on beş
"Hwa?" diye seslendi Yeosang ve Seonghwa bakışlarını arkadaşına çevirdi.
"Seni kaçırmaya çalışan kişinin öldürüldüğünü söylemiştin, değil mi?" diye sordu ve Seonghwa başını eğerek onayladı.
İkili Yeosang'ın yatağında sarılarak yatıyordu. Yemek yedikten sonra duş almış ve ardından Seonghwa, Yeosang'tan sarılarak yatmayı isteyince Yeosang kabul etmişti. Yeosang arkadaşının saçlarıyla oynarken aniden sormaya karar vermişti. En yakın arkadaşını neredeyse kaçırmaya çalışan kişiyi kimin öldürdüğünü merak ediyordu. Tek bildiği Mist'in bölgeyi korumaya aldığıydı ve diğer gün Yeosang'ın çetesi işi devralacak olmasıydı.
"Kim öldürdü?" diye sordu Yeosang merakla.
"Adının HJ olduğunu söyledi," diye cevap verdi, yavaşça uykuya doğru çekiliyordu.
Yeosang, Seonghwa'nın cevabına sadece mırıldanarak tepki verdi.
Fakat içten içe çok şaşırmıştı.
HJ yaşıyor muydu?
"Ben... o pisliğin öldürüldüğüne sevindim. Şu HJ denen adam iyi birisine benziyor," dedi Yeosang.
"Öyle," dedi Seonghwa sessizce, uykulu yüzünde küçük bir gülümseme belirdi.
Yeosang'ın ATEEZ'in varsinin hayatta olduğundan neden haberi yoktu? Olaylardan sonra çeteye neler olduğuyla ilgili hiçbir bilgi sızdırılmamıştı. Olaydan sonra malikaneyi derinlemesine incelemişlerdi ama vardıkları tek sonuç sağ çıkanın olmamasıydı. Olay yerinde cesetler bulunmuştu ve hiçbiri tanınacak halde değildi ama neyse ki DNA ve kemik yapısından kimliklerine ulaşabilmişlerdi. Fakat cesetlerden hiçbiri Hongjoong, Wooyoung veya diğerlerine ait değildi. Ayrıca ATEEZ'in iki üyesinin de göreve gönderildiklerini ve malikaneye asla geri dönmedikleri bildirilmişti.
Muhtemelen Kim Hongjoong değildir...
Belki de Mist'in bir üyesi Hongjoong'un kod adını almıştır...
Ya da belki de Hongjoong'un ta kendisidir.
Seonghwa, arkadaşının sorularına cevap verdikten sonra başına gelen olaylar yüzünden yorgun düşüp uykuya dalmıştı.
Yeosang arkadaşına daha sıkı sarılıp kendisini de uykunun karanlığına bıraktı.
•~x~•
HJ
Hongjoong ve Wooyoung sonunda geri döndüklerinde Lucas tarafından karşılanmışlardı.
"Selam çocuklar! Devriye nasıl geçti? Temizlik ekipleri siz gelmeden yarım saat önce gitti," dedi Lucas, Hongjoong'a beşlik çakarken Wooyoung'la yumruklarını tokuşturdu.
"Teşekkürler, devriye gayet iyiydi. Bu arada kliniğe görünmem gerek," dedi Hongjoong ve belindeki kesiği işaret etti. Lucas anında kenara çekilip Hongjoong'un içeri girmesine izin vererek direkt kliniğe doğru yöneldiler.
İçeri girdiğinde Mist'in üyeleri ve sağlık görevlisiyle karşılaştı. Birkaç ekipmanı temizlemekle meşgulken kliniğin kapısının açılmasını duymasıyla bakışlarını çevirip içeri giren Hongjoong'a gülümseyerek bakmıştı. "Selam Hongjoong."
"Selam Jisoo," dedi Hongjoong sedyeye doğru ilerleyerek. Maskesini, şapkasını ve ceketini çıkarttıktan sonra sadece kot pantolonu ve tişörtüyle kalarak sedyeye oturdu.
Silahını da çıkarıp temizlenmesi için kenara koydu.
Jisoo elinde ilk yardım malzemeleriyle dolu tepsisiyle Hongjoong'a doğru yürüdü. "Wooyoung'la göreviniz nasıldı?" diye sordu genç adamın önünde dikilince.
"İyiydi. Birkaç adamla dövüşürken yaralandım sadece," dedi Hongjoong, tişörtünü çıkarıp Jisoo'ya verirken sedyeye uzandı.
Jisoo tişörtü alıp kirliler sepetine attıktan sonra Hongjoong'un yarasını incelemeye koyuldu.
"Kesik çok derin olmadığı için şanslısın yoksa çok kan kaybederdin. Sadece yarayı temizleyip bandajlayacağım," diye bilgilendirdi Jisoo ve Hongjoong'u tedavi edebilmek için tüm gerekli malzemeleri topladı.
Hongjoong sadece başıyla onaylaı ve Jisoo'nun tedavisine başlamasına izin verdi.
•~x~•
"Hyung, iyi misin şu anda?" diye sordu Zeyu, endişeli bir şekilde Hongjoong'un yanına gelmişti.
Hongjoong'un yarası sarılmıştı, hatta daha önce atılan dikişlerini de kontrol edip bandajlamıştı.
"İyiyim Zeyu. Bu saatte ne işin var burada? Çoktan gece yarısı oldu. Benim gibi uzun olmak istiyorsan yeterince uyuman gerek," dedi Hongjoong temiz tişört giyerken. Ardından Zeyu'nun saçlarını karıştırdı ve yavaşça ayağa kalkıp ikili kliniğin çıkışına doğru ilerledi.
"Hala gözlem yapıyorum. Ayrıca Venom'la ilgili biraz araştırma yapmam gerek," diye cevapladı Zeyu.
"Neden Venom?" diye sordu Hongjoong merakla. Araştırma mı? Bu saatte mi?
"Çete üyelerinin profillerini ve geçmiş aktiviteleriyle ilgili daha fazla şey öğrenmek istiyorum. o yüzden araştırmam gerek," dedi Zeyu omuzlarını silkerek.
Hongjoong kıkırdadı. "Üniversite öğrencisi gibi konuşuyorsun."
Zeyu da güldükten sonra Hongjoong'a iyi geceler dileyerek bilgisayar odasında gözden kayboldu.
Hongjoong da çok yorgun olduğu için direkt odasına ilerledi.
Odasına girdikten sonra kendini yatağa bıraktı fakat aniden tüm vücuduna yayılan acıyla dikişleri aklına geldi ve acıyla inledi.
"Kesiği nasıl unuttum? Umarım tekrardan açılmamıştır. Tam bir aptalım," diye söyledi kendi kendisine ve daha dikkatli bir şekilde yatağa uzandı.
Hongjoong rahat bir şekilde yatarken gözlerini kaldığı misafir odasının tavanına diktiğinde aklına akşam yaşadıkları geldi.
Sarışın çocuk. Park Seonghwa...
Hongjoong derin bir iç çekti. "Bana neler oluyor bilmiyorum ama şu Seonghwa denen çocuk... sevimli gibiydi..."
Ardından gözlerini devirdi ve delirmiş gibi gülümsedi. "İyice garipleşiyorsun."
Hongjoong sarışın genç adamı aklından çıkaramıyordu ve nedenini de bilmiyordu. Belki Seonghwa biraz dikkatini çekmiş olabilirdi ama neden aptal gibi gülümseyip sarışınla ilgili kendi kendisine konuşuyordu?
Hongjoong bir kez daha iç çekti ve dilini şaklattı. "Yeter artık, uyu."
Yanındaki ışığı kapatıp yastığa gömüldü.
Uykuya dalmadan önce hala gülüsüyordu.
•~x~•
"Hongjoong, selam." Hongjoong kahvaltısını yaparken mutfaktan içeriye birisi girdi.
"Ah Yibo, selam," dedi Hongjoong ağzındaki lokmasını yuttuktan sonra ve başını hafifçe eğip gülümseyerek Yibo'yu selamladı.
Yibo da gülümseyerek karşılık verip ardından buzdolabında bir şeyler bakındı. "Nasılsın?" diye sordu Yibo süt şişesini çıkarırken.
"İyiyim, sorduğun için teşekkürler. Sen nasılsın? Yaraların ne durumda?" diye sordu Hongjoong pankekten küçük bir yudum alırken.
"Gayet iyi. En azından hala hayattayım, önemli olan o," dedi Yibo kasesine sütü dökerken.
Hongjoong sessizce başını sallarken huzur içinde pankekini yemeye devam etti.
Fakat o huzurlu an Wooyoung'un "Günaydın!" diye bağırmasıyla bozulurken Hongjoong neredeyse ağzındaki yudumla boğulurken Yibo ise mısır gevreği ve sütü püskürtecekti.
"Wooyoung! Sana şunu yapma demiştim, özellikle de sabahın 6'sında!" diye bir kız azarlarken sesin sahibi mutfağa girdi.
Wooyoung'u azarlayan kız gözlerini devirirken kollarını göğsünde bağlayıp Hongjoong'un yanına oturdu.
"Bir sorun mu ar Dahyun?" Hongjoong kıza gülümserken kız pankekinden kocaman bir ısırık aldı.
Dahyun da gülümsedikten sonra şikayet edercesine inledi. "Patron Crescent'le çalışmamı ve istiyor ama benim tek istediğim uyumak," diye homurdandı ve kollarını tekrar göğsünde bağlayarak somurttu.
"Patron ne istiyorsa onu yap,"diyerek Yibo araya girdi.
"Aynen," dedi ardından Wooyoung.
"Sen kapa çeneni." Dahyun dil çıkarırken Wooyoung da aynısını yapınca Hongjoong ikisine de güldü.
"İkiniz geçen aydan beri didişip duruyorsunuz. Bir anda birbirinize bıçak sallarsanız hiç. şaşırmam," dedi Hongjoong.
Wooyoung sadece gülerken Dahyun ayağa kalkıp Hoseok'un pişirdiği pankeklerden aldı. Wooyoung da Dahyun'u takip etti ve ikili hala birbiriyle didişmeye devam ederken dördü birden kahkahalar eşliğinde kahvaltılarını yaptılar.
•~x~•
Kim Jisoo
'Esmeralda'
•Mist çetesinin doktoru
•Çetedeki herkes onu çetenin 'annesi' olarak görüyor
•Hançer, bıçak ve diğer keskin aletleri kullanmada çok iyi
Wang Yibo
21 yaşında
'Ace'
•Mist çetesinin suikastçilerinden
•Çoğu zaman çok sessizdir ama modundaysa baş belası olabilir
•Çok çekici ve yakışıklı
Kim Dahyun
20 Yaşında
'Aquila'
•Mist çetesinin suikatçilerinden
•Çok oyuncu ve şen şakrak biri
•Ayrıca bombalardan ve patlamalardan sorumlu
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro