"Sizi mıncırabilir miyim Bayım?"
1M!!!
Sizi seviyorum! Sizi çok seviyorum.Ya bu kadar kısa sürede 1M olmak nedir!
Siz harikasınız.
Hadi yine sizi uzun güzel bir bölüm bekliyor. Yani,galiba :DD
Bu bölümü Baran'nın gözünden okuyacaksınız ^_^
İyi okumalar..
2 Hafta sonra...
Hastanenin girişinde Maral'ın elini fazla sıktığımı fark ettim ki yüzüne baktım. Niye bu kadar stres yaptığımı tahmin edebiliyordum çünkü bu gün malum gün,yani perşembeydi.
Şu an her zaman olduğu gibi kendimi kasarak bazı sevinçlerimi belli etmeyerek hastaneye girdim.Maral'ın elini sıkmayı bırakmış,kolumu beline sarmıştım.
O benden daha hevesli bir şekilde direkt danışmana giderken ellerimi ceplerime koyup merdivenlerin başında onu bekledim. Ciddi söylemek gerekirse Maral hayatıma girdiği andan beri kadınlarla fazla muhatap olmayıp konuşmuyordum.
Maral'ın sırtı bana dönük olduğundan ne konuştuğunu göremesem de karşısındaki hemşirenin ona gülerek laflarına katılıp işaret parmağıyla yukarıya işaret ettiğini gördüğümde,Maral kısa süre içinde başını sallayıp bana döndü.
Sekerek yanıma geldiğinde hafifçe hareket eden göğüslerine bakıp sinirlendim ve elini eskisi gibi sıkıca tutup kulağına eğildim.
''Bir daha o güzel göğüslerinin böyle koşturarak hareket etmesini sağlarsan ben seni hareket ettirmeyecek hale getiririm güzelim.''
Kulağına tehditkar bir şekilde bağırışım onu bir kaç adım geriye götürürken gülümsedim.Ne diyeceğini bilemiyormuş gibi ağzını açıp kapayınca gözlerini kırpıştırıp ''Bu nasıl bir tehdit?!'' dedi aynı şekilde korkarak.
Koca koridoru dolduracak bir kahkaha atmak isterdim ama şu an bunun burada gerçekleşmeyeceğini anlayıp ''Nasıl bir tehditse sen anladın işte.Yaparım bilirsin.'' demekle yetindim sadece.Gözlerimdeki niyeti anlamış sonradan gülümseyerek bana iyice sokulurken ''Ben izin verirsem yaparsın..'' dedi.
Heyecanım ve içimdeki bir nebze olsun ki mutluluk kapının önüne geldiğimizde yavaşça artışa geçmiş bulunmaktaydı.
Maral kapıyı iki kere tıklatıp içeriye girerken karşısında oturan doktor hanıma ''Eda hanım merhaba.'' deyip selam vermesiyle ikisi de birbirleriyle tokalaşıp selamlaştılar.İsminin Eda olduğunu öğrendiğim doktor bana şöyle bir bakıp ''Baran bey sizde hoşgeldiniz.'' deyip elini uzatmasıyla şaşırsam da,kendimi toparlayıp elimi uzatıp hafifçe sıktım ''Hoşbulduk.''
''Bende bu gün sizi geçirmiştim içimden umarım gelirler diye.''
hafifçe gülümseyerek masasının yanlarındaki koltuğa oturdum.Bacaklarım titriyordu artık ve bu iş hemen bitmeliydi. Aksi takdirde doktorla bazı konuşacaklarım da vardı.
''En son geçen hafta gelmiştin.Nasıl ilerliyor bakalım? fazla zorluk çıkartıyor mu sana?''
Maral doktorun sorusunu düşünürken deri ceketini üzerinden çıkarıp üstüme attı. ''Hayır.Yani evet.Bilmiyorum. Değişik bir duygu tabi.Bir de şu sabah kalktığım mide bulantılarım biraz sıkıntı yaratıyor hepsi bu.''
''Pekala bunlar oldukça doğal şeyler.Bebeğin büyümesinden sonra bu belirtiler kalmayacaktır.Emin ol.Şimdi uzan bakalım.'' dedi sedyeyi göstererek. Ayak bileğimi dizime dayayıp kolumu koltuğun yanında dayadım ve yüzümü çevreleyen sakallarımı ovdum.Şu an hiç bir şeyden habersiz olacakları izlemem ilginçti.
Maral ne yapacağını biliyormuşçasına gömleğinin eteklerini pantolonundan çıkardı ve alttan 4 düğme çözerek göbeğini açtı.Ardından derin bir nefes alıp sedyeye yattı ve Doktorun karnına bir bilmediğim bir sıvı sürmesine izin verdi.
Bu tıp yöntemleri oldukça ilginçti.
Ya ben bu işlerden anlamıyorum ya da fazla geri zekalıyım.
Doktor,ultrason cihazına bağlı olan aleti Maral'ın karnına yerleştirdiği an ayağa kalktım.
Ne yani o şeyle canı yanacak mıydı?
Elini bana doğru uzatınca tuttum.
''Fazla hızlı gelişiyor.23 haftalık.Gebeliğin 16-22 haftaları sırasında bebeğin ilk tekmesinin hissedilmesi muhtemeldir. Hiç böyle bir şey yaşadın mı?''
Maral başını iki yana sallayarak ''Hayır.Hiç böyle bir şey hissetmedim.'' derken parmaklarımı oldukça sıkıyordu. Ben ise ekrana kitlenmiş,henüz ağlamaya hazır gözlerimi tutmakla meşguldüm. O küçücük,neredeyse yumak olmuş canlı Maral'ın karnında mıydı şimdi?
Böyle bir mucizenin en mükemmel şekilde anne karnında dizayn edilmesi Allah'ın en güzel eylemlerinden birisiydi oldukça.
''Eee Baran bey? oğlunuzu az da olsa gördünüz.Nasıl hissediyorsunuz.?''
Eda hanımın ağzından oğlunuz kelimesi geçer geçmez Maral'la ikimize bakakaldık.
Bir oğlan çocuğu,öyle mi?
Birden dünyam mavi rengi kadar özgürleşirken ağzımdan bir kahkaha koyuverip ''bu kadar çabuk nasıl karar verildi.Ve ben,'' bir kaç dakika gözlerimi ekrandan ayırmadan bir kez daha şaşkınlıkla ''İnanamıyorum.'' dedim.Sanırım ağzımı açarsam bir daha o lanet çenemi durduramazdım
Doktor derin bir nefes alıp gülerek söze girince dikkatle onu dinlemeye başladım.
''Normalde Ultrasonografi dışında gebelik sırasında amnosentez yani anne karnından amnion suyu alınması veya,koryon villus biyopsisi,kordosentez gibi yöntemlerle yapılan kromozomal incelemelerde de bebeğin cinsiyeti kesin olarak izlenir.Bu incelemelerde dişi xx erkek xy kromozomal yapısı izlenir.Zaten 20.haftaya kadar bebeğin cinsiyeti çoktan belirlenmiş bulunur.''
Anlamadığım bir sürü terimler kullanarak ağzımın açık kalmasına sebep olurken dediklerini anlamamakla beraber sessiz kalıp umursamazca başımı salladım.
Maral derin bir nefes alıp doktorun söylediğine ''Amin.'' derken ağzımdan küçük çaplı bir gülümseme oluştu.
Ve hakikaten amin.
Kontrol bitince Eda hanım yeniden bir randevu ayarlayıp gelmemizi rica edip bir kaç vitamin hapı yazıp bol bol uyarılarda bulundu.Benim bir oğlum olacak ve ben Maral'ı düzenli olarak beslemeyeceğim öyle mi?
Hah ben onu evden dışarı bile göndermiyorum neler neler söylemişti.
Asıl konu aklıma geldiğinde Maral'a beni kapının önünde beklemesi gerektiğini söyleyip onu kapı dışı ettikten sonra Eda hanıma döndüm.Her ne kadar bu malum konuları bir kadın doktorla paylaşmak zor olsa da bir şekilde aklımdaki soruyu gidermem gerekti.
''Benim sizinle asıl özel bir konu konuşmam gerek.'' dedim yeniden masasının yanlarındaki koltuklara yerleşerek. Hafif bir gülümsemeyle masasının üzerinde ellerini bağlayıp ''Dinliyorum.'' deyince boğazımı tazeleyip söze girdim.''Yani şimdi nasıl söylenir bilmiyorum ama,-''
''Cinsel konular mı?'' sözümü yarıda kesip benden önce söylemesi bir nebze de olsa içimi rahatlatmıştı.Yine başımı sallayıp ''Evet'' dedim.''Hamilelik sırasında tehlikeli midir?''
''Aslında düşük tehlikesi yoksa bebeği ve eşinizi yormayacak şekilde olabilir. Bebek oldukça sağlıklı ama fazla ileri gitmemek en doğru seçenek.''
''Yani?''
''Yani riskli değil.Dikkatli olun yeter.''
başımı sallayıp ayağa kalktım ve uzattığı elini sıkarak ''Kendinize iyi bakın.Görüşmek üzere.'' dedim.Başını sallayıp ''Görüşmek üzere hoşçakalın'' dedikten sonra dışarıya çıktım.
Kapının yanında sırtını duvara dayamış bir adet Maral kollarını göğsünde bağlamış çözerken,''Ne konuştun bu kadar?'' diye sormasıyla elini tutup koridorda ilerlemeye başlamıştık. ''Tahmin et bakalım ne konuştum.'' gözlerinden geçen ani bir parıltıdan sonra gülümseyip önüme baktım.Yani ne karımı de ne çocuğuma zarar verecek hiç bir şey yapmamak başlıca görevlerimden olsa da eve gider gitmez Maral'a sahip olacak da değildim.
Sadece doktorun olumlu yönde söyleyişi ve oğlumun sağlıklı olduğunu öğrenmek daha önemliydi.
Yolda giderken vitesten elimi çekip enseme götürdüm. Yüzümü buruşturup hafiften ovarken Maral yanımda bana tamamen dönüp ''Boynun mu ağrıyor?'' diye sordu.
Başımı olumlu yönde sallamaya çalıştım hafifçe.Dün gece yatağa falan yatmamış koltukta sıkış tepiş uyuya kalmıştık. Daha doğrusu gecenin geri kalanında televizyon izlemekle geçirmişken Maral,iki bacak aramda yani göğsümde uyuya kalmıştı.Onu uyandırmaya kıyamamış boynum havada bir şekilde onunla birlikte uyuya kalmıştım.
''Koltukta uyuya kalmamalıydık.'' dedi hislerime tercüman olarak.
''Sen neden uyandırmadın ki hem beni?''
''İstemedim uyandırmak.!'' bağırmamla gözlerini sonuna kadar açarken ensemdeki elimi direksiyona geçirip ''Olamaz mı? hatun benim koltuk benim.'' bakışları bir ara yumuşar gibi oldu ama sonradan kaşlarını dehşet bir şekilde çatıp koluma vurarak ''Ne bağırıyorsun be sende! hamile kadına bağırılır mı! sonra Maral neden ağlıyor oluyor!''
''Ama ağlamıyorsun?'' diye direttiğim de iyice fenalaşıp gülmeme sebep olacak bir şekilde ''Ağlayayım o zaman Baran bey!?'' diyince hakikaten gözlerinin dolduğunu,kısa bir an gözlerimi yoldan ayırıp gördüğümde ''Sakın!'' dedim uyararak. ''Tamam susuyorum.''
Hastane eve uzak olduğundan halen daha yolda oluşumuz canımı sıkmaya başlamıştı.Işıklarda anca arabayı durdurunca ellerimi bacaklarımın üstüne koyup esnedim. Sabah erken kalmış,bir nevi ayılmam için bir duş almışken bile üstümdeki o uykunun belirtileri gitmemişti. Sanki kafamı yastığa koyup hemen uyuyacakmışım gibi.
Ki zaten bu imkansızdı.Şu an benim çoktan giyinip işe gitmem lazımdı.
Dikiz aynasından tek kaşımı komik bir şekilde kaldırıp saçlarımı düzeltmeye başladım. Maral'ın o çok sevdiğim gülüşlerinden birini duyduğumda ifademi değiştirmeden ona döndüm.''Ne?'' suratımı gösterip ''Sizi mıncırabilir miyim bayım?'' dediğinde her ne kadar tatlı olduğumu düşünsem de ego kasmayıp ''Nasıl mıncıracaksın çok merak ediyorum.'' dedim aynı komiklikle.
kahkahalarının arasından ''Yav sen gel hele gel.'' dedi suratımı yaklaştırmam için işaret verirken.
Benim suratımı mıncırmak isterken kendisinin ne denli yenmek üzere olduğunun farkında mıydı acaba ?
Gözlerimi kapatıp dudaklarımı büzerek başımı ona yaklaştırdığımda olacakları beklemeye başladım.
Ellerini yanaklarıma koyup ilk baş büzüşmüş dudaklarımı öptü. Geri çekilerek yanağıma hafiften vurdu ve çocuksu bir sesle ''Amanda benim yakışıklı kocam adam olmuşta baba mı olacak? oğluşu mu olacak bir tane?'' sonrasında ardı ardında yanaklarıma,alnıma,çeneme ve boynuma eğilip öpücüklerini yağdırırken bir an nefesimi tuttuğumu fark edip geri çekildim.
Bu güzel rüyadan çıkmak istemezdim ama benim de yaşamam için nefes almam lazımdı.
İçimdeki hoşnutluğu belli etmeyip ''Yeter be kadın.İyice maymun ettin beni!'' diye söylenirken kalçasını koltuktan kaldırarak dudaklarıma bir kez daha uzanıp uzun sayılacak bir öpücük kondurdu.
Bu gidişle akşama kadar yataktan çıkamayacak yine haberi yoktu.
Tam o esnada arkamızda öten kornalar duyulmaya başladı. Dudaklarımı hızlıca Maral'ınkinden ayırdım ve ışıklara baktım.
Siktir yeşil ışık yanmıştı!
İlerlemeye başlarken Maral yerini oturdu ve bende sinirle camı açtım.Boynumu arkaya uzatıp arkamdakilere küfürler yağdırıp bir yandan da bağırarak ''İlerliyoruz işte amına koduğumun evlatları! lan korna çalıp durma!'' deyip sövüyordum bir yandan.
Aslında burada Maral'a kızmam lazımdı ki kızdım.
Öyle etkili bir öpüşü vardı ki bana dünyayı unutturuyordu.
''Öküzlüğün kitabı yazılacak olsa seni kaynak gösterirler herhalde.'' dedi ben camı kapatırken.
Bana öküz demişti! tamam küfür ederek kaba olmuş olabilirim ama aşırı derecede öküzlük yapmamıştım burada.
Peki Maral hanım sen başlattın.
''Sen sanki Leydi Diana'sın da.İki de bir kendini bir şey zannedip duruyorsun.'' ben ağlayacak diye her an korkarken beni şaşırtıp daha da hırslandı.
''Sen öyle san kas yığını! ben en azından insan canlısıyım senin gibi öküz değil.Kendimi bir şey zannediyor olabilirim ve benden önceki yattığın kızlardan bin kat daha seksi ve güzelim.Ben bir kere! plajdan bikiniyle geçerken bakanı kumdan daha çok yakıyorum paşam.!'' (deli 😍)
Frene bastım aniden.
Plaj?
Bikini?
Burnumdan verdiğim solukla gözlerimi sakin kalmaya çalışarak kapayıp açtım.
''Bakanı kumdan daha çok yakıyordun öyle mi?'' bir süre suratımı inceledikten sonra söylediklerine pişman olmuş bir şekilde gözlerini büyülttü.
''Sana bakanları bulup bende üstüme bikini giyip de onların gözlerini yakmazsam bana da Baran demesinler.''
Arabayı yeniden harekete geçirdim. Maral'ın ağzından güldüğüne dair bir hıçkırık kopunca o bikini kısmını söylemesem iyi olacaktı diye geçirdim içimden.
Eve vardığımızda ilk işim benim ve Maral'ın karnını doyurmak oldu.Kahvaltı etmeden hastaneye gitmiştik ki oysa maral açken oğlum da aç olur diye düşünmüştü kafam.Bu hamilelik işlerinden hiç anlamasam da sanırım babalık uvzularım belirginleşmiş bulunmaktaydı .
Yatak odasına girdiğimde üstümdeki beyaz t-shirt'den kurtulup dolabın kapaklarını açtım.
İçinden siyah bir gömlek altına yine dar kesim siyah kumaş bir pantolon ve ceket çıkarıp yatağa bıraktım.
Üstümü giyindikten sonra siyah rugan ayakkabıları da ayağıma geçirdim ve önemsizce saçlarımı ayna karşısında düzeltip son rutinlerimi hallettim.
Ne kadar da hızlı ve seri hareket edersem o kadar iyiydi.Aksi takdirde geç kalmıştım.
ceketimi işaret parmağımla arkama atıp dosyalarımı alarak aşağıya indim.
Maral hala daha mutfağı toplamakla meşguldü.
''Sen ne yapıyorsun böyle hala daha!'' iş yapmaması ve kendini yormaması gerektiğini bilmeliydi. Bundan sonra bu işlerde hassas olmalıydım.
En az onun kadar (!)
Hafifçe sesimi yükseltmeme korksa da kısa bir an sıçrayıp bana döndü.''Bulaşıkları makineye yerleştirmem de mi yasak?'' lafının hemen ardından beni baştan aşağıya şöyle bir süzünce hafiften yutkunup elini mermer zemine koydu ve yumruğunu sıktı.
Şu an gerçekten beni istediğini gözlerinden anladığım an ecel terlerimi döke döke kendime geldim ve başımı iki yana salladım.
''Doktorun ne dediğini duydun Maral.Sudeyi ararım sana yardıma gelir merak etme.''
''Gerek yok.Elim ayağım sağlam şükürler olsun.Gerektiğinde ararım.''
Allah aşkına neydi bu tavırlar?
Sanki bana inat nispet yapar gibi.
Yolda gelirken ne güzel suratımı yalayıp yutmuştu kahvaltı ederken bile tek kelime etmemişti.
Her şey hamilelikten kaynaklanıyorsa çocuk doğana kadar daha çok çekeceğimiz var demek ki.Ben Maral'ı bu şekilde görmeye devam edemezdim.
Ciddi bir ifadeyle kaşımı kaldırıp indirdim. ''iyi.Ben çıkıyorum,geç kaldım.''
Arkamdan bir şey söylemeden evden çıktım ve asansöre binmek yerine sanki fazla efor sarf etmek istercesine merdivenleri seri bir şekilde inip dışarıya adımımı attım.
Arabaya aynı gerginlikle ilerlemeye başlarken tam karşımda arabaya yaslanmış bir adet Bora ve onun önünde yüzünü göremediğim siyah saçlı kızı gördüğümde,biraz daha yaklaştıkça Sude'nin olduğunu anlayıp adımlarımı hızlandırdım.
Yanlarına varır varmaz derin bir nefes alıp ikisine baktım.
''Merhaba Sude ve Bora.'' garip çıkan sesime bir kaç saniyeliğine sussalar da Sude omuzlarını silkip ''Maral'a geldim. Umarım evdedir.'' dedi iç geçirerek.''Evet.'' dedim hemen başımı sallayarak.''Yılın ev hanımlığı ödülünü almak üzere üstelik.Hadi git sende yardım et.''
''Ev hanımlığı mı?'' yüzünü buruşturup ''Hamile hamile iş mi yapıyor bu geri zekalı?''
''Deminden beridir evde bunu ona anlatmaya çalışıyorum ama,yok.''
''Ay inattır o Baran.Neyse ben gidiyorum tutmayın beni.''
Yanımızdan hızlı adımlarıyla ayrılırken Bora arkasından ''Akşam ara beni!'' diye bağırdı.
Akşama ne yapacaklarına gitse de kafam,umrumda mı diye sordum kendime ve 'hayır' yanıtını aldıktan sonra ''Hayırdır?'' diyerek ona döndüm en sonunda.''Bir haber almadan gelmezsin sen buralara kadar.''
Derin bir düşüncenin içine girip boş bir yere odaklandı.Bende onun her an ağzından çıkan kelimeye odaklanmıştım.
Bir iki dakika sonra sıkıldığımı anlayan ses tonumla kendine gelirken sonunda söze girdi.
''Şu..'' dedi yine duraksayarak .''Şu Maral'ın üvey kardeşinin ismi neydi?'' diye sordu.
Konu yeniden Maral'ın hayatına kayınca bütün kaslarım gerildi.Soğuk bir ses ile ''Jiyan..'' dediğimde Bora parmağını şaklatıp ''Hah işte o!'' dedi hevesli bir şekilde.
Merakımın gittikçe arttığı sırada sonunda arabaya geçmiştik. Söz konusu Maral ise ve onun hiç medet ummadığı ailesiyse mutlaka dinlemeye öğrenmeye ihtiyacım vardı.
Ama her aile fertlerinden birinin ismini duyduğumda,tüylerim diken diken oluyor ve beni hiç olmadığı kadar sinirli ve agresif bir hale sokuyordu.
Gergince arkama yaslanmamla ellerimi bacaklarımın üstüne koyup ileriye geriye sürtmeye başladım. Gözlerim her an alev fışkırmaya hazır bir şekilde karşıya bakıyor ve seğiriyordu.
''Anlat hadi dinliyorum!'' dedim sonunda ve hızla kafamı ona çevirdim.
''Ne yalan söyleyeyim pişman ettireceksin beni söylediğime.'' bakışlarımı yumuşatmaya çalışsam da sakallarımı sertçe ovup ''Bora söyle yoksa seni döverim.'' dedim sesimdeki sabırsızlığı yansıtmaya çalışarak.
''Tamam lan söylüyorum.'' dedi boğazını tazeleyip.''İşte bu Jiyan bu bizim mekanda uyuşturucu satışlarına mı ne başlamış.En çokta sarhoş kadınlara mı ne içiriyormuş hap diye.
''Bula bula bizim barı mı bulmuş lan!'' şu an öyle patlamaya hazır yer arıyordum ki,şu an şu lanet olası toplantıyı unutup Jiyan'nın ağzını burnunu kırabilirdim.
Bana ait olan yerde benim yerimde zararlı madde satmak ha?!
Ergeç onu kendi ellerimle geberteceğimden emindim.Hem Maral'a yakınlığından hemde uyuşturucu satmasından.
''Sana inat yapıyor diye tahmin ediyorum ben.Belki de tek şey biricik üvey babasının ölümü yüzündendir.''
''Akşama orada olur mu dersin?'' başını sallayıp memnun bir ifadeyle gülümsedi.''Ben bizim oyuncakları hazırlarım merak etme.'' göz kırpınca gülümsedim.
İşte şu an mutlu olmuştum işte.
Arabayı çalıştırıp park yerinden çıkarttım sonunda.
Canı yanacak kişilerin yok olma zamanı geldi de geçiyordu bile...
***************
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum ;))
Yeni bölüm hemen ardından gelecek.
Sizi kocaman öptüm 😘😘
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro