Meraklı Birisi
Bir anlaşma yapmak istermisin?
Sınıfın yarısı olmadığı için ders işlenmiyordu. Nedeni ise belliydi. Okuldaki ilk haftam bitmek bilmiyordu. İster istemez gözlerim Melih'e kaydı. Boş bakışları sırasının üzerindeydi. O gün olduğu yerde hıçkıra hıçkıra ağlamıştı.
Furkan, Akın, Emre hepsi çok kötüydü. Gözlerim bu sefer yanımda oturan Furkan'a kaydı. Bu gün serbest kıyafetle gelmişti. Çünkü üstü kan içinde kalmıştı. Sena ile doğru düzgün bir konuşmam olmamasına rağmen ben bile kötüydüm.
Sürekli gördüğünüz birini bir daha kimsenin göremeyecek olması korkutucuydu.
Ölüm gerçekten böyle bir şeymiydi? Herşey yolundayken bir anda, yolunda olan herşeyi beraberinde alıp götüren bir şeymiyidi ölüm? İnsanları bu denli sarsan bir şey, ölen kişiye ne hissettiriyordu peki? Ölüm anı, düşündüğüm gibi dehşet verici ve bol acılımıydı? Yoksa ne olduğunu tam anlayamadan bitiyormuydu herşey? Dünya böyleydi galiba, herşey belirsiz oldukca soru işaretli.
Düşüncelerim beni bunaltıyordu. Fakat sınıfta bunalmış duran tek kişi ben değildim, galiba herkesin bu gün oldukca soru işareti vardı. Bana kalırsa tüm sınıf bir terapiye ihtiyacımız vardı.
Gerçi sınıf hocasının söylediğine göre bu gün rehberlikci herkesi tek tek odasına çağırıcaktı. Açılcası bu iyi birşeydi, ne haliniz varsa görün diyerek bırakabilirlerdi de.
Bakışlarım Melih'in yanına kaydı. Lale, o kızda tuhaf birşey vardı. Gözleri ilginç bir şekilde Melih'deydi. Normalde insanlarla göz göze gelmemek için ekstra bir çaba harcıyor gibiydi. Fakat şu an direkt olarak Melih'e bakıyordu. Fakat Melih'in farkında olduğunu düşünmüyordum.
"Akın Sancak, rehberlikci çağırıyor." Sınıfa giren nöbetciyi konuşana kadar fark etmemiştim. Gerçi, galiba tüm sınıf fark etmemişti.
Ön sıramda oturan Akın sıkıntılı bir şekilde iç çekerek kalkmış, sınıftan çıkmıştı. Başımızda hoca yoktu, sınıf sessizdi. Sanırım başımızda bir hoca olmamasına rağmen sınıfın sessiz olmasını ancak bu denli korkutucu bir olay sağlayabilirdi. Gerçi, arada Sena'nın yanında oturan kızın hıçkırıkları duyuluyordu. Sanırım adı Tuğceydi. Geldiğinden beri ağlıyordu.
Ön sıramızda oturan Emre arkasını dönmüş, Furkan'la bana bakarak konuşmaya başladı. "Abi, beni yanlış anlamayın ama böyle tüm gün düşünürsek deliricez. Şu sınıfın haline bakın." Haklıydı, ama bir insan ölmüştü. Bu kolayca unutulucak hatta unutulucak bir şey değildi. "Emre, kız ellerim arasında son nefesini verdi." Furkan'ın dediği şey yaşadığımız olayın dehşetine bir kez daha kapılmamı sağladı.
Birisi gözlerim önünde ölmüştü.
Ve hiç kimse bir şey yapamamıştı.
Birden bire görüş alanıma Emre'nin yanına oturan Melih girdi. Girdiği gibide konuştu. "Lale bana iyi olup olmadığımı sordu." Furkan alaycı bir şekilde gülerken Emre gözlerini devirerek konuştu. "Tebrikler, aylar sonra ilk konuşmanız. Tabii şu sıra olayını saymazsak." Furkan'ın gözleri Lale'ye gitmişti. "Nasıl bu kadar soğuk kanlı? Hiç etkilenmemiş gibi." Hepimizin bakışları Lale'yi bulduğunda bu sefer konuşan Melih'di. "Biliyorsun, duygularını belli etmiyor."
Bu kız tuhaftı. İçimden bir ses sürekli o resmi gözüme sokup öleceğini bildiğini söylüyordu. Bir diğeri ise inatla bunu reddediyordu.
İçeriye Akın girerek öğrermenler masasının önündeki sandalyeyi yanımıza çekmişti. O otururken Emre konuştu. "Ne diyor rehberlikci?"
"Herşey geçicek, herşey iyi olacak bla bla." Furkan sinirle gülerek konuştu. "Ya! Herşey harika olucak. Sınıf arkadaşımız gözlerimizin önünde ölmüşken herşey nasıl iyi olabilirki?!"
İnsanlar genelde bu tür olaylarda üzgün olurdu. Fakat Furkan anlam veremediğim bir şekilde sinirliydi. Sanki reddediyordu ölümü. Oysaki bu dünyanın gerçeğiydi. Buna isyan etmesi ona hiçbir şey katmayacaktı.
Hesaba katmazdık ölümü, bir anda gelir herşeyimizi alır götürürdü. Herkes üzgünken Furkan'ın bu denli sinirli olmasına anlam veremiyordum. Belkide bu şekilde üstesinden geliyordu. Üzüntüsünü siniriyle atlatıyordu.
"Biliyordun işte ölüceğini biliyordun!" Tuğçe'nin bağımasıyla herkesin bakışları onu bulmuştu, onun bakışları ise tek bir kişideydi, Lale'de. "Defterini gördüm! Aynı bunun gibi bir resim vardı. Bu planlı bir ölüm müydü? Sena'yı sen mi öldürdün!? Bir şey desene kızım niye boş boş suratıma bakıyorsun!?" Melih oturduğu yerden hızla kalkalarak konuşmuştu. "Tuğçe saçmalama! Anlıyorum arkadaşını kaybettin üzgünsün ama şu an yaptığın şey mantıklımı?"
"Körsün! O kadar körsünki aslında şu kızın ne kadar tuhaf olduğunu bile görmüyorsun."
Melih bıkınlıkla derin bir nefes alarak Tuğçe'nin aksine gayet sakin bir sesle konuşmuştu. "Şu saçmalıklara ne zaman son vericeksin?"
Beynimin içi git gide karışıyordu. Fakat Tuğçe haklıydı. O resim banada bunu düşündürmüştü. Ve Lale kesinlikle tuhaf bir kızdı.
Tuğçe bir kaç saniye dolu gözleriyle baktıktan sonra konuşmuştu. "Öleceğini biliyordu ve ben ne olursa olsun bunu kanıtlayacağım."
______________________
Yeni aldığım hattı eski telefonuma taktım. Not aldığım nurmarayı kaydettiğimde ise geriye bir tek yazmak kalıyordu.
Tamam Onur bir şeyleri öğrenmek istiyorsan bunu yapman gerek. En azından şansını denersin.
Siz : Selam
Telefona anlamsız bir şekilde bakmıştım. Yazabiliceğim veya soramak istediğim onca şey varken sadece "selam" yazmak tuhafıma gitmişti.
Yaklaşık bir on dakika sonra görüldü olduğunda istemsizce gerildim.
Yazıyor...
Lale : Yanlış numara.
Duraksamadan yazdım.
Siz : Lale İnce?
Çevrimiçi
Yazıyor...
Lale : Melih sensen lütfen yazma.
Siz : Melih değilim.
Lale : Kimsin o zaman?
Siz : Merak eden birisi.
Lale : Neyi?
Siz : Tüm bu tuhaflıkları
Çevrimiçi
Siz : Beni yanlış anlama
Lale : Tuğçe sensen hemen kes şunu
Lale : Sena'nın öleceğini bilmiyordum.
Siz : Tuğçe değilim.
Siz : Beni bulmaya çalışma bulamazsın.
Siz : Dediğim gibi ben sadece meraklı biriyim.
Lale : Yazmandaki amaç ne?
Siz : Sorularıma cevap almak
Lale : Peki ya vermezsem?
Siz : Başka şekilde öğrenirim
Siz : Eminim sana sormadan da öğrenmenin bir yolu vardır.
Lale : İyi
Lale : O zaman bana sormadan öğren
Profil fotoğrafının gitmesiyle engellendiğimi anlamıştım.
Belikide ortada anormal hiçbir şey yoktu ve ben sadece gördüğüm kabuslar yüzünden bu kıza takmıştım.
Ama mantıklı gelmiyordu.
Belikide bu işin peşini bırakmalıydım.
__________2 hafta sonra
"Oğlum stan atsana!"
"Ya Melih ultini nereye atıyorsun?"
"Of öldüm ya!"
Akın'ın bağırmalarına artık tahammül edemeyerek konuştum. "Akın bir sus odaklanamıyorum." Oyuna devam ederken kulaklığımdan gelen ses yine Akın'a aitti. "Abi ben dedim Melih'i oynatmayalım diye. Berbat oyunuyor, kaybediceğiz."
"Akın'ı discord dan atmak için oy başarıyorum." Emre'nin hemen ardından konuştum. "Ben bu fikri sonuna kadar destekliyorum."
"Oğlum saçmalamayın sunucu benim. Lan! Minyonları kesin minyonları! Kule gidiyor. Aloo... Melih abi niye adama vuruyorsun? Ölmez o, o tank!" Ana kulenin patlamasıyla beraber Akın tekrar konuşmuştu. "Al işte, yine kaybettik."
"Akın bir sus artık." Furkan'ın hemen ardından oyunu kapatırken konuştum. "Benden bu kadar."
"Benden de abi! Zaten Akın'ın söylediği şeylere rağmen bu kadar kalmam tuhaftı."
"Sana söylemiyordum Melih, oynayışına söylüyordum.
"Her türlü ona söylemiş oluyorsun." Emre'nin ardından Furkan konuşmuştu. "Neyse, bu gecelik bu kadar yeter. Hadi dağılın!"
"Yarın gece cs-go atarmıyız?" Emre'nin sorusunu Akın cevaplamıştı. "Atarız oğlum hem Melih onu oynayabiliyor. Aslında lol daha kolay nasıl lol oyanayamayıp cs-go oynayabiliyorsun Melih?"
"Ben gidiyorum. Yarın okulda görüşürüz." Melih'in Akın'ı umursamazcasına dediği şeyle gülümsemiştim. Hepimiz vedalaşıp discord dan çıktığımızda bilgisayarı kapatarak kendimi yatağa atmıştım.
Herşey biraz daha olsun yoluna girmişti.
Sanırım hayatımdaki en iyi arkadaşları bulmuştum. Açıkcası hiçbir zaman birisiyle yakın bir arkadaşlık kuramamıştım ve üç haftada bu kadar yakın olabilmemiz tuhafıma gitsede mutluydum.
Kabuslarsa hâlâ devam ediyordu.
Nedenini anlamadığım bir şekilde üç haftadır her gün, her gece rüyalarımda Lale ölüyordu. Hepsi beni korkuyla uyandırıyor ve bazen gerçek manada bunu yaşadığım hissine kapılıyordum. Hatta uyandığımda elimi yüzümü yıkayıp kendi kendime bunun bir kabus olduğunu söylemem gerektiği zamanlar oluyordu.
Hiç rüya göremeyen birisi olarak birden bire neden böyle rüyalar görmeye başlamıştım bilmiyorum. Açıkcası tek istediğim şey eskisi gibi deliksiz bir uyku çekebilmekti.
Odayı dolduran bildirim sesiyle düşüncelerimden sıyrılarak telefonumu elime aldım. İster istemez kaşlarım çatıldı. Herhangi bir bildirim yoktu. Telefon ellerim arasındayken tekrar bildirim geldi. Benim telefonum değildi.
Yoksa?
Yatağımdan kalkarak odamdaki komidine doğru yöneldim. Çekmeceyi açıp içinden eski telefonumu aldığımda tekrar bir bildirim sesi gelmişti. Bu telefona sadece tek bir kişi mesaj atabilirdi.
Lale : Hey!
Lale : Merak eden kişi.
Lale : Bir anlaşma yapmak istermisin?
Lale : Çünkü buna göz yummak git gide rahatsız ediyor.
Siz : Neye?
Lale : Ne önemi var?
Siz : Tamam
Siz : Nasıl bir anlaşma bu?
Lale : Yarın gittiğim okulun alt sokağındaki kafede saat dört gibi bir olay olucak.
Siz : Ne olayı?
Lale : Sorgulama
Lale : Senden istediğim tek şey şu
Lale : Kafenin tezgahına sandelayeler dayalı, bar masası gibi.
Lale : O sandalyelerden birine otur
Lale : Kafenin sahibine bir kutu gelecek.
Lale : Maket bıçağıyla kutuyu açıcak sonrasında ise bıçağı tezgaha bırakıcak.
Lale : Onu al.
Siz : Anlamıyorum.
Siz : Benden bir maket bıçağı mı çalmamı istiyorsun?
Lale : Hayır.
Lale : Of evet.
Lale : O maket bıçağını al ve olabildiğince uzağa götür.
Siz : Bunu gelip kim olduğuma bakmak içinmi istiyorsun?
Lale : Ben zaten kafede olacağım.
Lale : Arkam tezgaha dönük olacak.
Siz : Bakmayıcağını nerden bileyim?
Lale : Bilemezsin.
Lale : Ne kadar etkili olur bilmiyorum ama arkamı dönmeyeceğim konusunda söz verebilirim.
Siz : Karşılığında ben ne alacağım?
Lale : Sorduğun sorulara cevap istiyordun?
Siz : Tamam.
Siz : Kabul.
Lale : Son birşey istiyorum.
Lale : Eğer bıçağı alamazsan bana yaz.
Siz : Tamam.
Siz : Artık yazdığın şeyleri sorgulamıyorum.
Çevirimdışı
Siz : İnsan bir veda eder.
Kafenin içine girdim. Lale tezgahın bir iki metre ilersindeki masalardan birindeydi. Söz verdiği gibi, arkası dönüktü. Üstümdeki bana oldukça büyük gelen hırkanın kapşonunu kafama gerçirerek tezgahın karşısındaki sandalyelerden birine oturdum. Oturduğum gibide tezgahın diğer taragındaki 30'lu yaşlarındaki erkek çalışan yanıma gelerek konuştu. "Ne istersiniz?" Gözlerim duvara asılı olan menüyü bulduğunda bir kaç saniyenin ardından konuştum. "Çikolatalı süt." Adam gülmemeye çalışarak kafasını onaylarcasına sallayıp yanımdan gitmişti.
Hayır kim demiş çikolatalı sütü sadece çocuklar içer diye? Kimse çikolatalı süt sevgimi sorgulamasın.
Elimde tuttuğum telefonun titremesiyle bakışlarım telefona kaymıştı.
Lale : Burda mısın?
Siz : Evet
Önüme bir bardak çikolatalı sütle tezgaha bırakılan koli bir oldu. Gözlerim ister istemez koliyi bıraka kuryeye kaydığında adam konuşmuştu. "Leyla Hanım?" Bu sefer konuşan taraf garsondu. "İçeride, çağırayim."
Tamam şu ana kadar olan her şey Lale'nin dediği gibiydi. Ve bu yeterince ilginçti fakat bunlar planlanabilecek şeylerdi.
Yinede bir tuhaflık vardı.
Yine neyi kaçırmıştım?
İçeriden adının Leyla olduğunu düşündüğüm kadın gelerek kuryeciden paketi aldı. Dudaklarım önümde duran çikolatalı sütün pipetine gitmişti.
Şu an galiba aydınlanmıştım. Bu nasıl bir yetenekti?! Kim yapmıştı bu sütü?
Bakışlarım tekrar kadına iliştiğinde çekmecelerin birinden çıkardığı maket bıcağıyla koliyi açmaya çalışıyordu.
Aynı Lale'nin dediği gibiydi her şey
Ve bu korkutucuydu.
Peki bunu korkutucu bulamamın sebebi neydi?
Ona artık inanmaya başlamam mı?
Kadın maket bıçağını bıraktığı anda ellerim arasındaki telefon bir kez daha titremişti.
Lale : Mekt bıçağını al
Kaşlarım çatılmıştı.
Siz : Arkanı dönmeyeceğini söylemiştin.
Lale : Dönmedim.
Siz : O zaman maket bıçağını koymasıyla almamı nasıl söyleyebilirsin?
Lale : Lütfen şu an bunu sorgula
Lale : Sadece bıçağı al.
Arkasını dönmediğinimi söylüyordu? Bence dönmüştü ve benden bu denli saçma bir şey yapamı isteme sebebi kim olduğumu bulmaktı.
Tezgahtaki bıçağa tekrar baktım.
Doğruyu söyleyip söylemediğini anlamanın tek bir yolu vardı.
Sız : Bıçağı aldım.
Lale : Teşekkür ederim.
Ne yani gerçekten bakmıyormuydu?
Yüzümü kapşonlunun içine biraz daha gömerek başımı yana çevirerek Lale'ye bir bakış attım. Gerçekten arkası hala dönüktü.
Peki bakmışmıydı, bakmamışmıydı?
Önümdeki sütten bir yudum daha almıştım.
Sanırım bakıp bakmadığını asla öğrenemeyecektim.
"Bana yapmadığını söyle!" Gelen sesle beraber bende dahil herkesin bakışları garsonu buldu. Onun bakışları ise karşısındaki kadındaydı. Kadın korku içinde konuşmaya başlamıştı. "Emre, özür dil-" Adam kadının üzerine yürüken bağırdı. "Ne Emre ne?! Sen farkındamısın biz bu yaz evelenicektik!" Duvardan yansıyan ışıkla beraber kadının elinde gördüğüm maket bıçakla beraber yutkundum. Bakışlarım kafenin içine kaydı. İllaki birisi fark etmiştir.
Birisi fark etmiştir Onur, birisi fark etmiştir.
Naden kimse bir şey yapmıyordu?!
Telefonumu hızla açarak Lale'ye yazmıştım.
Siz : Meket bıçağı kadında
Görüldü
Yazıyor
Lale : Ambulansı ara
Çevrimdışı
Ambulansmı?
İhtiyacımız varmıydı ki?
Kulaklarımı dolduran yangın alarmıyla panik içinde ayağa kalkmıştım. İnsanlar kafeden koşarak çıkarken Lale duvar dibinde, yangın alarmının olduğu yerdeydi.
Bunu neden yapmıştı?
Kulağıma gelen hıçırık sesiyle bakışlarım tazgahın diğer tarafını bulmuştu. Adam yerde kanlar içinde yatarken kadın hıçkırarak ağlıyordu. Göz göze geldiğimizde ise kafasını iki yana sallayarak zar zor konuştu. "Kendimi korkumak için yaptım."
Bakışlarım telefonuma inmişti.
Lale : Buradan çıkmak için 10 saniyen var.
Sadece 10 saniye
10
Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
9
Korku, tüm bedenimdeydi.
8
Kansa her yerde.
7
Ambulansı aramamı söylemişti ama ihtiyacımız yoktu.
6
Ambulansı aramamı söylemişti çünkü ihtiyacımız olucaktı.
5
Aklım almıyordu. Nasıl bilebilirdi?
4
Mantığım beni terk ediyordu. Geriye kalan tek şey duygularım.
3
Titriyordum, bu yaşadığımda neydi?
2
Siren sesleri kulağımdaydı.
1
Bilincim açıktı ama değildi...
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro