VALİZ
Kız onu hafifçe itti. Mert ne olduğunu anlamadı. "Lütfen bunu bir daha yapma." Dedi. Mert istemsizce "Neden?" diye sordu. Kız utandı, başını öne eğdi. "Yapma işte." Dedi. Mert onu daha fazla utandırmak istemedi. "Sen nasıl istersen." Deyip konuyu kapattı. Kız kahve kavanozuna yöneldi. "Kahveyi nasıl seversin?" diye sordu. Mert "Şekersiz ve koyu." Dedi. Kız "Yani amerikano gibi mi?" dedi. Mert başıyla onayladı. Sonra da geçip masadan bir sandalye çekti ve oturdu.
Kız suyu kaynattı. Çay kaşığıyla kavanozdan ikişer kaşık kahve çıkarıp kupa bardaklara döktü. Sıcak suyu dökerken kahve kokusu her yeri kapladı. Mert bu kokuyu içine çekti. Az sonra dünyanın en güzel kahvesini içecekti. Çünkü sevdiği kız kahveyi kendisi için yapıyordu. Kız kendi bardağına bir tatlı kaşığı şeker attı. Sonra da güzelce karıştırdı. "İşte hazır." Dedi gülümseyerek. Önce Mert'in kahvesini getirip önüne koydu. Sonra da kendi kahvesini aldı. Masadan sandalye çekip oturdu.
Kahvelerini içerken kız gülmeye başladı. Mert "Kahve harika olmuş." Dedi. Kız "Teşekkür ederim." Dedi ve gülmeye devam etti. Mert onun bu aniden gelen gülmesi karşısında şaşırdı. Ancak durmadığını görünce sorma ihtiyacı hissetti. "Neden gülüyorsun?" diye sordu. Kız ona baktı. Hala gülüyordu. Gülmesine engel olamayarak "Ben senin adını bilmiyorum." Dedi. Mert şaşırdı. Daha komik bir şey bekliyordu. "Ciddi misin?" diye sordu. Kızın o anda gülümsemesi kesildi. "Evet." Dedi sakince.
"Ama nasıl olur? Kafede çalışan arkadaşına sormuştun hani? Adımı bilmeden beni nasıl sorabildin?" diye sordu. Meraklı gözlerle ona baktı. "Sen bana itiraf yapmıştın ya?" dedi ve Mert'e baktı. Mert "Evet yapmıştım." Dedi. Kız "İşte ben de bunu hatırlatarak sordum. Bana itiraf yapan o çocuğun evi nerede, diye sordum. Kız da biliyormuş zaten. Herhalde çok işi olduğundan adını söylemedi. Hemen evi tarif edip gitti. Zaten başı çok kalabalıktı. Ben de fazla oyalamak istemedim." Dedi. Mert "Çok tuhaf." Dedi.
Kız "Tuhaf olan ne?" diye sordu ciddi bir sesle. "Sen şimdi bu kadar yolu adını bilmediğin bir adam için mi geldin? Hem de aileni ve sevgilini terk ederek çıkıp geldin." Dedi. Kız "O adını bilmediğim adam öyle güzel aşk yazıları yazıyordu ki sitede, adını bilmesem bile ona güvenip geldim. Çünkü adını bilmiyordum ama aşkını biliyordum. Önemli olan da buydu. Ayrıca şuna sevgilin deme. Artık benimle bir ilgisi yok onun." Dedi. Biraz kızgın görünüyordu.
Mert "Anladım. Zaten ben de adını bile bilmiyorken âşık olmuştum sana."dedi. ortamı biraz olsun yumuşatmaya çalışarak. Kız gülümsedi. "Doğru ya." Dedi yeni hatırlamış gibi. "Bana söyleyene bakar mısın? Hala adımı bilmesine rağmen bana kızıl saçlı kız diyen başkası sanki." Dedi gülerek. Kahvesinden bir yudum aldı. "Sen hala adını söylemedin bana." Dedi meraklı bir sesle. Mert gayet sakin bir sesle "Adım Mert. Mert Çağan." Dedi. Kız gülümsedi. "Memnun oldum Mert. İsmin çok karizmatik duruyor. Mert Çağan." Diye tekrar etti. Mert "İlk defa duyuyorum." Dedi. Kız bunu duymamış gibi davrandı. Bir süre sessizlik oldu. Kahvelerini içmeye devam ettiler. Mert bu sırada gözlerini kızdan ayırmadan onu izliyordu.
Sessizliği bozan yine kız oldu. "Valizimdeki eşyaları yerleştirmem için bana bir yer gösterir misin?" diye sordu. Mert "Tabi ki." Dedi gülümseyerek. Hala kızın yanında olduğuna inanmıyordu. İçinden onun hiç gitmemesi için dua ediyordu. Hep burada olsun, böyle tatlı tatlı gülümsesin istiyordu. Mert için bundan daha büyük bir dilek olamazdı. Onun yanında olması demek yeniden hayata dönmesi demekti.
Birlikte kalktılar ve odaya gittiler. Mert kendi elbiselerini gardırobun bir köşesine çekti. Zaten kendisinin elbiseleri bütün gardırobu dolduracak kadar çok olmadığından bazı yerler boş kalmıştı. Boş yerleri de ona gösterdi. İçi kıpır kıpır olmuştu. Kendisini kızıl saçlı kızla evlenmiş gibi hissediyordu. Evlenmişlerdi de artık sürekli bir arada yaşayacaklarmış gibi hissediyordu. Mert kesinlikle bundan çok mutluydu. Onun her an yanında olması demek hayatın cennete dönüşmesi demekti.
Mert kızın valizini alıp odaya getirdi. Valizi yere yatırdı. Tam açmak üzereydi ki kız hemen yanına gelip elinden tuttu. "Ne yapıyorsun?" diye sordu öfkeli bir şekilde. Mert onun neden öfkelendiğine anlam veremedi. "Gardıroba yerleştirmeyecek miyiz?" diye sordu. Kız "Ben hallederim" dedi. Gayet ciddi görünüyordu. Mert "Ben de yardım edeyim. Daha çabuk bitiririz." Dedi. Kız "Olmaz." Dedi net bir şekilde. "Neden olmaz? Ne olacak ki?" diye sordu Mert. Kız "Neden anlamıyorsun? Ben bir kızım ve özel eşyalarım var valizimde.
Senin görmeni istemiyorum." Dedi. Mert nasıl bir pot kırdığını yeni fark etti. Kıza daha ilk günden tekinsiz bir davranışta bulunmuştu. Hemen kıza bakarak "Özür dilerim. Çok haklısın. Ben hiç bunu düşünmemiştim." Dedi. Kız "Sorun değil."dedi. Sonra valizin üzerine eğildi ve fermuarını açtı. Kafasını kaldırdığında Mert'in kendisini izlediğin görünce "Neden hala buradasın?" diye sordu. Mert şaşkınlıktan ne yaptığını bilmiyordu. "Çok özür dilerim. Ben bir an seni izlemeye dalmışım." Dedi ve odadan çıktı. Kız arkasından seslendi "Kapıyı da kapat." Dedi. Mert odanın kapısını da kapattı.
Kız eşyalarını yerleştirirken Mert'in çok iyi kalpli biri olduğunu düşünüyordu. Onun aşkına güvenerek buraya gelmişti ve hiç pişman değildi. Onu üzen tek nokta Mert'in çok zayıflaması ve gözaltlarının simsiyah, gözünün içinin ise kıpkırmızı olmasıydı. Aslında bu haliyle onu biraz korkutmuştu. Onun bu halini kim görse korkardı. Ama daha çok üzülmüştü ona. Onun kendisi yüzünden bu halde olduğunu biliyordu. Kızıl saçlı kız içten içe korkuyordu. Çünkü Mert'e daha çok zararı dokunabilirdi. Babasının şimdi her yerde kendisini aradığını biliyordu ve yakın zamanda Trabzon'a da gelirdi. Trabzon'a geldiğindeyse onu bulabilirdi. Eğer bulursa Mert için hiçbir şey iyi olmazdı. Valizini yerleştirip odadan çıktığı sırada Mert'in telefonu çaldı. Mert telefonunu açtı.
Arayan patronuydu. Mert'e nerede kaldığını soruyordu. Saatine baktığında 16:15 olduğunu gördü. İşe geç kalmıştı. "Ağabey çok özür dilerim. Ben hemen geliyorum." Dedi. Patronu "Hadi çabuk ol. Tam vize haftası burası çok kalabalık." Dedi ve telefonu kapattı. Mert hemen ayaklandı. Odasına girdi. Kız da arkasından gitti. "Ne oldu böyle? Bu acelen ne?" diye sordu. Mert "İşe geç kaldım." Dedi. Kız derin bir oh çekti. "Çok korktum. Ben de bir şey oldu sandım." Dedi. Mert hırkasını ve tişörtünü çıkardı. "Önemli bir şey yok sakin ol." Dedi. Kıza baktığında kız gitmişti. Onun yanında soyunmasından rahatsız olduğunu anladı. Artık bu evde tek başına yaşamıyordu. Buna alışması biraz zaman alacaktı. Gidip odanın kapısını kapattı.
Mert üstünü giyip çıktığında kız masada oturmuş telefonuyla oynuyordu. Onun odadan çıktığını görünce "Çok zayıflamışsın." Dedi kederli bir sesle. Mert pek oralı olmadı "Bunu sonra konuşuruz. Şimdi telefonumu vereyim sana. Sonra benim çıkmam lazım." Dedi. Kız "Söyle." Dedi. Mert telefon numarasını söyledi. Kız kaydettikten sonra onu çaldırdı. Mert "Herhangi bir şey olursa beni ara." Dedi. Kız "Ne olabilir ki?" diye sordu merakla. Mert "Yardımıma ihtiyaç duyduğun ne olursa olsun. Hiç fark etmez." Dedi. Kız "Tamam." Dedi gülümseyerek.
Kapıya kadar Mert'e eşlik etti. Mert onu bu hareketinden çok mutlu oldu. Kendini onun eşi gibi hissediyordu. Bu harika bir histi. Tek yaşamak için eve çıkmıştı. Şimdi yanında biri vardı ve o bundan çok mutluydu. Demek ki onun rahatsızlığı yalnız kalmak istemesi değildi. O sevmediği insanlardan uzaklaşmak için buraya gelmişti. Çünkü sevmediğiniz bir insanın en küçük hareketleri bile dünyanın sonunu getirecek bir felaket gibi tepki göstermenize neden oluyordu.
Mert işe geldiğinde gerçekten çok kalabalık olduğunu gördü. Kırtasiye ders notlarını da sattığından öğrenciler vize zamanında kırtasiyeye akın etmişlerdi. İçeride en az yüz kişi vardı. Mert hemen içeri girdi. Kasanın arkasına geçti. Müşterilerle ilgilenmeye başladı. Kendisini oldukça enerjik hissetmesine çok şaşırdı. Ayrıca çok da mutluydu. Midesinde kelebekler uçuşuyordu. Bir an önce eve gidip kızın yanında olmak istiyordu. Onunla geçirdiği her saniye Mert için altın değerinde zamanlardı.
Mesaisi bittiğinde Mert yorgunluktan bitmişti. Kolunu kaldıracak hali yoktu. Ali Yavuz "Bugün çok iyi çalıştın. Sonunda seni şöyle canavar gibi görebildim." Dedi gülerek. Mert "Sağ ol ağabey." dedi. Ali Yavuz "Gel sana bir şeyler ısmarlayayım." Dedi. Mert normal koşullarda olsa bu teklifi kaçırmazdı. Ancak şimdi evde kızıl saçlı kız beklerken kendisine ne ısmarlarsa ısmarlarsın hiçbir önemi yoktu. O yüzden "Ağabey ben çok yorgunum. Eve gitsem daha iyi olacak." Dedi.
Ali Yavuz hiç düşünmeden "Hakkındır kardeşim. Hadi yarın görüşürüz o zaman." Dedi. Mert "Görüşürüz." Dedi. Kırtasiyeden yeterince uzaklaşınca kızıl saçlı kızı aradı. "Dışarıdan bir şey ister misin?" diye sordu. Kız "Ben çok acıktım. Canım pizza çekti. Bana pizza alabilir misin?" diye sordu. Öyle tatlı, yumuşak, kadife gibi bir sesle sormuştu ki Mert'in içi erimişti. "Sen iste sana pizzacıyı bile alırım." Dedi. Kız güldü "Abartma. Bir tane küçük boy pizza istiyorum." Dedi. Mert "Tamam." Deyip telefonu kapattı.
Eve gittiğinde yorgunluktan bayılmak üzereydi. Pizzaları masanın üzerine bıraktı. Kız ortalıkta görünmüyordu. Mert içerideki sıcak su buharına bakınca onun duş aldığını anladı. Muhtemelen şuanda odada üstünü giyiyordur diye düşündü. Mert'in içinde o zamana kadar pek de sesi çıkmayan bir yer konuştu "Hadi kapı deliğinden kızı izleyelim." Dedi. Mert başta onu tanımadı. Sonra söylediğini düşününce onu libido olduğunu anladı.
Kalbi hemen karşı çıktı libidonun bu sözüne "Bu çok alçakça bir davranış. Kız onun özel eşyalarını bile görmemize izin vermedi. Sense gelmiş onu dikizlemekten bahsediyorsun. Nesin sen? Sapık falan mı?" dedi sert bir sesle. Ancak libido onu takmadı bile. O beyni harekete geçirmeyi planlıyordu. "Hadi izleyelim. Merak etmiyor musun kızı? Hem siz sevgili sayılırsınız." Dedi. Beyin "Evet merak ediyorum." Dedi.
Libido bu cevabı beğendi "Hadi o zaman ne duruyorsun?" diye sordu heyecanla. Beyin karşı çıktı "Evet onu merak ediyorum ama onu dikizlemeyeceğim. Bunun kendi istediğiyle olmasını istiyorum. Şimdi onun onayı olmadan bakarsak sapık gibi davranmış oluruz." Dedi. Libido bu cevap karşısında çok öfkelendi "Sen korkağın tekisin." Diye bağırdı. Kız tam o anda odadan çıktı. Mert az önce düşündüklerin dolayı utandı. Kız onu öyle düşünceli görünce merak etti. "Ne düşünüyorsun?" diye sordu.
İnstagram: bzkrtmslm1
Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro