüydü ve Samet bundan oldukça keyif alıyordu!

                        *****

Adamlardan kaçtıktan sonra eve dahi uğramayan kızların yardımına Füsun el uzatmıştı. Seda kadıncağızı ağlayarak aradığında Füsun kocasına kardeşi yüzünden ateş püskürtmüş, bütün erkekler aynısınız diyerekten evden çıkmıştı! Berdan işittiği azardan hiçbir şey anlamadan telefonuna yapışmış, olan biteni mağdur kardeşinden dinlemişti. Sonuç olarak Melih yüzünden Berdan ağada karısından azar işitenler kervanına katılmıştı.

"Resmen sinirden şekerim düştü!"

Gülüm koca kaşığı çikolata kasesinin içine kaçıncı daldırışıydı bilmiyordu. Sinirlendikçe yiyor, yedikçe çok yedim diye daha da sinirleniyor saçma bir döngünün içerisinde kayboluyordu!

"İnsanın sinirden şekeri mi düşermiş?"

Nergis inanamayan gözlerle kıza bakarken Gülüm hiç oralı olmadan bir kez daha kaşığı ağzına tıkıştırdı. İmran, Gülüm'ün bahane yaratmasına alayla bir bakış attı.

"Çikolata yemen için sinirini kullanma!"

"Ciddi misiniz? Şuan tek meselemiz benim yediğim çikolata mı gerçekten? Farkında mısınız bilmiyorum ama resmen heriflerimiz dansöz diye bize yavşadı! Biz olmasak neler olurdu kim bilir?!"

Gülüm'ün olayı hatırlatması üzerine kızları bir sinir dalgası daha vurdu. Henüz içlerindeki hırsı öfkeyi tam anlamıyla yok edememişlerdi. 'Keşke az daha şiddet uygulasaydık!' Dercesine birbirlerine bakış atarken sessizliği Nergis bir bıçak gibi kesip attı.

"Off! Hatırlatma artık! Hiç üşenmeden geri dönüp gebertesim var. Birde demez mi bu füzeler neden yabancı gelmiyor diye?! Füze altında kalasıca!"

Kızlar Giray'ın son halini hatırlayınca kıkırdamadan duramadılar. Adamın süt ve füzelere karşı olan dayanılmazlığı en sonunda patlamıştı!

"Ben hala inanamıyorum! Abim ya abim! Benim azgın kocamın dansöze gerdan kırmasına bir şey demedi, yapmadı hatta alkış tuttu! Şaka gibi!"

Nihan uzun saçlarını çekiştirip geriye doğru sinirle savurdu. Elleriyle suratına hava verip derin derin solumaya başladı. Cümle içinde geçen Cihan, İmran'ın şaha kalkmasına yetmişti.

"Bende onun beyninde tempo tuttum! Aldım intikamını merak etme."

İmran ateşlenen kadınların listesini hatırladıkça Cihan'ı uzay boşluğuna ateşlemek istiyordu lakin elinden anca panter gibi pençelemek gelmişti. Olsun dedi! Buna şükür! Sonuçta Cihan Soydan'ı pençeleyerek tarihe adımı yazdım! diye mırıldanıp elindeki çekirdeği çıtlatmaya devam etti.

"Neyse sakinleşin biraz. Sizce bizi bulurlar mı?"

Selin'in meraklı bakışına tepki vermeden sessizce "Sanmıyorum!" diye mırıldanan Seda, bakışlarını mutfaktan yanlarına gelen Füsun'a çevirdi.

"Füsun abla sana da zahmet verdik. Kusurumuza bakma olur mu?"

Füsun, bir abla edasıyla gülümseyerek Seda ve Gülüm'ün ortalarına güzelce yerleşti. Yanında oturan iki kızı kanatları altına alıp güven verircesine sırtlarını sıvazladı.

"Saçmalamayın ayol oh olsun onlara! Annemlerde olmasaydık kesin bizim ağa bozuntusunu da ayartırdı bunlar. Katil olmaktan kurtulmuşum resmen."

Kızlar Füsun'un lafı üzerine biraz bunalım havalarından çıkıp gülümsedi. Kadın biraz daha sohbet edip kızları yatıştırdıktan sonra saatin baya geç olduğunu fark edince hızla toparlandı.

"Ben artık gideyim. Rıza burada kalacak. Ne isterseniz ona söyleyin. Burası ıssız bir yer, tek başınıza bir şey yapmaya kalkışmayın. Aklım sizde kalmasın. Annelerinize söz verdim, beni pişman etmeyin!"

"Tamam abla sorun değil birkaç gün kalsak yeter zaten."

Füsun koluna çantasını takıp usulca kapıya yürürken ardında kalan kızlara "En fazla iki gün veriyorum kesin bulacaklar!" diye mırıldandı. Kızların sesi, sözleşmiş gibi aynı anda salonu doldurdu..

"Göreceğiz.."

                      ********

"Yok arkadaş kafayı yiyeceğim! Yer yarıldı içine girdiler!"

Demirhan, koltuğa kendisini bıraktığında sinirle suratını sıvazlayıp derin bir nefes koyverdi. Cihan bile kızların izlerini bulamıyor, bulamadıkça sağda solda adamları yumruklayıp sinirini atıyordu. Sol elindeki sargısını güzelce sarıp Demir'e baktı. Sende bir iz bulamadın mı diye sormasını bekliyordu. Sormalıydı ki bir yumrukta Demir'e atabilmeliydi! Neyse ki Demir adamın bakışlarından akıbetini anlayınca soruyu sormaktan vazgeçti. O sıra Barış üzerindeki ceketi hırsla sıyırıp koltuklardan birine fırlattı.

"Hayır bizimkiler de tek laf etmiyorlar! Babam annemden korkusundan ne dese beğenirsiniz? İstersen işkence et yine de yerlerini söylemem! Annenin işkencelerinin yanında seninki sinek ısırığı kalır dedi! Düşünebiliyor musunuz? Tam sinek ısırığı kalır dedi!"

Barış'ın homurdanmasına istemsizce gülümseyen beyler, Sevim teyzelerini karşılarına alamayacaklarını az da olsa biliyorlardı. Durumun analizini yapan Giray çenesine dur diyemeden Barış'a döndü.

"Şimdi Allah'ı var Sevim teyzenin çenesine ve tüylü terliklerine, Gülsüm teyzenin kuvvetine, Yaren teyzenin tribine, Narin teyzenin nazına ve Yasemin anneciğimin odaları ayırma tehditine boyun eğecek bir adam tanımıyorum! Yani bunlar tam bir işkence sayılabilir!"

Gerginlik savar Giray iş başındaydı! Adamlar sinirlerinden gülmeye başlayınca Demir ya sabır çekerek adamın koluna vurdu.

"Çok konuşma yok mu bir iz?"

"Olmaz mı? Bebek suratımda 8 pençe izi, kolumun 5 yerinde diş izi var! Kıymetli yerimdeki diz izinden bahsetmek bile istemiyorum!"

Paşa Giray paşalık unvanı bırakıp Gazi Giray yolunda ilerlerken, Demir elindeki listeye tekrar göz gezdirdi. "Gidebilecekleri bütün evlere baktık mı?"

"Evet!"

Emir elindeki telefonu çaprazında sessizce kurbanlık koyun gibi oturan Fırat'a fırlatmamak için zor duruyordu. Onun yerine yanında duran yastığı fırlatan Emir, Fırat'ın kafasına tam isabet ettirdi.

"Sıçayım partinize! Neymiş dansözsüz parti olmazmış! Ulan babam uyardı dimi dansözden yana kullanmayın hakkınızı dedi!"

"Siktiriniz Emir bey! Gerdan kırarken hiç öyle demiyordun ama! Oh yandan üçyüz beşyüz gidiyordun!"

Fırat kafasına isabet edilen yastığı tekrar Emir'e fırlattı. Emir kafasını son anda kurtardı. Şimdi kan davasını başlatacaktı. Cihan sağında oturan Fırat'ın yakasına yapışıp kendisine doğru çekiştirdi.

"Fırat! O ağzın çok laf yapmasın! Senin sayende hatundan dayak yedim! Ben ulan ben! 45 kiloluk bir panter tarafından pençelendim!"

Fırat korkuyla yutkunup bir umut abisine çevirdi ürkek bakışlarını. Melih oh olsun dercesine kardeşine bakınca Fırat destek alamadığı abisine kırgınca bir bakış daha attı. Cihan adamın yakasını bırakıp geri yaslanınca Fırat'ta rahat bir nefes aldı. Aralarında en garibi Can ise neye üzüleceğini bilmiyordu!

"Ben bi bok yapmadığım halde dayak yedim! Bu durumda ne demem ve kime bağırmam gerekiyor?"

Can'ın sorusu üzerine adamlardan bir kahkaha daha yükseldi. Tabi bu gülmelerin hepsi sinirdendi! Yoksa ağlanacak hallerine ne diye gülsünlerdi..?

                     ***** *******

"Kuzucuklarım? Nasıl oldunuz bakayım?"

Yaren, kızlarının durumlarını yakından analiz etmek amacıyla görüntülü aramıştı. Diğer hanımlar da Yaren'in arka safında yerlerini alınca kızların hepsi bir araya toplandı. İmran annesinin sorusu üzerine sessizce "Aynı! Depresyon moduna devam ediyoruz!" cevabını verip sustu.

"Üzülmeyin bu kadar! Sizinkiler ohal ilan etti. Her yerde izinizi sürüyorlar!"

"Beter olsunlar!"

Kızlar küskünce dudak büzerken Narin kızların haline tatlılıkla gülümsedi. Cezalarını çektirmek güzeldi ama düğünlerine az bir zaman kalmışken bu kadar abartmakta yakışı kalmazdı!

"Kızlar düğüne bir hafta kaldı farkındasınız değil mi?"

Narin'in lafı üzerine yerlerinden irkilen  üç gelin adayı durumun vahametini yeni yeni anladı. Seda annesine gözlerini devirip, "Sağ ol anne! Şu halimize şifa gibi geldin!" dedi.

"Rica ederim kızım. Her zaman!"

Bu sefer lafı devralan Gülsüm sinsice kızlarına gülümsedi. Bütün dikkatleri üzerine toplayan Gülsüm oğlunun başlattığı savaşı geri püskürtme işini kendisi devralarak intikam oyununun başlangıcını verdi.

"Biliyorsunuz ki kına gecesiz, eğlencesiz düğün olmaz. Yani erkeklerin bekarlığa veda partisi patlamış olabilir ama intikam istiyorsanız bir yerlerden başlamamız gerekiyor!"

Nergis heyecanla "Fikri olan var mı?" diye sorunca, yine yanıt Gülsüm'den son hız geldi.

"Olmaz mı?"

                      ***********

"Melih? Aslanım ne bu halin?"

Melih topladığı tayfasıyla artık yardım talebi bulunmak adına abisinin kapısına dayanmıştı. Berdan karşılaştığı sahneyle bir ay boyunca gülebilirdi! Hepsi mecnun, Ferhat olmuş Bağdat'ı arar olmuşlardı!

"Abi yardım et nolur! Seda'yı bulmamda yardım et! Amcam beni vurmakla tehdit etti. Daha bahçeye adım bile atamıyorum!"

Melih'in küçücük çocuklar gibi ağladı ağlayacak surat ifadesine zorla gülmeden durabilen Berdan diğerlerine de bir bakış attı.

"Berdan abi çok kötüyüz. Sen halledersin bu işi. Bul şu kızların yerlerini lütfen!"

Giray acındırma yolunda son hız devam ederken Berdan yalandan çattığı kaşlarla korkutucu bir havaya büründü.

"Tövbe ettiniz mi lan?"

"Ettik abi vallahi de billahi de ettik! Sen yerlerini bul yeter!"

Adam rahat davranışıyla ellerini pantolonun cebine tıkıştırıp gerindi. "Bulmama gerek yok. Biliyorum!"

"Ve bunca zamandır bize söylemedin öyle mi?"

Melih abisine kırgınca bakınca Berdan kardeşini hiçbir yerine takmadan devam etti.

"Hesap soracak durumda değilsiniz! Ayrıca ben bilmeyeceğimde kim bilecek?"

Barış merakla "O ne demek şimdi?" diye sorunca Berdan, gözlerini kısarak sinsice gülümsedi.

"Füsun kızlara el atmış olabilir demek!"

Cihan hevesle "Tabi ya! Rıza da başlarında değil mi? Sen Rıza olmadan dolaşmazsın sonuçta ve kaç gündür yanında yoktu!" dediğinde kendisine de lanet etti! Beynine aldığı darbelerden olsa gerek ki iki gündür hiç mantıklı düşünemiyordu!

"Tebrikler yüz puan Cihan'a gelsin!"

Cihan kendisiyle dalga geçen adama göz devirip "Neredeler peki?" diye homurdandı. Berdan emir aldığı karısının ezberlettiği son sözü de söylemekten hiç çekinmedi. Sonuçta intikam zamanı gelip çatmıştı. Kardeşini de bu uğurda maalesef feda edecekti!

"Çiftlik evinde!"

                            *****

"Hadi Rıza abi!"

Kızlar Rıza'nın başına üşüşerek adamı ikna etme yolunda son hız yol alıyordu. Annelerden gelen plan sonucunda bir karara varan kızlar planın son ve önemli aşamasını halletmeleri gerekiyordu. Bu yolda tabi ki Rıza'dan geçiyordu! Rıza yaka paça çekilmekten yaka silkerek bir adım geri kaçtı.

"Bi durum bacım ya!"

"Hadi Rızoşşşş bizi mi kırcan?"

"Kızım o dediğiniz topikleri nereden bulcam ben!"

Rıza bu dahiyane planda kendisine verilen göreve lanet etmişti. Öyle böyle bir istek değildi ki! Elin yumuşaklarını nereden bulup getirecekti hiçbir fikri yoktu!

"Bulursun abi! Sen bulmayacaksın da kim bulacak? Hadi Rızoşşşş!"

"Tövbe ya! Kızım Rızoş nedir? Bakın namım var benim öyle Rızoş falan bizi bozar."

"Tamam Rızoş yani Rıza abicim  Sen o istediğimiz tipleri bul bize yeter."

Nihan sevecenlikle gülümseyince Rıza el mahkum tamam anlamında başını salladı. Son hız evden bahçeye çıkarak yanına üç beş tane adamını çağırıp durumu izah etti. Geçen süre zarfında kızların planı tıkır tıkır işliyordu. Berdan heriflere yerlerini bildirdiğini ve yolda olduklarının haberini uçurunca kızlar büyük bir keyifle hazırlıklarını tamamladı.

Rıza gönderdiği adamlarla ayarladığı pamuk helva kıvamındaki gençleri eve getirdiler. Bu arada gelen pamuklar korumalara göz koyunca iş çığırından çıkmıştı. Hatta Rıza en son silahını çekip gösterdiğinde "Ayol yetişin! Katil var!" diye ortalığı ayağa kaldırmışlardı. Kızlar bütün planı Berkecan, Kerimcan, Uğurcan, Korcan kardeşlere durumu harfi harfine anlattılar. Can kardeşler attıkları kahkahalarla adeta ortalığı inlettiler.

"Ayol siz isteyin yeter! Erkeklere ölümmmmm!" diye bağırıp kızlara son gazı verdiler. İmran Seda'ya yaklaşıp kolunu çimdikleyerek dikkatini çekti.

"Kız bu Cihan'ımı benden almaya çalışırsa vallahi oyarım bunu!" dediğinde Seda gözlerini devirdi.

"Merak etme eğer öyle bir şey olursa sana kalmadan Cihan gayet güzel bir şekilde ateşler, ebediyete yolcular!"

İmran Seda'ya hak verince sırıtmaya başladı. Bildiği tek şey Cihan bu akşam kesinlikle katil olacaktı ve Can kardeşlerden belki biri belki hepsi bu ahir dünyadan göçüp gidecekti!

Bu arada beylerin yolculuğu neredeyse bitmek üzereydi. Hepsinde bir heyecan bir mutluluk vardı! Ne ile karşılaşacaklarını bilmedikleri için oldukça heyecanlılardı. Bu akşam kendilerini affettirmeyi başarıp mutluluğa kaldıkları yerden devam edeceklerdi. Tabi bu kaldıkları yerin mapushane olması da olası bir ihtimaldi!

Kızlar içeride partiyi başlatıp diledikleri gibi yiyor, içiyor müziğin ritmine ayak uydurup sağa sola kalça sallıyordu. Tabi Can kardeşler kızlarla beraber akrobatik hareketlerle uyum sağlıyordu. Rıza'nın evin kapısını hafif aralık bırakması ve adamlarını toparlayıp mekanı terk etmesiyle planın son aşaması da tamamlanmıştı.

Beyler sıra sıra çiftlik evinin bahçesine arabalarla giriş yaptıkları sırada kulaklarına dolan müzik sesiyle dikkat kesildi. Sırayla arabadan inen beyler şaşkınca birbirlerine baktı. Hepsini aniden bir sinir dalgası sardı. Onlar orada üzüntüden mahvolurken kızlar kutlama mı yapıyordu yani? Olacak şey değildi!

"Ulan ölmüşüz de ağlayanımız yok! Şuraya bak! Resmen bizsiz ne kadar mutlular!"

Barış hem söyleniyor hem eve doğru yürüyordu. Diğer beylerde Barış'ın peşine takılıp adımlarını hızlandırdı. Kapının önüne geldiklerinde hafif aralık kapıya baktılar. Cihan hafifçe kapıyı ileri doğru ittirdiği anda müzik sesi daha canlı ve daha şiddetle kulaklara doldu. Beylerin suratları gürültüden aniden büzüştü. Eşikten adımlarını atan beyler daha ikinci adımı atmaya kalmadan göz hapsine giren kızlarla bir adım daha atamadılar.

Kızların beline sarılan bir çift el vardı!

Beline!

Kızların beline yabancı eller sarılıyordu!

Adamların (!) arkaları dönüktü ve her adama kişi başı iki kız düşüyordu!

"Ulannnnnn!!!!"

Beylerin girdiği şoktan ilk çıkan Giray füze gibi atıldı salonun orta yerine.. Salona öyle bir uçuşu vardı ki hızını alamayan Giray, can kardeşlerden birine toslayarak anca durabilmişti.

"Noluyo lan burda?!"

Adamların gözü sinirden başka bir şey görmüyordu. Ortalık savaş alanına dönerken kızlar kıvrak hareketlerle hemen merdivenlere koşmaya başladı. Giray hala şeker Kerimcan'a öldürecek gibi bakıyor yakasına kenetlediği elleriyle adamı sarsıyordu.

"Uzak dur lan panterimden! O benim!"

Giray öfkeden karşısındaki kişinin neye benzediğini bile anlayamamıştı. Anca adamı sarsıyor, gözlerinden çıkan ışınlarla bin parçaya bölüyordu. Tam yumruğunu indirmek üzereyken duyduğu minnoş sesle eli havada, nefesi bir taraflarında asılı kaldı.

"Çok kabasın yakışıklı ama olsun ben seni bu halinle de kabul ederim!"

Giray, vücuduna inen inme yüzünden hareket edemiyordu. Bu adam neden böyle makyaj yapmıştı? Dudakları neden parlıyordu? Yoksa adam adam değil miydi?

"Tövbe Allah! Birader ne diyon sen?"

Giray ateşe değmiş gibi ellerini çekerek kaçar gibi geri çekildi. Kerimcan havalı bir gülüş sergileyerek, "Birader mi? Ayol benim nerem birader?" dedi.

"Sen bana mı yürüyorsun? Ben mi yanlış anladım?"

Giray geri kaçtıkça pamuk helvası üzerine gelmeye devam ediyordu.

"Senin gibi civana uçarım bile şeker şey!"

Genç adam korkuyla gözlerini büyütürken, "Nergissssss!" diye böğürmesi bütün çiftlik evinden duyuldu. Giray kaçacak delik ararken diğer beyler ise başlarına musallat olanlardan kurtulmaya çalışıyordu.

Barış yakasına sülük gibi yapışan Uğurcan'ı amele boku gibi duvara yapıştırmaya ramak kalmıştı.

"Senin gözlerinde yelkenle sörf yaparım ayol! Aman aman maviş ve öfkeli! En bi sevdiğim!"

"Bana bak birader! Ya da bacım! Her ne boksan elimde kalmadan ikile! Yoksa parçalarını bile bulamayacaklar!"

"Ayyyy parçala beni bay öfkeli!!!!"

Barış talihsiz topiğin gırtlağına yapıştığı anda Demir'in sesi kulaklarına doldu.

"Yahu gitsene başımdan! Nihan buraya gel Nihan!"

"Benimde takma adım Nilsu şekerim! Ha Nihan ha Nilsu! Ne dersin?"

Demir belindeki silahı çıkarmak için hamlede bulunduğu anda koluna yapışan ikiziyle kendisine geldi. Emirhan ne yapıyorsun der gibi bakıyordu kendisine. O sıra Emir'in yakasına yapışan Korcan odayı inletircesine güldü.

"Kız Nilsu seninkinin aynısından bir tanede ben kaptım! Baksana şunlara ayol!"

Beyler bu işten nasıl sıyrılacaklarını düşünürken son kurban ve en bahtsız kurban Cihan'ın belini koluyla dürttü.

"Silahın da senin gibi ateşliyor mu yiğido?"

Cihan için bu iş buraya kadardı. Silahını çıkartıp havaya bir el ateşleyince herkes telaş halinde ordan oraya kaçmaya başladı.

"Ulan şimdi hepinizi buraya gömerim! Geçin ulan şöyle kenara!"

Cihan delirmiş gibi elindeki silahı sallıyordu. Yukarıda tırabzanlara yapışan kızlara doğru çevirdi kan oturmuş gözlerini..

"Sizde inin ulan aşağıya!"

Kızlar sanki bu emri bekliyormuş gibi hızla merdivenlerden inmeye başladı. Yakup Efe adama yaklaşıp, "Cihan napıyorsun?" dediği anda Cihan bir kez daha kükredi.

"Ateşliyorum! Yetti ulan!"

"Cihan!"

İmran korkuyla adama yaklaştı. Cihan kızın kolundan hızla çekerek dibine kadar soktu.

"Yok Cihan falan! Bizi dinleyeceksiniz! İntikamsa sonuna kadar aldınız adım çıktı minnoş Cihan'a! Öleyim mi öldüreyim mi? Şimdi karar verin!"

"Hiç boşuna ateşleme havasına girme Cihan bey! Ateşlediklerinizin sayısını tutamıyorsunuz nasılsa!"

"İmran! Seni aldatmışım gibi davranma! Tamam hatalı olabiliriz, olabilirim ama amacımız orada eğlenmekti dansözlerden haberimiz bile yoktu!"

"Yoktu ama gayet güzel tempo tuttun!"

İmran kollarını göğsünde birleştirip saçlarını havayla savuşturdu. Cihan hala öfkesini bir kenara atamıyordu. Şimdi omzuna atacak ıssız bir adaya, ormana, araziye kaçırıp götürecekti, ceza nasıl verilirmiş itinayla gösterecekti!

"Tempo tutan ellerim kırılsın! Kızım beynimin içinde hala flaş tv halay grubu tepiniyor sanki! Yeterince acısını çıkarttın!"

"Daha beterini yapmadığıma dua et!"

İmran kırgın bakışları altında Cihan'ı can evinden vurmayı başarmıştı. Genç adam silahını beline yerleştirip kızın yanaklarını iki eliyle kavrayıp alnına uzun bir öpücük bırakıp geri çekildi.

"Yap hatun yap! Yeter ki uzak durma benden! Mahrum bırakma kendinden! Perişan oldum be görmüyor musun halimi?"

Genç kız pes etme noktasına gelince artık daha fazla uzatmak istememişti. Affettiğini belli edercesine gülümsedi. Gamzelerini adamın gözlerine sokarcasına gülümsedi. O gülümsedi Cihan tüm cihana adını yazdı..

O sırada evin belli köşelerinde affettirme oyunları devam ediyordu. Herkes hatununu bir köşeye çekmiş, hesap kesim işlemini yapıyordu. En çok zorlanan şüphesiz Giray'dı!

"Nergis! Yavrum vallahi bak.."

Nergis adamın konuşmasına fırsat vermeden elini kaldırdı. "Sus dedim! Onu sürtük dansözlere gerdan kırmadan önce düşünecektin!"

"Höst! Dansöz sendin ya kızım! Ne sürtük falan hakaret ediyorsun!"

Nergis cümlenin nereye gittiğini anlayınca "Haa doğru! Olsun ben olmasam başka sürtükler olacaktı!" diyerek durumu toparlamaya çalıştı.

"Hala sürtük diyor yahu!"

Genç kız burnunun dikine gitmekten vazgeçmeden Giray'ın üzerine yürüyor bir posta daha dövsem bir şey kaybetmem diye düşünüyordu. Giray ise kızın neler düşündüğünü çok iyi biliyordu. Anında omuzlarını düşürüp acındırma politikasını devreye soktu.

"Panterim! Benim seksi kungfucum! Bak zaten geberiyorum! Seni hala yarım görüyorum! Vallahi kötü bir niyetimiz yoktu!"

"Elin dansözleriyle iyi niyetin olmadığı kesin!"

"Evet! Yani hayır! Nergis senden başkasını gözüm görür mü kızım hoş şuan seni bile göremiyorum ya! Senden başkası haram hatun! Vallahi de, billahi de, tallahi de! Hem ne demiş Orhan babamız, Hatasız kul olmaz! Hatamla sev beniiiiii! Sev beni Nergis ama parçalamadan sev mümkünse!"

Nergis Giray'ın masum haline daha fazla dayanamamıştı. Kedi gibi kendisine yanaşan adamına artık bu kadar ceza yeterliydi! Hafif tebessüm ederek kendisi de bir adım attı. Giray ait olduğu topraklara adım atınca şükür namazı kılmaya yemin etti!

                             ***

"Seda'm!"

"Hiç öyle romantik prens moduna bürünmeyin Melih bey! Çalgıcı çengici haliniz daha iyiydi!"

Melih köşeye sıkıştırdığı yârinin üzerine emin adımlarla yaklaşıyor gardını düşürmeye gayret ediyordu.

"Sevdiğim! Özür dilerim bak uydum bir şeytana! Hatta şeytanlara!"

"He yani senin hiç suçun yok öyle mi?"

"Var! Olmaz mı? Kardeş katlini hala gerçekleştirmedim."

"Boş konuşma Melih!"

Seda uzun saçlarını adamın önünde triple savurunca Melih hızla bir tutam saçı yakalayıp burnuna götürdü. İki gündür bu kokudan mahrum kalmıştı. Uzunca soluyup, aşkla baktı kıza..

"Sevdam! Ben sana daha kundakta bebekken vurgun olmuşum senden başkasını ister mi bu yürek görür mü bu gözler?"

"Gerdan kırıyor ama!"

Melih sinirle "Hay boynum kıralaydı!" diye homurdanınca, yılın saflık ödülünü başkasına kaptırmayan Seda anında üzülerek adama yaklaştı.

"Ay Allah korusun demesene öyle!"

"Kıyamazsın dimi?"

"Kıyamam ama ben kırarsam kıyarım!"

Seda işveyle adama laf etse bile çoktan yelkenlerini suya indirmişti. Melih kızı kollarının arasına çekiştirdi.

"Affet beni bak bir hafta kalmış sana kavuşmama! Kıyma bize."

Genç kız daha hayır diyebilir miydi? Hasret kaldığı sıcaklığa başını yasladığı an bu dünyayla artık bağlantısı bile kalmamıştı..

                           ****

"Nihan?"

"Nihan?"

Demir belki otuzuncu kez kıza seslense bile Nihan dut yemiş bülbül gibi suskunluğunu koruyor gözlerini ufuklardan ayırmadan heykel misali duruyordu. Demir artık çığırından çıkmıştı. Kızı kolundan sarsarak kendisine zorla bakmasını sağladı.

"Kızım baş çavuşun eşeği mi şaaapıyor burada cevap versene!"

"Baş çavuşun eşeğini bilemem de o eşek olmasaydı dansözle şaaapcağın kesindi!"

"Tövbe de! Şaapmalarım sadece sana özel!"

Demirhan sinsice sırıtıp kızı tavlama yolundan gitse de durum Nihan tarafından her zaman olduğu gibi ters tepiyordu!

"Geniş limanlara demir atmıyordunuz tabi unutmuşum!"

"Gençtim o zaman!"

Demir'in böğürmesine suratını büzüştüren Nihan kocasına kınayıcı bir bakış attı.

"Şimdi nesin? 15 torun sahibi dede mi?"

"Amin aşkım! O günleri de görürüz inşallah! Torunlarımız paçamıza yapışır dede nine diye agu agu!"

Genç adam şirinliğin vücut bulmuş hali gibi suratını büzüştürüp agu agu yapıp gülümsese de Nihan cephesinde yaprak kıpırdamıyordu!

"Demir! O torunların olması için önce bizim çocuk sahibi olmamız gerekiyor ama gel gör ki senin üreme sistemlerini deştiğim için artık şansına küseceksin!"

Genç adam yediği dizin acısını tekrar hissettiğinde elini kıymetli hazinesine götürmemek için zor durdu. Acıyla yutkundu. Çok sağlam geçirdiği kesindi! Bu kız Soydan ailesinden olmanın hakkını fazlasıyla veriyordu net!

"Evet aşkım. O mesele için tedavi olmam gerekebilir tabi. Sende vicdan azabı çekme tabi. Düzelirim yani inşallah. Allahtan umut kesilmezmiş napalım. Benimde kaderimde baba olmak, üremek, çoğalmak yokmuş. Ah ah!"

Nihan az da olsa yumuşamanın etkisiyle adama yaklaştı. Lanet olsundu şu aşk denen merede!

"Çok mu acıyor?"

"Hı hım. Çoookk! Vallahi boynu bükük kaldı!"

Demir çocuklar gibi dudaklarını büzüp kafasını acıyla sallayınca Nihanda artık ipleri bıraktı. Bırakmama gibi lüksü zaten yoktu! Sevdiceğinin bir tarafları bükük kalırsa ne yapardı düşünmek bile istemiyordu!

                       ****

"Tek kelime edersen hala gören gözlerini oyar eline veririm!"

Selin yerlerinden fırlayan gözleriyle Emirhan'ın üzerine doğru yürüyüp tehditlerini sıralıyordu. Emir ise az önce bok yoluna gidecek olmanın korkusunu hala üzerinden atamamıştı.

"Selin! Kızım çocuk muyuz biz? Sen bana güvenmiyor musun? Sana olan aşkımdan, sevgimden nasıl şüphe edersin?!"

"O lise döneminizdeki afeti unutamadığınıza göre şüphede ederim güvenmem de!"

Emir ellerini pes dercesine havaya kaldırdı. "Yok artık! Daha 16 yaşındaydık!"

"16 yaşında Baba adı Samet olan bir Emirhan! Nedense kulağa çok masum gelmiyor!"

Emirhan kızın haklılık payını hızla düşündü. Evet içinde uyuyan bir baba geni vardı bunu inkar edemezdi lakin o genelde dayısının genini taşıdığını düşünüyordu. Hiç değilse o dönemlerde!

"Kızım öküz gibi ders çalışıyordum. İnanmıyorsan Yakup Efe'ye sor! Gözümüz dersten başka bir şeyi görmüyordu ki!"

Emir ateş hattına kuzeni Yakup Efe'yi atınca hemen ilerisinde köşeye sinip duvarla aşk yaşayan adam korkuyla gözlerini açtı. Gülüm anında tırnaklarını çıkartarak, "Ooo görmez mi? Nere mi nere mi Banu'yu görecek kadar çakralarınızı açmışsınız!" diye çemkirdi.

"Konuş kız Gülüm!"

Selin Gülüm'e son gaz destek verince olay bu sefer Yakup Efe'ye patlamıştı.

"Karıcım! Benim açılmamış gül goncam! Neden bana bu eziyeti reva görüyorsun? Ben ya ben! Bir tanecik kahramanın!"

"O kahramanlığını taş Banulara da göstermediğini nereden bileyim?"

"Yahu o kocakarıyı kim napsın?! Yani napsın derken şey anlamında yani.."

Yakup Efe durumu toparlamak isterken battıkça batıyordu. Bir olayı daha ne kadar boka batırır cümlesindeki özneydi Yakup Efe!

"Sus! Yakup Efe sus!"

"Kızım senin adının sonundaki iyelik ekini bile kıskanan ben elin kadınında ne arasın! Bak kavuşmamıza kalmış bir hafta! Yaptığımız şeye bak!"

"Bana bak doktor civanı! Bir daha böyle gözlerin, kulakların, gerekli gereksiz uzuvların başka yerlere kaysın sana yemin olsun o çok sevdiğin neşterinle parça pinçik ederim seni! O gözlerini oyar kavanozda saklar gece gündüz oh nasılda parçaladım diyerek keyifle izlerim!"

Yakup Efe'nin maviş gözleri açıldıkça açılıyordu. Bu kız neye dönüşmüştü böyle bilemiyordu. Can güvenliği oldukça tehlike arz ediyordu. "Ruhuma Allah rahmet eylesin!" diye mırıldandığı anda Gülüm yaklaşıp "Duyamadım ne dedin?" diye sordu.

"Amin aşkım! Allah gücüne kuvvet versin!"

Genç doktor korkuyla kollarını uzatıp kızı sarıp sarmalama işlemine geçiş yapınca içten içe de ruhuna rahmet okumaya devam ediyordu..

                       *****

"Sakın böğürme Zeynep diye! Ses tellerini pençelerim daha gık bile diyemezsin!"

"Peki aşkım! Ama sende beni bi dinlesen."

Barış kendinden hiç beklenmedik performans sergiliyordu. Oldukça sakin bir şekilde kıza yaklaşıyor, kendisini dinlemesini istiyordu. Zeynep ise keçi inadını bırakmıyordu.

"Ben dinleyeceğimi dinledim, duyacağımı duydum, göreceğimi de fazlasıyla gördüm!"

"Ama yanlış dinledin, duydun ve de gördün! Hiçbir şey göründüğü gibi değildi!"

"Haklısın! Adriana Lima nasıl Bozcaada Limanı oluyorsa bende uzaktan yanlış görmüş olabilirim tabi!"

Barış içinden kendisine gelişigüzel küfürleri sıraladı. Sesini hafifçe yükselterek, "Daha üniversitedeydim! Seni tanımıyordum bile!" diye hayıflandı.

"Bıraksana Barış! Beni tanıdıktan sonra sanki hiç kimse olmadı hayatında?! O şıllık Sudeyle size yemek rezervasyonu bile yaptım ben!"

"Geçmişi suratıma mı vuracaksın yani?"

Zeynep birden durup durumu düşündü. Vurmalı mıydı? Vurmamalı mıydı? Oldukça kararsızdı!

"Vurmuyorum! Veya vuruyorum! Vurdum!"

"Vuramazsın! Vurmamalısın!"

Barış'ın kendisini savunmasına biraz daha sinirlenen genç kız işaret parmağını adamın göğsüne doğru dayadı.

"Hala kendini savunduğunun farkındasın değil mi? Hiçbir açıklaman o dansözlerle gerdan kırmanı affettiremez."

"Yabancıya kırmamışım hiç değilse!"

"Bak hala!" Zeynep suratı kızarmış şekilde adama ok misali bakışlarını atıyordu. Barış yılmadan, pes etmeden bir adım daha yanaştı..

"Özür dilerim tamam mı? Cezam ne ise kes razıyım. Aşkın mapushane içinde ben mahkum. Saçların parmaklık, gözlerin gardiyan oldu! İçinde ben ziyan oldum!"

Barış şarkı dizelerinin kızı etkileyeceğini düşünerek gülümsese de Zeynep için hiçbir anlamı yoktu. Barış ve romantik şarkılar söylemek! Ne yaman bir çelişki!

"Çipet pet pet pet! Cibili cibili şak şak şak!"

Barış şarkısına karşılık Zeynep'in verdiği yanıtla her bir yanı sekteye uğradı. Artık öfkelenmeye başlıyordu ki çok bile dayanmıştı! Resmen dalga geçiyordu!

"Zeynep dalga mı geçiyorsun!? Mapushane diyorum! Gardiyan diyorum! Ziyan oldum diyorum!"

"Tamam bende anlayacağın dilden konuşuyorum! Tek celseyle davayı düşürdüm diyorum! Sen sağ ben selamet diyorum!"

Barış artık dayanmanın son demindeydi. Özlemişti! Var mıydı daha ötesi berisi! Perişan halde kızı kendisine çekti. Gözlerinin içine aşkla, özlemle baktı.

"Yavrum yapma böyle bak ben şeytana uymuş günahsız bir kulum!"

Zeynep ağzını açtığı anda karşı taraftan gelen sesle susmak zorunda kalmıştı.

"Ulan eğlenin eğlenin sonunda şeytan ben olayım! Oh ne ala!"

Fırat'ın lafı üzerine bütün salonda "FIRAT!!!!!" diye kükreme sesi yankılandı. Fırat o korkuyla Zehra'ya döndü ellerini iki yana açtı ve ölmeden af dileyip ölmeyi diledi..

"Affet beni bir akşamüstü gölgen uyurken!

Çünkü sennnnn çölüme yağmur oldun.. Sennn geceme gündüz oldun.. Sennn canıma yoldaş oldun.. Sennn kışıma yorgan oldun!!!"

Fırat öküz gibi böğürerek karşısındaki kıza yavşamada son model gösterisini yaptı ve sonunda Zehra'nın narin elleri Fırat'ın yanağında patladı.

"Ahhh!"

Fırat nereden geldiğini bilemediği tokatın etkisiyle yerinde sendeleyince bütün beyler bir kahkaha savurdu.

"Ohhhh! Helal be!"

Fırat kırgınca Zehra'ya baktı. Sanki dövdüğü yetmemiş gibi birde tokat yemişti. Oysa bu şarkıyla kendisini affettirebileceğini adı gibi biliyordu! Zehra masumca gülümsedi ve topunu doksana çaktı.

"Çok fena gaza getirdin! Müslüm baba bu boru mu?!"

                           *****

"Benim hiçbir günahım yok biliyorsun değil mi?"

Can kırgın bakışlarıyla kendisini naza çeken sevdiciğine bakmaya devam ediyordu. Başak ise kollarını göğsünde birleştirmiş ayağıyla tempo tutuyordu. Sanki hiç oralı değilim imajı sergiliyordu. Yandan bir bakış atıp sessizce mırıldandı.

"Kurunun yanında yaş yanar lafını bilir misin? Hah işte tam senin durumunu yansıtıyor!"

"Başak! Sen hayatıma girdiğinden beri morarmadık yerim kalmadı! Abinden dayak yedim! Senden dayak yedim! İleride bakalım daha kimlerden dayak yiyeceğim malum. Yine de gıkım çıkarsa namerdim! En güzel zamanlarımızı böyle harcamak sence de saçma değil mi? Gel mutlu yarınlara evet diyelim!"

Can'ın cümlesi üzerine bütün herkes susmuş sona kalan adamın ne ima etmek istediğini anlamaya çalışıyordu. İlk anlayan tabi ki Barış oldu!

"Ney ney ney?"

"Çık aradan Barış! Burada evlenme teklifi ediyorum!"

"Hönk!"

Başak duyduklarının gerçeklik payını anlamak için kolunu bir iki defa çimdikledi. Acısını hissetmişti. Demek ki rüya da değildi! Hala nefes alıyordu! Evlenme teklifi alıyordu! Can ise arkasından Barış'ın küfürlerini duymazdan gelerek kızın ellerine adeta birer can simidi gibi yapıştı.

"Başak! Bak hiç böyle hayal etmemiştim. Ne planlar, ne sürprizler düşündüm uygulayacaktım ama sen buna fırsat bırakmadın! Şimdi bütün tehlikelere rağmen, abinin yanında hatta bütün ailenin önünde soruyorum! Benimle evlenir misin?"

Başak cevap vermeyi, evet diye haykırmayı çok istemesine rağmen ağzını açıp tek kelime edemiyordu. Barış'ın uçuşa kalkan bedeni kuzenleri tarafından yakalanınca Can telaşla arkasındaki adama bir bakış atıp Başak'a tekrar döndü.

"Çabuk cevap verirsen eğer ölmeden önce vereceğin cevabı duymak istiyorum!"

"Evet! Evet! Eveeeettt!"

Başak çıldırmış gibi evetleri peş peşe sıralıyor, ölümlerine son hız koşuyordu. Adamın boynuna atlamasıyla kahkahalar atmaya başladı. Barış kenetli kollardan kurtulmayı başardı başaracaktı. Melih'in Can'a seslenmesiyle dünyaya dönen eceli gelen aşıklar bir çırpıda birbirlerinden ayrıldılar.

"Ulaaaaannnn! Sen nasıl evlenme teklifi edersin kardeşime?"

Barış Can'a kalabalık kolların arasından seslense de Can hiçbir yerine takmadan kızı kolundan tutup koşar adım kapıya doğru koşuşturmaya başladı.

"Koş koş!"

Genç adam kızla birlikte gözden kaybolunca Barış özgürlüğüne kavuştu. Sinirle bahçeye çıksa da adama yetişememişti. Çoktan kızı arabaya atıp yola düşmüştü. Barış hala arabanın arkasından deli gibi bağırmaya devam ediyordu.

"Can! Geri getir kardeşimi! Can kime diyorum!"

Barış şekeri elinden alınan çocuk gibiydi. Gerisinde kalanlara dönüp safça "Ulan herif kardeşimi kaçırdı ya la!" dediğinde herkes Barış'ın tavrına kahkaha atmaya başladı.

Demirhan Can'a hak verip, "Adam delirdi sonunda ne yapsın?" dediğinde karısını kollarının arasına alıp saçlarına bir öpücük bıraktı. Her biri arabalarına doğru yol alırken Giray derin bir ah çekti.

"Ah ah! Ne demiş Müslüm baba?" diye seslenince yanıt hiç gecikmeden diğer beylerden aynı anda yüksek sesle geldi..

"Deli gibi sevmek, ruhumuzda var!"

-Bölüm Sonu-

Not 😂 Duyuruyu okumadan kaçan sen sevgili okurum! Simdi başa dön ve oku 😃kibs by!😃😃😃

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro