Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

SARHOŞ


O haftayı evde film izleyerek, şarkı dinleyerek, kitap okuyarak ve evde yapılabilecek keyif veren ne varsa yaparak geçirdiler. Kızıl saçlı kız Mert'i düzen konusunda çok zorluyordu. Onu her gece mutlaka ders çalışmaya zorluyordu. Neyse ki vizeleri bitmişti de Mert rahatlamıştı. Kız onu biraz rahat bırakmıştı. Ama evdeki kurallardan taviz vermiyordu. Mert evin herhangi bir yerini dağıtsa hemen onu uyarıyor, düzeltmesini istiyordu. Mert bu duruma alışmakta güçlük çekiyordu. Ama kızı çok sevdiğinden ve o her daim mutlu olsun istediğinden onun dediklerini yapıyordu.

Vize haftası bitince üniversite öğrencileri toplu halde memlekete gittiler. Neredeyse Trabzonlu öğrenciler dışında üniversite de kimse kalmadı. Hatta bazı derslerin hocaları da bu durumu bildiklerinden onlar da derslere gelmediler. Hâlbuki kimse öğrencilere de öğretmenlere böyle bir tatil vermemişti. Ama bu öğrenciler arasında yazılı olmayan bir kural gibiydi. Vizelerden sonra birçok öğrenci memlekete giderdi. Mert gitmedi. Gitmek istemedi. Kızıl saçlı kızı nasıl bırakıp gidebilirdi ki?

Gitmediğine daha sonra sevindi. Aslında tam bir sevinç sayılmazdı. Çünkü kızıl saçlı kızın babası adamlarını Trabzon'a yollamıştı. Adamlar her yerde kızıl saçlı kızı arıyordu. Mert onları görse de sakin olmaya çalışıyordu. Onlara bir şey belli etmemeye çalışıyordu. Adamlar bir ara kırtasiyeye de gelip kızıl saçlı kızın fotoğrafını gösterip onu görüp görmediklerini sormuştu. Mert hiç görmediğini söylemişti. Patronları da kızı tanımadıklarını ve görmediklerini söylemişlerdi. Adamlar buna rağmen kırtasiyenin sokağından birkaç gün ayrılmamışlardı.

Mert eve gidip kızıl saçlı kıza olan biteni anlattığında eski sevgilisinin e-mail attığını ama kendisinin inanmadığını söylemişti. Bu sayede onun doğru söylediğini anlamışlardı. Ama Mert hala ona cevap vermemesi gerektiğini düşünüyordu. Belki de e-mail atmasını isteyen babasıdır diye düşünüyordu. O e-maillerin altında eski sevgilisinin adı yazıyor diye ille de onun yolladığı anlamına gelmezdi bu. Her ihtimale karşı tedbiri elden bırakmamak gerekirdi.

Mert bu adamları görünce aklına dayak yediği adam geldi. Mert ondan intikam alacağına dair yemin etmişti. Ama bu zamana kadar bırakın intikamı, adamı bile bir kere düşünmemişti. Şimdi aklına bir plan gelmişti. O adamlar ortalıkta öylece dolaşacaklarına bir işe yarayabilirlerdi. Mert kafasında bir plan kurdu. Planından kızıl saçlı kıza bahsetmedi. Çünkü biliyordu ki o bunu öğrenirse onu vazgeçmesini istedi. Mert sırf o istiyor diye vazgeçerdi. Bu durumda kıza söylemek mantıklı değildi.

Plan şöyleydi. Mert bu adamların onu göremeyecekleri bir yerden onlara kâğıda sarılı bir taş atacaktı. Kâğıtta kızın adamın yurdunda kaldığı şimdi de adamın yanında saklandığı yazılacaktı. Mert onlara görünmeden taşı attı ve hemen koşup kırtasiyeye girdi. Adamlar onun daha önceden kırtasiyede çalıştığını bildiğinden ondan şüphelenmedi. Sokakta iki tanesi taşı kimin attığını ararken iki tanesi de kâğıdı okuyorlardı. Kâğıdı okuduklarında diğer ikisini de çağırdılar. Hemen yurda doğru koştular. Mert gizlice onları takip etti. Adamlar yurttan içeri girdiler. Baskın yapan özel hareket polisleri gibiydiler. Ellerinde silahları yurda girdiklerinde Mert de büyük bir keyifle olacakları izliyordu.

İçeriden bağırış çağırışlar geliyordu. Yurt sahibesi onların dışarı çıkması için bağırıp çağırıyordu. Ama adamlar çıkmıyordu. Mert yurdun karşı kaldırımına oturmuş, bir sigara yakmış keyif içinde olan biteni izliyordu. Kadının bağırtıları beş dakika sonra kesildi. Mert onun susmasının nedenini tahmin etti. Beş dakika sonra da tahmini doğru çıktı. Onu bir güzel benzeten adam bir arabayla ve yanında üç adamla içeri girdi. Mert onların da silahlı oldukları görünce tedirgin oldu. İçeride çatışma çıkmasından korktu. Onun yüzünden birileri ölürse kendisini affetmezdi. Bunu yapmamalıydı. Bu adamlar tehlikeliydi.

Korktuğu olmadı. İçeriden hiç silah sesi duyulmadı. Ama kız çığlıklarının ardı arkası da kesilmedi. Nihayet bir yirmi dakika kadar sonra kapının önüne polisler geldi. Mert ben neden akıl edemedim diye düşündü. Polis gelince kızıl saçlı kızın babasının korumaları dışarı çıktılar. Adamların ellerine ve kan olmuş üstlerine bakılırsa diğerleri fena dayak yemişlerdi. Korumalar ellerini kollarını sallayarak çıkıp gittiler. Polis dayak yiyenlerden iki tanesini kelepçeleyip götürdü. Mert'i döven adam ve yanındaki bir başka adam için ise ambulans çağırmışlardı. Mert ambulansı görünce "Oh olsun." Dedi. Şimdi ödeştik diye düşündü.

Belki intikamını kendisi almamıştı ama sonuçta onu hastanelik olana kadar dövdürtmeyi başarmıştı. Zaten zeki olan insanlar tek parmağını kıpırdatmadan intikam alabilenlerdir diye düşündü Mert. Elini o pisliğe bile sürmeden onu hastanelik etmişti. O pisliğin ağzına birkaç yumruk atsaydı içi daha çok soğurdu. Ancak böylesinin daha iyi olduğunu o da biliyordu. Çünkü eğer o adamla kavga etselerdi belki adamı teke tekte döverdi. Ama o buralarda olduğu müddetçe adam onu yine bulurdu. Belki bu kez dövmekle de yetinmez birkaç kurşun da sıkardı. Ama şimdi hem intikamını almış hem de başı belaya girmemişti.

İçi çok rahatlamıştı. Yaptıklarını bu adamın yanına bıraksaydı içi rahat etmezdi. Kendince hiçbir suçunun olmadığını ve haksız yere dayak yediğini düşünüyordu. Üstelik adama karşılık bile vermemesine rağmen adam onu bayıltana kadar dövmüştü. Bir de üstüne yolun ortasında baygın halde bırakıp gitmişti. Resmen onu ölüme terk etmişti. "Az bile yaptım." Dedi içinden. Ancak beyni "Abartmaya gerek yok. Sonra başımız belaya girer." Deyince ikna oldu. Bu olayı burada bırakmak en iyisiydi. Konu kapanmıştı.

Adamlar birkaç gün daha yurtlara ve otellere bakıp kızı aradılar. Sonra buraya bakmak onlara mantıksız gelmiş olmalı ki ortalıktan kayboldular. Oğuz e-mailde adamların Trabzon merkeze gittiklerini söylemişti. Mert ve kızıl saçlı kız bundan sonra rahatladılar. Ama kızıl saçlı kız babasının ne yapacağının belli olmayacağını o yüzden şimdilik evde kalmaya devam etmesinin en doğrusu olacağını düşünüyordu. Mert onun söylediklerini dinledi. Ama onun evde kalmaktan da çok sıkıldığını biliyordu. Bu yüzden bir akşam ona sahile gitmeyi teklif etti. Kız evden çıkmaması gerektiğini hatırlattı. Mert akşam giderlerse sahilde kimsenin olmayacağını söyledi. Kız bahane buldukça Mert ısrar etti. Kız problem üretti Mert çözüm buldu. Sonunda ikna oldu ve sahil kenarına gelmeyi kabul etti.

Küçük bir büfeden birer bira alıp sahile gittiler. Hava oldukça soğuktu. Biralarını içerken küçük bir ateş yaktılar. Ortalıkta kimse olmadığından rahattılar. Bir süre oturup denizi izlediler. Üşüyünce kalkıp gezmeyi akıl ettiler. Sahil boyunca yürüdüler. Sonra dalgakırana gittiler. Büyük bir kaya bulup oturdular. Mert bir eliyle kıza sarılmış, diğer eliyle de birasını yudumluyordu. Kızla soğuktan iç içe geçmişlerdi. Ama biraz daha denizin o hüzünlü havasını solumak, onun sebebini bilinmez matemine eşlik etmek istiyorlardı.

Mert sesler duydu. Birileri yaklaşıyordu. Ayağa kalktı ve çevresine bakındı. İleriden iki kişinin geldiğini gördü. Kıza ilerideki kayanın arkasına saklanmasını söyledi. Kızıl saçlı kız bunu reddetti. Buna gerek olmadığını söyledi. Mert onların sarhoş olduklarını ve salakça bir hareket yapabileceklerini söyledi. Kız bu sözlerden korktu ve Mert'in dediği gibi kayanın arkasına saklandı. Adamlar gelip Mert'in tepesinde dikildiler. Mert içinden aksi olsa şaşardım dedi içinden. "Ne içiyorsun sen?" diye sordular. Mert "Bira içiyorum." Dedi sakin kalmaya çalışarak. Adamlardan biri ona hafif bir tokat attı. Gülerek "Utanmıyor musun lan içmeye? Senin yaşın kaç?" diye sordu.

Adamların şivelerine bakılırsa buralıydılar. İkisi de otuzundan fazlaydı. "Bunda utanılacak bir şey yok. Hem siz de içmişsiniz." Dedi. Adamlardan biri yumruğunu kaldırıp "Sana ne lan bizden?" diye onun üstüne yürüdü. Mert geri çekildi. Adam kayalıkların arasındaki boşluğu görmedi ve bir bacağı kayaların arasına sıkıştı. Adam feryat etmeye başladı. Mert gülmeye başladı. Sonra adama acıdı ve onu çıkarmak için kolundan tuttu. Öteki bunu yanlış anladı "Bırak lan arkadaşımı." Diye gürledi. O da Mert'in üstüne yürüdü. Mert'e bir yumruk salladı.

Mert bu yumruktan kurtulmayı başardı. "Ben onun çıkmasına yardım edeceğim." Dedi. Ama adam hala onun üstüne gelip yumruk atmaya çalışıyordu. "Beni bu yalana inandırmazsın." Dedi. Mert geri geri adamdan kaçarken ayağı kaydı. Bir kayanın üstüne çok sert düştü. Kolu kanamaya başladı. Kızıl saçlı kız olduğu yerden çığlık attı. Sarhoş adam hiç oralı olmadı. Mert'in yere düşmesini fırsat bilip ona tekme attı. Mert yere düştüğü için canı yok yanmıştı. Çok sinirlenmişti. Bir de üstüne sarhoş adam kendisine tekme atınca Mert iyiden iyiye sinirlendi. Sarhoş adam yeniden tekme atmaya çalışırken ayağını havada yakaladı. Tutup çekti ve adamı yere düşürdü.

Adamın üstüne çullandı. Daha iki üç yumruk atmıştı ki "Ne yapıyorum ben?" diye sordu kendi kendine. Adam sarhoştu ne yaptığını bile bilmiyordu. Mert onları orada öylece bıraktı. Kızıl saçlı kızın yanına gitti. Kız çok korkmuş, kayanın arkasına iyice sinmişti. Mert onu "Hadi eve gidelim." Diye kaldırdı. Adamların yanından geçip gittiler. Adamların biri sıkıştığı kayaların arasından bağırmaya devam ediyordu. Diğeri ise düştüğü yerden kalkmaya çalışıyordu.

Kızıl saçlı kız eve geldiğinde hala korkudan titriyordu. Biraz sakinleştiğinde "Ben sana demedim mi evden çıkmayalım? Bak başımıza ne işler geldi." Dedi. Mert gayet sakindi "Başımıza hiçbir şey gelmedi. İki tane kendinden geçmiş sarhoş adam işte. Bunda büyütecek bir şey yok." Dedi. Mert gidip içeriden pamuk ve flester getirdi. Kolu baya kanıyordu. Durdurması gerekliydi. Pamuğa kolonya döküp yarayı temizledi. Kız onun kolunu görünce "Kolun ne hale gelmiş?" diye bağırdı. Mert "Önemli bir şey yok." Dedi ama önemli olduğu belliydi. Kız hemen kalkıp Mert'in yanına geldi.

Mert'in elinden pamuğu alıp temizlemeye başladı. "Sargı bezi yok mu?" diye sordu. Mert onu unutmuştu. "Dur getireyim." Dedi. Kız onu tekrar oturttu "Bana yerini söyle getireyim." Dedi. Mert "Komodinin çekmecesindedir." Dedi. Kız alıp geldi. Kolunu bir güzel temizledi, kanamayı durdurdu sonra da sargı bezi ile sardı. Kız bunları yaparken Mert ona bakıp gülümsüyordu. Kız arada gözlerini ona çevirince hemen ciddileşiyor, yalandan acıdan inler gibi sesler çıkarıyordu. Arada bir de "Yavaş ol acıyor." Demeyi ihmal etmiyordu.

Gerçekten acıyordu da ama Mert kızıl saçlı kız yanındayken acıyı falan umursamıyordu. Onun büyük bir ciddiyet içinde işini yapmasını izliyordu. Kız işini bitirince de onu kendisine çekip sarıldı. "İyi ki yanımdasın." Dedi. Kızıl saçlı kız "Bir daha oraya gitmeyelim. Sana bir şey olsaydı dayanamazdım." Dedi. Mert keyiften dört köşe oldu "Çok mu üzülürdün?" diye sordu. Kız kafasını kaldırıp onun gözlerine baktı "Tabi ki üzülürdüm. Senin tırnağına taş değmesin." Dedi. Mert yüzünü ellerinin arasına aldı ve onu öptü. 

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro