~Düğün~ Part II
Geç geldimm ama güzel geldimm :))
Canlarım bölümü hepinize ayrı ayrı hediye ediyorum. Umarım beğenileri kazanan bir bölüm olmuştur.. ❤
Bölümde misafirlerim var😍 Benim aşk pastalarım selin-visne ve bulutsal
Bacılarımın hikayesine daha önce konuk olmustuk biliyorsunuz simdi sira onlardaydi. Hoş geldiler.. Sefa getirdiler.. 😃😃
Bana karakterlerinizi verdiğiniz icin ayrıca tesekkur ederim bebislerimm😘😘
Gelelim bölüme eksik yanlarım varsa affola.. Dügün sahneleri cok detay ister fakat ben cok detaylara girmeden sıkmadan yazmaya çalıstim insallah begenirsiniz 😘
Keyifli okumalar diliyorumm ❤
****
"Devrem?"
Melih, tanıdık sesle arkasına döndüğünde, Yılmaz'ı görmesiyle içinde mutluluk tufanı oluştu. Dostunun erkenden geleceğini bilmiyordu hatta davet için aradığında Ahsen'in hamileliği yüzünden hiç gelemeyiz demişti. Çok üzülmesine rağmen sağlık söz konusu olduğu için alttan almış dostuna kırılmamıştı. Demek el birliğiyle kendisini kandırmışlardı ama bu kandırmanın hesabını illa ki soracaktı!
"Beni kandırmanın cezasını çekeceksiniz Yılmaz bey!"
Sıkıca sarıldığı dostundan geri çekilip omzuna sert bir yumruk attı. "Bizsiz düğün mü olurmuş oğlum? Aşk olsun!"
"Devrem ayıp oldu ama böyle deseydin keşke aldırırdım sizi." Melih geri çekilip, kocasını aşk dolu gözlerle süzen kadına baktı. Kocaman karnına sardığı kollarıyla masumca gülümsüyordu. "Ahsen çok yakışmış sağlığın iyidir inşallah." diye sorunca Ahsen kocasından bakışlarını çekerek Melih'e baktı.
"İyiyim Melih teşekkür ederim. Biraz zorluğumuz var ama olsun idare ediyoruz."
İçten bir tebessüm eden Melih bakışlarını tekrar Yılmaz'a çevirdi. Bu sefer ters ters baktı. Diğerleri de yanlarına gelince kısa bir kucaklaşma seansı daha gerçekleşti. Yılmaz Melih'in kendisine yandan bakmasına munzurca kahkaha attı.
"Aman be devrem bakma kötü kötü. Erken gelip sürpriz yapmak istedik fena mı ettik? Zaten abin sağ olsun sülalemizin sığacağı şekilde araba göndermiş. Hem de şoförümüz Rızaydı! Gerçi Yeliz'in çenesine yolda hepimizi öldürüp otobanın kenarına atacak diye baya korktuk ama şükür sağ salim gelebildik!"
Melih abisiyle göz göze gelince adama minnetle baktı. O gözler teşekkür etmenin ötesinde bir borçla bakıyordu. Berdan kardeşine göz kırpıp gülümsedi. Melih süren yolculuğun nasıl geçtiğini az çok tahmin etmişti. Gülümseyerek, "Yeliz bu! Çenesine katlanacak tek kişi genç Osman!" diye cevap verdi. Herkes gülmeye başlamıştı ki Melih'in arkasından konuşmayı duyan Yeliz aniden orta yere daldı.
"Bak bak demek öyle! Aşk olsun Melih abiciğim ben seni romantik prens bilirdim!"
Melih arkasından Yeliz'in sesiyle yerinden sıçradı. Genç kız elleri belinde bir ayağı önde tempo tutuyordu. Melih kızı kolundan tutup, "Gel kız buraya!" diyerek çekip sarıldı. Bu kızla bir ömür uğraşması gereken Osman'a şimdiden sabırlar diledi. Yeliz geri çekilip yanlarına yanaşan Rıza abisine gülümsedi.
"Ayrıca eklemeliyim ki Rıza abi benim çeneme değil annemin evde kalan bütün korumalara helal süt emeninden kız bulmasından çıldırdı. Yani bizi öldürmeden durabildiyse ülkece emin ellerdeyiz. Bütün memleket Rıza abiye güvenebilir!"
Yeliz'in lafına herkes kahkaha atarken Rıza ya sabır çekerek derin bir nefes aldı. Bu sıra şekilden şekle giren sağ kolunun haline bir darbede Berdan'dan geldi. Ellerini cebine sokup rahatlıkla "Bulabildi mi bari?" diye sordu.
Rıza gözlerini devirdi. "Abi sen yapma bari!" dediğinde, Berdan hala bekar duran korumalarını düşündü.
"Ne var oğlum bekar göçüp gidecekler ona acıyorum!" dedi.
Berdan haklılıkla düşüncelerini savundu. Rıza etrafında aşk acısı çeken adam sürüleri istemediğinden dolayı piç bir gülümseme peydah oldu dudaklarında.
"Sağ ol abi ama biz yandık eller yanmasın taktiğini uygulamaya devam ediyorum ve Aysel sultan beni kıstırmadan gidiyorum!"
Rıza herkesi güldürürken kendisi rüzgar gibi esti geçti ortamdan. Pencereden gelen misafirleri gören kızlar hızlı adımlarla bahçeye fırlayıp gelen misafirlere sarıldı. O sıra yanaşan diğer iki araç sevda adamlarına bir şok etkisi daha yarattı. Savaş, Sıla çifti oğulları Barış ile araçlarından inerken Emre ve Esra'da kendi araçlarının içinden çıkıp kalabalığa doğru el salladı.
"Aaa ruh ikizim Savaş kankim gelmiş!"
Giray Savaş'ı görünce ağzı kulaklarına varınca Savaş keyifle gülümsedi. Oğlunu karısının kucağından alarak yürümeye başladı.
"Giray kankim artık baba Savaş diyeceksin! Bak oğlum Barış. Benim oğlum sadece benim! Aslan gibi erkek, pipisini de gösterirdim ama ortam kalabalık şimdi Giray amcası! Nazar falan değer maazallah!
'Tabi tabi pipi önemli sonuçta nazara gelmemeli!' diye düşünen Giray bir Savaşa baktı bir kucağında tortop olan bebişe..
"Yalnız bu çocuk sana benzemiyor emanetçiden mi aldınız?"
Dakka bir gol bir! Giray Savaş'ı bozguna uğratırken zavallı Savaş duydukları karşısında öyle bir tepki verdi ki kucağındaki çocuk babasının feryadına ağlamaya başladı.
"Neeaa? Ne demek bana benzemiyor? Bana benzemiyor da ne demek? Sılaaaa! Hani bana benziyordu! Hani halay çekmek oğlanı, babaya benzetirdi? Ağlama oğlum sen bana benziyorsun!"
Savaş kucağındaki oğlunu havaya kaldırıp enine boyuna süzmeye başladı. Kendisine benziyordu bir kere! Bu gerçekliği kimse değiştiremezdi! Sıla kocasının kafayı yemiş hallerine acıyla başını sallayıp Giray'a kıstığı gözleriyle baktı.
"Tebrik ederim Giraycım. Aylardır yürüttüğüm ikna çabalarını yerle bir ettin!"
Herkes Savaş'ın hallerine gülümserken Cihan Emreyle tokalaşıp havadan sudan sohbete başladı. Emre'nin gözü devamlı hamile karısının üzerinde olunca Cihan dalga geçmek için adamın kolunu dürttü.
"Baba olmak yakışmış!"
Emre'nin bakışları kısa biran tekrar karısının hafif çıkıntılı karnını buldu. Gözlerinden çıkan aşk okları adeta kadını her yerinden vuruyordu. Minicik kızları can bulmuştu sonunda. Gülümseyerek adama çevirdi bakışlarını.
"Eyvallah birader darısı başına olsun. Bu seferki görüşmeye kesin nikahına alırsın diye düşünmüştüm."
Emre bakışlarıyla çaprazında karısıyla sarılan İmran'ı gösterdi. Cihan içli bir nefes koyverdi. "Bende düşünmedim değil ama sevgili kayınpederciğimin tüfeği hepimizden güzel ateşliyor!"
Cihan'ın sözüne kahkahayı basan Emre ileride kendilerine sinsice bakan Yusufla karşılaştı. Kızını korumak için canla başla çalıştığı gözden kaçmıyordu. Emre Cihan'a yanaşıp, "Karadeniz adamından korkacaksın!" diyerek adama bolca sabırlar diledi.
Ayak üstü konuşmalar devam ederken kalabalığın kurduğu barikatın ardından bir ses yükseldi.
"Ayol çekilin azcık oğluşlarımı görcem!"
Aysel sultan heybetli adamları yararak orta yere çıktığında birbirinden yakışıklı gençleri gördü. Gözleri yuvalarından fırlarken sağdan başlayıp sola doğru yıkama işlemine başladı.
"Ay tü tü tü tü tü maşallah!"
"Allah kabul etsin amin!"
Giray elleriyle suratını sıvazlayıp sulama işleminin izlerini yok ederken Aysel sultan genç adamın koluna okkalı bir şamar yapıştırdı.
"Seni kart zampara seni! Hani ilk sen nikah kıyacaktın noldu?"
"Bana kalsa şimdiye üç beş torun bile verdiydim kız Aysel ne diyon sen!"
Giray kadının tontiş yanağından makas alıp cilve yapınca, Aysel sultan adamın eline tekrar yapıştırdı. "Hoşt edepsiz seni!"
Kadın topluluğu güldürürken çaprazında duran ateşli oğlanı gördü. İlk gördüğü gibi çatık kaşlı, heybetli, gözlerinden yanında duran genç kıza buram buram aşk akıtan Cihandı. Biraz takılmanın bir sıkıntı vermeyeceğini düşünüp, adama yanaştı.
"Hükümet sen ne zaman kıycan bu kıza nikahı? Hani oyalıyorsan söyle de bende görümcemin eltisinin yengesinin oğluşunu.."
Cihan gözlerini kapatarak derin derin soludu. İçinden ya sabır çeken genç adam İmran'ın elini sıkmasıyla gözlerini açtı ve sakin kalmaya özen gösterdiği kadını ciddiyetle cevapladı.
"Hanımanne yine başlamasak! Sizde bu eltiler görümceler ne hikmetse oğluşlarını bir türlü everemiyor!"
"Ayol böyle kız buldukta biz mi everemedik tü maşallah!" Aysel sultan İmran'ın kalçasını çaktırmadan kaşıyıp iyice yokladı. Maşallahı vardı!
"Bu gidişle everemeden de toprak altına gidecekler!"
Cihan İmran'ı yine sınırları altına alıp kadının radarlarından korumaya çalıştı. Kadın sinsi sinsi hem gülüp hem geriye doğru çekiliyordu. Bir adım daha geri gelince sert bir bedene hafifçe çarptı. Arkasını döndüğünde ise en dipten en tepeye adamı bir güzel süzdü. Boy, pos, endam üç bileşimde harikaydı!
"Aaa! Bu yeşilçam jönüde kim ayol?"
Kadın gözüne yabancı gelmeyen Berdan'a alıcı ve beğeni dolu gözlerle bakınca Füsun bu bakışlardan az çok gelecek olanı anladı. Usul usul kocasına yanaştı. Melih abisini tanıtmak amaçlı öne çıkıp "Tanıştırayım abim Berdan!" dedi.
Kadın kendilerine araba gönderen adamın Berdan olduğunu biliyordu lakin tip olarak hiç böyle düşünmemişti tabi. Hiç bozuntuya vermeyen Aysel sultan elini uzatıp adama öptürdü.
"Ben buna Ayhan Işık derim Kadir İnanır derim. Boya posa endama bak hele! Evli misin selvi boylu de bakayım Aysel annene al yazmalını bulsun hemen!"
Füsun birden kıskançlıktan kanının kaynadığını hissetti. Daha kocasının cevap vermesine izin vermeden orta yere bomba gibi atıldı. Aniden kocasının koluna girip kendisine doğru çekti.
"Evli teyzeciğim evli! Benimle evli ve görümcenin eltisinin kızları varsa avucunu yalasın kocamı kimseye kaptırmam!"
Füsun büyüttüğü gözleriyle kadına bakarken herkes aniden sessizleşti. Gülmek isteyenler dudaklarını ısırıp Füsun'u daha sinirlendirmemek adına susarken, Aysel sultan sessizliği bozup kahkahayı koyverdi. "Helal kız sana! Aferin erini hep böyle savun! Sevdim seni gelin!"
Kadın elini kadına doğru uzatınca Füsun gerilen bedenini rahatlatıp kadının elini öptü. Geri çekildiğinde kocasının kara gözlerine aşkla baktı. Berdan o bakışlarda kaybolurken kendisini kıskanan kadınına gülümseyip beline doğru kolunu dolayıp bedenine doğru çekti. Füsun adamın gözlerinden kendi gözlerini ayırmadan "Onu ne zorluklarla kaptım, bırakır mıyım?" dediğinde kalabalıktan "Ooo!" nidaları yükseldi.
Herkes yerine geçerken kızları toplayan İmran, Seda, Gülüm ve Nihan'ın hazırlandığı odaya çıkarttı. Kızların saçı makyajı bitmiş kıyafetlerini giyiniyordu. Kaftanlı kına elbiseleriyle sultan gibi olmuşlardı. Bu güzelliği görüp kayıtsız kalamayan Yeliz sesli bir iç çekerek aniden cırladı.
"Ay çok güzel olmuşsunuz ya! Vallahi ağlıcam şimdi!"
Yeliz'in serzenişlerine kayıtsız kalamayan Ahsen, elini karnına dolayıp gözlerinin dolmasına engel olamadı. "Bende ağlıcam! Ah ah daha dün gibiydi baba evinden çıkışım!"
Zavallı genç kız hamileliğin etkisiyle iyice duygusal çöküş yaşarken İmran, Ahsen'e sarılıp destek oldu. "Kuzum ağlama ama bebeğe zararlı!"
"Hepsi o Yılmaz'ın suçu! Fıçı gibi olduğum yetmiyormuş gibi birde şimdiden ikinci bebeği istiyor!"
Seda Ahsen'in çemkirmesine gülerken kendisini biran için onun yerine koydu. Sevdiği adamdan hamile kalmanın mükemmelliğini hayal edince içindeki kelebekler daha bir hızlı uçmaya başladı. Gülümseyen gözlerle Ahsen'e bakıp "Peş peşe büyütürsün işte fena mı?" dedi.
"Ay yok! Çok zor. Kendi adıma konuşayım. Kızım içimde resmen savaş ilan etmiş durumda ne yesem geri gönderiyor! Sanırım tek çocukla idare edeceğim!"
Esra hala bulanmaya devam eden midesini tutup derdini dile döktü. Bebişinin kendisiyle ne zoru vardı bilmiyordu ama böyle giderse gerçekten tek çocukla yetinmeyi öğreneceklerdi.
"Valla sizi bilmem de ben oldukça korkuyorum! İkiz, üçüz, dördüz olması muhtemel!"
Nihan kafasındaki sultan tacını düzeltirken, korktuğu konuyu dile dökmekten çekinmedi. İkiz genini taşıyan bir kocaya sahipti. Aslında en önemlisi Samet babasının genini taşıyan bir kocaya sahipti!
"Yok yok o hiç belli olmaz! Ayrıca burda birden çok bebeğe hamile kalacak kişi varsa o da Nergistir!"
Selin Nergis'e bakıp sinsice göz kırptı. Sonuçta Giray gibi adamın elinden tek çocukla kurtulmasına herkes gibi o da ihtimal veremiyordu. Nergis giydiği eteğin uçlarını iki yandan aşağı çekiştirip sinirle "Sağ olun hanımlar çok iyi moral verdiniz!" diye tısladı.
Genç kız biran için gözlerini kapatıp düşünmek istese de gözlerinin önüne gelen minik Giraycıklar o hayalden hemen uyanmasını sağladı. Birine katlanmakta zorluk çekiyordu. Üçüyle beşiyle nasıl uğraşırdı!
Kına eğlencesi akşam saatlerinde başladığında koca bahçe eş, dost, arkadaş sayesinde oldukça kalabalıklaşmıştı. Bahçenin bir köşesine ayrılan yerde erkekler keyfin dibine vuruyordu. Hoş sohbetler, gülmeler, birbirleriyle sataşmalar, yemeler, içmeler keyiflerine keyif katıyordu. Barış, Yakup Efeyle dalga geçiyor yarın akşam kalp krizini önleyici tedbirlerden bahsediyordu. Emirhan ikizinin heyecanını daha da körüklüyor olmadık fikirlerle adamın beynini bulandırıyordu. Giray ise hala Savaşla dalga geçiyor çocuğun emanetçiden alındığını adama kabul ettirme yolunda ilerliyordu.
"Sen bakma bu gereksiz kişiye oğlum çocuğun tıpkı sana benziyor!"
Samet, Giray'ın ensesine şaplak atıp yerine sinerken Giray babacığına yandan bir bakış attı. Zavallı Savaş, Samet bey amcasının lafı üzerine gözleri ışıl ışıl parlamaya başladı. Giray ise babacığının lafıyla bütün savaş aletlerini kuşanarak yerinde kıpırdadı.
"Torununuzu da size benzetmek adına elimden geleni yapacağım babacığım!"
Samet torun lafıyla birden irkilse de belli etmedi. Umursamaz bir tavırla "Sana benzemesindense bana benzemesi doğru bir karar olur tabi!" diyerek önündeki çerezlerden biraz ağzına tıkıştırdı.
"Emin misiniz babacığım?"
Giray'ın gözleri şeytanı aratmayacak derecede sinsice parlarken Samet sinirle "O ne demek lan?" diye sordu.
"Siz bir Nuri, ben bir Coşkun sizce bu genlerden oluşan bir ürün nasıl olur?"
Samet'in aniden kesilen nefesi adamı zorlarken ortamdan gelen kahkaha seslerini bile duyamadı. Doğacak çocuğun nasıl olacağını düşünmek istemese de beyninde kendiliğinden oluşan görüntü içinin ürpermesine neden oldu. Ülke böyle bir evladı kaldırabilir miydi bilemiyordu?!
Samet'in surat ifadesine bakıp kahkaha atanlar artık adamı kendine getirmek için kolları sıvadı. Yusuf, dostunun kolunu dürtükleyip kendisine getirince Samet önündeki içeceğini hızla kafasına dikti. Aklına gelen bir gerçeklikle içi rahatlarken artistik bir şekilde gerinip damatçığına baktı.
"Sevda adamlarıyız be aslanım evelAllah evlatlarda öyle olur!"
Eğlence son hız devam ederken damatlar uzaktan da olsa kızların o güzel hallerini görünce yerlerinde duramıyordu. Kalabalıkların içindeki sultanlar kendilerini belli ediyor adamları her halleriyle mest ediyordu. Nergis, annesinin istediğini almak için mutfak kısmına geçerken Giray'ın radarlarına yakalandı. Bu fırsatı kaçırmayan Giray ani bir atakla yerinden bir ok gibi fırladı. Herkes kendi halinde olduğundan dolayı dikkat çekmeyen Giray, hızla mutfak kapısına yol alırken oda başka bir radara yakalandığının farkında değildi!
Nergis, dolabın içine doğru eğilip istediğini ararken arkasında sergilediği manzaraya kelime-i şahadet getiren Giray'dan haberi yoktu. Taytların pantolonların ardına sakladığı bu sütun bacaklar adamda kalp sektesinin alasını yaşatırken, 'Bu hatun her gün böyle giyinse bende libido kalmaz!' diye düşündü. Gerçi onun libidosu için böyle giyinmesine gerek yoktu. Her daim atakta bekleyen bir libidosu vardı!
Kızın arkasından sinsice yaklaşan Jaws Giray, aniden kızın beline sarılıp kendisine doğru çevirdi. Nergis korkuyla ufak bir çığlık attı. Bağırmak için ağzını açtığı anda Giray'ın kedi gibi yalanmasına dayanamadı. Ellerini adamın göğsüne yaslarken Girayda kızın ince beline doğru sardı uzun kollarını..
"Karagözlüm sevdalanmış kime dedim yar sana dediiii...!"
Giray etkileyici sesiyle kıza şarkı söylese de Nergis şarkının sözüne takılarak, "Ben kara gözlü müyüm Giray?" diye sordu. Genç adam hiç oralı olmadan gülerek şarkısını söylemeye devam etti.
"Sabaha dek uyumamış niye dedim sorma dedi!"
"Kime dedin? Sana ne elin uyuyup uyumamasından!"
"Gül kokuyor gerdanında..."
Giray tek elinin tersiyle kızın gerdanını okşayınca Nergis o ele şaplağı indirdi.
"Şimdi çarpçam hee!"
"Aman be Nergis iki şarkı söyletmedin resmen sahne hayatıma ambargo koyuyorsun! Sanat düşmanları!"
Giray'ın bütün konsantrasyonu bozulunca yalandan dudaklarını büzdü. Belki Nergis yalanmasına dayanamaz da bir buse bahşeder diye ama Nergis nazlı nazlı omuz silkmekle yetindi.
Giray kızın dudaklarına yanaşıp mutfakta hizmetçisini kıstıran zengin adamlar gibi "Özledim kız!" dedi.
Genç kız Giray'ın bu tavrına gülümseyip orasını burasını mıncıklayan ellerini tuttu. "Elleşme makyajım bozulur!"
"Yerim makyajını! Hatun sen böyle kız gibi giyinince bende fena şeyler oluyor! İçimdeki deli taylar şaha kalkıyor, kemerlerinizi sıkı bağlayın, uçuyoruz diyor!"
Giray hala kızın üzerindeki var olmayan ama varmış gibi duran kıyafetleri süzmekle meşguldü. Nergis adamın lafına karşılık vücudunu biraz geri çekip, "O ne demek şimdi? Normalde erkek gibi mi giyiniyorum!?" diye kırgınca sordu. Özel günler hariç etek elbise tarzı şeyler giymezdi ki! Yoksa Giray onu öyle beğenmiyor muydu?
Genç adam kırıldığını anladığı sevdiceğinin alnına kısa bir öpücük bırakıp geri çekildi. Durumu hemen kıvırmak adına beynini son hız çalıştırdı ve çözüm yoluna koştu.
"Hım.. O manada demedim hayriyem!"
"Hayriye de kim?"
"Altın saçlı Hayriye! Fıldır fıldır yürüye ağzı burnu yenile gel beriye beriye.."
Giray dışarda çalan şarkıların etkisiyle kendisinden geçiyordu. Kızın ellerini kollarını kaldırıp oynatmaya çalışınca Nergis ya sabır çekerek kendisini adamın kollarından kurtardı.
"Allah'ım veriyorsun bari takibini yap! Git başımdan annem bekliyor!"
Nergis arkasını dönüp giderken Giray kızın kolunu tekrar yakalayıp bir tur döndürdü kollarına tekrar çekti. Vücudunu kendisine yaslayan adam şirince gözlerini kırpıştırdı. Buraya öpücük almak için gelmişti. Almadan şurdan şuraya adım atmazdı!
"Bana derler külhanlııııı tığ gibi delikanlıı içtim başım dumanlııı hayda hayda didaydaaaa!!!"
Nergis gülmemek için dudaklarını ısırınca Girayda ipler iyice koptu. O canına yandığı dudaklara tam yapışacaktı ki Nergisin büyüyen gözleri kaskatı kesilen bedeni adamda meraklanmaya yol açtı. Ne oldu diye sormaya gerek kalmadan ensesinde hissettiği ürpertiyle yerinden sıçradı.
"Çapkınım hovardayım yirmi dört ayardayım şimdi canına ot tıkayacağım hayda hayda didaydaaa!!"
Samet, vantuz gibi kızına yapışan adamı ensesinden tutup geri çekti. Kızına kafasıyla git işareti verince, Nergis sevdiceğine bol bol dualar ederek koşar adım cinayet mahalinden uzaklaştı. Giray ise yaşlı kurda yakalanmanın verdiği üzüntüyle derin bir nefes alıp verdi.
"Babacığım sesiniz de ne güzelmiş!"
Kıvırma işini es geçen Samet hala adamın ensesini sıkıyordu. Parmaklarını biraz daha bastırıp, "Ne işin var lan burda?" diye sordu.
"Efem maruzatım büyük. Çok ama çok büyük!"
Elinin altında kıvranan damadına alayla baktı. "Hayrola işemeye gidiyordun da yolun buradan mı geçti?"
"O da olası bir ihtimal ama maruzatım bu değildi!" Zevcemden bir buse almak. Onun bacaklarını doyasıya izlemek. Size boy boy torunlar yapmak diyememişti..
Samet elini çekince Giray boynunu sağa sola yatırıp rahatlattı. Samet ellerini ceplerine sokup iyice gerindi. Sorgulayıcı bakışlarıyla "Sence bilmek ister miyim?" diye sordu.
"Hayır!"
"Bana bak polis imdat! Kızımın karasularına milim yaklaşırsan.."
Giray adamın lafını aniden keserek, "Biliyorum köpekbalığı misali avlarsınız!" diye lafını tamamladı.
"Ve?"
"Başımı gövdemden ayırırsınız!"
Samet sinsice gülümseyerek "Tebrikler!" dedi. Adamın dışarı çıkması için başıyla mutfak kapısını gösterip işaret verdi. Giray kapıya doğru adım attı ve ikinci adımında geriye dönüp boynunu büktü. Acındırma işlemini devreye sokmakta hiç gecikmedi.
"Yalnız unuttuğunuz bir şey var babacığım?"
"Neymiş o?"
"Köpekbalıklarının da bir kalbi var ve çok kırılganlardır! Kırıldım! Şuan parça pinçik oldum! Ben size baba dedim babacığım dedim sevdim saydım!"
Samet'in yüzünde hiçbir kası bile kıpırdamadı. Bu acındırma işlemi bir tek saf kızında işe yarardı. O yılların kurdu Sametti! O bu derelerde çok yüzmüştü. Genç adamın oyununa kanmayan adam bezgince "Giray?" dedi.
Boynu bükük Giray tek kaşını kaldırıp "İşe yaramıyor mu?" diye masumca sordu.
"Yaramıyor!"
Samet'in kendisini bin parçaya bölen bakışlarından kaçması için son on saniyesi kalırken, son virajı aldı ve gaza bastı.
"O zaman hayda hayda didayda.."
****
Kına yakma işlemi başlayınca kalabalık orta yerde toplandı. Kızlar yan yana oturtturulup suratları kırmızı örtüyle örtüldü. Bir grup kalabalık kızların etrafında dönüyor malum tavaf olayı gerçekleşiyordu. Bu durumda ise kaçınılmaz kızların ağlama olayı gerçekleşiyordu. Tabi üç kız arasında en çok ağlayanı ise Gülüm olmuştu. Kızın omuzları ağladıkça sarsılıyor, uzaktan bunu gören Yakup Efe aklına olmadık şeylerin gelmesine engel olamıyordu.
"Abi niye kızı ağlatıyorlar ki? Gülüm ağlamasana kızım evleniyoruz!"
Yakup Efe kalabalıkların arasından karısına seslenince Yusuf oğlunun koluna yapışıp geri oturttu. "Oğlum sussana!"
"Ama baba.."
Yusuf derin bir nefes alıp oğluna tehditvari gözlerle baktı. Bu durumu fırsat bilen Giray adamın kulağına doğru yanaştı.
"Bence pişman oldu bak Seda'ya ağlamıyor! Nihan'ı da İmran çimdikledi gördüm!"
Giray'ın lafı üzerine tekrar ayağa fırlayan doktor civanı maviş gözlerini sonuna kadar hayretle ve korkuyla açtı. "Ne demek pişman oldu? Gülümmmmm!"
Gülüm artık kocasının ikide bir öküz gibi böğürmesine kayıtsız kalamayınca oturduğu yerden hızla kalktı. Başındaki kırmızı örtüyü sinirle kaldırdı.
"Ay sussana be adam! Ağız tadıyla bir ağlatmıyorsun!"
Yakup Efe karısının çemkirmesiyle bir adım geriledi. Ellerini pes dercesine kaldırdı. Babasının çekiştirmesiyle yerine sindi. Gülüm kocasının hakkından gelmenin ardından kendisine bakan onca kadına gülerek baktı. Örtüsünü tekrar indirdi.
"Tamam devam edin! Dönün dönün ağlıcam!"
Gülüm ağlama seansına devam ederken Seda içinde bir burukluk hissediyordu. Tabi ki sevdiği adamla evleniyordu ama baba evinden ayrılmanın hüznünü de yaşıyordu. Gerçi yine yan yana evlerde olacaklardı bu sebep biraz daha az üzülmesine sebep oluyordu.
Nihan ise ağlamak istemese de ağlıyordu. Annesinin yokluğuna ağlıyordu. Kırmızı örtünün altından bakıp görebildiği abisinin hüzünlü bakışlarına ağlıyordu. Cihan yumruk yaptığı elleriyle kardeşinin bu özel gecesinde nasıl tepki vereceğini bilemiyordu. Koskoca adamın gözleri dolmuştu. Omzunda hissettiği elle yan tarafına baktığında Yusuf'un merhametli bakışlarıyla karşılaştı. Adam destek verircesine bir baba edasıyla gülümsedi. Cihan dolan gözleriyle adama teşekkür edip derin bir nefes aldı.
Dönme işlemi bitince kızların önüne diz çöküp oturan Selin keyifle, "Gelinler ellerini açmıyor!" diye bağırdı. Usulü bilmeyen genç erkekleri yine bir merak alırken Giray, Yakup Efe'nin yine değişen suratına bakıp gülümsedi.
"Şimdi elini açmayan yarın gece.."
Yakup Efe'nin vücudunu tekrar ele geçiren korku dalgası adamın sinirlerini alt üst etmişti. Emirhan Giray'ı geri çekip, "Lan sussana sen! Herifi kalpten götürceksin sonunda!" diye bağırdı.
Berdan genç adamı sakinleştirmek için elindeki bardağı içmesi için uzattı. "Sakin ol doktor civanı! Kızların elinin açılması kaynanalardan geçer."
Berdan'ın uzattığı bardağı tek dikişte bitiren Yakup Efe içinin ferahlamasıyla rahat bir nefes aldı. Vuslata bu kadar az kalmışken herhangi bir sürprizi kaldırabileceğini hiç sanmıyordu!
Yaren Gülüm'ün başına Gülsüm Seda'nın başına Yasemin'de Nihan'ın başına gelerek gelinciklerinin ellerini açması için keselerinin ağızlarını açtı. Altınlar kızların avuçlarına bırakılmak için gün yüzüne çıkınca adet gereği kızlar avuçlarını açtı. Bu olaya şaşkınca bakan genç adamlar artık söyleyecek söz bulamamıştı.
"Demek ki neymiş? Kızları susturmak istiyorsanız ya kredi kartı ya altın vercen aga!"
Barış kuzenlerine ciddi anlamda fikrini söyleyince Yakup Efe sinirle başını iki yana salladı.
"Ulan bir altına sustu iyi mi? Bilseydim en başından verirdim!"
Evlatlarının bu kadar saf olmasına bir türlü anlam veremeyen Yusuf kendi oğluna acıyarak baktı. "Adettir bu benim kıt beyinli oğlum!"
"Aşk olsun baba nerem kıt beyinli!"
Genç adam babasına kırkınca dudaklarını sarkıtarak baktı. Bilmemek ayıp değildi öğrenmemek ayıptı! Sonuç olarak öğrenmişti! Bundan sonra Gülüm çemkirmesin, ağlamasın diye bütün paralarını önüne dökebilirdi!
Yusuf ellerini açarak göğe kaldırdı. "Çok okumakta zararlı derlerdi de inanmazdım! Affet kurban olduğum rabbim!"
***
Kınanın yakılmasının ardından asıl eğlence başlamıştı. Göbek atma faslı başlayınca az önceki ağlayan kızlardan eser kalmamış, yerine kırk yıl oynamak için beklemiş kızlar ortaya çıkmıştı. Ahsen ve Esra hamilelik dinlemiyor oraya buraya sallanıyordu. Aysel sultan bile orta yerde gerdanlar kırıyor kızların orasını burasını mıncıklayıp maşallahlar çekiyordu.
Erkeklerde göbek atma olayının başını çeken Alihan bir yandan oynama işlemini gerçekleştiriyor bir yandan tuttuğunu oyun alanına doğru fırlatıyordu. Giray, Savaş, Barış, Melih, Demir ve Yakup Efe oyun alanındaki yerlerini alırken Alihan'ın bakışları kısa biran için oturan Cihan'ı buldu. Cihan gelecek olanı çok iyi anlamıştı. Genç adamın ağzını açmasına fırsat vermeden elini tehdit edercesine kaldırdı.
"Alihan yeminle seni vururum cesedini Giray'ın bile bulamayacağı ormanlara atarım! Sakın damat halayı, roman havası, kekliği düz ovada avladım şıkıdım şıkıdım oynadım gibi şeyler için beni zorlama! O keklik yerine şıkıdım şıkıdım sana sıkarım!"
Alihan sesli bir şekilde yutkununca mesajı aldığını gayet düzel bir şekilde gösterdi. Cihan içinden gelen gülme yanını bastırıp sertçe bakmaya devam etti.
Alihan pes etmeyerek bakışlarını bu sefer Emre'ye çevirdi. "Peki bende Emre'yi.."
"Aklından bile geçirme! Alkış tutmaktan başka bir tepki vereceğimi sanmıyorum!"
Emre'de genç adamı geri çevirince Alihan kaşlarını çatıp çocuklar gibi dudaklarını büzdü. Siz eğlenceden ne anlarsınız! Demek istese de daha göreceği güzel mutlu yarınlar için susmak zorunda kaldı.
"Ruhsuz adamlar serisi yakında raflarda! Bu cinayet mahalline daha fazla katlanamayacağım. Gidiyorum! Ben sahneye fırlatacak adam bulurum nasılsa!"
Ve buldu da! Geriye kalan Fırat, Can, Emirhan ve aile büyüklerinden Yusuf ve tayfasını bir bir alıp oyun alanına fırlattı. Bugünde oynanmazdı da ne zaman oynanırdı!
Beyler hanımlarıyla karşılıklı kurtlarını döküyor gençler çember yaptıkları yere damat ve gelinleri atmış oynatıyordu. Keyiflerin bol olduğu bir kına eğlencesi son hız devam ediyordu.
Mutluydular..
Yarından umutluydular..
Ve bir kez daha şükrettiler..
Böyle bir hayata sahip oldukları için, böylesine aşk dolu evlatlara sahip oldukları için, yarınlara umut dolu bakabildikleri için..
*****
Ertesi sabah erkenden uyanan ev halkı hazırlıklara son sürat başladı. Akşamın yorgunluğunu üzerinden atamayan gelin kızlar bugünü de hayırlısıyla atlatmak için dua ediyordu. Yorucu geçmesinin yanı sıra o kadar çok eğlenmişlerdi ki gecenin hiç bitmesini istememişlerdi. Giray ve Samet'in karşılıklı göbek atmaları geceyi damgasını vururken, birbirini çekemeyen baba ve damat akıllara kazınacak manzaralara imza atmışlardı.
Bahçede yapılan kahvaltının ardından kızlar tekrar odaya kapanarak, gelen kuaför kızların ellerine kendilerini teslim ettiler. Bu sırada beyler Yusufların evinde toplanıp, damat tıraşı seansına başlandı. Damatlar artık ellerini ceplerinden çıkartamıyordu. Önüne gelen herkese para dağıtıyordu.
Samet, bahçenin bir köşesine sinen oğlunu gördü. Merakla yanına geldiğinde, oğlu oturduğu yerden başını kaldırmadı. Demir'in alışkanlık yapan eli direk cebine girdi ve bir miktar parayı çıkartıp bakmadan uzattı.
"Berhudar ol evladım!"
Demir babasının sesiyle yerinden sıçrayıp kafasını kaldırdı. "Sen miydin?"
"Hayrola kim olmamı isterdin?" Samet alayla oğluna bakıp yanındaki boş yere oturdu. Genç adam elindeki parayı tekrar cebine sıkıştırıp hala alayla kendisine bakan babasına döndü.
"Sence benden iyi bir eş olur mu?"
Samet duyduğu soruyla şaşkınlığını gizleyemedi. Havaya kalkan kaşlarıyla sorgulayıcı bir tavra büründü.
"Bunu sormak için geç kalmadın mı?"
"Biliyorum baba ama içimde hep bir korku var. Ya Nihan'ı mutlu edemezsem diye. Biliyorsun evlilikle benim adım bir araya gelmesi muhtemel dışı bir olaydı. Daha bir sene olmadan aşık oldum, sevdim, evlendim! Her şey çok hızlı gelişti ve ben.. Of bilemiyorum işte!"
Samet oğlunun korkusunu çok iyi anlamıştı. Zamanında kendisi de düşmüştü böyle çıkmaz sokak gibi görünen yerlere..
"Senden daha beter bir gençlik zamanı geçirdim. Ben annene sadece bir fotoğraf karesinden aşık oldum. Onun o mavi gözlerini gördüğümde kafamda tek şey oluştu. Evlilik! Boy boy çocuklar! Tabi dayın faktörün yüzünden duygularıma ket vurmak durumunda kaldım ama sonunda gittiğim bütün yollar annene çıktı ve ben biran olsun o evlilik fikrinden vazgeçmedim. Onunla bir ömür yaşamak fikrinden asla vazgeçmedim. Aşık oldum, sevdim ve de evlendim. Tıpkı senin gibi. Hayatında pişman olduğun tek şey ne diye sorsalar, o acımasız dayın yüzünden duygularıma ket vurmuş olmak derdim. Annene geç kavuşmak derdim. Sonuç olarak kavuştum. Birbirinden değerli evlatlarım oldu. Dayın ve amcalarınla dostluğu kardeşliği öğrendim. Annen sayesinde yaşamayı , aşkı öğrendim. Ama sizin sayenizde baba olmayı, nefes almayı, hayatta kalmayı öğrendim!"
Samet bakışlarını gökyüzüne çevirip bir kaç kere kırpıştırdı ve oğluna tekrar baktı..
"Korkma aslanım! Sen benim oğlumsun. Sen aşkıyı sevgiyi değeri iyi tanıyanlardansın. Eşine de gelecekteki evlatlarına da benden daha iyi bir eş ve de baba olacaksın. Ben bundan biran olsun şüphe duymuyorum. Sende duyma!"
Demir gözlerine dolan yaşları geri ittirmekle hiç uğraşmadı. Babasına olan sevgisi çağladıkça çağladı. Böyle bir adamın oğlu olmanın tarifi imkansızdı. Gözünden bir damla yaş akınca Samet oğlunun kafasını elleri arasına aldı. Alnını alnına yaslayıp güçlü olması adına gülümsedi.
"İşte bu yüzden senden çok iyi bir eş olur oğlum. Gözyaşlarını göstermekten hiçbir zaman utanma. Seninle gurur duyuyorum!"
Demir, babasının heybetli vücuduna küçücük çocuklar gibi sığındı. Sertçe sarılıp teşekkürlerini sıraya koyarken içinden binlerce kez şükretti. İçini dökmenin verdiği rahatlıkla üzerinden bir yük kalkmış gibi oldu. Geri çekildiğinde babasına minnetle baktı. Samet yaşadığı duygu selinin içinden sıyrıldığında karısının yanına gidip böyle bir evlada sahip olduğu için onu ödüllendirme ihtiyacı duydu.
Kesinlikle ödüllendirmeliydi!
"Ben içeri gidip.."
Babasının lafını kesip ayaklanan Demir, "Evet baba annemi bulman gerekiyor, biliyorum!" diyerek göz kırptı. Samet oğullarına aşıladığı genlerinin sevinciyle eve doğru yürürken bir yandan da karısına vereceği ödülü düşünüyordu. Gerçi düşünmesine gerek yoktu karısına vereceği her türlü ödül kütüphanesinde hazır ve de nazır bir şekilde bekliyordu..
****
Üç gelin hazırlandıkları odanın içinde birbirlerine beğeni dolu gözlerle bakıyordu. Üçünün gelinliği de kabarık olmayan, dantel detaylı çok şık balık formunda bir gelinlikti. Üç gelinde tercihlerini sade gelinlikten yana kullanmıştı.
Seda saçlarını dağınık şekilde toplattırıp başına çiçeklerden oluşan bir taç takmıştı. Gülüm uzun saçlarını yanından ördürüp aralarına çiçekler serpiştirmişti. Nihanda aynı şekilde dağınık biçimde şekil verdiği saçlarına incilerden oluşan süslerden taktırdı. Hepsi doğal kalmanın daha uygun olacağını düşündüklerinden dolayı tercihlerini bu yönde kullandılar. Hepsi birbirinden güzel olmuşlardı. Bu sahneye iç çekerek bakan diğer kızlar biran önce evlenmek için can atmaya başladı.
Kızlar hazırlıklarını bitirdiğinde adamların gelmelerini beklemeye başladı. İlk anneler odaya girince birden zamanda eskilere doğru sürüklendi. Hepsinin gözlerine akmaya yemin etmiş yaşlar doldu. Yaren birbirinden kıymetli evlatlarına bakıp göz yaşlarını sildi.
"Anne olunca anlarsın demiştin. Çok iyi anladım.."
Yaren annesi Büşra hanıma sıkıca sarıldı. Yaşlı kadın yaşına rağmen hala dinçti, görenlere maşallah çektirecek gibi görüntü sergiliyordu. Birbirinden harika olan torunlarına sevinç gözyaşlarıyla baktı. Hepsine sırayla sarıldı. Yusuf'un annesi elindeki bastonuyla içeriye girdiğinde bütün kızları okuyup üfleme işlemine başladı.
"Yaradana kurban olsun nenesu!"
Yaşlı kadın hem oğlundan hem kızından torunlarının mürüvvetini görmenin sevincini yaşıyordu. Dünya gözüyle bu anıda yaşadığı için sonsuz şükürler etti. Bayanlar kendi aralarında ağlaşıp sarılmaya devam ederken kapı tıklatıldı ve Sinan izin isteyerek içeriye girdi. Ardında kalan beylerle birlikte büyük odaya girdiklerinde hepsi karşılaştıkları sahneyle nefeslerini tuttu.
Hepsinin beyninde tek düşünce oluştu, 'Bu kadar güzellik insana zarardı!'
Sinan kalabalıkların ardından kızıyla göz göze gelince acıyla yutkundu. Prensesi melekler gibi olmuştu..
"İşte şimdi gerçekten prenses gibi olmuşsunuz.."
Sinan karşısındaki üç meleğe de beğeni gözlerle bakıp yaklaştı. Ardından onu takip eden Cihan, kardeşine doğru yaklaştı. Nihan abisine iki elini de tutması için uzattı. Cihan tuttuğu elleri öpüp gözlerini kapattı. Şuan tek isteği annesinin de şu sahneyi görebilmiş olmasıydı.
"Abim.."
"Abisinin canı.. Küçüğüm çok güzel olmuşsun.."
Nihan gözlerine dolan yaşları geri ittirip derin derin soludu. Cihan bu duygu karmaşasının içinde çok boğulmamak adına hemen toparlandı. Cebinden çıkarttığı kırmızı kuşağı kardeşinin beline bağlayıp kendisine çekerek alnına uzunca dudaklarını bastırdı. Nihan heyecandan bayılmamak için zor duruyordu. Cihan sıkıca sarıldığı kardeşinden geri çekilip güç vermek adına gülümsedi.
"Çok mutlu ol bebeğim. Her zaman yanındayım bunu unutma.."
"Seni çok seviyorum abim." Nihan bir kez daha abisine sarılıp geri çekilince ardında kendisine aşkla bakan Demirhanla karşılaştı. Demir'in şuan bütün uzuvları titriyordu. Nefes bile aldığından emin değildi. Kızın yanına yanaşmak için adım atması gerekiyordu lakin atamıyordu. Usulca yanaştı aşık olduğu kadınına.. Tek kelime edemedi. Dili sustu gözleri konuştu. İyi ki benimsin derken Nihan parlayan gözlerle kocasını yanıtladı.. 'İyi ki eşimsin..'
Sinan kızlarının yanına yaklaştı. Önce Sedasına baktı. Daha dün minicik boyuyla bacaklarına dolanan beni omzuna al baba diye ağlayan kızı bugün yeni bir hayata adım atacaktı. Birkaç kere öksürüp sesinin yerine gelmesini sağladı.
"Benim göz ağrım, yürek yangınım.. Seda'm.. Attığın her adımda, aldığın her nefeste, verdiğin her kararda seni destekleyen, senin elini tutan, seni her koşulda seven baban ve annen olduğunu unutma meleğim. Gönül kapımızın açık olduğu gibi evimizin kapısı da her daim açık.. Çok mutlu ol yavrum!"
Sinan elindeki kırmızı kuşağı kızının beline bağlayıp sıkıca sarıldı. Seda babasını sevdiğini söyleyerek geri çekildi ve annesine sarıldı. Kenarda bekleyen Melih sırasını bir türlü alamıyordu. Kalbi resmen kulaklarında atıyordu. Damatlığına iliştirdiği kır çiçeklerinden gelen kokuyla sevdiği kızdan gelen muhteşem koku birbirine karışıp Melih'i mest etmeye yetiyordu.
"Rüya gibisin.."
Seda utanıp bakışlarını kaçırdı. Melih'in ellerini sıkıca tutarak heyecanına ortak oldu. Bugünü anlamlı kılan aşık olduğu adama yanaşıp "Seni seviyorum" diye fısıldadı. Melih kızın alnını öperek sevgisine karşılığını verdi..
Gülüm karşıdan karşıya kocasıyla bakışlarıyla aşk yaşıyordu. Yakup Efe odaya girip Gülüm'ü gördüğünden beri gözlerini kırpmıyordu. Bir eli diğer bileğini sarmış nabzının kaç attığını takip etmeye çalışıyordu. Sonuç ise sıfırdı! Kesinlikle nabız falan hissedemiyordu. Ölmüş olabilirdi bu beyazlar içindeki de kesinlikle huriydi! Gülüm'ün kendisine göz kırpmasıyla dünyaya dönen genç adam derince bir nefes alıp rahatlamaya çalıştı. Sinan sırasını bekleyen kızına doğru yanaştı. Gülümün ellerini tutan adam baştan aşağı bir kez daha kızını süzdü..
"Daha 13 yaşındaydın bu eve adım attığında.. O kadar masum, o kadar savunmasız ve kırılgandın ki ismini söylediğim anlarda bile korkar titremeye başlardın. Kıyamazdım sana. Kim derdi büyüyünce terör estireceğini.."
Sinan'ın son cümlesine gülme sesleri yükselince duygusal ortam azda olsa dağıldı. Gülüm ağlamamaya çalışıp, "Babama çektiysem demek ki.." diye cevap verdi.
"Benim naif yürekli kızım. Bana babalığın kutsallığını ikinci kez yaşattığın için teşekkür ederim. Çok mutlu ol. Kocan olacak civanın en ufak yanlışında bana söylemekten de çekinme hoş söylemesen de elbet duyarım! O zaman yeğen falan dinlemem zaten!"
Sinan kafasını hafif çevirip ardında bekleyen Yakup Efe'ye çatık kaşlarıyla baktı. Yakup Efe o bakışlardan hafifçe irkilince genç adamın yanında duran Giray adamın kolunu dürtüp dikkatini çekti.
"Kızım sana söylüyorum damadım sen anla!"
Giray'ın sözü bütün duygusal anı silip atmıştı. Havanın değişmesiyle gülüşmeler devam ederken Sinan kenara bıraktığı diğer kırmızı kuşağı eline alıp arkasını döndü.
"Giray gel buraya!"
Ortam aniden sessizleşince Giray şaşkınca adama baktı. Düşündüğünü kesinlikle yanlış düşünmüştü! Onca adam varken ona düşmezdi ki! Giray ne diyeceğini bilemeden duruyordu. Herkes ikili arasında gelip giderken, Nergis Giray'ın elini sıkıp kendisine bakmaya zorladı. Gözleriyle gülümseyerek hadi dercesine başını salladı.
"Sinan amca ben.."
"Amca mı? Hani babandım?"
Giray baba kelimesini şakasına söylerken sıkıntı olmuyordu da böyle ciddi durumlarda bir yumru oturuyordu o canına yandığı boğazına.. Hala suskunluğunu korurken Sinan elindeki kırmızı kuşağı genç adama doğru uzattı.
"Gel aslanım, gel de abi olarak kardeşinin kuşağını bağla.."
Giray kırmızı kuşağı titreyen elleriyle aldı. Erkek adam ağlamaz diyenlere bir taraflarıyla gülmek istiyordu. İçinde yatan duygusal yanı yine ortaya çıkmıştı işte. Nasıl bir kuldu ki böylesine güzel düşünceli bir aile ona nasip olmuştu. Kuşağı zorla Gülümün beline bağladıktan sonra alnına uzun bir öpücük bıraktı.
"Allah utandırmasın kardeş!"
Gülüm Giray'a sarılıp geri çekildi. Genç adam kızın elini tutarak ardında bekleyen doktor civanının eline doğru tutması için uzattı. Gelini damada teslim ederek aradan çekilerek kendi hatunun yanında soluğu aldı. Nergis'in saçlarının arasında suratını gömüp biraz sakinleşmek için derin derin soludu.
Yakup Efe, Gülüm'ün kendisine işveyle cilveyle bakmasına ölmesinde napsındı?!
"Yemin ederim sonum olacaksın!"
Genç adam inlercesine çıkarttığı sesiyle gelinini kıkırdattı. Gülüm kıkırdayıp adamın sinesine doğru sokuldu. Bu adam onun kahramanıydı. Ötesi berisi yoktu!
Mekana gitmek için evden çıkmaya hazır hale gelenler sırayla odadan çıkarken Giray ve Sinan ayak üstü konuşmaya daldı. Giray adama teşekkür ederken Sinan Giray'a bir baba edasıyla sarıldı. Bu durumu kıskanan Samet karısının kolunu dürtmesiyle kendisine geldi.
"Adama bak kızımı ayarttığı yemiyor gibi dostumu da ayarttı!"
Yasemin kıskanç kocasının kızaran suratına kahkaha atası gelmişti ki son anda gülme yanını bastırdı. "Sinan gibi dünürün olacak işte hep istemiştin!"
"Evet ama Sinan gibisini istemiştim direk Sinan'ı istememiştim!"
Yasemin kocasının suratına ciddiliğini ölçmek için baktı. "Ne farkı var ha kendisi ha gibisi!"
Samet karısını koluna takıp odadan dışarıya sürükler gibi çıkarırken sinirle homurdandı.
"Yasemin bir gece seninle mahzen fantezisi yapalım anlarsın kendisi mi gibisi mi?"
*****
Düğün İstanbul'un en görkemli yerlerinden birinde yapılıyordu. Boğaza nazır bir mekanda ağırlanan konuklar yerlerini yavaş yavaş alırken gelin ve damatlar da mekandaki gelin odasına yerleşti. Hepsi heyecanla zamanın gelmesini bekliyordu. Büyük reisler gelen davetlileri ağırlıyor, oturacak yerlere yönlendiriyordu. Düğün oldukça kalabalıktı. İş camiasından, gençlerin çevrelerinden gelenler mekanı doldurmuştu. Yılmaz ve tayfası Savaş ve Emreler ailelerin yanlarındaki masalardan birine yerleştiler. Ahsen beğeni gözleriyle etrafı süzerken kocasının kolunu omzuna atmasıyla bakışlarını adama çevirdi. Ahsen kocasına küsmüştü. Çünkü kızların yanına çıkmasına izin vermemişti. Hamile diye dibinden biran olsun ayrılmıyor kendisini sıkboğaz ediyordu. Ya merdivenleri çıkarken doğum başlarsa ne yaparım diye diye kızı korkutup durmuştu! Yılmaz kendisine trip atmaya çalışan karısına yanaşıp boynuna suratını gömdü. Ahsen yine dayanamamıştı kocasının çocuksu hallerine. Gülümseyerek affettiğini belirterek önündeki aparatifleri tırtıklamaya başladı..
Nikah memurunun gelmesi üzerine gelin ve damatlar sırasıyla ufukta gözüktü. Alkışlar, konfetiler eşliğinde giriş yapan çiftler etrafa mutlulukla gülücükler saçıyor el sallıyordu. Sırayla nikahın kıyılacağı masaya yerleştiler. Melih ve Seda'nın nikahı kıyılacak diğer ikisinin nikahları olduğu için formaliteden sadece soru sorulacaktı.
Nikah memuru Neslihan hanım kırmızı cübbesiyle yerini alırken damatlara beğeni dolu gözlerle baktı. İçinden maşallah çeken müzmin bekar memur hanım darısı başıma diyerek nikah defterini açtı. :))
Şahitlerin sırasıyla ismi söylenince onlarda teker teker çıkıp sahnedeki yerlerini aldı. Melih'in şahidi Barış olurken, Seda'nın şahidi Zeynep oldu. Demirhan hiç düşünmeden Giray'ı şahidi olarak isterken, kocasını sinirlendirmek için Nihan'da kendi şahidi olarak Nergis'i istedi. Yakup Efe daha ağzını açmadan Gülüm aniden memura Cihan ve İmran şahitlerimiz diye söyleyince kocasına sinsice baktı. Onların zaten nikahları vardı göstermelik olacaktı. Onlarda evlilik öncesinde nikah masasına oturmanın heyecanını tadını alabilirlerdi.
Şahitlerde yerlerini alınca nikah akdi başlamış oldu.
"Sayın aile büyükleri, değerli konuklar hepiniz hoş geldiniz. Muhteşem çiftlerimizi bu özel gününde yalnız bırakmadığınız için onlar adına teşekkürlerimi iletiyorum ve nikah akdimizi başlatıyorum. Evet ilk defa üç kişinin nikahını kıyacağım. O yüzden toplu bir şekilde soruyu sorup cevabı alacağım ve heyecanınızı hemen bitireceğim.."
"Siz Seda hanım, Gülüm hanım ve Nihan hanım, hiçbir baskı altında kalmadan kendi isteğiniz ve arzunuzla, iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta Melih, Yakup Efe ve Demirhan beyefendileri eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Kızlar önlerindeki mikrofona eğilerek aynı anda Evet! diye bağırınca ortalık resmen inledi. Alkışlar havada uçuşurken böyle bir nikaha ilk kez tanık olan Memur Neslihan keyifle sırıtıyordu. Nikahın ardından kesinlikle bu çiftlerle selfie çekilecekti!
Sıra erkeklere geldiğinde memur hanım bu sefer yakışıklı beylere döndü.
"Siz Melih bey, Yakup Efe bey ve Demirhan bey, hiçbir baskı altında kalmadan kendi isteğiniz ve arzunuzla, iyi günde kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta Seda, Gülüm ve Nihan hanımları eş olarak kabul ediyor musunuz?"
Beylerde kızların oyununa ayak uydurup aynı anda Evet! diye bağırınca bir alkış tufanı daha sardı dört bir yanı.. Bu özel anlar saniyesi saniyesine videoya alınıyor her bir taraftan flaşlar patlıyordu. Memur şahitlere bakıp kendi aralarında oynaşan çifte gülümsedi.
"Şahitler sizler de kabul ediyor musunuz?" diye soruyu yönelttiğinde bir kişi hariç hepsinden Evet yanıtını aldı. Alamadığı kişi ise şeytanca damada bakıyordu.
Memur cevap vermeyen adama tekrar sormak için öne eğildi. "Giray bey? Şahitlik ediyor musunuz?"
"Şimdi diyorum ki yanımdaki bu dünya güzeliyle benimde nikahımı kıyarsan cevap veririm!"
Memur Neslihan şaşkınca adama baktı. Ortamdan gülme sesleri gelirken, Demirhan açık olan mikrofonu unutarak Giraya sayıp sövmeye başladı.
"Ulan onaylasana! Giray gebertirim! Şahidim desene! Evet desene!"
"Bana ne! Bende nikah istiyorum! Dimi Nergis he desene!"
Samet oturduğu yerde kravatını gevşetirken eliyle suratına hava yapmaya başladı. Bu çocuk elinde kalacaktı!
"Giray bey, sizin de yuvanızı yapacağım hiç merak etmeyin!"
"Valla mı?"
"Valla! Şimdi söyleyin şahit misiniz?"
"Valla memure hanımcığım sırf sizin hatrınıza şahidim efem. Evet, evet, evet! Ama sözünüzü unutmayın. Yuvamı yapacaksınız!"
Genç memur gülümseyerek adamı onaylarcasına başını sallayıp imza için defteri gelin ve damada yönlendirdi. Melih ve Seda imzayı attıktan sonra defteri geri alan kadın son sözünü söylemek adına konuşmaya başladı.
"Bende, Hayal gücümün bana vermiş olduğu yetkiyle sizleri karı koca ilan ediyorum. Mutluluğunuz daim olsun.. Gelinleri öpebilirsiniz. Damatların ayağını ezebilirsiniz.."
Genç kadın konuşmasını bitirip nikah cüzdanlarını gelin hanımlara teslim etti. Kızlar hiç acımadan adamların ayağını hunharca ezerken damatların surat ifadeleri flaşlardan kaçmadı. Yakup Efe'nin maviş gözleri yuvalarından fırlarken, Demir'in ağzı beş karış acıyla açıldı. Melih garibi ise gözlerini kapatıp dudaklarını büzmüştü. Yakalanan bu fotoğraf karesi çerçeve yapılıp asılmaya değerdi ve bu çerçeveden mutlaka Memur Neslihan'da alacaktı.. (:
Nikahın ardından çiftlerimiz çalan müzikle dans etmeye başladı. Zerrin Özer'den 'Her şey Seninle Güzel' şarkısında çiftler orta yerde salınırken, birbirlerine aşkla bakıyor bulutların üzerinde uçuyor gibi hissediyordu. Bütün çiftler gelin ve damada eşlik ederken yaşlı kurtlar eskiye dönmüş kendi düğünlerini hatırlayıp özlemle o günleri yad ediyordu. Şimdi evlatlarının mutluluklarına şahit olmak daha başka bir hissiyat veriyordu onlara..
Dansın ardından gelin ve damatlar gelen davetlileri hoşlamak adına masaları tek tek dolaşıp fotoğraflar çekildi. Eşin dostun yanında soluklanıp sohbet edildi. Oynayanlar yiyenler içenler her şeyiyle keyifli bir düğün gerçekleşiyordu. Işıklandırmanın aniden sönmesiyle herkes birden telaşa kapıldı.
Sinan ve adamları birden ayaklanıp neler olup bittiğini anlamaya çalışırken birden orta yerdeki platforma yerleştirilen projeksiyondan yansıyan ışık ortalığı aydınlattı. Herkes şaşkınlıkla birbirine bakarken ekranda aniden Yusuf'un fotoğrafı gözüktü. Önce tek sonra Samet ile okul kantininde kahve içerken, Onur, Ahmet, Yusuf ve Samet dağınık bir evde okeye dönerken..
Adamlar şaşkınca fotoğraflara bakarken yıllar önceki hallerine resmen kahkaha atmaya başladı. Sonra Yaren gözüktü. Yusuf'un yıllar önce gizliden çektiği fotoğraflardı bunlar. Aynı odada karşı masasında çalışırken çizim yaparken, of çekerken en şirin fotoğraflarıydı..
Sonra sevgili oldukları zamana geçiş yapan fotoğraflarda el ele diz dize olanlar gözükmeye başladı. Derken Samet ve Yasemin girdi ekrana..
Ormanda Yasemin'i kovalayan Samet..
Salıncakta Gülsüm'ü sallamak isterken yere düşen Onur..
Balık tutarken Sevim'e bakmak için dikkati dağılan ve göle düşen Ahmet..
Çıplak ayağıyla toprağa basıp seans yapan Sinan ve nicesi..
Uzun ömürlerini sırasıyla kısacık zamana sığdıran fotoğraf karelerine hasretle izledi, aşkları bitmeyen sevdalılar..
Ekran tam kararmaya başladı derken birden hepsinin nikah görüntülerinden birer fotoğraf karesi yansıdı.. Samet'in hararetli geçen nikahından gelen fotoğraflar ise inanılmazdı. Hamile kadın bir fotoğraf karesinde ağzını açmış çığlık atarken Samet elini kadına doğru uzatmış dur anlamında gösteriyordu..
Herkes o ana geçiş yaptığında mekanda kahkaha sesleri yükseldi. Öyle bir duygu karmaşası yaşıyorlardı ki şuan kimse tek kelime edemiyordu. Fotoğraflar akıp giderken bu sefer Yusuf ve kucağında bir bebek belirdi..
Yakup Efe'yi kucağına aldığı ilk an Samet'in yakaladığı bir kareydi. Yusuf ağlarken kucağındaki bebekte ağzı bir karış açık ağlıyordu. Bu fotoğraf ve bu an adam için çok önemliydi. Tekrar gözlerinin dolmasına engel olmamıştı. Yaren ıslak gözleriyle kocasının ellerini tuttu.
Barış'ın somurtkan hali yansıdı bu sefer ekrana.. Babasının kucağında, Sevim oğluna şebeklik yapıyor Barış çatık kaşlarıyla annesine bakıyordu. Barış'ın halini gören herkes adama bakıp dalga geçmeye başladı.
Samet'in ikizleri kuzu kıyafetleriyle ekranı süslediğinde ise artık gülmekten gözlerden yaş gelmeye başladı. Demir ve Emir rezil olmanın verdiği acıyla kafalarını eğdi. Bu kuzu hallerini herkesin görmesi pek iyi olmamıştı.. Racon macon kalmamıştı!
Melih'in Fırat'ı ilk kucağına aldığı zaman çekilen fotoğraf ekrana geldiğinde Berdan ne hissedeceğini bilemedi. Kardeşinin o yaşlarını görmek için canını bile verebilirdi. Lakin yine de şükretti. Güzel bir ailede şansını bulabildiği için mutlulukla akan fotoğraflara baktı..
Sonra Melih'in Seda ile ilk tanıştıkları zamanki fotoğraf geldi. Seda beşiğinin içinde Melih beşiğe doğru elini uzatmıştı. Seda bu fotoğrafı her zaman sevmişti. Ona ilk dokunuş, ilk tutuluş adını vermişti. Melih ona kundakta bebekken sana vuruldum derken yalan söylemiyordu yani.. Sonuç olarak doğumla birleşmişti yolları..
Bir sonraki fotoğrafta Nergis abilerini evin bahçesinde çimlerin üzerine devirmişti. Bir bacağı Demir abisine doğru havada tekme atıyor gibiydi. Sol eli ise öbür abisine doğru yumruk atma şeklindeydi. Giray kızı kolunun altına alırken "Ninja sevgilim benim!" diye saçlarını kokulu kokulu öptü..
Ardı ardına akan her fotoğraf karesine kahkahalarla bakan misafirler oldukça keyifli vakit geçiriyordu. Zaman gibi akıp giden fotoğraflarda çocukların ilkokul halleri, lise halleri, üniversite halleri, mezuniyetleri, doğum günleri, yaz tatilleri, isteme törenleri, sözler, nişanlar ve nicesi.. Belki yüzlerce resim hızlı hızlı akıp gitti..
Hazırlanan slaytın sonuna geldiğinde ise hepsinin birlikte olduğu bir fotoğraf karesi belirdi ekranda.. Fotoğraf o kadar güzeldi ki Fırat'ın selfie diye inat etmesiyle çekilmişti. Ekrana o kadar kalabalık kişi sığmadığı için herkes kareye gircem diye şekilden şekle girmişti. Birbirlerine el kol hareketleri yapan fotoğrafın en güzel yanı ise Giray ve Samet'in birbirlerine bakmasıydı.
Giray Samet'e şeytanca yandan bakıp gülümsüyor Samet ise sinirle Giray'ın boğazını sıkıyordu!
Fotoğraf karesinin en altında yazan cümle ise geceye son noktayı koydu..
"Sizler hayat yorgunu, bizler Sevda Vurgunu! Hep bir canda olmak dileğiyle.."
-Bölüm Sonu-
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro