Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

(⸙) | season finale;; kâbuslar ve gerçekleşenler

how villains are made ( 🧸🧺 ) madalen duke

Uzun ve rahat bir yaşam diledi ama bu gerçekleşemeyecek bir dilekti.

CHAPTER SEVEN: kâbuslar ve gerçekleşenler

KÜTÜPHANEDE geçirdiğim süreç boyunca yaşanan şeyleri düşünürken doğum günümü bile unutmuş gitmiştim, eğer Jennie bana hatırlatmasaydı muhtemelen balo salonuna bile gidemeyecektim.

Salonun kapısından geçerken büyük bir tedirginlikle etrafa bakındım. Kraliçe Heeyeon hakkında yayılan dedikodular almış başını gitmiş ve çoktan kocaman salonda varlıklarını hissettirecek kadar büyümüştü. Mevkileri az çok yüksek olan soylu kadınlar bana bakarak bir şeyler fısıldaşıyor ve yakın arkadaşlarım da onlara tehditkâr bakışlar atıyorlardı. "Arkadaş edinmek gerçekten çok güzel oldu, ileride bana bir şey olmaya kalkarsa yardımları dokunacak." diye düşündüm. Birkaç dakika sonra şövalye seçimi adı verilen etkinlik başlayacağı için dik durmaya karar verdim.

Hızlıca yüksek platforma yürüdüm ve yüzünde mutsuz bir ifade olan babamın yanında durdum, kocaman gülümseyip bu durumdan ne kadar memnun olduğumu gösterdim ve bana elini uzatıp tahtından kalkan babamın elini tuttum. Bu törenden nefret ediyormuş gibi olan tavırları her ne kadar sinirlerimi bozsa da mutlu rolü kesmeye devam ettim ve karşımızda tüm soyluları yararak sıra olmuş genç askerleri görünce gururlu hissettim. Aralarında bulunan uzun boylu, zayıf çocuğu görünce gözlerimi ona diktim. O da çok dikkatli bir şekilde bana baktığı için hedefimin gerçekleşeceğinden emin oldum.

Seremoni başlayınca danışman takımının ve krala yakın olan soyluların benim için olan iyi dileklerini dinledikten sonra sarayın benim için seçtiği birkaç kişiyi atamasına izin verdim. Saray Gülleri arasında olan bu deneyimli askerler selam verirken tedirgin tedirgin bakan genç olanlara kaydı gözlerim.

Henüz altyapıda olan ve hiçbir şeye mensup olmayan askerlerden üçünün beni korumak için teklif sunma vakti geldiği için gülümsedim. Deneyimliler atandıktan sonra çocuk olanlar seremoni sonuna doğru koruyacakları kişi için gönüllü olmak zorunda oluyorlar ve eğer hiç kimse gönüllü değilse bu kraliyet üyesine ağır bir hakaret olarak geçiyordu.

Bundan faydalanan yüksek soylu tabakası yelpazeleri altından kıs kıs gülüyor ve düşen kraliyet üyesine hakaret yağdırmaya başlıyordı. Böylece taht hedefinde destekleyecekleri çocuğa da karar veriyor ve her şeyi hesaplamaya başlıyorlardı.

Orijinal hikâyede Taeyeon için dört şövalye teklif sunmuştu ve yakışıklı olduğunu düşündüğü üçünü alan kız bununla oldukça övünmüştü. Oysaki üvey kardeşi Yerim, gizemli bir gülümseyişi sayesinde tam tamına on tanesinin teklif etmesini sağlamış ve Taeyeon'u bu durumda da büyük bir yenilgiye uğratmıştı.

Kimin beni seçmek istediği zerre kadar umrumda değil, her halükarda yaşayacağım. Sadece Chanyeol önemli, diye düşünerek gözlerimi korkudan temas kurmaya bile çekinen askerlerin üzerinde son kez gezdirdim. "Prenses için yemin etmek isteyenler öne çıkabilirler." dedi bir adamın sesi. Otorite sahibi gibi bir diksiyonu olduğundan onun daha üst rütbeli biri olduğunu tahmin ettim ve öne çıkmaya başlayan askerlere baktım. Chanyeol en önde olmak üzere tam sekiz genç öne çıkıp bana bakmaya başlamış ve kimi seçeceğim konusunda fısıldaşmalara sebebiyet vermişlerdi.

Hiç düşünmeden öne atılarak Chanyeol'ün önünde durdum ve kraliyet üyesinin sembolik olarak vermesi gereken beyaz zambağı ona uzattım. İlk seçilen olmak demek, seçilen kişinin ana şövalyesi olmak gibi bir şey olduğundan şaşıran çocuk gülümsedi ve önümde eğildi. Sonra zayıf ve uzun boylu görünen bir kızı kesti gözlerim. Yabancı olduğunu anlamam oldukça kısa sürdü ve ona da bir zambak verdim. Sonrasında yaşça daha küçük bir oğlanın önünde durdum ve son zambağı da verdikten sonra benim için öne çıkan diğer askerlere teşekkür ettim.

Yemin töreni yapıldıktan ve şövalyeler kutsandıktan sonra halkı selamladım ve artık resmileşen meşrutiyetim yüzünden yüzüme büyük bir gülümseme yerleşti. Chanyeol ve diğer ikili bundan sonra nereye gidersem gideyim beni takip edecekti. Lalisa adındaki kız ve Taehyung adındaki çocuk bana gülümserken ben de onlara gülümsedim. Seulgi ve diğer kızlarla oyun oynuyor gibi görünsem de kalan zamanda gözüm kraliçenin üzerine olacak bir şekilde vaktimi geçirdim ve nihayet balo bittiği zaman neredeyse bir hafta boyunca sürecek olan kutlamalara kafa yormayı bir kenara attım. Hâlâ içim içimi yese de ne yanlış gidebilir ki diye düşünüyor ve kraliçeye ne olacağını kestirmeye çalışıyordum.

Babamı onunla inanılmaz derecede yakın gördüğüm için kafamda dönüp duran fikirleri durduramıyor ve ertesi gün bahçe gezim sırasında yanına gitmeyi aklıma yazıyordum.

Öyle de yaptım. Kutlama bittikten bir gün sonra Jennie, Seulgi ve Jisoo oynamaya gelmeden önce dadım Jieun, nedimem Chaeyeong ve en güvendiğim şövalyem Chanyeol ile birlikte yürüyüşe çıktım. Doğruca konuklara verilen yeşim sarayına gittiğim için şaşırsalar da onları bahçenin güzel olduğu konusunda bakmak istediğim bir şeyler olduğu hikâyesi ile kandırıyor ve kraliçeyi görmeyi umuyordum. Dul kaldığı için alay konusu olan kadını bir ağacın altında ağlarken bulmayı hiç beklemiyordum.

"İyi misiniz?" diye sordum ona yanına giderek. Sade ve şık bir elbise giymiş, saçlarını örüp çiçeklerle süslenmiş kadın elinde felsefi bir kitap tutmuş zambak işlemeli bir mendille gözlerini siliyor ve onu bu şekilde görmemi beklemediği için bana bakamıyordu.

Durumu fark eden Chanyeol konuşmaya uzak olacak ama bizi görebileceği bir yere gitmeye karar verdi, dadım elimi bıraktı ve ağlayan kadını teselli etmek için onun yanına oturdu. Chaeyeong ise ne yapacağını bilememiş bir şekilde yanımda durmaya başladı.

"İyi değilim sanırım." dedi kadın. Sonra da ayağa kalktı ve beni zarif bir şekilde selamladı. "Güzel prensesimizi buraya getiren şeyi izninizle öğrenebilir miyim?" diye sordu bana. Sesi titriyordu ve korkuyordu, bunu hissetmemek için aptal olmak gerekiyordu. "Burasının bahçesi çok güzel, benim sarayımın bahçesinde sadece beyaz zambaklar var." dedim ona gülümseyerek. Karşımdaki kadın yüzüne acı bir gülümseme yerleştirdi ve elindeki zambaklı mendili sıktı.

Beyaz zambak krallığımızın sembolüydü, bu yüzden kraliyet ailesi üyelerinin bahçesinde bulunan yegâne çiçek oydu. Yeşim sarayında ise leylaklar ve güller vardı. Bu da oldukça ilgimi çekerdi. Leylak da Taeyeon'un hayatına bir misafir olarak girmişti, aynı bu sarayın bahçesindeki güzel çiçekler gibi yavaş yavaş tüm başkenti sarmış ve zambakları gölgede bırakmaya başlamıştı. Kraliçenin elindeki mendile diktim gözlerimi. Kraliyet armasının işli olduğu bu mendili veren kişi babamdan başkası olamaz diye düşündüm ve tehditkâr görünmemek adına gülümsemeyi sürdürdüm.

"Öyle mi? Çiçekleri sever misiniz?" diye sordu bana. Hâlâ ağlıyor gibi görünüyordu. "Elbette severim, buradaki bütün çiçekler benim için açarlar. Ben biricik Obelia altınıyım, bu ülkenin çiçeğiyim." dedim ona. Kendimi beğenmiş laflarım yüzünden birazcık şaşırmış olsa da kafasında bulunan çiçek tacını çıkardı ve nazikçe benim kafama yerleştirdi. "Size benden daha çok yakışacaktır." dedi sonra.

Bu hareketi için teşekkür ettikten sonra "Neden ağlıyordunuz?" diye sordum ona. Benden gözlerini kaçırdı. İşte o an fark ettim, benim isteyeceğim bir şey olmamıştı. "Bir anneniz olsun ister miydiniz majesteleri?" diye sordu bana usulca. Onun bu sözleri yüzünden yüzü şokla gerilen nedimem Chaeyeong'a ve elini ağzına götüren dadım Jieun'a baktım. Chanyeol bile ortamın gerildiğini sezmiş olacak ki bulunduğu yerden buraya doğru bir iki adım atmış ve gözlerini bize dikmişti. Küstahça bir cevap versem mi diye düşünürken "Neden bir anneye ihtiyacım olsun ki? Ben bu şekilde gayet mutluyum." diyiverdim ona.

Bu cevabım üzerine genç kadın hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı ve ani bir şekilde bana sarıldı. "Üzgünüm." dedi bana. Neden üzülüyor anlamak istemesem de aklıma gelen şeyler yüzünden kasılan yüzümü nasıl gizlesem bilemedim. Nihayet kraliçe benden uzaklaştığı zaman dikkatle yüzüme baktı. Kızarmış gözleri oldukça yaralı gözükürken ne dese bilemiyor gibi duruyordu. "Siz gelemeden önce majesteleri Kral yanıma geldi majesteleri." dedi bana. Sonra da babamın evlilik teklifi ettiğini ve bunu kabul etmemesi durumunda düşmekte olan ülkesini yakıp yıkmakla ve halkına zulmetmekle tehdit ettiğini söyledi. Tam babamlık olan bu harekete ve karşımda durup çaresizce ağlayan bu kadına üzülsem de ne desem bilemedim.

"Demek kocanızın ölmesini fırsat biliyor ha?" dedi Jieun. Yıllarca annemin nedimesi olarak yaşamış bu kadın babamdan en çok nefret edenler arasında başı çektiği için bazı durumlarda kendine engel olamayarak konuşuyor ve büyük risklere giriyordu.

Acaba orijinalde de Heeyeon ve Jiyong aşık olmadan mı evlendi, babamın amacı başından beri genç ve dul kraliçenin kalkınmakta olan ülkesini ele geçirmek ve ticari limanlara sahip olmak mıydı diye düşündüm. Hikâye aslında okuduğum kitaptan daha derin ve acımasız olabilir miydi merak ediyordum. Belki de kraliçe başından beri tehdit edilmişti ve Taeyeon da aynı babası gibi davrandığı için sevilmiyordu. Bu hikâyenin gerçek kötüsü kimdi, Jiyong muydu? Yoksa kitapta iyi olan tek bir karakter bile yok muydu?

"Sizin zeki biri olduğunuzu biliyorum majesteleri, hakkımda yanlış bir karara varmanızı istemiyorum. Lütfen benden ve kızımdan nefret etmeyin." diye ağlamaya devam etti Kraliçe. "Senden ve kızından nefret etmiyorum." dedim ona güvence vermek istercesine. Onun geçirdiği bu ufak kırılma işime yarayacak gibi göründüğü için elimden geldikçe onun yanında olmaya karar verdim. Böylelikle belki de gerçekten annem gibi davranabilir ve ölmeme neden olan Yerim'i kendi kardeşim gibi yetiştirmemi sağlayabilirdi.

"Merak etme, sana iyi davranacağım. Neler hissettiğini anlıyorum. Lütfen ağlama ve kendini kapana kısılmış hissetme." dedim ona. Gözlerini kocaman açan kadın bana baktı ve sarıldı. "Lütfen kızım için iyi bir abla olun majesteleri." dedi. Daha çok yalvarıyormuş gibi göründüğü için rahatsız hissetsem de ona güvence verdim. "Yerim'i kendi kanımdan gibi seveceğime söz veriyorum." dedim ona. Bu olgunca olan tavrım için beni onaylayan dadım da ağlarken, neler olduğuna çok anlam verememiş ve sinirlenmiş Chaeyeong bana doğru bakıyordu. Yine her zamanki gibi klasik bir günü yaşıyordum.

Kraliçenin yanından ayrılıp sarayıma döndüğümde ise beni oturma odasında bekleyen arkadaşlarımı çay içip şekerleme yerken buldum ve onlara katıldım. Bir süre sonra küçük bir çay partisi vermek için dışarıya çıkmaya karar verdik ve bana duydukları dedikoduları anlatmaya başladılar. Aralarında babamın Heeyeon ile evleneceği hakkında olan bir tanesi de vardı. Sessiz kalmak istesem de "O kadını hiç sevmedim, kocası ölür ölmez kralla evleniyor!" diye bağırdı Seulgi.

Onun bu sinirine Jisoo da katıldı, "Çok tuhaf bir olay bu. Sanki buraya evlenmek için gelmiş gibi. Sizce de ilginç bir tesadüf değil mi?" diye sordu bize bakarak. "Ben senin yerinde olsam evlenmemeleri için elimden geleni yapardım Taeyeon. Sen nasıl bu kadar sakin karşılayıp burada böylece oturabiliyorsun aklım almıyor. Prenses olmak böyle bir şey galiba." diyen Jennie'ye nazikçe gülümsedim.

Yerim taraftarı olan kızlarla önceden tanışmam onların hikâyeye olan etkilerini bu kadar değiştirdiyse ileride yapacağım şeyler kim bilir ne kadar etkileyecek diye keyiflenmeden edemedim ve bir şeyler söylemeye karar verdim. "Ben de bu durumdan çok hoşnut değilim ama Kraliçe Heeyeon iyi biri gibi görünüyor. Ayrıca başka bir çaresi de yok, küçük bir kızı var. Onları kabullenmem gerekiyor. Hem benim için de bir anne olabilecek birinin hayatımda olması güzel olurdu. Yine de benim için endişelendiğiniz için çok teşekkür ederim." dedim onlara. Seulgi anlayışla omzunu sıvazlarken "Haklısın aslında, düşüncesizlik ettim." dedi Jisoo. "Umarım gerçekten beklenildiği gibi iyi biridir ve sana annelik eder." dedi Jennie. "Eğer etmezse bizden çekeceği var." diye de ekledi sonda bilmiş bilmiş.

Yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirdim ve onlarla havadan sudan konuşmaya geri dönerken iyi ki yanımdalar diye düşündüm. Bu dünyada her şeyi kendim halledemeyecek olsam da yanımda olup düşünceleri ile beni destekleyen insanlar olduğu sürece pes etmeyecektim. Hepimiz için en iyisini yapmaya ve uzun sağlıklı bir hayat yaşamaya karar verdim. Ben Kim Taeyeon, bu dünyayı kendi istediğim düzene getirecektim.

( 🧸🧺 )

herkese selamm, uzun bir süreçten sonra sezon finalini attığımı duyurmaya geldimm.  bir bir buçuk ay kadar bu hikâyeye bölüm atmak yerine biriktirme yapacağım ve bir sonraki sezon taeyeon'u sekiz yaşında başlatacağım 😋🍒✌🏻

umarım bölüm hoşunuza gitmiştir ve bir sonraki sezonu merakla beklersiniz <33

sizce heeyeon'un gerçek kişiliği nasıl ve yerim gerçekten de taeyeon'un istediği gibi bir kardeş mi olacak?? ayrıca prensesimizin arkadaş grubu hakkında ne düşünüyorsunuz çok merak ediyorummm.

şimdiden okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum 🍄🍄 hepinizi seviyorum 💘 eğer yazım tarzımı seviyorsanız diğer hikayelerime de bakmayı unutmayın 💗

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro