Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

~Gizli Gerçekler/ Part 1~

Yaren akşamki misafirlerin hazırlığı için mutfakta telaş içinde yemeklerini yetiştirmeye çalışıyordu.Sevim'de erkenden yardıma gelmiş tatlı kısmını halediyordu.İki kadın hazırlık yaparken sohbete dalmışlardı..

“Adam insaflıymış valla kuzum. Şikayetçi olsaydı ne olurdu bilemiyorum." Sevim tatlısının şerbetini hazırlarken bir yandan da laf yetiştiriyordu.Kadın kızının ceza almış olduğunu düşünmesi bile gözlerinin anında dolmasına yetiyordu.

“Aman Allah korudu canım.Gerçi adam hatasını kabullenmiş ben atladım demiş.Yine de çok şükür ona da bir şey olmadı.” İki kadın hem konuşup hem işlerini yaparken odasında akşam için ne giyeceğine karar veremeyen bir adet İmran bulunuyordu. Karşısında duran kuzenine laf anlatmaya çalışırken  bir taraftan açık dolabından devamlı kıyafet çıkartıp yatağının üzerine atıyordu.

“Ay dedim ya Başak!Bilmiyorum hiç bahsetmedi.Melek kim diye de soramadım haliyle!” elindeki elbiseyi üzerinde tutup “Bu nasıl?” diye sorduğunda Başak yılmış halde “Güzel!” cevabını verdi.

“Bunu son 7 elbise içinde söylemiştin!” İmran elindeki elbiseyi de yatağın üzerine fırlattığında “Çünkü onlarda güzeldi.Kasa güzel yavrum ne giysen taşıyorsun! Ayrıca sormadın mı? Soramadın mı? Onu söyle!” İmran kuzenine dönüp “Ne farkı var ikisi de aynı kapıya çıkmıyor mu?” dediğinde Başak kafasını sallayarak “Aynı şeyler değil! İlgilenmediğin için merak etmediğin için aklına bile gelmez o yüzden sormamış olursun ama utanırsın çekinirsin laf bir türlü o konuda açılmaz işte o zaman soramamış olursun! Kapiş?”

İmran kuzeninin ne demek istediğini anladığında sıkıntıyla elindeki elbiseyi kucağında tutup elbise yığınlarının arasına oturdu.Derin bir nefes verip “Soramadım.Meraktan geberdim hala da öyleyim ama soramadım işte!” genç kız kafasını sallayıp devam etti.

“Kabuslarımda gördüğüm adamla uzaktan yakından alakası yok.Bir tek gözleri aynıydı.Kapkara derin bir kuyu gibi.Baktıkça boğuluyormuşsun gibi bir his veriyor.Kirli sakallarının arasında çenesine yakın bir yerinde ufacık bir gamzesi var ama tek tarafında benimki kadar belirgin değil çok çekici duruyor.Birde elleri çok kibardı.Hiç erkek eli gibi kaba değildi.Parmakları uzun ve ince sanki usta kalemlerde çizilmiş gibiydi.Fakat bir şey var karanlık hissi veren konuşmalarında hep çok dikkatliydi.Nasıl desem gizli bir şeyleri varmış gibiydi..”İmran bakışları uzaklara dalmış genç adamı anlatırken bile parlayan gözlerinden bir haberdi.

“Sen ressamlığı bırakıp şair olmalıydın canım.İmran adama vurulmuşsun resmen ama çok umutlanma bebeğim emin olmadan bağlanmanı istemiyorum.” Başak kuzenine nasihatını vermiş eliyle elbiseleri göstererek devam et dercesine baktı.İmran cevap vermeden kuzeninin dediğini düşünüyordu.Umutlanma bağlanma demişti demesine ama o bağ çoktan oluşmuştu haberi yoktu..

***** ***** ****** ******* ******
Gülüm iş evraklarını tamamlayıp Yakup Efeye inat onun çalıştığı hastanenin yolunu tutmuştu. Dibinden ayrılmayacaktı.Öyle içip efelenip  kapısına dayandıktan sonra bir türlü konuşamamışlardı. Madem kendisine aşıktı bunu sarhoşken belli edebilmişti ayıkken de aynı performansı sergiletmek için pes etmeyecekti.

Başhekiminin odasında görüşmesi bittikten sonra olumlu aldığı haberin mutluluğuyla Yakup Efeye sürprizini artık yapabilirdi. Kapısının önünde bekleyen hasta göremediği için sessizce açtığı kapıdan kafasını uzattığında hiç beklediği manzarayla karşılaşmadı.

Masasının önünde çekingen herifi sarı kafalı bir çıyanla sarmaş dolaş bulmayı beklemiyordu.Genç kız kapıda hareket etmeden kalakalmıştı.Sinirleri damarlarında kaynarken çenesine dur demeye imkanı yoktu.Sinirle paldır küldür içeri girerek dikkatleri üzerine çekmişti.

Genç adam karşısında sinirden adeta burnundan soluyan kızı gördüğünde “Gülüm?” dediğinde “Gülüm ya gülüm! Yanlış mı geldim doktor odası ne zamandan beri aşıklar kahvesi oldu?” diye cevap veren Gülüm ikisini de dalmamak için zor duruyordu.Sarı çıyan hayretle “Hanımefendi bir doktorun odasına böyle giremezsiniz hasta olsanız bile sıranızı bekleyin!” dediğinde Yakup Efe kızın ruhuna şimdiden dualar okumaya başlamıştı.

“Ay canım zat-ı muhteremlerinizin sarılıp koklaşmasının bitmesini mi bekleyecektim? Ayrıca hasta değilim ben! Ben Yakup Efenin..” genç kız lafını tamamlayamamıştı.
Ne diyecekti ki? Neyiydi ki zaten o Yakup Efenin?!

Bakışları adamı bulduğunda o da durumun şaşkınlığından “Evet hastam değil.O benim şeyim hım şeyim yani..” Yakup Efe bir türlü dilinden çıkartamıyordu sevgilim aşkım sevdiğim diye.Daha itiraf bile etmemişti ki nasıl söylesindi?

Gülüm daha fazla zorlamadan “Neyse duydun şeyiyim işte uzatma hanım! Sen bizi bir yalnız bırakta neyiymişim konuşalım!” Gülüm karşısındaki kartlaşmış karıyı kovmaktan beter etmişti.

Kadın çıkıp gittiğinde Gülüm çantasını masanın üzerine fırlatarak Yakup Efenin üzerine doğru yürümeye başladı.Genç adam korkuyla bir adım atmıştı ki hala üzerine gelen kızın gazabından korkudan son nefesini verecekti!

“Ne yapıyordunuz siz öyle kumrucuk gibi sarmaş dolaş?!” adam karşısında kükreyen kızın sorusunu duyduğunda telaşla “Ne sarılması canım! Saçı küpesine takılmıştı onu çıkarmaya çalışıyordum!” diye cevap verdi. Gülüm aldığı cevaptan tatmin olmamıştı.Ona neydi ki karının saçından küpesinden?!

“En son bıraktığımda kalp doktoruydun.Şimdi nesin hayırsever mi? Küpelere takılan saçları kurtarmakla yükümlü kahraman mı?!” adam kıskanılmanın verdiği mutlulukla gülümsemişti.Yakup Efe güldükçe bu sefer o kızın üzerine yürümeye başlamıştı.Gülüm üzerine gelen adamla aniden geri bir adım attı.Yakup Efe her bir adımında soru soruyordu.

“Sen beni mi kıskandın?” adam kızın üzerine geldiğinde kız sinirle “Bu zeka sana çok fazla Yakup Efe. Beynin olmadığı kadar hızlı çalışıyor.Hemen şu beyin doktoru arkadaşın Görkeme göster! Üzerime de yürüme!” genç kız yürüme demesine rağmen hala geri geri gidiyordu.Sırtı kapıyla buluştuğunda kaçacak yeri kalmamıştı.Yakup Efe elini kaldırıp kapıya yasladığında diğer elini de kızın öbür yanına yaslayarak Gülümü kıskacı arasına almıştı.

“Kahraman olduğumu sen söylemiştin unuttun mu?” Gülüm adamın sorusu karşısında gülmek istese de tutmuştu kendisini.Nasıl unuturum diyememişti.Daha 13 yaşındaydı ama dün gibi hatırlıyordu onun yüzünden nasıl kavgalar ettiğini..

“Unutmadım kahramansın ama sadece..” Benimsin.Benim karhamınsın diyemiyordu.Yakup Efe  “Sadece ne?” diye tekrar ettiğinde ağzını dahi oynatmayan kızın dudaklarına doğru yaklaştığında “Söyle!” diye fısıldadı.Gülüm etkilenmek istemiyordu.Hadi öp beni demeyecekti!

Elleriyle Yakup Efeyi ittirip kıskacından çıkarak “Söylemesi gereken biri varsa o ben değilim kıt beyinli! Sensin! İçip içip laf cambazlığı yapmak kolay değil mi? Ama yok öyle bir dünya!” sinirle cevap veren kız bir yandan da kalbinin hızlı atışlarını yavaşlatmaya çalışıyordu..

“Ne yok kızım! Bal gibi de var! Hissettiklerimi biliyorsun! Biliyorum! Söylemesem ne olacak o görücü gelecek olan zibidileri mi kabul edeceksin? Bana bak Gülüm o evin bahçesine dahi görücü niyetine biri girsin keser atarım!” genç adam sinirle işaret parmağını kızın gözüne soka soka sallıyordu.

Gülüm o gün görücü muhabbetini de kıskandırmak için söylemişti zaten iyi ki de söylemişim diye içinden geçirirken içinden zafer çığlıkları atıyordu.Oda adamın yaptığı gibi işaret parmağını adamın göğsüne dayayıp “O zaman hazır ol Doktorcum! Ya bana olan aşkını dile getirirsin ya da gelecek olanlara beni kendi ellerinle verirsin.Savaşı başlatıyorum!” diyerek çantasını hızla alıp kapıya doğru yürüdü.

Ardında kalakalan Yakup Efe duyduklarını sindirmeye çalışırken kız arkasını dönüp son vuruşunu da yaparak topu ağlarla buluşturdu.

“Bu arada Hemşire Gülüm sahalara çıkıyor hem de bu hastanede.Ay desene sağlıkçı görücülerim çoğalacak..”

****** ******* ****** ***** *****
Melih üzerindeki ağırlıktan dolayı kendisini bir türlü işlere veremiyordu.Midesi fena derece de hem ağrıyıp hem bulanıyordu.Eve gidip dinlenmek en iyisidir diye düşünerek bütün işlerini yarım bırakıp soluğu babasının odasında almıştı.İşlere gömülmüş olarak bulduğu babası kafasını işlerden kaldırdığında rengi solmuş oğluyla karşılaştığında hızla ayağa kalktı.

“İyi misin oğlum?”Onur oğlunun yanı başına vardığında Melih babasını telaşlandırmamak için “İyiyim baba grip olacağım sanırım bir ağırlık var üzerimde işlere veremiyorum kendimi.Eve gidiyorum haber vereyim dedim.” Gerekli açıklamayı yaptığında Onur telefonunu çıkarttı.Melih anında “Anneme haber verme teyzeme yardıma gidecekti.
Abartılacak bir durumum yok hem uyursam düzelirim.” dediğinde Onur çıkarttığı telefonu cebine tekrar attı.

“Pekala öyle olsun ama kötü olursan haber ver annenin gazabından koru beni!” diyerek gülümseyen Onur hala karısının çenesinden korkuyordu.Melih kafasını sallayıp odadan çıkıp otoparkın yolunu tuttu.Arabasının kapısını açmak  üzereyken otoparka giren arabayı gördüğünde eli kapıda kaldı.Sedayı burada görmenin şokunu yaşarken aynı şekilde Seda’da Melihi bu saatte otoparkta görmeyi beklemiyordu.

Arabadan inen Seda elindeki dosyayla Melihe doğru yavaşça yürüdü.Melih şaşkınlığı bir kenara bırakarak “Hayırdır?Bir sorun mu var?” diye sorduğunda Seda “Sana da merhaba!” dedi.Melih midesinin ağrısından zorla tebessüm edip “Merhaba” diye durumu toparlamaya çalışsa da dış görünüşü Sedanın gözünden kaçmamıştı.Genç kız ne kadar berbat gözüktüğünün farkında mı acaba diye düşünmekten alamamıştı kendisini..

“Amcamlar bir şeyler istemişler babamdan.O da dosyayı evde unutmuş toplantısı da uzun sürünce ben getirdim.Büroya uğradım iş için yolumun üzerindeydi o yüzden yani başka bir şey yok neyse.Sen iyi misin? Tuhaf görünüyorsun.” Seda Melihin karşısında soluksuz kurduğu cümlenin sonunda derin bir nefes aldı.Senide görmek istiyordum tam oldu dememek için zor duruyordu. Melih beni görmeye gelmezdin zaten demek istese de diyememişti onun yerine “iyiyim galiba bilmiyorum midem tuhaf” midesinde oluşan sancıyla arabaya yaslanan Melihi gören Seda bir adım atarak kolunu tuttu.

“İyi değilsin! Bir şey yedin mi? Dokunmuş olmasın?” Melihin gözlerine şefkatle bakarken elini alnına koymuş ateşi var mı diye kontrol ediyordu.Melih çektiği acıyı çoktan unutmuştu.Şifa vereni yanındaydı.O hep olsun her an acı çekmeye razıyım diye düşünen Melih “Eve geçiyordum.Uyusam düzelirim düşünme hadi git sen.” Kapıyı açmak için hamlede bulanan adama sinirlenmişti Seda.Düşünme sen demek kolaydı.Anca git demeyi biliyordu zaten! Melih ise o gece içip rezilliğinden utandığı için çok konuşmak istememişti.

“Bu halde araba kullanamazsın dosyanın acelesi yoktur herhalde. Hadi geç ben bırakırım seni.” Sedanın teklifine ağzı açık kalan Melih ne diyeceğini bilememişti. Yıllardır ondan kaçıp duran sevdiği bir adım atmıştı ona bu teklifi geri çevirecek değildi.

“Tamam teşekkür ederim.” diyerek yan koltuğa geçen Melih sancısının giderek çoğalmasıyla gözünü açacak hali kalmamıştı.Seda çalıştırdığı arabayı otoparktan çıkardığında uzun zamandır bu kadar yan yana gelmeye alışkın olmadığı için heyecanlıydı. Direksiyonu sıkan elleri buz gibi olmuştu.Melih Sedanın gerginliğini fark etse de soru sorup sıkmak istemiyordu.Zaten konuşacak durumda da değildi.Yolda ilerlerken bir yandan da Melihe bakan Seda durumunu iyi görmüyordu.Aklına gelen fikirle eve giden sapaktan dönerek hastanenin yolunu tuttu.Melih yarı baygın gözleriyle fark etmemişti bile..

Arabanın durmasıyla gözlerini hafif aralayan Melih eve gelmediklerini anladığında Sedaya soran gözlerle baktı.

“İyiyim deme sakın bana.İn bakalım neyin varmış öğrenelim.” Emir veren ses tonuyla Melihi içten içe mest eden Seda arabadan inerek Melihe yardım etmek için onun tarafına geçti.Adam kapısını açıp dışarı adımını attığında bir adım daha atacak gücü yoktu.Seda adamın koluna girip destek olup “Tutun bana düşeceksin!” dediğinde Melih kolunu Sedanın omzuna attı.Ağırlık vermemeye çalışsa da yığılacak bedenine hakim olamıyordu.Tökezlediği anda “Melih?” diye bağıran Seda adamı daha faza tutamamıştı. Hastanenin kapısına yığılıp kalan adamın başında “Melih” diye ağlamaya başlamıştı. “Yardım edin.Biri yardım etsin!” diye hastanenin girişine doğru bağırdığında içeriden sağlık ekipleri koşarak gelip adamı anında sedyeye yatırdılar.

“Birden bayıldı.Midesi kötüydü anlamadım ne olduğunu iyiyim dedi ama yardım edin nolur!” genç kız hem ağlayıp hem durumu izah ediyordu.Görevliler Melihi odaya aldıklarında Seda koridorda ne yapacağını bilemez halde duruyordu.Arkasından adını seslenen kişiye baktığında Yakup Efeyi gördü.Gülümün gitmesinin ardından bahçede nefes almaya çıkan Yakup Efe kuzenini gördüğünde hızla yanına gelerek “Ne oldu?” diye korkuyla sordu.

“Melih bayıldı.İçeri aldılar bilmiyorum Yakup Efe.” Genç adam ikisinin bir arada olmasının merakını bir yana bırakıp “Tamam bekle burada ben bakarım haber verme kimseye!” diyerek hızla müşahede odasına girdi.

Aradan geçen yarım saat genç kıza ömür gibi gelmişti.Kimse haber vermiyordu.Kendiside kimseye haber veremiyordu.Kapıdan çıkan kuzenini gördüğünde oturduğu yerden hızla kalkıp “Kendine geldi mi?Neyi varmış?” telaşla kuzeninin gözlerine bakıyordu.

“Gıda zehirlenmesi dedi doktor. Kanına karışmış.Midesi yıkanıyor.” Seda kuzenine bakarken Yakup Efe “Siz birlikte miydiniz?” diye sordu.Seda durumu açıkladığında “İyi ki getirmişsin kanına karıştığını fark etmeseydik Allah korusun..” cümlesini tamamlayamamıştı genç doktor. Seda ise olacakları tahmin etmek bile istemiyordu.

“Ne yedi ki böyle zehirleyecek. Şirkette yediyse herkesi zehirlemez miydi?” Seda kuzenine sorduğunda Yakup Efe bilmiyorum anlamında başını salladı.

“Bizimkilere haber verecekmiyiz?”

“Telaşlandırmayalım şimdi herkesi.Bitmek üzere zaten serumda takıldı.Sen eve götürürsün beklersin başında herhalde sorun olmaz.Olmazsa akşam ben durumu izah ederim.” Yakup Efe can kuzenine yaptığı iyiliğin farkındaydı.İçeride Melih kendine gelmişti haber vermemesi gerektiğini söylemişti.Sedanın ona bakacağını adı gibi biliyordu.Biraz vakit geçirirlerse daha iyi olacağından böyle bir çözüm üretmişti kendince..

Seda hiç düşünmeden “Tabi bakarım.” dediğinde Yakup Efe gülümseyerek genç kızı yalnız bırakıp gitti..

Seda Melihin çıkışını yaptırdıktan sonra evlerine getirip odasına çıkarttı.Melih az da olsa kendisine gelmişti ama kızın kendisine olan ilgisine hala muhtaç gibi davranmaktan kendisini alamıyordu..

Adamı yatağına yatıran Seda üzerini değiştirmesi için kıyafet çıkarmak için dolabın kapağını açtığında adamın kokusu burnuna doldu.Zaten bugündür özlediği o kokuyla hasret gideriyordu fakat zorlanıyordu artık..Ellerini kıyafetlerin üzerinde dolaştırmamak için kendisini zor tutuyordu.Dolabın kenarında askıda takılı olan mavi gömleği gördüğünde içindeki kalp kırıklığı tekrar gün yüzüne çıkmıştı.O gömleği hala sakladığına inanamıyordu.Ona aldığı ilk hediyeydi fakat başkalarının üzerinde görmek için almamıştı o gömleği! Sinirle kapağı kapattığında elindeki eşofmanları yatakta yatan adamın suratına doğru fırlattı.

“Giyin şunları çorba yapıp geleceğim!” öfkeyle odadan çıkan genç kızın ardından şaşkınca bakan Melih “ne oldu şimdi?”demekten alıkoyamamıştı kendini..

Yaptığı çorbayı getiren Seda hala öfkeyle soluyordu.Elindeki sıcak çorbayı Melihin kafasından aşağı boşaltmamak için zor duruyordu. Adamın kucağına tepsiyi bırakıp yanındaki berjere oturup bacak bacak üzerine attı.Kollarını göğsünde birleştirdiğinde bacağını ileri geri sallıyordu.Melih “Bir sorun mu var?” çekinerek sorduğu sorunun cevabını merak ediyordu. Ayrıca kızın kendisine attığı deli bakışlarından korkuyordu. Aklından ne tür işkenceler geçtiğini az çok tahmin ediyordu etmesine de sebebini bilmiyordu.

Seda Melihin sorusuna karşılık “Neden evlenmedin?” diye sorduğunda adam içtiği çorbayı püskürttü.Hızla başını kızdan tarafa çevirdiğinde “Ne evlenmesi?” diye şaşkınca sordu. Genç kız alayla gülerek “İstediğin o kızla niye evlenmedin?” dediğinde Melih sinirle “Seda hasta olan benim bu durumda saçmalayanda benim olmam gerek! Sen ne dediğinin farkında mısın?Ben kiminle evlenmek istemişim?” tepsiyi yanındaki komodinin üzerine bırakıp tekrar kıza döndü.

Seda birde bilmemezlik yapıyor pişkin herif!Kulağımla duymasam gözümle görmesem inanacağım! diye içinden geçiriyordu."Neyse tamam iç çorbanı sonra da uyu biraz.İçeride olacağım!” Melihin itiraz etmesine fırsat vermeden dışarı çıkan kız keşke sormasaydım! diye pişmanlığını yaşamaya başlaşmıştı.

Melih ise Sedanın söylediklerinden hiçbir şey anlamamıştı.Birisiyle evleneceksem o zaten sen olurdun dememişti.Neden böyle bir fikre kapıldığını düşünmekten geberecekti neredeyse.Demek o yüzden uzak duruyordu.Ortada bir yanlış anlaşılma olduğuna kesinlikle emin olmuştu.Yakup Efenin hemen Gülümle konuşması şarttı..

Aradan geçen yarım saatin sonunda Seda merakına yenik düşerek odaya tekrar girmişti. Uyuyan adamı gördüğünde karşısına sessizce oturup seyretmeye başladı.Her nefes alıp verişinde heybetli göğsünün kalkıp inmesini izledi.Başını oraya yaslamak nefesini hissetmek kalp ritmini dinleyerek huzuru bulmak istedi..Seda oturduğu yerde gözlerini kapatarak uzaktan da olsa o huzuru hissetmeye başlamıştı..

Melih gözlerini araladığında karşısındaki koltukta iki büklüm sevdasının uyuduğunu gördüğünde yine dayanamamış gelmiş yanıma diye mutluluktan havalara uçacaktı.Kıyamadı iki büklüm yatmasına..Usulca kalktığı yatağından kızın yanına geldiğinde kucağına alıp yatırdı kendi yatağına..Gülümsedi Melih.. Yanında adam boğazlasalar duymazdı Seda.Uykusu fena derecede ağırdı..Melih fırsattan istifade hemen yattı kızın yanına.Hep yapmak istediği şeyi yaptı..Kızın başını göğsüne yaslayarak kollarıyla sarıp sarmaladı.Saçlarına bıraktığı öpücüklere doyamadı.Eğer bugün böyle bir şey yaşacaksın deselerdi her gün zehirlenmeye razıydı genç adam.Ömrü boyunca böyle kalacaksa eğer son nefesini bile vermeye razıydı..

Çalan telefonun sesiyle yerinden sıçrayan adam kızı da uyandırmıştı.Seda nerede olduğunun biran farkına varamamıştı ki sarıldığı vücudu gördüğünde hızla başını kaldırdığında Melihin ateşli gözleriyle karşılaştı.

“Ben özür dilerim koltukta uyuyord..” lafını tamamlamasına izin vermeyen Melih “Sakin ol iki büklüm uyumuştun ben yatırdım ve telefonun hala çalıyor!” dediğinde kız hızla yataktan kalkıp   telefonuna baktı.Saati gören Seda çığlık attığında “Saat 7 olmak üzere Melih inanamıyorum!” diyerek telefonu cevapladı.Karşısında sinirden kuduran babasının sesini duyduğunda telefonu kulağından uzaklaştırmak zorunda kalmıştı.

“Neredesin sen? Araban şirkette sen yoksun dosya yok!Kaç kere aradık haberin var mı?” Sinan saatlerdir ulaşamadığı kızının korkusuyla ölüp ölüp dirilmişti.

“Özür dilerim.Şey oldu baba hım ee Melihle karşılaştık.Kendisi rahatsızdı.Araba kullanmasın o halde diye eve ben getirdim.Ondan sonra çorba falan yaptım ve uyumuşum beklerken ama koltukta uyumuşum yani öyle farklı bir şey düşünme sakın.Hasta çocuk napim teyzemde yoktu yani ondan neyse baba gelince konuşsak!” Seda saçmalamanın dibine vurmuştu.

Melih yatakta kollarını tepesinde birleştirmiş gerinerek gülümsüyordu kızın bu sersem tavrına..

Seda pişkin pişkin gülen adama gözlerini büyüterek baktığında telefondaki babası “Sağ ol kızım koltukta uyuduğunu belirtmen kafamda hiçbir şey canlandırmadı. Eksik olma!Geç kalma amcanlara geçiyorum ben!” Seda yüzüne kapanan telefona şaşkınca bakarken babasının suratına bir daha nasıl bakacağını düşünüyordu.

“Hepsi senin yüzünden seninle beraber yattığımı düşündü!” diye sinirle Melihe doğru yürüdüğünde Melih gülerek “Yalan değil ki.Yatmadık mı?” diye sordu.

Seda sinirle ayağını yere vurup “Ben koltukta yatmıştım yanında değil!Sen beni alıp yatırmışsın sarılmışsın birde babanın malı gibi!” keşke her zaman sarılsan diye içinden de geçiriyordu..

Adam sinirle yataktan kalkıp kızın karşısında dev gibi dikildi. Aralarında bir adım bile mesafe bırakmayan Melih “Pardon da ben sana sarılırken sen nerdeydin? Meclis kürsüsünde mi? Bacaklarını bile doladın vücuduma yapıştın koala gibi!” diyerek karşılıklı atışmalarına başlamışlardı.

“Hah!Çok meraklıydım sanki senin o vücuduna!”

“Evet meraklısın!”

“Şuraya bak kokun bile sinmiş üzerime!”

“Seviyorsun kokumu sorun olmaz!”

“Hiç de bile! Ne sevmesi?”

“Sevdiğini biliyorum!”

“Bir halt bildiğin yok!”

“Özlemedin mi beni?”

Adamın sorusuyla kalakalan kız hemde deli gibi diyememişti..Tut ellerimden sarıl bana diyememişti..
Sakla beni sadece kendine ait kıl diyememişti..

Öfkeyle birbirlerine bakan iki aşık en ufak kıvılcımda alev olup yanacaklardı.Adam kızın nefesine nefes katmak için yanıp tutuşurken Seda biran önce kaçıp yok olmak istiyordu.Dayanma sınırı çoktan tükenmişti.

Seda burun buruna geldiği Melihten bir adım geri attığında “Gidiyorum ben!Rezil oldum zaten.Gelecek misin sen?” diye konuyu dağıtmaya özen göstererek çantasını aldı.Melih konunun dağılmasından dolayı sinirlenmişti.

“Git sen duş falan alıp çıkarım” diyerek ilgisiz gibi görünerek odanın içindeki banyoya doğru yöneldi.Her fırsatta ondan kaçmasından konuyu değiştirmesinden bıkmıştı.

Seda Melihin kendisine kızdığını biliyordu ama konuştukça canı yanıyordu.Hem onun kızmaya hiç hakkı yoktu.Bu konuda yaralı birisi varsa o da kendisiydi..

-Bölüm Sonu-

Bebeklerim pazar gününüz mussmutlu geçsin inşallah :)) Düzenleme biterse part 2 kısmını akşam atacağım..
Umarım begenirsiniz..
Tarafımdan öpüldünüz :)))

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro