Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

GERÇEK


Mehmet hoca ve Filiz şaşırdılar. Çünkü tuvaller boştu. Ama Mert sanki o resimlerde bir şeyler varmış gibi onlara göstermişti. Filiz bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama Mehmet hoca ona engel oluyordu. Mert bunu fark etmemişti. Mehmet hoca "Başka bir kanıtın var mı?" diye sordu. Mert bu sorudan rahatsız oldu. "Kendisi yanınızda oturuyor. Ona neden sormuyorsunuz?" diye sordu. Rahatsız olduğunu belli etmişti. Mehmet hoca Filiz'e döndü. Mert'e göstermeden ona göz kırptı. "Sen anlatmak ister misin ne zamandır birlikte yaşadığınızı?" diye sordu.

Filiz biraz durakladı. Sonra "Mert'in anlattığı gibi oldu her şey. Kasım ayından beri birlikteyiz. Bana ait eşyalar da içeride duruyor. Ayakkabılarım da vestiyer de duruyor. Yani biz birlikte yaşıyoruz. Bunu neden sorguluyorsunuz anlamadım." Dedi. Mehmet hoca "Hayır sorgulamıyorum. Ben sadece sizin arkadaşlığınızı öğrenmeye çalışıyorum." Dedi. Mert araya girdi "Öğrenip ne yapacaksınız?" diye sordu. Oldukça ciddi ve sert görünüyordu. Mehmet hoca "Hiçbir şey yapmayacağım elbette." Dedi.

Ama Mert tatmin olmadı. Bu adam buraya gelip bilgi almaya çalışıyordu. Şimdiye kadar bu adam hiç evlerine gelmemişti. Böyle birdenbire ortaya çıkmasının ardında bir şeyler olmalıydı. Mert Filiz'e "Odaya gelir misin? Sana bir şey göstermem gerek." Dedi. Filiz tedirgin gözlerle Mehmet hocaya baktı. Filiz Mert'ten korkmaya başlamıştı. Mehmet hoca "Ben de görmek isterim." Dedi. Mert ona "Özel bir şey göstereceğim." Dedi. Sesi hala oldukça sertti.

Tavırları hocaya seni ilgilendiren bir şey değil demişti. Filiz hala Mehmet hocanın gözlerinin içine bakıyordu. Mert "Neden ona bakıyorsun? Beni duymuyor musun?" diye sordu. Sinirlenmişti. Filiz sakinleştirmeye çalıştı. "Seni duyuyorum. Ama Mehmet hocaya ayıp olacağını düşünüyorum. Şimdi onunla birlikte otururken beni alıp odaya götürüyorsun ve bir şey göstereceğini söylüyorsun. Kusura bakma ama bu çok kabaca bir davranış. Göstereceğin şey her neyse onun yanında da gösterebilirsin." Dedi.

Filiz bu soruna bir çözüm bulabildiğine sevindi. Mert "Hayır olmaz. Onun yanında gösteremem." Dedi. Hala onu odaya çağırmakta ısrarcıydı. Çünkü ona bu adamın bir şeyler karıştırdığını anlatacaktı. Filiz "Hayır şimdi odaya gelemem. Bu kabaca bir davranış olur." Dedi. Mehmet hoca "Benden gizlediğin şeyin ne olduğunu merak ettim. Bana kalırsa sen bir şey göstermekten çok bir şeyler söylemek istiyorsun. Benim yanımda söylememenin sebebi ise benimle ilgili bir şeyler söyleyecek olman." Dedi.

Mert onun her şeyi tahmin etmesine bozuldu. Filiz'in kendisini dinleyip odaya gelmemesine kızdı. Bir an söyleyip söylememekte tereddütte kaldı. Sonra ne olursa olsun diyerek aklından geçenleri söyledi. Filiz'e "Sen onu nereden bulup getirdin?" diye sordu. Mehmet hocayı işaret ediyordu. Filiz yerine Mehmet hoca cevap verdi. "Beni nerede bulacağını herkes biliyor. Tabi ki C bloktaki odamdaydım. Odama gelip beni seninle tanıştırmak istediğini söyledi. Ama görüyorum ki sen bundan rahatsız olmuşsun." Dedi. Mehmet hocanın kırılmış gibi bir hali vardı.

Mert yine Filiz'e bakarak konuştu "Biz aylardır burada gizlenirken şimdi ne oldu da okula kadar gidip hocayı alıp geliyorsun? Babanın adamları seni görselerdi ne olurdu? Neden birdenbire bu kadar vurdumduymaz oldun?" diye ardı ardına sitem dolu sorular sordu. Ama Filiz de soruların hiçbirinin cevabı yoktu. Dahası Filiz onun sorduklarından hiçbir şey anlamamıştı. O yüzden cevap vermedi. Zaten şaşkın şaşkın Mehmet hocaya bakmak dışında hiçbir şey yapamıyordu.

Mehmet hoca yine onun yerine konuştu. "Babasının adamları mı dedin az önce?" diye sordu. Mert onların neden böyle şaşkın olduklarını anlamadı. Aslında Mehmet hocanın haberinin olmaması normaldi ama Filiz'in böyle hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranmasının sebebini anlayamıyordu. Mert "Evet size bahsetmedi sanırım. Buraya geldiğinden beri müsteşar babasının adamları onu arıyor. Hatta onları birkaç günde bir sürekli görüyorum. Buralarda dolaşıyorlar. Yurtlara ve otellere bakıyorlar. Her yerde onu arıyorlar." Dedi. Filiz ağlamaya başladı.

Mert hemen onu teselli etti. Sırtını sıvazladı. "Merak etme hayatım. Her şey geçecek. Bir gün herkes bizim birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi anlayacak." Dedi. Mert onun geçirdikleri zor zamanlardan dolayı ağladığını sanmıştı. Ama kız aslında Mert'in durumuna ağlıyordu. Filiz Mehmet hocaya "Hepsi benim yüzümden." Dedi ve ağlamasının şiddeti arttı. Mert "Lütfen ağlama. Hiçbir şey senin yüzünden değil. Babanın istediği gibi yaşamaya mahkûm değilsin. Sen de her insan gibi kendi hayatını kendin yönlendirmeyi isteyebilirsin." Dedi.

Mehmet hoca elini Filiz'in omzuna koydu. "Lütfen biraz daha sakin ol. Şu işi tam anlamıyla çözmemiz gerek." Dedi. Mert merakla "Hangi iş?" diye sordu. Mehmet hoca "Babasının adamlarını en son ne zaman ve nerede gördün?" diye sordu. Mert onun kendi sorusunu hiçe saymasına sinirlendi "Önce benim soruma cevap verme zahmetinde bulunun." Dedi. Mehmet hoca "Senin soruna en son cevap vereceğim. Ama önce sana birkaç soru daha sormam lazım." Dedi. Mert iyice meraklandı. Filiz pür dikkat onları izliyordu. Mert bir yandan da korkuyordu.

Mert "En son apartmanın önünde gördüm. Sanırım iki gün önceydi." Dedi. Mehmet hoca cebinden telefonunu çıkardı. Bir numarayı tuşlayıp aradı. "Bir arkadaşı arıyorum." Dedi. Mert merakla Filiz'e baktı. Filiz korkuyla ona bakıyordu. Burada bilmediği bir şeyler döndüğünden emindi Mert. Telefondan "Efendim Mehmet hocam." Sesi duyuldu. Mehmet hoca herkesin duyması için telefonu hoparlöre almıştı. Mehmet hoca "Fevzi şimdi bir arkadaşım sana birilerini tarif edecek. Sen de onları hiç gördün mü görmedin mi onu söyleyeceksin." Dedi. Fevzi "Tamam hocam." Dedi. Mehmet hoca telefonu Mert'e doğru iterek "Filiz'in babasının adamlarını tarif eder misin?" diye sordu.

Mert neler olduğunu anladı. Galiba adamları tespit etmeye çalışıyordu. Mert "Hepsi boy olarak bir metre doksan santimin üstünde, siyah takım elbiseli, silah taşıyan, bazılarının kulağında kulaklık olan korumalardı." Dedi. Fevzi gülmeye başladı. "Yahu Mehmet hocam benimle alay mı ediyorsun Allah aşkına. Bu arkadaş bildiğin filmlerdeki adamları tarif ediyor. Böyle adamların bizim buralarda ne işi var? Ben otuz yaşındayım bir defa öyle adamlar gördüm. O zaman da başbakan gelmişti. Onun korumaları aynen böyle arkadaşın anlattığı gibilerdi." Dedi.

Mehmet hoca "Tamam Fevzi teşekkür ederim." Dedi. Fevzi "Önemli değil." Dedi. Mehmet hoca telefonu kapattı. "Duydun mu Mert?" diye sordu. Mert "Duydum ama neden bu adama sorduk ki? Belki bu adam görmemiştir." Dedi. Mehmet hoca "Çünkü bu adam sizin apartmanın altındaki küçük butiği işleten adamdı. Apartmanın önünde senin dediğin gibi adamlar gezseydi. Bu adamın görmemesi gibi bir ihtimal olamazdı. Çünkü Fevzi çok çalışkan bir adamdır. Sabah saat sekizde gelir iş yerini açar. Akşam saat on bire kadar da açıktır." Dedi.

Mert "Ne yani ben yalan mı söylüyorum?" diye sordu. Sonra Filiz'e döndü "Hayatım sen de gördün ya, neden söylemiyorsun?" diye sordu. Filiz "Ben hiçbir şey görmedim." Dedi. Mert bir şeyler söyleyecekti ama Mehmet hoca buna müsaade etmeden araya girdi "Hayır yalan söylemiyorsun. Sen onları gördün. Ama asıl mesele bu değil." Dedi. Mehmet hoca çenesini kaşımaya başladı. Mert merakla sordu "Asıl mesele nedir?". Mehmet hoca kafasını kaldırıp ona baktı. Gözlerini tam gözlerine sabitledi. "Onları sadece sen görüyorsun." Dedi.

Mert şok oldu. Bu da ne demekti şimdi? Bu adam kendisine ne demek istiyordu? Mert "Ne demek sadece sen görüyorsun? Siz bana ne demeye çalışıyorsunuz?" diye sordu Mehmet hocaya. Sonra Filiz'i kendisine çevirdi. "Hadi anlatsana hocaya olanları, söylesene neler yaşadıklarımızı." Mert onu sarsıyor, kendisine destek olmasını istiyordu. Ama Filiz sessiz kalıyordu. "Neden susuyorsun?" diye sordu Mert ağlamaklı bir sesle. Filiz'in içi parçalanmıştı. Onun bu hale düşmesinin sebebini kendisi olarak görüyordu. "Ben sana daha fazla zarar vermek istemiyorum." Dedi hızlı hızlı konuşarak.

Sanki kelimeler diline ağır gelmişti. Bir an önce söyleyerek kurtulmaya çalışmıştı. Mert "Sen bana hiç zarar vermedin ki. Benim için Ankara'dan kalktın geldin. Aileni karşına alıp benim yanıma kaçtın. Aylardır burada benimle hapis gibi yaşıyorsun. Asıl ben sana çok zarar verdim. Ama lütfen bunları Mehmet hocaya da anlat. O benim delirdiğimi düşünüyor." Dedi. Mehmet hoca hemen araya girdi "Hayır ben senin delirdiğini düşünmüyorum." Dedi. Mert bu cümleyi duyduğuna sevindi. Çünkü her insan hala aklı başında hareket edebildiğine sevinir.

"Öyleyse neden korumaları sadece benim gördüğümü iddia ediyorsunuz." Dedi. Mehmet hoca "Hayır sadece korumaları değil. Senin daha fazlasını gördüğünü de iddia ediyorum. Sana deli demem. Ama sen hastasın. Bunu psikopatlık anlamında söylemedim. Senin bir takım psikolojik rahatsızlıkların olduğunu düşünüyorum. Şimdi Filiz sana her şeyi anlatacak. İşte o zaman sen de gerçekleri anlayacaksın." Dedi. Filiz yalvaran gözlerle Mehmet hocaya baktı "Hocam ben yapamam. Lütfen siz anlatın." Dedi.

Mert "Neler oluyor?" diye sordu. Filiz hala Mehmet hocaya yalvarıyordu. Sonunda Mert dayanamadı. Bağırarak "Ben hasta falan değilim. Hiçbir rahatsızlığım da yok. Artık bu lanet şeye bir son verin. Filiz lütfen kendine gel ve gerçekleri ona anlat." Dedi. Filiz "Lütfen sakin ol ve otur." Dedi. Mert ayağa sıçramış, bağırmıştı. Filiz böyle tatlı dille konuşunca Mert biraz sakinleşir gibi oldu. Ama henüz oturmamıştı. Filiz tekrar etti "Lütfen otur da sana her şeyi anlatayım. Bunları benim ağzımdan duyman daha iyi olacak." Dedi.

Mehmet hoca onun omzuna babacan bir tavırla vurarak onu desteklediğini gösterdi. Mert onların sakladıkları şeyin ne olduğunu merak ettiğinden oturdu ve "Evet dinliyorum seni. Hadi anlat bakalım." Dedi. Filiz başladı "Geçen ay bir arkadaşım yanıma geldi ve senin yazılarını gösterdi." Dedi. Mert hemen araya girdi "Hayır sen geçen ay hiç dışarı çıkmadın. Diye itiraz etti. Filiz "Lütfen araya girme ve dinle." Dedi. Mert söyleyeceklerini merak ettiğinden "Tamam dinliyorum." Dedi.

Filiz tekrar söze başladı "Senin yazını okudum. Çok etkilendim. Sonra diğer yazılarını da okudum. Bu yazıları kimin yazdığını merak edip araştırdım. Senin adının öğrenince çok şaşırdım. Senin yazdığını bilerek bir kez daha okudum ve işte o zaman fark ettim ki o yazıların hepsini bana yazıyordun." Dedi. Mert gülümseyerek "Tabi ki sana yazıyorum." Dedi. Sonra yine araya girdiğini fark ederek "Lütfen devam et." Dedi.

"Bana yazıyordun ama benim bir sevgilim vardı. İyi giden bir ilişkiydi. Ama o senin kadar sevmemişti beni. Senin bana duyduğun özlemi yansıttığın kelimeleri bir kez olsun ondan duymamıştım. Beni sevdiğini biliyordum. Ama dümdüz bir sevgiydi onunki. Bir nesneyi, bir çiçeği veya bir hayvanı sever gibi seviyordu beni. Bana özel olduğumu hissettirecek en ufak bir güzel sözü yoktu. Ama senin her satırın, her cümlen, her kelimen bana kendimi özel hissettiriyordu.

Karşı koymaya çalıştım ama yapamadım. Sevgilimden zamanla kopmaya başladım. Senin aşk dolu satırların aklımı başımdan almaya başladı. Sonunda da ondan tamamen koptum ve çıkıp yanına gelmeye karar verdim. Ama okulum ve sınavlarım olduğu için yarıyıl tatilini bekledim. Üstelik buraya geldiğimden annemin ve babamın haberi de var. Hem benim babam senin sandığın gibi müsteşar değil. Peşimizde adamları da yok ve ben buraya daha bu sabah geldim. Sana ne oldu bilmiyorum. Ama yaşadıkların gerçek değildi. Bütün bunlara sebep olduğum için özür dilerim. Her şeyin suçlusu benim." Dedi ve ağlamaya başladı.

İnstagram: bzkrtmslm1

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro