Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

20: seni bir aşk şarkısı gibi seviyorum

Garipti.

Hem de aşırı garipti.

Belki de şu 21 yıllık hayatımda asla düşünemeyeceğim bir şey oluyordu karşımda, Maya şarkı söylüyordu.

Hem de birçok video izleyerek gitar çalmasını öğrenmiş, yani yarı buçuk, şimdi de bana şarkı söylüyordu. Şarkının anlamına bakmalı mıydım emin değildim, o şu an karşımda bana şarkı söylerken ve güneş batarken ince ayrıntılara takılmamam lazımdı.

"Ben seni bir aşk şarkısı gibi seviyorum."

"Ah," Bir anda durduğunda dalmış olduğum alemden çıkıp gözlerimi kıstım, yüzüne bakarken anlık olarak parmaklarına bakmıştım. "Galiba ritmi kaçırdım." Şahsen ritme pek dikkat etmemiştim, dikkat ettiğim tek şey sesiydi ve ritmi kaçırmadın desem diretebilirdi, onun yerine "Olabilir, ilk zamanların sonuçta." dedim.

Kurtulmuştum, iç çekerek parmaklarına yaklaştım. "Kaçırman normal, çünkü baş parmağını bir tel aşağı getirmişsin." Dediğim şey ile o da bakışlarını kendi eline indirirken derin bir nefes almıştı. "Doğru. Hep en basit şeyleri kaçırıyorum."

Devam edecektim ki pürüzsüz sesiyle bana yöneltmişti sorusunu. "Parmaklarına ne oldu?" Bu sefer ben kendi parmaklarıma bakarken sağ elimi dağınık siyah saçıma daldırdım. "Yüzüklerim yara yapmış. O yüzden çıkardım."

Özele dizilmiş kirpiklerinin çevrelediği gözlerini elime indirirken iç çekmişti. "Canın acıyor mu?" Kulaklarımın duyduğu ama beynimin algılamakta zorluk çektiği cümleyle birkaç saniye durdum. "Yok, acımıyor."

"Eve gidelim mi artık?" Aramızdaki gereksiz sessizliği bozduğumda başını sallamıştı. "Olur." Ceketlerimizi giydik, bu günlük dersi öğleden sonra işlemiştik ve bu sayede gün batımına denk gelmiştik. Gün doğumunu tek başıma izlesem de güneşin batışını beraber görüyorduk şu an.

"Perşembe günü annemi gömecekler." Ellerimiz ceketlerimizin cebinde, pek da soğuk olmayan havaya karşı yürürken üzerimize doğru rüzgar esmişti. Mavi kot ceketi üzerinde çok güzel duruyordu, ben yine siyah ceketimi giymiştim. Neden bunu tercih ettiğim hakkında bir fikrim yoktu. "Gideceksin değil mi?" Başını sallayarak rüzgarın da etkisiyle pembe saçlarının dağılmasına izin verdiğinde merak ettim.

Bir gün ben ona destek oluyordum ama ertesi gün dün hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyorduk. Gerçekten garipti.

"Önünü kapatsana, rüzgar esiyor." Daha birkaç gün önce hasta olduğu için yeşil çay yapmıştım ama yine hasta olacaktı anlaşılan. "Üşümüyorum." Ben hala onun savrulan saçlarına bakarken iç çektim. "Çocuk gibisin var ya." Soluma dönüp ceketinin önünü kapatırken gülmüştü.

"Sen de hasta olsana ya, sana yeşil çay yapmak istiyorum." Bu sefer ben güldüm, ılık rüzgar bedenimize vurup geçerken iç çektim. "Yani bana yeşil çay yapman için illa hasta mı olmam lazım? Ne kadar acımasızca."

Omuz silkip bana bakmıştı. "Kış gelsin, o zaman yaparım." Aklıma dolan sahnelerle gülümsemeye başladığımda tekrar konuştum. "Bir bakarsın gecenin bir vakti kapına gelmişim, beraber gökyüzünü izlemişiz. O zaman yapmaz mısın?"

Sorduğum soru gerçeğe aykırı mıydı bilinmezdi, belki de yaşanırdı bir gün. "Bilmem, yapabilirim bence."

Maya'nın evinin olduğu sokağa geldiğimizde kapısının önüne kadar beraber geldim onunla. "Görüşürüz." Sağ elimi kaldırdığımda bakışları yüzümden çok elimde turlamıştı. "Sen de eline krem sür."

Kurduğumuz cümlelerin zıtlığına güldüğümde yüzüne baktım. "Peki, sen de yeşil çay içmeyi unutma." O da gülümseyip bana el sallamıştı, apartmana girdiğinde ben de geri adım attım. Birkaç saniye yeşil binaya baktım. "Akşama görüşürüz."

Eve geldiğimde ilk işim akşam giyeceğim kıyafetleri belirlemek olmuştu. Siyah kot pantolonumu seçtim, üzerine de kot ceketimi giyme kararı aldım. İyi olurdu herhalde.

Bir anda bu kararı vermiştim ve pişman olacak mıydım bilmiyordum ancak sıkılmıştım. Hiçbir zaman sabırlı bir insan olamamıştım ve Maya'ya olan duygularımı daha fazla saklayamıyordum.

Projektörü yatağımın altından çıkarıp mavi çarşaf sermiş olduğum yatağımın üzerine koydum. Ne yansıtacağımı zaten belirlemiştim, yapacağım tek şey her şeyin yolunda gitmesini ummaktı.
Birkaç saat oyalandım, saatin 11 olmasını bekliyordum. Sürekli aynanın karşısında kendime baktım, sonra evi toparladım. Gerçekten kalbim ağzımda atıyordu.

Saat on buçuk olduğunda kucağımdaki devasa metali de alıp evden çıktım. Yol boyunca kucağımda taşımak zor olmuştu ama az sonra yaşayabileceğim şeyler aklıma geldikçe bunu umursamıyordum.

Yeşil binanın önüne geldiğimde gökyüzüne baktım. Havada bulut yoktu, birkaç yıldız vardı ve bu benim işime gelirdi. Kucağımdakini kaldırıma koydum, yapabildiğim kadarıyla, kaydettiğim görüntüyü gökyüzüne doğrulturken iç çektim.

Umarım her şey güzel giderdi.

Cebimden telefonumu çıkarırken mümkünmüşcesine derin derin nefesler alarak akciğerimi doldurdum. Buna ihtiyacım olacaktı. Mesajlar kısmına girdim, Aurora'm yazısına tıklayıp anlık olarak gökyüzüne baktım, yutkunurken parmaklarımı ekranda gezdirdim.

jeno:
dışarı gelsene
ama üzerine hırka da al

Maya'nın ne cevap vereceğine bakmadan telefonu cebime attım ve beklemeye başladım. Hadi Jeno, yapabilirsin.

Birkaç dakikadan sonra demir apartman kapısının sesini duyduğumda bakışlarımı oraya çevirdim, Maya sırtına attığı hırkayla bana doğru gelirken ben de ona yaklaştım. "Jeno, ne oldu?"

Anlaşılan daha görmemişti, gülümsedim. "Sana bir sürprizim var." Arkasına geçip parmaklarıma bastırmadan gözlerine kapattığımda telaşlı sesini duymuştum. "Hey, ne oluyor?" Elindeki telefonu cebine atarken bedenini sokak lambasına doğru çevirdim. "Sürpriz."

İç çekip kollarını göğsünde birleştirmişti. "Ne acaba?" Belki de beklediğine değmeyecek bir şeydi, ama bu ihtimali aklımdan sildim ve ellerimi yavaşça parlayan gözlerinden çektim.

Gördüğü ışıktan olsa gerek, başını yukarı kaldırdığında gözlerinin titrediğine ve parladığına saniyesi saniyesine tanık olurken şaşkınlıktan ağzı açılmıştı. "Jeno..."

"Beğendin mi?" Duyacağım şeye pamuk ipliğiyle umut bağlarken başını sallamıştı hızlıca. "E-evet çok güzel. Aurora çok güzel gözüküyor." Derin bir nefes alırken yanına yaklaştım. "Maya." Sesim zannettiğimden daha tonlu bir şekilde çıkmıştı anlaşılan, titreyen gözlerini gözlerime çıkardığında yaklaşıp aramızdaki mesafeyi kapattım. "Efendim?"

Birkaç saniyeliğine kapattım gözlerimi, nefeslerimi düzene sokmam ve kelimelerimi toparlamam lazımdı. "Hayatımı tekrar kurtardın." Yaptığım şeye anlam veremeyen ifadeyle gözleri yüzümde dolaşırken heyecandan titreyen sol elimi beline koydum. "Sürekli, benim zihnimi bir senfoni gibi çaldın."

Ellerimi beline koyduğum anda refleks olarak elleri omuzuma giderken ılık rüzgar bize çarpıp gitmişti. Artan kalp atışlarımı duymuş olmalıydı ve bu dikkatini çekmişti sanırım, sağ elini kalbimin üzerine koyarken hangi duygudan olduğunu bilmediğim bir sebepten dolayı gözbebekleri titremeye başlamıştı.

"Ve bilmeni istiyorum ki bebeğim," Bu sefer onun kalp atışlarını hissettiğimde belini daha sıkı kavradım. Bakımlı ve ince parmaklarını kalbimin üzerine bastırdığında siyah tişörtümün alev aldığını hissetmiştim.

Derin bir nefes aldım, en derininden hem de, kulaklarım uğuldarken parlayan ama aynı anda stresten dalgalanan gözbebeklerine baktım. "Ben seni bir aşk şarkısı gibi seviyorum."

Demiştim işte, aylardır içimde sakladığım ama kapağını bile açmaya cesaret edemediğim kutuyu açmıştım.

Az öncekinden tek farkı dolu olan gözleriyle bana bakarken Maya, göz temasını kesmemeye çalıştım. Kalbim ağzımda atıyordu, kalbim yanıyordu ve kulaklarımdaki ses dış dünyayla bağlantımı kesiyordu.

"Jeno." Titreyen sesi sert çıkmıştı, diyeceği şeyi beklerken hayal kırıklığına uğramamayı diledim saniyeler içerisinde. Ellerim belini kavrarken ellerini tekrar omuzlarıma getirip boynumda birleştirmişti.

"Öp beni."

Duyduğum şeyle beynim tamamen işlevini yitirmişti, yoksa asla böyle bir şeyi duyamazdım, ya da şu an kalbim bu kadar hızlı atıp göğüs kafesimin ağrımasını sağlamazdı.

"Öp beni Lee Jeno. Çünkü benim bunu yapmaya cesaretim yok."

Bana yaptığın şeyi tarif etmenin hiçbir yolu yok.

Zaten zorlukla aldığım nefeslerim boğazıma dizilmişti, göğüs kafesim kalbime, tüm organlarıma batarken titreyen ellerimi geri çekecektim, ama Maya yüz hizama yetişmek için parmak uçlarına çıktığında içimden küfürler ettim.

Tamamen koparılmış bir çiçektim şu an, sapım, başım ayrı bir tarafa savrulmuştu ve üstüne üstlük rüzgar beni iyice dağıtmıştı. Ilık rüzgar şekilli saçlarımı dağıtırken sol elimi Maya'nın başına koydum, parlayan saçlarını okşarken başımı eğdim.

Dudaklarımı dudaklarına değdiriğimde dudaklarımızdan başlayan ateş çevremizde dolaşarak bizi bir alev çemberinin içerisine alırken dudaklarımızı sanki bir saniye sonrası yokmuşcasına, yarın yokmuşcasına hareket ettiriyorduk.

Sadece öpüyorduk, öpüyorduk ve sadece anı yaşıyorduk. Saf duygular vardı öpüşmemizde. Tutku ya da arzu yoktu, sadece saf sevgi ve aşk. Aynı anda pembe saçlarını okşarken dudaklarını alev alan dudaklarımdan ayırmıştı. Az önce olan şeyin etkisiyle pembeleşmiş dudaklarını ıslatırken alnını alnıma yaslamıştı.

"Jeno." Derin nefesler alarak ismimi söylediğinde kapattığım gözlerimi açtım, sol elimi kirpiklerine götürürken kirpiklerini öptüm yaklaşıp. "Efendim?"

Gülümseyerek başını tekrar eğip eski pozisyonuna geri dönerken kollarını bana sarmıştı. "Bana yaptığın şeyi tarif etmenin hiçbir yolu yok." Başını boynumun altına yerleştirirken ılık rüzgar bir kere daha değmişti bedenlerimize, ben de ceketimin önünden tutarak onu ceketin içine almaya çalışırken fısıldamıştı.

"Seni bir aşk şarkısı gibi seviyorum."

***

uzun zamandır bunu bekliyordum oh be

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro