Kırmızı Başlıklı
Fell, kardeşinin yaralarını sardıktan sonra onu koltuğa yatırdı, "Faren, sen deli misin? Niye tek başına gittin? Ya adam seni orada öldürseydi ne yapacaktın?" Faren, zar zor nefes alıyordu, konuşacak hali bile yoktu.
Ne yapacağını bilmiyordu Fell, kardeşi karşısında acı çekiyordu ve yapacak hiç bir şey yoktu. Kardeşinin kıvranmasını izliyordu, karşısındaki koltuğa yavaşça oturdu ve kendini öne eğerek düşündü.
"O adamı bulup geberteceğim, hatta bu gece çıkıyorum dışarı, şimdi." Fell, yeni oturduğu koltuktan hızla kalktı ve duvarın yanına giderek duvara sert bir yumruk attı. Yumruk attığı yer hemen kırıldı ve moloz parçaları düştü yere, duvarın arkasından ise bir kaç silah göründü. Fell, duvarın arkasına sakladığı silahları çıkardı ve onları kendi kostümünün silah kılıflarına yerleştirdi. Ardından pardesüyü de aldı ve kapıya yöneldi.
Fell, hazırlanırken Faren ona gitmemesi için bağırmaya çalışmıştı ama anca Fell kapıya yöneldiği sırada bağırabilmişti, "Gitme! O adam bizden çok daha üstün. Neler yapabileceğini bilmiyoruz, ya sen öldürürse." Fell, kardeşine zarar gelmesinden duyduğu öfke yüzünden düzgün düşünemiyordu, "Eğer adam gerçek bir Punisher ise, o zaman beni öldürmez."
Daire kapısını sertçe açtı ve aynı sertlikte kapadı. Faren, elini kapıya doğru uzatıp, sessizce onun adını söylemiş olsa bile. Öfkeden kudurmuş olan kardeşi onu dinlemedi.
Fell kapıya çıktı, motorsikletine doğru yürüyordu ki, çatıdan gelen bir roket atar mermisi ile adamın motoru havaya uçtu. Fell, patlayan motoru görünce hemen kafasını kaldırıp roketin geldiği yöne baktı. Çatıda bir adam duruyordu, göğsünde bir kuru kafa ile.
Çatıda duran adam, aşağıya atladı ve pardesüsünün iç kısmı, dışarıya doğru açıldı ve kıyafet genişleyerek bir pelerine benzedi. Pardesünün altına aldığı rüzgar sayesinde havada süzüldü ve yere yavaş bir iniş yaptı. Fell'in karşısına inmişti, Onunla karşı karşıya gelmez Fell, öfkeyle, "Kardeşimi vurmayacaktın. Çok büyük bir yanlış yaptın."
Fury, ayağa kalktı, Fell'e doğru baktı, sol gözündeki göz bandı sayesinde Fell'in dosya kayıtlarını inceledi. Adamın göz bandının içinde ufak bir bilgisayar vardı, bu sayede düşüncesiyle kontrol edebildiği, gözünde duran bir bilgisayara sahipti.
Fell'in bütün geçmişini, polis kayıtlarını ve hayatını inceledi, "Fell Castle, Frank'in yeğeni. Ne kadar da güzel. Aileden gelme bir Punisher." Kardeşi vurulmuş adam ise Frank'in ismini duyunca daha da sinirlendi, "Ailemizi bu işe karıştırma."
Fury ise gülümsedi, "Punisher dediğin kavram, Castle ailesi ile bütünleşmedi mi zaten?" Bunu derken, adam, altı patlar tabancasının kurşunlarını dolduruyordu. Fell, adamın kurşunlarını dolduruşunu izliyordu, "Castle ailesi Punisher olabilecek tek ailedir. Ailenin dışında kimse Punisher olmaya layık değil."
Frank'in yeğenine altı patları doğrulttu Fury, "O zaman bende layık olurum." Gözü bantlı adam, tam tetiği çekecekti ki, kolunu bir zincir doladı. Arkasından gelip, silahı tuttuğu kolunu dolayan zincirin diğer ucunun kimde olduğuna bakmak için arkasına döndü ve gördü ki, kafası alev alev yanan kuru kafa olan bir adam duruyordu. Fury, onu tanıyordu, "Johnny,"
Ghost Rider adıyla bilinen Johnny, kükredi ve zinciri kendine doğru çekti, Fury, ona doğru uçtu. Üstüne gelen Fury'nin kafasına bir yumruk attı Ghost Rider, yumruğu yiyen Fury ise yere düştü. Sert bir yumruk yemiş olan adam, yerden kalkamadı.
Fell, Ghost Rider'ın yanına geldi, "Selam Johnny, uzun zaman oldu." Ghost Rider formunda olan Blaze, insan haline döndü, "Evet, en son seni hapisten kurtarmıştım sanırım." Onlar sohbete devam ederken, Fury yerden kalkıyordu, "Takım arkadaşı olan tek sen değilsin Fell, benimde kendime göre bazı numaralarım var."
Aniden biri arabanın tepesinde tepiniyormuş gibi bir ses geldi. Johnny ve Fell dönüp baktıkları zaman gördüler ki, kırmızı başlıklı bir kız arabanın üstüne çömmüş onlara bakıyordu, "Herkese selam!" Fell, onu görünce güldü, "Yardımın için küçük bir kız mı getiriyorsun."
Kızı küçümsediğini gören Fury, gülümsedi, "Aslında, olay bir kişinin zayıf olması değil, takım olarak ne kadar güçlü olduğun." Elindeki eldivenin mekanizması sayesinde hem Johnny'i, hemde Fell'i ses dalgaları yayarak kendinden uzaklaştırdı.
Kırmızı başlıklı olan, gözleri sarı renkte parlayan kız, Fury'nin yanına geldi, "Selamlar! Nasılsın Fury," adamın omzuna vurdu hafifçe. Fury, kıza baktı, "Şimdi selamlaşmanın sırası değil Raina, konumuz ciddi. Şu soldaki adamı görüyor musun? Onun içinde bir iblis var." Raina, gözlerini fal taşı gibi açtı, "İblis mi? Aman Tanrım çok havalı."
Yerde yaklaşık beş metre sürünmüş olan Johnny ve Fell, ayağa kalktı. Johnny, tekrar Ghost Rider formuna geri döndü, Fell ise sırtındaki tüfeği eline aldı. Fury'de pardesünün altında sakladı Shotgun Axe'i çıkardı. Raina ise belinde tuttuğu küçük bıçakları eline aldı.
İki tarafta birbirine baktı, Johnny ve Fell, Raina'yı biraz fazla küçümsemişlerdi. Fakat Raina, ağzından kara dumanlar çıkarması ile daha ciddiye alınacak birine dönmüştü. Ağzından çıkan o dumanlar iyice çoğaldıktan sonra, bir kurt belirdi o dumanın içinden. Kurt, tıpkı bir Lycan gibi iki ayağının üstünde duruyordu. Oldukça büyük ve iriydi. Raina ise ağzından çıkan dumandan oluşmuş olan kurdun üstüne bindi.
Fell, yanındaki adama baktı, "Sanırım kırmızı başlık takmasının olayı bu." Johnny, hiç önemsemeden, cehennem alevi ile alevlenmiş zincirini Raina ve onun kurduna doğru savurdu. Zincir, kurt sanki bir hayaletmiş gibi içinden geçti ve Fury'e geldi. Fury ise zinciri iki eliyle yakaladı, fakat cehennem ateşi çok sıcak olduğu için bırakmak zorunda kaldı. Zincirin işe yaramayacağını anlayan Ghost Rider, yumruklarını tokuşturdu, "Gelin bakalım."
Ghost Rider ve Fell, koşmaya hazırlanırken, Fury yere sis bombası attı. Ortalığı duman altına çeviren bomba yüzünden iki adamda kör olmuştu, önlerini göremiyorlardı. Duman kaybolduğunda ve tekrar görebildikleri zaman, Fury ve Raina ortalıklarda yoktu. Fell, etrafa baktı ama onlardan bir iz bulamadı, "Korktunuz da mı kaçtınız! Gelin buraya!" Fell bağırıp çağırsa da etrafta kimse yoktu.
Fury ve Raina kaçmıştı çünkü planları buydu zaten. Fell'in yanına alabileceği adamları az buçuk tahmin etmek. Çünkü her ne kadar takım kurmaya karşı da olsa, elbet takım kuracaktı. Fury'de bunu bildiği için bilerek ona zayıf göstermişti kendini. Bir yandan da Raina gibi insanlara sahip olduğunu göstermek amaçlıydı.
Kaçan ikili, Fury'nin gizli mekanına gitti. Evin içine giren kız ve adam oldukça sevinçliydi. Adamın elinde şekerlemeli çörek vardı bir poşet içinde. Kız, koltuğun üstüne zıpladı, kedi gibi davranıyordu, üstündeki kırmızı başlığı çıkarıp bir kenara attı ve siyah gür saçlarını ortaya çıkardı. Fury, koltuğa oturdu ve poşetin içinden bir çörek çıkardı.
Diğer tarafta ise Johnny, Fell'in evine gelmişti, Faren'ın halini gören Johnny, onun için üzülmüştü. Özellikle Sinister Six ile olanlardan sonra onu tekrardan bu halde görmüş olmak, eski ve acı yaralarını açtı Johnny için.
Hemen kızın yanına gitti, "Faren, iyi misin? Yaran ciddi mi?" Fell, Johnny'nin Faren'ın yanına gidip onu yakından incelerken ki haline baktı, duvara yaslanarak, "Yapay bir Mjolnir ile vurulmuş. Yani gerçek yıldırımı üstüne alan ve onu tutan kişiyi çarpmayan bir çekiç.
Johnny, Fell'e baktı arkasını dönerek, "Belki de gerçek çekicidir, Thor çekici Dünya'ya bıraktı biliyorsunuz. Belki biri onu bulmuştur." Fell, yumruğunu sıktı, "O Fury denen adamın layık olacağını sanmam. Faren bana Rogue'u almak için gittiğini söyledi, onunla bir daha konuşacağım."
Faren, yutkundu, kardeşinin dediğine inanmıyordu, "Ekip kurmak istemeyen sendin. Ne oldu?" Bunu derken ağzından bir kaç damla kan gelmişti ve zorlanmıştı. Fell ise gözlerini kaçırdı, "Onun bir takım kurduğunu gördük, başka Punisher olabilecek insanlar da bulmamız lazım." Faren gülümsedi, "Sonunda doğru yolu buldun kardeşim." Onların bu konuşmasının ortasında kalan Johnny, "Ben dahil olabilirim. Kuru kafa logolu bir cekete de ihtiyacım yok. Kendim bir yanan kuru kafayım zaten." Ufak da olsa bir espri yapmıştı Blaze.
Fury'nin evinde ise, Raina ve Fury beraber televizyon izliyordu. İkisinin de elinde şekerlemeli çörek vardı. İzledikleri şey ise Supernatural'dı. Ahmet, ekranda Castiel'ın gözükmesi ile beraber duygulanır gibi oldu, Raina ise neden duygulandığını anlamadı, "Adam amca oğlun mu neden televizyonda görünce duygulandın." Fury, tek gözünü, elinin tersiyle sildi.
"Zamanında Supernatural'e bayılan bir tanıdığım vardı. En sevdiği karakter Mishaydı. Ekranda Misha'yı görünce bir an aklıma o geldi." Raina, anladığını belli edercesine kafa salladı, gözleri hala sarıydı kızın. Sapsarı gözlerini fal taşı gibi açınca, insanın baktıkça bakası geliyordu. Fury, kızın bir terslik hissettiğini anladı, kafasını çevirip kıza baktı. Sorun nedir?
Raina, tıpkı Spider Man gibi, dizleri iki yana bakacak şekilde dururken ayakları yan yanaydı ve ellerini ayaklarının üstüne koymuştu. "Bana sürekli Anatalya diye bir kızdan bahsediyorsun. Kim olduğunu sorabilir miyim?" Fury, kafasını öbür yöne çevirdi, "Anatalya, şu anda yaşıyor olmamın tek sebebi denilebilir. Onda, benim için çok değerli bir şey var."
Raina, ne olduğunu duymak istiyordu, "Ne, neymiş ki o?" Fury, tekrar Raina'ya döndü, "Kızın ta kendisi," dedi. İç çekti,
"O olmadan yaşayamam, onu korumam gerek."
---------------------------------------------
Biliyorum biraz boş bir bölüm sayılabilir, ama iki tarafın takımlarının kurulması için bir bölüm lazımdı, o da bu oldu. Raina karakteri Mucize'de de olan bir karakter, ama burada güçleri var, orada sadece Fangirl olarak takılıyor.
Raina karakteri tamamen kirmizibasliklilady'e ithaf bir karakterdir. Nereden biliriz, belki bir gün kendi kurgusu olur.
İleriki bölümlerde görüşmek üzere arkadaşlar, kendinize iyi bakın. Hoşça kalın.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro