kırk dört°
Yorumlarınızı okumak çok iyi geldi ve bir bölüm daha atmak istedim, keyifli okumalar ♡
"Ya kızım n'apıyorsun ya?" diye bağırdığında korkuyla yerimde sıçradım.
"Ne yaptım Batu? Biraz da çalışma odasına gidelim demedin mi? Çantanı bile taşıdım ya!"
"Niye atıyorsun?"
"Neyi attım?"
"Çantayı attın."
"Atmadım, ağır olduğu için birden bıraktım. Yanlışlıkla."
Çantasını açıp parfümünü çıkardıktan sonra "Tamam," dedi. "Sorun yok, kırılmamış."
"Yuh, bu muydu?"
"Stoğu yoktu o parfümün, gelir gelmez herkes aldığı için ben üç tane alabildim, dikkatli kullanıyorum. Yoksa canın sağ olsun." diyerek yanağımdan makas aldı.
Parfümü elinden alarak kapağını kokladım. Evet, Batu kokuyordu! Batu sınıfa girer girmez etrafa yayılan kokuydu bu, dikkatli kullanıyorum falan diyordu ama her gün üzerine boca ediyordu ve çok güzeldi, çok güzel kokuyordu.
"Batu bu sen resmen."
"Neden acaba?"
"Çok güzel," diyerek "Sıkayım mı? Kaldır kafanı." diye sordum. Heyecandan gözlerine sıkabilirdim çocuğun. Kafasını kaldırdığında boynuna iki fis sıktım. Anında tanıdığım o koku etrafa yayılmaya başlamıştı, bayılıyordum buna.
Zil çaldığında "Hadi, kantine gidelim." dedi. Hiç gitmek istemiyordum, burada bu kokuyla ders çalışmak istiyordum ya da uyumak, Batu'yla uyuyor gibi hissedebilirdim!
"Bunu da alalım mı? Yolda sıkarız."
"Yemek mi bu? Yolda yeriz gibi."
"Batu lütfen, lütfen, lü-..."
"Tamam al ama ben taşımam." diyerek çalışma odasından çıktı. Peşinden giderken bir şeyler konuşuyordum. "Bu benim annemle küçüklük konuşmamın aynısı."
"Anlamadım."
"Küçükken bir yere giderken oyuncaklarımı alabilir miyim diyordum, annem de al ama ben taşımam diyordu." dediğimde belli belirsiz güldü. Her çocuk bunu yaşıyor muydu yoksa benim anneme mi özeldi bilmiyordum ama küçük yaşlarda sırt çantası takma alışkanlığım olmuştu. Annemin taşımayacağını bildiğim için kendim hazırlayıp götürüyordum.
Koridorda giderken ara ara sıkıyordum havaya, bütün okul Batu gibi kokacaktı! Batu hâlâ fark etmemişti. Merdivenlerden inerken de sıkmaya devam etmiştim. İnanılmaz bir kokuydu bu, hele Batu'nun teniyle birleşince tarif edilemez bir şey oluyordu.
"Ağzıma bir şey doldu oğlum." diyen çocuğun, muhtemelen dokuzuncu sınıftı, yanından kaçarak Batu'nun yanına geçtim. Çocuk elimdeki parfüm şişesini fark etmeden kaçmıştım.
Kantine gelene kadar birçok kez sıktıktan sonra Batu fark etmeden biraz da okul eteğime sıktım. Evde bunu koklamayı düşünüyordum Batu yerine.
Nihayet kantine geldiğimizde boş olan bir yere oturarak bir tane de buraya sıktım. Batu "Ne yapıyorsun?" diye sordu.
"Bütün okul senin gibi kokacak."
"Evet canım, bir fısla bütün okul ben oldu." dedi alayla. Onun gibi gülerken "Yoo," dedim. "Sıktım her yere, yukarı çıkarken de diğer tarafın merdivenlerini kullanalım, her yer sen olacak!"
"Ne?"
"Bu kokuyu kendime mi saklamam gerekiyordu? Annem paylaşmayı çok fazla öğretmiş sanırım."
"Sen üç kat inene kadar her yere parfüm mü sıktın?"
"Evet, harika bir şey olduğu içi-..."
"Üç kat?"
"Üçüncü kat koridoru, merdivenler, ikinci kat koridoru, merdivenler, giriş kat ve kantine bol bol sıktım."
"Ya Ela," diyerek elimdeki parfümü alıp şişesine baktı. "Gerçekten üç kat sıkmışsın."
"Bodruma inmeye gerek var mı yoksa oranın payını da bizim kata sıkalım mı?"
Sessiz kaldıktan biraz sonra "Ben bi' soğuk su alayım." dedi ve kalktı. O gider gitmez telefonumu açarak parfümü internete yazdım, yastığıma sıkıp uyuyacaktım.
İlk gelen siteyi açtığımda stok yok yazıyordu, yanında ise gelince haber ver kutucuğu vardı. Biraz daha aşağı indiğimde fiyatını görmüştüm, gözlerimi ovalayarak bir kere daha baktım. Yanlış görmüyordum, bütün okula sıkarak şişesini yarıladığım parfüm dört yüz seksen beş dolardı.
Hemen o siteden çıkarak bu parayı liraya çevirdim. Tam olarak yedi bin iki yüz elli yedi lira ediyordu.
Batu? Parfüm? Okul? Soğuk su?
Elimdeki parfümü atar gibi bıraktım. Şaşkınlıktan diyecek bir şey bulamıyordum, ne yapmıştım ben? Okul bu kokuyu hak etmiyordu, ben bile bu kokuyla Batu'nun omzunda yatmayı hak etmiyordum. Eteğimi bir daha asla yıkamayacaktım, hatta yedi bin iki yüz elli yedi liralık parfüm sıkılmıştır diyerek ikinci el satışa çıkaracaktım. Hele o çocuk! Bilmem kaç dolar yutmuştu, onu bulup vücudunda maden yattığını söylemem gerekiyordu.
Batu geri geldiğinde elinde bir boş şişe, bir de yeni bir şişe vardı. Onu da içerek şişelerini masaya bıraktı.
"Ela, canım ben artık o parfümü alabilir miyim? Kırılmasın şimdi, daha sonra yine veririm olur mu?"
Beni kırmamak için ağzını dahi açmamıştı, gerçekten gidip su içip gelmişti. Şimdi yine kızmadan basit bir bahaneyle almak istiyordu. Kafamı aşağı yukarı sallayarak masanın üzerinde duran parfümü yavaşça ona ittim.
"Batu," dedim dudaklarımı yerken. "Özür dilerim, sıkmamalıydım."
"Önemli değil, ne olacak?"
"Kızmadın mı?"
Biraz durduktan sonra sahte bir şekilde gülerek "Yok canım," dedi. "Niye kızayım?"
"Kızabilirsin, hazırım."
"Gerçekten parası umrumda değil, senden de değerli değil ama üretilmiyor. Stoğa girer girmez de bitiyor, o yüzden yani." dedi sakince. Elimi koluna koyarak "Kız bana," dedim. "Sakin konuşma."
"Kızmadım Ela, basit bir parfüm yüzünden seni kırmayı düşünmüyorum."
"Kır beni."
"Saçmalama, önemli değil diyorum."
"Çok sıktım Batu, bir şey yap bana, duramıyorum böyle."
"İlla bir şey yap diyorsan," diyerek eğilip saçlarımın üzerinden öptü. "Oldu mu?"
"Pervane döne döne, itaatkâr bi köle..."
"Ya ne oldu sana? Kendine gel."
"Neler geçiyor aklımdan tövbe, tövbe."
"Ayarların bozuldu iyice."
"Zaten benim amcam da Sapancalı."
"Kalk sınıfa çıkalım, yaramadı sana kantin."
"Kapıcı kızı değilim ben. Feriha'yım, Feriha!"
Ellerini yanaklarıma koyarak "Ela," dedi. "Kendine gel yoksa içireceğim bu parfümü sana."
"Tamam," dedim. Elleri hâlâ yüzümdeyken asla alışık olmadığım bu hâller kendimi değişik hissetmeme sebep olmuştu. Başka biri olsa şu an benimle tartışıyor olabilirdi ama Batu yapmadı, sinirlense bile bana yansıtmadı, beni kırmak istemedi. Daha önce kimse bana böyle davranmamıştı, kimse bu kadar kırmamak için uğraşmamıştı. Kendimi hiç bu kadar değerli hissetmemiştim, hissettirmemişlerdi. Ellerimle ellerini alarak masaya indirdim. Gözlerim dolmak üzereydi, az kalmıştı. "Batu sen iyi ki varsın."
Sessiz kaldığında ağlamak üzere olduğum için kafamı duvara doğru çevirdim. Ailen dışında biri tarafından önemsenmek değişik bir duyguymuş, tarifi bile olmuyormuş. Küçükken annem ve babam ölecekse ben de onlarla öleyim isterdim, üçümüz beraber ölmeliydik ve cennette hayatımıza kaldığımız yerden devam etmeliydik. Ben bu çocukluk hayalime Batu'yu da almıştım. Batu ölecekse ben de onunla beraber ölmeliydim, cennette yanında yaşamaya devam etmeliydim. Onsuz bir hayat hayal edemiyordum, ona çok alışmıştım. Bazen bazı insanları tanımak, sevmek için senelere gerek yoktu. Birkaç ayda da yıllardır tanıdığımız birine hissettiğimiz şeyleri hissedebilirdik, zaman sadece sayılardan ibaretti.
"Ne oldu sana? Duyguların çok çabuk değişiyor bugün."
"Sadece söylemek istedim."
"Kızınca ağlasan neyse de, kızmayınca neden ağlıyorsun?"
"Ağlamıyorum." diyerek kafamı havaya kaldırdım biraz. Gözyaşlarım aksın istemiyordum. "Gözüme parfüm kaçtı."
"Atacağım cidden şimdi çöpe."
"Şaka ya, gül diye."
"Demek amcan da Sapancalı." diyerek güldü.
"Benim amcam yok ki."
"Neler geçiyor aklından?"
"Ellerini düşünüyordum, çok sıcaklar."
"Ela," diyerek bayık bayık baktı. "Yine saflaştın mı ne yaptın, kaç tane modun oluyor gün içinde? Yetişemiyorum artık."
"Ben de yetişemiyorum."
"Neyse, kalk çıkalım."
Beraber kantinden çıktığımızda normal çıktığımız merdivenlerin tersine yürümüştü. "Nereye?" diye sorarken peşinden gitmiyordum, kantin kapısında kalmıştım.
"Demedin mi bu taraftan çıkalım, parfüm sıkalım diye? Gel, gönlün olsun."
Yine gözlerim dolmak üzereyken elimle yüzüme hava yaptım. Bu kadarı da gösterişti...
Biraz Batu ve Ela'nın bu hâlleri, sonra birkaç olay, sonra Batu'nun ağzından bir bölüm, sonra final, sonra birkaç bölüm geçmişe gidiş ve sonnn
İyi günler dilerim ♡
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro