
13.Bölüm: "Tavandaki çiğ köfte"
Ben geldim ben geldim...
Nasılsınız bakalım? Keyifleriniz yerinde mi? Karantina süreci nasıl geçiyor?
Sahurcu tayfa burada mı?
Multimedia: Canım Senamın yaptığı çalışma 💙 luxluthorsena Çok teşekkür ederim canımın içi 🥰
Bölüm şarkısı; Delalım (Dinler misiniz bilmiyorum ama multimedia'ya koydum wğdğdğğdğd)
Ve son olarak çok kısa bir şey söylemek istiyorum. Ben de buraya herkes gibi emek veriyorum. Bir şeyler yazmaya, kendimi geliştirmeye ve de sizleri mutlu etmeye çalışıyorum. Ben bu karantina günlerinde emin olun daha çok bölüm atmak isterim ama lütfen sizler de destek olun. Ben kendim ve sizler için uğraşıyorsam sizler de lütfen desteğinizi eksik etmeyin. İnanın buraya artık bölüm sınırı koymak istemiyorum. Bu kadardı..
İyi okumalar.
~
Ada'dan...
"Hoş geldin Adaşkım benim." Kutay kolumdan tutup beni çektiğinde yine ve yine Ateş'i dışarıda bırakmıştı. Bu sahne bana bir yerden tanıdık geliyordu yaa neyse.
Başımı olumsuz anlamda sallayarak gülerek, "Kutay," diye söylendim. Gerçekten hiç akıllanmıyordu.
"Geri zekalı." Ateş dakika bir gol bir söylenerek içeri girdiğinde bugünün olaysız bitmeyeceğini anlayabilmiştim.
Merdivenlerden inen Ela gözlerime çarptığı an eş zamanlı olarak, "Hoş geldin Ada," demesi çok kısa bir an almıştı.
"Hoş buldum. Nasılsınız bakalım?" Gözlerime imayla ikisinin üzerinde dolaştırdığımda Ela utanarak gözlerini kaçırdı. Ayy bu kızın utangaçlığını ne yapacaktık biz böyle? Peki Kutay gibi arsız birisinin böyle utangaç bir sevgilisinin olmasına ne diyorsunuz?
"Biz çok iyiyiz bomba gibiyiz Adaşkım. Sen nasılsın, naptın? Bu kereta seni üzmüyor değil mi?" Artık şuracıkta bir yerlerde bayılıp kalacaktım o olacaktı. Ateş, Kutay'ın sözlerinden sonra Kutay'a doğru sinirle yürümeye başladığında hızlı bir şekilde Kutay'ın yanından uzaklaştım.
Bu sefer aralarında kalan kişi olmayacaktım.
Yesinlerdi birbirlerini.
Ateş, Kutay'ın kafasına bir tane geçirdiğinde Kutay acıyla bağırdı. "Adaşkım aşk olsun beni beni Kutay'ını korumayacak mısın?"
"Korumayacağım," dediğimde çoktan içeri geçmiş tekli koltuğa kurulmuştum bile.
"Beni beni Kutay'ını?" Kutay inanamıyormuş gibi tekrardan sorduğunda onun bu haline güldüm.
"Seni seni evet," dediğimde Ateş'in kollarının arasından kurtulmaya çalışıyordu.
"Ela gel buraya gel yesinler birbirlerini." Kenarda Kutay ve Ateş'i korkuyla izleyen Ela'ya bağırmıştım. Bu ayılar şimdi yerde falan yuvarlanırdı yanlışlıkla kıza da bir şey falan gelirdi.
Ela, "Ama..." dediğinde hızlıca sözünü kestim.
"Her zamanki halleri onları boş ver gel dedikodu yapalım." Ne? Dedikodusuz olmazdı bir kere.
Ela; Kutay ve Ateş'in birbirlerine girmiş hallerine kararsız bir şekilde baksa da sonunda yanıma doğru gelmeye başladı. Eeee dedikoduydu sonuçta değil mi?
****
"Beste ve Asrın gelmeyecek mi?" Evin içinde sanki kimse beni duymayacakmış gibi bağırdığımda Kutay da aynı benim gibi bağırdı.
"Gelecekler tabii gelmezlerse bok yesinler, şanslarına küssünler." Eee ben bunu Asrın'a yetiştirirdim ama.
"Ben bir Beste'yi arayayım durun."
"Yaz yaz Adaşkım ona de ki; Kutay'ın bu ayılar arasında yalnız kaldı. Aynen böyle de..." Çok değil daha yarım saat önce Ateş'le birbirlerine girmişlerdi ama Kutay'dı bu işte hiç akıllanmıyordu ki... Şimdi Ateş ve Burak iki tarafını birden kuşatmışlardı ama Kutay yine de şu çenesine hakim olamıyordu.
"Asıl biz senin gibi bir geri zekalıyla kaldık burada." Burak, Kutay'a üstüne bastıra bastıra geri zekalı dediğinde başımı onaylamaz anlamda salladım. Şu çocuğa günde yüz kere geri zekalı diyorlardı hayır gerçekten geri zekalı falan olacak diye korkuyordum en sonunda.
"Yaa bi iki dakika kavga etmeden durun iki dakika." Bizim çocuklara sinirlenerek elime telefonumu alıp, rehbere girdim. Sinsirella yazısının üzerine tıklayıp, kulağıma götürdüm.
'Sinsirella aranıyor'
"Efendim Ada?" Karşı taraftan Beste'nin sesini duyduğumda bizimkilere söylenmeyi bırakarak Beste'ye çemkirircesine bağırdım.
"Nerdesin sen kız? Kaldım ben bu delilerin arasında..."
"Biraz hastayım da gelemeyeceğim ben dinleniyorum."
"Hasta mısın? Daha dün turp gibiydin hangi ara hasta oldun?" dediğimde birden Beste öksürmeye başladı. Ahh ah kaçın kurasıydım ben yer miydim böyle numaraları? Bildiğin yalan söylüyordu işte benim gözümden kaçmazdı.
"Bilmiyorum ki kapmışım işte bir yerden," dediğinde Kutay arkamdan bağırdı.
"Hasta mıymış benim küçüğüm? Neyi varmış?"
"Hastayım kardeşim evet ama biraz dinlensem geçer önemli bir şeyim yok." Beste telefondan Kutay'a bağırdığında Kutay da buradan ona bağırdı.
"Nasıl yaa? Sen şimdi benim muhteşem çiğ köftelerimi yiyemeyecek misin?" Neden ikisi de benim kulağımın dibinde bağırıyorlardı ki?
"Bana da sonra yaparsın artık elinden yemek için sabırsızlanıyorum emin olabilirsin." Eminim sabırsızlanıyorsundur Beste...
"Öyle olsun madem sen iyi ol da..." Beste'yle biraz daha konuştuğumuzda telefonu sonunda kapatabilmiştik. Hastayım demişti ama bence kesinlikle hasta falan değildi. Numara yapıyordu yahu bildiğiniz. Ama benim adım da Ada'ysa ne olduğunu öğrenirdim ben.
Ateş, "Asrın gelmeyecekmiş," dediğinde kafamdaki tilkiler çalışmaya başlamıştı. İkisi de aynı anda gelmiyordu neden acaba? Kafamda türlü türlü senaryolar yazmaya başladığımda, aklım tamamiye Beste'de kalmıştı. Benim bu işi bir an önce çözmem gerekiyordu.
Yaa bu ikisi birleşecekti ya da birleşecekti... Başka yolu yoktu!
****
"Oyy benim yaprak sarmam." Kutay, Ela'nın yanağını sıkmaya başladığında ben ise Kutay'ın, Ela'ya olan hitap şeklinde takılı kalmıştım. "Bak sen benim yaverimsin tamam mı? Ben ne diyorsam onu yapacaksın."
"Oldu başka?" Ela, Kutay'ın sözlerine itiraz edercesine konuştuğunda, gözlerimi tam yanımda olan Ateş'e çevirdim. Gözlerini telefonuna dikmiş çok dikkatli bir şekilde bakıyordu. Utanmasa içine girecekti yani.
"Bak bak gör millet sevgilisine yaprak sarmam der, sevdiği yemek adıyla seslenir sen anca bana yavru panda de." İsyan edercesine konuştuğumda bakışları anında telefonundan kalkıp bana doğru döndü.
"Ne yani sana patates mi diyeyim Ada?"
Tam karşı koltuğumuzda oturan Burak, "Oooooo," diye gülerek bağırdığında kızgınlıkla kaşlarımı çattım.
"Sen bana patates mi demek istiyorsun yani Ateş?" diye sinirli çıkan ses tonumla sorduğumda, elinde tuttuğu telefonunu yanına fırlatıp tamamiyle bana doğru döndü. İphone o kibar davran diye bağırmak istesem de şu an ciddi bir konu üzerinde olduğum için bağırmamıştım. Bir de iPhone fırlatıyordu terbiyesiz.
"Kendin dedin Ada..."
"Ben gel bana patates mi de dedim?" Ateş sabır diler gibi başını sağına doğru sallayıp geri çevirdiğinde cevap bekler gibi yüzüne baktım.
"Sen demedin mi sevdiğin yemeğin adıyla seslen diye. Bende söyledim işte." O kadar güzel yemek varken patates olmam da ayrı bir şeydi yani. Mesela ince sarılmış bir yaprak sarması olabilirdim. Neden tombik bir patates olayım ki?
"Ola ola patates oldum iyi mi?"
"Ada sen ne saçmalıyorsun?" Ateş sonunda sabrının sonuna gelmiş gibi konuştuğunda çatılmış kaşlarımın arasından ona kızgınca baktım.
"Birisi der sevdiğine yaprak sarmam diğeri der sevdiğine patates. Vay be... Adaletin bu mu dünya?" Şu an da arka fonda Selda Bağcan'dan Adeletin Bu Mu Dünya çalıyordu dostlar.
"Bak bak bu güzel muzlu pudingim." Kutay'ın yine Ela'ya olan o güzel seslenmesi aramıza girdiğinde Ateş'e gözlerimle ikisini gösterdim. Belki Kutay'ı falan örnek alırdı da bana patates demezdi.
Kutay sanki balkon konuşması yapar gibi koltuğun üzerine çıkıpta konuşmaya başladığında onu dinlemeye başladım. Yine güzel saçmalayacaktı biliyordum.
"Evet canım Adaşkım ve kardişlerim..." Kutay'ın sözünü yarıda kesen şey; kapının çalan zili olmuştu. "Bir konuşturma yaptırmadılar yaa. Şurada önemli iki çift şey diyeceğim hemen çal kapı." Kutay kendi kendine homurdanmaya başladığında onun bu hallerine güldüm.
Ayakta olan Ela kapıyı açmaya gittiğinde bir süre sonra içeriye damlayan ses ve kişiyle birlikte Kutay'ın kaşları sinirle çatıldı.
"Çiğ köfte partisi varmış dediler geldim." Aslan gülerek konuşmuştu ama Kutay gülmüyordu.
"Ne işi varsa sanki burada benim kardişlerimin arasında. Sanki ben onu çağırdım da." Kutay ağzının içinde mırıldandığında onu bir tek ben duyabilmiştim. Çünkü hemen benim tepemde duruyordu.
"Evet şimdi artık konuşmamı yapabilirim. Bölenin ağzına, gözüne sinek kaçsın emi. Canım Adaşkım, kardişlerim ve sen gereksiz Aslan bebesi hepiniz kendi ellerimle yapacağım çiğ köfte partime hoş geldiniz. Tekrardan belirmek istiyorum ki; kendi ellerimle. Ahanda bu ellerimle yapacağım." Kendi elleriyle yapacağını bir on kez falan belirtmişti galiba. Hepimiz fazlasıyla anlamıştık kendi elleriyle yapacağını.
"Ve son olarak kendi ellerimle yapacağım." Hepimiz önemli bir şey söylemesini beklerken bunu söylediğinde Ateş sinirle bağırdı.
"Gevşek herif git ne yapacaksan yap."
"Aman be size de iyilik falan yaramıyor ellerimle çiğ köfte yapacağım size yine yaranamıyorum." Kutay koltuğun üzerinden trip atarcasına indiğinde sahte bir kızgınlıkla Ateş'e bakmaya başladım.
Küstürmüştü işte çocuğumu.
"Ne? Niye öyle bakıyorsun?"
"Niye çocuğun hevesini kırıyorsun? Ne güzel yapacak işte," diye kızdığımda ben bile kendi söylediklerime inanamıyordum. Kutay'ın yapacağından değildi de işte çok heves etmişti yapmak için.
"Sanki bir bok yapabilecek gibi savunup duruyorsun sende şunu..."
"Kıskanıyorsunuz beni kıskanıyorsunuz." Kutay evin içinde o koca sesiyle bağırdığında, şu ortamdan arkama bile bakmadan kaçmak için zor tuttum kendimi. Tüm delilerin hepsi beni bulmuştu hepsi böğürüp duruyordu.
"Ver oradan bir delalım safinazım benim." Kutay, Ela'ya safinazım diye bağırdığında Ela ona öyle bir baktı ki o bakışı size anlatamazdım.
"Saçlarını tek tek yolacağım o olacak." Ela söylenerek telefonundan Kutay'ın istediği parçayı aramaya başladığında, onun bu hallerine güldüm.
Kutay, Ela'yı da çok güzel bir şekilde delirtiyordu.
Kutay büyük masanın başına geçtiğinde adeta bir şef edasıyla konuşmaya başladı. "Evet canımlar bu gördüğünüz şey bulgur oluyor..."
"Hadi canım bizde makarna sanıyorduk." Kutay'ın sözünü bölen Aslan olmuştu.
"Sözümü bölmeyin sözümü bölmeyin artık!" Kutay eline aldığı demir kaşıkla birlikte bağırmaya başladığında aslında o kaşığı Aslan'ın kafasına atmamak için kendini zor tuttuğunu biliyordum.
"Ne olur şu malı bölmeyin de yapsın tüm şovunu da gidelim artık ne olur." Burak bezmiş bir şekilde konuştuğunda, ayaklarını önündeki sehpaya uzatmış birazdan uyuyacak gibi duruyordu.
Bu çocuk acaba geceleri ne yapıyordu?
"Her ne kadar kalbimi kırsanızda ben bu çiğ köfte sevdamdan vazgeçmeyeceğim. Öncelikli olarak sıcak suyumuzu bulgurumuzun üzerine döküyoruz. Evet söyle bakalım bize Aslan bulgurun üzerine neden su döküyoruz?" Kutay, Aslan'a adeta bir öğretmen edasıyla sorusunu sorduğunda hepimiz bakakaldık. Vallahi neden döküldüğünü bende bilmiyordum.
"Neden olacak bulgur ıslansın diye."
"Otur sıfır sana. Bulgur ıslansın diyeymiş bulgur suyunu çekip şişsin diye döküyoruz seni süper zeka." Kutay, Aslan'ı azarlarcasına konuştuğunda gülmeye başladım. Ayy bir de kendi çok biliyormuş gibi başkalarına bir şeyler öğretmeye çalışıyordu.
"Sonrasında ahanda bu salçaları bulgurun içine katıp bir güzel yoğuruyoruz." Tabakta duran salçaları bulgurun üzerine döküp öylece yoğurmaya başladığında bakakaldım.
Ateş huysuz bir şekilde, "Susarak yapamaz mısın sen şu işini," dediğinde sesi birazdan Kutay'ın tepesine çökecek gibi çıkmıştı.
"Hayır Ateş kardişim yapamam. Sizlerin de öğrenmesi gerek hadi yarın bir gün Adaşkımla evlendiniz Adaşkım senden çiğ köfte istedi eee sen yapmayı bilmiyor musun... Şok şok şok Ateş kardişim Adaşkım'ın istediği çiğ köfteyi yapamadı. Bu ne demek biliyor musun sen?" Şahsen ben ikna olmuştum Kutay şu an çok çok haklıydı.
"Hazırı var geri zekalı hazırı."
"Demek sen Adaşkım'ı hazır çiğ köftelere layık görüyorsun."
"Sana layık gördüklerimi de görmek ister misin kardeşim?" Ateş'in cümlesinin altında yatan o tehdit cümlelerinin hepimiz farkındaydık.
"Hayır hayır istemem ben en iyisi çiğ köftemi yapmaya devam edeyim." Kutay korkarak konuştuğunda, çiğ köfteyi yoğurmaya devam etti. Eeee aklın yolu birdi...
"Lan elini yıkamıştın değil mi?" Burak başını gömdüğü telefonundan kaldırıp konuştuğunda, Kutay sinsi bir şekilde gülümsedi. Ben bu gülümsemenin altında yatan anlamı biliyordum galiba.
"Yoo en son sabah yıkadım. O yıkamamın üzerine de kaç kez tuvalete girip çıktım." Buyurun buradan yakındı işte.
Ela cırlayarak, "Kutay iğrençsin benim saçlarımı pis ellerinle mi ördün sen?" dediğinde şok içerinde kalakaldım. Vayy be... Seven sevdiğinin saçını da örüyordu ama Ateş'te henüz tık yoktu.
"Görüyorsun değil mi bak bak... Kutay yaa Kutay saç örmüş saç." Tripli bir şekilde konuştuğumda küskünce Ateş'e arkamı döndüm.
"Ulan Kutay Ulan Kutay. Sen bugün yaktın beni yaktın." Ateş, Kutay'a saydırmasını bitirdiğinde bu sefer bana doğru baktı.
"Yaa güzelim ben de sana çiğ köfte alıyorum daha gelmeden önce aç kalma diye çiğ köfte almadım mı sana?"
"Vay hainler demek benim muhteşem çiğ köftemi yemek yerime dışarıdan karnınızı doyurup geldiniz öyle mi?" Kutay bize doğru bağırdığında, muzipçe dudağımı ısırdım.
İki elimi de yukarı kaldırarak 'benim suçum yok' dercesine konuşmaya başladım. "Vallahi Ateş iki dürüm yedi ben hiç yemedim." Peki siz bu söylediklerime inandınız mı?
"Şimdi çarpılacaksın yavru panda." Ateş'in dediklerinden sonra çarpılma korkusuyla sağ ayağımı hızlıca yukarı kaldırdım.
"Aşk olsun Adaşkım aşk olsun çok kırdın beni çok." Kutay bana doğru bağırdığında bende sinirle ona bağırdım.
"İstersen hangimizin daha çok kırıldığı konusunu açmalayalım ha Kutay ne dersin?" Kutay cümlelerimin altından akan tehditi fark ettiği an hemen konuyu değiştirdi.
"Aaaa şimdi çiğ köftemizi şöyle yapıyoruz ki... Önceden aşkım, sevgilim Ela'ya doğrattığım soğanları bulgurumuzunun içine atıp yoğurmaya devam ediyoruz." Aferin ha şöyle olsundu.
Burak, "Soğanı da mı kıza doğrattın lan? Bir de ellerimle yapacağım diyorsun," dediğinde Kutay kendisini savunarak konuştu.
"Bak işte ellerimle yapıyorum kardişim... Hem soğan doğramakta ne var ki?"
"Ne mi var Kutay? O soğanları doğrayana kadar ben ne kadar ağladım sen biliyor musun?"
"Oyy oyy sen ağladın mı kıymalı pidem. Yerim kız seni ben."
"Deli yaa." Ela utangaç bir şekilde gülümsediğinde, onların bu hallerine güldüm.
"Yalnız canımın içi hâlâ dediğim şarkıyı açmadın fark etmedim sanma. Yolla bakayım delalımı..." Ela eline telefonunu alıp, şarkıyı açtığında Ateş kafasını yanında duran yastığa doğru gömdü.
"Bu sevdalar boşuna le bu sevdalar boşuna
Delalım delalım delalım delalım delalım." Kutay şarkıyı bağırarak söylemeye başladığında, Burak sinirle bağırdı.
"Biri şunu sustursun artık abi yaa."
"Siverek sularına le siverek sularına le
Bak gözümün yaşına le bak gözümün yaşına le
Bu sevdalar boşuna le bu sevdalar boşuna
Delalım delalım delalım delalım"
"Ley ley eğleniyor muyuz gençler?" Kutay bir yandan köfteyi yoğurmaya devam ediyor bir yandan da türkü söyleyerek bize bağırıyordu.
"Tek eğlenen sensin kardeşim." Aslan araya girerek konuşmuştu.
"Ben senin nereden kardeşin oluyorum be?" Evet, bu da tam Kutay'dan beklenecek cevaptı.
"Ne diyim lan ben sana? Allah Allah bu çocuğa da ne desek suç... Değişik mi ne?" Aslan isyan edercesine konuştuğunda Kutay önce bir kaşlarını çatsada sonradan onun bu hallerine gülmeye başladı.
"Tamam tamam kardeşim diyebilirsin." Sağ ol Kutaycığım yaa Aslan da senden izin alıyordu ya iznini de vermişti.
"O yarın kaşı gözü le ciğerimi parçalar
Delalım delalım delalım delalım delalım"
Kutay çiğ köfteyi yoğurmaya devam ederken, birden ellerini ayaklarını oynatmaya başladığında Aslan da yanına doğru koşmuştu. Düşüp kalacaklardı şimdi göreceklerdi.
"Bu sevdalar boşuna le bu sevdalar boşuna
Delalım delalım delalım delalım delalım" İkisi bağırarak söylemeye başladığında ben ve Ela onların bu hallerine gülüyorduk. Ama gülmeyen bir ikili vardı tabii ki de. Tahmin etmesi sizler için de zor olmasa gerek. Tabii ki de Ateş ve Burak...
"Al bakayım nasıl olmuş kardişim." Kutay, Aslan'ın ağzına zorla bir parça çiğ köfteyi soktuğunda onlara şaşkınlıkla baktım. Kutay, Aslan'a kardişim mi demişti, yoksa ben yanlış mı duymuştum?
"Nasıl olmuş nasıl olmuş? Muhteşem değil mi?"
Aslan, "Kardeşim biz bunun çiğ köfte olduğuna emin miyiz? Ben çiğ köfte tadı alamadım da..." dediğinde elimi başıma koyup kendi halimize yanmaya başladım.
O çiğ köfte bizim de ağzımıza girecekti sonuçta.
En bi sevdiğim çiğ köfteden soğumak istemezdim ki...
"Dur dur ben halledeceğim şimdi." Kutay çiğ köftenin içine bir şeyler daha katıp yoğurmaya başladığında güldüm. Yaptığı çiğ köftenin bir şeye benzemediği renginden bile belliydi.
Kutay eline bir sıkım çiğ köfte aldığında biz ağzına atacağını sanarken o birden tavana fırlattığında hepimiz şaşkınlıkla bakakaldık. Attığı çiğ köfte tavana yapışmayıp yere düştüğünde hepimiz yere düşen çiğ köfteye bakakaldık. Evet, böyle bir şey beklemiyorduk tabii ki de.
"Lan ne yaptın sen?" Ateş, Kutay'a bağırdığında peşinden de Burak bağırdı.
"Nimet oğlum o nimet lan."
"Yaa ne yapayım olup olmadığına bakıyorum. Olmamış bakın işte."
"Geri zekalı mısın lan sen? Tavan mı bakacak olup olmadığına?"
"Yaa siz ne anlayacaksınız çiğ köfteden karışmayın benim işime kardişlerim." Kutay söylenerek çiğ köfteye bir kaç malzeme daha eklediğinde yeniden sıkıp onu da tavana attı.
"Allah Allah bunlar niye yapışmıyor yaa?" Kutay kendi kendine söylendiğinde Aslan ona cevap verdi.
"Bak kral bunun rengi bile olmamış bir şeye benzemiyor. Sen çiğ köfte yaptığına emin misin? İnternette böyle mi yazıyordu?"
"No internet no internet. Bu bana özel çiğ köfte kardişlerim... Bunun ismi gelişigüzel çiğ köfte."
"Evet benim mal kardeşim tavandan öyle güzel geliyor ki.." Burak, Kutay'a laf soktuğunda Kutay gözlerini devirip, dil çıkardı.
"Kutay ne olur bırak artık ne olur." Ela, Kutay'a yalvarır gibi konuşmuştu ama Kutay'ın onu pek dinlediği yoktu tabii ki de.
"Ne bok yersen ye lan." Ateş, Kutay'a bağırdığında içimden Kutay'a söylenerek oturduğum koltuktan kalktım. Kutay'ın yanına ilerlemeye başladığımda, Kutay hâlâ çiğ köftenin içine bir şeyler atıp duruyordu. Yanlarına ulaştığımda leğenin içinde duran çiğ köfteye baktım. Ama çiğ köfte artık çiğ köfte değildi. Kutay'ın bu yaptığı çok başka bir şeydi.
"Kutay bu ne?" diye sorduğumda elinde tuttuğu çiğ köfteyi tekrardan tavana attı.
"Çiğ köfte işte Adaşkım..." Yaa öyle mi Kutaycığım bak ben bunu hiç bilmiyordum.
"Uzay... Kutay..." diye bağıran bir kadın sesi duyduğumuz an hepimizin bakışları sesin geldiği yön olan kapıya doğru döndü. "Uyudunuz mu? Umarım yine kavga etmemişsinizdir." İçeriye saçları sarıya dönük, ela gözlü, uzun boylu, orta yaşlarda bir kadın girdiğinde Kutay, "İşte şimdi bittim," diyerek hızlıca masanın altına girdi. Aslan, Ela ve ben çiğ köftenin başında öylece kalakaldığımızda içeriye giren kadının da bizden bir farkı yoktu.
Yüksek ihtimalle bu kadın Kutay'ın annesiydi. 'Hadi canım' diyen iç sesim benimle dalga geçtiğinde şu an ki duruma odaklanmak için başımı iki yanıma doğru salladım.
Annesinin gözleri önce bizim üzerimizde gezindiğinde, yerimde rahatsızca kıpırdandım.
"Yeminle bu sefer bittim ben." Masanın altında olan Kutay'ın sesi kulağıma dolduğunda, asıl bitenin kim olduğunu anlamaya çalışıyordum.
Annesinin gözleri yerdeki çiğ köfteleri bulduğunda, peşinden de tavanda ki çiğ köfteleri bulmuştu. Gözleri şaşkınlıkla büyüyerek bize doğru döndüğünde tam o an Aslan ve benim ağzımdan aynı cümle döküldü.
"İşte şimdi sıçtık."
~
Evet bölüm sonu...
Kutay seni yicem.. Aşkım senin neyine çiğ köfte yapmak ğdğfğcğpcwğpdp Kutay kendi kafasına göre bir şeyler yapmaya çalıştı ama wğdğdğcğğc yapamadı ğwğdğfğc
Nasıl buldunuz bakalım?
Beğendiniz mi?
Beste ve Asrın yoktu hadi bakalım :') Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Kutay, Aslan ve Ada hakkındaki düşünceleriniz neler?
Ada ve Ateş desem?
Bir sonraki bölüm artık bu komiklikten kurtuluyoruz. Ciddileşiyoruz haberiniz olsun ;)
Bol bol yorumlarınızı bekliyorum. Ve yıldızları doldurmayı unutmayın kuzularım 💙🌸
İnstagram: mavininhikayeleri
Sizleri seviyorum.
💙
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro