SS:7
Hissedemiyorum. Ve bağıramıyorum. Uyandığımda büyük bir villadaydım.
"Mert?"
"Mert değil tatlım Gökdeniz."
Ne oluyo burada?
"Ne yaptığını sanıyorsun lan sen ruh hastası!"
"Seni seviyorum ve sen bunu hiç anlamıyorsun."
"Ben seni sevmiyorum. Şimdi bırak beni yoksa babam seni doğduğuna pişman eder."
"Seni umursamayan bir baban seni şimdi mi kıymate bindirecek?"
"Babam ve annemle barıştık aptal!"
"Korktum cidden!"
"Babamdan önce Mert ve Efe bulur zaten burayı!"
Her şeyimi almış aptal! Silahı yoktur bunun şimdi şu iplerden kurtulsam ben ona yapacağımı bilirim.
"Lavoboya gitmem gerek."
"Yani?"
"Çöz istersen!"
"Ha? Tamam."
Ellerimi çözdü ve eliyle yukarı katı işaret etti. Bu kadar salak olamazdı değil mi? Yukarı çıktım. Bir odanın kapısını açmayı denedim. Kilitli diğerine baktım KİLİTLİ. Arkamdan biri geldi.
"Bu kadar aptal olacağımı düşünmedin değil mi?"
"Lavobayı bulmaya çalışıyorum. Yukarıyı işaret ettin ne bileyim hangi oda olduğunu?"
Eliyle arkamdaki kapıyı işaret etti.
"Teşekkürler."
Girip kapıyı kilitledim.
Mert'ten
Delirmeme az kaldı. Neredeydi benim baş belam. Tam beş saat. Beş saattir yok. Nereye gider nereye?
"Abi Eliz'in yerini bulduk."
"Nerede lan?"
"Gökdeniz kaçırtmış. Bornova'da ki villada."
Koşarak evden çıktım. Arabama binip son gaz gitmeye başladım.
Efe'yi aradım.
"Efe Eliz Bornova'da ki villadaymış."
Ve kapattım.
Yarım saat sonra gelmiştim. Arkamdan Efe ve bir kaç adam geldi. Mert bey giremezsiniz diyen adamlara aldırmadan içeri girdim ve arkamdan iki el silah sesi duydum. Gülümseyip içeri girdim. Efe ve Sude arkamdaydı. Her şeyi geçtim nereden biliyordu bizim paintball da olduğumuzu? Kapının önüne gidip yumruklamaya başladım.
"Gökdeniz! Aç lan kapıyı!"
Çok sert bir şekilde vurdum. Onun yüzünü dağıtacaktım. Biri benim ultra yakışıklı olan yüzümü dağıtsaydı ben depresyona girerdim. Arkadan iri yapılı bi adam gelip kapıya tekme attı. Kapı kırıldı ve teker teker içeri girdik. Hayır bu adam ne yiyor? Her neyse. İçeride kimse yoktu. Diğer odalara bakmaya gittik. Odalar kilitliydi. Yukarı çıkmaya başladık. Merdivenleri beşer beşer çıkıyordum.
"Mert? Mert sen misin?"
"Eliz? Benim güzelim iyi misin?"
"İyiyim. Çıkar beni lütfen. Korkuyorum."
"Korkma güzelim. Çekil kapının arkasından."
Geriye doğru gidip koşarak kapıya tekme attım. Açılan kapıyla birlikte bana gelen Eliz olmuştu. Sımsıkı sarıldı. Bende ona sarılıp incelemeye başladım. Bir şeyi yoktu o Efe ile sarılırken bir boşluk oluştu.
SUDE?
"Efe?"
"Kardeşim?"
"Sude nerede lan?"
"N-nasıl ya?"
"Sude geldi mi?"
Eliz şaşkındı.
"Geldi güzelim. Gökdeniz nerede?"
"Ben lovobaya girip kapıyı kilitledim. Ardından siz geldiniz kaçtı galiba. Mert Sude'yi kaçırdı!"
Derken adamlarımızdan biri geldi.
"Mert abi Sude'yi esir aldı Gökdeniz."
Efe ne olduğunu duyunca bir düşündü ve koşmaya başladı. Ardından Eliz de koşmaya başladı. Arkalarından da ben gittim.
Eliz'den
Kapıyı kilitledim. Korkuyorum. Ölmekten değil de ilklerimi alır diye korkuyorum. Ben düşünürken, düşünmemi bölen iki el silah sesiydi. Ne oldu diye düşünmeye başladım. Acaba buldular mı beni? Derken aşağıdan bir ses geldi. Ve ayak sesleri. Mert mi diye kontrol ettim. Ve gelmişti benim kurtarıcılarım. Mert geri çekilmemi söylediğinde duvara kadar yapıştım. Birden kapı kırıldı. Kapının kırılmasıyla ben Mert'in kollarına koştum. Efe'ye de sarıldıktan sonra. Sude'nin olmadığını fark ettiler. Efe önden koşarken bende arkasından koştum. Arkamdan da Mert geldi. Dışarıda benim Nutellam ve kafasına dayanmış bir SİLAH!
"Gökdeniz bırak onu!"
Sesim çok cırtlak çıkmıştı.
"Bana gel bırakayım."
Tabii ki gidecektim. Benim yüzümden ona zarar gelirse kendimi asla affetmem.
"Gelicem bırak onu!"
"Eliz hayır! Gelirsen affetmem seni!"
"Karar verin!"
Gökdeniz'e doğru yürüdüm iki adım kala ne olur ne olmaz diye onu uyardım.
"Bırak şimdi onu!"
Bıraktı. Ve Efe Sude'yi çekti. Gökdeniz'de beni. O benim arkamda ben onun önündeydim. Elini yukarıya doğru kaldırdığında bunu fırsat bilip elini tuttup çevirdim. Gökdeniz acıyla kıvranırken Mert ve Efe koştular. Gökdeniz'in elinde hâlâ silah vardı. Ben Sude'yi yanıma alırken silah patladı. Arkamı dönmemle göğüs kafesine kurşun gelmiş bir Mert gördüm.
"Meeert!"
"Eliz?"
"Mert dayan!"
"Ağgh! Ba-bana bir şey olursa üzülme tamam mı?"
"Ya arasanıza ambulansı!"
Adını bilmediğim çocuk bana aradığını söyledi. Sude ve Efe'de geldi. Efe'nin yüz ifadesine baktım soğuk ve ifadesiz. Sude ağlıyordu. Ama Efe ağlamazdı o. Ama şuan içindeki küçük çocuğun kalbi parçalanmıştı. Ambulansın sesini duyduğumda Mert'e baktım gözleri kapanıyordu.
"Kapatma! Kapatma Mert gözlerini! Ya daha işimiz var. Kapamasana kapma!"
Ben ağlarken Efe beni uzaklaştırdı. Ambulansın içinden görevliler çıktı ve Mert'i sedyeye yatırdılar.
"Bende gidicem Efe bırak beni. Yalvarırım."
"Dur lan bi!"
Sude ayağa kalkıp. Efe'yi sakinleşmesi için aldı yanımdan. Bende ismini bilmediğim çocuğun tanına gittim.
"Arabanın anahtarını ver!"
"Efe abiye sorayım."
Yerden silahı alıp ona doğrulttum. Bir yandan da ağlıyordum.
"Ver lan!"
Elimi uzattım oda anahtarı atıp yanımdan uzaklaştı. Silahı belime takıp, koşarak arabanın yanına gittim. Kapıyı açıp içeri oturdum anahtarı takıp çevirdim. Araba çalışınca son gaz sürmeye başladım.
Direksiyona vurdum. Benim yüzümden benim. Hastaneye ulaştığımda onlarda Mert'i indiriyorlardı. Hemen Mert'in yanına koştum. Onlar hızlıca içeri girerken asansörle çıktılar bende aneliyathanenin katını sorup merdivenlerden koşarak çıktım. Çıktığımda daha gelmemişlerdi. Ben asansöre bakarken kapı açıldı. Onlar ameliyathaneye giderken bende içeri girmek için yeltendim.
"Giremezsiniz."
Kadına ölümcül bakışkar yollayıp duvara yaslandım.
-1 saat sonra-
Efe deliye dönmüş bir şekilde dolanıyordu. Ben ise duvarın önüne oturup bacaklarımı kendime çektim. İfadesizce tek bir noktaya bakıyordum. Ameliyathaneden doktor çıktı. Kalkıp, koşarak doktorun yanına gittim.
"Mert iyi mi?!"
"Mert Bey'i kaybediyoruz."
Selaam! Bakalım ne olucak merak edin iki güne yeni bölüm gelir. Sizleri çook seviyorum. İyi günler iyi yazmalar ve okumalar yorum ve vote atmayı ayrıca takip etmeyi unutmayın.
Spoiler: Beklenmedik ölüm.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro