otuz dokuz°
Omzumdan dürten biriyle yerimden sıçrayarak "N'oluyo ya?" dedim. Ağlarken gözlerim dalmıştı ve uyuyakalmıştım.
"Fırsat bulduğun her an sırama geçiyorsun, cidden gözün var."
"Batu," dedim heyecanla. Sanki onu yıllardır görmüyordum ve yeni görmüştüm. "İyi ki geldin."
Yerimden kalkarak boynuna atladığımda ne olduğunu anlamamıştı muhtemelen. Elinde tuttuğu çantayı masanın üzerine koyarak belimden tutup kendinden ayırdı. "N'oldu, neyin var?"
"Keşke burada olsaydın öğlen." diyerek tekrar sarıldım. Bu sefer ayıramasın diye daha sıkı sarılmıştım.
"Ağladın mı sen?"
Sınıfta az kişinin olması beni daha rahat hissettiriyordu. Birkaç kızdan başka kimse yoktu, onlar da ders çalışıyordu. Batu'ya cevap vermeden sarılmaya devam ettim. Şu an dertlerim yarı yarıya azalmıştı, ilaç gibi geliyordu.
"Ela, cevap versene. Ne oldu?"
"Kötü bir öğlendi."
"Tamam, ne olduğunu söyle bi'."
Ne olup bittiğini en baştan sona anlatsam Ozan'a hak verecekti çünkü ben de ona hak vermiştim. Hastaneye gidip gördükten sonra dakikalar içinde eve dönmeliydim. Fazla ileri gidip ona umut vermiştim.
"Sormasan bir şey, dursan böyle."
"Durayım, tamam." diyerek ellerini beline koyduğunda belli belirsiz güldüm. Benim belime koysaydı daha iyi olurdu sanki...
"Yanlış yapıyorsun."
"Dur dedin durdum işte."
"Bana sarılsana Batu, sıkı sarıl."
"Beş gramlık belin incinmesin şimdi, böyle iyi."
Yine başa dönmüştük, birazdan kollarımın üç gram olduğunu söyleyecekti.
"Gülmedim."
"Sarılma seansımız bittiyse, anlatmaya başlar mısın? Birazdan da ağlama seansına geçeceksin, tecrübeliyim."
"Dalga geçme."
Benden ayrılarak köşeye oturup beni de kolumdan yanına çekti. "Hadi," dedi. "Anlat Elacım."
Batu'ya hiçbir zaman yalan söylemeyecektim.
"Ozan barışmak istiyor ama ben istemiyorum."
"Cidden buna ağladığını söyleme, ya gerçekten çok istiyorsan döveyim ben bunu. Sürekli ağlıyorsun, bir kere de onu ağlatalım."
"Hayır, bu sefer ben suçluyum."
Eve dönmeliydim.
"Yok abi yeter, diğer ayağını da kıralım şunun olsun bitsin. Değer mi şu çocuk için ağlamana?"
"Kimseyi üzmek istemiyorum."
"Onun sana yaptıklarını ne çabuk unuttun? Gelip her gün seninle uğraşıyordu, canını yakmaya çalışıyordu. İnsanlar değişmez klişesine gireceğim çünkü insanlar değişmez. Bu kadar saf olma, bırak üzülsün."
Sessiz kaldığımda önüme gelen saçlarımı arkaya attı. Muhtemelen şu an savaştan çıkmış gibi görünüyordum. "Bak Ela, herkes senin gibi iyi kalpli değil. Belki de o, seninle konuştuktan sonra gülerek çok iyi manipüle ettim diyordur, belki hiç umursamıyordur ama sen ağlıyorsun."
"Olmuyor," dedim. "Tutamıyorum kendimi."
"Herkesi kendin gibi görüyorsun. Çok savunmasızsın Ela, çok. Gerçekten birinin senin peşinde dolanıp koruması gerekiyor yoksa sen şeker verenlere bile inanıp arabalarına bineceksin."
"Abartma," dedim istemsizce gülerek. "Annem gibi konuştun."
"Senin varlığına inanamıyorum," dediğinde kaşlarımı çattım. Ne demek istediğini anlamamıştım, o da anlamadığımı anlamış olacak ki devam etti. "Her sabah gelip diyorsun ya 'Batu bugün güzel olmuş muyum' diye..."
"Bugün demedim." dedim alayla.
"Güzelsin Ela. Sen benim gördüğüm en güzel kızsın çünkü sen aynı zamanda benim tanıdığım en iyi insansın. İnsanların kalbinin güzelliği gerçekten yüzüne yansıyormuş."
"Batu," dedim mırıldanır gibi. "Teşekkür ederim yani, cidden teşekkür ederim çünkü teşekkür ederim yani ben şimdi ne de-..."
"Sus Ela. Konuşmayınca daha güzel oluyorsun."
Koluna vurarak güldüm. O da gülmüştü fakat garip hissediyordum. Gözlerindeki yoğun bakışın altında eziliyor gibiydim, sanki gözleriyle bir şey anlatmaya çalışıyordu. "Bir kere küfür ettiğini bile duymadım. Çok garip ama sen asla küfür kullanmayan üç kişiden birisin."
"Cidden hiç hoşlanmam," dedim yüzümü buruşturarak. "Ama Ozan'a etmiştim birkaç kez."
"Ne ettin?" dedi gülerek.
"Söylemeyeyim şimdi."
"Söyle kız, küfür ettiğini duymadan ölürsem gözlerim açık gider."
"Siktir git demiştim."
"Vay," dedi alayla. "Çok büyük küfür, altında ezilmiştir kesin."
"Biz daha ölmedik, neslimiz devam ediyor."
Yine aynı şey olmuştu, yine Batu iyi gelmişti. Yine yara bandı gibi yapıştırılmıştı kalbime.
"Keşke her ağladığımda yanımda sen olsan." dedim oluşan sessizliği bölerek.
"Her ağladığında yanında olamam ama sen her şeye ağlamayı bırakabilirsin."
"Elimde olmuyor."
"Çok basit, hiç umursamaman gereken şeylere ağlayıp duruyorsun. O çocuk kim, kimin köpeği?"
Gülmemeye çalışsam da kendimi tutamayarak gülümsedim. "Evet, böyle. Görmek istediğim surat bu."
"Benim de görmek istediğim surat bu," diyerek dudaklarını kenarlardan yukarı kaldırdım. "İşte böyle."
"Konu ne olursa olsun, karşındaki haklı olsa da olmasa da, çok ciddi bir mesele olsa bile bir daha o çocuk için ağlamayacaksın. Anlaşıldı mı? Söyleyip hatırlatmak istemiyorum ama o çocuk sana fiziksel de zarar vermek istedi, her şeyi unut, bunu unutma."
Unutma, unutma, unutma.
Kolunu morarttı.
Her şeyi unut, bunu unutma.
"Haklısın."
"Keşke hep böyle sessiz, sakin, laf dinleyen bi' kız olsan." dedi gülerek. Onun peşine ben de gülmüştüm. "Yok ya, başka?"
"Başka ne isteyebilirim?" diyerek düşünmeye başladı. Gerçekten düşünüyordu. "Bir de yerime oturmasan, derslerine çalışsan, boş işlerle uğraşmasan, hayatı bu kadar ciddiye almasan... Daha çok şey var biliyor musun? Baştan aşağı değişmen gerekiyor."
"Böyle beğenilmiyorum yani?"
"Beğeniliyorsun." diyerek kafasını duvara yasladı. Adem elması belirgin bir şekilde ortaya çıktığı için gözlerimi boynundan alamamıştım. "Eğer bir daha benim yanımda o çocuğun konusunu açarsan seninle görüşmemeyi düşünüyorum. Ciddiyim, selamına bile cevap vermeyeceğim."
"Peki."
"Söz mü?"
"Söz," diyerek koluyla uğraşmaya başladım. Elim, kolum bir şekilde Batu'yla temasta olsun istiyordum ve buna engel olamıyordum. O kaçtıkça ben kovalıyorum. "Ozan konusu kapandı."
"En azından benim yanımda kapat, kendi içinde yaşadıklarına karışamam."
"Karışsan iyi olacak da, duruyorsun öyle."
"Neye karışmam gerekiyor?"
"Bazen yol kenarında durup beklemesen iyi olur, bazen olaylara el atıp gidişatını değiştirmen gerekir."
"Ne yanlış yöne gidiyor da benim doğru yöne çekmem lazım? Açık açık söyle."
"İkili ilişkiler diyorum ya, iki kişi arasında yaşanan."
"Ha, Akın'ı diyorsun sen. Yok, aramız açılmadı, ders çalışıyor kendisi."
"Salak mısın Batu?" diyerek koluna vurup geri çekildiğimde aynı şekilde tutup kendine geri çekmiş, elimi de tekrar koluna koymuştu. "Şaka yapıyorum, alınma hemen."
"Bilerek anlamıyorsun değil mi?"
"İşime geliyor diyelim."
"Benim hiç işime gelmiyor."
"İşine gelecek şey de benim işime gelmiyor. Ne yapacağız?"
"Sen ne yaparsın bilmem de ben ağlarım." dediğimde gülmeye başladı. "Hiç şaşırmam biliyor musun?"
"Batu, beni biraz anlasana. Lütfen."
"Anlıyorum seni, son zamanlarda ne istediğini bilen biri gibi davranıyorsun. Tebrik ederim."
Hastaneye gittiğimi, Ozan ile olanları bilmiyordu ve ben söylemeye çok korkuyordum.
"Böyle devam edersem ne olur?"
"İkimizin de işine gelen noktada buluşuruz."
"Benim işime ne geliyor şu an, söyleyeyim mi?"
"Söyle." dediğinde yaklaşarak yanağından öptüm. Kafamı göğsüne koyduğumda dünyanın en rahatsız sırasında en rahat insanı hissetmiştim. Batu'nun ise dünyanın en şaşkın insanı gibi hissettiğine emindim.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro