Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

"Dışarıya Çık"

***

3 hafta Sonra..

"Sana inanamıyorum ya gerçekten.Ne ara böyle oldun sen!!?"

Güçlü şekilde haykırışlarıyla elindeki bir eşya daha yerde paramparça olurken olduğum yerde sıçradım.

Güçlü dur ve cevap ver.

"Neye inanmıyorsun be sen! Kaç kere söyleyeceğim her şeyi bizim için yaptım!"

"Benden habersiz öyle mi!? Bana söyleyebilirdin! Beraber halledebilirdik.Yazık,gerçekten yazık!"

"Baran! Nesini anlamak istemiyorsun sen bunun! Sen öğrenseydin Grace'e dersini veremeyecektim!  Ben aramızda daha çok soğukluk olmasın diye böyle bir şey yaptım anladın mı!"

"Aramızdaki soğukluk olmasın diye mi? Şu an bana haber vermemekle aramızda ne buzların oluştuğunu farkında bile değilsin galiba sen! Üç hafta Maral üç!! ve ben bunu daha yeni öğreniyorum.Şaka gibisin ya şaka!

Sakallarını ovup saçlarını çekiştirdi.Kalbim her an duracakmış gibi oluyor yere kendimi bırakmamak için zor tutuyordum.
Bu neydi böyle?

Yanlış mı yapmıştım? O kadını bizden uzak tutmak için yanlış bir hareket mi yapmıştım.

Tek sebep bu muydu yani?
Ya da sadece ona bunu söylemem miydi?
Evet öyleydi.

"Bende salak gibi diyorum ki telefonumu kaybettim.Hah kim hırsızlık yapmışsa almış işte onu!!" diye yeniden sesini yükselterek bana karşı imada bulundu.

"Bunu yapmak zorundaydım."

"Seni zorunlu kılan şey ne Maral söylesene bende bileyim? Yavrum ben kaç kere söyleyeceğim sana aramızda gizli saklı olmasın diye! Sen o kadının ne kadar da tehlikeli ve ahlaksız olduğunu bilmiyor musun?"

"Yeter artık be gelme üstüme! Yok tehlikeli falan.Ne fark eder? O benden deliyse ben ondan bin kat daha deliyim be! Yeter.Bunu yapmak bile suç olmuşsa gerçekten bittik biz!!"

"Bittik öyle mi? Gerçekten mi? Vay be...Bunu da duydu kulaklarım."

Az önce ağzımdan çıkan kelimeleri bir daha tarttım kafamda.Gerçekten bittik mi demiştim?

Beynimden acil uyarılar almaya başlarken mümkünse belli etmemeye lafı toparlamaya çalışmak istedim ama yine de olmadı.
Belki de ilk defa korktum.

Koltuğun üzerine fırlatmış olduğu ceketini alarak hışımla kapıyı çarpıp evi terk ettiğinde,göz yaşlarım durmadan yanaklarımdan süzüldü.

Gitti.
Onsuz neler hissedebileceğimi bile bile kapıyı çarpıp gitmişti.
Kalbim,örümcek ağlarında takılı kalmış beynim bulantılı bir sudan farksızdı.

Büyük bir çığlık attım.Ama bu onu geri getirmedi.Çarpıtığı kapının arkasından sehpanın üzerinde bulunan süs eşyasını fırlattım.Ama bu onu yine geri getirmedi.

Çaresizlik ve beni başı boş bir şekilde bırakmanın ve olanların siniriyle bütün evi dağıttım.
En çokta bu koyuyordu ya.
Elimden hiç bir şeyin gelmemesi.

Ben nerede yanlışlık yapmıştım? Hala daha anlamamakta güçlü çekiyorsam bu benim elbet ki gerizekalı olduğumun kanıtıdır.Ben sadece,işi sorunsuz ve temiz bir şekilde halletmek istemiştim.

Bir yönden haklı olabilirdi,ona dair söz vermiştim gizli saklım olmayacak diye. Ama,ama amacımı biliyordu.Bilmek zorundaydı.

Saçlarımı çekiştirmeyi bıraktım aynadaki yansımamı görünce.
Nasıl bir kadın oldun Maral?

Yumruğumu aynaya geçirdiğim an acı dolu bir inleme döküldü dudaklarımdan.
Yüzüm ve bedenimin yarısı karşımdan kaybolunca kırıklıklar bir bir yerde son buldu.

Tıpkı acıyan kalbim gibi..

Sol elimin üst kemiklerinden bileklerime akan kırmızı sıvı elimin titremesine  yol açarken uyumuş kulaklarıma kapının sesi duyuldu kısa süre içinde.

Yerden destek alarak doğruldum.Amaçsız biçimde merdivenleri inerek sarhoş adımlarla onun geri geleceğine dair tahminde bulunarak kapıyı açtım.

Ve hayal kırıklığı..

"Maral! Bu halin ne böyle. Ses yukarıya kadar çıkıyor!"

Karşımda tedirgin gözlerle beni süzen Egemen kısa bir an sol elime bakıp kaşlarını daha fazla çatarken kapıyı araladım."Sen ne yaptın böyle! Maral.Şu elini halledelim lütfen gel benimle."

Tuttuğu bileğimi geri çekerek "İstemiyorum gerek yok." diye reddettim.Artık bağırmaktan ses tellerimi kaybetmek üzereydim.

Başım bir anda döndü. Elim,yavaşça kapının kulbundan düştü ve kayarak yere düştüm.
Allahım,

Kendimi bu kadar hiç aciz hissetmemiştim.

Sonra,gözlerim kendiliğinden yavaşça kapandı.
Belki de ilk defa gücüme yenilmiştim..

**

"Ne zaman uyanır bilmiyorum."

"Tamam,ama şu an onu yanlız bırakmamam gerek.Sonra görüşürüz."

Bu diyaloglardan başka daha fazla yoğunlaşmadı beynim.
Dinazor gibi tükenmişlik sendromlarından birindeydim sanırım.

Gözlerimi açamadım.Öyle balon gibi şişmiş hissediyordum ki gözlerimdeki ağırlık beni öldürtecekti.

Bu yaşadıklarım lütfen bir rüya olsa?

Etrafı bir süre bulanık gördüm. Sol elimdeki acı yavaş ve hafif bir sızıya bırakmışken aynı zamanda elimdeki beyaz sargı da dikkatimi çekti.

Ah,hepsini ben derin bir karanlık içerisindeyken yapmış olamazdı.

"Egemen?" dedim boğukça.Koltukta doğrulup etrafıma bakındım.Yerde kırmış olduğum parçalar toplanmış sehpanın üzerinde duruyordu.

"Uyanmayacaksın diye korkmuştum." yanı başıma diz çöküp sargılı elimi tuttu."Çok kötü görünüyorsun Maral.Bir şeyleri bilmem de sakınca var mı?"

Ona her şeyi anlatacak kadar yorgundum.Veya bir şeylere artık dilim varmıyordu.Sadece "Kavga ettik" diyebildim.

"Pekala.Imm..Etrafı toparlamaya çalıştım.İstersen Baranla görüşebilir veya konuşabilirim."

"Egemen gider misin? Yardımların için sağol.Ben hallederim."

"Ama Maral seni bırakıp-"

"EGEMEN! çık dedim.Hallederim."

Pes edercesine somurtkan  yüzünü göstererek evden çıktı.
Hayır şurasını kavrayamadım.
Türkçe konuşuyorum anlamak bilmiyordu.

Etrafı sakince topladım.Birikmiş çöp poşetini kapının önüne bırakarak yatak odasına çıktım.Sabahtan beri üzerimdeki bu siyah gecelik göz yaşlarımın esiri altında tutulmuştu.

Üzerimden sıyırıp çıkardım.
Hala daha sağlam kalan dolap aynası üstümde hiç bir iç çamaşırımın olmadığını gösterdiğinde zayıf ve çelimsiz vücudumu süzdüm.

Bu beden onundu.
Ona aitti.
Ve onun olan şeyi bırakıp gidemezdi.

Kalk dedi içimden bir ses kalk ve kendine gel.Sen daha beterlerini atlattın.

Baranla aramın bozuk olması kadar beter bir durum yoktu bende.

Üstüme öylece hiç bir şey geçirmeden kendimi yatağa bıraktım.Çıplaklığından,yalnızlığından  utan Maral.

Yine sen suçlu oldun.Sen ezildin.Bundan sonra bana bir şey yapmak düşmezdi.Onu zorlayamazdım.
Yani;

Özgür..

Bacaklarımı ve kollarımı sonuna kadar açarak gözlerimi tamamıyla kapattım.Önüme,aşinası olduğum sakalları muhteşem yüzü ve bir çift gözleri gelince göz pınarlarım acıyla kasıldı.

Çalan telefonuma giden elim bir süre öylece ekrana bakıp kalırken Sude isminin inatla tekrar etmesi üzerine yeşil simgeye basıp kulağıma koydum.

"Az kalsın kapatıyordum telefonu. Kızım neredesin sen? Bekliyorum seni yoksun."

"Gelmesem olmaz mı?"

"Maral.Canına okurum senin.Yeterince geç kaldın zaten.Hadi."

Telefon suratıma kapanırken saniyeler sonra elimden kayıp düştü.

Şu bok gibi halimle nasıl o doğum günü partisinde eğleneceksem..

Uyuşuk hareketlerle bacaklarıma  siyah kalın  külotlu çorap geçirdim. Üstüne vücudumu saran siyah bir elbise giyip dizlerimde biten siyah deri botlarımı giydikten sonra ölü suratıma hiç bir makyaj darbesi yapmayarak çantamı ve kabanımı alarak kendimi dışarıya attım.

Soğuk hava aniden tenime işlerken başımdan ayaklarıma kadar bir titreme dalgası ulaştı.
Bu kadar soğuğa alışkın değildim.

Gideceğim yere arabayla ulaşmak yerine saatlerce yürüdüm.

Söz ağızdan bir kere çıkar sözü vardır ya hani. Ne kadar da pişmanlığını yaşıyorsam şimdi, o kadar da dışa belli etmiyordum.
Bir insan nasıl bu kadar ruhsuz olabilirdi...
Bu kendi kazdığım kuyuya düşmek gibi bir şeydi.

İçeriye girdim.Sade ve temiz bir ortam..

Kabanımı çıkarıp koluma astım.Boş alanın tam ortasına geldiğimde bazı gözlerin üstümde olduğunu fark ettim.
Sahi benim ne işim vardı burada?

Boğazımı tazeleyip bulunduğum yerden uzaklaştım.İki saattir aradığım simayı sonunda bulunca Sudenin olduğu tarafa doğru ilerledim.

"Ah sonunda gelebildin." Elindeki bardağı bir kenara bırakıp bana sarılınca ellerim bir süre havada kalsa da sonunda sırtında  birleşti.

"Nerede? Hediyesini verip geleyim hemen.."

"İçeride geç hadi.."

Başımı sallayıp çantamdan çıkardığım hediye paketini alarak yürümeye başladım.Odasının nerede olduğunu pek bilmiyordum.O yüzden üst kattaki bütün odaları gezmiş ve sonunda kapalı beyaz bir kapının önüne gelerek içeriye girmiştim.

Elif kız kardeşinin üstünü düzeltirken bir yandan konuşup gülüşmeleri biraz da olsa dudaklarımda oluşan tebessümü arttırmıştı.

"Maral abla!" Niran ismimi neşeli bir şekilde bağırıp kucağıma doğru gelirken bütün sıkıntımı unutmuş gibi onu kucağıma alarak yanaklarına sulu bir öpücük bıraktım."Ablanın doğum gününde prenses gibi olmak nasıl bir adalettir Niran hanım." utanarak küçük ellerini yüzüne doğru götürdüğünde Elif'e dönüp hediyesini uzattım.

"Doğum günün kutlu olsun kızıl afet.Nice mutlu yaşlara.." elimdeki büyük paketi alıp "Ne gerek vardı.Varlığınız yeter." derken bir kenara bırakmış ve iki yanağımdan öpüp teşekkür etmişti.

Niran kucağımdan inmek istemezcesine kollarını boynumda sabitlerken dışarıya çıkıp Sudenin yanına döndük.
Suratıma uzun  bir süre bakıp bir şeylerin olduğunu sezmiş bir şekilde kaşlarını hafiften çatmışken başımı iki yana salladım.

Hiç bir şey yolunda gitmiyordu.

Ve onca gürültünün içerisinde telefonumun titreşimini hissettim.Omzumda tuttuğum çantamın içinden telefonumu çıkartırken ekranda 'Sevgilim' harflerini görürken bütün vücudumdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi hissettim.

Ne burada olacağımdan haberi vardı ne de doğum günü partisinde olacağım.
Ona hiç bir şekilde haber vermemiştim.

İçim korku hormonu salgılamaya başlarken telefon sustu.
Ancak iki dakikaya kalmadan bir mesaj geldi.

Gönderen; Sevgilim.

"Dışarıya çık."

**

Diyecek bir söz bulamıyorum shsjsjs.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi dile getirmeyi unutmayın.
Yb'de görüşmek üzere..

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro