elli iki°
"Üçüncüye gittim işte, dördüncüye gideceğim bu hafta."
"Düzenli gittiğin için teşekkür ederim Ozan," dedim. "İşe yarıyor mu bilmiyorum ama en azından deniyorsun. Hem herkesi her hafta almıyor sanırım inanılmaz dolu olduğu için, seni alıyor bak."
"Asıl ben teşekkür ederim," diyerek omuz silkti. "Kimsenin olmadığı kadar yardımcı oldun."
"Keşke elimden daha fazlası gelse." diyerek kollarımı kendime sardım. Hava çok soğuktu, o kadar soğuktu ki bazen titremekten dişlerim birbirine çarpıyordu.
"Bundan daha fazlası annemi geri getirmen olur, onu da kimse yapamaz zaten."
"Üşümüyor musun sen?" diye sordum. Okula giriyordum ki Ozan'ın bankta tek başına oturduğunu görüp yanına gelmiştim. Tek başına oturmuş, bacaklarını kendine çekmiş ve donuk bir şekilde yere bakıyordu. Faruk bu çocuğu neden yalnız bırakıyordu?!
"Hissetmiyorum bir şey," dedi omuz silkerek. "Ama sanırım yanıyorum, bilmiyorum yani."
"Gel, okula girelim."
"Hiç canım istemiyor Ela," dedi çenesini dizlerine yaslayarak. "Sahte arkadaşlarımı görmekten çok sıkıldım."
"Haklısın Ozan ama lise bitecek," dedim. "Neredeyse yarım dönem kaldı ve bir daha istemediğin kimseyi görmeyeceksin."
"O günü iple çekiyorum," dedi. "Bir an önce bitsin istiyorum bu lanet okul. Yarısının canını ben yakmışım, yarısı da şu an benim canımı yakıyor. Gerçekten karma denen bir şey varmış sanırım, inanmıyordum."
"Ben inanıyorum, bence karma gerçek."
"Yaşayarak tecrübe etmek istemezdim."
"Böyle düşünme, dedim. "Karma sadece kötü bir şey değil. Yaptığın iyilikler de bir gün sana geri döner."
"Hiç iyilik yapmadım ki anasını satayım! Gelene tekme gidene tekme atmışım."
"Sen bunları düşünerek kendini kahrediyor musun? Yanlış anlamazsan bir şey sormak istiyorum."
"Tabii."
"Babanla evde nasıl gidiyor? İkiniz anlaşabiliyor musunuz?"
"Gelmiyor eve," dedi. "İyice saldı kendini. Artık bekar sonuçta."
"Tek mi kalıyorsun?"
"Anneannem geliyor, bir de bekar teyzem."
"Peki üniversiteye gidip yeni bir başlangıç yapmak istemez misin? Farklı şehirde."
"Bunu ne kadar çok istediğimi tahmin bile edemezsin," diyerek gülümsedi. "Biriyle, bir evin her köşesinde anılar biriktiriyorsun, sonra o gidiyor. Yaşayabilir miydin o evde?"
"Yaşayamazdım."
"Bu yüzden kazanacağım bu sene. Ne olursa olsun çalışmaya çalışıyorum."
"Sen yapabilirsin Ozan," dedim. "Senin muhteşem bir gücün var ve sevgin de var."
Yüzündeki küçük gülümseme yerini küçük bir kahkahaya bıraktığında ben de gülümsedim. Ayağa kalkarak elini uzattı. "Gel," dedi. "Üşüdün sen, okula girelim."
"Harika olur," diyerek elini tutup ayağa kalktım. "Gerçekten dondum."
"Artık iyi bir insan olmaya karar verdiğim için ceketimi vermek isterdim ama gördüğün gibi ceketsizim. Formamı vereyim diyeceğim ama altımda atlet yok, çıplak bir şekilde okulda gezerek iyi olayım derken adımı sapığa çıkarmak istemiyorum."
Gülerken okula girmiştik. Beraber üçüncü kata çıkarak onu sınıfına gönderip ben de sınıfa girdim. Batu önümdeki kızın yanında oturuyordu.
Batu önümdeki kızın yanında mı oturuyordu?
Benim önümde Elif oturuyordu ama Elif yoktu. Ara sıra Elif'in yanına gelip hiç susmadan dedikodu yapan Merve vardı... Elif'le yan yana gelince hiçbir şekilde susmuyorlardı, defalarca kez uyarıyordum ama ikisi de dinlemiyordu.
Çantamı sırama koyarak oturduğumda normalde Elif'in saçları olan manzaram şu an Batu'nun sırtıydı.
Çok sinirliydim, gergindim. Ağlamak istiyordum. Bu kıskançlık değildi, bu Batu'nun hatalı olduğu hâlde daha çok şey yaparak üzerime gelmesinin kızgınlığıydı. Küçücük bir özür bekliyordum, çok mu zordu? Neden böyle yapıyordu? Neden beni üzmek için ekstra bir çaba gösteriyordu?
"Anladın mı Mervecim? Biyoloji aslında gözünde büyüttüğün kadar zor değil."
Bana hiç Elacım demiş miydi acaba?
Hatırlamıyordum.
"Anladım da kalıtım çalışmasam n'olur? Hiç yok, yapamıyorum."
"Ama her sene kesin soru geliyor."
"Of, çok zor Batu."
Arkadan kafasına bir vuracaktım, hafıza kaybı geçirip kendi genlerini unutacaktı şimdi.
Hande neredeydi? Bu manzaraya çok iyi küfürler savurabilirdi. Ya da benim yerime yaratıcı küfür edecek birileri... Şu an nereden bulacaktım?
"Zor değil Merve, sen gözünde büyütüyorsun. Sen bunları yapabilecek bir kızsın."
Aynı cümleyi bana da kurmuştu. Kafamı sıraya vurmak istiyordum ama yapmayacaktım. Onları umursadığımı göstermeyecektim.
"Çok teşekkür ederim Batu, gerçekten kaç gündür benim attığım sorularla ilgileniyorsun."
Bir de telefonla soru mu atıyordu Batu'ya? Benim yaptığım gibi... Neden?! Neden Batu?!
"Ne demek, lafı bile olmaz."
"Of çok soğuk bu sınıf, kaloriferleri yakmıyorlar mı acaba?"
"Aslında sıcak." diyen Batu'yla gözlerim dolmuştu. Görmelerini istemediğim için kafama kapüşonumu geçirerek sıramın üzerine yattım. Kötü hissediyordum, başka bir şey diyemiyordum. Şu an duygularımı ne ifade ederdi bilmiyordum, hiçbir şey yapmadığım hâlde şu an Batu ve başka bir kızın cilveli konuşmasını dinliyordum.
Ben sanmıştım ki Batu hemen gelip özür dilerdi.
Sanmışım işte. Sanmak berbat bir şeymiş.
Sınıfın yavaş yavaş kalabalıklaştığını seslerden anlayabiliyordum. Tam uykuya dalacakken önümdeki sıranın sert bir şekilde itilmesiyle gözlerimi aralayıp uykulu bir şekilde karşıma baktım. Biraz da aşırı uykulu numarası yapıyordum. "Yavaş, uyuyorum."
"Aa Hades, ben bir şey göremiyorum."
"Leyla o salak!"
"Sen kötü olduğun için sana Hades yakışıyor."
"Sana hiç kimse yakışmıyor," diyerek ayağa kalktım. "Vasatlığını tarif edecek kimse yok."
Sınıftan çıktığımda arkamdan kapı tekrar açılıp kapanmıştı. Batu olduğunu bildiğim için ağlama seansımı biraz daha erteledim. Artık annem dışında kimsenin yanında ağlamıyordum.
"Sen ne biçim konuşuyorsun benimle?"
Şimdi Ozan'a ettiğim o can alıcı sözü Batu'ya etme vaktim gelmişti. Üzücüydü ama yapacaktım, tam sırasıydı. Derin bir nefes alarak "Siktir git Batu!" dedim.
Rahatlamıştım.
Kendimi temizlik odasında bulduğumda gözlerim sonuna kadar açıldı. Burası karanlıktı ve çok ağır deterjan kokuyordu. Zehirlenecektim.
"Ne dedin?"
"Çıkmak istiyorum buradan, zorla çekemezsin."
"Çekerim!"
"Bağırma bana!"
Sakinleşerek "Yeter Ela," dedi. "Yordun beni."
"Ne yaptım ben sana? Ne yaptım Batu? Niye böyle yapıyorsun?" Sesim titrediği için kendime kızarken yan tarafa kaydım fakat ayağımı sanırım kovaya çarpmıştım. Batu'yu iterek "Çekil," dedim. "Çıkacağım, korkuyorum. Böcek falan vardır burada. Camı bile küçücük, zehirleneceğim şimdi çamaşır suyundan."
Sakince "Korkma," dedikten sonra alaylı bir ses tonuyla "Ve abartma." diye ekledi.
"Konuşmak istemiyorum, zorla bir şeyler yaptırmayı keser misin? Sevmediğin çocuğun eski hâline mi özeniyorsun?"
"Bak beni ona benzetme, şimdi kafanı çamaşır suyuna sokacağım."
"Benzetemem zaten, ona haksızlık olur."
Duvara ittirdiğinde artık Batu'yu tanıyamadığımı düşünüyordum ki son anda elini duvara koyarak sırtımı çarpmama engel olmuştu. En azından hâlâ eski Batu'dan kırıntılar var diyerek kendimi avutmaya başladım yoksa çığlığı basıp tüm okulu buraya toplayacaktım. "Bir daha beni onla kıyaslarsan olacaklardan ben sorumlu değilim."
"Ne yaparsın?" dedim yüzü yüzüme çok yakınken. "Sen de kolumu mu sıkarsın? Yoksa daha fazlası mı? Bu gidişle onu geçeceksin gibi duruyor."
"Hâlâ beni onla kıyaslıyorsun."
"Çünkü ona benzedin Batu," dedim sesim iyice titrerken. "Yağmurdan kaçarken doluya mı tutuldum ben ne yaptım?"
"Ağlama sakın."
"Senin için ağlamam zaten," diyerek göğsüne vurdum. "Değmezsin."
"Sana bağırmak istemedim Ela, en son isteyeceğim şey bile değildi. Nasıl vurmaktan bahsediyorsun?"
"Bağırmak istemedin ama bağırdın. Vurmak da istemiyorsun ama yapabilirsin. Artık senin sözüne güvenmiyorum."
"Sadece onunla görüşme istedim, ona daha fazla bakma istedim. Onunla konuşma, onunla olan anılarını aklına getirme... Sadece onunla görüşme istedim, başkasıyla değil. Sadece o."
"Görüşmedim, her şeyi sildim. Bu da yetmedi sana."
"Silmedin. Sildin sandın. Yine tutturdun o çocuk diye, adı sürekli ağzında. Dilinden düşmüyor."
"Nankörsün. Senin için yaptıklarımı göremeyecek kadar nankörsün! Ben kimseye sana attığım kadar adım atmadım."
"Gelip geçici bir hevesmiş. Küstüğümüz an onun yanında soluklandın, boşuna ayran gönüllü demiyorum ben sana."
"Kimsenin yanında soluklanmadım."
"Neden her gün onunlasın Ela? Neden o? Ya bana mantıklı bir neden söyle! İyi davranmıyor, hatta belki de sevmiyor."
"Onun beni sevip sevmemesi umrumda değil çünkü ben onu sevmiyorum zaten."
"Bal gibi de seviyorsun!"
"Sevmiyorum!"
"Lise hayatını bana zehir ettiniz."
"Bırak ya," diyerek kaçmaya çalıştım ama elini duvara koyarak engel oldu. "Birkaç ayı abartarak lise hayatın yaptın, sen birkaç ay bile dayanamadın bana baksana."
"Seninle büyümek istemiştim."
"Yapabilirdik Batu, insan gibi dinleyip bağırmasaydın yapabilirdik."
"Onun peşindeydin, hep."
Elini yanağıma koyarak baş parmağını hareket ettirdiğinde elini ittim çünkü gözyaşım üzerine düşecekti. "Değildim Batu değildim! Annesi öldü. O gün okula gelmedim çünkü annemle cenaze evine gittim, bilekliğim orada düşmüş. Sana açıklamaya çalıştım ama dinlemedin, Faruk bilekliğimi getirdikten sonra da çıldırdın. Sesin her gün yankılanıyor kafamda, o sen miydi Batu? Öyle delirmiş gibi bağıran sen miydin?"
"Kim öldü?"
"Annesi."
"Annesi mi öldü?"
"Evet."
"Annesi..."
"Yahu bilerek mi anlamıyorsun? Evet diyorum sana, evet!"
"Bilmiyordum."
Şaşkınlığını fırsat bilerek kolunu itip yanından çıktım ve bu odadan da kapıyı çarparak çıktım. Nihayet çamaşır suyu kokmayan hava ciğerlerime dolduğunda nefes aldığımı hissetmiştim ama muhtemelen başım ağrıyacaktı.
Herkes dersteydi, şimdi derse girmek istemediğim için bahçeye çıkarak az önce Ozan'la oturduğumuz yere oturdum. Gözlerimi kapatıp kollarımı kendi dizlerime sardığımda birkaç damla gözyaşı gelmişti bile. Onun için yaptığım her şeyi silmiş, Ozan'ın peşindesin demişti utanmadan.
Artık Batu'ya yazıklar olsun demekten başka bir şey gelmiyordu elimden.
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum!
Seviliyorsunuz ♡
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro