Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

otuz beş°

"Batu!" diye bağırarak sınıfa girdim ama Batu daha gelmemişti. Yine ilk iki ders matematik olduğu için çantamı en öne koyarak Batu'yu beklemeye başladım. Şanslıyım ki saniyeler sonra sınıfa girmişti.

"Ders matematik, öne oturuyorsun."

"Yok öyle bir şey."

"Ya," dedim. "Hocaya söylerim."

"Söyle, arkadan gayet iyi görüyorum ben."

"Yalan söyleme."

"Perdeyi çekince görüyorum, açtığınızda parlıyor."

"Perdeler şu an açık, yani göremeyeceksin."

"Kapattırırım ben, sen hiç dert etme."

"O zaman ben de senin yanına oturacağım." diyerek arka tarafa, yanına geçtim. Sinirle bana bakarak "Kalk," dedi. "Şimdi ben seni atacağım camdan."

"Batu burada rahat değilim, köşede oturabilir miyim?"

"Dalga mı geçiyorsun canım?"

"Batu hadi, köşeyi seviyorum."

"Hayır, ayrıca yerine." diyerek eliyle camın önünü gösterdi.

"Ya Batu ben diyorum kalk oturayım, sen diyorsun nau nau. Ben diyorum oturayım sen diyorsun nau nau!"

"Ne?"

"Of, biraz da genel kültür."

"Ben anlamam, kalk kız."

"Ama Batu, ben seninle oturmayı çok seviyorum." diyerek kafamı yana yatırdım. Yüzüme uzun uzun baktıktan sonra önüne dönüp "Hayır," dedi. "Ben sevmiyorum."

"Söz veriyorum konuşmam."

"Hayır."

"Defterini çizmem."

"Hayır."

"Uyuyacağım, masaj yap demem."

"Hayır."

"Elinle, kolunla oynamam."

"Hayır."

"Baya şey yapıyormuşum, oturmama konusunda haklıymışsın."

"Aferin akıllı kız, hadi kalk şimdi."

"Hoca geldi, ses yapma. Ders dinleyeceğim."

"Daha gelmedi."

"Birkaç saniyeye burada, topuklu sesini duymuyor musun?"

"Dedektif oldu başıma." diyerek boş bir defter açıp önüne koydu. Ardından telefonunu sessize alıp cebine atmıştı. Tahmin ettiğim gibi hoca sınıfa girdiğinde daha kimse kalkmadan "Kalkmayın çocuklar," dedi. "Günaydın hepinize."

"Günaydın hocam." dedi birkaç kişi. Kalanlar ise matematik dersinden bezmiş gibi kafaları sırasında uyuyordu. Hoca sanırım bugün birkaç kişiyle ders işleyecekti.

"Saçlarım nasıl olmuş? Ördüm bugün."

"Güzel güzel." diyerek bakmadan başından savdığında koluna vurarak "Bakmadın." dedim.

"Kör değilim ya hani, konuşurken gördüm."

"Beğendin yani?"

"Aynen."

"Başka ne fark ettin?"

"Bilmiyorum," diyerek yüzüme baktı. "Bir fark yok."

"Nasıl yok? Makyaj yaptım." dediğimde gözlerini devirmeye çalışarak "Aynısın," dedi. "Yapmamışsın bir şey."

"Aynısın, yani makyajsız da güzelsin mi demek istiyorsun?" dedim sevinçle.

"Yok artık, bir insan bu kadar kendi istediği şekilde anlayabilir."

"Yani makyajlı da çirkinsin demek istedin."

"Ela seni güzel, çirkin olarak sınıflandırmıyorum. Kes şunu."

"Yani normalsin diyorsun, ne güzel ne çirkin. İdare eder."

"Ulan güzelsin güzel! Fıstık gibisin, bir bakan dönüp bir daha bakıyor. Yeter be kızım, bunu duydun ne oldu şimdi?"

"Çok teşekkür ederim Batucum, şimdi sessiz ol da dersi dinleyelim."

¤¤¤

"Ozan'ı görmeye gitmiyorsun hiç," dedi Faruk. Kızlar tuvaletine girmek üzereyken geri bir adım atarak açtığım kapıyı kapattım. "Gideceğini sanıyordum okul çıkışları."

"İşlerim var." diyerek yalan söyledim. Aslında gidebilirdim.

"Yoksa sevgilin mi izin vermedi? Sana inanamıyorum Ela, nasıl o çocukla bu kadar samimi olabilirsin?"

"Kötüleyecek misin bana? Boşuna uğraşma, ne kadar iyi biri olduğunu biliyorum."

"Nasıl biri olduğu umrumda bile değil. Sorun o da değil, sorun senin gelgitlerin."

"Gelgitlerim falan yok, en başından beri Ozan ile barışmayacağımı defalarca kez söyledim ama siz ısrar etmeye devam ettiniz."

"Hâlâ Ozan'ı seviyorsun ve ona inat yapıyorsun."

"Neden ona inat yapmak için başkasını kullanayım? Batu'yu seviyorum."

Tamam, abartmıştım biraz. Hoşlanıyorum demem gerekiyordu.

"İnanamıyorum sana, pes!"

"Sizin ne alıp veremediğiniz var benimle? Başkasını sevemez miyim?"

"Sevdiğin kişi Batu yani? Bildiğimiz Batu, dümdüz Batu."

"Evet, duydun."

"Bunları Ozan'a anlatmayacağım. O, okula döndüğünde sizi öyle görmeyecek. Bir daha söylemeyeceğim Ela." diyerek yanımdan ayrıldı.

"Sen beni tehdit mi ediyorsun?"

"Nasıl anlarsan." diyerek yürümeye devam etti. Arkasına bile bakmamıştı, sinirle kapıyı çarparak kızlar tuvaletine girdim. Hiçbir zaman kurtulamayacak mıydım ben Ozan'dan?!

"Korktum."

Makyaj yapan Hande'ye "Pardon, çarptı birden." diyerek ellerimi yıkamaya başladım.

"Neye sinirlendin böyle?"

"Ozan barışma konusunda çok ısrar ediyor, üzerime geliyor. Bir de hastanede yatıyor, üzmek istemiyorum."

"Seninle de biraz konuşmuyoruz, hayatında neler oluyor?! Ne aksiyonlu hayatın var."

"Sor bakayım böyle bir hayat istiyor musun?"

"Gerçekten pişman mı yoksa klasik Ozan oyunları mı?"

"Bilmiyorum, gerçek sanırım."

"Ee ne güzel, sen Ozan'ı unutamıyorum demiyor muydun? Gerçekten pişmansa bir şans daha verilebilir."

"Geçti o dönem, unuttum çoktan."

"Ciddi misin? İnsan elindekinin değerini kaybettikten sonra anlar lafı gerçekten gerçekmiş."

Hande'ye belli belirsiz gülerek ellerimi kağıt havluyla sildim. O da makyajını bitirmişti, elindeki eşyaları makyaj çantasına koyarak ellerini yıkadı ve benimle beraber tuvaletten çıktı.

"Bu arada," dedi. "Üzmek istemiyorum diyerek bir yere varamazsın. Üzmezsen, kibar davranmaya devam edersen ısrar etmeye devam edecek. Sınırını çiz."

"Hastaneden çıkmasını bekliyorum, konuşuruz son kez."

"Neden hastanede? Onu sormayı unuttum."

"Motorla kaza yapmış."

"Neyse, kötüye bir şey olmaz ama yine de geçmiş olsun." dedi gülerek. Onun bu hâline ben de gülümseyerek "İyi dersler." deyip sınıfa girdim. O da sözel sınıfına doğru ilerlemeye devam etmişti.

Batu'nun yanına geçtiğimde kötü kötü bakarak "Tarih dersindeyiz, yerine geç." dedi.

"Mutsuzum Batu, ses çıkarma." diyerek kolunu sıraya çekip elinin üzerine yattım.

"N'oldu?"

"Geçmiş peşimi ne zaman bırakacak?"

"Sen onu tamamen rahat bıraktığında."

"Yani geçmişle uğraştığımı düşünüyorsun."

"Fazlasıyla."

"Uğraşmıyorum ya da uğraşmadığımı sanıyorum, bilmiyorum. Kafam yine altüst oldu."

"Fazla düşünme, eline bir şey geçmeyecek. En iyi bildiğin şeyi yap sen."

"Ne yapayım?"

"Uyu." dediğinde gülerek "En mantıklı olan," dedim. "Hem de bu şekilde."

"Yalnız elimi alırsam," diyerek çektiğinde yanağım sıraya çarpmıştı. "Yapıştın yine."

"Yavaş Batu, yüzümü kaybettim."

"Yüzsüzlük yabancı olmadığın bir durum olsa gerek, git dedikçe geliyorsun." diyerek gülmeye başladığında suratımı asmış onu izliyordum. Yüzümde mimik oynamadığını görünce "Şaka," dedi. "Gerçekten şaka."

Kıpırdamadan onu izlemeye devam ettim. Şu an sinirden köpürmem gerekiyordu ama ben onun gülmesini içten içe gülerek izliyordum. "Tamam, al," diyerek elini sıranın üzerine koyup kafamı tekrar avuç içine bastırdı. "Uyuyabilirsin, şaka yaptım."

"İyi geceler öpücüğü de alırsam iyi olur."

"Abartma."

"Bekliyorum."

"Gece değil şu an."

"Cidden takıldığın nokta bu mu?" diye sorduğumda onun da içten içe kendini sorguladığını biliyordum.

"Evet, olamaz mı?"

"Tamam Batu, iyi öğlenler öpücüğü alayım."

"Eti Hoşbeş, başlarsan duramazsın."

"Ne?"

"Bak çekiyorum elimi, uyuyorsan uyu." dedi yalan bir sinirle. Pes ederek "Tamam, görüşürüz. Zaten tarihte herkes uyuyor." dedim. Resmen uyumak yerine onunla konuşmak için bir şeyler saçmalıyordum.

"Uyu artık Ela, sus." dediğinde gözlerimi kapatarak uyumaya çalıştım. Uyandığımda umarım Batu beni burada bırakıp gitmiş olmazdı.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro