Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

4.Bölüm: "Ateş'in aşkı"

Ben geldim.
Nasılsınız bakalım? Umarım çok çok iyisinizdir.

Multimedia: Yeni kapaklarımız 😍 missisbb aittir. O çok güzel olan kitaplarına bakmanızı tavsiye ederim. Çok çok teşekkür ederim. 💙

Bölüm şarkısı: Emre Azaklar - Seni Ben Nasıl Saklarım

Sınır: 1500 beğeni, 1600 yorum

İyi okumalar.

2.Sezon 4.Bölüm: "Ateş'in aşkı"

~

Hayat bize hiç beklemediğimiz anda hiç beklemediğimiz şeyler getirebiliyordu. Beklentileri çok yüksek olan birisinin hayatı birden yerle bir olabiliyordu. Hayattan hiç beklentisi olmayan birisine ise hayat güzel şeyler çıkarabiliyordu.

Benim hayattan hiçbir zaman çok büyük beklentilerim olmamıştı. Anı yaşardım ben. Şu an yaşadığım andan keyif almaya bakardım. Sevdiğim insanlara sataşır, onları gıcık etmeye çalışırdım. Sevmediğim insanların da canını okurdum. Yani en azından bir zamanlar öyle yapardım. Şimdi her şey çok değişmişti.

Ben değişmiştim.

Otuz altı günde büyümüş, farklı biri olmuş gibi hissediyordum. Susuyordum, sorulan sorular karşısında bile sessiz kalıyordum. Kimseye sataşmıyor, abimle bile kavga etmiyordum.

Kendi kabuğuma çekilip, sadece düşünüyordum.

"Gelebilir miyim abiciğim?" İşte böyle oluyordu. Onu düşünmeme izin bile vermiyorlardı. Başımı onaylar anlamda salladığımda, abim içeriye doğru girdi. Yanıma oturduğunda, saçlarımı okşamaya başladı. Abimin bu hareketleri bana o kadar yabancıydı ki. Tüm bu olanlardan sonra abimin bana olan tavırları da fazlasıyla değişmişti. Sanki artık gerçekten bana kardeşiymişim gibi davranıyordu.

"İyi misin?"

Değilim. Hem de hiç iyi değilim.

"İyiyim," diye mırıldandım.

"Bugün kötü olmuşsun," diye soru sorar bir şekilde sorduğunda, anlayabilmiştim odama neden geldiğini.

"Bir haber var mı?" Sorusunu es geçerek kendi sorumu sormuştum.

"Hayır abiciğim bir haber yok." Serserimden yine bir haber yoktu.

"Tamam, yalnız kalabilir miyim? Uyuyacağım." Kararsızda gözlerimde baksa da yatağımdan kalkıp, odamdan çıktı.

Yatağıma uzanıp, gözlerimi kapattım. Bugün onsuz geçirdiğim, hasretinden öldüğüm otuz altıncı günümdü. Tam otuz altı gündür onsuz günlere uyanıyor, otuz altı gündür onsuz geceye gözlerimi kapatıyordum. Böyle yaşamak, onsuz yaşamak çok acıydı, çok.

Uyku beni derinlerine doğru çekerken, rahatsız bir uykuya doğru teslim ettim kendimi.

****

"Oho sen hâlâ uyuyor musun uykucu?" Beste yatağıma doğru atladığında, gözlerimi zorlukla açtım. Sanki göz kapağımın üzerinde tonlarca ağırlık var gibiydi. "Biz gidelim karneleri alalım hanımefendi hâlâ uyusun, ohh be keyfe bak." Yakarışlarını hafif bir tebessümle dinledim. Bugün 12'nci sınıfın ilk yarısı bitmişti ve ben karnemi almaya gitmemiştim bile.

"Nasıl olduğunu merak etmiyor musun karnelerimizin?" Sorduğu soruya boş bakışlarımla karşılık verdim. Merak edeceğim en son şey karnemde yazan notlarım olsa gerekti.

"Ateş'in karnesini verir misin?" Duraksadı. Gözlerinden geçen hüznü görebilmiştim. Onlar için de zordu biliyordum. Onlardan giden koca bir çocukluklarıydı. Ama güçlü olmaya çalışıyorlardı işte. Benim aksime çabalıyorlardı. Ben artık kendimden geçmiştim.

"Asrın almıştı. İçerde bekliyorlar gel hadi." Başımı onaylar anlamda salladım. Kabul etmesem saçımdan sürükleyerek götürecek gibi bir hali vardı.

Elimi yüzümü yıkayıp, geri odama girdim. Üzerime giyeceklerimi almak için dolabımın önüne geçtiğimde, gözüm istemsizce aynadan kendime takıldı. Ateş'in kilolusun diye beni kızdırmaya çalıştığı bedenime baktım. Baya zayıflamıştım. Yüzüm çelimsizleşmiş ve göz altı morluklarım fazlasıyla çıkmıştı. Başımı iki yanıma sallayıp, kendime gelmeye çalıştım. Dolabımın kapağını açıp, içinden giyeceğim kıyafetlerimi çıkarttım.

****

"Hoş geldiniz," deyip Kutay'ın yanındaki boş yere oturdum. Hepsinin bir anda ilgisini çekmiştim ve bana bakmaya başlamışlardı.

"Nasılsın Ada?" diye soran Burak'a baktım.

Bok gibiyim.

"Bildiğin gibi," deyip omzumu silktim.

Yanımda oturan Kutay'a dönerek, "Ateş'in karnesini verir misin?" diye sordum.

"Bir şartla veririm Adaşkım." Kaşlarımı çattığımda, elini kaşlarımın ortasına doğru koyup düzeltmeye çalıştı.

"Çatma kaşlarını yaşlanacaksın erkenden Adaşkım." Kaşlarım yavaşça düzeldiğinde, gülmeye başladı.

"Karneyi verecek misin artık?" diye huysuz ses tonumla sordum.

"Birazdan bize gideceğiz, bizimle gelirsen tabii ki veririm."

"Kutay," diye mırıldandım. Gitmek istemiyordum. Evden dışarı adımımı bile atmak istemiyordum.

"Ne Kutay Kutay! Hem bak Uzay bebesi seni çok özledi." Kutay'ın dediğiyle beraber kaşlarımı yukarı doğru kaldırdım.

"Uzay beni görmedi bile Kutay," diye mırıldandım. Bildiğiniz yalan söylüyordu işte.

"Olsun görmesi önemli mi? Bana Adaşkım'ı getirin diye tutturdu. Yani tabii ki de Adaşkım demedi onu şu an ben uydurdum. Ama sonuç olarak bana getirin dedi. Bacak kadar çocuğumu kıracaksın Ada?" Söylediklerinden sonra istemsizce gülümsedim. Ama bu çok kısa bir an sürmüştü. Kutay'ın yalan söylediğini tabii ki de biliyordum. Ama artık onları kırmak, üzmek istemiyordum. Onlar bana serserimden kalanlardı.

****

"Adaşkım," diye bağırarak üzerime koşan küçük çocuğu gördüğümde, hafifçe geriledim. Bu çocuk tıpkı Kutay'ın kopyasıydı. Kutay'ın ısrarı üzerine günler sonra evden çıkabilmiş ve onlara gelmiştim. Çocuk koşarak üzerime doğru atladığında, bedenim dengesini sağlayamamış ve popomun üzerine yere doğru çakılmıştım. Ahh ahh Kutay'ın kardeşinden başka ne beklenirdi ki.

"Lan uzay bebesi kalk kızın üstünden." Kutay, Uzay'a bağırdığında Uzay sanki inat etmiş gibi üzerime daha çok yapıştı.

"Uzay hadi kalk abiliğim Ada'nın üzerinden." Asrın, Uzay'ı üstümden kaldırdığında banada elini uzattı. Uzattığı elini tutup, yerden kalktım. Ahhh popom feci derecede acımıştı.

"Adaşkım," deyip yeniden bacağıma yapıştığında, Kutay küçücük çocuğun saçlarından çekip onu geriye doğru çekiştirdi. Bu çocuk beni ilk defa görüyordu ama sanki daha önce görmüş gibi davranıyordu.

"Lan o bir tek benim Adaşkım," dediğinde güldüm.

"Nerden senin aşkın oluyormuş Kutay. O Ateş abi ve benim aşkım." Uzan'ın söyledikleriyle öylece kaldım. Cümleyi beynimde tekrarlayıp durdum.

O Ateş abinin aşkı.

Ateş abinin aşkı.

Hafifçe gülümsedim ama gözlerimin ucuna kadar yaşlar gelmeye başlamıştı bile.

"Bebe senin ağzına biber sürerim odana git yürü." Kutay'ın dediğiyle beraber Uzay'ın gözleri kocaman açıldı. Biber lafından korkmuş olacak ki merdivenlere doğru koşmaya başladı. Tabii bir yandan da bağırmayı ihmal etmiyordu.

"Adaşkım benim aşkım, Adaşkım benim aşkım." Kutay'ı sinir etmek için bağırdığı o kadar belliydi ki. Şu haliyle ne kadar komik göründüğünün farkında mıydı acaba?

****

"Oh oh bakın sizlere, canım kardişlerime neler yaptım ben ellerimle yaptım ellerimle." Kutay elindeki dolu dolu tepsiyle bağırarak içeri girdi. Orta sehpaya tepsiyi koyduğunda, yüzünde gururlu bir ifade vardı. Sanki her şeyi kendi elleriyle hazırlamış gibi bakıyordu.

"Gerizekalı sanki sen hazırladın." Burak elindeki telefondan başını kaldırıp konuştuğunda, Kutay sinirli gibi görünmeye çalışarak ona doğru döndü.

Kutay, "Ben hazırladım tabii ya ahanda tam şu ellerimle," deyip ellerini havaya kaldırarak göstermeye başladı.

"Ellerini tuvalletten çıktıktan sonra yıkadın mı lan sen?" Asrın'ın sorduğu soruyla birlikte yüzümü tiksinircesine buruşturdum. Tamam, ben de midesizdim ama bu kadar da değildim be.

"Yok kardişim benim prensiplerim arasında el yıkamak yok." Zaten bir şey yiyesim yoktu bu konuşmalardan sonra hiçbir şey yiyemeyecektim.

"Iyyy ikinizde iğrençsiniz. Susun susun." Beste Asrın ve Kutay'a bağırdığında Kutay hiç üstüne alınmayarak getirdiklerinden yemeye başladı. Ama Asrın, Beste'den gözlerini çekememişti.

"Siz de yesenize kardişlerim," Kutay kendi kendine konuşmaya başladığında, başımı koltuğun başlığına yasladım.

"Ada iyi misin?" Beste'ye başımı sallayarak cevap verdim. "Gel bir şeyler ye hadi." Başımı olumsuzda sallayarak cevap verdim. Evden çıkmadan önce bir şeyler atıştırmıştım zaten, şu an canım bir şey yemek istemiyordu.

Bir telefon sesi duyulduğunda, Asrın hızlıca yerinden kalkıp, mutfağa doğru yürümeye başladı. Adımları fazlaca telaşlıydı. Arkasından hepimiz garip garip baktığımızda, o çoktan mutfağa girip kapısını kapatmıştı bile.

"Ben susadım, su alıp geliyorum. Bir şey istiyor musunuz?" diye sordum.

"Bono do kolo gotor Adoşkom." Kutay ağzı dolu bir şekilde konuşmuştu. Ama ben onun ne dediğini anlayamamıştım ki. Ne dediğini anlamasamda başımı onaylarcasına salladım. Nasıl olsa mutfaktan bir şey bulup getirirdim değil mi?

Mutfağın kapısını açtığımda, Asrın'ı hâlâ telefonla konuşurken buldum. "Akşam orada olacağım," demişti en son. Gözleri beni bulduğunda hiçbir şey demeden telefonu kapattı. Bu hareketini garipsesem de bir şey demeden bir bardağa su doldurup, içtim.

"İyi misin Ada?" Derin bir nefes alıp, bıraktım.

"Neden hepiniz bana bu soruyu soruyorsunuz? Sormayın artık, yeter. İyi misin Ada, iyi misin Ada. Bıktım anlıyor musunuz? Bıktım." diye hafifçe bağırdım. Asrın bana anlam veremediğim bir ifadeyle bakarken, diğer çocuklarda mutfağa girmişti.

"Ada ne oldu?" Başımı Beste'ye çevirdim.

"Yok bir şey. Ben gitsem iyi olacak," dedim.

"Biz seni bırakalım Ada."

"Siz beni bırakmayın Burak. Ben biraz hava almak istiyorum. Sonra görüşürüz." deyip yanlarından geçerek çıkıp, gittim. Siz beni bırakın ama mümkünse beni benimle bırakın.

Yolda yürümeye başladığımda, gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle sildim. Bıkmıştım artık. İyi misin diye sormalarından, hiçbir şey yokmuş gibi davranmalarından bıkmıştım.

Oysaki bok gibiydim.

Sahile geldiğimde, kayalıkların üzerine oturarak karşımdaki manzarayı izlemeye başladım. İzliyordum ama sanki bir boşluğu izliyor gibiydim.

Esen havayla birlikte saçlarım uçuşmaya başlamıştı. Gözlerimi kapattım. Elimi kalbime götürdüm.

Sanki yanımdaymış gibi onu hissetmeye çalıştım. Güzel anılarımız geldi gözlerimin önüne. Beraber yaptığımız çılgınlıklar, laf dalaşlarımız, gülüşlerimiz, onun beni sinir etmeleri. Gözlerimden yaşlar akmaya başladığında, kapalı tutmaya devam ettim. Gözlerim kapalıyken yanımda gibiydi, gözlerimin önünde gibiydi.

Bu çok acıydı.

Onsuzlukla baş etmeye çalışmak çok acıydı.

Onsuzluk çok acıydı.

****

Asrından..

"Benim bir işim var, çıkıyorum. Siz takılın. Sonra görüşürüz." Arabamın anahtarını elime alıp, kapıya doğru adımladım.

"Nereye gidiyorsun kardişim?" Hay ben senin kardişim diyen ağzına.

"Sana ne lan hesap mı vereceğim sana?" diye sinirli bir şekilde sordum.

"Aşk olsun çakma Ateş kardişim." Kutay'a doğru adımladığımda koşarak Beste'nin arkasına saklanmıştı. Uyanıktı. Tabii Beste'nin arkasında bir şey yapamayacağımı bildiğinden direk onun arkasına saklanıyordu.

"Seninle sonra görüşeceğiz. Ve bu sefer arkasına saklanacağın bir Beste olmayacak." Beste gözlerime baktığında, arkamı dönüp kapıya doğru ilerledim. Bakışlarını hâlâ sırtımda hissedebiliyordum. Şu an Kutay'ı dövmek vardı ama dua etsin önemli bir işim vardı.

Hızlıca arabama atlayıp, çalıştırdım. Son bir ayda yaşadığımız sıkıntıları düşündüm, başımıza gelenleri, çektiğimiz acıları, döktüğümüz gözyaşlarını. Ama artık her şey yoluna girecekti.

Gaza biraz daha yüklendiğimde, istediğim yere kısa zamanda gelmiştim. Arabayı durdurduğumda, hızlıca inip depoya doğru yürümeye başladım. Deponun kapısını yana doğru kaydırıp, içeri doğru girdim. Etraf karanlıktı.

"Kardeşim." Kardeşimin sesini duyduğumda hızlıca arkamı döndüm. Karanlığın içinden bana doğru geliyordu. Yanına doğru adımlayıp, kardeşime sıkıca sarıldım.

"Bitti mi artık kardeşim?" Sesim boğuk çıkmıştı.

"Az kaldı kardeşim. Her şey bitecek çok az kaldı." Sesi bile değişmiş gibi geliyordu. Koskoca otuz altı gün lan. Az mıydı?

Ayrıldığımızda elimi omzuna doğru sertçe vurdum. "Özledik lan."

"Ada nasıl?" diye sorduğunda duraksadım. Bok gibi desem doğruyu söylemiş olurdum. "İyi değil de mi?" diye sorduğunda sadece başımı sallamakla yetindim.

"Kötü kardeşim." dediğimde buğulanan gözleriyle boş boş tavana bakmaya başladı.

"Affeder mi beni?" diye sorduğunda güldüm.

"Affeder tabii lan. Bak ben sana diyeyim seni gördüğü gibi boynuna zıplayacak ama tabii sonrasında baya çekeceksin. Kaç gündür ağzına çiğköfte bile sürmedi kız. Düşün artık seni bulduğu gibi yiyebilir." Dalgaya alarak söylemiştim bunları. Aklının burada kalmasını istemiyordum.

Ateş ağzını açıp bir şey diyeceği sırada, deponun sürgülü kapısı açıldı. Ve dışarıdan içeriye doğru bir ışık doğdu.

Ve aynı zamanda tanıdık o ses kulağımıza doldu.

"Lan Ateş kardişim."

Ateş bana, ben Kutay gereksizine o ise ikimize birden bakıyordu.

İşte şimdi boku yemiştik.

~

Evet, bölüm yorumlarınızı okumak için çok çok heyecanlıyım. Lütfen düşüncelerinizi belirtin, heyecanıma ortak olun.

Bundan aylar önce 27 Aralıkta takın kemerleri başlıyoruz demiştim. Hatırlıyor musunuz? Ve bir türlü başlayamamıştık. Evet şimdi yeniden soruyorum. Takım kemerleri, başlıyoruz. Hazır mısınız? Bu sefer ciddi ciddi başlıyoruz.

Şimdiye kadar yanımda olan herkese çok çok teşekkür ederim. Beğeni ve yorumlarınızı eksik etmezseniz çok sevinirim. 🌸

Sizce bir sonra ki bölümde neler olur?

Kutay en sonunda geldi. Sizce Kutay neler yapar?

Ada'nın durumu hakkında neler düşünüyorsunuz?

İnstagram: mavininhikayeleri

Sizleri seviyorum.

💙

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro