nine
Jungkook ile yaşadığımız küçük çaplı olay iki gün boyunca beni germişti. Benim gibi salaklar ilk defa sevildiğini görmek istediği için arkadaş edinmek istemiştim. En son edindiğim arkadaşım on yaşındaykendi.
Evime gelip gidiyorduk herşeyi mi paylaşır durmadan gülerdim taki kızın bana sadece Jimin için yaklaştığını öğrenene kadar, çocuk aklı içte iki gün boyunca ağladım hiç durmadan tek arkadaşımı kaybettim diye ama sonra anladım ki hiç bir insan buna değmezmiş.
Bir kaç defa daha böyle olaylar yaşandı beni kullanmaları, zor bela biriktirdiğim paraları harcatmaları falan herşey bitmişti. Taki ben büyüyene kadar sıra bana gelmişti işte. Ben insanları parmağım da oynatmaya başlamış jimin hariç kimseye değer vermemiştim.
Tabi bu değerin azıcığınıda Hoseok'a vermiştim ama o anlayamadı. Başta ne kadar ona sinirlensemde şimdi şu küçük dünyaya gelince haklı olduğunu anlaya bildim zor bela. Benimle mutlu olamamış ki başkasını bulmuş tabi bu dünyama gidince onu gebertmeyeceğim anlamına gelmez en az hasarla ya kolunu ya da kafasını kırarım.
"Prenses lütfen hazırlanın gitmemiz gerek"
Wheein'i kafamda onaylayıp dediklerini yaptım. Anladığım kadarıyla karşı topraklarda bulunan prensin yanına gideceğiz ama neden gideceğiz orayı anlamadım. Gerçi Yoongi anlattı ama dinlemedim. Kedi kılıklı hızlı konuşuyor benimde aklım hava da zaten, birde jimin var Yoongi nefes alsa azıyor manyak.
Siyah ve grinin hüküm sürdüğü hanbokumu giyip saçlarımı saldım. Wheein ne kadar bir prenses asil görünmeli o yüzden saçınızı yapayım desede kabul etmedim. Kafama kocaman sepet yapacak, sanki salağım.
Dün Yoongi nin uyarısını dikkate alıp tam saatte bahçeye indim.
"Prenses hazırsanız gidelim"
Jimin'i göremeyince etrafa bakınmış en sonunda çareyi Yoongi ye sormaktan buldum. Eğer benim huysuz ikizim yoksa bende asla gitmem.
"Jimin nerde? "
Yoongi dediğime bir of çekip gözüyle arabayı gösterdi.
"Sizden önce gelip arabanın içinde uyuyor küçük hanım"
Yoongi nin dediğine kıkırdayıp arabaya geçtim. Jimin ile ben arabada gideceğimiz için Yoongi ve Jungkook ta at ile arabanın hemen yanında bizi takip edecekler neymiş güvenlik içinmiş sıçsınlar güvenliğinize.
Jimin'i araba tuttuğunu bildiğim için yol boyunca uyandırmadım hoş uyandırmak istesem de o koca kıçını kaldırıpta uyanmaz.
Sıkıldığım için kafamı pencereden uzatıp bok kokan yolu izlemeye koyuldum. Hiç bana çiçek böcek vardır taze hava demeyin, önümüzde dört at, yanlarda iki at, arkada iki at olunca ya bok ya da at kokusu alırsınız.
"Sooyoung"
İki gündür kaçtığım sesi duymamla irkilsemde belli etmemeye gayret ederek Jungkook'a baktım.
"Efendim komutan"
Atı biraz daha hızlandırıp tam benim olduğum hizaya geldi.
"Küsmüyüz? "
Biraz Jungkook un yüzüne odakladım gözlerimi bir insan neden bu kadar kusursuz olur ki. Benim dünyamda karşılaşsak kesin beni sevmezsin ha şimdide sevmiyorsun ama o zaman arkadaş bile olmak istemezsin.
"Çocuk değilim Jungkook, küs değiliz"
Jungkook dediğime kocaman gülümseyip yüzünü yüzüme yaklaştırdı.
"Bak buna sevindim prenses, benden kaçtığınızı düşünecektim nerdeyse"
Dediğine kızarıp bir güzel morarsamda ağzımın içinde bütün kelimeleri geveleyip pencereyi kapadım.
"Kendine gel Sooyoung, kızım sen asla böyle birisi değilsin toparlan"
Kendi kendime konuşurken Jimin in uyandığını fark edemeyecek kadar da dalgındım.
"Belki Sooyoung aşık olmuştur, hı ne dersin? "
Jimin in kurduğu cümle neden bu kadar canımı yaktı ki. Ben sevmek nedir bilmem, sevgi gösteremem ki bir başkasına. Bugüne kadar herkese yük oldum hiç kendim olamadım.
"Benim kalbim öyle şeylere atmaz Jimin, bunu en iyide sen bilirsin"
"Belki de attıracak insanla tanışmışşındır Soo"
Yavaş yavaş dolmaya başlayan gözlerimi umursamayıp başımı arkaya doğru attım. Eğer Jimin'in yanında ağlarsam hem benim hemde Jungkook un ağzına eder.
"Soo ağlamıyorsun değil mi?, eğer öyle birşey varsa söyle Jungkook un ağzını burnunu-"
"Kıramazsın ki o senden daha güçlü"
Jimin normalde de benim aksime daha anlayışlı biridir. Yani kısaca kavga falan edemez.
Jimin kollarını bir birine bağlayıp yalandan belli olduğu kaşlarını çattı.
"Döverim bir kere sen beni o kadar güçsüz mü sanıyorsun? "
"Dudaklarımı birbirine bastırıp sırıttım.
" üniversite üçte chanyeol kahveni aldı diye gaza gelip laf attın, sonunda da gözünde koca bir morlukla geldin ya eve unuttun mu? "
"Sus daha fazla konuşma Sooyoung"
Dediğine kıkırdayıp Jimin in yanına geçtim. Kollarımı olabildiğince kocaman açıp jimin'i sarmaladım. Benim şeftali gibi kokan miniğim gitmiş yerine bahar çiçekleri gibi kokan bir Jimin gelmiş resmen
"Seni seviyorum baby mochim"
Jimin de kollarını belime sarıp burnunu uzun saçlarıma gömdü. Hayvan biraz yavaş olsa neyse diyeceğim ama
"Bende seni seviyorum sexy dynamite"
Aslında birbirimize kullandığımız bu küçük lakaplar çocukluktan kalma.
Mochi Jimin in yakın bir arkadaşı ile kavga etmesinden dolayı ona verilmiş bir ünvan olarak kaldı.
Sexy dynamite ise çocukken ne olacaksın dediklerinde sexy dinamit gibi biri olacağım dediğim için benim ünvanım olmuştu.
Arabanın durmasıyla kapılar açılmış Yoongi ve Jungkook şaşkın gözlerle bize bakıyorlar.
"Prenses geldik"
Ne kadar Jimin in sıska ama bir o kadar da güçlü olan kollarından ayrılmak istemesem de mecburen ayrılmak zorunda kaldık.
Arabadan indiğimizde etrafa göz gezdirmeden edemedim.
"Soo, amma güzelmiş burası"
Jimin'i onaylayan mırıltılar bıraktım etrafa. Gerçekten mükemmel görünüyor keşke benim olsaydı burası var ya o zaman görürdünüz.
"Prensi tavla da burası bizim olsun"
Jimin in dediğine kıkırdamadan edemedim. Eğer elde edemeyeceğimiz birşey oldumu hemen kendimizi kullanırız. Hatta bir kere Jimin ile kafede otururken dışarda motor gördük. Sadece telefon ile fotoğraf çekeceğiz. Adam bizi motoruna dokunurken yakaladı bağırıyor cagiriyor falan işte
Sonunda ben iki cilve yapayım diye öne atıldım atılmaz olaydım. Adam gay çıktı sen olmazsın ama şu dolgun dudaklı olur dedi. Biraz gururum incindi ama sonra fotoğraf çekinince gururu falan unuttum gitti.
"Saçmalama Jimin Sooyoung onunla evlenemez"
Jungkook un sesi ile kendime geldim. Niye bu kadar kızdı ki sadece şaka yapmıştı.
"Sanane ki bundan komutan kuzenim güzel bir kız evet biraz da zilli ama tavlar o Prensi"
Jungkook kaşlarını çatıp dilini yanak içine bastırdı.
"Olmaz diyorum hem Prens çok yakışıklı değil, terbiyesiz birazda, görgü kuralı da bilmez yani prensese layık değil"
Jimin kollarını birbirine bağlayıp sırıttı. Ama bu sırıtmak sonra ağzına ederim ben sırıtması ben iyi bilirim.
"Merak etme Jungkook Sooyoung da bilmez görgü kuralı, o da terbiyesiz yani anlayacağın tam birbirlerine göre"
Bu iki salağın tartışmasını bölen Yoongi olmuş ve artık içeri girmemiz gerektiğini söylemişti. Aklı başında tek kişi o olduğu için bizde ona uymuş ve kendimizi Saray'ın içinde bulmuştuk.
"Nerde kaldı bu prens ya"
Jimin'in küçük sitemine katılıyorum benim geleceğimi bildiği halde hala gelmemekte ısrarcı pis pezevenk.
"Ben size dedim bilmez o görgü-"
Jungkook un sözünü kesen kapının açılması oldu. Kapıdan içeri giren *prens* bence hiç Jungkook un bahsetti gibi biri değil resmen taş herif taş.
"Hoşgeldiniz Prenses"
Hafif önümde eğilip elime minik bir öpücük bıraktı yakışıklı pezevenk.
"Amma yakışıklı çıktın sende"
⠀ 🌷🌸🌷🌸
🌸🌷🌸🌷🌸
Λ🌷🌸🌷🌸🌷
( ˘ ᵕ ˘🌷🌸🌷
ヽ つ\ /
UU / 🎀 \
Oh sonunda bitti valla. Bayadır bölüm yazmıyorum buna gerçi pek wattpade girmiyorum durmadan manga falan okuyor burdanda sıkılıyorum.
Umarım bölüm hoşunuza gitmiştir. Ben pek beğenmedim ama sizi tatmin eder.
Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın sizi seviyorum kendinize cici bakın 😘
Oy atana Jimin den bir şaplak hediye 👋🍑
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro