Chào các bạn! Vì nhiều lý do từ nay Truyen2U chính thức đổi tên là Truyen247.Pro. Mong các bạn tiếp tục ủng hộ truy cập tên miền mới này nhé! Mãi yêu... ♥

FİLİZ


Filiz "Ben geldim." Dedi küçük çocuklar gibi coşkuyla. Mert "Hoş geldin." Dedi ve içeri girmesi için kenara geçti. Filiz onu böyle sakin karşılamasına şaşırdı. "Gelmemi bekliyor muydun?" diye sordu. "Evet, tabi ki biliyordum. Sonsuza dek orada kalamazdın." Dedi. Filiz şaşkınlıkla içeri girdi. Mert de şaşkındı kıyafetleri, ayakkabısı ve saçı değişmişti. Aşağı indiğinde ne yapmışlardı acaba bu kıza. Mert "Yeni çanta almışsın." Dedi. Filiz "Nereden biliyorsun?" diye sordu.

Mert'in bu tavırları onu rahatsız etmişti. "Çünkü daha önce hiç görmedim." Dedi. Filiz sessiz kaldı. Mert "Saçlarını da boyamışsın." Dedi. Filiz "Evet sıkıldım." Dedi. Mert "Ben seviyordum." Dedi. Sesi hüzünlüydü. Mert onun saç renginin çok sevdiğini söylemesine rağmen Filiz gidip boyatmıştı. Üstelik siyah renk hiç güzel olmamıştı. Mert bu davranışına çok bozulmuştu. Filiz tedirgin olmaya başlamıştı.

Mert "Su ısıtmıştım. Sen de kahve içer misin?" diye sordu. Filiz "İyi olur. Yorgunluğumu alır." Dedi. Mert güldü "Gören de seni uzun yoldan geliyorsun sanacak." Dedi. Filiz "Geldiğim yol kısa mı?" diye sordu hayretler içerisinde. Mert "Tabi ki kısa. Hepi topu aşağı kattan geliyorsun. Neden bu kadar büyüttün ki?" diye sordu. Filiz "Ne aşağı katı?" diye sordu.

Mert "Sevgilim hafıza kaybı mı yaşıyorsun? Az önce Asiye teyze ile aşağı indiniz ya." Dedi. Filiz düşündü. Ama ne Asiye teyzeyi tanıyordu ne de aşağı kata inmişti. "Ben yeni geldim. Aşağıya falan da inmedim." Dedi. Mert Filiz'in bir tür oyun oynadığını düşündü. "Tamam, tamam öyle olsun." Dedi gülerek. Filiz Mertte bir şeyler olduğunu anladı. Hiçbir şey söylemeden yerinde oturup kahvesini getirmesini bekledi.

Mert kahveleri pişirip getirince "Teşekkür ederim." Dedi gayet kibar bir şekilde. Mert "Önemli değil tatlım." Dedi. Filiz "Lütfen bana ismimle hitap et. Ben bu kadar hızlı olmasına alışkın değilim." Dedi. Mert şaşırdı. "Neyin bu kadar hızlı olmasına alışkın değilsin?" diye sordu. Filiz "Yani bu kadar hızlı "Aşkım, balım vb. şeyler söylemeye." Dedi. Mert "Sen de bir gariplik var." Dedi. Korkan gözlerle bakıyordu Filiz'e. Aşağı indiğinde ne yapmışlardı bu kıza.

Filiz "Asıl sen de bir gariplik var." Dedi. Mert "Benim neyim garip ki?" diye sordu. Bir yandan da üstüne başına bakınıyordu. Filiz "Senin için kalktım buraya geldim. Ama sen hiç heyecanlanmamışa benziyorsun. Ayrıca bana bir tuhaf davranıyorsun." Dedi. Mert "İşte bu son derece yanlış bir söz olur. Ben seni her gördüğümde kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor. Ama aşağı kattan kalkıp buraya gelmeni neden bu kadar büyüttün anlamadım." Dedi.

Filiz sinirlendi "Ben aşağı kattan gelmedim." Dedi dişlerini sıkarak. Mert "Öyleyse nereden geldin?" diye sordu. Filiz "Ankara'dan geldim." Dedi. Mert onun bir an için hafıza kaybı yaşadığını düşündü. Ama o zaman evi nasıl hatırlamıştı. Acaba içeri girdikten sonra mı unutmuştu yaşadıklarını. Bu kıza bir şeyler olmuştu. "Tamam, Ankara'dan geldiğini biliyorum. Ama ben az önce geldiğin yeri söylemiştim." Dedi. Hala kızın kendinde olmadığını düşünüyordu.

Filiz "Ben az önce Ankara'dan geldim. Aşağı kata da hiç inmedim." Dedi. Oldukça sinirlenmişe benziyordu. "Senin için kalktım buraya geldim. Şu bana yaptıklarına bak." Dedi. Filiz sinirden ağlamaya başladı. Elleri titriyordu. Mert yanına oturdu ve sırtını sıvazladı "Tamam sen nasıl istiyorsan öyle olsun. Sen şimdi Ankara'dan geldin." Dedi. Filiz onun kendisine inanmadığını fark etti. Sadece onu teselli etmek için inanmış numarası yapıyordu. Çocuk avutmaya çalışır gibi bir hali vardı. Filiz "Bekle sana bir şey göstereceğim." Dedi.

Çantasını kucağına alıp bir şeyler aramaya başladı. Mert merakla ne göstereceğine bakıyordu. Kız çantasından bir kâğıt çıkardı. Mert'e uzattı. Mert alıp inceledi. Birbirine zımbalanmış iki uçak biletiydi bu. Biri bu sabah Ankara'dan İstanbul'aydı. Biri de İstanbul'dan Trabzon'aydı. Mert güldü "Bütün bunlar bir şaka değil mi? Hadi Asiye teyzeyi de çağır da bitirelim şu şakayı." Dedi. Biletleri tekrar Filiz'e uzattı.

Filiz "Şaka falan yok. Ben Asiye teyze diye birini de tanımıyorum." Dedi. Mert sinirlenmeye başladı. "Yeter ama bu kadar da oyun olmaz. Artık eğlenceli olmamaya başladı. Lütfen şuna bir son ver." Dedi. Filiz "Ne oyunundan bahsediyorsun sen? Oyun falan yok. Ben bu sabah Ankara'dan kalkıp senin için geldim." Dedi. Mert "Hayır sen bu sabah Ankara'dan falan gelmedin. Beni buna inandıramazsın. Bu şakaya da bir son ver artık. Sana eğlenceli olmadığını söyledim." Dedi. Sesi gayet sert ve ciddiydi.

Filiz çantasını alıp ayağa kalktı. Mert'te bir tuhaflık olduğunu sezmişti. "Sana bir şey soracağım." Dedi. Mert "Sorabilirsin." Dedi. Filiz "Ben alt kata ne zaman inmiştim?" diye sordu. Mert "Demek sonunda alt kattan geldiğini kabul ediyorsun. Sen yaklaşık yarım saat önce indin. On dakika sonra da tekrar geldin." Dedi. Filiz şaşkınlıkla Mert'e bakıyordu. Mert bütün söylediklerini inanmış bir ifadeyle söylüyordu. "Yani bütün bu biletleri, saç boyamamı ve çanta almamı on dakika içinde mi yaptım?" diye sordu.

Mert "Doğrusu buna ben de şaşırdım. Nasıl bu kadar çabuk yapabildin?" Diye sordu. Filiz "Hadi ama birazcık düşün. Sence on dakika da saç boyası yapılabilir mi?" diye sordu. Mert biraz düşündü "Daha önce bir saç boyası kaç dakika da yapılır hiç duymadım." Dedi. Filiz son denemesinde de başarısız olduğunu görünce "Ben gidiyorum." Dedi. Mert güldü "Aşağı kata mı?" diye sordu. Filiz ayakkabılarını giyerken ona baktı "Evet aşağı kata." Dedi. "Saçlarını eski haline çevirmeni istiyorum." Dedi Mert. Filiz kapıdan çıkarken bir an duraksayıp ona baktı. "Tamam." Demekle yetindi. Sonra çıkıp gitti.

Filiz gittikten sonra güldü. Kendi kendine "Beni böyle basit numaralarla kandırabileceğini sanıyor. Kim bilir o kafasındaki peruğu, kıyafetleri ve ayakkabıyı nereden almıştır? Belki de Asiye teyzenin kızlarından birisinindir. Bir şaka için bu kadar uğraşmaya bile değmez. Bari inandırıcı olsalardı. Gidip on dakika sonra geliyor ve diyor ki ben Ankara'dan geldim. Yok ya ben de Paris'ten geldim o zaman." Dedi ve güldü. Eğer bu şakaya inansaydı uzun bir süre kızıl saçlı kızın dilinden kurtulamayacağını biliyordu. Neyse ki bunun inanılır bir tarafı yoktu. Zaten hiç komik de değildi.

Mert L koltukta oturmuş kitap okuyordu. Kitap öyle akıcıydı ki Mert kendini kaptırmıştı. Kapının çaldığını sonradan duydu bu yüzden. Kapıdaki her kimse alacaklı gibi vuruyordu. Mert kalktı ve gidip kapıyı açtı. Kapıda yine o siyah peruğu ve değişik kıyafetler giyinmiş Filiz ile bir adam vardı. Bu adamı sanki birkaç kez fakültede görmüştü. Filiz gülümsedi "Mehmet hocayı tanıyor musun?" diye sordu.

Mert aslında tam olarak tanımıyordu ama hocaya ayıp olmasın diye "Evet tanıyorum." Dedi. Mehmet hoca "O zaman neden bizi içeri davet etmiyorsun?" diye sordu. Mert "Buyurun." Dedi kapının önünden kenara çekildi. Bir yandan da hala şaşkındı. Bu adam nereden çıkmıştı şimdi? Filiz onu nereden bulup getirmişti ve en önemlisi neden getirmişti? Belki de sevdiği hocalardan biridir ve burada olduğunu söylemiştir diye düşündü. Ama bu yaptığı çok riskliydi.

Babasının adamları hala buralarda görünüyorlardı. Hem bu adamın güvenilir olduğunu nereden biliyordu? Filiz'in şuanda kaçak olduğunu ve her yerde babasının onu aradığını bilmeyen yoktu. Bu adamda bir müsteşara yakınlaşmak için onları ihbar edebilirdi. Belki sonra müsteşar onu daha güzel yerlere terfi ettirirdi. Belki bir fakülteye dekan yapardı. Belki de küçük, yeni açılmış bir üniversiteye rektör bile yapabilirdi. Mert düşüncelerinden sıyrılıp kapıyı kapattı.

Filiz ve Mehmet hoca L koltukta oturmuşlardı. Mehmet hoca tuvalleri görünce "Resim mi yapıyorsun?" Diye gülümsedi. Mert "Hayır ben yapmıyorum, kızıl saçlı kız yapıyor." Dedi. Filiz ve Mehmet hoca birbirlerine baktılar. Neyse ki Mert parmağıyla Filiz'i işaret etti de kızıl saçlı kızın kim olduğuna dair gizem ortadan kalktı. Mert "Bir şeyler içer misiniz?" diye sordu. Mehmet hoca "Varsa bir kahve alırım." Dedi. Filiz bir şey istemedi. Mert Filiz'in neden yabancı gibi davrandığını anlamadı. Sanki aylardır burada birlikte yaşayan onlar değildi. Kahveler hazır olunca Mert ikram etti.

Mehmet hoca sohbet etmeye istekli görünüyordu. "Hangi bölümde okuyorsun?" diye sordu. Mert "Okul öncesi öğretmenliği." Dedi. "Sanırım ilk senen. Seni daha önce gördüğünü sanmıyorum." Dedi. Mert gülümsedi "Evet ilk senem." Dedi. Mehmet hoca "Seneye sizin bir dersinize gireceğim. Çocuk ve ruh sağlığı dersi." Dedi. Mert onun kendi hocası da olduğunu öğrenince biraz toparlandı. "Ne güzel." Dedi. Mert adamın konuşmasını çok etkileyici bulmuştu. Adam yavaş, tane tane ve hiçbir harfi yutmadan konuşuyordu. Demek istediğini tam anlamıyla karşısındakine aktarıyordu.

Mehmet hoca ve Filiz birbirine baktılar. Filiz kafası ile ona onay verdi. Mehmet hoca "Filiz ile nasıl tanıştınız?" diye sordu. Mert "Hayatım bunu sen anlatmak ister misin?" diye sordu. Filiz'in aniden heyecanlandı. Eli ayağı birbirine dolandı "Hayır." Dedi kesin bir sesle. Mert onun neden böyle fazla tepki verdiğini anlamadı. Yine de hocanın yanında bozuntuya vermedi "Tamam ben anlatırım." Dedi ve başladı.

"Ben onu ilk olarak B bloğun önünde görmüştüm. O sırada derse mola verilmişti ve ben de sigara içiyordum. Onu gördüm. Kendimi hayal dünyasında sandım. Bir an onun gökten inen bir huri olduğunu sandım. Hala da bazen öyle olduğunu sanıyorum. Biri beni dürttü. Sınıf arkadaşlarımdan biriydi. Onu izlerken ağzım açık kalmış meğerse, o yüzden de sigaram düşmüş. Çok utandım. Sigarayı alıp çöpe attım. Sonra bir baktım ki gitmiş. Ben de peşinden koştum B bloğa girdim. Bütün katlara baktım ama bulamadım. Sonra birkaç gün derslere girmedim onu aradım.

Bir defasında dekanlığın önünde oturuyordum. Yine onu bekliyordum. Yanımdan geçip gitti ama ben geçici felç geçirdiğim için kalkıp ardından gidemedim. O gün hangi yurtta kaldığını öğrendim. Ondan sonra her gün orada beklemeye başladım. Yurt sahipleri benden rahatsız olup beni bir güzel dövdüler. İyileşmem zaman aldı. En son kırtasiyede işe başlamıştım. Kızıl saçlı kız da oraya geldi.

Ben de tam hislerimi açmayı düşünüyordum ama bir baktım ki sevgilisi vardı. Tam her şey bitti diye düşünüyordum ki onu hiç unutamadığımı fark ettim. Ne yapsam unutamadım. Duygularımı anlatacak kimsem olmadığından ben de bir siteye yazmaya başladım. Sitede yazılarımı bir sürü insan okudu. Ona da arkadaşları göstermiş. O da valizini alıp geldi. İşte böyle başladı." dedi. Savaştaki kahramanlık mücadelelerini anlatan gaziler gibi göğsünü kabartmıştı Mert.

Mehmet hoca "Peki ne zaman geldi?" diye sordu. Mert "Kasım ayının başıydı." Dedi. Filiz bir şey söylemeye yeltendi Mehmet hoca onu durdurdu "Yani Kasım ayından beri birlikte mi yaşıyorsunuz?" diye sordu. Mert gülümseyerek "Evet." Dedi. Mehmet hoca şüpheli gözlerle ona bakıyordu. "Bana birlikte yaşadığınızı ispatlayabilir misin?" diye sordu. Mert tuvalleri gösterdi "Bakın bunları o yaptı." Dedi. Filiz ve Mehmet hoca ağızları açık tuvallere bakıyorlardı. 

İnstagram: bzkrtmslm1

Bạn đang đọc truyện trên: Truyen247.Pro