3
"Bak ikinize de erik atarım. Yaparım yani." Ağzıma bir erik atıp izlemeye devam ettim.
"Tut şunun elini. Tut! Tutuyo! Valla tutuyo! Hadi, hadi." Bunları söyledikten iki saniye sonra kaptaki tüm erikleri televizyona fırlattım.
"Allah belanı vermesin Rey! Kyloren'e yapılır mı bu? Puuu! İzlemiyorum ya! Banane!" Mızmızlanarak kendimi koltuktan aşağıya attım. Eriklerimin de hepsi gitmişti zaten. Karşıdaki koltuğa çarparak yuvarlanmamı tamamladığımda yüzümü tavana çevirdim. Derin bir nefes verdim.
Deniz nasıldır acaba? Umarım kendine zarar vermemiştir. Evet Deniz'i düşünmeden geçirdiğimiz bir saatin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Her organıma buradan teşekkürlerimi sunmak isterim. Konuşmama devam edecektim ama telefonumun çalmasıyla yarım kaldı. Mız mızlanarak öbür koltuğa kadar süründüm. Arayana bakmak için telefonu ters çevirdim Alp'di. Telefonu anında açtım.
"Alo, hocam." Sesi endişeli geliyordu. Beni korkutma Alp.
"Sesin neden öyle?"
"Dün gelen hastayı hatırlıyor musunuz?"
"Deniz mi?" Ağzımdan kaçmıştı ne yapayım?
"Evet o hasta. Hocam şimdi akıl hastanesinden geldiler. De-"
"NE?" Şok olmuştum. Akıl hastanesi mi?
"Deniz'i almak için gelmişler. Ne yapmalıyım?"
Beynim durmuştu. Akıl hastanesiyle Deniz'in ne alakası olabilirdi ki.
"Orada başka kim var?"
"Taner Hoca ve Deniz'in babası var hocam."
Arkadan bir bağırış yükseldi. "Seni ....." Deniz. Deniz'in sesiydi. Babasına söylediğinden adım kadar emindim.
"Alp ne yap ne et engelle onları. Beş dakikaya geliyorum ben."
"Ama hocam ben-"
"Hadi Alp oyalama beni."
Telefonu kapattım. Üzerim pijama olmadığına göre sorun yoktu. Ceketemi giyerek telefonumu ve anahtarları cebime attım. Ayakkabılarımı giyip arabanın anahtarlarını alarak çıktım. Çok hızlı sürüyordum. On beş dakikalık yolu beş dakikada gitmemin başka açıklaması olamazdı. Hemen arabadan çıkıp girişe yürümeye başladım. Sesler buraya kadar geliyordu. Gördüğüm ilk hemşireyi durdurdum. "Nerdeler?" Neyden bahsettiğimi anlamış olacak ki kat numarasını söyledi. Asansöre koşup deli gibi tuşa basmaya başladım. Gelince direkt içeri girip kat numarasına bastım. Sesler yakınlaşıyordu. Asansör durunca adeta fırladım ve gördüklerim şok olmama neden oldu.
Deniz'i sedyeye bağlamışlardı ve öyle çok çırpınıyordu ki. Alp adamları durdurmaya çalışıyordu. Deniz'in babası ise köşede olanları izliyordu. "Seni öldürücem! Kendi ellerimle öldürücem!" Babasını daha da haklı çıkardığının farkında olmadan tehditler savuruyordu. Daha fazla sabit kalmamam gerektiğini fark ederek adamların karşısına geçtim. Alp beni görünce derin bir nefes verdi. Deniz beni gördüğünde yüzünde bir umut belirdi.
"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? Bu hasta benim kontrolüm altında ve benim iznim olmadan bu hastaneden çıkamaz." Arkamdan gelen öksürme sesiyle arkamı döndüm.
Deniz'in babası durduğu yerden yanıma yürümeye başladı.
"Aslında yapabilirler."
Elindeki kağıdı bana uzattı.
Bu bir izin kağıdıydı.
Kadıköy Akıl Hastanesi
Deniz Taner aşırı saldırganlık ve öfke kontrolü problemleri yüzünden bulunduğu hastaneden alınarak hastanemizde tedavisine devam edilmesi kararı alınmıştır.
Bu belgenin doğru olmadığını düşünüyordum ama düşününce Deniz'in gerçekten şiddete meyilli olabileceği fikri doğru olabilirdi. Ama bunun akıl hastanesine sevk edilmesini gerektirecek kadar fazla olduğunu sanmıyordum. Ayrıca hastanın yetkisi bendeydi benden izin almadan bunu yapamazlardı.
Deniz'in arada kurtulmaya çalışması dışında herkes bana odaklanmıştı. "Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz. Ben hastamda bu belirtileri görmedim."
"Emin misiniz Aslı Hanım? Hatırlatmak isterim dün Deniz'in bana karşı ne kadar saldırgan olduğunu. Hâlâ inkar edicekseniz kamera kayıtlarına bakabiliriz."
"Birincisi odalarımızın hiçbirinde kamera yok ve ikincisi ben yalan söylemiyorum. Size tepki göstermiş olsa bile bu kesinlikle akıl hastanesine aktarılmasına neden olacak kadar büyük bir şey değildi. Son olarak o durumda ben olsaydım o gün size Deniz'in söylediklerinden çok daha fazlasını söylerdim. Çocuğunuz böyle bir olay yaşamışken sizin ona söyledikleriniz affedilemezdi. Eğer akıl hastanesine gitmesi gereken biri varsa o da sizsiniz!"
Aşırı sinirliydim. Başta emin olmasamda şu an yüzde yüz emindim. Bu adam Deniz'e bunu bilerek yapıyordu.
"Bu kadar oyalanma yeter. Şimdi yolumdan çekilin yoksa güvenliği çağırıcam."
"Hiçbir yere gitmiyorum. Güvenliği çağırabilirsiniz. Benim yanımda olacaklarına eminim."
Alp ağzını oynatarak 'yapma' dedi. Yapıcaktım. Güzenlik bize hak vericekti. Emindim.
Güvenlik geldiğinde olayı anlatıp kağıdı onlara uzattım. Kağıdı incelikten sonra bana mahçup bir şekilde bakıp kağıdı adama verdi. "Üzgünüm ama bu belgede mühür ve imza var. Yapabileceğim bir şey yok."
Olduğum yerde kalakaldım. Nasıl olabilirdi? Güvenlik son umudumdu. Deniz'e nasıl yardım edicektim? Orada yalnız kalıcaktı. Aklıma abim geliyordu. Onun akıl hastanesindeki her şeyi yıktığı zaman aklıma geliyordu. Eve onu almaya geldiklerinde babamın ayaklarına kapanıp yalvarmıştım. Ama onlar abimi benden almışlardı. Gitmişti. Hiçbir şey yapamamıştım. Şimdi de aynısı oluyordu. Aynı duyguları yaşıyordum. Midem bulunmaya başlamıştı.
Kafamı salladım. "Hayır, hayır." Yutkunmaya çalışıyordum. "Bu bir daha olmayacak." Sonunda yutkundum ve derin bir nefes aldım. "Hiçbir yere çekilmiyorum. "
"Aslı Hanım lütfen çekilir misiniz? Bakın sizi tanıyorum ve size karşı kibar olmaya çalışıyorum. Lütfen çekilin."
Kafamı sallayarak "Hayır." dedim.
Deniz'in babası sıkkın bir şekilde konuştu. "Burada zaman kaybediyoruz. Ne gerekiyorsa yapın. Alın şu kadını şurdan."
"Hayır! Gitmiyorum!"
Adam beni çekiştirmeye başladığında bir ses duyuldu. "Aslı çekil." Konuşamadım. Boğazım düğümlenmişti.
...
"Aslı çekil güzelim."
"Hayır abi. Seni götüremezler. İzin vermiyorum."
Kolunu tutan adamlardan kurtulup yanıma geldi. Gözümden akan yaşları sildi. "Ağlama güzelim. Ben orada daha iyi olacağım tamam mı?"
Kafamı salladım. "Ama gitmeni istemiyorum. Yalnız kalmak istemiyorum."
"Yalnız kalmayacaksın güzelim. Beni ziyarete geliceksin. Hep görüşücez. Tamam mı?"
Ağlamaya başladığımda kafamı göğsüne gömüp sayıklamaya başmadım.
"Beni sakın bırakma."
"Söz veriyorum güzelim. Söz veriyorum."
...
Çekildim. Gözümden yaşlar akıyordu. Deniz'in yüzündeki minnettar gülümseme kalbimi yakıyordu. Keşke yaş bir kalbim olsaydı. Hiç yanmayan. Sevgiyle ıslatılan. Bir zamanlar varsa bile üzüntüyle kurudu ve şu an ikinci kere yanıyor. Acı veriyor. Geriye sadece küllee kaldığında ne yapacağım bilmiyorum. Suya ihtiyacım var ama nereden bulacağımı bilmiyorum. Yanmaya mahkümum galiba.
Ben yolundan çekildikten sonra hiç direnmedi. Teslim olmuş gibiydi. Asansöre bindiklerinde bana bakmıştı. Onu kurtarıcaktım. Kurtarmalıydım. Bir kere yapamamış olabilirdim ama bu sefer başarıcaktım. Birini daha kaybedemezdim.
Asansörün kapısı kapandı ve güvenlik gitti. Alp bana bakıyordu. Ne olduğunu bilen tek insan oydu. Bir tek ona anlatmıştım. İsteyerek olmasa da anlatmıştım işte. Yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. Ağlıyordum. Nasıl ağlamayabilirdim?
"Aynı anı yaşadım Alp." Ağzımdan bir hıçkırık çıkınca bana daha çok sarıldı. "Onu kurtarmalıyız."
"Kurtaracağız. Beraber."
Beğendim denebilir. Siz de beğenin azıcık.
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro