Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

yirmi dokuz°

"Ela!"

Hayır, hayır, hayır! Olamaz, olamaz, olamaz! Yanlış duydum, sadece önüme bakarak yürümeye devam etmeliydim.

"Ela, dursana."

Hayır, yine yanlış duydum. Zihnim bana oyun oynuyor, bu aralar fazla mı kayısı çayı içmiştim?

"Sonunda yetiştim," diyerek önüme geçti Ozan. "Tamam duymamış gibi yapıyorsun ama adımlarını hızlandırma, kaçtığını anlayabiliyorum."

"Kaçtığımı anlıyorsan neden ısrarla geliyorsun? Baya yüzsüz çıktın sen."

"Ne bileyim, kaçan kovalanır oynamıyor muyuz?"

"Aptal mısın Ozan, ortaokulda mısın? Böyle küçük, basit taktikler yapıyor musun hâlâ? Sen şimdi on saat sonra yazanlara da on bir saat sonra geri dönüyorsundur."

"Kafa ütüleme Ela, şakasına öyle dedim."

"Mümkünse sen şaka yapma, espri zeka işidir ve sende kırıntısı yok."

"Bir zamanlar aşkından öldüğün insandan nefret etmek nasıl bir duygu?"

"Neden senden nefret edeyim? O da benim bir duygum değil mi? Bana ait olan hiçbir şey olmayacak bu saatten sonra sende."

"Ağır oldu." diyerek kollarını göğsünde birleştirdi.

"Aa ne dememi isterdin? Yolun ortasında güçsüz bulduğu kızı sıkıştırarak, istemediği hâlde öpen birine ne dememi isterdin? Dur ben senin için uygun bir terim biliyorum," diyerek alayla güldüm. "Şey ya, tacizci, hatta sapık! İğrençsin, senin gibi insanlar var oldukça bu Dünya asla güzel bir yer olamayacak."

"Peki," diyerek bir adım geri attı. "Sadece dün neden gelmedin diye soracaktım, rahatsız ettiğim için kusura bakma."

Arkasını dönerek gittiğinde olduğum yerde kalmıştım. Ne ileri gidebiliyordum ne de geri.

"Selam."

Hande'ye "Selam," diyerek kendime gelmeye çalıştım. "Çok garip."

"Ne çok garip?"

"Dersler diyorum, çok çabuk geçiyor."

"Evet, maalesef."

Beraber son ders için üçüncü kata çıktığımızda benim sınıfımın önüne gelince ayrılmak zorunda kalmıştık. Sınıfa girerek yerime geçtim. Son bir ders daha dayanmalıydım, sonrasında eve gidip rahatlayacaktım.

¤¤¤

"Ela, engelimi açar mısın? Önemli bir şey söyleyeceğim, anladım yüz yüze konuşmak istemiyorsun ama bari telefondan dinle."

"Ne diyorsun Faruk?"

"Ozan ezberletti, onu görmek istemiyormuşsun. Seni rahatsız etmemek için beni gönderdi."

"Sanki ne farkınız var? Al birini vur ötekine."

"Öyle deme, en sevdiğim yengemdin. İlk gördüğüm andan beri, daha sen beni tanımadan ben sana yenge diyordum. Tabii başka şekilde, sen o hikayeyi bilmezsin."

"Doğru, sana niye sinirlendiysem? Sen de benim en sevdiğim kaynımdın."

"Bacanak değil miydik ya?"

"Neyse Faruk, git ilet kendisine engeli açmayacağım. Bir daha gelme lütfen."

"Buna da cevabım var. Bunu diyeceğini tahmin etmişti kardeşim, malum seni baya iyi tanıyor."

"Neymiş?" diyerek tek kaşımı kaldırdım. Bunların hepsini Ozan'ın oyunuydu, pişmanım diyerek öpmesi, sabahtan beri kibarlıklar yapması, rahatsız olmayayım diye Faruk'u göndermesi... Gözümü boyamaya çalışıyordu ama inanmayacaktım, bu sefer olmazdı. Kendime bir söz vermiştim ve bunu tutacaktım.

"Eğer engeli açarsan ve onu dinlersen bir daha hiç karşına çıkmayacakmış."

"Ben de bunu yedim."

"Yemin etti yengeç yenge."

"Deme bana şunu, açmıyorum engel falan. Hadi gidiyorum, servis kalkacak."

Tam gidiyordum ki kolumu tutarak "Gerçekten pişman," dedi. "Her ilişkide ayrılıklar olabilir, senin sevgili yapmana inanmadı ve biraz saçmaladı ama çocukluğuna ver. Bir kere dinle bari."

"Çocuk büyütmek isteseydim doğum yapardım, ısrar etme lütfen."

"Yaptıklarını onaylamıyorum, sadece dinlemeni tavsiye ettim."

"Son olayı mutlaka biliyorsundur. Sana anlatmaması imkansız zaten. Dinlemeyeceğim. Yüzü bile midemi bulandırıyor."

"Tabii son karar senin, ben yine de bi' dinle derim. Hadi iyi günler."

Yanımdan ayrıldığında düşünmeye vaktim olmadan servis şoförü bağırmıştı bile. Hızlı adımlarla servise ulaşarak en arkaya geçtim. Bugün gelmeyen birçok kişi olduğu için çabucak eve gelmiştim. Hızla odama geçerek okul formalarımdan kurtuldum. Evde kimse yoktu, saçlarımı da toplayarak odamdan çıktım.

Annem genelde mutfak dolabına lazım olur diye para bırakıyordu, bulduğum paraları alarak tekrar montumu ve botlarımı giyip evden çıktım. Markete kadar yürümek biraz olsun iyi gelebilirdi, kafam çok doluydu ve evde duvarlar üzerime üzerime geliyordu. Hem de yiyecek bir şeyler almak istiyordum. İyice salmıştım kendimi ve kırk sekiz kiloya düşmüştüm. Elli olmak için ne kadar uğraştığımı çok iyi hatırlıyordum, zar zor aldığım iki kiloyu vermek de iyice moralimi bozmuştu.

Kilo alamayanlar için iki kilo büyük bir şeydi ve bir daha elli olmak için bir ay uğraşacaktım. Akılsız başımın cezasını altı öğün yiyerek çekecektim.

Markete girdikten sonra küçük bir sepet alarak ton balığı attım içine. Bol zeytinyağlı, limonlu ton balığını sadece ben seviyordum, benden başka seven birine henüz rastlamamıştım. Mısır, birkaç paket bitki çayı, maden suyu da aldıktan sonra dolanmaya devam ettim. Canım bir şeyler istiyordu ama ne olduğunu tam olarak bilmiyordum. Bitter çikolata da aldıktan sonra diğer rafa dönmüştüm ki Batu'yu gördüm, yanında beş altı yaşlarında bir kız vardı.

"Kahve mi alıyorsun sen yine?"

"Hayır," diyerek yanındaki kız çocuğunu işaret etti. "O bir şeyler alıyor."

"Kardeşin mi?"

"Hayır," diyerek kaşlarını kaldırdı. "Yakın biri diyelim."

Küçük kız yerde duran sepetine gidip gelip bir şeyler atıyordu. Rafa gidip iki saat düşündükten sonra aldığı çikolatayı Batu'nun yanındaki sepete atıyor, sonra gidip iki saat daha düşünüp yeni bir çikolatayla geliyordu. Bu hâline gülerek tekrar Batu'ya döndüm. "Çok tatlıymış."

"Öyledir."

"Neden bu markete geldin?" diye sordum aniden. Daha önce hiç görmemiştim.

"Evime yakın olduğu için olabilir mi?"

"Senin evin buraya yakın mı?"

"Evet."

Sabah sarıldıktan sonra ne kadar da istekli konuşuyordu! Resmen kaçmıştı yanımdan ve başım ağrıyor diyerek daha da konuşmamıştı.

"Benim de yakın."

"Biliyorum Ela, 307 sokak, no 19, daire 8."

"Yuh, sen sapık mısın? Nereden biliyorsun?"

"Ayakta uyuyorsun."

"Batu abim öyle değil."

"Pardon," diyerek toparlamaya çalıştım. Çocuk bu konuşmalara şahit olmamalıydı. "Sanık dedim, suçlu yani."

"Batu abim öyle de değil."

"Ya şey işte, hırsız polis."

"Batu abim öyle de değil. O sadece Batu abim, senin başka adın var mı Batu abim?" diyerek Batu'ya döndü. Ne çok abim diyordu.

"Yok başka adım, aldıkların bittiyse gidelim mi? Başka bir şeyler de almak ister misin?"

"Burada içinden yüzük çıkan çikolata da var mı Batu abim?"

"Onun ne olduğunu bilmiyorum ben, etrafta görüyorsan alabilirsin."

"Ben biliyorum ne istediğini," diyerek raflara döndüm ve bulmaya çalıştım. "Burada, kızlara özel Kinder Joy. Bana da bileklik çıkıyor hep, yüzükleri de mi varmış?"

"Bana bir de bebek çıkıyor."

"Bana da çıktı." dedim gülerek.

"Hangisinden?"

"Deniz kızı olan, siyah saçlı."

"Yaa, bana da sarı saçlı deniz kızı çıktı ama hiç bileklik çıkmadı."

"Belki bu sefer çıkar, istersen iki tane al."

"Yani, bilmem ki." diyerek Batu'ya dönüp yüzüne baktı izin ister gibi. Ne kadar akıllı bir çocuktu, ben bu yaşta annem istediğimi almıyor diye marketi ayağa kaldırıyordum.

"Alabilirsin tabii ki."

"Neden izin alıyorsun? O daha ne yiyeceğini kendi bilmiyor." dedim alayla.

"Ela, çocuğun aklını bulandırma." diyerek uyardığında cevap vermeyerek bir tane daha yumurta aldım ve küçük kıza uzattım.

"Bitti mi alacakların?"

Küçük kız "Bitti." diyerek sepeti kaldırmaya çalıştı ama yapamadı çünkü içinde iki buçuk litrelik kola vardı, muhtemelen Batu onu kendine almıştı.

"Sen dur, ben hallederim."

"Kolayla kahve karıştıracaksın değil mi?"

"İğrençleştin iyice."

"Tıp okuyanlar yapıyormuş çok iyi uyku açtığı için."

"Zaten uyuyamıyorum Ela, uyku getirmek için bir fikrin varsa söyle."

"Papatya çayı." dediğimde yerinde durarak dümdüz bir ifadeyle suratıma baktı ve el salladı. "Mümkünse bir daha görüşmeyelim, lütfen."

"Sen yine bana kötü davranmaya başladın ama sen bilirsin, çekemem seni."

Kasaya geldiğimizde Batu'nun yanından ayrılarak başka kasaya geçtim. Çabucak poşete koyup ödedikten sonra marketten çıkmıştım. Tam arkamdan Batu da çıkmıştı.

"Yumurtalarıma bakalım mı? Eğer bende olanlardan çıktıysa sana veririm."

"İzin al Batu abinden, susacaksa açalım."

"Batu abim açabilir miyiz?"

"Olur." diyerek kollarını birleştirip "Çabuk," diye ekledi. "Hava soğuk, üşütme."

"Keşke bana gelebilseydin, bütün çıkanları sana verirdim. Artık büyüdüğümü düşünüyorum." diyerek gururla Batu'ya döndüm. Gerçekten gururlanmıştım ama Batu gülmeye başladı. "Çok garip, nasıl büyüdüğünü düşünüyorsun? Erken olmamış mı?"

"Sanane Batu, her şeye yorum yapma."

"Gerçekten mi? Çok mu var?" diyerek araya girdi küçük kız. Tekrar ona dönerek "Evet," dedim. "Elliden fazladır."

"Gerçekten mi? Elli kaç oluyor? Çok mu?"

"Yani, elli tane oyuncak işte."

"Aynen, anladı şu an." diyerek tekrar araya giren Batu'ya cevap vermedim.

"Ondan çok mu?"

"Çok."

"Ne kadar çokmuş!"

"Maalesef gidemeyiz Durucum, hadi artık eve. Ben açarım evde oyuncaklarını, bakarız ne çıktığına." diyerek bir kez daha araya girdi Batu.

"Peki Batu abim." diyerek yanımdan ayrılan kıza üzüntüyle baktım. O da çok üzülmüştü ama karşı gelmeden sakince peki demişti. Onun yerine karşı gelerek "Salak mısın Batu?" diye sordum. "Oyuncak vereceğim alt tarafı, üzmesene çocuğu."

"Üzmedim, vaktimiz yok."

"Gelsin bende kalsın demiyorum, çocuk sesini çıkarmıyor diye de her şeye karşı gelme."

"Keşke sen de sesini çıkarmasan da tam anlamıyla rahatlasak."

"Ben beş yaşında senin sorumluluğunda biri değilim, istediğim kadar sesimi çıkarabilirim."

"Sesin nedense sadece bana çıkıyor. Çevreye minik serçe, bana gelince aslan."

"Hayır, hep böyleyim."

"Görmesem inanacağım. Bana gelince neyine güveniyorsun anlamadım."

"Asıl sen neden böyle iğneleyici konuşuyorsun anlamadım. Bi' iyisin bi' kötü, her neyse uğraşamam. İyi günler." diyerek arkamı dönüp hızla yürümeye başladım. Neden yine kötü hâline bürünmüştü anlayamıyordum, son zamanlarda çok iyiydik. Sürekli ders çalışıyorduk, sürekli beraber bir şeyler yapıyorduk ama şu an yine o Batu gitmişti. Benim de ayarlarımla oynuyordu, ona nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum.

Belki de bu kadar ileri giderek ona zorla sarılmamalıydım.

Aniden elimden tutan biriyle yerimde durarak kafamı çevirdim. Duru gülümseyerek bana bakıyordu. "Batu abim izin verdi, hadi gidelim."

Bölüm devamı diğer bölümde, beğenenler yıldızı boyayıp yorum yapabilirler


Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro