Four
Sooyoung ve Jimin ayrı odalarda kalmalarına rağmen ikisi de anlaşttıkları saatte buluşmuştu.
Jimin şoför koltuğuna yerleşmiş Sooyoung da hemen yanına oturmuştu.
Jimin boom booma anahtarı takıp çalıştırmak istemiş lakin çalıştıramamıştı.
"Lanet olsun Sooyoung çalışmıyor! "
Sooyoung Jimin in kafasına bir tane geçirip sessiz şekilde konuştu.
"Kapa çeneni Jimin, askerleri yanımıza mı toplamak istiyorsun"
Jimin anında kuzenini haklı bulmuştu, malum Yoongi denen asker durmadan Jimin'e kızıyordu.
"Sooyoung yer değiştirelim mi?, belki sen buraya oturursan gideriz"
Sooyoung anında Jimin'i onayladı. Belki de aynı o zaman ki gibi davranmam gerekiyor diye düşünüp yerlerini değiştirdiler.
Sooyoung da aynı Jimin gibi anahtarı çevirmiş ama arabayı çalıştıramamıştı.
"Siktiğimin arabası çalışsana! "
Öfkeyle çıkan sesini ve edepsiz ağzını Jimin kapattıp Sooyoung un kafasından tuttuğu gibi yere doğru eğdi.
"Ne yapıyorsun sen? "
"Jungkook denen komutanı gördüm"
Sooyoung Jimin in dediklerinden sonra kafasını belli olmayacak şekilde çıkarıp Jungkook un olduğu tarafa baktı.
Jungkook iki de bir etrafını gözleyip sarayın çıkış kapısına doğru ilerlediğini görmesiyle boom boom dan sessizce indi tabi onunla birlikte Jimin de.
"Soo nereye gidiyoruz? "
"Bu askerin neler çevirdiğini merak ediyorum Jim o yüzden düş peşime"
Jimin istemeye istemeye Sooyoung'a uyuştu. Saray kapısı yerine duvardan çıkmayı akıl etmişlerdi. Jimin başta ne saçma şey demiş ama sonrasında karşısında prenses olduğunu anlayınca duvara yönelmişti.
Jimin iki elini birleştirmiş Sooyoung un çıkması için merdiven görevi görmüştü. Sooyoung un aklından geçen Jimin in yardımı ile duvardan havalı şekilde atlamaktı lakin kader onun yerine duvardan yüz üstü düşmesine neden olmuştu.
İçinden binlerce küfür saydıran Sooyoung Jimin atladığı an sanki düşmemiş gibi davranıp havalı sandığı yürüyüşünü sergilemişti.
"Düzgün yürü! "
"Zaten düzgün yürüyorum Jimin"
"Götün pişik olmuş gibi yürüyorsun"
Sooyoung kuzenin saçma cümlesine göz devirip Jungkook u uzaktan takip etmeye devam etti. Tahminen on beş dakika kadar yürüdüklerinde göl kenarı gibi bir yerde buldular kendilerini.
Sooyoung Jungkook'a görünmemek için büyük ağacın arkasına saklanmış Jimin'i de hemen yanı dibinde bulunan çalılıklara iteklemişti.
Jungkook biraz beklediğinde yanına sarışın bir kız gelmesiyle Sooyoung Jimin'e baktı. Bu kız sevdiği kız mıydı?, peki neden gizli saklı buluşmak zorundaydılar?.
Sooyoung düşüncelerine küçük çaplı ara verip ikiliyi izlemeye tekrar koyuldu. Haraketli şekilde konuşan ikiliyi duyamayan Sooyoung yere eğilip biraz daha yaklaşmak umudu ile yola çıksada elbisesi buna uygun olmadığından yerde bulunan ağaca takılıp yere kapaklandı.
Etrafta yankılanan ses ile Jungkook kızı kendinden hemen uzaklaştırıp belinde duran kılıcı eline aldı.
Jimin Sooyoung un bileğini tutup Jungkook görmeden asılmaya çalışmış ve başarmıştı.
"Küçükken bizimle kamp yapmaya gelseydin böyle olmazdı Soo"
Jungkook un gizemli kızı yollamasıyla birlikte Sooyoung ve Jimin arkalarına bakmadan koşmaya başladı. Eğer yakalansalar kendini beğenmiş Jungkook tan hem azar yiyecekler, hemde prenses bana aşık olmayın adlı konuşmayı yapacaktı.
On beş dakikada geldikleri yolu, on dakikada geldiler tabi buna ayaklarının götlerine varana kadar koşmalarıda işe yaradı tabi.
Sooyoung ve Jimin'e yakalanmadan gelmiş ve hemen odalarına geçmişlerdi. Yarın erken saatte bu konu hakkında konuşacaklarından eminlerdi.
⋆ ˚。⋆୨୧˚ ˚୨୧⋆。˚ ⋆
"Prenses güzel sanatlar dersiniz var biraz hızlanın lütfen"
Sooyoung derin bir nefes alıp ciğerlerinin rahatlamasına neden oldu. Sabahın altısında kalkıp prenseslerin yapmaları gereken şeyleri ders niyetine işlemişti. Çay fincanı nasıl tutarsa tutarlar niye buna karışıyorlar ki.
"Siktir ya ayaklarım acıdı"
Sooyoung yene ağına en güzel yakışan küfürü seçmiş ve hiç düşünmeden etrafa salıvermişti.
"Prenses böyle konuşmayın, naif bir kız gibi davranın lütfen"
Sooyoung nefret ettiği göz devirme hareketini tekrarlamış ve wheein e dönmüştü yüzünü.
"Yok kızlar şöyle konuşsun, yok şöyle otursun, yok şunu giysin, ne bu ya kızmıyız yoksa köle mi belli değil! "
Erkeklerin kılıç, ok gibi çalıştıkları yerde Sooyoung un gür sesinden dolayı herkes bir anda durmuş ve prensesi selamlamışlardı.
"Prenses bir kadın olarak bunları yapmamız gerek. Bakın erkekler güçlü oldukları için ok, kılıç gibi savaşlarda iyi, bizlerde el işleri yemek ve çocuk bakımında"
Sooyoung bu eski çağda takılıp kaldığı için kendine lanetler okumuş ve wheein in saçma düşüncesini yıkmak için Jungkook un elinde bulunan oku alıp nişan almıştı.
Etrafından gelen seslere kulak almamaya devam eden Sooyoung kimseyi umursamadan hedef tahtasına okunu fırlattı. Çocukluğunda ailesi abisinin gitmek istediği herşeyi Sooyoung'a yaptırmış oldukları için Sooyoung erkeklerin sporlara daha yatkındı.
Hedefi tam on ikiden vuran Sooyoung sevinçle yerine zıplamış sonunda kollarını Jimin e sarmıştı.
Jimin kuzeninin bu marifetlerini bildiğinden şaşırmamış sevincine ortak olmuştu. Jungkook Sooyoung un elinde olan ok malzemesini hızlı alıp kaşlarını çatmadan edemedi.
"Prenses bu yaptığınızda ne şimdi! "
"Ne gibi görünüyor Komutan"
Jungkook elinde bulunan oku yere fırlattığı gibi Sooyoung un bileğinden tuttu.
"Bıraksana beni! "
Jungkook prensesi dinlemeyip onu askerlerin yanından hızla çıkarıp bahçeye yöneldi.
"Komutan bırak"
Jungkook Sooyoung'u dinlemeyip bahçede bulunan büyük meşe ağacının altına getirdi.
"Jungkook bırak beni! "
Zaten gelmiş olduklarından dolayı Jungkook prensesin bileğini bırakmış ve omuzlarından sıkıca tutmuştu.
"Ne yaptığını sanıyorsun prenses "
Sooyoung acıyan ve kızaran bileklerini ovalayıp Jungkook a baktı.
"Ne yapmışım ben"
"Orda ki gösteri de neydi öyle? "
Sooyoung ellerini bileklerinden çekip elbisesinin kenarından tuttu. Jungkook öyle derin bakıyordu ki sanırsın kendine aşık zannedecekti.
"Bir kız ok atamaz dediler"
"Atamaz zaten"
Sooyoung yüzünü Jungkook a yaklaştırıp sinsice gülümsedi
"Ama ben attım komutan"
Jungkook kafasıyla Sooyoung u onayladı.
"Evet attın ama bu şanstan ibaretti prenses"
Sooyoung kaşlarını çatıp Jungkook a baktı.
"Hayır değildi! "
Jungkook kollarını birbirine bağlayıp kaslı omzunu silkti.
"Şanstı prenses"
Sooyoung sağ ayağını yere vurup yüzünü Jungkook a yaklaştırdı. Kimse onun başarısına şans diyemezdi, dedirtmezdi.
"Değildi komutan"
Jungkook yan bir gülüş bıraktı etrafa
"Öyleydi prenses"
Sooyoung ise ne vücudunu Jungkook tan geri çekiyordu nede yüzünü.
"Kanıtlaya bilirim komutan, şans değildi bu benim yeteneğim"
Jungkook Sooyoung bedenini meşe ağacına yaslayıp kendi kaslı gövdesini de prensese yasladı. Dışardan bakan bir çift göz sanır ki bu ikili *sevgili*.
"Bana karşı kazanamazsın prenses"
Sooyoung kuruyan dudağını yalayıp Jungkook un dudağına kayan gözlerine şahit oldu.
İşte bu kazanmasının en büyük şansıydı. *erkeklerin kadınlara olan zâfı*
"Emin olma komutan"
Jungkook biraz daha prensesin dibine girdi. İşte şimdi bedenleri tabiri caizse birbirine yapışmış durumdaydı.
Sooyoung ve Jungkook ne kadar belli etmek istemeselerde bu durumları içten içe hoşlarına gitmişti. Öyle ki Jungkook damarlı büyük ellerini Sooyoung un ince beline sarıp dahada yaklaşıp Sooyoung un dudağına nefesini verip son cümlelerin ağzından dökülmesine izin verdi.
"O zaman iddaya var mısınız prenses?"
Sooyoung ta Jungkook gibi dudağını dudağına yaklaştırıp sinsice gülümsedi.
"Pişman olmak istemezsiniz komutan, zira ben bu işte mükemmellim. "
Oh be bitti bölüm :) valla ben bu fic yazma işine iyi alıştım elim durmadan wattpade giriyor kendinden bağımsız bölüm yazıyor. KSKSLSJS
Ben bu ficin finalini nasıl yapacam ya offf finale gelmek bile istemiyorum. :(
Bol bol yorum ve oy vermeyi unutmayın ki ben mutlu olayım...
Sizi seviyorum kendinize güzel bakın....................... ◝(⑅•ᴗ•⑅)◜..°♡
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro