Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

1

"Aslı git!"

"Gitmiyorum. Hiçbir yere gitmiyorum! Seni asla burada bırakmam."

"Neden anlamak istemiyorsun, sana zarar verebilirim ve eğer bunu yaparsam kendimi asla affetmem Aslı. Affedemem!"

▪▪▪

"Alp! Alp! Alp'i gören var mı?"

Etrafta Alp'i arayarak geçirdiğim dakikaların haddi hesabı yoktu. Ben olmasam çoktan kovulmuş olurdu haberi yok.

"Seni bir elime geçiriyim..."

Cümlemi tamamlayamadan karşıdan elindeki serumlarla bana koşan Alp'i gördüm. Duramayacağını anlayınca belinden tutup düşmesini engelledim.

"Alp yavaş ol azcık. Yavaş!"

Dengesini zar zor sağladıktan sonra soluk soluğa konuştu. "Hocam ben çocukların serumlarıyla ilgileniyordum. Zaman nasıl geçti ben de anlamadım."

Dişlerimi sıkarak sırtına vurdum. "Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışmış. Benim yerimde başkası olsaydı ilk ayında kovulmuş olurdun Alp."

Tam konuşucaktı ki sözünü kestim. "İkide bir çocukları bahane ediyorsun farkında değilim sanma. Yürü hadi."

Elindekileri düşürmemeye çalışarak yürüyordu. Alp teknik olarak benim asistanımdı. Hastaneye iki yıl önce gelmişti ve geldiğinden beri de benim asistanlığımı yapıyordu. Ona bildiğim her şeyi öğretmiştim. Yani zamanlama dışında her şeyi. Her ne kadar hastanede asistanım olsada aslında en yakın arkadaşım olabilir. İki yıl içinde ister istemez birbirimiz hakkında her şeyi öğrenmiştik. Benim ilk asistanım olduğu için ona karşı aşırı ilgili davranmıştım. İşe de yaramıştı. Kendisiyle gurur duyuyordum.

Alp bir anda bir şey unutmuş gibi bana döndü. "Hocam! Hemen ambülans alanına gitmelisiniz. Hasta geliyormuş."

Kızmamış gibi davranmaya çalıştım. "Alp bunu sana ne zaman söylediler acaba?"

"Yok hocam yeni söylediler cidden. Hatta siren sesleri geliyor."

Siren seslerini duyunca Alp'e bir bakış atıp acil servis alanına koştum. Ambülans kapıya yanaşmıştı. Kapıları açarlarken yanlarına vardım. Hastayla ilgili rapor vermelerini rica ettim.

"On beş katlı bir binadan atlamış. Kalp atışları ve tansiyonu düşük. Nefes almakta güçlük çekiyor. Derin yaraları var. Göğüs kafesinde kırık olabileceğinden şüpheleniyoruz."

Hastayı içeri taşırken bir yandanda sinirli bir şekilde ATT çalışanlarıyla konuştum.

"Entübasyon yapmadınız mı?"

Çalışan gözlerini kaçırarak cevapladı. "Yapmadık hocam. Yaralarıyla ilgileniyorduk."

"Siz ne..." Üzgünüm ama asistanlar konusunda cidden kötü bir hastaneydik.

"Hadi hızlı! Tamam tüpü ver entübasyon yapmamız lazım."

Hasta titremeye başlamıştı. Kriz geçiriyordu.

"Hocam hasta kriz geçiriyor. "

"Farkındayım Elif ama nefes yollarını açmassak yan çevirmemiz hiçbir işe yaramaz. Şimdi gel ve yardım et!"

Elif yanıma geldi ve hastayı sabit tutmaya çalıştı. Boruyu elimden geldiğince hızlı takmaya çalışıyordum. Hastanın titremesi hiç yardımcı olmuyordu. Boruyu taktığım gibi konuştum.

"Tamam. Hadi çeviriyoruz hastayı."

Hastanın titremesi gitdikçe artıyordu. Eğer kriz hemen durmazsa ve eğer beyin kanaması varsa hastayı kaybederdik. Krizin geçmesini beklemekten başka çaremiz yoktu. Çaresizlik beni öldürüyordu. Öylece duramazdım. Aklıma gelen ilk şeyi yaptım.

Dizlerimi yere koyarak oturdum. Hastaya olabildiğince sıkı sarıldım. Titrediği için saçları gözünün önüne geliyordu. Saçlarına dokunmamak için kendimi tutmak zorunda kaldım. Hastanın kulağına eğildim ve şarkı söylemeye başladım. Düşük bir tonda. Sadece onun duyabileceği şekilde. Ninni gibi.

"Susamış suların akışı gibi.
Çaresiz gözlerin bakışı gibi.
Kapının ansızın çalışı gibi
Akrebin ateşte yanışı gibi.
Vazgeçip uzaktan senin yanında
Kendime cevapsız soru sormuşum.
Kaybolup giderken fırtınalarda
Gönlümce bir ıssız ada bulmuşum.
Fark etmeden fark etmeden
fark etmeden senin olmuşum
Fark etmeden fark etmeden
Fark etmeden senin olmuşum."

Gerçekten işe yaramıştı. Titremesi tamamen durmuştu. Şu an şok geçirmemem gerektiğini biliyordum ama işe yaradığına inanamamıştım.

Ayağa kalktığımda üstümde garip bakışlar hissediyordum. Umrumda değildi. Hastayı kurtarmış sayılırdım. Öksürerek zaten üstümde olan dikkatlerini arttırdım. "Hastaya hemen emar çekilmesi gerekiyor. Beyin kanaması riskine karşı."

Hastayı emara taşırlarken Elif yanıma geldi. "Hastaya ne yaptın sen?"

İlgisiz görünmeye çalışarak "Krizi durdurdum." dedim.

Elif kaşlarını kaldırarak bana baktı. "Tabii canım. Başka hiçbir şey yapmadın."

Ellerimi önlüğüme sokup bıkkın bir nefes aldım. "Hadi Elif oyalama beni."

Elleriyle 'gözüm üzerinde' işareti yaparak gitti.

Elif hastanemizde hemşireydi. Aslında Alp'in hoşlandığı kız desem daha doğru olur. Hastaneye daha yeni geldi ama cidden tatlı bir kız. İşinde de gayet iyi olduğu için benim kızla bir problemim yok. Alp ise Elif'i ilk gördüğü andan beri aşık. Ne zaman Elif ona gülümsese veya selam verse eli ayağı birbirine dolanıyor. En yakın arkadaşı olduğum için de en ufak şeyi bile bana anlatıyor. Aşk işte ne diyebilirim ki?

...

"Beyin kanaması yok. Şanslıymış. On beşinci kattan atlayıp bu kadar az hasarla kurtulmak kolay değil."

İntihar etmişti. Denemişti yani. Neden? Neden hayatına son verme isteği duymuş. Çok fazla bu isteğe kapılmış olacak ki denemişti. Başarısız olmanın insanları vaz geçireceği düşünülür. Yalan. Daha çok isterler. Bir kere kurtulduğunu ikincisinde bu karanlığın tamamen son bulacağını düşünürler.
Derin bir nefes aldım. Ameliyata girmeliydim. Kolundaki kemik derisini geçmişti ve kolunda kemik parçaları vardı. Onların alınması ve düzgün bir şekilde birleştirlimesi lazımdı.

Alp koşarak yanıma geldi. Ameliyat kıyafetlerini giymişti. Ona daha önceden söz vermiştim. Benim gözetimim altında küçük ameliyatları devralabilecekti ama bu hastayla ben ilgilenmek istiyordum. Özel bir sebebi yoktu. Sadece kendimi hastaya yakın hissetmiştim. Tam konuşucaktım ki Alp lafa atladı.

"Biliyorum. Hastanın dosyasına baktım. Sadece izleyeceğim."

Ona anlayışla baktım. Ameliyat kapısı bizi görünce otomatik açıldı ve ameliyata başladık.

Ameliyattan sonra ellerimi yıkarken başımın döndüğünü hissettim. Üç gündür hastaneden çıkmamıştım. Bu süre zarfında da sadece kahve ve çayla idare etmiştim ama bedenim artık eror veriyordu. Düşmemek için duvara tutundum. Etraf kararıyordu. Bayılıyordum. Yavaş yavaş arkaya doğru gittiğimi hissettim ve gerisi yok. Uyandığımda  yanımdaki sandviç ve suyla boş bir odadaydım. Oturur pozisyona gelince başım tekrar dönmeye başladı. Başımı dizlerime eğip beklerken kapı tıklatıldı. Cevap veremeyecek kadar halsizdim. İçeri girenin Alp olduğu her şekilde anlaşılıyordu. Yanıma oturup elini sırtıma koydu.

"Daha iyi misin?"

"Evet. Ne kadar zaman geçti? Hastaya bakmalıyım." Ben ayaklanınca tekrar başım döndü ve dengemi laybedip koltuğa düştüm.

"Hastanın yanından geliyorum. Hâlâ uyuyor. Hastayı kontrol etmek istiyorsan yemek yemen lazım." Sehpanın üzerinde duran sandviçi aldı, uzattı.

Elinden sandviçi aldım. Paketini açtım ve zar zor bir kaç ısırık aldım. Tam kalkıcakken beni durdurdu.

"Hepsini  kastetmiştim. Ayrıca" Önlüğünün cebinden haplar çıkarttı ve suyun yanına koydu. "bunları da iç."

Ona gözlerimi devirdim. "Bitirmeden gidersen anlarım. O yüzden deneme bile." Ellerini "Gözüm üstünde" der gibi hareket ettirdi ve çıktı. Kesinlikle Elif'le harika bir çift olurlardı. Sandviçten son bir ısırık aldım. Hapları önlüğün cebine attım. Alp'in gittiğinden emin olunca odadan çıktım ve hastamın olduğu odayı öğrenmek için resepsiyona gittim.

"Hocam siz gitmediniz mi?"

"Yok Elif gitmeyeceğim. Az kaldı zaten nöbetimin başlamasına. Aslında ben senden bugün gelen hastanın dosyasını isteyecektim."

"Tabii hocam. Şöyle veriyim size."

Dosyayı elinden aldım ve teşekkür ettim. Pek bir bilgi yoktu. Hatta hiç bilgi yok denebilirdi. Adı Deniz'miş. Ne güzel isim diye düşünmeden edemedim. Annesi ve babasının adı yazıyordu. Genel olarak  kimlik bilgileri vardı. Bir hastalıktan bahsedilmiyordu. Ben de gidip Deniz'i kontrol etmeye karar verdim.
Odasına girdiğimde hâlâ uyanmamıştı. Ben de yanındaki
Koltuğa oturdum. İçimden saçını okşamak geçiyordu. Bunu düşününce aklıma ben şarkı söyleyince sakinleşmesi geldi. Ve son olarak tüm bu düşünceleri bırakmamı sağlayan lanet soru 'Neden intahar ettin?'. Neden? Tamam bunu neden bu kadar önemsediğimi bilmiyorum ama önemsiyorum işte. Ona bunu yaptıran kötülüğü bilmek istiyorum. Böyle bir insanı neden incitsinler?
Saçını okşama arzuma daha fazla dayanamayıp gözüne düşmüş saçları çektim. Üstündeki yorganı biraz kaldırıp yarasına baktım. Kırık bacağı alçılıydı. Elime bir kalem aldım ve alçısına bir şey yazdım. 'Neden?'. İmza atmayı unutmamıştım tabii.

Kalemi yerine koyarken bir ses duydum. Sayıklıyordu. Bir şarkı söylüyordu. Benim ona söylediğim. 'Fark etmeden
fark etmeden
Fark etmeden
senin olmuşum.'

Kalemi koymak için kaldırdığım elim durdu. Sesine odaklandım. Çok tatlıydı. Yumuşak ama kalın ve huzur verici. Bir dakika ne diyorum ben? Hasta sayıklıyor ben ne yapıyorum?

"Ne yapıyorsun Aslı? Kendine gel." Bir kere başıma vurdum ve kalemi bıraktım.

Sonra bir anda kalp atışlarını ölçen aletin manaton hızı bozuldu ve ciddi bir artış oldu. Kaşlarımı çatıp kafamı çevirdiğimde. Deniz'in uyanık olduğunu fark ettim. Bana şaşkınca bakıyordu. Çok masumdu ama bir anda değişti ve kolundaki serumu fırlatıp çıkarttı. Bir adım gerilemiştim. Kalkmaya yeltendiği an yarası acımış olacak ki geri çekildi. Sonra bacağını fark etti ve en sonunda ne olduğunu anlayıp sinirle başını geriye attı.

"Beni kurtardınız değil mi?"

Yey yey yeeey. İşte hayalim olan hikaye. Çocukluğumdan beri bu hikayeyi milyon kere kurguladım. Bu en sevdiğim değildi ama gerçeğe en yakınıydı. Yani bunu yazmaya karar verdim.
Bunu yazmak çok mutluluk ve heyecan verici. Umarım beğenirsiniz.

Bu arada tıbbi bilgim çok fazla yok. Yani pek takılmazsanız sevinirim.

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro