Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 6: Simon Beaufort

"Çek o pis ellerini kızımın üzerinden!"

Cade Vivian'ı yavaşça yere indirdi. "Leydim, yanlış anlaşılma olmasın sadece kızınıza yardım ediyordum" dedi temin edercesine. Ancak Olivia çoktan sinir küpüne dönmüştü bile ve Cade'in söylediklerini duymuyordu.

"Ona dokunmaya nasıl cüret edersin?!" Diye bağırırken elindeki abartılı tüylü yelpazesiyle Cade'e vurmaya başlamıştı bile.

"Tanrı aşkına! Anne dur!" Diye bağıran Vivian araya girdi. Çirkin yalpazeyi annesinin elinden kapıp yere fırlattı. Kırsalda yaşarken böyle bir şeye neden ihtiyaç duyulurdu ki zaten?

"Bu adam bana yardım etti. Sadece yardım! Ona teşekkür etmen gerekir!"

Olivia iki elini beline koyarak bağırmaya devam etti.

"Bu ne olduğu belirsiz adamla iki gece geçirdiğin için teşekkür mü etmeliyim? Ne yapmaya çalışıyorsun sen, adını lekelemek mi istiyorsun?"

"Hanımefendi, kızınızın adının lekelendiği falan yok." Araya giren Cade'in sesi tehlikeli bir tınıya bürünmüştü ve fark eden tek kişi Vivian değildi. Olivia da duraksayıp temkinli bir şekilde geri adım attı.

"Belki ne olduğu belirsiz bir adam olabilirim ama asla bir kadına zarar vermem. Kızınız ormanda ayağından yaralanmıştı, ben de sadece yardım ettim. Hatta bana rastladığı için şanslı olduğunu bile söyleyebilirim."

Cade ima ettiği şey konusunda fazlasıyla haklıydı. Vivian düştüğünde orada olmasaydı kim bilir neler olurdu? Yalnız başına ormanda, yağmur altında kalmış yaralı bir kadın... Cade'e rastladığı için gerçekten şanslıydı.

"Ama bu duyulurs-"

"Yeter anne! Kırsalda yaşıyoruz! Cade ormanda bir kulübede yaşıyor. Kim neyi duyacak acaba? Ayrıca şu saatten sonra hiçbir şey umrumda değil!'

"Ama benim umrumda küçük hanım, seni korumaya çalışıyorum!"

Vivian bir an annesine nefretle baktı. Neredeyse ağzından çıkmak üzere olan kelimeleri son anda yuttu.

"Bunun için çok geç kaldın."

Bu sözlerin ardından annesini pas geçip verandada onları izleyen Dorotha'nın yanına vardı sekerek.

"Dorotha, ben ve beyefendi için yiyecek bir şeyler hazırlamanı istiyorum."

Dorotha'nın Cade'e bakışları 'bu mu beyefendi?' der gibiydi.

"Ben kalmasam daha iyi olacak." Dedi Cade. Vivian'ın birkaç adım arkasındaydı. "Kimseye rahatsızlık vermek istemiyorum."

Vivian itiraz etti. "Elbette kalacaksın, kimsenin rahatsız olduğu falan yok. Ayrıca memnuniyet duyarım."

Yarım saat sonra Cade ve Vivian küçük köşkün yemek salonunda masadaydılar. Vivian Cade'i fazla bekletmek için banyo yapmak yerine sadece üzerini değiştirip saçlarını taramakla yetinmişti ama giydiği sade günlük elbiseyle bile çok güzel göründüğü bir gerçekti.

"Annenle aranız pek iyi değil sanırım?" Diye sordu Cade Dorotha sebzeli kaz etini servis edip yanlarından ayrıldıktan sonra.

Vivian omuz silkti. "Pek değil. Bir buçuk aydır burada yaşıyoruz. Alışmaya çalışıyorum ama annem bunu istemiyor. Sevgilisi de daha geçen hafta öldü ve bu yüzden de zor zamanlar geçiriyor."

"Birini kaybetmek çok üzücü olmalı. Kendini yalnız hissediyordur."

"Belki sana bencilce gelecek ama onun için üzülemiyorum." Vivian içini çekti. "Baron Phelon ardından üzülecek birisi değildi. Aksine annem ondan kurtulduğu için seviniyorum. Keşke o da artık arkasından yaş tutmaması gerektiğini idrak edebilse."

Cade duraksadı, "Baron Phelon mu? Kont Ramsey'in karısını kaçıran adam mı?"

"Sen nereden biliyorsun?"

"Geçen hafta kasabadan aldığım gazetede okudum. Ayrıca Kont Ramsey için de bazı gümrük işleri yapmışlığım var. Tanırım kendisini."

"Bu gerçekten çok ilginç " Vivian'ın kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı. Köylü bir adamın saygıdeğer bir Kontu tanıyor olabilmesi pek rastlanan bir şey değildi.

"Babamın tüccar olduğunu söylemiştim, ondan kalan bağlantılar sayesinde ufak tefek işler yapıyorum işte. Kont Ramsey de o bağlantılarımdan biri."

Vivian yutkundu. Cade'in Adrian'ı tanıması neden hiç hoşuna gitmemişti?

"Kont Ramsey'in karısı benim üvey kız kardeşim." Dedi keyifsizce. "Birbirimizi pek sevdiğimiz söylenemez." Bir yandan anlatmak istemezken diğer yandan kelimeler ağzından çıkmıştı ve Vivian bunu söyler söylemez anında pişman oldu.

"Neden, belli bir sebebi var mı?"

"Net bir şey değil. Çocukluktan gelen bir anlaşamama durumu diyelim." Cade yemeğini yerken Vivian sadece tabağını didiklemekle meşguldü.

"Burada olmanızın sebebi de bu anlaşmazlıklar mı? Leighton da ki malikanenin yetimhaneye dönüştürüldüğünü duydum. Sanırım daha önce orada kalıyor olmalıydınız"

"Çok daha başka sebepler var. Her neyse, bunlardan bahsedip canımızı sıkmayalım değil mi" Vivian gülümsemeye çalıştı ama konuyu kapatmaya çalıştığı çok barizdi. Cade biraz daha konuyu irdelemek peşindeydi ancak Olivia odasından çıkıp yanlarına teşrif etmişti.

"Ah, davetsiz misafirimiz de hala buradaymış" kendine viski doldururken Vivian'ın sinirli bakışlarını gözardı etti.

"Daha tam ayılamamışken tekrar mı içiyorsun anne?"

"Tatlım, konuşmamız gereken daha önemli konular var. Sen iki akşamdır burada olmadığın için haberin yok tabi. İki gün sonra Norfolk Dükü'nün evine akşam yemeğine davetliyiz."

Cade'in içtiği su az daha boğazında kalacaktı.

"Pardon. Norfolk Dükü olduğuna emin misiniz?"

Olivia Cade'e 'ne saçmalıyorsun?' der gibi bir bakış attı.

"Elbette, bana bunak mı demek istiyorsun?"

Cade sakince cevap verdi, "Elbette hayır Leydim, ama ben Norfolk sınırında yaşıyorum yani Beaufot'ların kiracısıyım. Genç Dük şu an da uzak bir seyehatte diye duymuştum."

"Yeni Dükten bahsetmiyorum, büyükbabası Yaşlı Dük Gabriel Beaufort'u eskiden tanırım. Birkaç kez mektuplaştık ve bizi davet etti." Olivia bir an duraksadı, "Her neyse sana neden açıklama yapıyorsam." Ardından Olivia'ya döndü, "Ayrıca torununun da yemekte olacağından söz etti. Demek ki seyahatten dönmüş olmalı."

Olivia annesinin sözleri karşısında utanmaya başladığını hissetti.

"Anne, bunları sonra konuşsak daha uygun olacak sanırım!"

"Tatlım, vaktimiz yok. Hazırlanmamız lazım biliyorsun."

"Ama daha iki gün var"

"Ve senin iyileşmesi gereken bir ayağın, seçilecek kıyafetler, karar verilecek renkler vs vs bir çok şey var. Saçlarına da karar vermemiz, birkaç deneme yapmamız gerek "

"Baloya değil, akşam yemeği davetine gideceğiz."

"Bana göre her ikisi de aynı şey  Her neyse, ben yukarı çıkıp elbiselerin arasından seçim yapmaya başlayayım. Misafirin gittiğinde senin de bana katılmanı bekliyorum." Olivia yemek odasından ayrılırken Cade'e soğuk bakışlar atmayı da ihmal etmedi.

"Tanrım, çok utanç verici. Pazarlanıyormuş gibi hissediyorum!" Hemen ardından dediği şeyin farkına varan Vivian kıpkırmızı kesildi. Çok uygunsuz konuşmuştu.

"Ah, özür dilerim böyle söylemeliyim. " Uzanıp viskiden bir bardak da kendine doldurdu ve boğazını yakan koca bir yudum içti.

Cade ona gülümseyerek baktı. "Dert etme, benim yanımda görgü kurallarına uymak zorunda değilsin. Hatta istersen argo bile konuşabilirsin umursamam."

Vivian hafifçe yüzünü yelledi.

"Annemin tek derdi soylu zengin biriyle evlenmem. Kendimi bildim bileli bunun için uğraşıyor ve bazen beni böyle utanç durumlara düşürebiliyor. Gerçekten çok can sıkıcı."

Cade arkasına yaslandı ve kısa bir an Vivian'ı viskisini yudumlarken izledi.

"Peki sen istemiyor musun?

"Evlenmeyi mi?"

"Soylu ve zengin bir kocayla evlenmeyi?"

Vivian bir Cade'e, bir de parmakları arasında döndürdüğü bardağının kristal şekillerine baktı. İstiyor muydu? Omuz silkti.

"Bilmiyorum Cade. Ben ne istediğimi hiç bilmiyorum."

***

Leighton Yetimhanesi Müdürü Joseph Moyer eski arkadaşı Dük Simon Beaufort'u ağırlıyordu.

"Keşke haber verseydin Simon, seni burada, özellikle de bu kıyafetler içerisinde görmeyi pek beklemiyordum dostum"

Çiçeği burnunda Dük Simon Beaufort da sanki tiksinirmişçesine kendi kıyafetlerini süzdü. Aslında bu şık kıyafetler içinde fazlasıyla çekici göründüğü bir gerçekti ama o hiç alışkın değildi ve içinde gösteriş olan her şeyden nefret ederdi.

"Tüm bu abartıdan, işletmelerden, fırfırlı kollu gömleklerden nefret ediyorum ama sanırım alışmam gerek. Ünvanı kabul ettim!"

"Bunun senin için kolay olmadığını biliyorum, ama bence doğru olanı yaptın. Büyük babanın  gözü arkada kalmayacak."

"Hasta nunarası yapıp vicdanına oynadığını düşünüyorum. Daha ölmeden ünvanı bana devrederek işini garantiye almamı istedi."

"Eğer yaşlı bir Dük olsan ve ünvanını birakabilecegin tek kişi bunu reddediyor olsa emin ol sen de aynını yapardın."

Simon iç çekti. Joseph'in haklılık payı vardı. Ama sadece bu konu için...

"Başka bir mevzu daha var" diyen Simon sigarasından bir nefes çekti.

"Büyükbabam arkamdan iş çeviriyor. Londra'daydım ve döneceğim günün akşamına benim haberim olmadan yemeğe misafir davet etmiş. Bir anne ve kızı. Tahmin edersin ki-"

"Büyükbabam çöpçatanlık yapmaya çalışıyor" diye tamamladı Joseph. Ardından kahkayı bastı.

"Dostum, yaşlı Gabriel'den çekeceğin var. O adam kafasına bir şey koyduysa yapar.  Seni evlendirmeden mezara gireceğini sanmıyorum."

"Ben de bundan korkuyorum. Malikanedeki çalışanlardan birisi haber göndermeseydi tamamen hazırlıksız yakalanacaktım. Gerçi şimdi de ne yapacağımı bilmiyorum. Hiç tanımadığım iki insanla aynı masada yemek yemek istemiyorum, özellikle de altında gizli amaçlar varken."

"Şey, bu konuda çok haklısın." Diyen Joseph sakalını sıvazladı. "Kim olduklarını öğrenemedin mi?

"Öğrendim. Aslında bu yüzden buradayım. Adrian'la görüşmem daha iyi olacaktı ama Henfield hem buraya daha uzak hem de o iyileşme sürecindeyken böyle bir konuyla rahatsız etmek istemedim.

"Neden, Adrian la ne ilgisi var ki?"

"Büyük babamın davet ettiği kişiler Leydi  Olivia ve Vivian Walmond"

"Şaka yapıyorsun!" Joseph'in ağzı neredeyse beş karış açık kalmıştı.

"Hayır şaka yapmıyorum. Bak beni biliyorsun, sosyeteyi tanımam. Kim nedir nasıldır bilmem ama bu anne-kız hakkında son zamanlarda bazı olumsuz şeyler işittim. Adrian dışında bilgi alabileceğim bir tek sen varsın. İlla ki bir şeyler biliyorsundur değil mi?"

"Şey, evet bir şeyler biliyorum. Adrian evlenmeden önce karısını ve ailesini detaylıca arastırmamı istemişti benden. Leydi Daisy gerçekten şahane ve çok sevilen bir kadın ama üvey annesi ve kız kardeşi hakkında aynı şeyi söyleyemeyeceğim."

Simon'un yüzü ciddileşti ve dikkat kesildi. "Neden, neler öğrendin ki?"

"Öncelikle, kiracıları tarafından hiç sevilmediklerini söylemem gerek. Özellikle Leydi Olivia. Burayı çok kötü yönetmiş, fazla vergi almış, çözülmesi gereken sorunları çözmemiş. Üstüne bir de yıllar boyunca mirası eritmiş. Kumar düşkünü olduğu herkes tarafından bilinir. Geçenlerde ölen sevgilisi Marcus Phelon'a da çok fazla para yedirmiş. Adrian burayı almasaydı birkaç yıl içinde ortada Leighton serveti falan kalmazdı. Hesaplardaki açıkları fark edince Olivia ve kızını malikaneden men etti. Şu an Leighton sınırında küçük bir köşkte yaşıyorlar. Çalışanlarının maaşlarını Adrian karşılıyor ama sadece o kadar. Burası üzerinde hiçbir hakları kalmadı.

"Peki ya kızı, leydi Vivian?" Diye sordu Simon. "Onun hakkında ne biliyorsun?"

"Sosyete de güzelliğiyle ünlü ama fazlasıyla kibirli birisi olduğu söyleniyor. Erkekleri etkileyip sonra da reddetme gibi bir huyu varmış. Kimseyi kendine layık görmüyormuş. Burnu kaf dağında bir sosyete bebeği işte. Bu evin çalışanları ne onu ne de annesini hiç sevmezdi. Yıllarca hem çalışanlara hem de Leydi Daisy'e çok kötü davranışlar. Gabriel neden böyle birisiyle aranızı yapmak ister ki hiç anlamıyorum."

"Ben de Jospeh. Ben de hiç anlamıyorum."

Bölüm sonu.

Herkese iyi geceler, umarım bolumu sevmissinizdir. Yorumlarınızı ve tahminlerinizi gerçekten merak ediyorum. 😇

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro