Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

Bölüm 3: Cade'in kulübesi


Cade onun tedirginliği o an fark etti ve bakışlarına anlayışlı bir ifade yerleşti. Evet, kadın çok güzeldi ve her erkeği baştan çıkarabilecek bir vücuda sahipti. (kalçalarından kavrayıp omzunu attığında bunu bizzat tecrübe etmişti) Ayrıca şuan göğüs uçlarını belirginleştiren ıslak elbisesiyle de oldukça davetkar görünüyordu ama Cade hiçbir kadına zorla sahip olmamıştı ve bundan sonra da olmaya niyeti yoktu.

''Benden çekinmeni anlıyorum ama inan ki sana zarar verme gibi bir niyetim yok. Öyle olsa bunu çoktan yapardım. Ben öyle bir adam değilim.'' dedi sesini alaycılıktan uzaklaştırarak. Bu sözler üzerine Vivian'ın yanakları kıpkırmızı kesilmişti.

''O elbise içinde titremeye başladığının farkındayım ve bir an önce çıkarmazsan çok kötü hastalanacaksın.''

Vivian gerçektende titriyordu. Cade arkasını dönünce üzerindeki ıslak elbiseden kurtulmaya başladı. Aslında ondan diğer odaya geçmesini isteyebilirdi ama bırak kapıyı, doğru düzgün bir duvarı bile yoktu oranın.

''Sakın arkanı dönme'' diye uyardı onu yinede. Gerçi dönüp baksa bile Cade karşısında yapabileceği hiçbir şey olmadığının da farkındaydı.

Vivian oldukça komik göründüğünü tahmin edebiliyordu. Pantolonun beli neyseki kuşaklıydı ve düşmemesi için bağlayabilmişti ancak öyle uzundu ki paçalar ayaklarının dibinde bir yığın oluşturmuştu. Gömleğin de pantolondan pek farkı yoktu. Kalçalarından aşağı kadar uzanmıştı ve elleri de uzun kolların için de kayboluyordu. Düğmesi ise fazla aşağada kaldığı içi göğüs dekoltesi açığa çıkmıştı. Aslında Vivian balolarda bundan çok daha cüretkar dekoltelerle boy göstermişti ancak şimdi nedense kendini daha rahatsız hissediyordu. Belki de kulübede yalnız olmalarının etkisindendi.

''Sakın gülme'' diye uyardı Vivian onu.

''Tamam, gülmüyorum'' diyen Cade'in dudağının bir kenarı yine de yukarı doğru kıvrılmıştı. Uzanıp elinden ıslak elbiseyi aldı ve sandalyeye asarak ateşin yakınına koydu. Ardından koyun postundan yapılma halının üstüne uzanıp sırtını yasladı. Vivian'da tekrar eski püskü kanepeye, Cade'in tam karşısına oturmaya mecbur kaldı.

''Yağmur bir hayli sürecek gibi'' dedi endişeyle. Hava kararmadan eve dönebilme umudu suya düşüyor gibiydi.

''Peşine düşecek öfkeli bir koca yok değil mi?'' 

Vivian bu soruyla afallamıştı. ''Koca mı?'' Bir an şaşkınlıkla baktıktan sonra ne demek istediğini ise sonradan anladı. ''Rahatla, bana yardım edip evini açtın diye kimse seni ırz düşmanı ilan etmez. Sadece annem var. O da yokluğumu fark eder mi emin değilim'' Hemen ardından tanımadığı birine böyle bir şey söylememesi gerektiğini fark etti. ''Şeyy... Aslında ortalığı ayağa kaldırır sanırım. Ahh... Beni çok merak edecek.''

Cade onun bu çabasına içinden güldü ama bir yandan da kadının kendisiyle karşılaştığı için şanslı olduğunu fark etti. Derede kendisi yerine bir başkası, bir kadına zarar vermekten çekinmeyecek birisi de olabilirdi.

''Eee, senden bir özür bekliyorum'' dedi bacaklarını çatıp kollarını bir birine bağladıktan sonra.

''Anlamadım, neden özür dilemeliyim?''

''Beni çıplak izlediğin için elbette. Bu çok uygunsuz bir davranış''

Vivian'ın yüzünü ateş basıp boynundan yukarı bir sıcaklık yükselirken kendisine otuz iki dişiyle sırıtan Cade'e öldürücü bakışlar fırlattı. Hayatı boyunca özür dilememişti ve şimdi de dilemeyecekti. Zaten bunu gerektirecek bir şey de yapmamıştı.

''Pardon ama ben seni gizlice izlemedim, tesadüfen önüme çıktın'' diye düzetti Cade'i.

''Ama fırsattan istifa edip gözlerine ziyafet çektirmekten de geri kalmadın. Gerçi sana kızamıyorum. Kayıtsız kalması zor olmuş olmalı.''

Vivian bu kendini beğenmiş adama şaşkınlıkla bakıyordu. Daha önce hiçbir erkek ona böyle ukalalık yapmamıştı. Bu adam kendini ne sanıyordu?

''Sen kendini ne sanıyorsun acaba?'' diye bağırdı. ''Kendini beğenmiş ukala!'' Gerçi kendini beğenmiş olmakla haksız sayılmazdı çünkü adamın beğenilmeyecek bir yanı yoktu. Vivian aklından geçen bu düşünceyi hemen geri plana itti. O sadece basit bir köylüydü.

''Ben sadece kendimin farkında olan bir adamım'' diye omuz silkti Cade. Vivian onun bu umursamaz ve cüretkar tavırları karşısında ne yapabileceğini hiç bilmiyordu. 

''Kendinin farkında olman bir leydiyle bu şekilde konuşmanı doğru kılmaz. Bu çok uygunuz ve saygısızca.'' 

''Ah, kusura bakma her gün bir leydiyle karşılaşmadığım için nasıl davranmam gerektiğini bilemiyorum'' Kusura bakma demişti ama sesindeki o alaycılık Vivian'ı çileden çıkarmak üzereydi.

''Sanırım sana bir sürü iltifat edip bulunmaz bir nimetmişsin gibi davranmam gerekiyordu değil mi? Ya da bir dakika, ben basit köylü, alt tabakadan bir adam olduğumdan seninle konuşabilme cüretini dahi göstermemeliydim değil mi?''

''Bu kadar yeter!'' 

Vivian daha fazla alaycılığa katlanamayacaktı. Ayağının acısını yok saymaya çalışarak yerinden fırladı ve sekerek kapıya yöneldi ancak ağrı o kadar şiddetliydi ki istediği kadar çabuk davranamadı. Cade ondan önce fırlayıp kapının önüne dikilerek iri cüssesiyle çıkışı kapattı.

''Çekil önümden! Bana yardım ettin diye senin dalga geçmelerine katlanmak zorunda değilim!''

''Tamam, tamam... Sadece biraz takılmak istemiştim özür dilerim'' dedi Cade. Yüzüneki o sinir bozucu muzip ifade de silinmişti.

''Çekil dedim sana, eve gideceğim!'' diye bağıdan Vivian onu iteklemeye çalıştı ancak Cade yerinden bir milim dahi kıpırdamıyordu. Onu çekiştirmeye çalışırken yanlışlıkla sakat ayağına yük verince acıyla inledi tekrar.

''Tanrı aşkına, ayağının üstüne basamıyorsun daha, bu yağmurda onca yolu nasıl gideceksin?''

''Bu senin değil benim sorunum!'' Vivian ona dikleniyordu ancak yağmur sağanak şeklini almışken ve ayağının üstüne basamazken bu yaptığı hiç akıllıca değildi.

''Ormanda aç kurtlara yem olmak mı istiyorsun?'' Kurtlar mı? Vivian'ın beti benzi attı.

''Ve aç kalmış çakallar'' diye ekledi Cade. Aslında abartıyordu ama Vivian bunu bilemezdi. Yüz ifadesine yerleşen kararsızlığı kendinden memnun bir şekilde izledi. Ama kısa bir an sonra Vivian yüzüne kararlı bir ifade yerleştirip aptal cesaretiyle kapıya uzanınca ani bir hareketle onu tekrar kavrayıp omzuna atıverdi.

''Seni kaba herif bırak beni! İmdaaaatt!''

Cade onu kendi küçük yatak odasına taşıdı ve yatağın üzerine sert bir şekilde bırakıverdi. Vivian çırpınmayı kesmeyip bağırmaya devam edince üzerine çıkıp kadını bacakları arasında hapsetti ve ellerini sıkıca kavrayarak başının üzerinde birleştirdi. Bulundukları pozisyon öyle uygunsuzdu ve kötüydü ki şahit olan birisi kadının tecavüze uğradığını düşünürdü. Bir an Vivian'da öyle düşündü. Yoksa Cade fikrini değiştirmiş olabilir miydi? ki Vivian titremeye başlamış ve bağırmayı bile unutmuştu ama zaten ormanın ortasında bir kulübedeyken etrafta sesini duyurabileceği hiç kimsenin olmadığının da farkındaydı. 

''Neden bu kadar laf anlamazsın sen?''  diye soran Cade iyice ona yaklaşmıştı. Yüz yüzeydiler ve adamın bakışlarında tuhaf bir şey vardı. Göz bebekleri büyümüş gibiydi ve Vivian onun nefesinin hızlandığını fark edebiliyordu. Fark ettiği diğer şey ise karnının üzerinde hissettiği sertlikti. 

''Söz dinlemek bu kadar mı zor?'' diye sordu Cade. Sesi boğuklaşmıştı. Vivian işaretleri biliyordu. Adamı kızdırmayı başarmış ve fikrinin değişmesine neden olmuştu. Gözlerinin dolmasına engel olamadı. 

Cade altında zapt etmeye çalıştığı kadının cazibesinin farkındaydı ve lanet olsun ki kendi vücudu da buna tepki veriyordu. Vivian'ın kurumaya başlamış hafif nemli saçları kendi yastığına dağılmış, bol gelen gömleği yumuşacık görünen tenini ve zarif boynunu açığa çıkarmıştı. Ve titreyen dolgun dudakları... Cade onu öpmek istiyordu. Önce öpülmek için yratılmış dudaklarını, sonra ince, zarif boynunu... Göğüslerinin arasına doğru mahrem öpücüklerle ilerlemenin hayalini kuruyordu. 

Gözlerini yumdu ve bu fikirleri aklından uzaklaştırmaya çalıştı. Vivian istemediği sürece ona dokunmayacaktı. Asla!

''Lütfen bırak beni'' diyen zayıf sesini duydu Vivian'ın. Gözlerini açtığında yanaklarının göz yaşlarıyla ıslandığını gördü. Yeşil gözleri yaşlarla parlıyordu ve o gözlerde korku vardı. Vivian altında ürkek bir kuş gibi titriyordu. O an kadının aslında ne düşündüğünü fark edince Cade kendine çok kızdı. 

''Özür dilerim'' diye mırıldanırken kadının bileklerini bıraktı ve üzerinden kalkıp yatağın kenarına oturdu. Vivian ise anında bacaklarını kendine çekip büzülerek duvara dayalı tek kişilik yatağın en kenarına sığındı. Kendini uzun zamandır hiç bu kadar güçsüz hissetmemişti. Yıllar önce olanları hatırladıkça göz yaşlarına engel olamıyordu.

''Vivian, sana zarar vermeyeceğimi söyledim. Bunu asla yapmam. Sadece seni dizginlemeye çalışıyordum'' dedi Cade yumuşak bir sesle. Cevap vermeyince ona uzanıp dokunmak istedi ancak Vivian elinin temasından irkilince geri çekildi Cade. Ne kadar korktuğunu görünce bir kez daha kızdı kendine. Üzerine çullanış şekli düşünülünce ona hak vermeden edemedi. Kim olsa aynı şeyi yaşayacağını düşünürdü elbette.

''Çakallar konusunda abartmış olabilirim, bu civarda hiç çakal görmedim ama kurtlar konusunda şaka yapmıyordum. Ayrıca yağmur hala yağıyor, her yer bataklığa dönmüş olmalı.'' dedi kendisine bakmayan Vivian'a. ''Başına bir şey gelsin istemiyorum. Şartlar normale döndüğünde evine gitmene yardım edeceğim, söz veriyorum'' 

Vivian ona bir şey söylemese de olumlu anlamda başını sallayınca Cade rahatladı. Yatağın ayak ucunda katlanmış olan battaniyeyi açarak Vivian'ın üzerine örttü.

''Sen burada yat, ben ateşin başında olacağım ve seni rahatsız etmeyeceğim. Lütfen sabah tek başına bir yere gitmeye kalkma''


Vivian odaları ayıran yarım duvarın ardından onun koyun postundan yapılma halının üzerine uzanıp üzerine eski bir battaniye örttüğünü gördü. Ardından kendisi de battaniyesine sarınarak yatakta olabildiğince ufaldı. Kötü hissettiği geceler vücudu ister istemez hep bu pozisyona geliyordu. 

Artık ağlamıyordu ama ağlamasına neden olan olayları da kafasından atamıyordu. Hiç unutamayacak mıydı? Üzerinden zaman geçtikçe yaşadıklarının aslında bir rüya olduğun inandırmaya çalışmıştı kendini ama gerçektiler. Her ne kadar geçmişte olmuş olsa da yaşanmışlardı. Silip atması mümkün olacak mıydı ki?

'Cade sadece sana yardım ediyor' dedi kendi kendine. Adamın bunu neden yaptığını da anlamıyordu. Daha önce ona hiç kimse hiçbir konuda yardım etmemişti. Gerçi Vivian yardıma ihtiyaç duyabilecek birisi olmamıştı hiç. Hiçbir zaman muhtaç görünmemişti. Şimdi ise içinde deli gibi ihtiyaç duyduğu bir şey vardı ama ne olduğunu kendi bile bilmiyordu.

***

İki erkek sesi duyuyordu. Birisinin dün tanıştığı adama ait olduğunun farkına varmıştı ancak diğerini bilmiyordu.

''Ne zaman uyanır efendim?'' diye sordu yabancı adamın sesi. 

''Bilmiyorum Thompson. Dün oldukça kötü düştü. Eminim her yeri ağrıyordur.''  Cade kendisinden bahsediyordu.

''Buradan çıkıp bir doğuma gitmem gerekli ve-''

Vivian boğazındaki ağrıyla öksürerek gözlerini açmak zorunda kalınca kalınca sustular. Cade ona bir bardak su getirdi. 

''Vivian, Dr. Thompson seni muayene etmek için geldi.'' dedi Vivian suyu içerken. Vivian'ın hala yarı uykuda olan beyni bir an bu hiçliğin ortasında bir doktoru nasıl bulmuş olabileceğini düşündü. Sonra da Cade'e borçlanacağını fark etti.

''Buna gerek yoktu'' 

''Ayağınızdaki şişliğe bakılırsa kesinlikle gerek var bayan. Şimdi izin verin size bir bakayım.''

Vivian'ın kollarında dün fark edemediği ancak şimdi hafif yanma yaparak kendisini hissettiren çizikler vardı. Ama bunlar o kadar önemli değildi. Sırtında morluk ve ezikler vardı. Dr. Thompson'un her dokunuşunda acıyla inelemesine neden olmuşlardı ancak neyse ki kaburga kemikleri sağlam görünüyordu. Ama ne yazık ki sol bileğinde ki burkulma ciddiydi. Doktor en az iki gün daha yağının üstüne basmaması gerektiğini söyledi.

''Ama doktor, burada kalamam eve gitmem lazım'' diye yakındı çaresizce.

''Korkarım ki bayan, bu pek mümkün görünmüyor.''

Bölüm sonu.


Herkese merhabalar, ben bu ikiliyi şimdiden çok sevdim. Umarım sizler de seversiniz. Yorum yapmayı unutmazsanız çok sevinirim :)


Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro