Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

5- [It ain't me]

"Who's gonna walk you
Through the dark side of the morning?
Who's gonna rock you
When the sun won't let you sleep?
Who's waking up to drive you home
When you're drunk and all alone?
Who's gonna walk you
Through the dark side of the morning?
It ain't me."

* * *

Telefonum bugün altıncı defa çaldığında daha fazla bu melodiyi duymak istemediğime kadar vererek cevaplama tuşuna bastım. Derin bir nefes alarak telefonu kulağıma götürdüm ve kendimi duyacaklarıma hazırlamaya çalıştım.

"Raine Kimberly."

Tam adımı yalnızca bana çok sinirlendiğinde kullanırdı, ses tonu ise deliye dönmek üzere olduğunu açıkça belli ediyordu.

"İki gündür telefonlarıma çıkmadığının farkında mısın? Evine geldim, her şeyi göze alarak okula bile geldim ve seni hiçbirinde bulamadım. Nerdesin?"

Son kelimesini üstüne basarak, büyük bir öfke ile söylemişti. Daha önce onu hiç bu kadar sinirlendirmişmiydim, emin değilim.

"Sizin bulamayacağınız ve bulmanızı da istemediğim bir yerde."

Telefonun karşı tarafından derin bir iç çekiş sesi duyuldu. Sabrını sınıyordum, her an patlamaya hazırdı. Bakalım nereye kadar dayanabilecekti?

"Rainberry, güzelim. Barıştığımızı sanıyordum?"

Büyük, abartılı bir kahkaha attım. O gece beni yatıştırıp sarıldığı ve yanımda uyuduğu için barıştığımızı mı düşünüyordu? Yoksa her şeyi göz önüne alıp okuluma bile geldiği için mi onu affetmemi bekliyordu?

"Ben böyle bir şey hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey sizin bana nasıl eşinizden ayrılmayacağınızı, ama aynı zamanda benide tutmak istediğinizi ima edişiniz."

Küçük bir sessizlik oldu. Haklı olduğumu ve kendisinin nasıl bir hata yaptığını biliyordu, üste çıkmak için ise söyleyebileceği hiçbir şey yoktu.

"Yapamayacağımı biliyorsun, Kimberly."

Sanki beni görebilecekmiş gibi başımı iki yana doğru salladım. Yanımda olup beni sarmalayamadığı zamanlarda sözlerine kanmıyordum.

"Yapamayacağınızı değil, yapmayacağınızı biliyorum. Siz her şeye sahip olmak istiyorsunuz Bay Stark ama hayır, olamazsınız. Aynı anda beni, eşinizi ve şirketinizi elinizde tutamazsınız."

Zorlukla yutkundum, şuana kadar iyi idare ettiğimi düşünüyordum. Susmaya karar verdiğinde konuşmaya devam ettim.

"Eğer bir seçim yapmayacaksanız üzgünüm, ama ben artık geceleri kapısını çalabileceğiniz, uyuyamadığınızda size yardım edecek o kişi olmayacağım."

Derin bir nefes aldı, birkaç saniye sessiz kaldı ve sonrasında konuşmaya karar verdi.

"Seni seviyorum Kimberly."

Gözlerim dolarken hafifçe tebessüm ettim, bu iki kelimeyi daha önce bana söylediğini hatırlayamıyordum. İlk kez şimdi olması ise oldukça can sıkıcıydı.

"Eğer beni seviyorsan,"

Boğazımda oluşan yumruyu yutmak istercesine güçlükle yutkundum, kelimelerimi özenle seçmeye çalışıyordum.

"Her şeyi bırak ve bana gel."

Sıkıntılı bir nefes daha aldı, bir süre düşündü.

"Bana biraz zaman ver güzelim, sadece birkaç ay."

Gözlerimi devirdim, ona zaman vermek istemiyordum. Daha fazla buna katlanmak istemiyordum ama ne yapacağımıda bilmiyordum.

"İki ay. İki ay sonra bu iş bitmediyse biz biteriz, Bay Stark."

Rahatlamışcasına nefesini dışarı verdi, beni kaybetmekten gerçekten bu kadar çok mu korkuyordu? Eğer öyleyse, neden her şeyi riske atamıyordu? Neden kaybetmekten bu kadar korktuğu şey, ben, onun önceliği olamıyordum?

"İki ay içinde her şeye son vereceğim, söz veriyorum."

Burukça gülümsedim, şuana kadar bana verip tutmadığı hiçbir sözü olmamıştı. Tek umudum, bunu da tutacak olmasıydı.

"Şimdi bana nerde olduğunu söyler misin? Seni biraz daha göremezsem kafayı yiyeceğim."

Hafifçe kıkırdadım, onu en çok böyle olduğu zamanlarda seviyordum.

"Daha iyi bir fikrim var, neden bana anahtarlarını verdiğiniz göl evinde buluşmuyoruz?"

Hattın diğer tarafından birkaç hışırtı duyuldu, çoktan yola çıkmak üzere hazırlanıyordu.

"Yarım saate ordayım, seni almamı ister misin güzelim?"

Başımı olumsuz anlamda salladım, iki gündür kaldığım Claire'in evi şehrin o kısmına pek de uzakta değildi.

"Kendim giderim, görüşürüz Tony."

Sırıtarak cevabını beklemeden telefonu kapattım, ona hitap şeklime nasıl takıldığını biliyor, bunu özellikle kullanmaktan ise büyük bir zevk duyuyordum.

*

Taksiden indim, onu büyük, ahşap evin önünde kapıyı açmaya çalışırken bulduğumda önce yüzümde büyük bir gülümsemeyle yanına doğru koştum, sonrasında ise adımlarımı yavaşlattım. Bugün, o günlerden biri değildi. Onu özlememiştim, en azından özlememiş gibi davranacaktım.

Adım seslerimi duyduğunda başını kaldırdı, büyük gülümsemesi beyaz dişlerini göstererek yüzüne yayıldı ve anahtarları bırakarak kollarını iki yana doğru açtı.

Normal bir günde bu, üzerine atlayarak onu sarmalamam demekti ama bugün normal bir gün değildi. Ona süre tanımış olmam her şeyi affetmiş olduğum anlamına gelmiyordu.

Yüzü anında asıldı, küçük bir çocuk gibi önüne doğru döndü ve başka bir anahtarı deliğe sokarak kapıyı kolaylıkla açtı.

"Birileri beni hiç özlememiş."

Omuzlarımı silktim, önden içeri girerek büyük salonda ilerledim ve kendimi kahverengi, deri koltuklardan üçlü olanın üzerine bıraktım.

"Özlemden daha çok hissettiğim duygular var."

Tony iç geçirdi, kapıyı arkasından kapattı ve anahtarları salona açılan mutfağın tezgahının üzerine attı. Vakit kaybetmeden yanımda, koltuktaki yerini aldı.

"Hep böyle surat mı asacaksın?"

Kollarımı göğsümde çaprazladım, gözlerimi kıstım ve ona bir bakış attım.

"Bir süreliğine?"

Gerçekten bunu bana soruyor muydu? Hemen boynuna atlamamı bekliyor olamazdı.

Hafifçe tebessüm etti, kollarımı nazikçe tutarak göğsümden uzaklaştırdı ve ellerimi avuçlarının içine aldı. Sırasıyla iki elimede küçük öpücükler kondurmaya başladı. Beni nasıl sakinleştireceğini bu kadar iyi bilmesi çok can sıkıcıydı.

Öpücükleri kollarımdan yukarı çıkıp boyun girintimi bulduğunda gıdıklanmama ve kıkırdamama neden oluyordu. Önce omuzlarımı, sonra boynumu ve sonrasında da yanaklarımı defalarca kez öptü.

Dudaklarımızı birleştireceği sırada ikimizinde hiç beklemediği bir şey oldu. Bu ıssız, hiçbir komşusu olmayan evin kapı zili çalındı.

Tony şimdi ne yapacaktı?

-

"Sabahın karanlık tarafında sana kim rehberlik edecek?
Güneş uyumana izin vermediğinde kim uyuman için seni sallayacak?
Sarhoş ve yalnız olduğunda kim seni eve getirmek için uyanacak?
Sabahın karanlık tarafında sana kim rehberlik edecek?
Ben değil."

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro