Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

"Oğlum.."


Baran tarafından...

Onları koruyacağıma söz vermiştim.

Hayat,bana en adil oyunlarından birini oynuyordu.

Biz hiç bir zaman doğru dürüst gülmedik.

Hiç bir duygu belirtisi olmayan  buz gibi suratımla hastanenin koridorunda yere diz çöktüm.Kalbim artık atmıyor,hissizleşen vücudum  beynimdeki uyarıyı daha çok arttırıyor,Maral ve çocuğumun çoktan kötü durumda olduğunu sayıklatıp duruyordu bana.

En sonda kalçamı kaygan zemine koydum ve hiç kimsenin yüzümü görmemesi için  ellerimle kapadım.

İlk defa çaresizdim. 

İlk defa güçsüzdüm.

Kendimden  nefret ediyordum.Onu üzmemeliydim. Evden çıkarken kapıyı çarparak çıkmamalıydım. 

Onu üzdüğüm için o kadar pişmandım ki,henüz daha doğmamış olan oğlumun da hayatını mahvetmiştim. 

Sude'nin bir köşede hunharca ağlayışı çekti dikkatimi. 

Ayağa kalkıp göz yaşlarımı gömleğimin koluna sildim ve ona yaklaştım. ''Neler oldu Sude. Senin nasıl haberin oldu?'' çatallı çıkan sesime karşın yutkundum. Konuştukça canım acıyordu benim.Her an o ölümsek bakan gözlerim kapanacakmış gibi oluyordu.

Cevap vermediğinde ellerimi omzuna koydum.''Bana lütfen her şeyi anlatır mısın?"

Artık birilerinin benden sonra konuşmasını istiyordum. Bir şeyler olmalıydı artık,cidden.

"Bb..ben bi..bilmiyorum." dedi ellerini yüzünden çekerek.Ardından ağlamaklı sesiyle konuşmaya devam etmişti."Sadece beni aradığında ağlıyordu.Senden bahsetti bana Baran'nın yanına gideceğim olmuyor böyle dedi.Zaten o an anlamamıştım.Öyle kötü geliyordu ki sesi,sadece dışarıda olduğunu anlamıştım bir tek.En son söylediği sözcükte 'Ben onsuz kötüyüm Sude Kötüyüm' gerisi malum.Evden nasıl çıktığımı bilmiyorum.Of allahım kendimi öldüreceğim nasıl yanında kalmam da eve gelirim ya nasıl!!" elini bir kaç kere sertçe alnına vurdu.

Asıl ben onu nasıl bırakıp çıkıp gitmiştim.

Meğersem yanıma geliyormuş..

Bana,benim yanıma..

Elimi yumruk yapıp bağırarak duvara sertçe geçirdim.

Allahım nasıl anlatılırdı bu.İçimdeki bu acı bu kadar şiddetli ve kör olabilir miydi? Ben ona kendimi nasıl affetireceğim...

Allahım,kalbimi söküp alsalar bu kadar canım yanmazdı.

Sudeden uzaklaşıp alnımı karşımdaki  duvara vurmaya başladım.

O Yoğun bakımdayken ben çoktan ölü bedenimi  morga kaldırmak için hazırlanıyorum sanki.

"Abi,Maral'a çarpan kişiyi polisler ifadesini aldıktan sonra serbest bırakmışlar." dedi henüz daha yeni geldiğini fark ettiğim Bora.

"Umrumda değil ne yaparlarsa yapsınlar.." devam ettim alnımı duvara vurmaya.

Çıkacaktı o yoğun bakımdan,iyi olacaktı.

Allahım...

kendimi o kadar suçlu hissediyorum ki,bu durum da bile Maral'ın iyi olmasını dilemem ne kadar da aşağılık bir hal almıştı.

Hem üzüyorum,hem iyi olmasını istiyorum...

Çıldırmış bir şekilde ellerimi saçlarımın arasına daldırıp çekiştirmeye başladım.Bir durduğum yerde durmuyor,sağa sola gidecek yer arıyordum ama nereye?  evden çıkmadan önce yüzünün yarısı hafızama kazınmış,sıra kokusuna geldiğinde zaten biliyorsunuz,ciğerlerim çürük.

Kaç saattir buradayım ben? 6? 7?

Saat kaç? Zaman geçiyor mu yada?

Yoğun bakım yerinden otomatik kapı her iki yandan açıldı ve doktor yüzündeki maskesini çıkararak  yavaş adımlarla bize doğru yaklaştı.

Hiç bir şekilde yaşam belirtisi vermeden boş bakışlarla orta yaşlardaki kel doktora baktım.

Eğer iyi bir haber vermezse sanırım onu öldürürdüm.

"İyi.Ama bebek için aynı şeyi söyleyemeyeceğim tabi.."  dedi boş bir yere odaklanarak..

bebek için aynı şeyi söyleyemeyeceğim...

Oğlum...

Binlerce kez öldüm yine.Umutlarım hayallerim hepsi teker teker bir umut ışığı gibi söndü.

Mesela,acıdan bir dağ düşünün.Sanki o dağ üstüme yıkılmış.

Anlatabildim mi?

"Maral hanım şu yönden şanslı.Arabadaki kişi Allahtan fazla süratli gitmiyormuş gideceği yere.Ve en sonda fark etmiş ve frene basmış.Küçük sıyrıklarla atlattı fakat maalesef ki düşük yaptı.Rahim ve karın bölgesinde bir hayli zedelenme ve kan kaybı yaşadı.Tabi kan grubuna uygun ait-"

"Benim kan grubum onunkisiyle aynı.Ben veririm." diye araya girip doktorun lafını kesen Sudeydi.

Bir hayli soluk gözleri her an bayılmaya hazır gibi duruyordu..

Duyduklarım bana yeterliymiş gibi duvara dayalı koltuklardan birine çöktüm.

Ailem çökmüştü.
Ailem yok olmuştu.

Henüz daha kendimi yeni yeni babalığa hazırlamışken,tam sevincimi doya doya çıkaracakken kendi ellerimle mahvetmem..

Kendimi öldürsem...

Daha iyiydi.

Sude gelen hemşireyle birlikte giderken arkasından da Bora görüş alanımdan çıktı.

Ardından yalnız kaldığım doktorla birlikte yeniden ona kenetlendim.Yüzünde anlayabileceğim hiç bir duygu belirtisi yoktu.

Ayağa kalkıp yakalarına yapıştığım an oluk oluk ağlıyor,sinirden beyin hücrelerimi kaybediyordum.

"Bir şey söyle doktor! bakma bana öyle. Konuş! Ne olacaksa  olsun.!

"Baran bey sakin olun lütfen.Maral hanım iyi. Sadece fazla kan kaybetti."

"Çocuğum peki? Ha!? Onu geri getirebilir misin? Senin hiç bu kadar canın yandı mı? Sırf oğlun için o küçücük ekranda bir nebze gördüğün can için ibne oldun mu? Söylesene doktor.Yaşarken öldün mü sen? Oğlun yerine sen ölmek istedin mi!!?"

Kan dolaşımımın bütün damarlarımda durduğunu hissederek soğuk terler döktüm. Güçlü bir şekilde haykırarak en sonda yere çöktüğüm de ne kadar da değiştimi fark ettim.

Baran böyle olmamalıydı.

Baran böyle tepkiler vermemeliydi.

******

Sakinleştiricinin verdiği yorgunlukla yanı başımda oturan Bora ve Sudeye ölüm sessizliğiyle ölü bakışlarımla bir kez daha süzdüm.

Rahatsız edici yatakta uyku sersemiyle ve sinirli bir şekilde kalkıp koluma yapıştırılmış bandı çıkarttım.

Daha ne kadar serum yiyeceğim!?

Sakinleşemiyorum işte!

Sude Bora'nın kollarından ayrılırken Bora dikleşip "Abi neden kalktın daha bitmedi serum." diye o da sersemce kelimelerini  yavaş yavaş sıralayarak konuştu.

Ya da sadece iğneyle aldığım ilaçtan dolayı her şey bana bu kadar yumuşak geliyordu.

"İyiyim ben yok bir şeyim.." diye ikaz ettim.Yataktan ani kalkmam sonucu başım da dönünce bir küfür edip elimi yatağın başlığına koyup destek aldım.

Saatlerdir deli gibi ilaç komasına sokulduğum odadan nihayet çıkıp kırışmış gömleğimi üzerimde düzeltip topal bir şekilde yürümeye başladım.

Kendimi sakat gibi hissettiğim doğruydu.

Bir hemşireye sorarak Maral'ın hangi odada kaldığını öğrenerek bir üst kata çıktım.

Yoğun bakımdan çıkmıştı.

Onu o an aramızdaki tek engelden,bizi ayıran camdan içeriye baktığımda elimi otomaktikman camın üzerine koydum.

Yüzünün bir kısmı morluk içinde,ama hala daha benim açımdan güzelliğini
Kaybetmeden melekler gibi gözleri kapanık oluşu,nefesimi kesmeye yetti.

İçimde bir cenaze evi sessizliği vardı resmen.

Daha kendime bile gelmeden sana geldim be Maral'ım..

Ben sana kendimi nasıl affettireceğim..Asıl kendimi nasıl affedeceğim?
Oğlumu kaybetmem,senin o karnındaki küçücük canı taşıyacak kadar güçlü olman.

Sen göklerde yükseltilmeye layıksın güzelim.

"İçeriye girebilir miyim?" dedim camdan biraz da olsa yansımasını fark ettiğim doktora.Yanıma gelip benim gibi  Maral'a bakmaya başladığında başını sallamasıyla "İstediğin kadar kalabilirsin Baran.Bilinci açık. Diyorum ya o iyi.Sadece kötü olan,onu bir kez daha düşürecek olan bebeği.."

Biliyorum..

Beni yıktığı kadar onu da perişan edecekti...

İçeriye girdim.

Beni hiç olmadığım kadar bambaşka bir ortam karşıladı.Artık ağlayamıyordum bile.
Hafifçe belirginleşen karnı bir balon gibi sönmüştü sanki.

Tek kişilik küçük koltuğu baş ucuna kadar sürükleyip oturdum.

Direkt elini tutmamla kapalı gozlerine bakmam bir oldu.

Bu kadar kolay mıydı herşey ?

Her şeyin  teker teker saçma bir şekilde dizayn edilmesi saçmalığın daniskasıydı.

Ciğerlerimi zorlayan derin bir nefes alamam sonucu dilime dökülen sözcükleri söylemeye başladım..

"Üzdüm seni biliyorum.Üzdüm...
Gitme dedin gittim
Yapma dedin yaptım.Ama söz veriyorum uyanınca her şeye yeniden başlayacağız.Söz veriyorum söz..." elimin tersiyle göz yaşımı silip burnumu çektim.

"N'olur uyan..." dedim yalvarma aşamasına geçerek "Hadi uyan Maral lütfen...Ben sensiz bitiyorum,kayboluyorum...Lütfen güzelim,kalk.'' 

Oysaki sol gözünden bir damla yaşın süzülmesini görecek kadar bitik duruma gelmiştim.

Bu gördüğüm halüsinasyon olamazdı öyle değil mi?

baş parmağımı göz yaşından ıslanmış yanağına götürüp okşadım.

Duyuyor mudur acaba beni?

Ağlayacak kadar hissediyorsa ne yaptığımı,elbet ki duyuyordu.. 

elimin üzerinde hafifçe parmakları titredi.

Ve o anda hiç olmadığı kadar kurumuş yapraklarım yeşeriverdi. 

Gözleri yavaşça aralandığında elini daha sıkı tuttum.

Allahım,
İnanamıyorum.Gözlerini açtığında, yeniden doğmuş gibi olmam normal miydi.

Bütün duvarlarımı bir kez daha yıkan eli sıkıca parmaklarımı kavramıştı.Sanki yeniden benden ona geçen bir güç alıyormuş gibi..

"Seni görmem lazım.." dedi çatallı ve oldukça kısık sesiyle.

Fazlaca görüş alanında olmadığımı fark ettim ve koltuktan kalkarak hemen yatağının kenarına oturdum.

"Seni görmem lazım"diye tekrar etti yine usulca..

"Sen ne diyorsun be güzelim? Benim seni komple içime çekmem lazım.." dedim bir hayli soluk suratına bakarak.

"Maral,özür dilerim güzelim.İkinizi de öldürdüğüm için çok özür dilerim."

Başım yavaşça karnına düştü.İnce parmaklarının saçlarımda yavaşça dolaşması üzerine derin bir nefes aldım."Bunu size yapmamalıydım."

Ayak parmaklarımdan başıma kadar soğuk suya bandırılıp çıkarılmış gibiydim.Şu an öyle zayıf ve soğuktum ki,şu kapıdan beni kovan Maral olsa ona sonuna kadar hak verirdim.

"Yapma Baran.Böyle olmasını ne sen isterdin ne de ben.." dedi hafifçe öksürünce.

Başımı yavaşça kaldırdığımda yüzünü buruşturup küçük bir kahkaha attı..

"Benli Necladan yine kurtulamadın kocacım.Dedim beyaz ışık göründü gidiyorum ben.."

Bu durumda bile zoraki olarak gülümseyişi  içimi kan ağlattı..

Zaten sonrasında kendini tutamamış gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı..

"Lanet olsun ki yine biz bize kaldık Baran..."


******

Artık iki kişiler 😏

Olsun daha gençler kaç tane çocukları olur öyle değil mi?

Ama bu bölümde baya bi moralim bozuldu be 😑

Her neyse oy ve yorumlarınızı bekliyorum.Sizi seviyorum ❤❤👀

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro