Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

№ 45

Güneşin ışıklarını yeryüzünden çekip yerini gecenin karanlığına bıraktığı vakitlerde Jungkook, bulunduğu yüksek binanın çatısından öylece aşağıdaki renkli şehir manzarasını izliyordu. Son zamanlarda dünya onun için siyah-beyazdan ibaretti. Hayat neşesi gibi renkleri de kaybetmişti ve arabaların bile minik karıncalar gibi göründüğü bu yükseklikten yere süzülmenin ne kadar güzel olacağını düşünmüştü defalarca.

Buraya gizlice çıkmıştı ama çıkarken evine giden bir apartman sakininden hiçbir farkı yoktu. Ruhsuzluğu dikkat çekmesini önlemişti, şansına asansörün bir köşesinde en üst kata çıkmayı beklerken yanında ona eşlik eden biri de olmamıştı.

"Uçmayı seviyorsan düşmeyi de bileceksin, demiş Friedrich Nietzsche." İşittiği sese tepkisiz kalmıştı çünkü son on dakikadır onun gelmesini bekliyordu zaten. Aniden belirmesi korkması için yeterli değildi.

"Ama bu demek değil ki düştün diye vazgeçeceksin." Bedenini yavaşça çevirerek kalçasını alçak duvara yasladı ve karşısındaki beyaz tenli, beyaz saçlı vampire baktı. Öyle çekici bir adamdı ki ona ilk görüşte vurulmamak imkansızdı. Jungkook ise bu adama ilk vurulduğunda diğerleri gibi dış görünüşüne bakmamıştı. Güzel düşünceleri, tertemiz bir kalbi vardı. Kendisi yüzünden buz tutan bir kalp...

"Çok yüksekten düşersen ölüm kaçınılmaz olur." O kadar net söylemişti bu cümleyi, kendisi bile şaşırmıştı. Soğukkanlı olmaya çalışıyordu ama onu görmesi, kalbinin çırpınması için yetiyordu. Birkaç adımda karşısına gelen adamın kolları arasına girmek, sıcaklığı o soğuk bedenin kucağında bulmak istiyordu. Bulamazsa da sorun değildi, onunla sonsuza kadar üşümeye razıydı. 

Büyük eller birden belinin iki yanında yer edindiğinde baştan ayağa titredi. İnce beli sevdiği adamın elleri arasında yok oluyordu. O kadar seviyordu ki bu ellerin bedeninde olmasını, ona sarılmasını, saçlarını okşamasını; hak etmek için adam öldürmelisin deseler gözünü kırpmadan öldürürdü.

"Seni tekrar yaşatacak birini bulmalısın o halde." Ne yapacağını bilemez gibi boşlukta sallanan ellerini kaldırıp beyaz saçlının omuzlarına yerleştirdi ve "Beni öldüren de yaşatan da sen olmadığın sürece tekrar dirilmek istemiyorum." dedi tam gözlerinin içine bakarak. Biliyordu, istese o gözler tam şu an onu hipnoz edebilir ve her şeyi unutmasını sağlayabilirdi. Ama şundan da emindi ki, birlikte geçirdikleri anıları ya da çektiği acıyı unutmasını RM de istemiyordu. Adil bir intikam değildi belki ama sonunda bu adam yanında olacaksa umurunda da değildi.

Birden belindeki eller tarafından kaldırıldığında ayakları yerden kesilmiş, kısa süre sonra az önce yaslandığı alçak duvarın üzerinde bulmuştu kendini. Hiç sorgulamadan beyaz saçlının da onun gibi duvara çıkmasını bekledi. Alanın küçük olması yüzünden şimdi bedenleri tamamen birbirine yapışmıştı. Jungkook arkasında ölümcül bir boşluk olduğunu biliyordu, buna rağmen onu tutan bedene öyle güveniyordu ki korku aklının bir köşesine dahi uğramıyordu. Şu an ölse de umrunda olmazdı, zaten buraya bu yüzden çıkmamış mıydı?

"Oyunumuz basit olacak Jungkook. Bana şarkı söyleyeceksin ve ben dur diyene kadar da söylemeyi bırakmayacaksın." Başını sallayarak anında onayladı sevdiği adamı. Düşündüğünden daha basit bir oyundu.

"Hangi şarkıyı söylememi istersin?" Beyaz saçlı biraz eğilmiş, "Criminal." diye fısıldamıştı dudaklarına doğru. O an yangın merdiveninde ona bu şarkıyı söylediği anı hatırlamıştı. Ne kadar ilgisiz de görünse aslında sevdiğini biliyordu. Bu şarkıyı her dinlediğinde aklına o geliyordu.

"He is a hustler, he's no good at all
He is a loser, he's a bum, bum, bum
He lies, he bluffs, he's unreliable
He is a sucker with a gun, gun, gun
I know you told me I should stay away
I know you said he's just a dog astray
He is a bad boy with a tainted heart
And even I know this ain't smart."

Yumuşak bir girişle kusursuz başladığı şarkının nakarat kısmına geldiği anda RM beklemediği bir şey yapmış, öne doğru eğilerek onu ölümün kıyısına kadar taşımıştı. Buna rağmen bozmadan devam etti.

"But mama I'm in love with a criminal
And this type of love isn't rational, it's physical
Mama please don't cry, I will be alright
All reason aside I just can't deny, I love the guy."

"Kollarını iki yana aç Jeon." Ellerini sıkı sıkı tutunduğu gömlekten ayırdı, iki yana açtı. Şimdi tamamen boşluğa uzanıyordu ve onu belinden tutan iki güçlü el olmasa çoktan süzülmeye başlayacaktı. Ama tıpkı söz verdiği gibi hiç bozmadan şarkıyı söylemeye devam etti çünkü ne kadar cesur ya da ne kadar aptal olduğunu ona kanıtlamak istiyordu. 

"He is a villanin by the devil's law
He is a killer just for fun, fun, fun
That man's a snitch and unpredictable
He's got no conscience, he got none, none, none."

Serin bir esinti tam altından esip gidiyor, arabaların korna sesleri ve şehrin gürültüsü çok net duyuluyordu. Ölümle dans etmek dedikleri tam da böyle bir şey olsa gerekti.

"Bakalım bu yükseklik ölmen için yeterli mi?" Belini sıkı sıkıya tutan eller yerinden ayrıldığında yüreği ağzına gelmişti ve yer çekimine karşı koyamayacağı için birden düşmeye başlamıştı. Adrenalin dolu bir spor yapıyormuş gibi hissediyordu kendini. Sesini duyurmak için bağırarak "All I know, should've let go, but no." dedi ve devam etti şarkıya. Çünkü RM ona dur dememişti ve bu oyunun o dur demeden bitmeyeceğini biliyordu.

"'Cause he's a bad boy with a tainted heart
And even I know this ain't smart."
Öleceğinin bile farkında olmayan küçük bir çocuk gibiydi. Kırk katlı bir binanın tepesinden hızla düşüyordu ve geçen her salise yer ile arasındaki mesafe azalıyordu.

Adrenalin vücudunun tamamını ele geçirirken ve belki de bayılmak üzereyken belinin ve bacaklarının altından geçen kolları hissetmiş, hemen ardından kendisini sevdiği adamın kucağında bulmuştu. Göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir sürede güvenli bir şekilde yere inmişti, hatta insanların gözünden uzak, binanın hemen yanındaki karanlık ara sokaktaydı artık.

"'Cause mama I'm in love with a criminal
And this type of love isn't rational, it's physical
Mama please don't cry, I will be alright
All reason aside I just can't deny, I love the guy."
Tam kırmızı gözlerin içine bakarak, nefes nefese, son kez tekrarlamıştı şarkının nakaratını. Buradaydı işte, ne kadar yüksekten de düşse ölmemişti. Sevdiği adama güvenmekte ne kadar haklı olduğunu bir kez daha anlamıştı. Bu canavarın hâlâ atmaya devam eden kocaman ve kendisiyle dolu bir kalbi vardı.

Çok sürmemişti, onu değerli ve pahalı bir eşya gibi sıkı sıkı kucağında tutan beyaz saçlının dudaklarına kapanması. Ellerini yüzüne yerleştirerek soğuk dudakların öpüşüne karşılık verdi en sıcak şekilde. Kalbi hızını bir saniye olsun bozmamış, öpücüğün ıslak seslerine eşlik ediyordu. Ateşli bir öpücüktü bu ama bir çok sözden daha çok anlam taşıdığını da biliyordu. Küçük, narin öpücükler onlara göre değildi, hiç olmamıştı. Onlar sonuna kadar birbirlerini tatmak, nefesleri kesilene kadar susuzluklarını gidermek istiyordu.

"Aptalsın." demişti beyaz saçlı, öpücüğe ara verir vermez. Burnunu kucağındaki küçük sevgilisinin burnuna sürttü ve onun bıraktığı soluğu içine çekti. "Aptal."

"Aptal olduğumu ve bu oyunu kazanacağımı söylemiştim." Bir daha hiç ayrılmak istemiyormuş gibi sevdiği adamın boynuna dolanmış ellerinden birini kaldırarak beyaz saç tutamlarını okşadı. Beyaz saç birine nasıl bu kadar yakışabilirdi anlayamıyordu, aklını yitirmek üzereydi.

RM, kendisine deliler gibi aşık çocuğun dudakları üzerine son bir öpücük bırakarak bu anı mühürledi ve ona tüm akşam duymak istediğini verdi. "Ne kadar yüksekten düşersen düş, seni hep tutacağım ve yere çakılmana asla izin vermeyeceğim."

✁-----------------------------------

Texting hikayelerimde düz yazıyı uzatmayı sevmiyorum, umarım yeterli olmuştur

-Bunny

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro