"Gerçekler"
Gözlerimi istemsizce açmama sebep olan telefonuma huysuzca bir mırıltı çıkartıp ardından bir küfür savurarak elimi komidine doğru attım.Elimi şöyle bir gezdirip dolaştırınca çok sürmeden telefonumu bulmuş ve gözlerimi biraz daha aralayarak kimin aradığına bakmıştım.
Doruk..
Başımı yeniden yastığa koyup telefonu açtığımda ''Efendim..'' dedim.Uykulu çıkan sesime karşın hunharca gülen Doruk ''Baston yutmuş gibi ne bu ses abi.Daha kalkmadın mı?'' dedi.Dün akşam neler olduğunu bilse böyle rahatça konuşmazdı diye düşündüm hemen.Gözlerim kapalı bir şekilde sırıtsam da çok geçmeden kendimi toparlayıp ''Sanane lan.Ne söyleyeceksen söyle..'' deyip cevap vermesini bekledim. Telefonda lafı uzatmasını seven birisiydi ve bunu kendine iş edinmişti.
Bu da benim canımı sıkardı tabi.
''İş yemeği sözümüz vardı unutmadın herhalde.'' dediğinde aklıma şu çekik gözlüler geldi.Büyük bir anlaşma yapmıştık ve kutlama için yemek sözü vermiştik.
''Tercüman bulundu mu peki?''
''Her şey tamam merak etme.''
''İyi tamam defol şimdi.'' suratına kapattığım an telefonu eski yerine koydum.
Sol tarafıma doğru yavaşça döndüğümde bir adet uyuyan güzelle karşılaştım.Gözleri,kirpiklerinin bir mucize gibi adeta mükemmellikle sıralanmış hali.. Yastığa dökümlü olarak yayılmış sarı saçları,ve en çokta beni etkileyen benleri...
Bir kadına bu kadar mı yakışırdı herşey..
Hele akşamki görüntüsü.. Bir şey diyemiyordum artık. Her geçen saniyemin bile onunla olmasını o kadar çok istiyordum ki.Bu kadın beni değiştirmişti. Maral enkazdı.Hemde üzerimde yarattığı büyük bir enkaz..
Oysa o kadar saftı ki,sırf şirketin bize olan borçlarını ödeyemedikleri için benimle zoraki olarak evlendiğini sanıyordu.Ama öyle değildi işte.. O gün barda yanıma gelen Haşmet diye ismini tanıttığı adam Maral'ın gerçek babasıydı.
Peki biliyor muydu bunu? Maral daha bebekken evlatlık alındığını biliyor muydu?
Hayır...
Oysa o Haşmet denen adam beni sürekli arıyor ve Maral'ı yanına alacağını söyleyip duruyordu.Sıkardı biraz dedim hemen.Onu kimseye vermeyecektim. Benimdi.Ve bana ait olarak kalacaktı.
Ona biraz daha yaklaşıp dirseğimin üzerinde yükselerek saçlarını okşamaya başladım.Saftı.Temizdi. Tamam onu defalarca kirletmiş olabilirdim ama sonuçta her cinsel aktivitesini benimle geçirmişti. Diyorum ya bana aitti.Her şeyi bilmeye hakkı vardı ama söyleyemiyordum işte.Üvey ailesini kendi öz ailesiymiş gibi sevmesi,olmuyordu.Yine bir şeyler eksik kalıyordu.
Saçlarındaki kıpırtıya uyanmış olacak ki gözlerini açtığı an elimi yavaşça çektim. Yeşil mi mavi mi tam tonunu ayarlayamadığım renkli gözleri benimkilerle buluştuğunda yüzünde uyku mahrumu bir gülümseme oluşuverdi.
Dayanamayıp gülümseyen dudaklarını uzun süre öptüm ve elimi yorganın içine sokarak belini kavradım.Onu kendime çektiğim an ellerini göğsümün üzerine koydu ve ''Günaydın..'' diye mırıldandı. Uyurken de mükemmeldi uyanınca da..
''Günaydın güzelim..'' dedim bende ve saçlarını okşamaya devam ettim.Güzelim dememden hoşlanırdı bunu artık fark etmiştim.Her ne olursa olsun birbirimizden ayrılamadığımızı sonuç yine gideceği yer ona açılacağı kapı ben olacağımın bilincindeydi.
Sonuç olarak Maral zeki bir kızdı.
Gözleri boyun tarafıma yoğunlaşınca durmadan ard arda bir kaç tane kahkaha patlattı. Neden bu kadar çok güldüğüne anlam veremesem de gülüşlerinin arasına boynumu gösteren parmağı da eklenince ''Noldu?'' diye sordum.Kendimi kalkıp da aynaya bakmaktan zor koyuyordum.
''Şş-şey..'' dedi gülümsemesini azaltarak.''Boynunu biraz fazla incitmişim galiba.''
Onu bırakarak telefonumu elime aldım ve kamerasını açarak boynuma tuttum.
E yuh artık!
''Ulan köpek balığından daha keskin dişlerin mi var senin anlamadım ben? Bu ne Maral? yaptığını ödeyeceksin.''
''Baran köpek balığı havlar dimi?''
''Hee havlar.Saçmalama.''
''Ne demek köpek balıkları Havlamaz Baran?!''
''Konuyu değiştirme Maral!'' telefonu fırlatıp tek bir hamlede üstüne çıktığımda dişlerimi birbirine bastırıp boynuna yumuldum.Yaptığını ödetecektim ona.Aslında suç bende.Dün akşam o kadar çok uçurdum ki onu kendinden geçmişti.
Boynuna hafiften dişlerimi bastırdığımda kahkahasının ardından bir çığlık atıp beni ittirmeye çalıştı ama boşunaydı.Üstüne tüm yükümü vermiştim.
''Bak tamam özür dilerim yapma!''
Yeniden şansını denerken pes ettim ve kalçalarını ayırarak bacaklarını belime dolamasını sağladım.
"Baran.Keyfimizi kaçırmak istemem ama senin bi-" cümlenin devamını bildiğim için elimi hemen dudaklarının üstüne koyup susmasını sağladım.
"Maral.Benim ondan bi çocuğum olmayacak.Grace hamile falan değil." kararsızca gözlerimin içine baktığında gözlerimi devirip üstünden kalkmadan yatağın yanındaki küçük komidinin çekmecesini açtım ve kağıdı elime aldım.
Dün doktordan aldığım DNA sonuçlarıydı.
"Temiz çıktı.Grace hamile ama benden değil. Sadece gazetelerde seninle evlendiğim haberini görünce muhtemelen deliğe döndü ve bizi ayırmak için böyle bir şey yaptı." ona verdiğim kağıttaki sonuçlara bir göz attığında yüzü güler gibi oldu.Ama yine de kaşlarını çatıp yanağıma bir tokat çarptıktan sonra "Hayvan!" diye bağırdı.
"Ne yaptım ben şimdi ya!?" bana vurması haksızlıktı.Ona kanıtlayacağımı söylemiştim.
"Bi daha beni bırakma gerizaklı! Kaç gün ne hallere döndüm senin yüzünden biliyor musun! Öldüm ben öldüm!" dediğinde bana vurma sebebini anlamıştım.
"Seni bırakmak isteyen kim güzelim.?"
"Bırakma!" burnunu boynuma sürtünce erkeklik hormonlarımın tavan yaptığını anladım ve altımda baksır olmasına rağmen kendimi onun temiz organına doğru hafifçe ittim.
Bunun üzerine derin bir nefes alması ve bacaklarını daha çok aralaması üzerine bir kez daha yüklenmemle ikimizde gözlerimizin içine bakarak inlemiştik.
Nefes nefese kaldığı an alnına uzun bir öpücük bırakıp "Seni seviyorum." dedim ilk defa.Ya da ikinci defa.
Beyaz pikeyi üzerimizden atıp yavaşça sıyırdım altımdaki parçayı ve içine girme yolunda ilerledim.Bedeni kasıldığı anda dudaklarından ismimi feryat etti ve başımı alarak boynuna gömdü.Onu bu hale getirmeyi seviyordum.Onun her halini seviyordum.
İçinde gidip gelirken sırtıma iyice yapışmasıyla kokusunu derince içime çektim.Altımda titreyen bedeni sıkıca kavramıştım..
Zevkin doruklarına varmak üzereyken Maral'ın telefonun ışığını fark ettim.Ama titreşimdeydi ve ekranda yazan Sude ismini görmemle onun göremeyeceği şekilde gülümsedim.
Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor.
************
"Kızım sen niye açmıyorsun ya telefonunu!?"
"Titreşimdeymiş Sude duymadım." çantamı oturacağım sandalyenin başına asıp Sudeye kısa bir süre içinde sarılıp masaya oturdum. "Ben dedim Elif'e.Akşam eve gelmez bu diye.Mutlaka Baran'nın koynuna girecektir." ellerini kaldırıp indirdikten sonra doğrulup arkasına yaslandı.Güldüm ve etrafıma bakındım.Garson'u gördüğüm an el işareti yaparken Sudeye dönüp "Evet" dedim."Dün akşam Baranla uyuduk."
"Uyudunuz? Çocuk kandırmıyorsun Maral."
"Tamam lan.Bir şeyler yaşamış olabiliriz belki.Hatta baya bi bişiyler yaşamış olabiliriz." aklımda dünkü olanların hepsi canlanıverince utanarak ellerimle yüzümü kapadım."Onu gerçekten özlemişim." diye mırıldandım biraz da onun duyabileceği şekilde.
Ellerimi yüzümden çektiğim an Garson geldi ve siparişlerimizi aldıktan sonra gitti.
"Özlemek de bi duygudur Maralcım.Olabilir."
"Ona öyle ihtiyaç duyuyorum ki Sude,Sanki o benim suyummuş gibi.Bazen iyice abaza duruma düşüyorum.Yani öyle hissediyorum.Bazen aylarca yıllarca onunla birlikte olmak istiyorum. Ne bileyim,daha önce hiç böyle duygular Hissetmemiştim." dedim ve sustum.Sabah bile ondan zar zor ayrılmıştım mesela.İstemeye istemeye.Adam beni kendine öyle bir bağlamıştı ki,çözemiyordum hiç bir şeyi.
Kendimi çözemiyorum,onu çözemiyorum...
Aslında hiç bir şeyi..
Gözüme takılan tanıdık sinirli yüzle karşılaştım hemen. Elif her zamanki gibi sinirli Elif.Ne olabilirdi başka.Yine kim sinirlendirmişti onu kim bilir.Yoksa şu Cüneyt midir nedir.Acaba yine peşine o mu takılmıştı?
Sudenin el işaretiyle bizi görürken yine adımları seri bir şekilde bize ulaştı ve elindeki küçük bozuk parayı masanın üzerine sertçe bıraktı.
Sude hemen "Kızım neler oluyor? Ne bu sinir!?" diye sitem ederken cevabını en az onun kadar bende merak ediyordum.Elif Bozuk parayı yeniden eline aldı sinirle ve söze girdi.
"Yerdeki beş kuruşu aldım diye herkes bana dik dik baktı.Ama eşşeoğlu eşekler bilmiyor ki üstünde Atatür'ün resmi var!"
Ne yani asabileştiği hali bunun yüzünden miydi?
"Gel,gel" dedim sandalyeyi oturması için çekerek.Sakinleşmesi gerekti.Heleki ailesi büyük bir politikacıysa.
"Allahım ya Maral bakışlarını görmeliydin.Ya ne var bunda allah aşkına birisi bana açıklama yapabilir mi? Belki ben bi beş kuruş daha ekleyip sakız alacaktım ona ha? Nereden biliyorlar?"
Bir şey demiyerek öylece bize doğru gelen garson'u takip ettim. Önümüze içeceklerimizi koyarken ''Sen içer misin bir şey?'' diye sordum Elife. Başını iki yana sallayıp ''Yok hayatım sağol.'' dediğinde çantasından çıkardığı telefonuyla ilgilenmeye başlamıştı.
İki üç saat sonra kızlardan ayrıldığım gibi kendimi Baran'nın şirketinde bulmuştum. Büyük otomatik kapıdan içeriye yol aldığım da üzerimdeki rahatsız edici bakışlara maruz kalsam da bi an önce asansöre basıp gelmesini bekledim.
Sağ tarafımdan yaklaşan takım elbiseli adamlar dibimden geçip giderlerken asansörün açılmasıyla girdim hemen ve bulunduğu kata basıp son bir kez daha beklemeye başladım. Şu lanet olası asansörler bi bitmiyordu.Merdivenlerden çıksam bacaklarımın yorulacağı belliydi.Hem ben merdivenleri çıkmayı da üşenen birisiydim.
Sanırım Baran için her şeye katlanabilirdim.
Derin bir nefes alıp kapının en üst köşesinde yazan ismine baktıktan sonra kapıyı iki kere tıklatıp içeriye girdim.Ona bakmadan terli ellerimle kapıyı kapattığımda önüme gelen buklelerimi arkaya doğru atıp Baran'a baktım.
Tabi onu kaşları çatık ve sinirli bir şekilde görmeyi beklemiyordum.
Karşısında dikilen adama baktım sonrasında.Gözüm bir yerlerden ıssırıyordu ama nereden.
Beyin algılarımı kontrol edip hafızamı yokladığımda jetonum köşeli olacakmış ki yeni düştü ve o an adamı yeni yeni çıkarmaya başlamıştım.
Haşmetti adı..
Baran'nın hızla inip kalkan göğsüne kısa bir bakış atıp tek kaşımı kaldırdım.Hararetli bir konuşma içerisindeydiler anlaşılan.Zaten bu Haşmet denen adamda bi bokların olduğunu sezmiştim.
''Sevgilim.?'' yanına doğru yaklaştığımda parmaklarını masasının üzerinden çekip elini belime dolayarak yanağıma sakin bir öpücük bıraktı.Bende yanağının üzerine dudaklarımı bastırıp çekerken elimi sırtına koyup Haşmet denen adama baktım. Başımı hafiften eğip selam verirken birden bana olan bakışları yumuşadı ve yerine sıcak bir gülümseme alıverdi.
Şaşırsam da belli etmeyip ''Merhaba'' dedim.Sanki ilk defa görüyormuş gibi kekeleyerek ''M-merhaba kızım..'' deyince hafiften yutkunmuştum.
Tanrım bu adamdan şimdiden korkmaya başlamıştım bile.
Baran'a iyice yaklaşıp kolumu karnına sardım.Sanki Baran benim babamdı da yabancılardan utanıyormuşum gibi ona sığınmıştım.
''Söyleyecekleriniz bittiyse çıkabilirsiniz Haşmet bey'' dediğinde Baran'nın sesi oldukça sert çıkmıştı. Aralarında ne geçti bilmiyorum ama baya bi tartışmışa benziyorlardı.
Gergin gözlerle Baran'a bakan Haşmet ellerini ceplerine yerleştirip ''Yine geleceğimden emin olabilirsin Baran..'' diyince Baran'nın eli belimde olabildiğinde sıkılaşmıştı. Adam beni süzdükten sonra gülümsedi ve odadan çıkıp gitti.
Bende o gider gitmez Baran'a dönüp yüzünü avuçlarımın arasına aldım ve ''Ne dedi o adam sana? çok sinirli gözüküyorsun..''
Ellerimi tutup dudaklarına doğru götürdü.''Önemsiz biri''
''Gözlerin öyle demiyor ama? söyle hadi kim o adam?'' kararsızca baktı gözlerimin en derinliklerine.Cevap vermesini bekledim ama aralanan dudakları diyeceği şeye varmıyordu bir türlü.
En sonda başımı alıp göğsüne yasladı ve sıkıca sarıldı.Saçlarımın arasını öpüp ''Seni hiç kimseye vermeyeceğim güzelim..'' dedi.İltifat mı etti yoksa ortada ciddi bir konu mu vardı da böyle demişti anlamamıştım.Kafam deli sorular dönse bile siktir ettim ve Baran'nın o huzurlu kollarında kaybettim kendimi...
Gözlerimi kapattığım anda en son ''Hemde hiç kimseye..'' diye mırıldandığını duymuştum..
****
Yorum ve oylarınızı bekliyorum..
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro