VİZE
Mert çok sevinmişti okunma rakamlarının böyle yükselmesine. Acaba hemen başka bir yazı daha mı yazmalıydı? Kararsız kalmıştı. Kızıl saçlı kıza sorma ihtiyacı hissetti. "Sence hemen bir yazı daha mı yazmalıyım?" diye sordu. Kızıl saçlı kız "Hayır." Dedi net bir dille. Mert onun neden böyle keskin bir şekilde reddettiğine anlam veremedi. Halbuki daha biraz önce kendisini bunun bir yetenek olduğunu inandırmaya gayret eden ve sonunda da başaran oydu. Mert "Neden?" diye sordu merakla. Kızıl saçlı kız "Çünkü bu hafta vizelerin var. Senin önceliğin yazı yazmak değil, vizelere hazırlanmak olmalı. Hem kızların yaptığı yorumları görmedim sanma." Dedi. Mert bu sondaki cümleyi duyunca onun asıl derdini anladı.
"Sen beni kıskanıyor musun?" diye sordu. Kızıl saçlı kız Mert'in böyle damdan düşer gibi sormasını beklemiyordu. Buna biraz şaşırmıştı. Ayrıca Mert'in durumun farkında olması da onu utandırmıştı. Kan yanaklarına hücum etmiş, yanakları yanıyordu. "Hayır." Diyebildi kısık bir sesle. Mert bu işten baya keyif almıştı. Ne güzel şeydi şu kıskanılmak. Hiç böyle tatlı olmamıştı daha önce. "Bas baya kıskanıyorsun işte." Dedi Mert sırıtarak. Yüzünden memnuniyet akıyordu. Kızıl saçlı kız bir an durup düşündü "Bunu saklamanın ne mantığı var ki?" diye sordu kendi içinde.
Mert onun her hareketini gözlemliyor. Ne hissettiğini, ne düşündüğünü anlamaya çalışıyordu. "Evet kıskandım." Diye itiraf etti kız. Mert onun bu itirafını beklemiyordu. "Benim gözüm senden başkasını görür mü sanıyorsun?" diye sordu kıza sırnaşmaya çalışarak. Kızıl saçlı kız "Hele bir görsün de bak nasıl oyuyorum." Dedi. Gayet ciddi duruyordu. Mert onun bir ara gerçekten bunu yapabileceğini düşündü. "Beni korkutuyorsun." Dedi. Gerçekten korkmuş gibi davranıyordu.
Kız "Kork! Kork ki benden başkasını aklından bile geçirmeyesin." Dedi. Kızın bu tavrı bu konuşmaları onu gerçekten korkuttu. Ama çok hoşuna da gitti. Kızın kendisini sevdiği anlaşılıyordu buradan. Daha önce onun duygular beslediğini anlamıştı. Ama şimdi onun sevdiğinden emindi. "Allah'ım sana şükürler olsun." Dedi ellerini gökyüzüne açarak. Kız onun neden böyle birdenbire duaya başladığını anlamadı. "Bu dua niçindi?" diye sordu. Mert "Senin için." Dedi gülerek. "Ne yaptım ki ben?" diye sordu kız şaşkınlıkla. Hala ne olduğunu anlamamıştı.
Mert "Geldin ve hayatımı cennete çevirdin. Senden önce şu evde her saniye zulümken senleyken her anım kucak dolusu sevgiyle geçiyor. Senin burada olman bile bana yaşama sevinci veriyor. Ama şimdi görüyorum ki sen de beni seviyorsun." Dedi. Kızıl saçlı kız bunu bir süre hissettirmek istememişti. Henüz erken olduğunu düşünüyordu. Ama ne gerek var buna dedi içinden. Kime göre ya da neye göre erkendi? Onu seviyordu işte. Bunu saklamanın ne mantığı vardı ki. "Evet, seni seviyorum." Dedi. Gözlerinin içine bakarak söyledi bunu. Mert o anda eridi bitti.
Yüreğindeki yangın bütün vücudunu sardı. Bir ateş basmıştı onu. Öyle sevindi ki bu habere kıza sarıldı. Onu kendi çevresinde döndürmeye başladı. Kız ona "Dur yapma. Başım dönüyor." Dese de aldırmadı. Birkaç tur daha döndü. Sonunda durduğunda kız ayakta duramıyordu. Gerçekten başı dönmüştü. Mert onu kucaklayıp L koltuğa yatırdı. Kız biraz toparlanınca ona bir tane yapıştırdı. "Sana başım dönüyor, diyorum. Ne diye durmuyorsun deli oğlan?" dedi. Mert ona bakıp gülüyordu. Sevdiği kız da onu seviyordu. İçinden volkanlar patlıyordu. Bütün organları yek sesten kutlama çığlıkları atıyorlardı. İlk defa onları böylesine sevinçli görüyordu.
Kızıl saçlı kız biraz toparlanınca ayağa kalktı. "Sen işten geldin. Aç değil misin?" diye sordu. Mert'in aklına o zamana kadar yemek gelmemişti bile. Ama kız bu soruyu sorunca midesinde büyük bir boşluk hissetti. "Evet açım." Dedi. Kızıl saçlı kız "Sana yemek yapardım ama evde hiç malzeme yok. Sen ne yapıyordun, ne yiyordun daha önce?" diye sordu. Mert düşündü. Ama bir yanıt bulamadı. Çünkü bu eve kız gittikten sonra taşınmıştı. O zamandan bu zamana nadiren yemek yapmıştı. Onlar da hep kolay yemeklerdi. Onun dışında genelde dışarıdan bir şeyler getirmişti.
Kız gittikten sonra iyice iştahtan kesildiğinden iki lokma yiyip doyuyordu zaten. Bazı geceler de hiçbir şey yemiyordu. Bazı geceler sadece alkol içiyordu. Kız onu hafifçe sarstı "Bu kadar zor bir soru değildi." dedi gülümseyerek. Mert "Ben çoğunlukla dışarıdan söylüyordum." Dedi. Kızıl saçlı kız "Bu gecelik biz de öyle yapalım. Ama hep dışarıdan söylenmez. Bundan sonra sen dışarıda olduğun zamanlar beni ararsın. Ben de sana ne lazımsa söylerim getirirsin." Dedi. Mert gülümsedi. Asker gibi selam verdi. "Emredersiniz kumandanım." Dedi.
Kız "Şapşallık yapma. Hadi ne yiyeceksen söyle de gelsin. Ben de acıktım. Hem birazdan buradaki esnaflar kapanmaya başlar." Dedi. Kız haklıydı. Buradaki esnaflar çabuk kapatıyordu. Mert "Ben kıymalı pide yiyeceğim sen ne yersin?" diye sordu. Kız biraz düşündü "Bana da hamburger söyle." Dedi. Mert telefonunu çıkardı ve siparişleri verdi. Yaklaşık yarım saat sonra yemekleri gelmişti. Mert büyük bir iştahla yemeği yiyip bitirmişti. Kız ona baktı. "Bugünlük şanslısın." Dedi. Mert "Neden?" diye sordu. "Çünkü dışarıdan söyledik ve bulaşık çıkmadı. Masayı toplayarak kurtulacaksın." Dedi gülerek.
Mert onun kendisine iş buyurmasına bozuldu. "Masayı toplarım da bulaşık konusunu anlamadım." Dedi. Kız güldü. "Anlamayacak bir şey yok. Ben yemek yapacağım. Sen de bulaşıkları yıkayacaksın." Dedi gülmeye devam ederek. Mert "İyi bari kardayım. Eskiden hem yemeği yapıyordum hem de bulaşığı yıkıyordum." Dedi gülerek. Kızıl saçlı kız "Kabul etmene sevindim. Bir an senin maço olma ihtimalinden korkmuştum. Bütün ev işlerini benden beklemen çok sinir bozucu olurdu." Dedi. Mert "Ben öyle biri değilim. Sonuçta hayat müşterektir." Dedi. Kız bu cevaptan duyduğu memnuniyeti belli ederek "İyi ki de değilsin." Dedi. Mert masayı topladı. Kız da hemen bir güzel sildi. Mert tekrar geldi masaya oturdu.
Kızıl saçlı kız onun bu hareketine kızdı "Sen böyle boş mu oturacaksın?" diye sordu. Mert "Ne yapayım?" diye sordu. Kız "Senin yarın vizen yok mu? Neden çalışmıyorsun?" diye sordu. Mert de "Ben hiçbir zaman ders çalışmadım." Dedi. Sonra birkaç gün önce çalıştığı vizeyi hatırladı. "Sadece sinir olduğum hocaların derslerine çalışıyorum." Diye düzeltti kendini. Kızıl saçlı kız "Öyle bir kaide yok bundan sonra. Derslerine çalışmanı istiyorum. Bak eğer tembel bir öğrenci olursan babam ilişkimize onay vermez." Dedi.
Mert şaşırdı "Babanın onay vermesinin benim derslerimle ne ilgisi var?" diye sordu. Kızıl saçlı kız "Sen fakülteyi bitirince atanmak için sınava gireceksin, biliyorsun değil mi?" diye sordu. Mert alaycı bir tavırla "Niye sen girmeyecek misin sınava?" diye sordu. Kız "Hayır ben girmeyeceğim." Dedi. Mert "O zaman özel okulda falan mı çalışacaksın?" diye sordu. Kızıl saçlı kız "Hayır. Babam bana söz verdi. Okulu bitirdikten sonra bana bir atölye açacak. Atanıp başka şehre gitmemi istemiyordu. Ben de ona böyle bir şey teklif ettim. O da kabul etti. Ama konumuz bu değil. Senin ders çalışman gerek. Çünkü okul bittiğinde sınava gireceksin ve derslerin iyi olmazsa sınavdan iyi bir puan alıp atanamazsın." Dedi.
Mert hemen karşı çıktı. "İyi de neden şimdiden ders çalışmaya başlıyorum ki? Son sene bir kursa giderim. Biraz da çalışırsam iyi bir puan alırım." Dedi. Kızıl saçlı kız ofladı. "Of Mert ne kadar da mızmızlanıyorsun. Babamın karşısına çıkarsak babam sana mutlaka derslerini sorar. Senin derslerin kötü olursa bunu mutlaka sana karşı bir koz olarak kullanır. Gelip bana bu çocuktan bir şey olmaz, diyecektir. Sen beni istiyorsan dediklerimi yapmalısın." Dedi.
Mert söz konusu ders çalışmak olunca bir tuhaf oluyordu. Bir türlü bunu kabullenemiyordu. Sanki sırtına ağır bir yük binecekmiş gibi hissediyordu. Zaten ne zaman derslerine çalışmaya başlasa hep uykusu gelirdi. Hem bu nasıl bir şeydi böyle? Babası onun derslerini ne yapacaktı ki? Bundan ona neydi? Anlaşılan bu adam müsteşar olmuştu olmasına ama kendisini geliştirememişti. Bir insanın zekâsı, başarısı, hele karakteri okul notlarından belli olmazdı. Hem de hiç belli olmazdı.
Nice zenginler vardı ki okul derslerinde hep başarısız olmuşlardı. Nice dahiler vardı ki okuldan geri zekâlı oldukları iddia edilerek atılmışlardı. İşte Mert bütün bunları düşünerek aklında kızıl saçlı kızın babasının haksız olduğunun gerekçelerini biriktiriyordu. Yeterince gerekçe biriktirince kıza baktı. Kız pür dikkat kesilmiş onun ne diyeceğini bekliyordu. Mert onun böyle tatlı tatlı, uslu bir çocuk gibi bekleyişini görünce yelkenleri suya indirdi. Kız öyle tatlı bakıyordu ki Mert onun için ders çalışmak değil ders bile anlatırdı. "Tamam." Dedi Mert.
Kız sevindi. Elleriyle alkış tuttu. "Benim için yapacağını biliyordum." Dedi. Mert "Senin için yapamayacağım şey yok." Dedi. Hem ders çalışmak kendisi için de faydalı bir şeydi. Kızıl saçlı kız "Hadi o zaman sen dersine çalış. Ben de resmime başlayacağım." Dedi. Mert "Tamam başlayalım." Dedi. Ama içeri gittiğinde ders çalışmak için herhangi bir evrakı ya da ders notu olmadığını fark etti. Hemen sınıf arkadaşlarından birine mesaj attı. Arkadaşı ona notların fotoğraflarını yolladı. Mert onlara bilgisayarda çalıştı. Daha yeni başlamıştı ki uykusu geldi bile. Mert kafasını kaldırıp kızıl saçlı kızın ne yaptığına baktı.
Kız bütün dikkatiyle boş tuvale bakıyordu. Parmağını bir noktaya götürüyor sonra orada biraz durup oraya bir işaret atıyordu. Belli ki ne yapacağının, nasıl çalışacağının planlamasını yapıyordu. Mert ben de böyle yapmalıyım diye düşündü. Arkadaşının gönderdiği notların kaç sayfa olduğunu saydı. Toplamda yirmi sayfaydı. Mert yalnızca yirmi sayfa varmış, dedi içinden. Yirmi sayfalık bir kitap okuduğunu düşündü. Önce düz okuyup geçti. Ancak bu şekilde aklında bir şey kalmadığını görünce defter kalem getirip not tutmaya başladı. Not tuttukça dersi anlamaya başladığını hissetti.
Arada küçük molalar verseler de gece yarısına kadar biri resim yaptı, öbürü yarın ki sınavına çalıştı. Mert ders çalışınca fark etmişti ki zihinsel yorgunluk bedensel yorgunluktan daha kötüydü. Sanki üstünden kamyon geçmiş gibi hissediyordu. Bu durumu kızıl saçlı kıza da anlattı "Alışık değilsin ondandır." Dedi kız gülerek. Evet, kesinlikle haklıydı. Mert bu zamana kadar çok nadiren ders çalışmıştı. Şimdi böyle oturup iki saat ders çalışınca kafasına ağrılar girmişti. Bakalım yarın sabah bu ders çalışmasının karşılığını sınavda görebilecek miydi?
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro