Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

iki


HJ

"Buraya gel tatlım," dedi ellili yaşların ortasında gözüken adam, gözlerini üzerine diktiği erkeğin kucağına oturması için bacağına vuruyordu.

Yirmi yaşındaki genç erkek yaşlı adamın odasındaki sandalyelerden birisine oturuyordu. Dar kot pantolon, pahalı bir deri ceket ve yaşlı adamı azdıran transparan bir gömlek giyiyordu. Genç erkek, adamın küçük işaretini gördüğünde itaat etti ve yavaşça yerinden kalkarak yaşlı adamın oturduğu yatağa doğru yürüdü.

Gencin attığı her adım yaşlı adamı heyecanlandırıyordu. Dudaklarını yalarken önündeki seksi ve güzel erkeğe aç gözlerle bakıyordu. Genç erkek yaşlı adamın önünde durdu ve hiç zaman kaybetmeden kucağına oturup bacaklarını beline sardı. Kollarını da boyuna sararken yüzündeki baştan çıkarıcı ifadeyle adama baktı.

"Bay Wang'ın bir şeye ihtiyacı var mı?" Hongjoong başını yana eğip bir elini adamın göğsünden aşağı doğru kaydırırken düğmelerinden biriyle oynuyordu.

Adam, önündeki genç erkeği çok cezbedici bulmuştu. Sanki uhrevi güzelliğinden ve pantolonunun içine girmek için... onu mahvetmek için yaptığı hareketlerle hipnoz olmuştu.

"Babacığa bir şeyler yapmak ister misin?" diye sordu adam, gencin belinden çekip iyice kendi bedenine bastırırken sesi boğuklaşmıştı.

Genç erkek pembe, dolgun dudaklarını yaladı ve gülümsedi. "Tabii. Neden olmasın?"

"Babacığı memnun etmeye ne dersin..? Yapar mısın bebek?" Elini yüzüne getirdi ve bir parmağıyla erkeğin yumuşak yanaklarından çene hattına doğru takip etti ve ardından baş parmağıyla dolgun dudaklarını okşadı.

Genç erkek hafifçe kıkırdadı. Yavaşça deri ceketini çıkardı ve yere bırakmasıyla tok bir ses çıktı. Ceketini çıkarınca açığa çıkan boynu, çıplak kolları ve içini gösteren transparan tişörtüyle süt beyazı teni yaşlı adamın gözlerine cümbüşü yaşatıyordu. Bakışları genç adamın üzerinde gezinirken belindeki ellerini daha çok sıktırdı, önündeki güzel erkeğin tadına bakmak için sabırsızlanıyordu.

"Eğer babacığın isteği buysa o zaman isteğini ona vermeliyim."

Hongjoong öne eğildi, aralarındaki mesafe kısaldı ve dudakları neredeyse birbirlerine sürttü.

Adam gözlerini kapatmıştı, içindeki heyecan resmen fokurduyordu. Genç erkeğin malikanesine girip odasına ilk adımı attığından beri adam bu anı beklemişti. Tüm bu süre içinde sergilediği ayartıcı hareketlerle genç erkeğe nasıl karşı koyabilirdi ki? Neredeyse imkansızdı.

Yaşlı adamın gözleri kapanıp yüzüne arzu ifadesi yerleşince genç erkeğin adamın boynundaki parmakları sertleşti ve kendi arzusunu göstermek için yüzünde küçük bir sırıtış belirdi. Adamın isteğini ona vererek sonunda dudaklarını solgun dudaklarına bastırdı, yaşlı adamın boğazından gelen hırıltıyı duymuştu.

İki elini de genç erkeğin bacaklarından ince beline doğru kaydırırken yumuşak ve tatlı dudaklarının tadını çıkarıyordu. Tadına daha fazla varabilmek için başını hafifçe yana eğip öpüşmelerini derinleştirdi ve genç erkeğe doğru daha yok yaklaştı.

Dudakları sekronize şekilde hareket ederken genç erkek yaşlı adamın alt dudağını ısırınca adam öpüşmede ne kadar iyi olduğunu fark etti ve bir kez daha hayran kaldı.

Adam fırsatı değerlendirdi ve bir elini yavaşça genç erkeğin kolsuz gömleğinin içine soktu, pürüzsüz ve narin tenini okşarken genç erkeğin ağzından boğuk bir inleme kaçtı.

Adam kendisini resmen kaybetmişti. Uyuşturucu gibiydi, hatta en sevdiği şarabın tadından bile daha iyiydi. Yani daha önce bağımlılık yapan uyuşturucular kullanmıştı ama genç erkeğin dudaklarının verdiği his... uyuşturucudan daha fazlasıydı. Bambaşka bir şeydi.

Adam kendinden geçmiş halde erotik düşüncelere dalınca genç çocuk yavaşça bir gözünü araladı, küçük ön sevişmelerine hazırlıksız yakalanan adamı hala öpmeye devam ederken bu fırsatı kullanıp planını hayata geçirmeye başladı.

Bir kolunu adamın boynundan yumuşak kollarına, oradan göğsüne, karnına ve daha da aşağılara doğru indirdi.

Adam, genç erkeğin elinin pantolonun üzerinden sertliğini kavradığını hissedince hırıldadı.

Genç çocuk hala öpüşürken sırıttı. Ardından elleri kendi kot pantolonuna doğru ilerledi ve cebindeki bir şeyi kavradı.

Küçük, katlanabilir çakı.

Bıçağı hızla açtı ve sivri, keskin ucunu hala kendisini sevişmelerine kaptırmış bir halde olan yaşlı adamın göğsüne sapladı. Kıpkırmızı kan adamın etinden fışkırıp genç erkeğin yüzüne, kıyafetine sıçrayınca en sevdiği rengin oluşturduğu manzarayla dudaklarını yaladı.

Adam aniden iç çekerek geri çekilirken göğsünden yayılan acıyla gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Genç erkeğin kazandığı zaferle güzel yüzüne yerleşen sırıtışına ve ardından göğsünün derinliklerine saplanan parlak bıçağa şok içinde baktı.

Acı dolu bir çığlık koyverecekti fakat bir eliyle ağzını kapatınca çığlığı boğuk bir halde çıkmıştı. Yaşlı adamı arkaya doğru ittirince sırtı çift kişilik yatağa çarptı. Koyu kırmızı kan beyaz çarşafları lekeliyordu.

"Şşşş babacık. Seni memnun etmeye çalışıyorum burada, unuttun mu?" dedi genç erkek kıkırdayarak, sıkıca bıçağının kabzasını kavrayıp adamın göğsünden aşağı doğru indirirken gülümsüyordu. Teninde küçük bir delik ve kısa bir yarık açarken daha fazla fışkıran kanla gülümsemesi genişledi.

Adam yatağa yığılmış halde kendisini genç erkeğin elinden kurtarmaya çalışırken yardım için çığlık atmaya çalışıyordu ama ağzının üzerine sıkıca kapatılan el çığlıkları bir hiçe dönüştürüyordu. Bıçağı çıkarıp tekrar adamın göğsüne saplarken adam resmen deliye döndü.

Genç erkek altındaki adamın can çekişmesini izlerken eğleniyordu. Ve etrafını ve altındaki yatak örtülerini kaplayan koyu kırmızı kanın yarattığı şaheserin güzelliğini inkar edemiyordu. Bıçağı iyice derine bastırdı ve ardından çıkardı. Kan yaradan sızarken izlemesi çok keyif vericiydi.

"Ee babacık... kısa süreli de olsa seninle tanışmak güzeldi," dedi bıçağını adamın çene kemiğinin altına yerleştirerek, ucundan kan damlarken adamın boynunu lekeliyordu.

"Cehennemde görüşürüz Bay Wang." Ve son sözleriyle keskin bıçağı nabzının attığı yere hızla sürterek kesti.

Adam son nefesiyle boğulurken kısa süre içinde lekeli örtülerin üzerinde cansız bir şekilde hareketsiz kaldı. Temiz, beyaz örtüler artık tıpkı genç adamın elleri ve küçük bıçağı gibi kana bulanmıştı.

Gittikçe yayılan kan lekesine gülümseyerek baktı Hongjoong. Ardından gülümsemesi soldu, adamın cansız bedenine, yerlerinden fırlayacakmış gibi görünen gözlerine ve kanla dolan ağzına bakarken kaşları çatıldı.

Kendisini adamın cesedinden kurtardı. Yerden ceketini aldı, pahalı kıyafetinin üzerindeki tozu silkeledi ve üzerine tekrar giyerek açıkta olan omuzlarını kapattı.

Sonunda bitti, diye düşündü.

Genç adam ardından elleriyle sertçe ağzını sildi, o iğrenç yaşlı adamın dudaklarından iğrenmişti. Fakat hala dudaklarında hissettiği o his bir ay önce olanları hatırlatınca ürpererek öğürdü.

Derin bir nefes aldı ve cebindeki küçük aleti çıkarıp kulağına yerleştirdi ve iki parmağıyla tuttu.

"HJ konuşuyor. Onu öldürdüm. Aygıtı bulup çıkacağım. Pusu için hazır olun," dedi Hongjoong kulaklığına doğru konuşarak.

"Sonunda cilveleşmen bitti. Sesleri duymak çok rahatsız ediciydi." Adamlarından biri cevaplarken ardından öğürme sesleri çıkardı ve Hongjoong hattın diğer ucundaki tanıdık sese gözlerini devirdi.

"Anlaşıldı. Dikkatli ol," dedi bir başka ses araya girerek ve Hongjoong odanın içinde aygıtı aramaya başladı.

Dolapları ve çekmeceleri, mücevher kutularını, dolabın içindeki adamın kıyafetlerinin içlerini, hatta yatağın altına bile baktı. Ama aradığı şeyden eser yoktu.

Hongjoong odanın içinde bakılmadık yer bırakmadığı halde bulamadığı için sinirlendi. Gergin bir şekilde sarı saç tutamlarını çekiştirdi ve flaş belleği aramaya devam etti.

Hangi delikte bu?!

Neredeyse kendisini kaybedecekken gözü tekrar ölü bedene takıldı. Bakışları adamın pantolonuna inerken cebinden gözüken küçük üçgen çıkıntıyı fark etti.

Cesede doğru yürüdü. Adamın önüne geldiğinde bir elini cebine soktu ve aradı şeyi elinde hissettiğinde gülümsedi.

Flaş belliği çıkardı, yüzündeki gururlu gülümsemeyle kendi cebine soktu. Küçük cismi cebine düzgünce koyup düşmeyeceğinden emin oldu.

Hongjoong çakısı haricinde yanında başka silah getirmediği için birkaç çekmeceye daha baktı ve şansına birinde dağılmış kurşunlarla bir silah buldu.

Silahı alıp içine birkaç tane kurşun yerleştirdi, geri kalanları da alıp kot pantolonun cebine sokuşturdu.

Sonunda hazırdı, geniş odanın ortasına yürüdü ve kapıya doğru yönelmeden önce son bir kez cesede baktı. Parmaklarını kulaklığının üzerine yerleştirirken ciddi bir ses tonuyla aygıta doğru konuştu.

"Hazırlanın."

•~x~•

Malikanenin koridorlarında silah sesleri yankılandı. Acıyla atılan çığlıklar ve inlemeler Hongjoong adamın odasından çıkar çıkmaz malikaneyi doldurmuştu.

Hongjoong çıkış yolunu bulmaya çalışırken koridorlarda koşarak ilerledi.

Ara sıra yoluna çıkan düşmanlarını vururken silahındaki kurşunları harcıyordu.

Sonunda dar koridordan çıktı ve ana koridorla karşılaştı.

Adamlarının ve düşmanlarının birbirine silah ateşlediklerini gördüğünde aninden durdu. Tabancalar durmaksızın ateşleniyordu. Öylece ileri atılamazdı çünkü yeterince kurşunu kalmamıştı ve yüksek ihtimalle anında vurulurdu.

Birkaç ceset yere yığılmıştı. Hongjoong yerdeki cesetlerin üzerindeki ve duvara sıçramış kanları gözden kaçırmamıştı ama şu anda durup hayranlıkla bakacak zaman değildi.

Hongjoong yeterli kurşunu kalmadığı için yanında dikildiği bir sütunun yanında saklanıyordu.

Eğer yerinden çıkarsa anında vurulurdu.

Eğer bir düşmanı onu fark ederse ikisi de silahını ateşleyecek ve önce kalan kurşununu harcamış olacak sonra da boku yemiş olacaktı.

Sadece üç kurşunum kaldı, diye düşündü silahını tekrar doldurup hazır hale getirirken.

Hongjoong çmeldi, düşmanları tarafından fark edilmemeye çalışıyordu.

Kulaklığına doğru konuştu.

"Night, neredesin?"

"İçerideyim. Sen neredesin, silahın bende."

Hongjoong kulaklığından adamının silahını ateşlediğini duyabiliyordu.

Sanki çok yakınında gibiydi.

Ardından tekrar konuştu.

"Ana holdeyim. Acele et, sadece üç tane–"

Birisi Hongjoong'un hemen yanına nişan aldığında cümlesi yarıda kesildi. Neredeyse Hongjoong'u vuracaktı ama neyse ki hızla yana doğru kaçmıştı.

"Siktir. Çabuk!"

Hongjoong bir kurşundan daha kıl payı kaçtı ve anında silahını düşmanına doğru doğrulttu.

Tetiği çekti ve düşmanını göğsünden vurdu.

Düşman cansız bir şekilde düşerken geriye sadece iki kurşunu kaldığı için Hongjoong sessiz bir şekilde küfretti.

"HJ? Ne oldu? İyi misin?"

"Ben iyiyim. Sen hangi delikte-"

"Seni gördüm!"

Hongjoong etrafına bakındı ve sonunda adamlarından Midnight'ı düşmanlarına ateş ederken kendisine doğru koşarken gördü.

Midnight hızlı bir şekilde Hongjoong'a tabancasını verdi ve ikisi de önlerine çıkan düşmanlarına ateş ederken çıkışa doğru koşmaya başladılar.

Sonunda çıkışa yaklaştıklarında Midnight kulaklığına konuştu.

"Herkes çıksın! Şimdi! Fenix, kurulumu bitirdin mi?"

"Evet. İşaretinizi bekleyeceğim. Herkesi derhal çıkarın."

"Anlaşıldı."

İkili sonunda çıkışa vardığında siyah minibüsler malikaneye girdi ve Hongjoong ve Midnight'ın önünde durdu.

Malikaneden canlı çıkan adamlarını takip ederek hep birlikte araçlara bindiler

Hepsi sonunda oturduğunda minibüsler tekerleklerini gıcırdatarak tekrar ilerledi. Malikaneden birkaç metre uzaklaştıktan sonra Midnight tekrar kulaklığına doğru konuştu.

"Çıktık. Bitir işini."

Saniyeler sonra gürültülü bir patlama sesi minibüsün içinde yankılandı. Hongjoong hızla film kaplı camdan dışarı baktı ve kan lekeli yüzünde memnuniyet dolu bir sırıtış belirdi.

Patlamalar ardı ardına duyulurken malikane paramparça oluyordu, bazı bölümleri yangınlara teslim olmuştu. Ve yolda ilerlerken Hongjoong motorsikletle yanlarına yetişen adamının siyah kaskının içinde hilal şekli gözleri ve sinsi gülümsemesini gördü.

Hongjoong gözlerini yoldan çekti ve özgüvenli ses tonuyla kulağının içinden aygıta konuştu.

"Görev tamamlandı, şu anda uzaklaşıyoruz. Mekanı temizlemesi için ekibi gönderin."

Song Mingi
19 Yaşında
'Midnight'

Kim Hongjoong'un sağ kolu
Emir ve direktif vermede iyi
Mükemmel bir dövüştü ve nişancı

Jung Wooyoung
19 yaşında
'Fenix'

Bombalardan ve patlamalardan sorumlu
Kim Hongjoong ve Song Mingi'nin en yakın arkadaşı
•Tam bir baş belası ama herkes onu sever

_______________________________________________

Ve hikayemize giriş yaptık 💃🏻
Nasıl buldunuz bölümü?

Woosan çevirilerimden ve ilk çevirim olan Guns'dan sonra bu sefer Seongjoong için çeteli ve bol aksiyonlu fic çeviriyorum 🤩
Çete konulu ficleri daha çok seviyorum sanırım hem okurken hem de çevirirken heyecanlanıyorum hsjjs ama kaliteli olanlarını bulmak zor.

Bir de karakterlerin yaşlarını daha büyük yapsalar biraz daha gerçekçi olacak. Yap şunların yaşlarını 25-30 arası, 19 yaşında yetenekli nişancı mı olur hskkd yoksa bir tek ben mi böyle düşünüyorum? 🤔

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro