Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

21: gün doğumuna karşı duygularımız

Gün doğuyordu. 

Etraf lacivert ve turuncu karışımı bir tondaydı, Maya'nın evinin balkonundaydık ve manzarayı izliyorduk. Ben sıcak yeşil çayımdan bir yudum aldığımda Maya da bisküvisini dişlemişti. "Doğuyor."

Bana eliyle sol tarafı gösterdiğinde başımı o tarafa çevirdim, aynı anda ona doğru bakarken o da doğan güneşe bakıyordu. Güzeldi. Her zaman güzeldi. Birkaç saat önce de güzeldi, uyurken de güzeldi ve ben dayanamıyordum onun güzelliğine. O kendi güzelliğini görmüyordu ama ben görüyordum. "Bunu çok seviyorum."

Başımı sallayıp ellerim arasındaki bardağı masaya koydum. "Evet, çok güzel. Ben de çok seviyorum." İkimiz de bir süre güneşin doğuşunu izlerken sessizliği ilk bozan ben olmuştum. Saat sabah yediye geliyordu ama geceden beri ikimiz de uyumamıştık, gökyüzünü izlemiş ve saatlerce sohbet etmiştik.

"Şu an neredesin?" Yutkunarak ve biraz da korkarak sorduğum sorudan sonra bana bakmıştı Maya. Anlamıştı içindeki anlamı galiba, gülümsedi. "Okyanustayım."

"Peki yakın mısın kayalıklara?" Tek kaşımı kaldırıp tekrar sorduğumda başını sallamış, bisküvisini dişlemişti tekrar. "Evet, elimi uzatsam oradayım." Gülümseyip tekrar çayıma yönelirken şimdiyi düşündüm.

Geçmiş, şimdi, gelecek.

Geçmişimiz normal sayılırdı, onun yaşadıklarını saymazsak. Şimdi ise... Balkonda oturmuş gün doğumuna karşı oturuyorduk. Yine bilinmezlikle kalan tek şey gelecek olmuştu. Geleceği düşünmek istemiyordum çünkü anı yaşamak istiyordum. 

"İyileşiyor musun sahiden?" dedim gözlerimi kısıp ona bakarken. Annesinin cenazesi birkaç gün önce yapılmıştı, benin bile daha birkaç saat önce haberim olmuştu bundan. Ama o yine de kursa gelmeye devam etmiş ve hiçbir şey belli etmemişti. Bakışları tekrar bana döndüğünde gözlerinin içinin güldüğünü fark etmiştim. "Evet. Bana iyi geliyorsun."

İç çektim, artık sabırsız biri olmaya başlamıştım. "Söz vermemekte kararlı mısın hala?" Yara bandı sardığım parmaklarımı dizlerime getirirken bir süre ses vermemişti. "Evet."

Kaşlarımı çattım, bu ne demek oluyordu?

"Nasıl yani?" dedim şaşkınlığımı gizleyemeyerek. "Ben saatler önce sana aşk itirafı yaptım, öpüştük ve-"

"Jeno." Yorgun çıkan sesi kelimelerimi boğazıma dizerken iç çekmişti. "Ben sana okyanustayım demiştim. Akıntı beni alıp götürürse verdiğim sözü tutamam." Sadece yutkunabildim. "Bak," Ayağa kalkıp karşısına geçtim, diz çöktüm. "Sana madem iyi geliyorum, madem seni kurtarıyorum, neden kendini uzak tutuyorsun benden?"

"Çünkü zarar görmeni istemiyorum." Aynı sözcükler, farklı kişiler. "Sana kaç kez anlattım, bir saat sonrasında ne olacağı belli değil. Ve ben bu durumdayken gelecek hayalleri kuramam. Daha yeni yeni toparlamaya başladım ve karmakarışık bir hayatım var." Gözleri dolmuştu, bunu sormamam gerekiyordu. 

Çömeldiğim yerden kalkıp aramızdaki mesafeyi sonlandırırken yaklaşıp başını göğsüme yasladım. "Özür dilerim. Sormam hataydı."

Anında beni reddederken kollarını belime sardığında iç çektim. "Sorun değil. Ama seni bırakmak istemediğimi biliyorsun." Başımı salladım aynı anda. İsteyip de yapma şansının olmaması kötü bir şeydi.

Bir süre daha öyle kaldık, rahatlamış gibiydim en azından. Hayatın karmaşasından uzaklaşıyordum bir süre. "Jeno," Boğuk sesi kulaklarıma iliştiğinde geri çekildim. "Sence biz ne olacağız?"

Biz? Olmak?

Gülümsedim, omuz silktim. "Bilmem. Zaman belirler her şeyi." O da iç çekip gerindiğinde yandan bana bakmıştı. "Beraber yaşlanalım."

"Sen ne zaman aşık oldun bana?" Söylediği şeyin peşine sıraladığım şeyden sonra şaşkınca bana bakmıştı. "Bilmem. Ama geçen gün bunu net bir şekilde hissettim. Sana garip hissediyorum dediğim gün."

Başımı salladım, acı çekmek istemiyordum. Her şeyi sorgulamak zorundaymışım gibi hissediyordum. Her şeyi en ufak ayrıntısına kadar elimde büyüteçle incelemek zorundaydım sanki. Didik didik etmem lazımdı her şeyi.

Şu an ortam aşırı sessizdi çünkü konuşacak bir şey yoktu. İçimdekileri söylemek istiyordum ama ne derdi buna?

"Karşılık alamayacağım diye çok korktum. Hem de çok." Yerime otururken söylediğim şeye gülmüştü. "Ama aldın." Bu sefer de ben güldüm. "Evet."

"Bak," dedim tekrar. Diyeceğim şey belki de bir tartışmanın fitilini ateşleyecekti, sadece söyleyip kurtulmak istiyordum. "Ben... Sadece söyle bana, kendimi olası bir şeye hazırlamak zorunda mıyım?"

Durgun bakışları benim gözlerime temas ettiğinde yutkundum. Boğazım acımıştı. Başını sallayarak bana onay verdiğinde konuşamayacak durumda olduğunu fark etmem uzun sürmemişti.

İçimdeki sıkıntı git gide büyüyordu. Daha yeni kavuşmuşken bir anda çekip giderse bu benim için çok büyük bir yıkım olurdu ve bunu asla kaldıramazdım.

"Sinirlisin değil mi?" İşittiğim cümleyle kalbimdeki ağrı az da olsa azalırken reddettim. "Hayır." Yine Polyanna'cılık oynuyordum, sinirliydim. Hatta o kadar sinirliydim ki şu sakin ortamda bile fırtınalar estirebilirdim.

"İnanayım mı?" Omuz silktiğimi gördüğünde başını geriye atıp derin bir nefes almıştı. "Ben de bundan bahsediyordum. Acı çekeceksin derken kastettiğim-"

"Maya." Sert sesim kelimelerini frenlerken sözü devraldım. "Uzatmayalım." Ayağa kalkıp salona girdiğimde arkamdan gelmeyeceğini biliyordum, sinirle ellerimi saçlarımdan geçirdim. Gerçekten lanet olsun.

Salonda tur atarken aşırı sinirli olduğumu fark etmiştim. "Neden ben?" Neden hep benim başıma gelirdi böyle şeyler? Kendime yeni bir başlangıç yapmaya hazırlanacakken neden sevdiğimi kaybetme korkusu yaşıyordum? Onun hayatı da elbette kolay değildi, kocaman bir pişmanlık yaşıyordu ve ona hak veriyordum ancak bu korkuyu yaşamak da istemiyordum.

İç çekerek yatak odasına girdim. Kokusunun rahatlatması lazımdı. Geniş ve ışık alan ferah odaya girdiğimde duvardaki notlar dikkatimi çekmişti. Bu duvara daha önce pek dikkat etmemiştim, hatta bu odaya sadece bir kere girmiştim önceden. Sadece umursamamıştım.

67.

Tam 67 tane not vardı duvarda. Hepsi pembe renkliydi, hepsi de anladığım kadarıyla o gün için yazılmıştı. Duvara yaklaşıp herhangi birini okumaya başladım.

26, bugün onu sigara içerken gördüm. Keşke içmese. Kendine zarar veriyor.

Kaşlarım çatılırken bir diğerine geçtim.

1, bugün birinin eline kahve döküldü benim yüzümden. Acımış olmalı.

22, bugün ilk gitar dersimiz. Dersime çalıştım, bu sayede öğretmenim bana tam not verebilir.

Gülümserken en yukarıdaki nota baktım.

34, bugün onunla hamburger yedik. Yine sigara içiyordu ve bu sefer sigarasını yere attım. Ona para verdiğini söyledi ama kendine zarar vermesinden iyidir.

23, bugün sarıldık. Çok garip hissettim.

34, bugün yine beni buldu. O hep yanımda ama ben onun yanında değilim. Tanrı beni sevmese de onu benim için göndermiş olmalı.

5, bugün bir albüm aldım. Arkadaşları da vardı yanında. Özellikle uzun boylu olanla çok iyi anlaşıyorlardı. Yakını olmalı. Keşke biri de benimle o kadar yakın olsaydı.

54, bugün onunla pasta yaptık. Arkadaşı için. O arkadaşlarına çok değer veriyor.

Gözlerim dolarken duvara göz attım. Neredeyse tüm duvar bunlarla kaplıydı. Peki neden böyle bir şey yapmıştı? Ben defter yazıyordum, o da böyle minik notlar mı alıyordu?

Derin bir nefes alarak tam duvarın karşısındaki yatağa oturdum. "Jeno?" Sesini duyduğumda kapıya baktım. Başını uzatmış bana bakarken gülümsedim, sağ elimle yanımı patpatlarken o da gelip yanıma oturmuştu.

"Her gün not mu aldın?" Duvara bakarken söylediğim şeye başını sallamıştı. "Evet." Onunla küs ya da kırgın olmak istemiyordum, sağ elimi sırtına atarken iç çekmişti. "Sıkıldım."

Anladığım kadarıyla derin bir nefes almış, devam etmişti. "Hayatı yaşayamamak çok zor." Başımı salladım, aynı anda çenemi başına yasladım. "Uyuyalım mı?" Uysal bir şekilde başını salladığında yatakta geri gittim, sırtımı yatak başlığına yasladığımda o da başını boyun girintime koyup kollarıyla belimi sarmalamıştı.

"Seni seviyorum." Sessizce fısıldadığım şeyden sonra gülümsediğini fark ettiğimde ben de güldüm. "Ben de desene." Beni reddedip omuz silkmişti. "Demeyeceğim." dedikten sonra başını kaldırıp yukarı, yanıma geldikten sonra sağ elini yanağıma koyup yüzümü kendine çevirmişti. Dudaklarını burnuma getirdiğinde ne yapacağını anlamıştım, tam burnumu öperken başımı yukarı kaldırmamla dudak dudağa gelmiştik. Birazcık numara yapmış olabilirdim ve pişman değildik. Belki de en iyisi buydu, az önce olan hiçbir şeyi umursamıyorduk ve bundan daha önemlisi yoktu.

"Ya," Mızmızlanmaya başladığında gülerek aşağı kaydım ve başımı yastığa koydum. "Uyuyalım." O da benim gibi aşağı geldiğinde soluma döndüm ve ellerimi başımın altına koydum. O da aynısı yaparken bir süre bir şey konuşmamıştık.

Gün doğmuştu, ferah oda daha da canlanırken ilk konuşan o olmuştu. "Tanrı gerçek sevgiyi bulmamı ve pişmanlıklarımdan kurtulmamı istedi bence."

"Benim gelişimi ona mı bağlıyorsunuz Sayın Ahn Chae Maya?"

Şakayla karışık bir şekilde sorduğumda beni onaylamıştı. "Galiba." Derin bir nefes alıp yüzüne bakmaya devam ettiğimde kaşlarını çatmıştı. "Ne?"

Dayanamayıp uzandığımda ve tekrar onu öptüğümde gülmüş, ardından iç çekmişti. "Seni akşama kadar böyle izleyebilirim. Ya da akşama kadar öpebilirim." Hafifçe sırıttı, ardından yaklaşıp başını boyun girintime koyduğunda kollarımla bedenini sardım. "Seni seviyorum."

Onu seviyordum.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro