Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

yirmi altı°

Okul çıkışı servise binmek yerine yürümek istediğim için servisle konuşarak binmeyeceğimi söyledim. Bu soğukta yürümek için aklımı kaybetmiş olmam gerekiyordu, bugün kaybetmiştim. Biyoloji beni yerden yere vurmuştu.

"Ela!"

Bu çocuk cidden beni mi izliyordu? Duymamış gibi yaparak yürümeye devam ettim ama koşar adımlarla yanıma gelerek yetişmişti.

"Duyduğunu biliyorum."

"Ozan sırası değil, uğraşacaksan yarın okulda uğraşırsın lütfen."

"Uğraşmak için gelmedim. Yürüdüğünü görüp geldim öyle. Dümdüz."

"Git şimdi de aynı yoldan öyle, dümdüz."

"Kafama bak," diyerek gülümsedi. Gözlerim yüzünden yukarı doğru çıkarken saniyelik bir afallama yaşamıştım. "Hâlâ kullanıyorum."

Ağlama, ağlama, ağlama. Hiç sırası değil.

"Şaşırdın sanırım." dedi tekrar konuşarak. Ben konuşmak istemiyordum, daha doğrusu ne diyeceğimi bilmiyordum.

Bu benim ona, çıkmaya başladığımız gün verdiğim beremdi. Hava kararmak üzereydi ve yol boyu süren kahkahalarla eve bırakmıştı beni. Ben eve girmeden önce sevdiğini söylemişti, o zaman da mutluluktan ağlamaya başlamıştım. Ayrılırken beremi vermiştim çünkü donmak üzereydi, evi bizim eve oldukça uzaktı.

"At çöpe gitsin." dedim güçlü görünmeye çalışarak. Ozan defterinin sonsuza kadar kapandığını biliyordum, karşısında kekeleyerek hâlâ onu sevdiğimi düşünmesini istemiyordum.

Ozan gitti. Ozan bitti.

"Asla. Bana verdiğin her şey duruyor, sarı, komik pijama takımı bile." diyerek güldü. Bu anıları unutmuşken bana hatırlatması hiç doğru değildi, ben zaten yeterince geçmişte yaşıyordum.

"Ne yapayım Ozan? Git giyin istersen, beni rahat bırak da ne yapıyorsan yap."

Adımlarımı hızlandırmıştım ki yerdeki buzlanma yüzünden ayağım kaydı fakat düşmeden Ozan kolumdan tutmuştu. "Dikkat etsene kızım, kaçar gibi gidiyorsun."

"Kaçıyorum çünkü."

"Ela ne bu tavırlar? Sana zarar vermiyorum veya küfür etmiyorum, insan gibi konuşuyorum. Sakin olur musun?"

Bir an mantıklı konuşuyor gibi geldiğinde kafamı yavaşça sağa sola salladım. Ozan mantıklı konuşamazdı, yine bi' çıkarı olduğu için melek yüzünü göstermeye çalışıyordu. "Tamam, bırak kolumu." dedim sinirle.

Elini kolumdan çektiğinde sakin adımlarla yürümeye devam ettik. Onunla yürümeyi eskiden çok severdim, yaz kış demeden yürüyelim diyordum. Bazen kabul ediyordu, bazen üşeniyordu ama asla yolu zehir etmiyordu. Onunla yürürken gülmediğimiz tek bir an bile yoktu. Bir saatlik yol, sanki birkaç saniyede biterdi.

Değmiş miydi bir sürü anımızı çöpe atmasına? Bensiz yaşadığı hayat benimle yaşadığı hayattan daha mı kaliteliydi? En önemlisi, ben bunları hak etmiş miydim? Ona tüm sevgimi vermiştim, almıştı eline bozana kadar uğraşmıştı. Bozunca da çöpe atmıştı.

"Özlemişim bu yolu, yine sizin evden iki saat bizim eve yürüyeceğim." dedi gülümseyerek.

Kendimi tutamadan belli belirsiz güldüm, bunu fark etmiş olacak ki "Sonunda," dedi. "Sonunda yüzünde bi' mimik oynadı."

"Oynamadı bir şey." dedim hemen kendimi toparlayarak. Beni durdurarak önüme geçti. Telefonumu alıp sıfırlamak mı istiyordu acaba? Umarım iç sesim beni yanıltıyordu çünkü babasıyla ilgili attığı mesajlar bir numaralı silahımdı. Babası ona berbat bir çocukluk yaşattığı için babasından nefret ediyordu, bazen en ağır küfürleri bile ediyordu. O mesajların hiçbirini silmemiştim, daha doğrusu hiçbir mesajımızı silmemiştim. Babası bu ağır küfürleri görse Ozan'a ne yapardı tahmin bile edemiyordum.

Belki de Ozan kırık bir çocukluk geçirdiği için böyleydi. Belki babası ona şiddet uyguladığı için o da sinirlenince ilk şiddete başvuruyordu.

Ne olursa olsun herkesi anlamak istediğim için bu hâldeydim. Empati duygum insanlardan kat kat daha gelişmişti, kalbimi defalarca kıran birinin bile neden böyle yaptığını anlamaya çalışıp hak vermek için uğraşıyordum. Yapmamalıydım. İnsanların enayi diyeceği kadar iyi olmamalıydım.

"Ela, güzelim," diyerek ellerimi tuttu. Ne oluyordu bilmiyordum ama içimde bir şeyler olduğu kesindi. Midemde hareketlenmeler başlamıştı, ellerim titriyordu. "Bak yemin ederim çok özledim. Oyun yapmıyorum, ben de herkes gibi kaybedince değerini anladım. Bırak, kendimi affetirmeme izin ver."

Kolumu sıkmasaydı buna izin verebilirdim ama bir kere canımı yakmıştı. Her insan sinirlenince ağır konuşabilirdi ama bir insana fiziksel zarar vermek çok başkaydı. Bunu herkes yapmazdı, iradesini ortaya koyardı. Benim de bazen saçlarını yolmak istediğim insanlar oluyordu ama yapamıyordum, Ozan o sınırı aşmıştı. Ozan bana zarar vermek istemişti. Gözlerimin içine baka baka canımı yakmıştı. Gözlerinin o hâli hâlâ aklımdan gitmiyordu, nefret doluydu.

"Sen bana zarar verdin Ozan farkında mısın? Öyle bir şeyden sonra yüzüme bakabilmen bile tuhaf."

"Bak ben kolunu sıkmak istemedim, tutmak istedim ama sen acımıyor diye üzerime gelinc-..."

"Acıtayım da görsün dedin, bırak ya!"

Ellerimi çekerek yürümeye devam ettim. Bir de utanmadan konuşuyordu, konuşmasına izin vermem bile hataydı.

"Ya Ela dur," diyerek tekrar önüme geçti. "Yanlış anladın."

"Ne anlamam gerekiyorsa anladım, uzatmayalım yoksa tartışma çıkacak."

"Sadece küçük bir şans istiyorum, söz veriyorum düzelteceğim her şeyi."

"Yürümeye başlıyorum, eğer bir daha önümü kesersen o güzel montuna tekme atacağım."

"Ne diyorsan haklısın yani, ne yapayım? Eşeklik ettiğimi kabul ediyorum."

Beni Batu ile gördükçe deliriyordu çünkü Ozan çok kıskanç biriydi. Sevgiliyken eteğimin boyuna bile karışıyordu, uzun çoraplar giymemi istiyordu ve hatta bazen çok parfüm sıkmışsın diye kızıyordu. Erkek arkadaşım bile yoktu, olamazdı çünkü Ozan erkeklerin asıl niyetinin başka olduğunu söylüyordu. Sosyal medya profillerimde onunla olan fotoğrafımız vardı, okulda hep onun yanında olmalıydım, bir yere giderken haber vermeliydim, saçımı kestirsem bile haberi olmalıydı.

O gün beni spor salonunun önüne çağırarak peşimi bırak demişti ama hiçbir şekilde onun peşinde değildim. Peşimde olan oydu, ne zaman kafamı çevirsem bana bakan oydu. Biriyle konuşuyor muyum diye kontrol ediyordu, ona bakıyor muyum diye kontrol ediyordu, herhangi bir şey olacak diye aklı çıkıyordu. Dengesizin tekiydi, her şeyde beni suçladığı gibi bunda da beni suçlamıştı.

"Nedense aklın başkasıyla görünce yerine geldi." dedim gülerek. Eskisi gibi karşısında titremiyordum, aksine kendimden beklemeyeceğim şekilde güçlü duruyordum.

"Ne demek başkasıyla görünce? Kimle gördüysem seni hepsi arkadaşındı, ilerisi olamaz."

"Fikrini alacağımı sanman çok komik." dedim alayla.

"Hayatında kimse yok Ela, rol kesme bana." dedi sinirle. Yine aynı şey oluyordu, tartışacaktık çünkü sinirlerine hakim olamıyordu. Onunla sakin konuşmamız imkansızdı.

"Hayatımda biri var demedim, birini görünce aklın başına geldi dedim."

"Batu mu? Asıl bu komikmiş, onunla olma ihtimalinden korkmuyorum çünkü olmayacağını biliyorum. Sen her zaman beni seçtin," diyerek kahkaha attı. "Korkması gereken ben değilim."

"Ozan devri bitti, sok o küçük aklına. Düğünüme bile çağıracağım seni."

"Öyle bir şey olduğunda gör bakayım ben o evlendiğin yeri nasıl başına yıkıyorum?!"

"Hiçbir şey yapamazsın, çocuğumun cinsiyet partisine bile çağıracağım görürsün sen, hatta ilkokula başladığı gün Ozan amcan götürsün diyeceğim."

Neler saçmalıyordum bilmiyordum ama gözlerindeki acıyı gördükçe devam edesim geliyordu. Onun bana yaptıklarının yanında kurduğum bu birkaç cümle hiçti.

"Ela haddini aşıyorsun, sesimi çıkarmıyorum ama yeter."

"Hatta karne günü de alırsın, ben ikinci çocuğumla uğraşacağım çünkü meşgul olabilirim."

"Yeter, saçmaladın."

"Üçüncü çocuğu da düşünüyorum, benim bi' kardeşim olmadığı için çok mutsuzum. Çocuklarım kardeş kardeş büyüsün."

"Yeter," diyerek kolumu tuttu. "Kes şunu, hayali bile hoş değil."

"Bıraksana be!"

"Sinirlerimi bozdun."

"Kıskandın değil mi? Köpek gibi," diyerek güldüm. Onun kurduğu cümleyi hatırlatmak istemiştim. "Hatırladın mı?"

Cevap vermedi.

"Hatırladın değil mi Ozan? Köpek gibi aşıksın dediğin günü hatırladın. Ne işin var şimdi burada?"

"Köpek gibi seven benmişim." dedi sakinleşerek. Bana yaptıklarının kendi de farkındaydı ama zaman aleyhimize akmıştı, her şey için çok geçti.

"Artık çok geç." dedim düşüncelerimi dışarı yansıtarak. Öyle ya, geçti işte. Zor oldu ama geçti.

Kaldırımdan döndüğümüz gibi sıkıştırarak duvarla arasına aldı beni. Elini kolumdan indirerek iki elimi iki eliyle tuttu ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. İtmek istedim ama yapamadım, ellerimi çok sıkı, hatta acıtacak kadar sıkı tutuyordu. Birkaç saniye sonra kendiliğinden ayrıldığında ne olduğunu daha yeni idrak ediyordum, sinirden ellerim titriyordu. Acıyan bileklerimi tutarak sol gözümden gelen yaşı sildim. Hareket etmemişti, bana bakıyordu. Sağ elimi kaldırarak acıyor olmasına rağmen tüm gücümle tokat attım. Öyle büyük bir tokattı ki, sesi boş sokakta yankılanmıştı. Avuç içim vurmanın acısıyla uyuşmuştu, göğsünden iterek bağırdım. "Sen ne yaptığını sanıyorsun?"

Yana savrulan kafasını dikleştirerek kulağını tutup "Hiç anlatmadım sana oysa," dedi. Daha sonra kafasını sallayarak kendine gelmeye çalışmıştı. "Daha çok hikayemiz vardı."

Sessiz kalarak gözlerimi sildim. Silsem bile fayda etmiyordu, saniyeler içinde akıyordu tekrar. Kendine geldiğinde "Görmeyeli güçlenmişsin sen sanki." dedi alayla. Yine arsız gülümsemesi yüzünde var olmuştu.

"Kes artık, kes. Ne istiyorsun benden?!"

Artık hüngür hüngür ağlamaya başlamıştım. Neden beni hayatından kovup şimdi de kovduğu yoluma geri geliyordu, neden sürekli hayatımı altüst ediyordu?

"Özlemişim, yetmedi bu bana."

Kafasındaki bereyi çekerek yola fırlattıktan sonra "Tiksiniyorum senden." diyerek onu orada bırakıp yürümeye başladım. Biraz ilerlemiştim ki arkamdan bağırdı. "Söz veriyorum her şey eskisinden bile güzel olacak!"

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Dünkü yorumlarınıza bütün gün güldüm arkadaşlar, tepkileriniz harika ♡

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro