0.4
Okurken lütfen satır arası yorum yapın ve yıldız işaretine dokunarak oy verin. İnanın ki yorumlarınız bana yazma isteği veriyor.
~~~
"Neden arkada yürüyorsun?"
Sırt çantamın askılarından tutmuş başım aşağı eğik bir şekilde yürürken yanımda duyduğum kız sesi ile gözlerim yukarı kalkmıştı. Helen'in yüzü ile karşılaştığımda saçlarını iki taraftan örmüştü ve yoldan topladığı çiçekleri takmıştı, bu istemsizce beni gülümsetirken omuz silktim.
"Daha yavaş yürümeyi seviyorum, sakin."
Zayn ve John en önde gürültülü bir şekilde yürüyorlardı, John insanlara kahkahalar attırıyordu. İki gün kamp yapacağımız alana gidiyorduk, herkes birbirine oldukça kaynaşmış durumdaydı ama bu sanırım benim için geçerli değildi.
"Anladım, sen zaten pek eğlenmeyi seven biri değilsin sanırım." Benimle birlikte yürümeye başlarken konuştuğunda güldüm. "Seviyorum, sadece bu insanlar fazla kuru gürültü yapıyorlar. Aniden samimi olan birisi değilim, sadece John ile aram iyi."
"Ve de Zayn!"
Söylediği isimle gözlerimi birkaç kez kırpıştırıp "Pek sayılmaz." dedim. Onunla yakın olduğumuzu düşündürten şeyi merak etmiştim. Zayn ile özel bir konuşma içerisinde değildik, sadece bazen birkaç kelime geçiyordu aramızda. Ona yaklaşmak ve kendimi belli etmek istemiyordum, ondan bana karşı bir enerji alamıyordum.
"Hadi ama voleyboyda hünerlerini sergiledikten sonra seni artık favori oyuncusu olarak görüyor."
"Ama şu an bir voleyboy oyununda değiliz." Yüzüne bakarak gülümsediğimde benim gibi gülümseyerek kafasını sallamıştı.
İnsanlar ağaçların daha az olduğu yeşillik bir arazide durduğunda çadırlarımızı kurmaya başlamıştık, yirmi dakika sonra işim bittiğinde çadırımın önünde oturarak meyve suyundan içmeye başladım. Gözlerim etrafta gezinirken Zayn'in Leon ile telefonda bir şeyler izlediğini gördüm. Çadırlarını ve düzenlerini kurmuşlardı.
Gözlerim onun üzerinden uzaklşarak yan tarafıma çevrildiğinde Helen ve arkadaşının çadır konusunda zorlandığını gördüm. İkisinin beceriksizce kılavuza sonra çadıra bakmalarını izleyerek meyve suyunun kapağını kapadım. Ayağa kalkarak yanlarına ilerleyip "Yardıma ihtiyacınız var mı?" diye sordum oldukça centilmence.
Yüzlerindeki ifade çok şey anlatırken "Tamam." diye mırıldanıp çadırlarını tek başıma kurmaya başladım. Birkaç dakika sonra kırmızı çadır hazır olduğunda teşekkürlerini dinlerken Helen'in ve arkadaşının örügülü saçlarını inceledim.
"Sanırım saçlarımızı beğendin, senin saçlarını da örmemi ister misin?"
"Uhm." Dudaklarım arasından kaçan tını ile ellerimi saçlarıma atıp "Bilmem, yeterince uzunlar mı?" dedim dudak büzerek.
"Evet, çiçekler istersen takmayız ama örgüler yakışacak sana." Abigail omzumdan tutarak beni orttuğunda kendimi onlara bırakmıştım. İki yanımda durarak ikisi de saçlarımı örmeye başlamışlardı, sanırım kızlar örgü işlerini seviyorlardı.
"Kaç yaşındasın?"
"On sekiz." Sorusunu cevaplarken "Bizim gibi." dedi Helen. Onlarla sohbet etmeye başlarken iyi anlaşmamız beni mutlu etmişti, John daha çok grupla ilgileniyordu ve ben yalnız kalıyordum. Bundan şikayetlenmesem bile yine de hoşuma gitmişti birileri ile yakın olmaya başlamak.
"İşte bitti, çok tatlı oldun." Elimi saçıma götürüp dokunurken uzattıkları aynayı alıp kendime baktım. Yüzümde oluşan büyükçe gülümseme ile başımı kaldırıp gülümseyen yüzlerine baktım. "Gerçekten güzel oldu mu?"
"Kesinlikle, üstelik saçlarını açtığında daha çok dalgalı olacaklar." Başımı sallayarak aynada kendimi bir süre daha inceledikten sonra ayağa kalktım. Akşam olmaya başlamıştı ve herkes yemek için toplaşmıştı. Yemek bittikten sonra yaktığımız ateşin etrafında oturmuştu herkes, sohbet ediyor ve gitar çalıyorlardı.
"Emma'yı ormana götürüp ağaca yaslayarak becermek istiyorum." John konuşurken gülerek ellerimi çime yasladım. "Karanlıkta mı? Kızlar gece ormandan korkarlar, üstelik üstüne böcek gelirse seni öylece bırakıp kaçar." Aklıma gelenlerle güldüğümde John sigarasını dışarı üfledi.
"Ormana götürdükten sonra onu orada tutmayı başarabilirim."
"Çadır var." Önerdiğimde başını olumsuz sallamıştı. "O kızı çadırın içerisinde kandıramam, korkacağı ve bana sığınacağı bir ortam olmalı."
"John, sadece onu yürüyüşe davet et. Eğer senden etkileniyorsa yere yatırmana bile razı olacaktır." Sigaradan birisini alarak yakarken dudaklarım arasına yerleştirdim konuştuktan sonra.
"Bana şans dile." Yanımdan kalkarak Emma'nın yanına yürüdüğünde kulağına fısıldamasını izledim. Emma ceketini alarak ayağa kalktığında John'un bana yaptığı surat ifadeleri ile gülerek ona baş parmağımı göstererek 'harika' işareti yaptım.
Ağaçların arasında gözden kaybolduklarında dumanı dudaklarım arasından vererek gözlerimi karşıma çevirdiğimde gülümsemem yavaşça silindi. Zayn, ateşin diğer tarafından gözlerini benim üzerime çevirmişti. Kırmızı, turuncu ateşin ışıkları üyüzüne düşerken yutkunarak gözlerine baktım.
Eli ile kendi saçlarını işaret ederek dudaklarını oynattığında ne dediğini anlayabilmiştim.
'Saçların tatlı olmuş'
Elim kendiliğinden saçlarıma giderken başımı sallayarak ona gülümsediğimde yeniden yanındakı kızların sohbetine dönmüştü. Gözleri üzerimden uzaklaştığında kalbimdeki titreşimi yeni hissetmeye başladım.
Helen ve Abigail saçlarımı ördükleri için onlara minettar hissetmiştim.
~~~
Umarım bölümü beğenmişsinizdir, bana çok tatlı bir hikaye gibi geliyor. Düşüncelerinizi mutlaka paylaşın benimle.
Sizleri seviyorum
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro