Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

7- [Favorite Crime]

"You used me as an alibi.
I crossed my heart as you crossed the line,
And I defended you to all my friends.
Oh, the things i did,
Just so I could call you mine.
The things you did...
Well, I hope I was your favorite crime.
Cause, baby, you were mine."

* * *

Tony Stark sessizce, direksiyonun üzerinde gerilmiş olan elleriyle arabasını yavaşça sürmeye devam ederken kurduğum cümle onu şaşırtmışa benzemiyordu. Ben ise kendi kendime ondan nasıl bir tepki beklediğimi sorguluyordum. Bu insanların hayatı yalanlar ve aldatmalar üzerine kuruluydu, kendisi tabiki Alicia'nın ilişkilerinden haberdardı.

"Bir gün daha bile dayanamayacağım da ne demek oluyor?"

Sessizliğimizi bozup sonunda konuştuğunda sesi, belkide onu tanıdığım günden beri ilk kez titremişti. Yoksa birileri beni kaybetmekten korkuyor muydu?

"Sen ne anladıysan o demek oluyor."

Bakışlarımı önümdeki yoldan ayırmadan, soğuk bir şekilde konuştum. Bunu söylemek her ne kadar canımı yaksada artık kararlı olmam gerekiyordu, kendime daha fazla bunu yapamazdım.

"Rainberry..."

Bay Stark arabayı aniden kenara çekerek sertçe durdurdu. Kaşlarını çatarak bana biraz hayal kırıklığı, biraz da öfke ile baktı.

"Senden sadece iki ay istedim. Anlaştığımızı sanıyordum?"

Sert bakışlarımı yoldan çekerek yüzümü ona doğru çevirdim, gözlerinin içine bakarken yumuşamamak için tüm gücümü kullanarak düşünmeden onu cevapladım.

"Bu, eşinle olan berbat ilişkinizi görmeden önceydi. Ben böyle bir şeyin parçası olmak istemiyorum. Tanıştığımız günden beri beni ayrılacağız diye kandırdığının farkındasın, değil mi? Kaç ay oldu biliyor musun?"

Tony gözlerini yumarak bir süre öylece bekledi. Sonrasında aldığı sıkıntılı nefesi verdi, başını direksiyonun üzerinde duran ellerinin üstüne yasladı.

"Seni kaybetmek istemiyorum."

Sesi bir fısıltı halinde çıktığında kendime hakim olamayarak güldüm. Beni kaybetmek istemiyordu ama kaybetmek için elinden gelen her şeyi yapıyordu.

"Sence de bunun için biraz geç kalmadın mı?"

Başını kaldırmadan yavaşça iki yana doğru salladı. Bir süre daha öyle durduktan sonra doğruldu ve sıkıntılı bir şekilde elini alnına koyarak yüzünden aşağı doğru kaydırdı. Parlayan gözleri aniden gözlerimi buldu.

"Bu senden istediğim son şans Kimberly. Lütfen bebeğim?"

Kucağımda duran elimi avuçları arasına alarak yüzüne doğru götürdü ve avcumun içerisine sayısız öpücük kondurdu. Sonrasında elimi yanağına yasladı, geri çekmemem için elini elimin üzerinde bekletti.

Gözlerimin içine bu şekilde, yalvarırcasına bakmamalıydı. Tony Stark bana daha önce hiç böyle bakmamıştı ama ben buna rağmen onu her seferinde affetmiştim. Şimdi nasıl karşı koyacaktım? İstediğim tek şey kollarının arasında olmakken ona nasıl "git" diyecektim?

Gözlerimi güçlükle gözlerinden ayırdım, içimden kendime defalarca kez ağlamamam gerektiğini hatırlatmaya devam ettim ve başımı yavaşça iki yana doğru salladım.

"Artık sana inanmıyorum."

Bakışlarım Tony'nin hemen arkasında kalan yemyeşil ormana sabitlenmiş, gözlerimi camdan ayırmıyordum. Görüş alanımda olduğundan Bay Stark'ın donup kaldığını anlayabilmiştim. Birkaç saniye öylece durdu, eli yanağındaki elimin üzerinden kayarak kucağına düştü.

Tony Stark ilk kez gözlerimin önünde paramparça olmuştu.

Sesini çıkarmadı, bir süre daha olduğu yerde gözleri tek bir noktaya sabitlenmiş şekilde durdu. Bana sonsuz gibi gelen bir zamanın sonunda yavaşça önüne doğru döndü ve arabayı tekrar çalıştırarak sürmeye başladı.

Bütün bir yolu tek kelime etmeden geçirmiş, camdan dışarıya bakarak göz yaşlarımı tutmaya çalışmıştım. Buraya kadardı, birkaç ay süren bu yasak ilişkimiz bugün, onun yüzünden son bulmuştu.

Arabayı yaşadığım apartmanın önünde durdurdu. Derin bir nefes aldı, bir şey söyleyecek gibi oldu ama sonra bundan vazgeçti. Bakışlarını bana çevirmeye bile korkuyormuş gibi bir hali vardı. Veda vakti gelmişti ve o, tıpkı benim gibi veda etmek istemiyordu.

"Hoşça kalın, Bay Stark."

Kelime seçimim sanki onu daha da üzmüşcesine başını önüne doğru eğdi. Gözlerini sıkıca kapatırken dudaklarının titrediğini benden saklamak istiyormuş gibi bir hali vardı. Gerçekten bensizlik fikri onu bu kadar çok mu üzüyordu?

Hayır, eğer üzüyor olsaydı o zaman her şeyi göze alır ve beni seçerdi. Her şeyi bırakır, bana gelirdi.

"Böyle olmak zorunda değil Kimberly."

Tony Stark ben arabadan inmeden önce son bir kez şansını deniyordu. Ona karşı koyamadığımı, sadece birkaç gün bile ayrı kalsak ne hale geldiğimi çok iyi bildiğinden bir şansının daha olduğunu düşünüyordu ama hayır, o tüm şanslarını kendi elleriyle tüketmişti. Başka yolu yoktu, böyle olmak zorundaydı.

"Üzgünüm Tony...Ben söyleyeceğimi söyledim."

Başını kaldırıp gözlerimin içine bir kez daha hüzünle baktı. İfadesinden bunu yaptığıma hala inanamadığı belliydi. İlişkimizin başından beri ne yaparsa yapsın onu affetmiş olmak tamamıyla benim suçumdu, inanamıyor olması çok normaldi.

Bakışlarını önüne doğru çevirdi, şimdi biraz daha dik otururken karşısında uzanan yola düz bir ifadeyle bakıyordu. Dudaklarından bir fısıltı şeklinde son kelimeleri döküldü.

"Hoşça kal, Rainberry."

                                              *

1 hafta sonra

Derin bir nefes alarak karnımın üzerinde uzanmış olduğum koltukta yan dönerek doğruldum ve sehpaya uzanarak sakinleşmek için yaptığım bitki çayını avuçlarım arasına aldım.

Tony Stark'tan tam olarak bir haftadır hiçbir haber almamıştım.

Beni her kırdığında yapmaya alıştığı gibi çiçekler ve hediyeler göndermemiş, reddedemeyeceğim kadar güzel jestler yapmamıştı. Kapıma gelmemişti. Tüm bunlar bir yana, beni aramamıştı bile.

Kendini affettirmek için şekilden şekle giren, birkaç saatten fazla nasıl olduğumu merak etmeden duramayan adam bana bir mesaj bile atmamıştı.

Tony bu sefer umudunu tamamen kesmişti.

Kendime bunun en iyisi olduğunu milyonuncu kez hatırlatmaya çalışırken çayımdan bir yudum aldım, gözlerimi kapatarak derin bir nefes alırken sakinleşmek için çabalıyordum.

Onsuz, sesini bile duymadan geçen bir hafta kabuslarımın en kötüsü gibiydi. Bir gün gerçekleşeceğine hiç inanmadığım bu berbat rüya, en sonunda gerçeğe dönüşmüştü.

Sanırım tıpkı Bay Stark gibi ben de onun benden asla vazgeçemeyeceğini sanmıştım.

Sızlayan gözlerimi aralayarak karşımdaki duvarın dibine boş gözlerle bakmaya başladım. Okula gidip geliyor ama bir ölü gibi geziyordum. Günlerimin geriye kalan saatlerini, bugün de olduğu gibi, kararlarımı sorgulayarak göz yaşları içerisinde geçiriyordum.

Tüm bunlar bir yana, en kötüsü de bugün Tony'nin doğum günü olmasıydı. Kendisi şuan da büyük ihtimalle sevgili eşinin hazırladığı, göl evindeki büyük partisinde eğleniyordu.

Gözlerim bir kez daha dolmaya başlarken kapı zilimin sesi küçük apartman dairemi doldurdu. Aniden sarsılıp beni içinde bulunduğum transa geçmiş halden kurtarırken bardağımı yavaşça sehpanın üzerine geri koydum. Önce kapıyı açmamayı, gelen kimse gideceğini düşündüm ama sonrasında bundan vazgeçtim. Bacaklarımı güçlükle aşağı sarkıttım, kalan tüm enerjimi toplayarak köşeli koltuğumdan kalktım ve kapıya doğru ilerledim.

Kapı deliğinden baktığım sırada karanlıktan başka bir şey görememek kaşlarımın çatılmasına sebep olmuştu. Sıkıntılı bir nefes aldım, susup yerime geri dönmekten kendimi son anda alıkoyarak kapıyı aniden açtım.

Kapı pervazını kaplayacak kadar büyük bir genişlikte toplanmış olan pembe bir gül buketi, çok tanıdık bir el tarafından tutularak adamın yüzünü ve vücudunun bir kısmını örtmüş bir şekilde karşımda duruyordu. Ben ağzımı bile açamadan arkasında olan eli bana bir dosya ile üzerine yerleştirilmiş iki uçak biletini uzattı.

Sesimi çıkarmadan biletleri incelerken üzerlerinde "İzlanda" yazdığını görmemle gülümsememi saklamaya çalışmam çok zor bir hale gelmişti.

Kendimi toparlayarak biletleri dosyanın arkasına doğru ittim, merakla dosyanın kapağını kaldırarak içinde yazanları incelemeye başladım.

Gözlerim irice açılırken doğru görüp görmediğimden emin olmak istercesine gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım.

Elimde Tony Stark'ın Alicia Stark'a boşanma davası açtığına dair bir yazı yazan belgeyi tutuyordum.

Pembe güller kenara doğru çekildi. Hasret olduğum yüz neredeyse benimki kadar kızarmış olan gözlerle tam karşımda duruyordu.

"Şirkette, insanların ne diyeceğide umurumda değil. Umurumda olan tek şey sensin, Rainberry."

-

Umarım bölümü sevmişsinizdir ve birkaç yorum bırakırsınız <3

"Beni mazeret olarak kullandın.
Sen çizgiyi aşarken ben kalbimi aştım,
Ve seni tüm arkadaşlarıma savundum.
Oh, yaptığım şeyler,
Sadece sana benimki diyebileyim diye.
Yaptığın şeyler...
Neyse, umarım ben senin en sevdiğin suçunumdur.
Çünkü bebeğim, sen benimkiydin."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro