on üç
HJ
Hongjoong önünde yere çöküp kanayan karnını tutarak acı içinde inleyen adama baktı.
Adamın sorduğu soruya güldü. "Gerçekten bilmek istiyor musun? Ben, seni zayıflıkların ve olduğun canavar haline gelebilecek renkle boyayacak olan kişiyim."
Adam dişlerini sıkarken Hongjoong bir kez daha konuşmasına fırsat vermeden alnını hedef alarak silahını ateşledi.
Adam başının üzerine doğru düşerken kısa süre içinde kurşun yaralarından akan kanı cansız bedenini sarmalamıştı bile. Parlak kırmızı kanı yavaşça bedeninden süzülürken ay ışığının altında parlıyordu.
Hongjoong maskesini çıkardı ve gülümseyerek yarattığı şaheserine baktı.
Yavaşça eski benliğine geri dönüyordu.
"Ee..."
Hongjoong neredeyse kurbanın hala orada, duvarın önüne çöküp ona baktığını unutuyordu.
Ve o kurban tüm olaya şahit olmuştu.
"Beni kurtardığın için teşekkür ederim..." dedi kurban yumuşacık sesiyle.
Hongjoong'un gülümsemesi kayboldu. "Bu saatte burada ne yapıyorsun? Burada kaçırılma olaylarının arttığını duymadın mı hiç?" dedi Hongjoong derin ve ciddi ses tonuyla, gözleri hala yere çökmüş kurbanın üzerindeydi.
Sarışın genç adam birkaç kez gözlerini kırpıştırdı ve Hongjoong'un ağzından dökülen sözlerle kaşları çatıldı. "Kaçırılma mı?"
Hongjoong silahını geri yerine sokarken gözlerini devirdi. "Hala burada mısın sen?"
Seonghwa yutkunup ayağa kalktı. Yere düşürdüğü poşet torbayı da alırken içindeki yiyecekler zarar görmediği için rahatlamıştı.
Birkez daha Hongjoong'a baktı ve Hongjoong tam gideceğini düşünürken sarışın genç adam gözlerini kısarak ona baktığında iç çekti. "Kanaman var!" dedi parmağıyla Hongjoong'u göstererek.
Hongjoong parmağıyla gösterilen yere bakınca siyah ceketinin üzerinde beliren kanın oluşturduğu koyu lekeye baktı. O anda bir önceki düşmanının onu bıçakla yaraladığını hatırladı. Sarışın genç adamı kurtarmadan önce birkaç düşmanla karşı karşılaşmış ve belinden yaralanmıştı.
Hongjoong yarayı çok da umursamamıştı. İşini yapmış ve ardından Jisoo yarasını tedavi etmişti.
Hongjoong dikkatini tekrar ona masum gözlerle bakan sarışın erkeğe çevirince sinirleri bozuldu. Gözlerini devirirken dilini şaklattı. "Eğer burada biraz daha kalmaya devam edip başka biri tarafından kaçırılırsan seni bu sefer kurtarmayacağım."
Hongjoong dönüp gitmeye yeltendiği an kurbanın ona seslendiğini duydu.
"Adın ne?"
Hongjoong duraksarken alay edercesine güldü. "Seni ilgilendirmez bayım. Evine dön."
İleri doğru bir adım atığında tekrar kurbanın sesini duymasıyla duraksadı. "Ben Seonghwa. Park Seonghwa. Tıp öğrencisiyim."
Hongjoong gıcık olmuş bir bir şekilde arkasına dönüp hala kendi vücudunu duvardan destek alan sarışın genç adama baktı. "Yani?"
Seonghwa dudaklarını yalayıp tereddütle bazı insanlara göre korkutucu sayılacak şekilde ters bakan Hongjoong'a baktı. "Şey... Yaran için yardımcı olmamı ister misin? Biraz derin gözüküyor ve-"
"Seni alakadar etmez, şimdi bas git. Yoksa seni de vururum," diye tehdit etti Hongjoong, tanımadığı genç çocuğun bir an önce gözünün önünden defolmasını istiyordu. Hala yapacak çok fazla işi vardı ama kendisinin Park Seonghwa olduğunu iddia ettiği sarışın tarafından işi engelleniyordu.
Hongjoong'un sözleriyle Seonghwa şaşkınlığa uğradı. "A-ama... Kan kaybedeceksin! Evim buraya çok yakın..."
Hongjoong güldü. "Sana ne diyorum ben, seni ilgilendirmez. Kendi başımın çaresine bakabilirim, ayrıca senin lanet yardımına ihtiyacım yok. Çek git yoksa yerde yatan adamın yanını boylayacaksın." Yerdeki cesedi işaret ederek tekrar tehdit etti.
"Be-ben..." Seonghwa kekeledi ve yenilgiyle yere bakıp elindeki poşet torbayla oynadı.
Seonghwa sanki yediği azarla ağlayan bir çocuk gibi gözükünce Hongjoong inledi. "İyiyim ben. Git şimdi, hadi. Bu bölgede birçok adam kaçıran insan var. Hala yaşayıp doktor olmak istiyorsan git."
Ardından Hongjoong arkasını dönüp sarışını görmezden gelerek yavaşça uzaklaşmaya başladı.
"Orada işler nasıl gidiyor HJ?" Kulaklığından bip sesi duyulduktan sonra Wooyoung'un sesi duyuldu.
"Üç tanesini öldürdüm. Peki ya sen Fenix?"
"Ben de şimdi bir tane öldürdüm. Kurban çoktan evine gitti."
"Aferin."
"Bekle!"
Hongjoong durdu, gözlerini sıkıca kapatıp sinirle dişlerini sıktı. Gözlerini devirip iç çekerken kollarını göğsünde bağlayıp arkasını dönünce sarışının ona doğru koştuğunu gördü. "Şimdi ne istiyorsun?" diye sordu öfkeyle.
Sarışın genç adam Hongjoong'un öfkeli sesiyle elinde sıkıca tuttuğu poşet torbasıyla önünde duraksadı. "Buralarda... adam kaçıran çoksa eğer... ee..."
"Seni evine mi bırakmamı istiyorsun?" diye sordu Hongjoong bir kaşını kaldırarak.
Seonghwa bakışlarını poşetten kaldırıp Hongjoong'a bakarak hızla başıyla onayladı.
Hongjoong iç çekip Seonghwa'ya doğru yürüdü.
"Seninle birazdan buluşuruz... bir çocuğu... evine bırakmam lazım," dedi Fenix'e.
"Ben de az önce kurtardığım seksiyi evine bırakabilirdim. Bana bunun işin bir parçası olduğunu söylememiştin," dedi Fenix ve Hongjoong gözlerini devirdi. Ardından sabırla bekleyen Seonghwa'ya döndü.
"Gidelim," dedi Hongjoong düz bir sesle ve Seonghwa'nın yanından geçti.
Seonghwa'nın gözleri parlayıp kocaman gülümserken hızlanıp Hongjoong'a yetişti ve yurt odasına doğru yan yana yürüyerek ilerlediler.
____________________________________
Seonghwa gördüklerinden, yaşadıklarından bi şoka falan girseydin ne bu Hongjoong merakı hsjsjsj
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro