Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

elli altı°

Bugün pazartesiydi ve bahsettiğim o pazartesi sendromuna girmiştim. Tam da dediğim gibi sürekli uyumuştum, Batu gittikten sonra pazartesi sabahına kadar uyumuştum. Tabii önce anneme hesap vermemek için gülleri odamda suya koymuştum ve kolyemi koltuğun üzerinden almıştım. Annem muhtemelen gülleri gördü ama hiç gelip sormadı, iyi ki de sormadı. Hiç hâlim yoktu açıklamaya, sorsaydı da kendim aldım diyecektim.

"Günaydın," dedi Hande aniden koluma girerek. Arkamdan geldiği için ve gözlerimden uyku aktığı için görememiştim onu. "Bence bugün çok güzel geçecek."

"Kesin berbat geçecek." dedim omuz silkerek. O günden sonra Batu'yu göremezdim, dayanamazdım.

O, aşk itirafı mı yapmıştı? Kırmızı gül, en sevdiğim şekilde kolye ve seni seviyorum?

Duvar Batu'nun içinden bu mu çıkmıştı?

"Neden? Neden berbat geçsin?"

"Her günüm öyle geçiyor, pazartesinin bir özelliği yok benim için."

"Birini görme heyecanı, flörtlük, hoşlantı, aşk... Bunlar çok garip duygularmış Ela. İnsanı yataktan zıplatarak kaldırıyormuş sabahın altısında."

"Biliyorum, tecrübe etmiştim."

"Bir şeyi de bilme aşk uzmanı!"

"Ne yapayım?" dedim gülerek. "Erken yaşta iş hayatına atıldım işte. Profesör Ela diyeceksiniz artık bana."

"Peki profesör Ela, ideal flörtleşme süresi sence nedir?"

"Erkekleri asla bir ayda tanıyamazsın Hande. İlk bir ay ne diyorlarsa yalan sayıyorum ben," dedim etrafı izlerken. "İkinci ay hareketleri değişmiyorsa yavaş yavaş güvenebilirsin ve üçüncü ay hâlâ aynı kişiyse bu iş olmuştur."

"Yuh! Bu salak erkekler günlük değişiyor bir de üç ay aynı mı kalacaklar? İnanmam."

"İşte," dedim gülerek. "İdeal bence."

"Haklısın sanırım."

"Bir dakika ya," dedim aklıma düşen jetonla. Sanırım şeffaftı. "Sen kime aşık oldun da yataktan fırlayıp geldin?"

"Aşık değilim."

"Ee?"

"Sanırım flörtüz... Yani öyle olduğunu düşünüyorum."

"Sana bunu düşündüren ne? Sonra gelip biz arkadaşız demesin çocuk? Zort diye diye dolaşırsın."

"Her saniye iltifat ediyor, sürekli mesajlaşıyoruz, okulda da konuşmak istiyor hatta dışarıda da bir şeyler yapmak istiyor... Sürekli günaydın ve iyi geceler de var tabii! Daha ne olsun?"

"Yeme de yanında yat."

"Uzun zaman sonra biriyle konuşmak iyi geldi sanırım. Çok içime kapanmıştım sürekli aldatıldığım için."

"Ee, kim bu? Tanıyor muyum?"

"Faruk!"

Yavaşça Hande'nin kolundan çıkarak yerimde durdum. Ben durunca o da durmuş, ne oldu der gibi bakıyordu.

"Bir daha söyle."

"Ya Faruk, bizim Faruk. Maymunun arkadaşı."

"Sen ve Faruk, bir de flört?"

"Evet! Çok garip biliyorum ama birden oldu."

"Benden uzak dur Hande," diyerek yürümeye başladım. "Ben psikolojimi yeni toparladım, sen cidden benden uzak dur."

"Ya saçmalama Ela, Ozan'la Faruk'un alakası bile yok."

"Sen öyle san kızım. Ben bunlarla aylarca vakit geçirdim, sinsi Faruk seni sulu götürür, susuz getirir ve bir daha su bulmanı da engeller."

"Yapma Ela, hevesim kursağımda kaldı."

Peşimden söylene söylene gelen Hande'yle üçüncü kata çıkmıştık. "Hadi iyi dersler," diyerek sınıfa giriyordum ki yüzü düşen Hande'ye kıyamayıp tuttuğum kapı kolunu bıraktım. "Neye üzülüyorsun Hande? Sen de az değilsin, onun suyunu kesersin. Sanki tanımıyorum seni?! Al işte, birbirinizi bulmuşsunuz."

"Öyle mi dersin?"

"Öyle derim." dediğimde yanaklarımı sıkarak yanımdan ayrıldı. Ben de sınıfa girmiştim hemen, tahmin ettiğim gibi bir avuç insan vardı ve içlerinde Batu da vardı. Bu çocuğun son zamanlarda benden bile önce gelmesi şaşırtıyordu.

Yerime oturduktan saniyeler sonra yanımda bir hareketlenme hissettim. Batu'dan başkası olmadığını bilerek kafamı çevirdiğimde yanılmamıştım. Çantasını koymuş, kitap çıkarıyordu.

"Ne yapıyorsun?"

"Günaydın." dedi ve kapüşonunu kapattı. Ardından kafasını sıraya koyarak gözlerini kapattı.

"Esselaa..."

"Ne yapıyorsun Ela?"

"Kalksana."

"Gözlerimi kapatır kapatmaz essela diyorsun, uyumuyorum hevesim kaçtı."

"Sen zorla yanıma geliyorsun, kapüşonlu giymişsin, benim gibi uyuyorsun falan... Sen beni mi taklit ediyorsun?"

"Bu hikayede herkes bir gün rol değiştirecek."

"Ne?"

"Büyük konuşan herkes tükürdüğünü yalarmış."

"Batuca dersimizin sonuna gelmiş bulunmaktayız, anlayanlar artı birlesin."

"Sen de ben mi oldun?"

Sınıf yavaş yavaş dolarken Batu'ya cevap vermemeyi tercih ettim. Önüme Elif oturduğunda sıkıntıyla nefes verdim. Birazdan sabah dedikodusuna başlayacağını düşünürken orta sıradaki Merve'ye "Şşt," yaptı. "Onuncu sınıflardan bir kızla sözellerden Burak çıkıyorlarmış."

"Hadii, hangi kız?"

"O bilgi elime daha ulaşmadı."

Batu'yla olanları film izler gibi izlerken Merve bir kere daha hayretler içinde konuşmaya başladı. "Bu çocuğun eski takıntılı sevgilisi vardı biliyor musun? O kızı parçalayabilir her an."

"Ne?! Hemen o kıza olanları anlatıp gazlamalıyız."

"Teneffüste gideriz."

Ve konuşma bitti. Bunlar ne yaşıyordu bilmiyordum, bilmek de istemiyordum.

"Burada oturmak hiç güzel değilmiş."

"Git o zaman." dediğimde "Neyse," diyerek elindeki sudan birkaç yudum içti. "Dayanacağız biraz."

"Ela şu soruya bakar mısın?" Arkamdan dürten Mustafa'ya dönerek sorduğu soruyu kısa bir sürede çözdüm. "Teşekkür ederim Ela."

"Rica ederim." diyerek önüme döndüğümde Batu "Gerçekten," dedi. "Gerçekten burada oturmak hiç güzel değilmiş."

"Hâlâ gidebilirsin."

"Evet burası çok kötü ama sen güzelleştiriyorsun, şu an burası her yerden daha güzel. Gitmeyeceğim."

Sessiz kaldığımda gülerek bana döndü tekrar. Ben de kapının önünde konuşanlara dalmıştım, Batu'nun sesiyle ona döndüm. "Köşeye ben geçebilir miyim?"

"Devam et Batu. Taklitler aslını yüceltir."

"Hadi Ela, böyle kendimi çok güvensiz hissediyorum."

"Söylediğim hiçbir şeyi de unutmamışsın!"

"Köşeyi bana ver, hem sen hep kafanı çarpıyorsun."

"Sanane?! Benim kafam benim hücrelerim, yeter susar mısın?"

"Ela ben sana böyle mi davranıyordum? Abartıyorsun sanki biraz."

"Gayet böyle davranıyordun Batu, her cümlenin başında sonunda sus vardı. Sus Ela, konuşma Ela, yeter Ela, ne bu enerji Ela, başımı şişirdin Ela, migrenim azdı Ela..."

"Migren kısmı gerçekti," dediğinde aklıma gelen bu cümlelerle yüzüm düşmüştü. "Diğerlerini abartmışım."

"Estağfurullah senin bu Türkiye ekonomisi kadar gelişmiş beyninle kurduğun bu cümleler takdire şayan."

"Sen de benim söylediğim hiçbir şeyi unutmamışsın." dediğinde alayla güldüm. "Benim unutmadıklarıma bak senin unutmadıklarına bak. Ben hep küçük bir şeyler istemişim, normal bir şeyler anlatmışım ama sen hep kırıcı konuşmuşsun."

"Sana sinirliydim."

"Dilinin ayarı olması gereken ben değilmişim, senmişsin."

"Dilime tüküreyim, yapmışım işte bir hata."

"Çek şimdi cezasını, umrumda değil. Ders çalışacağım, beni rahatsız etme."

"Ben de sana soru soracağım."

"Rahatsız etme deyince kafan basmıyor mu?"

Elimi tuttuğunda çekmeye çalıştım ama diğer elini de koyarak iki eliyle tek elimi sardı. "Ela biliyorum bana çok kızgınsın, haklısın zaten asla haksızsın demiyorum ama izin verirsen kendimi affettirebilirim, uğraşırım."

"Anlamadığın şeye nasıl hak veriyorsun Batu? Kızgın değilim, kırgınım ama sen bunu bile anlamamışsın."

"Ne istiyorsun? Ne yapayım?"

"Ne oldu da değiştin birden? Bunca zaman bana öyle kötü davrandıktan sonra ne oldu? Ozan'ın annesi öldü dedim sonra bambaşka biri oldun."

"Alakası yok," dedi gözlerini kaçırarak. "Aklım başıma yeni geldi."

"Geçti o tren."

"Bak ben sana hiçbir zaman kötü davranmak istemedim ama... Ama sana kapılmak da istemedim, o çocuğu sevdiğini düşündüğüm için uzak durdum."

"Defalarca kez sevmiyorum dedim, neyine inanmadın? Onu seviyorsam neden seninle öyle ilgilendim? Aynı anda iki kişiyi sevebiliyor muyuz?"

"Ela her yerde hatam var ama kendimce haklı olduğum yerler de var."

"Ama kendince Batu. Kendi gerçeklerinle ilgilenemem senin."

"O zaman ben de senin gerçeklerinle ilgilenmeyeyim, nasıl olur?! Tamam bağırma kısmında çok haksızdım, elli kere söyledim artık yeter! Ama ondan önceki soğuk davranışlarım kendimi korumak içindi, dört yılda neler olduğunu en iyi ben biliyorum."

"Ne olmuş? Dört yıl bir de, öyle mi?" diyerek zor da olsa elimi çektim. Çok sinirliydim, onun gibi kalkıp sınıfta avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum, sonra durduruyordum kendimi.

"Öyle."

"Konuş Batu, dinle dinle diyordun dinliyorum işte. Başımı ağrıtma ama, acele et."

"Biz aslında o çocukla tanışıyoruz."

"Hangi çocu-... haaa, Ozan'la mı? Ne?!"

"Eskiden arkadaştık Ela," diyerek arkasına yaslandı. "Sonra sen çıktın ortaya, arkadaşlığımız bitti."

"Beni mi suçlayacaksın şimdi? Hiçbir şeyden haberim bile yok."

"Hayır, seni suçlamıyorum. Arkadaşlığımızı o çocuk bitirdi, sen değil."

"Batu düzgün anlatacak mısın?"

"Seni ilk ben gördüm, ilk ben sevdim. Sen de gittin o çocuğu sevdin. Seni sevdiğimi bile bile o çocuk da seninle oldu. Bu kadar Ela, sonra birden ortaya çıktın o çocuk için benimle sahte sevgili numarası yapmak istedin, şaşırmam ve tepkilerim normal değil miydi?"

"Değildi salak, varlığından haberim bile yoktu ama sen bana kendi kendine kin tutmuşsun."

"Hep onu seveceksin diye düşünüyordum."

"Çok güzel uyuttunuz ya beni, bu işin peşine düştüm ama ikiniz de tanışmıyoruz dediniz!"

"Ne deseydim?"

"Kes Batu, savunulacak yanın yok."

"Peki, sustum."

"Bir de anneni Ozan'ın evinde gördüğümde Ozan yine tanımıyorum dedi... Çıldıracağım! Ben bir de onu aldım senin annenin yanına götürdüm, hâlâ tanımıyorum ayaklarına yatıyor... Herhalde ben beklerken annenle hasret giderdi, ya sen? Tanımıyorum, tanımıyorum diye dolandın... Sevdiğim kız diye anlattın bana birilerini, üzüldüm senin yüzünden kaç zaman! Bana gelip beni mi anlattın? İnanamıyorum size, ayakta uyuttunuz resmen."

Sessiz kaldığında "Konuş," dedim. "Cevap ver bana."

"Ne konuşayım? Diyecek bir şey bulamıyorum."

"Git yanımdan, bir de utanmadan nasıl kandırdığını anlatıyorsun! Ozan'la da görüşeceğim."

"Sen bilirsin."

"Sakin olma Batu, yeri gelince bağırıp çağırmayı biliyorsun. Şimdi mi susasın geldi?"

"Cevap vereyim de tartışalım mı Ela? Sen konuş, dinlerim ben."

"Ağzının ortasına yumruk atmak istiyorum şu an."

"Öpücük at," diyerek güldüğünde sinirlerime hakim olamadan saçını çektim. Elimin altındaki kafasını cama vurmak istemem abartı mıydı? "Acıyor Ela, başımı ağrıtacaksın şimdi."

"Bayıl Batu, umrumda değil."

Aşağı eğdiğim kafasını kaldırarak yanağımdan öptüğünde göğsünden ittim.

Ah Mustafa, nelere şahit oluyordu..?

"Yapma bir daha." diyerek kafamı uzaklaştırdığımda elini arkama koyarak "Dikkat," dedi. "Cama çarpacaksın."

"Çek elini, seni ilgilendirmez." diyerek ittiğimde derin bir nefes alarak "Çok uğraştıracaksın," dedi. "Bari bir tane öp, enerji ver."

Sıranın üzerinde olan elini ters çevirerek avuç içini gösterip "Bak." dedim.

"Ne olmuş?"

"Yala."

"Öpmeni tercih ederdim."

"Sırnaştın Batu, kes şunu."

"Bu sefer sahip çıkacağımı söylemiştim Ela. Ciddiydim, bu sefer gözlerimin önünden kayıp gitmene izin vermeyeceğim. İstemezsen yine olmasın ama en azından uğraştığımı bileceğim, içim rahat olacak."

Final yapacağım diye kendimi çok kasmışım arkadaşlar stres oldum gerçekten şdfükjüsynişöfd ama 55 bölümlük olacak diye duyurunca ve 55'i geçince yalan söylemiş gibi hissettim birden

Ay neyse ama anlaşalım, beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum bugün bir bölüm daha gelir belkiii^^

Seviliyorsunuz

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro