kırk üç°
"Ya Batu," dedim. "Nereye gidiyoruz?"
"Kızım sen dün gece ben de spor yapmak istiyorum diye tutturmadın mı?"
"Öyle mi yaptım? Kesin uykum gelmişti, saçmalamışım."
"Laf ağızdan bir kere çıkar." diyerek okulun bodrum katına inmeye başladı, beni de çekiştiriyordu.
"Öğlen öğlen zaten yorgunum, beş ders sayısal şeyler görmüşüm."
"Aynı dersleri gördük."
"Sen dinliyormuş gibi yaptın." dediğimde "Yuh," diyerek kapılardan birinin önünde durdu ve elindeki anahtarı salladı. "Aslında spor salonuna götürecektim ama bugün sadece erkeklere özel."
"Erkeklere özel spor salonuna gitmen artı puan kazandırdı." dediğimde gülerek "Bugünlük dedim," dedi. "Pazartesi, salı erkeklere özel; çarşamba, perşembe kızlara özel; cuma, cumartesi, pazar karışık."
"Ne saçma bir sistemmiş."
"Beraber çalışmak istemeyen insanlar oluyor."
"Gerçi kadınlar sürekli taciz edildiği için normal geldi bana, her neyse bu konuya girersek çıkamayız. Aç şu kapıyı. İlk kez geliyorum, ne var merak ettim."
"Nasıl ilk kez geliyorum?"
"Okulun asıl spor salonu okul çıkışında, bu odaya ilk kez geliyorum."
Kapıyı açarak ışığı da açtı. "Hocadan rica ettim bir öğlenliğine, kırmadı sağolsun."
İçerisi beklemediğim kadar güzeldi. Beklediğimden daha çok malzeme vardı, muhtemelen Batu gibi gözde spor öğrencileri içindi. "Tabii verir, üç yıl okula basketbol birinciliği getirmişsiniz."
Gülerek "Hadi," dedi. "Çok istediğin sporu yap bugün."
"Çok ani oldu, hazır hissetmiyormuşum."
"Aa, olmaz," diyerek yerde duran halterlere baktı ve içlerinden birini aldı. "Kaldır bakalım şunu."
"Emin misin? Sakatlanırsam sorarım hesabını."
"Sakatlamaya getirmedim kızım, ben de tutuyorum zaten. Tutamazsan alırım."
Tam alıyordum ki "Ya da biraz ısınma hareketleri yapsan iyi olur," dedi. "Ne olur ne olmaz."
Beraber küçük hareketler yaptıktan hemen sonra aynı halteri alarak "Hadi," dedi. "Yapabilirsin."
Halteri tuttuğumda hafif olduğunu fark ettim. Batu sanırım bilerek bunu seçmişti. "Bırakabilirsin." diyerek onay verdiğimde ellerini yavaşça çekerek "Bırakmak istediğinde söyle." dedi.
"Olur."
Biraz bununla oyalandıktan sonra dambıllarla çalışmıştık. Daha sonra pilates bandını alarak "Kalça mı çalışsak?" diye sordu. Sırıtıyordu. "Sanki ihtiyaç var gibi."
"Aşk olsun."
"Şakaydı ama olsun."
"Ciddi olduğunu biliyorum."
"Öyleydi zaten," derken gülmesi büyümüştü. "Biraz olur düzenli çalışırsan."
"Memnunum Batu, biraz daha devam edersen bunu kafama takmaya başlayacağım."
"Kızım çalışırsan olur diyorum işte." diyerek karşı çıktığında ben de karşı çıktım. "Ya Batu sus, çabuk etkileniyorum diyorum sana, sürekli kalçamın olmadığını düşünmeye başlayacağım senin yüzünden."
Gülmesini saklamak için elini ağzına götürdüğünde gözlerini devirdim. Dümdüz bir kalçam olabilirdi ama bundan şikayetçi değildim, spor yapmadığım ve birkaç lokma yemek yediğim için normaldi. "Neyse, spora dönelim."
"Yapmıyorum artık, gidiyorum ben." diyerek kapıya yöneldiğimde hızla peşimden gelerek açtığım kapıyı kapattı. Batu'yla kapı arasında kalmıştım, kolunu kapıdan indirerek kollarını göğsünde bağladı.
"Hemen de küsüyorsun, şaka yaptık."
"Her şakanın altında ne yatar Batu?"
"Of tamam, gerçekten oturup kalçanın düz olduğunu mu konuşacağız? Öyleyse öyledir, ne yapalım yani?"
"Özür dile," dedim onun gibi kollarımı bağlayarak. "Alındım."
"Özür dilerim."
Çok çabuk olmasına şaşırarak "Hemen diledin," dedim. "Altında bir şey mi yatıyor yoksa dümdüz özür mü?"
"Bugün bi' garipsin sanki, özür dile dedin diledim. Şimdi de buna mı küseceksin?"
"Küsmemiştim zaten," diyerek kapıyla arasından çıktım. "Ama bir daha body shaming yapma bana."
"Yuh, öyle bir şey yapmadım."
"Sabah da ırkçılık yaptın."
"Ciddi misin? Öyle bir şey de yapmadım."
"Yaptın Batu."
"Ne yaptım?"
"Ne kadar beyazsın dedin," diyerek durduğumda gülmemek için zor duruyordum. Biraz da benim onun üzerine gitmem lazımdı. "Yalan mı, kansızlık var mı acaba diye de sordun? Ne yani, sağlıklı insanlar beyaz tenli olamaz mı?"
"Ben iyiliğin için demiştim, vitaminlerinde eksiklik varsa tamamlarsın diye."
"Yalan söyleme Batu, iki gün önce de homofobik konuştun."
"Ben ne kötü biriymişim," diyerek kollarını indirdi. "Bu sefer ne dedim?"
"Bir tane çocuk sürekli sana bakıyor dediğimde gülerek yakışıklıymış dedin."
"Ee Ela, kötü bir şey dememişim."
"Ama sonra sana aşık olmuş dediğimde aman istemez dedin."
"Çünkü kızlardan hoşlanıyorum."
"Ee, tersledin sonuç olarak."
Daha ne kadar saçmalayabilirdim bilmiyordum.
"Terslemedim. Kızlardan hoşlanıyorum ve dediğin gibi bir şey varsa üzülecekti. Sen karşılıksız sevgi ne biliyor musun? Kimsenin üzülmesini istemiyorum bu konularda. Yoksa banane, kimden hoşlanırsa hoşlansın."
Bir an sıkı sıkı sarılmak istemiştim.
"İslamofobi bile var sende."
"Yuh Ela, şimdi ağzına çarpacağım kadına şiddet de var diyeceksin."
"Doğru söylüyorum. Din dersinde ne saçma konuşuyor hoca diyerek uyudun."
"Ne anlatıyordu hoca?"
Aslında gerçekten çok saçma konuşuyordu, askerliğinde olan şeyleri anlatıyordu ama şu an onu söylemeyecektim. "İşte namaz kılmayı anlatıyordu."
"Öyle bir şey anlatmıyordu."
Cidden aklıma ilk bu mu gelmişti?
"Body shaming, ırkçılık, islamofobi, kadına şiddet, küfür, kabalık... Her şey var sende."
"Manipüle ediyorsun beni, söylediğim her şeyi çevirmişsin."
"Gayet doğru anladım."
"Daha dümdüz dediğim şeyleri anlamıyorsun, nerede kaldı bunları anlayacaksın?" dedi alayla. Gülmemek için zor durmuştu.
"Bir de benim hiçbir şey anlamadığımı mı imâ ediyorsun?"
"İmâ etmedim, direkt söyledim. Dümdüz, dolaysız."
"Çok kırıcısın Batu."
"Kırılmak için bahane arıyorsun gibi. Böyle şeylere gerek yok, konuşmak istemiyorum diyebilirsin direkt."
Oklar nasıl bana dönmüştü birden? Sadece şaka yapmak istemiştim, o da her şeyi reddederek ne kadar güzel biri olduğunu gözüme sokmuştu ama ben suçlu durumuna düşmüştüm. Ne demek konuşmak istemiyordum? Ben okula onu görmek için geliyordum resmen.
"Öyle bir şey olsaydı söylerdim."
"Söylemiyorsun, bahane buluyorsun."
"Bulmuyorum."
"Gerçekten nasıl anlamak istiyorsan öyle anlamışsın, öyle biri değilim."
"Ya Batu," diyerek kolunu tuttum. "Şaka yapmak istemiştim, ben de biliyorum öyle biri olmadığını. Gerçekten şakaydı."
Yüzündeki ciddi hâl gittiğinde bir nebze olsun rahatlamıştım. "Biliyorum," dedi. "Bir daha bana oyun yaparsan aklına gelemeyecek oyunlara maruz kalırsın."
"Zeytinyağı gibi üste çıktın."
"İftira attın resmen," diyerek kolunu çekti. "Tutmazsan iyi olur, malum baya pislik biriymişim."
"Şakaydı diyorum, anlamıyor musun?" diyerek tekrar kolunu tuttum. Sonra yine çekince bu sefer sıkıca beline sardım kollarımı.
"Her şakanın altında ne yatar Ela?" diyerek beni taklit ettiğinde gözlerimi devirdim.
"Batu biz bu şaka işini bırakalım mı? Beceremiyoruz, bir gün bu işler yüzünden aramız açılacak. İstemiyorum böyle bir şey olmasını." diyerek çenemi göğsüne yasladım, gözlerimi gözlerine diktim.
"Ben gayet dozunda yapıyorum, sen iki saniyede küsüyorsun."
"Ben ayarsız yapıyorum zaten!"
"Ne kadar kötü özellik varsa yükledin, ben alt tarafı kalçan düz dedim."
"İyi, sen yap ben yapmayayım."
"Ela, güzelim bak her şeye alınma. Ben seni incitecek bir şey yapmam, şaka diyorsam şaka olduğuna inan ve gül. Bu kadar, beni manipüle etme. Fiziğin gayet güzel, bak bu gerçek. Şaka demiyorsam gerçektir, şaka diyorsam şakadır. Şaka olanlara sadece gülüyoruz, alınmıyoruz. Gerçek olanlara teşekkür edersin, bu kadar. Of! Delirtiyorsun bazen beni."
"Başım ağrıdı, tamam, bir daha alınganlık yapmayacağım."
Yere oturarak kucağına doğru çekti. Dizlerine doğru bacaklarının üzerine oturduğumda "Umarım." dedi.
"Hande bana Drama Queen derken haklı mıydı?"
"Yani şimdi öyle demeyelim, buna da alınırsın falan."
"Çok tatlısın, biliyor musun?"
"Teşekkür ederim," dedi imâyla. "Bak böyle yapacaksın tamam mı?"
"Of Batu, tamam."
"Çok az spor yaptın."
"Yeterliydi."
"İki dakika çalışsaydın," diyerek pilates bandını gösterdi. "Hadi, kalk."
"Çalışamam." diyerek omuz silktim.
"Neden?"
"Eteğim var, ağırlıklar neyse de onu nasıl yapayım?"
"Kesinlikle çalışmalısın." dediğinde gözlerimi gözlerine diktim. Tam bir şey söylüyordum ki "Şaka," dedi. "Alındım dersen seni buraya kilitleyip giderim."
"Batu, birkaç gün sonra geçen gün sapıklık yapmıştın diyeceğim, haberin olsun."
Biraz iç dökme senasına geçiyorum, bayağıdır yazmıyordum buralara. Belki sonra silerim, bilmiyorum.
Tam hatırlamasam da 12, 13 yaşından beri yazıyorum. İlk yazdığım hikayeyi hâlâ hatırlarım, inanılmaz saçma bir şeydi kör ikiz kardeşleri yazmıştım... İkisi de kördü bu arada, ne yaşamışım bilmiyorum.
Şimdi 20 olacağım, hâlâ ne yaşadığımı bilmiyorum.
Sonra çocukluk aşkıma şiirler yazdım, yazılar yazdım. Sonra kendisi bunları okudu, dalga geçmedi. Ne güzel yazmışsın dedi. Cesaret verdi ama maalesef ona yazdıklarım sınıfta yayıldı, tuhaf bir şekilde herkes beğendi.
Şiirlerimi herkes çok beğenir, yazılarımı beğenen oluyor beğenmeyen oluyor ama şiirlerime kötü bir şey diyen kimseyi görmedim. Hem zaten şu an yazdığım Sen ve Ben olsun, diğer kısa kurgular olsun benim kalemim değil. Bunlar 14, 15 yaşlarında yazdığım hikayeler. Kötü demiyorum asla, o yaşıma göre bayağı güzel işler çıkarmışım ama gerçek kalemim değil diyorum. Gerçek kalemimi bu kurgudan sonra, Adım Roza'yı yayınlanınca okuyanlar görecekler. Ve açıkça söylüyorum ki bu kurgum (Adım Roza) bastırmak istediğim bir kurgu, bunun için uğraşacağım. Elimde bir gün bu kitabı tutacağım. Anonimlikten çıkacağım, sizinle daha çok vakit geçireceğim ve belki de şehrinize gelip sarılacağım.
Sen ve Ben'in okunacağını düşünmedim ama hayalini kurduğum o okuyucu kitlesine hayatımın en berbat döneminde ulaştım. Her gün bir sürü kişi katılıyor, hâlâ zirvedeyim, harikayım, mükemmel şeyler başardım demiyorum lütfen yanlış anlamayın. Fakat kötü bir dönemde okunmaya başlamak acaba dedirtiyor bana da, acaba düzelmenin ilk adımı mı...
Hayal kurma, abartma diyenler elbet olacak. Umursamıyorum. Hayalimin peşinden gideceğim.
Her neyse, sonra diyorum ki yıllardır bir gittin bir geldin, seni neden takip etsinlerdi. Ben de olsam sonu olmayacak kitaplara başlamazdım sonuç olarak. Belki doğru düzgün durup yazsaydım şimdi çok farklı yerlerde olurdum.
Sonra yine diyorum her şeyin zamanı vardır.
Bir sürü şey oluyor ve sadece yazıyorum. Adım Roza'yı birkaç gün önce yazmaya başladım ve 150 sayfadan fazla yazdım. Üzgünken başka bir şey yapasım gelmiyor, sadece yazıyorum. Evet vaktim yok ama neredeyse uyumuyorum.
Bugün de babaannemi yoğun bakıma aldılar ama kendisi kurtulamadı, maalesef hayatını kaybetti. Aramız pek iyi değildi fakat üzüldüm. Huzur içinde uyumasını dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Sonuçta onu geri getiremem.
Bayramda gitmiştim fakat kendisini göremedim, bugün de bu ani gidişi beni üzdü. Burada ondan özür diliyorum, iyi bir torun olamadım sanırım. Ne yaşanırsa yaşansın o büyük olandı ve gidip onu görmem gerekiyordu. Bugün bu gerçek yüzüme çarptı ama her şey için çok geç.
Bölümün geç gelme sebebi de buydu.
Sevdiklerimize yaşarken değer vermeliyiz.
Sizler de şu an hayatınızın kötü bir dönemindeyseniz üzülmeyin lütfen, belki bunu deyince üzülmeniz kesilmiyor ama ben kendime sürekli şunu diyorum: Hayatın tepetaklak olacak diye korkma, nereden biliyorsun altının üstünden daha güzel olmadığını?
İyi günler dilerim ♡
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro