~Giray'ın İmtihanı :) ~
^^ Selamm bebekler 😊
Beklenen bölüm geldi.. Tüm nefesler tutuldu herkes Girayın imtihanını merak ediyor biliyorum 😃
Umarım beklentileri karşılayan bir bölüm olur. Bundan önce oldukça isteme törenine şahit olunca bunu yazmakta zorlandım.. Dediğim gibi inşallah begenirsiniz az daha olsa gülümsetebilirsem ne mutlu bana..😊
Oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin..❤
Keyifli okumalar..
Başak, kolundaki saatine on ikinci kere baktığında en son baktığı saatten sadece üç dakika daha geçmişti! Kliniğin kapısında kök salmış bir şekilde Can'ın gelmesini bekliyordu ve beklediği adam verdiği söze rağmen hala piyasa da yoktu. Sıkıntıyla bir of çekerken elinde sıkı sıkı tuttuğu telefonu çalmaya başladı. Hiç bekletmeden sinirle cevapladı.
"Nerde kaldın?"
Can oturduğu sandalyeye iyice yaslanıp gözlerini kapattı.
"Abin esir aldı beni. Sen beni bekleme akşam çıkışına gelirim olur mu?"
Barış adamın tepesinde karabasan misali dikilirken, genç kız ise duyduklarının gerçeklik payını düşünüyordu.
"Bir saniye! Doğru mu duydum? Abim ve sen yan yana mısınız?"
Can cevap vermek için ağzını açtığı anda elinden biranda çekilen telefonla ne olduğunu şaşırmıştı. Barış ise ona göre gereksiz olan adamın kardeşiyle yanında mıçmıç konuşmasına dayanamamıştı ve telefonu aniden çekip kardeşine saymaya başladı.
"Başak saçını başını yoldurma bana! Çık aradan! Mühim bir meselemiz var!"
Başak abisinin sesiyle yerinden sıçrarken aklına gelenle korku içinde gözlerini büyüttü.
"Abi! Ona zarar verecek bir şey yapma!"
Barış gözlerini devirdi. Ne buluyordu bu herifte anlayamıyordu!
"Merak etme! Şimdilik bana lazım. İşimi gördükten sonra öldürmeyi planlıyorum!"
Can kınayarak adama bakınca Barış şeytanca gülümsedi. Bir kere dövmüştü tekrarı olsa hayır demezdi. Kaşınan avuçlarını rahatlatabilirdi. Başak ise kızgınca "Abi!" diye hayıflandı.
"Kapa kapa!"
Barış daha uzatmadan telefonu kardeşinin suratına kapatıp masaya doğru fırlattı. Can telefonunu ceketinin içine tıkıştırıp kendine alayla bakan adama döndü.
"Resmen benden faydalanıyorsun!"
"Çok mu üzüldün?"
"Sayılır! Bir tanecik kayınçomun bana böyle kötü davranması pek hoş değil!"
Barış Can'ın çocuk gibi triplere girmesine gülümsedi. Ona göre kendisi bitaneydi! Harikaydı! Ondan iyisini mi bulacaktı? Elini kaldırıp havayla gömleğinin yakalarını dikleştirdi.
"Benim gibi kayınçoya sahip olduğun için şanslısın bence."
Can içinde "Ne demezsin!" diye mırıldanıp, "İşte ondan şüpheliyim." diyerek elindeki tabletiyle ilgilenmeye başladı.
"Ya Cihan gibi biri olsaydı? Bide öyle düşün!"
"Tek farkınız o silahını konuşturuyor sen çeneni!"
Barış lafın altında kalınca sinirle homurdandı. Kurban olsundu çenesine!
"Kes kes! Şimdi bana romantik fikirler ver bakalım."
Can sıkıntıyla oflayıp elindeki tabletten bakışlarını saniyelik çekerek Barış'a baktı.
"Söylesene neden ben? Hayır yani oradan bakıldığında Melih gibi mi gözüküyorum? En yakın dostun kuzenin onunla konuşsana!"
Genç adam Melihten aldığı fikirleri düşünüp olumsuzca kafasını salladı. Onun bünyesine öyle teklif etmek tersti!
"Aldım fikri de pek bana uymadı. Romeo gibi ağzıma bi gül takmadığı kaldı. Öyle teklif edemem."
"Klişe bir şey istiyorsan al bir yüzük direk milyon dolarlık soruyu sor."
Barış bakışlarıyla Can'ı bin parçaya bölerken sessizliğini koruyordu. Can ise adamın damarına basmaktan vazgeçmeden son sürat eceline koşuyordu.
"Soruyu biliyorsun değil mi? Hani benimle diye başlıyor sonra evlenir misin diye devam ediyor tabi sen sormazsın direk emir kipi kullanırsın daha cool durabilir. Sonuçta böğürmenin yabancısı sayılmazsın."
Barış sessizliğini korumaya devam ederken gözlerini kapatmış Başak'ın öğrettiği gibi derin derin soluyordu. Resmen boğa gibi burnundan dumanlar atıyordu. Can ise izlediği bu sahneden ister istemez gerilmişti. Masaya doğru eğilip karşısında kıpırdamadan duran adama doğru eğildi.
"Barış? Neden gözlerini kapatıp derin derin soluyorsun?"
"Seni hangi pozisyonlarda öldürürsem cool dururum diye düşünüyorum!"
Barış kan oturan gözlerle adama baktığında Can o gözlerde ölüm pozisyonlarını gayet net görmüştü. Hiçbir şey olmamış gibi yerine sinip tekrar tableti eline aldı.
"Anlıyorum! Neyse boş ver bak bu yüzük güzel."
Barış adamın tabletten gösterdiği yüzüğe beğenmeyen gözlerle yandan bir bakış attı.
"Yanında büyüteçte veriyorlar mı sor öğren."
Can ekranı kenara kaydırıp tekrar gösterdi. "Bu nasıl?"
"Şekli yamuk duruyor."
"Bu?"
"Sade!"
"Ya bu?"
"Renklilerle yıkanmış atlet gibi!"
Can artık bu bu diye sormaktan yılmıştı. Elindeki tableti mazeret bulan adamın ağzına sokmamak için zor duruyordu. Şuan mis kokulu yâri ile vakit geçirmesi gerekirken bu herifle zaman harcadığına inanamıyordu. Hızlı hızlı ekranı yana kaydırırken Barış'ın sesiyle yerinden sıçradı.
"Dur dur! Bu olabilir."
Can inanamayan gözlerle yüzüğe bakıyordu. Yüzüğün taşı resmen kaya gibiydi! Onu taşıyacak parmağın yanında yardımcı aparatta verilmesi gerekiyordu.
"Saçmalama Barış! O ne Allah aşkına? Böbrek taşı gibi kocaman!"
"Tamam işte kocaman olsun nolmuş? Zeynep'ime yakışır."
"Evet! Güneşli havada elini gözüne siper etse şemsiye görevi görür."
Barış bıkkınlıkla arkasına yaslanırken, kalan çayını bitirip bardağını elinde sıkmaya devam etti.
"Ona hayır buna hayır! Senden yardım isteyende kabahat."
"Lan Zeynep'ten bahsediyoruz. Bu kızlar ufak şeylerden mutlu olan kişiler. Zeynep abartılı şeylerden hoşlanmaz ki."
Can sözünü bitirdiğinde Barış kafasını aheste tavrıyla çevirdi. Mavi gözleri iyice kısıldı.
"Sen nerden biliyorsun lan benim kadınımın nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını?"
Can pes dercesine ellerini iki yandan havaya kaldırıp "Haydaaa!!" dedi.
"Haydana sokturma lan!"
"Ya birader hani Zeynep'in en yakın dostu var ya her şeyini bilen hani senin kardeşin hani benim sevgilim!"
Can Barış'ın oturduğu yerde sanki hava basılıyormuş gibi şişmesini görünce o an akıbetini anladı. Fazla konuşmak iyi değildi. Hele Barış ile konuşmak hiç iyi değildi! Durumu toparlama telaşına giren zavallı çocuk masumca gülümsedi.
"Ihım sevgili derken sevilen kişi babında. Hani iki kişi karşılıklı olarak birbirlerine yoğun şekilde duygu seli oluşturur. Sevmek! Hani sevilmekten üreyen! Üredikçe çoğalan hani.."
Can sıvama işini layıkıyla yerine getirirken Barış masanın karşısından doğru tek eliyle ani bir hızla adamın ceketinin yakasına yapışıp kendisine doğru çekti.
"Oğlum senin üreme sistemini yerle bir ederim!"
Can sesli bir şekilde yutkunup geri çekilmeye çalıştı. Çalışmakla kaldı. Barış elini öyle bir kenetlemişti ki destek ekip talebinde bulunmamak için zor duruyordu. Barış elini gevşetip bu kadar gözdağı yeter diyerek geriye yaslandı. Can kurtulmanın sevinciyle tekrar tabletini eline alarak kıvırma işini tamamladı..
"Neyse konumuza geri dönelim! Bak bence bu çok hoş.."
******** ************* *****
Aynı saatlerde Başak öğle yemeğini sevdiceğiyle yiyemeyince imdadına arkadaşı Zeynep yetişmişti. Ferah bir mekanda yemeklerini yiyen iki güzel dost sohbet ederken Zeynep birden sus pus kesildi. Arkadaşına bir şey demek istiyordu lakin diyeceği şeyi nasıl söyleyeceğini bilemiyordu ama söylemeyi çok istiyordu. Eğer söylemezse içinde patlardı!
"Abine evlenme teklifi edeceğim!"
Zeynep suskunluğunu beklenmedik şekilde bozup, zavallı kızın tahminlerinin ötesinde olan cümleyi kurdu. Başak o sıra ağzının içinde yutamadığı meyve suyunu tam karşı istikamette ritmik olarak püskürttü. Zeynep korkuyla elini kaldırarak suratına doğru siper aldı. Parmaklarını suratının önünde korkuyla açıp boşluk kısımdan Başak'ın hortlak görmüş suratına baktı.
"Ne dedin az önce?"
"Ağzında püskürtecek başka bir şey kalmadıysa söylerim."
Genç kız peçeteyle ağzını burnunu temizleyip sanki çok gizli bir mesele konuşuluyormuş gibi masaya iyice eğilip fısıldadı.
"Zeynep abime evlenme teklifi mi edeceksin?"
Zeynep verilen bu tepkiye sadece omuz silkerek sanki çok normalmiş gibi "Hı hım. Ne var ki?" diye sordu. Başak kızın bu umursamaz tavrı karşısında küçük dilini yutacaktı. Hayır sanki her Allah'ın günü evlilik teklifi ediyormuş gibi rahatlıkla nolmuş ki diye soruyordu!
"Diz de çökecek misin?"
"Ay saçmalama Başak! Sadece.."
"Sadece ne?"
"O benim için çok şey yaptı. Benim bütün yüklerimi omuzlandı. Bana yoldaş oldu ve ben bunun karşılığında ufacık bir soru sormuşum çok mu? Hem onunla evlenmek istemediğimi düşünüyor her seferinde terslediğim için oldukça kırılmış olmalı!"
Başak karşısında şekilden şekle giren arkadaşına en içten gülümsemesiyle baktı. Ne kadar ince düşünüyordu. Abisi gibi sinirli boğaya bu masum kız ciddi anlamda fazlaydı! Şimdi kim bilir sevdiceğine ne işkenceler yapıyordu? Mühim bir mesele demişti. Demek ki o da teklif konusunda kapı kapı dolaşıp fikirler bulmaya çalışıyordu. Zeynep hala cevap bekleyen suratıyla karşısında uzaklara dalan arkadaşına baktı. "Bir şey demeyecek misin?"
"Bence yanıt veremeyecek!"
"Neden? Yoksa istemez mi benle evlenmeyi!"
Zeynep mavi gözlerini korkuyla açınca Başak kısa bir kahkaha attı. Bu kadar masum ve saf olması gerçekten komikti!
"Hayır yavrum! Sen soruyu sorduğun anda abiciğimin kalp krizi geçirme ihtimali çok fazla. Bence bir elinde telefon hazırda bekle! Ya da hastanenin bahçesinde teklif et!"
"Dalga geç diye söylemedim!"
Genç kız kırgınca saçlarını savurup önündeki içeceğinden bir yudum aldı. Bakışları Başak hariç cafenin türlü yerlerinde dolandı. Başak kırılan arkadaşının elini masanın üzerinden uzanarak tuttu ve sıcaklıkla gülümsedi.
"Zeynep bu davranışın takdire şayan ama bana kalırsa abimin sana gelmesini bekle!"
Zeynep'in çakmak çakmak olan gözleri elmas gibi parlamaya başladı. Mutluluktan kalp atışları yükseldi. Boşta kalan elini kalbinin üzerine koyarak "Gelir mi dersin?" diye sorduğunda Başak geleceği görür gibi kararlılıkla kafasını salladı..
"Gelecek!"
******* ***** ****** ******
"Zeynep benimle evlen!"
Barış büyük boy aynanın önünde, karşısında Zeynep varmışçasına konuşuyor, teklifi nasıl edeceğinin denemesini yapıyordu. Tabi bu denemeyi oturduğu yerden izleyen Cihan ise adamın öküzlüğüne diyecek laf bulamıyordu!
"Oha Barış! İstersen silahımı vereyim direk kızın kafasına daya!"
Barış arkasını döndüğünde Cihan'ın kendisine alayla bakıp mal mısın diyen suratıyla karşılaştı. Haklıydı! Fazla duygusuz ve öküzce olmuştu. "Tamam tamam haklısın biraz hanzo gibi oldu!"
Genç adam ellerini iki yana açıp masumca gülümsedi.
"Peki Zeynepçim benimle evlensene! Nasıl?"
"Çim eki gelince hanzoluk kalkmış mı oldu?"
Cihan oturduğu koltuğuna iyice yaslanıp kollarını göğsünde birleştirdi. Kıstığı gözlerle Barış'ın karşısında kıvranmasını zevkle izliyordu. Barış derin bir nefes alıp tam karşı koltuğa bezgince kendini bıraktı.
"Cihan! Birader bari sen yapma. Bu geldiğim sekizinci kapı!"
"Çok kırıldım. Demek sıram sekizlerde."
"Kumam gibi triplere girme!"
Cihan devlet meselesi haline gelen mevzuya artık son noktayı koymak amaçlı "Elimizde ne gibi seçenekler var?" diye sordu.
"Hım dur bi dakka.."
Genç adam ceketinin iç cebinden kağıt yığınlarını çıkartarak aradığını bulmaya çalıştı. İstediği kağıdı bulup buruşukluğunu gidererek Cihan'a okumaya başladı.
"Demir direk otele götür dedi! Fırat çatıya çık bağır dedi. Melih yedi tepe İstanbul'u ayaklarına ser sana hayır demesi imkansız dedi. Can bir şey diyemedi çünkü konuşmasına fırsat vermedim! Yakup Efe hiç haber verme bas nikahı gitsin dedi! Emir, Giraydan sakın akıl alma diline ne gelirse söyle dedi. Emiri dinlemedim Giray'a sordum ama dediklerinden gram anlamadım. Sadece orman kelimesini çözdüm sanırım yine ormanda baca tüttürmekle alakalıydı! Son olarak sen kaldın dostum!"
Cihan'ın gözleri Barış'ın seçenekleri okumasıyla yuvalarından fırlamak üzere açılmıştı. Ne hoş fikirler vardı! "Harika seçeneklermiş gerçekten!" diye mırıldanmasına engel olamamıştı.
"Eee daha iyisi varsa sen söyle."
"Daha iyisi sahibine ulaşmak için bende saklı birader. Samet amcana gittin mi?"
Barış gözlerini devirmekten kendini alıkoyamamıştı. Evet gitmişti ama o fikri uygulamak demek Zeynep'in soruyu bile duymadan kaçıp gitmesine sebep olması demekti!
"Kız ardına bakmadan kaçsın diye mi? Hiç sanmıyorum!"
Cihan az çok Samet'in verdiği fikri biliyordu. O yüzden pek kurcalamadan "Baban?" diye sordu.
"Hakkında pek iyi duyumlar almadım. Samet amcam babanla konuşma evlat teklife gerek duymadan nikahı kıyarsın dedi! Pek anlamadım ama anlamış gibi yaptım."
"Onur amcan?"
Barış Onur amcasının verdiği fikri hiç düşünmeden reddettiği için üzerinde düşünmek bile istememişti.
"Biscolata erkeği gibi yemek yap dedi. Ben daha mutfağın yerini bilmiyorum!"
Cihan sıkıntıyla ayağını yere ritmik bir şekilde vuruyor rahatlamaya çalışıyordu. Bu adam niye kapı kapı dolaşıp fikir ediniyor onu da anlamış değildi.
"Hımm anladım peki.."
"Sinan amcamı hiç katma bence!"
Cihan gözlerini devirip, "Sevgili kayınpederciğimle konuş diyecektim!" dediğinde Barış'ın surat ifadesi değişti. Al Melih'i vur Yusuf amcasına. İkisi de fazla romantikti!
"Şiirler pıtırcıklar bana göre değil kardeş!"
"Pekala şiirden daha çok hoşuna gidecek bir şey olabilir."
Barış'ın gözleri merakla açılırken, "Nedir?" diye sordu. Cihan bu mal adamın niye beynini kullanmadığını ciddi anlamda merak ediyordu.
"Zeynep neden seni erteliyor bunu hiç düşündün mü?"
Genç adam bakışlarını pencereden dışarıya doğru çevirdi. Sıkıntıyla derin bir nefes alarak arkasına iyice yaslandı.
"Evet! Sanırım tek olduğu için. Yani ailesi olmadığı için bir yanı hep eksik ve onu tamamlayamayacağımı falan düşünüyor. Bu isteme muhabbeti araya girince kimden istenecek diye üzülüyor sanırım. O yüzden erteleyebildiği kadar erteliyor kendince!"
Cihan durumu bildiğinden dolayı "Birader elinde bir fırsat var ve sana asla hayır diyemez!" dediğinde Barış heyecanla yerinden doğruldu.
"Ne demek istiyorsun?"
"Onu git ailesinden iste ve kızı kap dostum!"
***** ***** ***** ***** ***** ****
"Barış nereye gidiyoruz?"
Barış Cihan'ın verdiği akıl sayesinde düşünme yetisini genişletmiş ve soluğu Zeynep'in evinde almıştı. Apar topar kıza hiçbir açıklama yapmadan, yangından mal kaçırır misali zavallı kızı arabaya sokuşturmuştu. Zeynep vücudunu kemiren merakla adamdan yanıt beklese de Barış tek kelime etmiyordu
"Barış? Bir şey desene be adam!"
Barış içindeki heyecanı belli etmeden "Sabret! Öğreneceksin!" diyerek kaçamak bir cevap verip tekrar suskunluğunu devreye soktu. Aradan geçen yarım saatin sonunda arabanın gittiği güzergahın farkına varan Zeynep, şaşkınlıkla adama baktı. Neden mezarlığa giden yolu kullandığını bir türlü anlayamamıştı. Arabanın hızının yavaşlatan Barış, mezarlığın kenarına arabasını güzelce park etti. Zeynep gözlerine dolan yaşları zorlukla tutuyordu. Her hafta sonu gelip ailesiyle dertleşip huzur buluyordu. Evet anne babasızlık çok zordu. Zeynep uzun zamandır onların yokluklarını çekiyordu lakin Barış hayatına girdiğinden beridir az da olsa o yükünü almış rahatlatmıştı. Arabadan inerek kızın tarafına doğru dolaşıp kapıyı açan Barış samimi bir şekilde gülümsedi. Elini kıza doğru tutması için uzattı.
Zeynep fısıltı şeklinde çıkan sesiyle "Barış.." dediğinde genç adam konuşmasını engelledi.
"Gel.."
Elele girdikleri mezarlıkta sessizce ilerleyerek varacakları yere ulaştılar. Kızın elini bırakan Barış ceketini sanki karşısında aile büyükleri varmışçasına ilikledi ve ön tarafa doğru ilerledi. İki mezarın tam orta yerinde durup eğildi. Arkasında kalan Zeynep sevdiği adamın ne yaptığını anlamıştı. Göz yaşları sessizce akarken içindeki sahipsiz yanı çığlık çığlığa bağırıyordu ve o an sevdiğinin tok sesini işitti..
"Merhaba efendim. Ben Barış Aksoy. Tanışmamızın böyle olmasını istemezdim ama maalesef takdiri ilahinin ötesine gidemiyoruz. Bu konuşmayı gerçek anlamda yapabilmeyi inanın çok isterdim. Karşınıza çıkıp saatlerce sohbet edebilseydik.. Ama kızınız gibi bende biliyorum ki biz yaşadıkça, kalbimizde her daim olacaksınız.. Asıl meseleye gelirsek, ben kızınızı çok seviyorum efendim. O kadar çok seviyorum ki şuan arkamda sessizce akıttığı göz yaşlarına bile ruhumu teslim ederim.."
Zeynep adamın arkasından iyice yaklaşarak elini omzuna dokundurup titreyen sesiyle, "Barış.. Lütfen.." dese de Barış'ın susmaya niyeti yoktu..
"Sizin yokluğunuzun onun ruhunda açtığı yaraları sarmak istiyorum. Sizin eksikliğinizi tamamen ortadan kaldıramam ama hiç değilse hayatı boyunca destek olmak, yanına yar olmak istiyorum. Babası gibi güven veren annesi gibi merhamet gösteren kardeşi gibi derdine derman olan en önemlisi bir eş olarak canına can katmak istiyorum. O yüzden ardınızda bıraktığınız iki güzel emaneti sizden istiyorum.."
Zeynep sevdiğinin yanında diz çöküp buğulu gözlerle bakarken Barış yan dönerek ellerini kaldırıp yanaklarını avuçlarının arasına aldı. Alnına uzun bir öpücük bırakan Barış parmaklarıyla inci tanelerini temizledi..
"Zeynep.. Babasının süsü Zeynep.. Annesinin değerlisi Zeynep.. Gönlümün sultanı Zeynep.. Şu deli gönlünüm sahibi.. Yoluma yoldaş olur musun? Bu adamla evlenir misin?"
Zeynep o an nefes almayı bile unutmuştu. Bir gün Barış'ı diz çöktüreceksin deseler günlerce gülerdi lakin şuan karşısında diz çöken hatta onunla evlenmesini isteyen yine aynı kişiydi. Barış Aksoy! Bu adamla evlenilmez miydi? Bu adam reddedilir miydi? Sordukları sorularının cevabı hayırken cevap vereceği tek soru evet olacaktı.
"Evet, evlenirim! Ben o adama canımı bile veririm.. Barış! Seni çok seviyorum.."
Barış huzuru ceylan gözlüsünde yakalamıştı. Sarıp sarmaladığı yârinin kokusunu içine çektikçe şükretti.. Bir gözü iki mezara bakarken usulca fısıldadı..
"Teşekkür ederim.."
********* ***********
"Ay vurur ayan beyan geldim kapına yayan
Sen değil misin beni ha bu hallere koyan
Ay dedin aya geldim sana sevdaya geldim
Aksaray'dan Beşiktaş'a yürüdüm yayan geldim ohh yandannnnn!!!"
Giray spor salonundan içeri girişini şarkı eşliğinde yapmış bütün dikkatleri üzerine çekmişti. Bütün üyeler artık bu adamı tanıdığı için hepsi gülerek karşılamıştı. Nergis kendi odasından doğru işittiği sesle hemen kapının önüne çıkıp deli adamının yanına gelmesini beklemeye koyuldu. Giray ise yürüyüş bandındaki kıza söylenmeden duramadı.
"İyi sporlar efem! Öyle kilo veremezsin kız Nuran az hızlı yürü! Derin nefes birrrr kiii bir kiiiii ! Tempo! Ooo yeah!!!"
Giray keyifle millete takıldıktan sonra hedefini az ötesinde duran afeti devranına çevirmesiyle vücudunun belli yerlerinde oluşan kıpırdamalarla yutkundu. Taytlı sütlü nede güzel yâri vardı!
Adımlarını hızlandırıp hedefine varınca Nergis'in yanağına sesli bir öpücük bırakıp geri çekildi. İkiliyi seyredenler ise pırıldayan gözlerle izliyordu..
"Bakıyorum keyfiniz tavan Giray bey!"
"Tavan ne demek Nergis! Şafak sayıyorum şafak! Gecem gündüzüme karıştı. Şu geceyi bir atlatalım da!"
Nergis sıkıntıyla nefes verip, "Kazasız belasız dimi?" diye sorunca Giray kızın saçlarını kulağının arkasına doğru iliştirdi..
"Korkma yavrum! Seni alacağım!"
"Çok kolay olmayacak biliyorsun değil mi?"
Genç adam sırıtıp "Hah! Ne kadar zor olabilir ki?" diye alayla bakınca Nergis kaşlarını inanamazcasına kaldırdı. Yaptıklarını ne çabuk unutmuştu. Bütün aileye intikam yemini ettirmişti. Şimdi kaynayan kazana kendi düşecekti haberi yoktu..
"Çektirdiklerini düşünürsek misliyle geri dönüşü olacaktır."
Kızın dedikleri üzerine gözlerini deviren Giray, "Nergis sana olumlu düşünmeyi bir öğretemedim!" diye hayıflandı.
Nergis kollarını göğsünde birleştirip yine gözlerini kısıp uzaklara bakarak "Düşünmemi ister misin?" dediğinde Giray korkuyla bir adım geri adım attı. Bir kere izin verip düşünmesini istediğinde saatlerce etkisinden çıkamamıştı. Yani o bir kere olurdu! Düşünmese de olurdu!
"Aman aşkım kalsın! Ben senin yerine de düşünürüm!"
***** ********** ***********
Bütün hazırlıklarını tamamlayan erkek tarafı, kız tarafının yoluna düştüler. Giray annesi ablası eniştesi ve minik yeğenini alarak çekirdek aileyi oluşturmuştu. Aslangiller grubu, Soydan grubu ve Özçakırgiller grubu da aileye dahil olunca Mahşerin üç atlısını tamamladılar. Gruba dahil olan Onur dünürünü yalnız bırakmamak adına savunma cephesini terk ederek güçlü tarafa yani taaruz cephesine kaçmıştı!
Savunma Cephesi olarak hazırlıklarını tamamlayan grup ise bu durumdan hiç hoşnut değildi. Evde tam bir savaş durumu söz konusuydu! Buna sebep tabi ki Yusuf'un Samet'i sinir etmesi sebepti!
"Yüce rabbimin dualarıma karşılık verdiği bu gece ne özel bir gece! Öyle değil mi karıcığım?"
Yusuf keyifle sırıtıp Yaren'i kolunun altına aldığında, karşısında oturan Samet gözlerindeki ışınlarla adamı bin parçaya ayırıyordu.
"Oylo doğol mo korocom!"
"Ağzın yamulur kayınçonla dalga geçme!"
Samet oturduğu yerde dikleşip, ellerini iki yana doğru açıp havaya kaldırdı.
"Ulan inşallah Cihan gizliden nikah kıyar da kızına sende ışık gören tavşan gibi kalırsın inşallah!"
İmran Samet'in duası üzerine korkuyla "Amca!" diye bağırınca Samet, Yusuf'un kızaran, moraran suratına keyifle bakıp sırıttı.
"Ben seni korurum! Hatta abine nasıl yardım yataklık ettiysem size de ederim!"
"Hele bir et! Bak bakayım bu sefer yaşatıyor muyum seni?"
İki inatçı adam keçi gibi birbirlerini alt etme yolunda ilerlerken Yasemin, "Ay geldiler!" diye araya girerek konuyu kapattı.
"Nergis! Odana git kilitle yavrum kendini!"
Zavallı Nergis heyecanından babasının ne dediğini anlamamış gibi "Ne?" diye sorduğunda Demir ayağa kalkıp kapıya doğru yanaştı.
"Babamı duydun Nergis! Çık yukarı kilitle kapını!"
Olayı şaşkınlıkla izleyen Yaren sinirle ayağa kalkıp, "Ayol kız rapunzel mi kuleye kapatır gibi odaya kilitliyorsunuz? İyice kafayı yediniz!" dediğinde Nergis teyzesinin arkasına saklanarak kendisini güvence altına aldı.
"Valla amca bence Giray kilitli kapı falan dinlemez!"
Yakup Efe durumun gerçekliğini hepsinin suratına vurup yerinden usulca kalktı. Genç adam, babasıyla birlikte cama doğru ilerledi. Yusuf camdan dışarı doğru arabalardan inen kalabalığa doğru bakıp ıslık çaldı.
"Oh maşallah! Erkek tarafının kalabalık olanı makbuldür dedin diye adam kim var kim yok toplamış!"
Samet merakla pencereye yanaşıp dışarıya baktı. Tamam daha öncede bu kadar kalabalık gitmişlerdi ama iş kendisine gelince gözünde daha da kalabalıklaşmıştı sanki!
"Cuma namazı saatinde şadırvana gelmiş gibi bu ne kalabalık lan?"
Samet pencerenin önünde ayran budalası gibi gelenlere bakarken göz hapsine takılan takım elbisesiyle arz-ı endam sergileyen damadıyla karşılaştı. Giray dışarıdan gördüğü babacığına öpücük yollayıp şeytanca gülümsedi..
"Öpcem ben seni gel sen hele!" Samet sessizce mırıldanıp kapıya doğru ilerledi. Kapının gerisinde kız tarafı yığılırken, kapı önünde ise erkek tarafı ip gibi sıraya dizildi.
"Hayırlı akşamlar!"
"Hoş geldiniz efendim. Buyrun buyrun..!"
Yasemin Giray'ın annesine karşı büyük bir sevecenlikle içeriye davet etti. Kadın bu sevecenliğe karşılık sıcaklığıyla sarıldı.
"Hoş bulduk Yasemin hanımcım!"
Geçen herkes selamlaşıp hoş geldiniz muhabbeti yaparken Giray sessizce en arkada sırasını bekliyordu.
"Babacığım bana hoş geldin demek yok mu?"
Genç adam eli kolu dolu şekilde Samet'e gülümserken adam gözlerini devirdi. Sanki önemsiz biriymiş gibi omuzlarını silkti.
"Hoş gelmen için hoş bir durumun olması lazım! Şuan öyle bir durum yok! O yüzden hoş falan gelmedin!"
"Ama boşta gelmedim! Bakın en sevdiğiniz tatlılardan aldım. Hanım göbeği!"
Elindeki paketlerden birini adamın eline tutuştururken Demirhan sağ taraftan "Ulan!" diye bğürünce Giray hiç oralı olmadı. Çünkü oldukça hazırlıklı glmişti!
"Sana da en sevdiğin çikiletadan aldım kayınçocum!"
Elindeki ikinci süslü paketi ise Demir'in kolunun altına doğru sıkıştırdı. Demir şaşkınlıkla bakarken, Giray bu sefer solunda kalan son düşman askerine döndü.
"Sana da ballı lokum aldım! Kayınpederciğinle oturur ballı ballı yersin!"
Giray son kaleyi de yerle bir ederek içeriye giriş yaptı. Nergis'i alışkın olmadığı kıyafetler içerisinde görünce nevri dönen Giray, gözlerini birkaç kere kırpıştırıp açtı!
"Tövbe bismillah! Yavrum ne oldu sana böyle?"
Nergis kıkırdayıp kafasını hiç anlamında salladığında Giray kıza yapışmamak için zor duruyordu. Demir ve Emir iki yandan omuzlarından tutarak geri çekip salona doğru sürüklemeye başladı. Giray'ın başı hala arkaya doğru dönük Nergis'in hücrelerine kadar röntgenlemekle meşguldü.
"Oğlum güvercin gibi başın var İnsan mısın lan sen?"
"Beni bilmem de kardeşiniz insan değil şuan onu anladım!"
Demir adamın ensesine şaplak atınca Giray kendisine azda olsa geldi. Kedi gibi yalanmasına son verip ailesinin yanındaki yerini aldı..
Salondaki herkes yerini aldığında yine birbirlerine sessizce bakışma faslı başlamış oldu. Kıkırdaşmalar, sessizce durum değerlendirmesi yapanlar derken Samet derin bir nefes alıp ağır bir tavırla ortaya lafını attı.
"Eee nasılsınız inşallah?"
"Dört köşeyim efenim!"
Giray sorulan soruya hiç beklemeden yanıt verince Samet daha ilk dakikadan çıldırmanın eşiğine geldi.
"Sana sormadım gereksiz kişi! Kusura bakmayın Yeşim hanım ama oğlunuzu hiç sevmem!"
"Külliyen yalan! Beni beni beni beni damatçığını sevmemek ne ayıp!"
"Sevmiyorum ulan zorla mı?"
Samet ya sabır çekip yerine sinirken Giray, her zaman ki gibi oldukça rahat tavrını ortaya koydu.
"Yok efendim seven sevmiş zaten. Benim için kızınızın sevmiş olması yeter! Ayrıca beni sevmeyen ölsün desem sabaha çıkamazsınız onu da belirtmek istiyorum!"
Giray'ın lafı üzerine kıkırdamalar salonu doldururken Samet bacak bacak üzerine atıp Giray'ın annesi Yeşim hanıma çevirdi bakışlarını..
"Yeşim hanımcığım çok merak ediyorum vakti zamanında kimin çocuğuna kışt dediniz? Ya da kimin vebalini aldınız da bu çocuk sizin başınıza felaket gibi geldi?"
"Vallahi Samet bey rahmetliyle bizde çok düşündük ama inanın cevap bulamadık!"
Kadının verdiği cevap üzerine Giray öksürük krizine tutuldu. Annesi! Öz annesi! Resmen sırtından bıçaklanmıştı!
"Höh! Anne sen beni savunacaksın! Oğlunum ben senin. Erkek tarafıyız hani. Yahu sizde tribün kiralamış amigolar gibi dizilmişsiniz. Yardımcı olsanıza!"
Giray sağına doğru ip gibi dizilen mahşer atlılarına doğru hayıflanınca Sinan oturduğu yerde dikleşerek boğazını temizledi.
"Şimdi Samet bey oğlumuza laf ettirmeyiz biz! Kendisi biraz yani birazdan belki daha da biraz hareketli bir kişilik olması sebebiyle böyle davranışlar sergileyebiliyor ama içi kalbi öylesine temiz ki bu çocuğun sevilmemesi imkansız! Zaten çocuklarımızın mutluluğu için yine bir aradayız! Gecenin finalinde kan gövdeyi götürmemesi adına sakince kalmamız gerekiyor! Hem benim oğlumun kızımızı üzmesi, mutlu etmemesi imkan dahilinde bile değil. Demem o ki bizim oğlan tam size göre. Alın tepe tepe hayrını görün!
"Veladdalin amin!"
Giray Sinan'ın soluksuz kurduğu cümle karşısında ağzından birden çıkan cümleyle ellerini kaldırıp suratını sıvazladı. Alt üstü bir cümle kuracaktı! Ayrıca kızı ona isteyecekti! Kendisini onlara vermeyecekti! Ne demek tepe tepe hayrını görün! Kendisi tepilecek biri miydi?
"Şimdi sıkarım kafana boşuna gitmez duan!"
"Tamam Sinan babacığım sustum!"
Giray adamın bakışlarından korkup yerine sinerken, bu sefer lafa annesi dahil oldu..
"Evet Sinan beye katılıyorum oğlum diye demiyorum çok renkli bir kişiliğe sahiptir ama kızımızı da asla üzmez. Rahmetli babası da bende elimizden geldiğince iyi örnekler göstererek saygı ve sevgi içerisinde büyüttük. Eşimin de bugünleri görmesini istesekte biliyorum ki ruhu hep yanımızda.."
"Eminim Yeşim hanım.."
Ortam ilk dakikalara göre biraz daha rahatlayınca sohbet sohbeti açıyor, zaman hızla geçiyordu. Zaman geçiyordu geçmesine lakin hala asıl konuya giriş yapılmıyordu! Giray ayağını ritmik şekilde yere vuruyor bir yandan da Sinan'ı dürtüklüyordu. Dürtükleme esnasında adamın belindeki silaha kolu denk gelince Giray sesli şekilde yutkundu.
"Az daha dürt bak nasıl ateşliyor!"
Genç adam ecel korkusuyla gözlerini kaçırıp Cihandan yardım istercesine adama doğru eğildi.
"Asıl meseleye girsek artık!"
"Oğlum bi sus! Valla Sinan abi dediğini yapacak sıkacak kafana!"
Cihandan da umduğunu bulamayan Giray derin bir nefes daha çekti ciğerlerine.. Sabret oğlum sabret diyerek kendini telkin ederken Samet'in sesiyle kulak kesildi.
"Oğlumuz ne işle iştigal ederler acaba?"
Kızlar gülmemek için ağızlarını birden kapattı. Giray ise aptal gibi Cihan'a dönüp "Beni mi sordu?" diye teyit etmek amaçlı sordu! Hayır yani bilmiyor muydu ne iş yaptığını? Neden onu tanımamazlıktan geliyordu ki? Hepsi yaşlılık belirtisiydi işte! Başka anlamı olamazdı!
"Ben demiştim işte Alzheimer belirtileri bunlar hep!"
Sinan uyarı niteliğinde öksürüp hadi konuş dercesine gözleriyle işaret verince Giray hızla yanıt bekleyen Samet'e döndü.
"Polisim efem! Oğlunuzla aynı akademiden mezun olan onun kan kardeşi olan aynı zamanda kayınçosu olan 155 Komiser Giray'ım! Tanıdınız mı?"
Samet "Tanımaz olaydım!" diye mırıldandı. Neyse ki karısından başka kimse duymamıştı. Yasemin kocasını ayıplarcasına dürterek susturdu. Samet dersine iyi çalışmanın verdiği avantajla ceketinin iç cebine sokuşturduğu kağıtları yavaşça çıkardı.
"Evet birkaç sorum olacak adayımıza!"
Giray böyle bir şeyi beklemediği için oldukça şaşırmıştı. Üşenmemiş birde soru hazırlamış diye içinden geçirirken Samet tekrar "Sorular geliyor hazır mısın?" diye sordu.
"Evet evet biran önce sorun cevaplayayım!"
İkiliyi izleyen ev sakinleri sanki tiyatro izler gibi hepsini heyecan sarmıştı. Bu ikilinin atışmalarına hepsi bayılıyordu. Kim kimi alt edecek merakıyla hepsi sessizce beklemeye başladı.
"Bizi tercih etme sebebiniz nedir?"
Giray soru biter bitmez hiç düşünmeden "Kızınız efendim!" cevabını verdi.
"Kızımın ne özelliği var?"
"Süt! Şey bir içim süt gibi kendisi!"
"O su değil miydi?"
Demir merakla adama baktığında Giray yandan bakış atıp gülümsedi. Suyun böyle bir lezzeti olamazdı!
"Herkese su bana süt birader. Sonuçta bir Giray olmak kolay değil! Ben bi taneyim! Ben herkes gibi değilim! Benden bir tane daha yok!"
Giray egosunu şişirdikçe şişiriyordu. Emirhan gözlerini devirip, "İyi ki yok!" diye mırıldanınca Giray'ın kulağından kaçmamıştı.
"Kıskanmayalım rica ediciğim!"
Genç adam kaşınan avuçlarını Giray'ın suratına patlatmamak için kıvranırken Samet tekrar sorularıyla ikilinin arasına girdi.
"Sizi diğer adaylarımızdan ayıran özellikleriniz nelerdir?"
"Çok şükür ismimin sonu ettin ile bitmiyor! Örneğin; bir Şerafettin değilim!"
Giray'ın lafı üzerine Şerafettin hikayesini hatırlayanların gülme sesleri salonu doldurdu. Olmayan herif yüzünden yumruk yediği günleri daha unutmamıştı!
"Referansın var mı?"
Giray ya sabır çekerken kız isteme töreni mi iş mülakatı mı diyerek içinden söyleniyordu. Polisliğe girerken bile bu kadar zorlanmamıştı! Yanında inci gibi dizilen adamları eliyle gösterdi.
"Var! Mahşerin üç atlısı yeterli mi?"
"İç güveysi hakkında ne düşünüyorsun?"
"Sizi!"
Samet kağıdı önünden çekerken "O ne demek?" diye merakla sordu.
"Sizce ikizimizi taşıyabilecek bir ev var mı? Varsa neden olmasın!"
Giray zafer kazanmışçasına sırıtmaya başlayınca annesi sus anlamında kolunu dürtüklüyordu. Zavallı kadın oğlunun zamanında nasıl bu aileyi kıvrandırdığını biliyordu. Samet ve Yasemin kadınla daha önceden konuşup böyle bir durumla karşılaşacağının bilgisini vermişlerdi. Amaç sadece Giray'ı deli etmekti. Kadın oğlunun dersini çekmesi adına sessizliğini koruyordu. Demirhan Yeşim tayzesine çaktırmadan göz kırparak ciddi tavrına tekrar büründü.
"Kardeşimizin elini sıcak sudan soğuk suya sokmadık biz! Sen napcan?"
"Akvaryumda yaşatmayacağım kayınço korkmayın!"
Demir susunca Emir atağa geçerek, "Her istediğini yaptık sen napcan?" diye sordu.
"Devam edeceğim nasipse!"
Giray artık patlamanın eşiğine gelmişti. Ahret sorularından bıkmıştı! Mit ajanına bile bu kadar soru sorulmazdı! Sinirle soluyan genç adam iki elini birbirine sürttü.
"Biz kızı alıp gitsek sonuçta ziyaretin kısa olan makbuldür!"
"Dünyaya olan ziyaretin çok uzamış kısaltmama ne dersin?"
Samet'in lafı üzerine sırıtan genç adam, yılmadan, pes etmeden, "Yanında Nergis'i de verecekseniz Evet!" cevabını verdi.
"Biz biraz düşünelim sizi ararız!"
Giray'ın aniden nefesi kesildi. Ne demek sonra ararız? Sonra ararız ne demek? Ararız sonra ne demek? Bütün soruların cevabı, asla olmazdı!
"Daha soruyu sormadık ki babacığım! Erken söylediniz!"
"Olsun biz düşünelim başka başvuruları da değerlendirmek lazım!"
İkinci nefes kesikliği daha yaşayan adam yardım ararcasına etrafına bakındı. Kimseden tek bir yardım eli uzanmıyordu. Sevdiği kız bile kenarda durmuş kıs kıs gülüyordu. "Başka başvuru derken?" diye fısıltıyla sorunca Samet keyifle arkasına yaslandı.
"Nesini anlamadınız Giray bey! İlk isteyene kızımı şak diye verecek miyim?"
"Evet şak diye şuk diye tak diye nasıl hızlı olursa o kadar güzel olur ayrıca başka başvuru kabul etmiyoruz!"
"Sen etmeyeceksin zaten ben edeceğim! Ben sadece ben!"
Giray'ın artık sabır taşı orta yerinden çatlamıştı. Herkes kendisine gülüyor bu durumdan keyif alıyordu. Ama kendisi buna izin mi verecekti? Tabi ki hayır!
"Sinan babacığım siz mi emaneti çıkartırsınız ben mi çıkartayım! Hayır benimki devletin üzerine zimmetli sonuç olarak çıkartırsam 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 86. madde 3. bent 2. fıkrası gereğince 6 ay yatarım sonunda paşa paşa çıkarım! Yine de Nergisle evlenirim! Duydunuz mu beni babacığım! Duydunuz mu sevgili kayınçolarım! Yeter ama! Kalk kız sende yap kahveleri!"
Giray nefes dahi almadan kurduğu cümlenin sonunda rahatça derin bir hava soluduğunda salondan çıt çıkmıyordu. Herkes hortlak görmüş gibi Giray'a bakıyordu. Annesi bile şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştu.
"Oğlumun içinde kamyoncu Rüstem yatıyormuş resmen! Oğlum ben sana böyle mi öğrettim ne ayıp!"
"İsteyin şu kızı bana artık! Vallahi orta yerimden çat diye çatıcam!"
Şekeri elinden alınmış çocuk gibi dudaklarını büzen Giray'ın haline acımayan Samet, "Çatır çatır çatla inşallah!" dediğinde genç adam sevgili babacığına dönüp otuz iki dişini sergileyerek sırıttı.
"Amin! Hep birlikte babacığım!"
"Adet yerini bulsun bari! Kızım kalk kahveleri yap!"
Samet Nergis'e doğru gülümsediğinde genç kız yerinden hızla kalkıp, "Peki babacığım!" diyerek aynı tayfayı yanına alarak mutfağa doğru ilerledi. Kızlar mutfakta koalisyonu kurup sinsi planlar yaparken Nergis ilk defa sevdiceğine kıyamıyordu. Tuzu atmakla atmamak arasında kalırken Nihan kızın arkasından doğru çemkirdi.
"Nergis!"
"Ay aklım bi taraflarıma kaçtı! Ne bağırıyorsun kızım?"
Nihan kızın elinden tuz kavanozunu aniden alıp kaşığı içine daldırdı. Yeterli miktarda tuzu kaşığa alıp fincanın içerisine boşalttı.
"Senin yapacağın yoktu!"
Nergis sinirle sevgili yengeciğine bakıp kahveleri pişirmeye başladı. Zaten bir kere içirmişti. O sayılmaz mıydı? Giray'ına nasıl kıyacaktı?
Pişen kahveler sahiplerine dağıtılmaya başlandığında Nergis en son kalan fincanı Giray'a doğru uzattı.
"Sağ ol yavrum ama ben kullanmıyorum dudak tiryakisiyim!"
Bir kahkaha tufanı daha salonu inletirken Demir elindeki fincanı sehpanın üzerine bırakıp dostuna döndü.
"Ne dudağı lan?"
"Dilber dudağı en çok sevdiğim tatlıdır! Kahve yerine onları alsam olur mu acaba?"
Giray son çıkışları sonuna kadar kullanıyor o kahveyi içmemek için elinden geleni yapıyordu! Demir inat etmişti. O kahve içilecekti!
"Kahve kahve diye yırtındın. İçsene lan!"
"Ben o kahvemi hatırlarsan senin isteme şeyinde şaapmıştım! Şimdi şaapmaya pek niyetim yok!"
"Al bide bana suç buluyordun! Duydun mu Yasemin adamın işi gücü şaapmak! Kızımı veremem bu azmana!"
Samet küçücük çocuklar gibi dudak büzüp karısını ikna etme yolunda ilerliyordu. Yasemin adamın böğrüne dirsek atarak, "Ay Samet sus be adam! İkinizde birbirinizden betersiniz!" diyerek gerekli cevabı yapıştırdı! Samet karısının lafını hiçbir yerine takmadan sakince bekleyen ve kahvesini içmeyen damadına döndü. Son kozlarını oynama sırası gelmişti.
"İçiyor musun?"
"Veriyor musun?"
"İçmezsen hayır!"
"İçersem evet mi?"
"kısmetse olur!"
"Vallahi mi?"
"Kısmet!"
"Yahu evet mi hayır mı?"
"İç ulan valla burnundan aşağı sokarım!"
Giray çıkış yolunun olmadığını anlayınca eline aldığı fincanı dudaklarına yaklaştırdı. Nergis'e veda edercesine bakıp, "Ya hak!" diyerek gözlerini kapattı. Tek seferde midesine inen kahve uğradığı her yeri yakmayı, mide bulandırmayı başarmıştı. Suya saldıran adam acıyla gözlerini kapattı.
"Bu iki etti Nergis! Hesap defterin kabarıyor!"
"Kızıma hesap mı ödeteceksin yoksa? Hayatta olmaz! Kızımı vermiyorum!"
Genç adam korkuyla yerinden fırlarken, "Yahu babacığım siz anlamadınız ben o manada demedim!" dese bile Samet adamı hiç dinlemiyordu.
"Sen bana geri zekalı, anlayışsız mı diyorsun yani? Duydunuz değil mi? Babaya saygısı olmayanın karısına hiç olmaz! Vermiyorum kızımı!"
Giray yaka paça dağıtıp ağlamak istiyordu. Ellerini iki yana açıp oflayarak, "Valla bahane üzerine bahane yaratıyorsunuz!" diyerek küsme yoluna başvurmuştu ki bir tekmede Demir'den geldi.
"Aaa duydunuz mu? Babama sahtekar bahaneci dedi! Asla olmaz kardeşimi vermem!"
"En sevdiğim kayınçom bari sen yapma!"
"Aman yarabbim! Duydunuz değil mi? En sevdiğim kayınçom diye Demir'e söyledi beni es geçti! Asla olmaz! Kardeşimi vermem!"
"Emirhan ne alakası var! Allah aşkına sizde bir şey desenize!"
Genç adam bayılmanın eşiğine gelmişti. Yardım ararcasına getirdiği mahşer atlısına baktı. Kimseden ses çıkmıyordu. Anca gülmeyi biliyorlardı. O sıra tam yardım eli diye sevinen Giray'a bir tekmede Yusuf'tan geldi.
"Aaa biz işe yaramaz mı olduk? Neden biz değil onlar? Asla olmaz yeğenimi vermem!"
"Yusuf amca sen de mi?"
"Aaa Ahmet duydun mu? Yusuf'a amca diye yağ çekiyor seni adam yerine koymuyor! Asla olmaz! Vermiyorum Nergisimi!"
Sevim ateşi iyice harlayınca Giray ateş hattında sıkışıp kalmıştı. Böyle bir durum anca kabus olurdu! Şuan ciddi anlamda kıçı açıkta kalmış şekilde uyuyordu! Hiç böyle tahmin etmemişti' Bu gerçek olamazdı!
"Şimdi yakcam kendimi! Berdan abi? Cihan? Sinan amca? Mahşerin üç atlısı dedim! İyi ateşleyenler whatsaap grubu bile kurdum! Bana bunu mu reva gördünüz?"
"Sen şimdi bana koskoca Sinan Aslan'a işe yaramaz mı diyorsun? Asla olmaz!
"Kızı istemem deme! Allah Muhammet aşkına deme deme!"
"Demek Sinan abiye çok konuşma diyorsun?"
Cihan, Berdan ile oyuna ayak uydurunca iyice balatayı sıyıran Giray hızla Sinan'ın belindeki silahı çekip aldı.
"Sıkın ulan kafama!"
Nergis korkuyla "Giray?" diye seslenince genç adam kızı duymamıştı bile..
"Yemin ederim ben sadece Nergis'i istiyorum! Tamam çektirdiklerimi çektim! Vallahi billahi aldım dersimi! Verin bana kızınızı!"
"Verdim gitti!"
"Hem benden iyisini bulamazsınız ki?"
"Verdim ulan!"
"Yasemin teyze hatta anne! Anneciğim! Babacığımın güzel karısı! Minik kelebeği! Sen he desen!"
"He dedim oğlum!"
Giray ayakta elinde silahla sağdan sola gidiyor herkesten destek istiyordu. Samet bu kadar ileri gitmenin zararlı olacağını düşünmemişti lakin şuan ki durum pek iç açıcı değildi! Çocuk kafayı sıyırmıştı!
"Olan aklını da kaybetti vaz mı geçsek?"
Samet ayağa kalkıp Giray'ın önüne geldiğinde omuzlarını iki yanından tutup kendisine bakmaya zorladı. Giray kan oturan gözleriyle Samet'in kendisine gülümseyen gözleri orta yerde buluştu.
"Evlat olsan sevilmezsin ama damadım olacağın için sevilme ihtimalin az da olsa var! Ve ben bu ihtimali öğrenmeyi istiyorum. O yüzden Nergis'i sana veriyorum!"
Sıfır tepki!
Giray nefes almıyor gözlerini kırpmıyor hiçbir şey düşünmüyordu! Verdim demişti! Kabus bitmişti! Nergis artık onundu! Sütlü yarınlarına artık kavuşabilirdi!
"Alllahhhhhhhhhh!"
Giray seviç çığlığıyla Sameti yerinden kaldırırcasına sarılıp oyana buyana çevirip duruyordu. Sahneye tanık olanlar ise artık gülmekten başka bir tepki veremiyordu. Giray zorlu geçen mücadelenin sonunda zafere ermişti. Zafer çığlıklarını atmaya devam ederken Nergis'i sınırları altına alan adam sıkıca sarıldı. İçine sokarcasına sarılan Giray sonunda yumruğunu havaya kaldırıp evi inletircesine bağırdı..
"Aldım ulayyn! Sonunda aldım!"
-Bölüm Sonu-
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro