Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

YATAY GEÇİŞ


Mert'in iş hayatının başlamasının üzeriden dört gün geçti. Artık para konusunu hallettiğinden aklını tümüyle kıza vermişti. Onu görmek, onunla konuşmak istiyordu. Ona duygularını açamadıkça içinde bir yara gibi büyüyordu hisleri. Günden güne büyüyor ve acısını arttırıyordu. Artık tahammül edilemez bir yere doğru gidiyordu. Ancak gidip kızla konuşamıyordu bir türlü. Buna vakti kalmıyordu artık.

Sabah sekiz de kalkıyor, okuluna gidiyordu. Öğle arası olunca B bloğun önünde kızı arıyordu ama bulamıyordu. Öğleden sonra tekrar derse giriyordu. Mert derslerinden devamsızlık yapamıyordu. Çünkü bir haftasını kaybetmişti ve toparlaması çok zor olmuştu. Birkaç gün daha kaybederse derslerinden geri kalırsa artık toparlayamazdı. Çünkü okuldan sonra gece yarısına çalışıyordu. Bu yüzden ders çalışmaya vakti kalmıyordu.

Mert için çok yorucu bir süreç oluyordu. Yurda geldiğinde sadece duş alıp uyumak için enerjisi kalmış oluyordu. Başka bir şey yapmak istese bile bunu başaracak gücü kendinde bulamıyordu. Tek isteği biraz olsun kendine vakit ayırabilmekti. Çünkü ayırdığı bu vakitte hemen kıza gidecekti. Yurt sahibi ile kavga etmemiş olsa yine yurdun önünde beklemeye giderdi. Ama bunu artık yapamazdı. Çünkü o yurt sahibinin ne kadar vicdansız bir adam olduğunu o gece anlamıştı. Kendisini bayıltana kadar dövüp sonra da sokağın ortasında öylece bırakıp gitmesinden ne kadar gaddar bir adam olduğu belliydi. Ama Mert ondan intikam almayı da unutmayacaktı. Her ne pahasına olursa olsun ondan intikamını alacaktı. Bunu yapmak için sadece doğru zamanı bekliyordu.

Mert kırtasiyeye gitti. İşler yoğunlaşmıştı. Artık o da yavaş yavaş işleri öğrenmişti. Gelen müşterilerle tek başına ilgilenebiliyordu. İçeride üç dört tane müşteri vardı. Raflar arasında geziniyorlardı. Mert de telefonuyla sosyal medyada geziniyordu. O sıra bir ses duydu "Kolay gelsin." Dedi bir ses. Bir kız sesiydi bu. Mert kafasını kaldırıp gelen müşterinin kim olduğuna baktı. Tam o anda kitlenip kaldı. İnsanın içine ferahlık veren, kulağındaki pası silen bu muazzam ses başka kimin olabilirdi ki? Gelen oydu. Oydu işte. Kızıl saçlı kızdı.

Mert'in yüreği hemen konuşmaya başladı "Ah ne çok bekledik seni bir bilsen. Çölde susuz kalmış bir bedevi nasıl ararsa suyu öyle aradık her yerde. Gel güzel kadın gönlümüzün bütün kapıları sonuna kadar açık sana. Gel gir hadi içeri." Dedi.

Beyin ona kızdı "Saçmalamayı kes. O şuanda bir müşteri olarak geldi. Bizimle bir ilgisi yok. Önce onun işini halletmemiz gerek. Sonra belki dışarıda konuşmak için birkaç dakikasını bize ayırmasını rica edebiliriz." Dedi.

Kalp isteksizce buna razı geldi "Tamam öyle olsun." Dedi yüzünü asan çocuklar gibi. Mert içindeki çatışma son bulunca kızıl saçlı kıza "Sağ olun. Buyurun nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu. Kızıl saçlı kız çantasından flash diskini çıkardı. Mert'e uzattı "Ben çıktı almak istiyordum." dedi. Bunu söylerken yüzünde öyle güzel bir gülümseme vardı ki Mert ona bakmaktan söylediklerini duymadı bile. Elinde flash diski görünce tahmin etti ne istediğini. Flash diski elinden alırken eli kızın eline değdi. Aman Allah'ın bütün vücudu ürperdi. Bu da neydi böyle? Elektrik çarpmış gibi olmuştu. Bu daha önce hiç hissetmedi bir duyguydu.

Flash diski alıp bilgisayara taktı. Sandalyeye oturdu. Flash disk açıldığında kızı yanına çağırdı. "Hangi dosyaların çıkmasını istiyorsunuz?" diye sordu. Kız ekranı daha iyi görebilmek için eğildi. Tam o anda başının arkasında rastgele bir tokayla tutturduğu saçları Mert'in omuzlarına düştü. Mert yine elektrik çarpmış gibi ürperdi. Bu da neydi böyle? Neden böyle oluyordu ki? Kız üstüne eğilince burnuna tarifi imkânsız bir koku geldi. Hayır, kesinlikle bu dünyadan olmayan bir kokuydu bu. Mert kokuyu daha iyi alabilmek için gözlerini yumdu ve derin bir nefes aldı. O enfes kokuyu içine çekti. Sanki ölmüşte cennete gelmiş gibiydi.

Bütün bunlar gerçek olamaz gibi geliyordu ona. Kıza bu kadar yakın olmanın böylesine güzel olduğunu hayallerinde bile görmemişti. Kız onu uyarana dek öylece kaldı "Ne yapıyorsunuz?" diye sordu. Mert bir anda kendine geldi. Girdiği hayal âleminden gerçeklere dönüş yaptı. Kıza "Çok özür dilerim. Parfümünüz beni çok etkiledi." Dedi. Sonra birden yüzünün yandığını hissetti. Hayır olamaz. Yüzü kızarıyordu. Bu olmasın lütfen. Kıza söylediği ilk cümle bu olmamalıydı. Neyse ki kız "Teşekkür ederim." Dedi gülümseyerek. Mert rahatladı bundan sonra. Kızın gösterdiği dosyaları açmaya başladı.

İlki bir ödev dosyasıydı. Mert bu dosya sayesinde kızın isminin "Filiz Asilyıldız" olduğunu öğrendi. Bu ne güzel bir ad ve soyadıydı böyle. Kızla ilgili her şey Mert'e güzel geliyordu. Kız "Görsel Sanatlar Öğretmeliği" ikinci sınıfta okuyordu. Mert onun kendisinden büyük olduğunu öğrenince içine bir kuşku düştü. Beyni hemen sorgulama yapmaya başladı. "Ya bu kız ondan küçük olmamızı sorun ederse?" diye düşündü.

Kalp onu teskin etmeye uğraştı "Aşkın yaşı olmaz." Dedi. Beyin "Sen öyle san. Kızlar kendinden büyük erkeklere daha çok ilgi duyar." Dedi. Kalp karşı çıktı "Öyle bir şey yok. Kızlar hoşlandıkları erkeğin yaşına bakmazlar. Önemli olan onu etkileyebilmemiz. Sonrasının bir önemi yok." Dedi.

Aslında beyin bu cevaptan tatmin olmamıştı. Ama kız beklediği için başka bir şey söylemedi. Mert kızın gösterdiği diğer dosyaların da çıktısını aldı. Toplamdan on sayfalık bir çıktıydı. Mert "Bittiyse flash diski çıkarıyorum." Dedi. Kız "Evet, bitti." Dedi. Öyle güzel konuşuyordu ki Mert onun her hareketine ayrı âşık oluyordu. İçini bir korku kaplamaya başladı. Böylesine güzel bir kız ya kendisi ile olmayı kabul etmezse.

İşte o zaman Mert için tam bir cehennem hayatı başlardı. Mert aklındaki düşünceleri bir kenara bırakıp kızın çıktılarını şeffaf dosyaya yerleştirdi. Kız çıktıları incelerken bir an duraksadı ve sonra flash diski uzatarak "Ya ben bir çıktıyı unuttum. Tekrar bakabilir miyiz?" diye sordu. Mert içinden istersen bu tatlılıkla bilgisayarı bile yeniden icat edebilirim, dedi. Beyni ona "Atma Şakir." Dedi. Mert kendi kendine gülümsedi.

Kız bunu üstüne alındı. "Kusura bakmayın. Çok yorgunum da unutmuşum." Dedi. Sanki biraz alınmış görünüyordu. Mert hemen onun gönlünü almak için ilk aklına geleni söyledi. "Hiç sorun değil. Siz isteyin sabaha kadar burada durup çıktı alalım." Dedi. Kız gülümseyerek "Teşekkür ederim." Dedi. Bir kızın her hareketi nasıl bu kadar güzel olabilirdi.

Bu kız Tanrının özel üretimi falan mıydı yoksa? Kesinlikle o büyük sanatçı bu kıza özel davranmıştı. Belki de bu kız insanoğluna gönderilmiş bir mesajdı. Tanrı onlara gücünün sınırları olmadığını gösteriyordu. Sanatta isterse zirveye çıkabileceğinin eşsiz bir sembolüydü bu kız.

Kızın istediği son dosyayı da açtı Mert. Dosyaya şöyle bir bakınca Mert'in yüreğine bir sancı girdi. Yatay geçiş başvurusuydu bu. Şaşkınlıkla kıza döndü ve "Yatay geçiş mi yapıyorsun?" diye sordu. Bunu bir anda yapmıştı. Bir refleks gibi istemsizce olmuştu. Kız onun birden bunu sormasına şaşırdı. Yine de nezaketen "Evet." Dedi. Ancak Mert'in tavrından rahatsız olmuştu. Bu çocukta bir şeyler olduğunu sezmişti. Kendisine dair bir şeyler vardı.

Hem sanki bu çocuğu birkaç defa yurdun önünde görmüştü. B bloğun önünde de görmüştü. Hatta dekanlığın önünde de görmüştü. Bütün bunlar tesadüf olamazdı. Bu çocuk kesinlikle onu takip ediyordu. Çocuğun şaşkınlıkla kendisine bakmaya devam ettiğini görünce "Çıktıyı alabilir miyim?" diye sordu. Bu soru Mert'i kendisine getirdi. Hemen yazdırma komutunu verdi. Ancak yüreği sızlıyordu. Acılı yüreği birden bir umut yeşertti zihninde "Belki bizim onu sevdiğimizi öğrenirse gitmekten vazgeçer." Dedi. Beyin de buna inanmak istedi "Umarım öyle olur." Dedi.

Mert son çıktıyı da alıp kıza verdiğinde kız ödemeyi yapıp dışarı doğru hareketlendi. Mert onun gittiğini görünce arkasından seslendi "Filiz.". Filiz dönüp arkasına baktı. Mert içerideki müşterilerin kendilerine baktığını görünce kızın yanına gitti. Kız meraklı gözlerle ona bakıyordu. Kıza yaklaştıkça titremeye başladı. Hem de öyle böyle bir titreme değildi bu. Kış günü bir metre karın altında sadece tişörtle duruyor gibi titriyordu.

Filiz onun titremesinden duygusal bir şeyler söyleyeceğini tahmin etti. Mert "Dışarıda beş dakika konuşabilir miyiz?" diye sordu kibarca. Kız yüzünü astı. Konuşmanın içeriğinin ne olacağı çok belliydi. "Üzgünüm. Erkek arkadaşım beni bekliyor." Dedi. Kapının önünde uzun boylu, sarışın bir çocuk bekliyordu. Arkası dönük olduğundan Mert sadece bu kadarını görebildi. O anda dizleri öyle bir titredi ki Mert düşeceğini sandı. Eğer raflardan birinden tutunmasaydı gerçekten düşerdi.

Kızın öyle sıradan bir şeymiş gibi tek nefeste söylediği bu cümle Mert'in zihnine bir hançer gibi saplandı. Beyninin içinde dolaşmaya başladı. Zihninin her yerinde dolaşmaya başladı "Erkek arkadaşım." Kelimeleri. Oysa Mert bu kelimelerin tasvir ettiği kişinin kendisi olmasını her şeyden çok isterdi. Filiz onun hiçbir şey söylemediğini görünce kırtasiyeden çıkıp gitti. Mert arkasından öylece bakakaldı.

Filiz çocuğun yanına gidince çocuk onu öptü. "Nerede kaldın sevgilim?" diye sordu. Mert bunu duymaktansa sağır olmayı tercih ederdi. Ama yine de dinlenmeye devam etti. Filiz "Bir tanesini unutmuşum ondan uzun sürdü." Dedi. Çocuk "Yatay geçiş başvurusunu da çıkardın mı?" diye sordu. Kız "Evet." Dedi. Çocuk "Demek sonunda buradan kurtuluyoruz." Dedi sevinçle ve kızı bir kez daha öptü.

Sonra da ilerde bekleyen arabaya binip gittiler. Mert dışarı çıkıp onların arkasından bakakaldı. Kırtasiyenin önünde küçük bir tabure vardı. Mert ona oturdu. Çünkü daha fazla ayakta duracak dermanı kalmamıştı. Gözlerine yaşlar hücum ediyordu. Böyle bir şey nasıl olabilirdi? Yüreği bunu kabul etmiyordu. Hayır, bu olamazdı. Böyle bir şey mümkün değildi. Nasıl olurdu da bir başkasının sevgilisine âşık olmuştu?

İçinde bir yangın vardı. Duygularıysa yangından kaçmaya çalışan insanlar gibi çığlık çığlığa koşuşturuyorlardı. Bu berbat bir histi. Bunca zamandır hayalini kurduğu kız gözlerinin önünde bir başkası ile çıkıp gitmişti. İçindeki yangını nasıl söndüreceğini bilemedi. Cebinden bir sigara çıkardı ve yaktı. Derin derin içine çekti nikotin çubuğunun zehirli gazını. Bir insan içindeki yangını dumanla söndürmeye çalışır mıydı hiç?

İnsan içi yanarken her şeyden medet umar oluyordu. Bir anda akan gözyaşları derdine derman olur sandı. Bir süre o küçük taburede içindeki büyük acıyla oturup ağladı. Sonra içeriden patronu seslendi. Eğer işçiyseniz acınızı yaşamaya bile hakkınız yoktu. Mert gözlerini kuruladı, sigarasında son bir derin nefes alıp attı. Çalışması gerekiyordu. 

İnstagram:bzkrtmslm1

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro