Sivil Savaş
Gece vakti, yağmur yağıyordu. Fell, yanına Raven'ı almış, dürbün ile çok da yüksek olmayan bir binanın çatı kenarından savaş meydanını izliyordu. Eğilmiş, iki gözünü de dürbüne dayamış gözetlemeye devam ederken, yanında duran Raven, karga kanatlarını sonuna kadar açmış, ıslanmanın keyfini çıkarıyordu.
Ekibin diğer üyeleri olan Faren, Wade, Johnny ve Rogue, yer seviyesindelerdi ama hiç biri meydana çıkmamıştı, düşmanlarının gelmelerini bekliyorlardı. Bekledikleri adamlardan ise hiç bir eser yoktu.
Çünkü karşı ekip daha hazırlık sürecindeydi. Fury bir kaç kişiyle daha görüşüyordu. Scott'ı takıma dahil etmek istemişti ama son zamanda gerçekleşen ölüm dolayısı ile kendinde olmadığından, katılmamıştı.
Fury, onunla kendi evinde konuşuyordu. İkisi de camın kenarında duruyordu. "Gerçekten gelmek istemediğine emin misin? Steve çağırınca çoktan gitmiştin ama?" Scott, Fury'nin yalandan tribine güldü, "Pek sanmıyorum, şu zamanlarda kimsenin kahramanlık işlerine dahil olmayacağım. Anca sokak seviyesi gangster çetelerine karışırım, o da çok sonra olur sanırım."
Sol gözü bantlı adam, elini Scott'ın omzuna koydu, "O zaman sonra görüşürüz, yardıma ihtiyacın olunca ara." Kapıya yöneldi Scott, "Tabi ki arayacağım. Arada bir hal hatır içinde ararım merak etme."
Scott, Fury ile vedalaştıktan sonra, evde onlar dışında olan tek kişi, Burak geldi. "Beni neden göndermedin diğerlerinin yanına?" Fury, gözünün kenarıyla baktı Burak'a, "Çünkü senle bir kahve içeceğim. Bu son savaşımız olabilir. Kahve içmeden ölmek istemiyorum." Burak hemen mutfağa gidip kahve makinesini çalıştırdı.
Hızlıca iki kahve koydu, kahveyi fincanlara boşalttıktan sonra fincanlardan birini Fury'e verdi. Adam, dostunun elinden aldığı kahveyi hızlıca ağzına götürdü. Kahvenin tadı harikaydı. Burak, onun sevdiği kahvenin nasıl yapıldığını biliyordu.
"Ya onların orada başına bir şey gelirse. Fell orada tuzak kurduysa." Ahmet, kahvesini ses çıkartarak içerken, Burak onun kahve içişini izliyordu. Ahmet, elindeki fincanı, yanlarında duran masaya koydu, "Sanmıyorum, Fell o kadar akıllı biri değil. Burada düşünmemiz gereken şey Johnny, ekiplerindeki en güçlü eleman o. Bir zinciri ile Rhoody'i öldürebilir. Onun ölmesine dayanamam. Onu korumamız gerek."
Burak, elindeki fincanı tekrardan ağzına götürdü, "Sen hep ekipteki kızı düşün zaten. Clint Jr'da ona karşı güçsüz." Fury, bıraktığı fincanı aldı, kalan kahvenin hepsini tek dikişte içip bardağı camdan fırlattı, "Gel hadi Burak, gitme zamanı." Burak ise kendi elinde tuttuğu kahveye baktı, "Ama dostum," daha Burak lafını tamamlayamadan Fury Ahmet kapıyı açtı, "Yolda iç," dedi ve kapıyı kapattı. Merdivenlerin oradaki camı kırdı ve camdan dışarıya atladı, amacı savaşın yapılacağı yere gitmekti.
Fury'nin dostu ise kahveyi camdan dışarıya attı ve Fury'nin kırdığı camdan dışarıya atlayıp elektrik formuna geçti ve hızlı hızlı Fury'i takip etmeye başladı.
Fury'nin kendi ekibi ise savaşacakları meydana yakın bir binanın içinde plan yapıyorlardı. Clint Jr, Raina, Erza, Mavi binanın içindeki boş katların birinde yere oturmuşlar, Fury'i ve Burak'ı bekliyorlardı. Dördü yan yan yana oturmuştu. Clint Jr, Raina'ya baktı
"Gerçekten içinde bir kurt mu var?" Kırmızı başlıklı kız, başını sallayarak cevap verdi, bir şey demedi. Clint Jr, tekrar kafasını duvara yasladı, "Fury nerede? Zaten kafam yerinde değil," Mavi onun açıklama yapmasını, soru sorarak engelledi, "Neden kafan bozuk ki?" Clint Jr, söyleyeceği şeyin sorulmuş olmasından hoşnut olmadı, "Değer verdiğim birini kaybettim."
Mavi, kendine çektiği bacaklarına yasladı kafasını, kimi kaybettiğini sormadı. Çünkü sonrada aklına geldi kimi kaybetmiş olabileceği, cevabı bir de onun ağzından duyup çocuğun yeni yaralarını tekrardan açmak istemedi.
O sırada, hepsinin telsizinde aynı ses duyuldu
"Ortaya çıkın ekip, ben geldim."
Savaşın olacağı yer, terk edilmiş inşaattı. Binaların sadece demirden iskeletleri yapılmıştı ve devamı getirilmeden yarıda bırakılmıştı. Kırmızı renkli metal temeller, ortada çıplak bir şekilde kalmıştı. Üstüne ne bir beton, ne de başka bir şey atılmamıştı, öylece duruyordu ortada.
Fell'in ekibi uzaktan o alanı izliyordu. Burak ve Fury ise yavaşça değil, bayağı hücum ederek gidiyorlardı. Fury, arkasındaki pardesünün açılıp genişlemesi ile altına rüzgar alarak süzülüyordu, Burak ile elektrik formunda hızla hareket ediyordu.
Oturdukları yerden elektrik akışının sesini duydu Fury'nin ekibi ve kalkıp binanın çıkışına doğru yürümeye başladılar. Fell ve Raven ise gelenleri gördü. Burak ve Fury'i dürbünün kadrajına alan Fell, hemen yerinden kalktı ve merdivenlere doğru koştu. Raven'da aşağı atlayarak kanatları ile buluşma yerine gitti.
Fell, merdivenleri üçer üçer atlayarak inerken, bir yandan telsizi ile diğer ekip üyelerine haber verdi, "Fury ve ekibi buraya geliyor, hızlı davranın ve inşaat bölgesine gidin." Bunu duyan bütün ekip üyeleri oldukları yerden fırlayıp koşmaya başladılar.
Fury ve Burak, sadece temelleri ile duran binanın tam ortasına geldi, etraflarına bakarken, Fury hemen termal tarayıcı insansız hava aracını açıp havalandırdı. Dört pervaneli hava aracı sessizce yükselirken, Fury, kol bilgisayarı ile etrafta kimlerin olup olmadığına baktı. Orada olması gereken herkes oradaydı. Kendi arkadaşları biraz geç kalmış olsa da, yine de koşarak geliyordu.
"Direk ortaya atlamanı beklemiyordum." Fury, Fell'in sesini duyarak arkasına döndü, "Senden bir korkum yok Fell, bana zarar veremezsin." Karanlığın içine gizlenen ve oradan konuşan Fell, laflarına devam etti, "Sana zarar veremez miyim? Beni küçümsemeyi bırak, Fury. Ben soy adıma sonuna kadar layığım, şimdi ise sana bunu göstereceğim."
Sol gözü bantlı adam, belindeki tabancayı çekti ve gelen sese doğrulttu, "Emin misin? Çünkü bu kurşunu sıktığım zaman hiç bir şey yapamayacaksın." Fell, karanlığın içinde sessiz kaldı, onun bu sessizliğinin nedenini anlamadı. Fury ve Burak, karanlığın içinde beklemeye devam eden Fell'e bakarken, yapılmamış binanın en üstünde duran Johhny, cehennem alevleri ile yanan zincirlerini Burak'ın boynuna doladı ve onu yukarıya çekmeye başladı.
Fury, zinciri koparmak için gerekli bıçağını çekse bile, Fell'in üstüne kılıçla saldırmasına yanıt vermek zorunda kaldı. Burak ise boynuna dolanan, derecesi ölçülemeyen sıcaklığa sahip zincirler ile yukarı çekilmeye devam etti. Bıçak ile kılıç çarpıştı. İkisi de kendi silahlarını ileriye doğru ittirmeye çalışırken, Fury'nin arkasına biri ışınlandı.
Kırmızı siyah kıyafetli bu adam elindeki iki katanayı da Fury'e doğru savurdu. Fury, sol elini geriye doğru götürdü ve Deadpool'a doğrulttu, eldivenindeki manyetizma mekanizması sayesinde katanalar Fury'e yaklaşamadı, benzer kutuplu mıknatıslar gibi ortada olan bir itme gücü, Wade'in saldırısını kesti.
Ama paralı asker bunu dinlemeden kılıçları ittirmeye devam etti, ne kadar zorlasa da, mıknatısların gücüne karşı gelemezdi. Bir yandan da Fell kılıcı ile bastırmaya devam ederken Fury arada kaldı. Burak, iyice yukarıya yaklaşınca, zincire oldukça kuvvetli bir elektrik verdi. Johnny, normalde elektrikten kolayca etkilenmezdi ama Burak'ın gönderdiğin on binlerce voltun karşısında elinde tuttuğu zinciri bıraktı.
Tam o sırada Fury'nin ekibi yetişti olay yerine. Clint Jr, şahin gözleri ile gördü ki, Burak'ı düşerken vurmak için Faren yayını germişti. Görür görmez o da kendi yayını gerdi ve hemen nişan aldı. Burak, yere düşmemek için elektrik formuna geçip metal demirleri kullanarak tekrardan yukarıya çıktı, bunu çok hızlı yaptığı için Clint ve Faren onun gittiğini anlayamadan oklarını yaydan çektiler.
İkisinin de oku havada çarpıştı. Göz göze geldiler, Faren hemen bulunduğu yükseklikten yer seviyesine indi. Clint, o yere iner inmez bir ok daha attı. Faren yana takla atarak o oktan kurtuldu ve o da hemen sadağından çektiği oku yayına takıp gerdi ve attı.
Okçular hemen savaşa başlamışken Fury, Fell'i alıp inşaatın dışındaki boş toprak araziye çıkarmıştı. Onu tutup ileriye fırlatarak yere atmış olan Fury, Fell'in üstüne atladı, bacaklarını adamın iki yanına koyup üstüne çıktığı zaman bıçağını, yerde ki Castle'ın boğazına doğru götürdü. Fell ise iki eliyle Fury'nin bıçağını geriye doğru itip kurtulmaya çalıştı.
Burak, Ghost Rider olan Johnny'i alıp gök yüzüne çıkardı. Boşta kalan Wade, zıplayıp iki katanası ile Mavi'nin üstüne atlayacak iken Erza'da zıpladı ve ikisininde kılıcı havada çarpıştı. Wade, Erza'yı görünce maskesinin göz kısmı genişledi, "Sen, sen Scarlet Punisher olmalısın."
İkisi de yere indikten sonra Erza onun sorusuna cevap vermeden dövüşüne odaklandı, kendi etrafında tam tur atarak bir tekme savurmak istedi ama Wade onun tekmesini yarıda kesti. Susmayan paralı asker, belindeki ışınlanma aletini kullanıp Erza'nın arkasına geçti.
Onun teknolojiyi kullanarak üstünlük sağlamaya çalıştığını anlayan Erza, parmağını şıklattı ve Wade'in teleport makinesi bozuldu, üstünden kıvılcımlar çıkmaya başladı, kafasını eğip aletine bakan Deadpool, "Oha, bunu nasıl başardın!" Erza ona cevap vermeden kafasının tam ortasına kılıcı soktu.
Kafasından aşağı kanlar yavaşça damlarken, susmayan asker yavaşça geriye doğru düştü. Tam o sırada kanatlarını açmış ona yukarıdan saldırmayı amaçlayan Raven'ın planını Raina bozdu. İçindeki kurdu çıkardı ve onun üstüne binerek kurt ile beraber zıplayıp Raven'ı kanatlarından yakaladı.
Rogue, Mavi ile bakışıyordu. Sarışın kız, geriye doğru korkulu adımlar atarken, Rogue ise üstüne üstüne geliyordu. Mavi'nin fazla bir dövüş bilgisi yoktu, Rogue'da bunu biliyordu, bunu kullanmak istiyordu. Dövüş yeteneği pek olmayan kız, konuşma yolunu tercih etti, "Rogue, Fell'in yaptığı yanlış, ortak olmamız lazım. Niye savaşıyoruz ki?" Güçlü, esmer kızın ağzını bıçak açmadı, bir laf bile etmedi.
Sopasını eline aldı, beyaz renkli sopası mor alevle parıldamaya başladı. Mavi bunu beğenmedi, zarar görmek istemiyordu. Raven ile beraber yukarıya yükselmiş olan Raina ve kurdu, gittikçe yükselirken, kızın sarımsı gözleri, aşağıda başı belada olan takım arkadaşını gördü ve sırtından tutunduğu kurdunu bırakıp aşağıya doğru indi.
Sırtındaki cübbeyi iki yana açarak yavaşça aşağı indi. Rogue'un hemen arkasına inip pençelerini açtı. Kızın sırtında büyük bir çizik açacak iken, Rogue hemen arkasına dönüp onu durdurdu. Raina'nın pençeleri Rogue'un sopasına geldi.
Mavi, koşarak kaçarken önündeki toprağa ok saplanınca durdu. Arkasına bakınca, yaylarını yakın menzil silahı olarak kullanan iki okçu gördü. İkisininde yaylarının iki ucu keskindi.
Onların kendilerince savaştığını görünce, tekrardan kaçmaya devam etti. Arkasına bakmadan koşarken, Fell ile Fury'i gördü. Fell onun altından kurtulmayı başarmıştı, uzak mesafe silahları ile savaşıyorlardı.
İkisi de aynı anda, aynı yere ateş ediyordu, kurşunlar havada aynı yönde ilerleyip ortada buluşup çarpışıyordu ve ezilen iki kurşunda yavaşça yumuşak toprağın üstüne düşüyordu. Yere düşen ezilmiş kurşunlara, tabancalardan durmadan çıkan boş kovanlar eşlik ediyordu.
Herkes kendine bir eş bulmuş savaşırken, Mavi ortada kalmıştı. Ne yapacağını bilmiyordu. Olabildiğince uzaklaşmak için depar attı ve nefesini sonuna kadar tüketerek kaçmaya çalıştı. Fell'in sıktığı kurşunlardan biri, gitmemesi gereken bir yöne gitti. Fell tetiği yanlış zamanda çekmişti. Kurşun Fury'nin yanından geçip arkasına doğru gitti.
Fury, arkasına dönüp kurşunu rotasından saptırmak için ufak fırlatma bıçaklarından birini fırlattı, ama bıçak kurşunu rotasından saptırsa da, kurşun yine de kıza isabet etti. Kalbine giden mermi, bacağına geldi. Baldırından yaralanan kız, inleyerek yere düştü. Giydiği siyah tayt'ın delinen kısmı hemen kanamaya başlamıştı.
Direktör Fury, koşarak kızın yanına gitti, yanına yaklaşınca yere eğilerek kaydı ve hemen kızın dibine geldi. Yarasını kontrol etti. Kurşun iyice derine girmişti. Kafasını kaldırıp öfkeyle parlayan tek gözü ile Fell'e baktı. Fell, Mavi'ye zarar vermek istememişti. Ama pişmanlık duygusunu yitirdiği için boş gözlerle bakmakla yitindi.
Kızın dibinde duran adam, Castle'a bakıyordu, dişlerinin arasından tıslayarak tek bir cümle sarf etti.
"Sen öldün."
------------------------------------
Muhtemelen Wattpad kurguları içinde en hızlı ilerleyen Marvel kurgusu olan Punishers'da yine hızlı giden bir bölümdü. Umarım bol aksiyonu iyi yazabilmişimdir ve sevmişsinizdir.
Benden bu kadar, sonraki bölümlerde görüşmek üzere, kendinize iyi bakın. Hoşça kalın.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro