Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

MESAJ


Mert yüzsüzlükten korkmuyordu. Kıza sesini duyurmak istiyordu. Kızın duygularını bilmesini istiyordu. Belki gelirdi belki gelmezdi. Ama onun duygularını bilip bir şeyler söylemesini arzuluyordu. Gitmişti o. Büyük ihtimalle de dönmezdi. Ama yine de şansını denemek istiyordu. Biraz olsun içinde bir umut ışığı yanıyordu. Bu umut ışığına güvenerek kıza mesaj attı.

Bundan sonrası tam bir işkenceydi. Telefonu elinden bırakamıyordu. Kıza itiraf sayfasına yazdıklarını yazmıştı. Bulduğu her fırsatta nerede olursa olsun telefona bakıyordu. İçinde bir umut vardı. Ya bu umut da diğerleri gibi sönecekti ya da bu kez istediği olacaktı. Mert sabırsızlıktan kafayı yemek üzereydi. Aklında bin tane senaryo kuruyordu. Kızın cevap verdiğini hayal ediyor, ne yazacağını planlıyordu. Bu iş biraz daha uzun sürerse Mert'in keçileri kaçırması işten bile değildi.

Beklediği yanıt akşam saatlerinde kırtasiyedeyken geldi. Filiz mesaja cevap vermişti. Mesaj şöyleydi : "Etkilendim...". Bu ne demek oluyordu şimdi. İçi şenlik yerine döndü birden. Yoksa hayal ettiği şey gerçek mi oluyordu? Acaba Filiz ona mı gelecekti? Hemen bir mesaj daha attı. "Seni seviyorum." Yazdı.

Defalarca kez söylemek istiyordu. Burada yüz yüze söyleyememişti. Acısını mesajda sürekli söyleyerek çıkaracaktı. Filiz'den yanıt geldi: "İtirafı yapan da sendin değil mi?" diye sormuştu. Mert heyecanlandı. Elleri titreyerek yazmaya çalıştı. "Ben görmediğini sanıyordum." Dedi.

Filiz "Aslında ben görmedim. Arkadaşlarım görmüş. Onlar söylediler, ben de girip baktım." Dedi. Mert'in aklına bir soru takıldı "Peki ama gördüysen neden bir şey demedin?" diye sordu. Filiz'den gelen yanıt şöyleydi "Çünkü benim sevgilim var. Daha kırtasiyede konuşmak istediğinde bile görmüştün sevgilimi. Neden bu kadar zorluyorsun?" diye sordu.

Mert bu sözlerden dolayı utandı. Bunu yapmaması gerekirdi. Bu yaptığı yüzsüzlük, onursuzluktu. Kız ona kibarca durumu anlatmıştı. Şimdi yapması gereken bu işe hemen bir son vermekti. "Özür dilerim. Bunu yapmamalıydım. Size bir daha mesaj atmayacağım. Kendinize iyi bakın." Yazdı Filiz'e. Filiz'in yanıtı ise "Teşekkür ederim." Oldu.

Mert bir daha yazmadı ona. Ama yaklaşık yarım saat sonra bir mesaj daha geldi Filiz'den. Mert'in kalbi güm güm atmaya başladı birden. Ne olabilirdi ki bu? Acaba ne yazıyordu mesajda? Hemen açtı mesajı. "Bak kardeşim! Ben Filiz'in sevgilisiyim. Yaptığın terbiyesizlik. Sevgilisi olduğunu bilmen rağmen ne diye kıza yazıyorsun? Eğer birazcık onurun varsa artık Filiz'e yazmazsın. Eğer yazarsan da olacaklara katlanırsın. O Trabzon'a gelir, senin o mesaj yazan parmaklarını tek tek kopartır, uygun bir yerine monte ederim. Bir daha sakın yazma.".

Mert tam bir hayal kırıklığı içindeydi. Aynı zamanda sinirlenmişti. Bu aşağılık herif kendisiyle böyle konuşma hakkını nereden buluyordu. Kalbi onu sakinleştirmeye çalıştı. İlk defa onu utanırken görüyordu. "Hak ettik. Sevgilisi olan bir kıza yazacak kadar alçalmamalıydık. Bu bize yakışmadı Mert. Belki kızı kendimizden soğutmuş bile olabiliriz. Seni bu utanç dolu duruma düşürdüğüm için özür dilerim. Bütün bunlar benim suçum. Adama da kızma boşuna. Biri aynısını bizim sevgilimize yapsa biz de ona böyle tehdit ve küfür içeren mesajlar atardık." Dedi.

Beyin "Uzun zamandan sonra ilk kez haklısın." Dedi. İç sesi de ona hak verdi. Bu yaptıkları yanlıştı. Ne toplumsal ahlak kurallarına ne de Mert'in yapısına uymayan bir hareketti. Ama son pişmanlık fayda etmiyordu. Hem Mert şimdi böyle söylüyordu ama kızı da hala seviyordu. Hala onun bir gün kendisine gelme ihtimali olduğunu düşünüyordu.

Bu reddediliş Mert'e ağır geldi. Mert yurda gizliden alkol sokmaya başladı. Alkolle kendisini avutuyordu. Bir haftaya yakın zaman içip durdu. Kimse onun içtiğini fark etmedi. Çünkü gece yarısı herkes uyuduktan sonra içiyordu. Yangın merdiveninde gizliden gizliye içiyordu. Kimse onu göremezdi. Odaya geldiğinde ise doğrudan yatağına gidip uyuyordu. Sadece bazı geceleri Mustafa ayakta oluyordu. O da durumu fark etmesin diye onunla hiç konuşmuyordu. Zaten oyun oynamak dışında bir şey yaptığı da yoktu onun.

Bir gece yine içip de odaya geldiği zaman Berk'in de daha uyumadığı gördü. Berk "Mert biraz dışarı çıkalım mı?" diye sordu. Dışarı çıkmaktan kastı koridora çıkmaktı. Mert onun ne söyleyeceğini merak etti. Ama bir yandan da sarhoş olduğunu anlamasından çekiniyordu. Bu yüzden "Çok uykum var. Uyumam gerek." Deyip yatağına girdi. Berk "Çok önemli bir şey konuşmam gerek seninle." Dedi. Sesinde bir telaş vardı.

Mert heyecanlanmıştı. Acaba ne konuşmak istiyordu? Ama yine aklına sarhoşluğu aklına geldi. "Yarına kadar bekleyebilir." Dedi. Berk bu kez tehdit eder gibi bir tonla "Hayır hemen şimdi konuşmamız gerekiyor." Dedi. Mert bir şeylerin yolunda gitmediğini anladı. Çünkü Berk kendisi ile hiç böyle tehditkâr konuşmazdı. O böyle bir insan değildi. Neler olduğunu merak etti. Eğer Berk'e çok yaklaşmadan konuşursa ona sarhoş olduğunu hissettirmezdi. Mecburen teklifini kabul etti. "Hadi çıkalım öyleyse." Dedi.

Koridora çıktıklarında Berk nefes almasına bile izin vermeden "Neden içki içiyorsun?" diye sordu. Mert'in hemen teslim olmaya niyeti yoktu. "Ne içkisi? Ben içki falan içmiyorum." Dedi. Berk güldü. Ama alaycı bir gülüştü bu. "Hala inkâr mı ediyorsun? Leş gibi içki kokuyorsun. Bunu fark etmeyeceğimizi mi sandın? Şimdi cevap ver. Neden içki içiyorsun?" dedi.

Mert "Bu gece biraz canım sıkkındı ondan içtim. Neden sanki her gün içiyormuşum gibi davranıyorsun?" diye sordu. Az da olsa onu bu yöntemle kandırma ihtimali vardı. Ama planı tutmadı. "Mert çocuk mu kandırıyorsun? Bir haftadır her gün içtiğini biliyoruz." Dedi. Mert onun süreyi doğru tahmin etmesine şaşırdı. "Nereden biliyorsunuz?" diye sordu şaşkınlıkla.

Berk "Biliyoruz çünkü sen odaya girdiğinde odaya ağır bir içki kokusu da giriyor. Sen yatağa düşüp sızıyorsun ama biz senin kokuna uyanıyoruz. Dün başında iki saat toplantı yaptık. Herkes senden şikâyetçi olmayı düşünüyor. Erdem ile Ardahan dün seni dışarı atmayı bile düşündüler. Ben ve Demir engel olmasaydık geceyi koridorda geçirecektin." Dedi.

Mert neye uğradığını şaşırdı. O küçük sırrını kimsenin bilmediğini sanıyordu. Oysa herkes durumun farkındaydı. Bu tam bir utanç kaynağıydı. Mert ne diyeceğini ne cevap vereceğini bilemedi. Berk onun sessiz kaldığını görünce "Neden içiyorsun?" diye sorusunu yineledi. Mert buna bir bahane bulmak zorundaydı. İçmeye değecek bir bahane olması gerekiyordu. "Sevdiğim bir arkadaşımı kaybettim." Dedi Mert.

Berk güldü. "İtiraf etmeliyim ki güzel yalandı. Ama buna inanmamı bekleme. Çünkü ben ne olduğunu tahmin ediyorum. Hatta biliyorum." Dedi. Mert yine şaşırdı. Bu gece ne kadar da çok şaşırıyordu. "Biliyor musun?" diye sordu şaşkınlıkla. "Evet." Dedi başını hafifçe yukarı aşağı sallayan Berk. Kendinden bu kadar emin olması Mert'i tedirgin etmişti. Yoksa yurttaki herkes sevgilisi olan bir kıza aşk itirafında bulunduğunu öğrenmiş miydi?

Eğer öğrenmişlerse bundan sonra burada rahat edemezdi. Belki de sadece tahmin ediyordur diye düşündü Mert. Öyle ya Mert'in kendisinin itiraf etmesi için çabalıyor da olabilirdi. Bu yüzden bildiğinden emin olması gerekiyordu. "Ne biliyorsun?" diye sordu. Berk "Bize birkaç hafta önce bir şeyler anlatmıştın. Ben ve Demir'e ne söylediğini hatırlıyor musun?" dedi. Mert onun böyle muallâk konuşmasından hoşlanmadı. "Ne söylemiştim?" diye sordu sert bir sesle.

Oyun oynamak istemediğini belli etmeye çalışıyordu. "B bloğun önünde bir kız gördüğünü söylemiştin. Hatta kıza ilk gördüğün anda âşık olduğunu anlatmıştın." Dedi. Mert bilmezden gelmeye çalıştı. "Evet söyledim. Ne olmuş yani söyledimse? Bunun konumuzla ne ilgisi var?" diye sordu. Berk gülümsedi "Boşuna çırpınıyorsun Mert. Senin yaşadıklarını ben yaşamadım mı sanıyorsun? Ben senin halinden ne olduğunu anlamıyorum mu sanıyorsun? Senin derdin belli. Ama dermanı yanlış şeylerde arıyorsun." Dedi. Mert sinirlendi "Açıkça konuşsana. Neymiş benim derdim?" dedi.

Berk de bunun üzerine ciddi bir tavır takındı. "Peki, o zaman söyleyeyim. Besbelli ki kız seni reddetmiş. Bu içtiğin içkinin sebebi de o kız." Dedi. Mert hemen inkâr etti "Öyle bir şey yok. Ben gerçek nedenini söyledim. Sevdiğim bir arkadaşımı kaybettim. Ondan içiyorum." Dedi. Berk "Hala yalan söylemeye çalışman çok ilginç. İkimiz de gerçeğin ne olduğunu biliyoruz. Ama gecenin bu saatinde seninle tartışamaya hiç niyetim yok. Ben senin halinden ne olduğunu, neden içtiğini gayet iyi anlıyorum. Çünkü zamanında aynı yanlışı ben de yapmıştım. Bir kızı çok sevmiştim ve reddedilince senin gibi alkole sarılmıştım. Ama alkolün insana hiçbir faydası olmuyor. Eğer gerçekten içindeki acıya bir son vermek istiyorsan ondan kaçmak yerine onunla yüzleşmeyi seçeceksin. Bırak canın yansın. Yandıkça pişeceksin ve olacaksın. Unutma yanmadan olgunlaşamaz insan. Bir söz vardır "Seni öldürmeyen şey güçlendirir." Sen de daha güçlü çıkacaksın bu acıdan. Kendine gelmelisin. Oda arkadaşların bir daha odaya içkili gelirsen seni yurt müdürüne şikâyet edeceklerini söylüyorlar. Bu yüzden bu işe bir son vermelisin." Dedi ve saatine baktı.

Sonra uzunca bir esnedi. Neredeyse ağzı yırtılacaktı. Mert'in cevabını beklemeden "Benim sabah erken dersim var. Gidip uyumam gerek. Sen de bu işe bir son ver." Dedi. Mert o odaya girdikten sonra "A*ına koyduğumun pi*leri acımı yaşamam bile izin vermiyor. Eğer içmezsem nasıl uyuyacağım ben? Uyuyamazsam nasıl çalışacağım? Benim içmem şart. İçmezsem kafayı yerim. Bu acıyla başka türlü başa çıkamam. Benim tek çarem içki içmek." Dedi.

Yurt müdürüne şikâyet etmesi dert değildi. Onunla başa çıkabilirdi. Milliyetçi partinin sekreterinin akrabası olduğu yalanı hala işe yarıyordu çünkü. Zaten o yalanı kullanarak müdürden yurda bir saat geç girme izni almıştı en son. Şimdi istese yine kullanabilirdi bu yalanı. Ama bu işin bir sonu yoktu. Bu yurtta tonlarca sorun vardı. Hepsini bu yalanın arkasına sığınarak çözemezdi. Yapması gereken tek bir şey vardı. Bu işin tek bir çözümü vardı.

O da bu yurttan bir an önce çıkmaktı. Kendi başına kalabileceği bir yerler bulmalıydı. Bir eve çıkması gerekti. Hem de tek başına kalabileceği bir eve çıkmalıydı. Ama aynı zamanda eşyalı bir ev olmalıydı bu. Çünkü bir de onunla uğraşmak istemiyordu Mert. İşin doğrusu uğraşacak vakti de yoktu. Yarından tezi yok çevredeki emlak ofislerini gezmesi gerekiyordu. Yarın okulunun olmaması da onun için büyük bir avantajdı. Artık bu yurttan kurtulma zamanı gelmişti. Aslına bakılırsa çok bile tahammül etmişti buraya. Sonunda yalnız kalabilecekti. En çok ihtiyacı olan şey de buydu. Yalnız kalıp kafasını dinlemek istiyordu. 

İnstagram:bzkrtmslm1

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro