35- Ayrılmışlar kızım.
*medya: Aden. Olsun bence.
"Yani gerçekten hepsi Zaya'nın oyunu muymuş?"
Önündeki sucuklu yumurtaya hurharca dalan Ha Ri'nin koluna çimdik attım. Mızmızlanarak kolunu çekti.
"Oyunmuş Aden. Aynı anda bir sürü kişiyi idare ediyormuş. Daha kaç kez söyeleyeceğim. Bırak da şu güzelliğin tadını çıkarayım."
Tavayı kendine doğru çekerek kaşlarını çattığında sinirle sıcak çayı tepeme diktim. Ağzım cidden yanmıştı. Dilimi dışarı çıkararak nefes aldım.
"Bundan Kore'ye bir ton götürmem lazım. Cidden böyle bir yiyecek vardı ve benim haberim yoktu öyle mi?"
Başını iki yana pişman bir yüz ifadesi ile salladı. Elini tavaya yelpaze yaparak derince sucukları kokladı.
"Ne çok geç kalınmışlık var kokunda. Ah, o tuhaf baharat... Neyse ki bundan sonraki ömrüme seni ve şu yanına çok yakışan siyah çayı adayacağım."
Anlaşılan Nam Joon'u bir sucuğa değişebilirdi. Onun için cidden üzüldüm şimdi.
"Seni bir Türk'e alalım Ha Ri. Böylece hasret çekmezsiniz."
Ağzı doluyken konuşamadığı için başını iki yana salladı. Sonra ağzındakini yutup "Olmaz tatlım, bu güzel şeyin maalesef bir sevgilisi var," dedi ve kendini gösterdi.
Çayı masaya koydum.
"Nam Joon ile sen baya olmuşsunuz anlaşılan."
Başını geriye çekerek yüzünü buruşturdu.
"Ohoo. O günler geride kaldı ya. Nam Joon ve ben, arkadaş olmaya karar verdik. Artık başkasının gözdesiyim."
Çayımı yudumlarken kendini beğenmiş dobra hallerine gülümsedim.
"Kimmiş bakalım?"
"Sehun tabii ki."
Ağzımdaki çayın tamamını masaya püskürttüm. Bir kısmı da nefes boruma sıçramıştı.
"Aden ya!" Diyerek cırlayan Ha Ri'ye şaşkınlıkla baktım.
"Sen ve Sehun? Oha ne zaman?"
Ha Ri'nin o çok sakındığı sucukları, ne yazık ki çayla kaplanmıştı ve Ha Ri bana oldukça kötü bakışlar atıyordu.
"Bir daha yapacağına söz verirsen anlatırım."
Tek kaşımı kaldırdım.
"Rüşvet ha?"
"Göze göz dişe diş."
Ofladım.
"Tamam. Yaparım. Anlat şimdi."
Elindeki tavayı mutfak taşının üzerine koyarak bana döndü. Boğazını temizledi. Ardından biraz eğilerek anlatmaya koyuldu.
"Senin Türkiye'ye döndüğünü, ajansı basan babandan öğrendik. Müdürle hiç de hoş olmayan bir sohbetleri oldu. Sonrasını biliyorsun zaten. Film: Ajanstaki ölüm sessizliği, bölüm bir. Telefonlarımızı bile takibe aldılar. Ne barbarca."
"Buradan sonrasını anlat işte."
"Çocuklar çok sinirlendi. Özellikle Tae. Sonra Tae ile birlikte evinize gittik. Belki bir umut ikna edebiliriz diye. Ama baban kusura bakma ama keçi kadar inatçıydı."
"Bilmez miyim?"
"Aradan bir hafta geçti. Biraz durulmuştu olaylar. Tam her şey bitiyor dedik, biliyor musun? Lakin yanıldık. Güm! Ajansa kim geldi tahmin et."
"Kim?"
"O Baek denen sevimsiz şey işte." Yüzüm düştü. Derin bir nefes aldı. "Hiç surat asma. Affedersin ama bomb*k hissetmene o sebep olmuştu."
Bir şey söylemedim.
"Ona ne hakla buraya gelebildiğini sordum. Senin buraya geldiğinden bile haberi yoktu. Delirdim. Anlıyor musun? Böyle gözüm döndü. Hangi ara havaya uçtum bilmiyorum ama radarıma girenin Baek olmadığını biraz geç anladım."
Gözlerim kocaman oldu.
"Sehun'un üzerine uçtum. Bildiğin uçtum yani. Böyle dümdüz. Bodoslama."
"Anladım orasını."
"Hani ilk görüşte aşk denen bir şey var..."
Sözünü kestim.
"Yani gözlerinin içine bakarak aşık olduğuna karar verdin?"
Başını salladı ve kalbini tutar gibi elini sol yanına koydu.
"Ah, aşk... beni ansızın yakaladı."
Elimi çeneme dayayarak konuşmasını dinlemeye devam ettim.
"Sonra..."
"Sonra o bana baktı ben ona-"
"Sonra Ha Ri. Sizden sonra?"
Ha Ri bozulduğunu gözüme sokmak istercesine gözlerini devirdi.
"Sonra kapıda Zaya göründü. Tam Baek'e bakarak aşkım diyordu ki ayağa fırladım ve Zaya'ya doğru koştum. Onu boğdum. Gerçekten boğdum. Pancar gibi olmuştu. Tae beni onun üzerinden zor aldı. Keşke tırnaklarımı yüzüne geçirseydim. O gün de keseceğim tutmuştu işte."
"Helal kızıma," dedim yaptığından keyif alarak. Şeytani bir şekilde gülümsedi.
"Asıl bomba şurada patladı. Anlatıyorum. O Baek'e aşkım diyemedi ama ona başka birisi aşkım dedi."
Heyecanla sordum. "Kim?"
"Bizim ajanstan bir çocuk." Kahkaha attı. "O sarı cadının yüzünü görecektin. Çocuk bir de dün gece için teşekkürler deyip buna göz kırpmaz mı?" Yeniden kahkaha attı. "Gülmekten aklım çıktı."
"Baek ne yaptı peki?"
Onun taklidini yaparcasına suratını ifadesizleştirdi.
"Üzgünüm Zaya. Korkarım bu şartlar altında ilişkimiz artık yürüyemez, dedi. Koptum. Bir yuva nasıl yıkılır canlı canlı şahit oldum. Bizim sarı çalı saman altından su yürütüyormuş meğer. Tae'ye bile yürüdü. Mikrop."
Konuşması biter bitmez kahkaha attım. Deli gibi gülüyordum.
"Ayrıldılar yani?"
"Zaten hiç olmamışlar ki."
Ayağa kalkıp gülmeye devam ettim.
"Ayrıldılar. Oha ayrıldılar yani?"
Ha Ri dolabı açıp sucukları çıkarırken ben halen aynı kelimeyi mırıldanıyordum.
Kaşarın paketini kafama vurdu.
"Yelkenler Aden... Yelkenler..."
"Boş ver yelkeni. Ayrılmışlar kızım..."
Söylenerek ocağın yanına yöneldi.
"Ne buluyor o cücede kendisi de anlamıyor ki ben anlayayım." Tavaya eli değişmiş olacak birden "Ah," dedi.
Güldüm.
"Bak Allah yakar."
Bana tuhaf bir bakış attı. Bense hala aptal aptal sırıtıyordum.
***
Hadi Zaya'nın yıkılışı için bir konfeti patlatalım. *.*
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro