Bölüm 4: Tanısan Sevmezsin Aslında
Vivian eski, pürüzlü yüzeyi olan ufak ahşap masa üzerindeki yiyecekleri fark ettiğinde doktor çoktan gitmişti. Midesi tepki olarak uzunca gruruldayınca saatlerdir hiçbir şey yemediğini hatırladı.
''Önce bir şeyler yiyelim. Aileni haberdar ederiz'' dedi Cade. Vivian'ı belinden kavrayarak sandalyeye oturmasına yardım etti. Dün akşam yaşanan anları unutmuş gibi görünüyordu ancak Vivian unutmamıştı. Adam belinden kavradığı sırada güçlü bedenini hissetmek ve daha dün gece karnına değen o sertliği hatırlamak kıpkırmızı kesilmesine neden oldu. Cace bunun farkındaysa bile neyse ki utandıracak hiçbir şey söylemedi.
Masadaki suda pişmiş yumurta, keçi peyniri, tere yağı ve sıcak ekmek ağız sulandırıcıydı. Çok çok sıcak değildi ama yine de hala tere yağını eritecek kadar sıcaktı.
''Ekmeği nereden buldun?'' diye sordu şaşkınlıkla. Bir yandan da kopardığı parçaya tere yağını sürüyordu.
''Köy buraya çok yakın. Bir tanıdığım bu ekmekleri yapıp hafta da birkaç gün oğluya bana gönderiyor. Bu sabah hem ekmekleri getirmek hem de dün geceki fırtına ve yağmurdan sonra beni kontrol etmek istemişler. Doktora da onlar haber verdi'' Cade bir yandan konuşurken diğer yandan da peyniri güzelce dilimleyip Vivin'ın önüne koydu.
''Teşekkür ederim. Böyle iyi komşuların olması güzelmiş.''
''Ben her zaman burada olmuyorum. O zamanlarda da tavuklarımı ve keçimi besleyip sütle yumurtalarını almalarını istedim. Onlar da bana bazen böyle yemek yapıyorlar işte.''
Vivian onunla sakin bir şekilde sohbet edebilmekten hoşnuttu. İçten içe bu adamla ilgili daha fazla şey de öğrenmek istediğini farketti.
''Burası dışında başka mülkün mü var?''
''Aslında yok. Ama bazen şehre gidip bazı işler yapmam gerekiyor.''
Vivian'ın çiğnediği lokması ağzında kaldı. Ne tür işler yapıyordu Cade? Eğer yasa dışı şeylerle ilgileniyorsa bu kulübe saklanmak için kusursuz bir yer gibiydi.
''Kanunsuz işler yapmıyorsun değil mi?'' Sesinin şüpheci çıkmasına engel olamamıştı. Bunun üzerine Cade güldü yüzünü ve Vivian'a doğru eğdi.
"Sence yapsam yapıyorum der miyim?" Diye sordu yüzünde ciddi bir ifadeyle. Ardından Vivian'ın gergin ifadesini fark edince gülmeye başladı.
"Rahatla, suçlu falan değilim. Babam tüccardı, bazı soylularla iş yapardı. Ben de ondan kalan bazı bağlantılarım sayesinde ufak tefek işler yapıyorum işte."
"Bir köylü olmadığın belliydi" dedi Vivian hiç şaşırmayarak. Görgü kurallarına uyduğu söylenemezdi ama yine de konuşma tarzı iyi eğitim aldığını kanıtlıyordu. "Neden böyle bir yerde yaşıyorsun ki?"
"Buranın nesi varmış ki?" Diye soran Cade biraz gücenmişti. Vivian bunu fark etti.
"Küçümseme niyetli söylemedim. Eminim buradan çok daha iyi bir yerde yetişmişsindir. Neden kendini buraya mahkum ediyorsun?"
Cade sandalyesinde arkasına yaslandı ve bir an düşündükten sonra cevap verdi.
"Mahkum etmek değil, burada huzur buluyorum." Dedi omuz silkerek.
"Hiçliğin ortasında mı?"
"Hiçlikten ne kastetiğine bağlı. Burada ihtiyacım olan her şeye sahibim. Evet, lüks yaşamıyorum ve pek fazla eşyam yok ama zaten bundan fazlasına da ihtiyacım yok. Basit ve tasasız yaşamayı seviyorum."
"Her zaman böyle değildi sanırım." Diye fikir yürüttü Vivian. Bu adam hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyordu.
"Hayır değildi. Soylu olmasa da orta sınıf bir aile de yetiştim. Annem mürebbiyeydi, bana da iyi bir eğitim vermeye çalıştı."
Bu belli oluyordu. Cade ona bir beyefendi gibi davranmamıştı ama eğitimsiz bir köylü gibi de değildi. Kelimeleri kullanışı çok düzgündü. Gerçi konuşma şekli görgü kurallarına göre fazla samimiydi ve onu iki kez omzuna atıp taşıması kesinlikle sosyetede skandal yaratacak bir olaydı ama onun dışında gayet kibar davranmıştı. Saygın bir ortamda nasıl davranması gerektiğini bilmeyecek bir adam olmadığı belli oluyordu.
"Ailene ne oldu?"
Cade bir an duraksadıktan sonra cevap verdi.
"Annem ve babam öldüler. Onlar gidince kimsem kalmadı."
"Üzgünüm..." Vivian başka diyecek bir şey bulamadı. İnsanlara iyi şeyler söyleyip teselli etme konusunda hiç tecrübesi yoktu.
"Ben de üzgündüm ama çok uzun zaman oldu. Annemi kaybettiğimizde on yedi yaşıma yeni girmiştim. Aradan on beş sene geçti."
Vivian onun otuz yaşını aşmış olabileceğini hiç düşünmemişti. Uzun, iri yapılı güçlü bir görüntüsü vardı ama yüzü kesinlikle otuz iki yaşında bir adamdan daha genç görünüyordu.
"Özel olmazsa nasıl olduğunu sorabilir miyim?" Derken sesini istemsizce alçaltmıştı.
"Bu sabah fazla mı meraklısın acaba?" Cade'in de gözleri kısılmıştı ama yüzündeki ifade sert değil muzipçeydi. "Gerçi kadınlar üzerindeki etkilerimi düşününce-"
Vivian onun omzuna yumruk atarak tepki gösterdi. Gerçi omzundaki sert kaslardan kendi parmakları acımıştı. Cade'in canı yanmadığına emindi.
"Sen nasıl kendini beğenmiş bir adamsın!" Diye yakınırken bir yumruk daha attı. Cade ise ona kahkahayla karşılık verdi.
"Bir kulübe de birlikte kalmaya mecbur olduğum adamı tanımak isteyemez miyim?"
"Tamam, tamam, sadece takılıyorum" diyen Cade Vivian'ın yumruk halindeki elini kavrayıp parmaklarına bir öpücük kondurdu. Bunu öyle basit ve doğal bir hareketmiş gibi yapmıştı ki Vivian şaşkına dönmemek için kendini zor tuttu. Kesinlikle görgü kurallarına aykırı bir şeydi ve... Hoşuna gitmişti. Daha önce bir çok beyefendi nezaket ölçüleri içerisinde elini öpmüştü, ve bu hareket Vivian'ı hiç terletmemişti. Şu anın aksine... Aynı zamanda yüzünü ateş bastığını hissedince salık saçlarının arasına gizlenmeye çalıştı. Adamın parmaklarına değen ellerinin sıcaklığını hissetmek çok hoşuna gitmişti. Bundan neden bu denli etkilendiğini ise anlamıyordu. Yüzünün kızardığı anlaşılmasın diye başını eğip yemeğiyle ilgilenmeye başladı.
"Hep tek çocuktum," diye anlatmaya başladı Cade. "Ben on yedi yaşıma gelene kadar annem bir çok kez düşük yaptı ama bir çocukları daha olmasını o kadar istiyorlardı ki denemeye devam ettiler. Dördüncü sefer oldu sanmıştık. Dokuz ay dolup doğum başladığında sana heyecanımı anlatamam. Neredeyse bir yetişkindim ve doğacak olan kardeşimle aramda büyük bir yaş farkı olacaktı ama yine de onu çok istiyordum. Ne yazık ki annem doğumdan sağ çıkamadı. Bebek ise sadece birkaç saat yaşadı."
"Çok üzücü" diyebildi Vivian kederle. "Aynı anda hem annesini hem de kardeşini kaybetmek büyük bir yıkım olmalı."
"Öyleydi. Onları asla unutmadım ve unutmayacağım da ama zamanla çektiğim acıyı atlattım. Buna alışmak zorundaydım çünkü. Yakınlarını kaybeden dünyadaki ne ilk ne de son insandım. Her insan er ya da geç bu kayıpları yaşıyordu. Bu şekilde düşünerek kendimi teselli ettim ve zamanla üstesinden gelebilmeyi başardım. Ama babam başaramadı. Annemi kaybettikten sonra sürekli içmeye ve kumar oynamaya başladı. Her şeyimizi kumarda harcadı."
"Ah..." Vivian bu kısıma pek de yabancı değildi.
"Borçlara karşılık her şeyimizi kaybettik. Bütün eşyalarımızı ve evimizi. Evde ki son sabahımızda babamı kendini kirişe asmış halde buldum. O andan sonra hayatta sahip olduğum tek şey gece üzerinde uyuduğum battaniyemdi."
Vivian dolan gözlerini kırpıştırarak yaşları geri göndermeye çalıştı. Daha iki ay önce malikaneden kovulduklarında dünyası başına yıkıldığını sanmıştı. Oysa başını sokacak bir evi (bakımsız da olsa ufak bir köşktü) ve kötü de olsa iki çalışana sahiptiler hala. Cade'in yıllar önceki durumunu düşününce şanslı saydı kendini.
"Hey, üzülmen için değil sorduğun için anlattım sadece" dedi Cade yumuşak bir tonla. O anda kapının yumruklanmaya başlamasıyla irkildiler.
"Leydi Vivian! Leydi Vivian!"
"Tanrım, bu hizmetçimiz Dorotha'nın sesi! Burada olduğumu nereden biliyor ki?"
"Doktora haber gönderttiğim gibi evinize de göndertmiştim" dedi Cade kapıyı açarken. Kapıyı açar açmaz da Dorotha neredeyse odanın orta yerine kapaklanacaktı.
"Ah Tanrım şükürler olsun iyisiniz!" Diye cıyakladı Vivian'ı görünce. "Bu ufaklık yaralandığınızı söyleyince ne yapacağımı şaşırdım." Dedi kapının dibinde bekleyen in yaşlarında cocuğu göstererek. "Tim kasabaya gitmişti, ben de apart topar geldim. Neyse ki iyi görünüyorsunuz."
"Ben iyiyim Dorotha, endişelenecek bir şey yok." Dedi Vivian. Dorotha'nın kendisine 'leydim' diye hitap etmesine şaşırmıştı, bu ilk kez oluyordu.
"Bu üstünüzdekiler de ne!" Diye haykırdı Dorotha sanki büyük bir olay varmış gibi. Cade o an işin uzayacağını anlayınca çocuğu gönderip kapıyı kapattı.
"Leydiniz ufak bir kaza geçirdi ve kıyafetleri ıslanıp çamurlanarak giyilemez hale geldi" diye açıkladı. Bunun üzerine Dorotha ellerini beline koyup hesap sorar gibi Cade'e döndü.
"Sen kimsin peki?" Konuşma şekli Vivian'a hitap ettiği gibi saygılı değildi. Dert etmedi Cade. Sonuçta burada saygıyı hak eden tek bir soylu vardı değil mi?
"Ben Cade Turner. Burada yaşıyorum." Diyerek tanıttı kendini.
"Bir Leydiye nasıl kendi kıyafetlerinizi giydirme cüretinde bulunursunuz?" Diye çıkıştı.
"Leydinizi ıslak kıyafetlerle bırakıp hasta olmasına göz mü yumsaydım?" Diye sordu Cade sertçe.
"Dorotha, beyefendi bana yardım etti." Dedi Vivian. Ardından olanları anlattı. Cade'in kendine her hangi bir zarar vermediği konusunda biraz fazla dil dökmek zorunda kaldı.
"Gördüğün gibi Dorotha, ayağımın üstüne basamıyorum. Yani bu halde eve dönmem imkansız."
"Ama anneniz çok endişelenecek! Üstelik burada kalamazsınız bu bir skandal olur!"
"Annemin hala sarhoş olduğuna ve evde olmadığımı fark etmediğine bahse girerim" dedi Vivian kollarını çapraz yapıp bağlayarak. Dorotha'nın sessiz kalması onu doğruluyordu.
"Ayrıca burada olduğumu kimse bilmediğine göre bir skandal olmayacaktır. Zaten sosyetenin beni eskisi kadar umursayacağını hiç sanmıyorum." Aslında umursarlardı. Vivian sosyetenin en gözde leydilerindendi ve annesi her ne kadar malikaneden kovulduklarını inkar edip kırsalda yaşamayı kendi tercih ettiklerini söylese de sosyete onları dışlamıştı. Sezonun son partilerine davet edilmemişlerdi. Yine de iki ay haklarında dedikodu yapmaktan vazgeçecek kadar uzun bir zaman değildi. Hem de 'Cemiyet Fısıltıları' Gazetesi hala haklarında yazılar yazmaya cüret ediyor ve dolayısıyla insanlar komuşmaya devam ediyordu.
"Yine de kimseye malzeme vermek istemezsiniz değil mi? Burada sizinle kalayım iyileştiğinizde birlikte döneriz. Yabancı bir adamın evinde bir başına kalmamış olursunuz."
"Dorotha, çevrene bir bak, burada malzeme verilecek kimse yok. Benimle kalmıyorsun. Ayağım iyileştiğinde Bay Turner beni eve getirecektir"
Dorotha tekrar itiraz edecek olduğunda Vivian sesini yükseltmek zorunda kaldı. "Eve dön Dorotha, bu bir istek ya da rica değil!"
Dorotha Cade'i sevimsiz bakışlarla süzdü ama Vivian'a da razı gelmek zorunda kaldı.
"Peki Leydim, ama başınıza bir şey gelirse ilk işim bu adamı ihbar etmek olacak." Dedi. Uyarıyı almış olduğunu umarak tekrar Cade'e sinir bozucu bir bakış attı. Cade ise ahsap duvara yaslanıp bacaklarını çatmış gayet rahat bir haldeydi.
"Eğer Leydiniz eve sağ salim dönmezse kesinlikle bunu yapmalısınız" diye onayladı Cade. Ardından Dorotha reverans yaparak kulübeden ayrıldı.
"Onun adına üzgünüm. Normalde beni bu kadar umutsamazdı."
Cade gelip tekrar Vivian'ın yanına oturdu.
"Sorun değil. Leydisine sadık bir hizmetkar olarak yapması gerekeni yapıyordu."
Vivian alaycı bir şekilde güldü. "Emin ol hiç de sadık bir hizmetkara benzemez o."
"Eee, ben kendimden bir hayli bahsettim. Bence şimdi senin sıran." Dedi Cade.
Vivian'ın yüzü asıldı. Ona neyden bahsedecekti ki? Malikaneden kovulduklarını ve neredeyse beş parasız kaldıklarından mı? Ya kovulma sebebini nasıl açıklayacaktı? Hem eskiden nasıl birisi olduğunu bilse Cade hakkında ne düşünürdü? Büyük ihtimalle şımarık ve kendini beğenmiş bir sosyete süsü olarak görürdü onu. Hatta belki şimdi bile öyle görüyordu. Yalan mıydı peki? Şımarık değil miydi? Kendini beğenmiş değil miydi? Hayatı boyunca annedi dışında kimseyi önemsemiş miydi Vivian? Birine yardım etmiş miydi? Tüm bunların farkına varmış olmasının onu bir gecede iyi bir insana dönüştürmediğinin farkındaydı.
"Kendimden bahsetmemeyi tercih ederim." Dedikten sonra ayağına zorlukla basarak birkaç metre ötedeki şöminenin dibine yürüyüp oturdu. Dünkü fırtına ve yağan yağmurdan sonra hava fark edilir derecede soğumuştu ve bu yüzden sabah serininde Cade ateşi yakmak zorunda kalmıştı.
Vivian ateşi izlerken Cade gelip yanına oturdu. Pes etmek niyetinde değildi.
"Ne yani, bir kulübe de birlikte kalmaya mecbur olduğum kadını tanımak isteyemez miyim?" Diye sordu Vivian'ın daha önceki cümlelerini kullanarak. "Hem sen benim hakkımda bir sürü şey öğrendin. Bence bu haksızlık."
Vivian dokunacak kadar yakınında duran adana baktı bir süre. Güçlü, heybetli duruşu ve şuan ki yüz ifadesinde güven veren bir şey vardı. Vivian'ın üzerinde kendini adamın kollarına atıp onun tarafından sarmalanma ve korunma isteği uyandırıyordu. Evet, zaman zaman küstah konuşmaları olmasına rağmen bu eksi özellik Vivian'ınkiler yanında solda sıfır kalırdı. Ailesini kaybetmiş, beş parasız kalmış genç bir adam olarak Cade yine de devam etmenin bir yolunu bulmuş ve çizginin iyi tarafında kalmayı başarabilmişti. Kötü biri olmadığı her halinden öye belliydi ki... Vivian ise hayatı boyunca o çizginin kötü tarafında olduğunu yeni yeni idrak ediyordu.
"Ben öyle kolayca anlatamam Cade." Dedi usulca. "Senin gibi değilim. Geçmişimde gurur duyacağım bir insan değildim, şimdi de değilim. Tanısan sevmezsin aslına..."
Bölüm sonu.
İyi geceler sevgili okurlarım. Yorumlarınızı eksik etmezseniz çok sevinirim ❤️ umarım keyifli bir okuma olmuştur, gelecek bölümde görüşmek üzere
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro